nihayet isim (niha:yet) Arapça nihÂ¥yet 1 . Son: "Ben nihayete doğru yanımdaki evladı dürterek kalktım."- Ö. Seyfet...
nihayet
isim (niha:yet) Arapça nihÂ¥yet 1 . Son:
"Ben nihayete doğru yanımdaki evladı dürterek kalktım."- Ö. Seyfettin. 2 . zarf (ni'ha:yet) Sonunda:
"Uzun bir münakaşadan sonrasında nihayet işi şakaya dökmek mecburiyetinde bırakıldı."- Y. K. Karaosmanoğlu. 3 . zarf -den başka bir şey değil:
"Fakat bu, nihayet bir nüktedir."- Y. Z. Ortaç.
isim (niha:yet) Arapça nihÂ¥yet 1 . Son:
"Ben nihayete doğru yanımdaki evladı dürterek kalktım."- Ö. Seyfettin. 2 . zarf (ni'ha:yet) Sonunda:
"Fakat bu, nihayet bir nüktedir."- Y. Z. Ortaç.
Elçin Orçun - Nihayet (Albüm)
NİHAYET, -ti a. (ar. nihaye, nihayet). Son: Bir yolun nihayeti.
♦ be.
1. Uzun süre ve sabırsızlıkla beklendikten sonrasında ortaya çıkan vakası belirtir; sonunda: Nihayet kendine geldi. Nihayet yalnız kalabildik.
2. Yalnızca, sonuçta, eninde sonunda: Bu kadar yüklenilmez ki, o da nihayet bir can taşıyor.
*-*Esk. Nihayet-ül-emr, işin sonunda, akıbet. || Nihayet ün-nihaye, en sonunda.
*-*Esk. anat. Nihayet-i azm, kemik ucu.
*-*Esk. anat. Nihayet-i azm, kemik ucu.
1. Uzun süre ve sabırsızlıkla beklendikten sonrasında ortaya çıkan vakası belirtir; sonunda: Nihayet kendine geldi. Nihayet yalnız kalabildik.
2. Yalnızca, sonuçta, eninde sonunda: Bu kadar yüklenilmez ki, o da nihayet bir can taşıyor.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR