NüFUZ a (ar. nüfuz). 1. Bir şeyin, bir maddenin bir dokunun içine geçmesi, içine işlemesi. 2. Bir kimsenin, bir topluluğun vb. sözü...
NüFUZ a (ar. nüfuz).
1. Bir şeyin, bir maddenin bir dokunun içine geçmesi, içine işlemesi.
2. Bir kimsenin, bir topluluğun vb. sözünü geçirebilme, istediğini yaptırabilme gücü; erk: Nüfuzunu kullanmak. Gelişmiş ülkelerin azgelişmişler üzerindeki nüfuzu.
3. Bir şeye nüfuz etmek, onun içine geçmek, içine işlemek: Leke kumaşa iyice nüfuz etmiş, çıkmıyor.
4. Bir şeye (soyut) nüfuz etmek, onu en ince ayrıntılarına değin anlamak, onun anlamına varmak: Konuya bir türlü nüfuz edemiyorsun.
5. Bir kimseye nüfuz etmek, onun karşısında etkili olmak, ona söz geçirmek: Ona ancak sen nüfuz edebilirsin.
6. Nüfuz sahibi, sözü geçen, nüfuzlu. || Nüfuzu altına almak, nüfuzu altında tutmak, bir kimseye istediğini yaptırtacak güçte olmak, egemenliği altında bulundurmak.
*-*Cez. huk. Nüfuz ticareti, devlet memuru ya da resmi bir kurul üyesiyle yakınlığını ileri sürerek para ya da başka bir yarar sağlama. (Türk cez. k.'na göre, nüfuz ticareti, suçtur. Bu suçu işleyenler bir yıldan beş yıla kadar hapis ve bin liradan az olmamak üzere sağlanan ya da vaat edilen çıkarın üç katı ağır para cezasıyla cezalandırılır [md. 278].) || Nüfuzu kötüye kullanma, devlet memurunun bir kişi hakkında memuriyetine ilişkin bir görevi kötüye kullanarak keyfi bir işlemde bulunması. (Nüfuzu kötüye kullanma, suçtur. Bu suçu işleyen devlet memuru altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suç, özel ya da siyasal bir amaçla işlenirse, ceza üçte birden yarıya kadar artırılır [Türk cez. k. md. 228].)
*-*ikt. Nüfuz oranı, belli bir üreticinin ürettiği bir ürünü kullanan müşterilerin sayısı ile piyasada bu ürünün potansiyel müşterilerinin toplam sayısı arasındaki fark. || Piyasa nüfuzu, bir ürünün ya da bir markanın, bir mal ya da bir hizmet piyasasında var olma derecesi.
1. Bir şeyin, bir maddenin bir dokunun içine geçmesi, içine işlemesi.
2. Bir kimsenin, bir topluluğun vb. sözünü geçirebilme, istediğini yaptırabilme gücü; erk: Nüfuzunu kullanmak. Gelişmiş ülkelerin azgelişmişler üzerindeki nüfuzu.
3. Bir şeye nüfuz etmek, onun içine geçmek, içine işlemek: Leke kumaşa iyice nüfuz etmiş, çıkmıyor.
4. Bir şeye (soyut) nüfuz etmek, onu en ince ayrıntılarına değin anlamak, onun anlamına varmak: Konuya bir türlü nüfuz edemiyorsun.
5. Bir kimseye nüfuz etmek, onun karşısında etkili olmak, ona söz geçirmek: Ona ancak sen nüfuz edebilirsin.
6. Nüfuz sahibi, sözü geçen, nüfuzlu. || Nüfuzu altına almak, nüfuzu altında tutmak, bir kimseye istediğini yaptırtacak güçte olmak, egemenliği altında bulundurmak.
*-*Cez. huk. Nüfuz ticareti, devlet memuru ya da resmi bir kurul üyesiyle yakınlığını ileri sürerek para ya da başka bir yarar sağlama. (Türk cez. k.'na göre, nüfuz ticareti, suçtur. Bu suçu işleyenler bir yıldan beş yıla kadar hapis ve bin liradan az olmamak üzere sağlanan ya da vaat edilen çıkarın üç katı ağır para cezasıyla cezalandırılır [md. 278].) || Nüfuzu kötüye kullanma, devlet memurunun bir kişi hakkında memuriyetine ilişkin bir görevi kötüye kullanarak keyfi bir işlemde bulunması. (Nüfuzu kötüye kullanma, suçtur. Bu suçu işleyen devlet memuru altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suç, özel ya da siyasal bir amaçla işlenirse, ceza üçte birden yarıya kadar artırılır [Türk cez. k. md. 228].)
*-*ikt. Nüfuz oranı, belli bir üreticinin ürettiği bir ürünü kullanan müşterilerin sayısı ile piyasada bu ürünün potansiyel müşterilerinin toplam sayısı arasındaki fark. || Piyasa nüfuzu, bir ürünün ya da bir markanın, bir mal ya da bir hizmet piyasasında var olma derecesi.
Kaynak: Büyük Larousse
Osmanlı'da nüfuz mücadelesi ve demiryolu savaşları hakkında bilgi verir misiniz?
YORUMLAR