MUZTAR, -rrı sıf. (ar. ıztırardan muztarı). Esk. 1. Bir şey yapmaya zorlanmış, çaresiz kalmış: "Bütün hayat-ı anâsırda; son ya...
MUZTAR, -rrı sıf. (ar. ıztırardan muztarı). Esk.
1. Bir şey yapmaya zorlanmış, çaresiz kalmış: "Bütün hayat-ı anâsırda; son yağan karlar / çamurlu kaldırımın taşlarında pek seyrek / geçen adımları sezdirmiyor; derin, muztar" (Tevfik Fikret).
2. Muztar olmak, kalmak, zorunda kalmak: "Benden olmasa dâverâ muztar" (Nedim, XVIII. yy.), "iki şerden birini kabule muztar kalınca..." (Ahmet Muammer ve Şükrü Kaya).
1. Bir şey yapmaya zorlanmış, çaresiz kalmış: "Bütün hayat-ı anâsırda; son yağan karlar / çamurlu kaldırımın taşlarında pek seyrek / geçen adımları sezdirmiyor; derin, muztar" (Tevfik Fikret).
2. Muztar olmak, kalmak, zorunda kalmak: "Benden olmasa dâverâ muztar" (Nedim, XVIII. yy.), "iki şerden birini kabule muztar kalınca..." (Ahmet Muammer ve Şükrü Kaya).
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR