Peş TDK, Türk Dil Kurumu - 1 - isim Farsça pes 1 . Arka, art: "Biz kuru canımıza razıyız diye peşimizden geliyordu."...
Peş
TDK, Türk Dil Kurumu
- 1 -
isim Farsça pes
1 . Arka, art:
2 . Elbisenin etek kısmı.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- 2 -
isim, halk ağzında Farsça p³ş
Bazı giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası.
TDK, Türk Dil Kurumu
isim Farsça pes
1 . Arka, art:
"Biz kuru canımıza razıyız diye peşimizden geliyordu."- F. R. Atay.
2 . Elbisenin etek kısmı.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- (birinin) peşinde dolaşmak (veya gezmek)
- (birinin) peşinde gitmek
- peşinden sürüklemek
- peşinden yürümek
- (birinin veya bir şeyin) peşinde olmak
- peşinde (veya peşinden) koşmak
- peşine düşmek (veya gitmek)
- peşine takılmak
- peşine takmak
- peşini bırakmamak
Birleşik Sözler
- peş peşe
- peşi peşine
- peşi sıra
- 2 -
isim, halk ağzında Farsça p³ş
Bazı giysilerin bol olması için yanlarına eklenen kumaş parçası.
PEŞ a. (fars. pes'ten).
1. Arka: Birinin peşine takılmak, peşinden gitmek.
2. Peş peşe, arka arkaya, ara vermeden: Peş peşe film çevirmek. || Peşi sıra, arkası sıra, ardından. || Bir kimsenin peşinde (olmak), onu arıyor, ondan bir şey istiyor (olmak). || Bir şeyin, bir işin peşinde, istenilen, sürekli olarak izlenilen şeyi, işi belirtir: O şimdi para peşinde. || Bir kimsenin peşinde dolaşmak, gezmek, amacına ulaşmak için o kimseyi izlemek, onu bir şeye razı etmeye çalışmak: Şimdi de tapuyu alabilmek için adamın peşinde dolaşıyor. || (Bir kimsenin) peşinde, peşinden gitmek, bir kimseyi izlemek; bir kimsenin görüş ve düşüncelerini benimseyerek onun izinden gitmek. || (Bir şeyin) peşinde, peşinden koşmak, bir şeyi elde etmek için uğraşmak. || (Bir kimsenin) peşinden koşmak, bir kimseyi bir şeye razı etmeye çalışmak; onunla bir gönül ilişkisine girmek istemek. || (Bir kimseyi, bir grubu) peşinden sürüklemek, bir kimseden söz ederken, bir başkasını, bir grubu etkileyerek arkasından gelmesini sağlamak. || (Bir kimsenin) peşinden yürümek, bir kimseyi izlemek; bir işi ya da isteği gerçekleştirmek için sürekli olarak çaba göstermek. || Bir kimsenin peşine takılmak, her gittiği yerde izlemek, takip etmek: Peşime üç adam takıldı, çok korktum. || Peşini bırakmak, bir kimseyi, bir işi izlemekten, o kimseden, o işten vazgeçmek.
*Sey. oy. Peş tahtası, türk gölge oyununda, gerginin arkasına çepeçevre iplerle tutturulmuş, üzerinde sıra sıra delikler bulunan rafa verilen ad. (Bu rafa gergiyi ve figürleri aydınlatacak olan mum, çıra vb. konur. üzerindeki deliklere hayal" ağacı denilen çatal sopalar geçirilir. Perdeye birden çok görüntü yansıtılacağından, hareketsiz duracak olan figürlerin ucundaki sopa, peş tahtasına geçirilmiş hayal ağacının çatalı içine yerleştirilir.) [Destgâh da denir]
PEŞ a. (fars. piş ten). Esk OsmanlI giysilerinde etek kesimini genişletmek amacıyla yanlara eklenen üçgen biçiminde kumaş parçası.
*Denize. Herhangi bir yelkenin kavisli olarak kesilmiş yaprağı.
*El sant. - KOL.
*Mim. Mukarnaslarda badem'ı oluşturan üçgen yüzeyler.
1. Arka: Birinin peşine takılmak, peşinden gitmek.
2. Peş peşe, arka arkaya, ara vermeden: Peş peşe film çevirmek. || Peşi sıra, arkası sıra, ardından. || Bir kimsenin peşinde (olmak), onu arıyor, ondan bir şey istiyor (olmak). || Bir şeyin, bir işin peşinde, istenilen, sürekli olarak izlenilen şeyi, işi belirtir: O şimdi para peşinde. || Bir kimsenin peşinde dolaşmak, gezmek, amacına ulaşmak için o kimseyi izlemek, onu bir şeye razı etmeye çalışmak: Şimdi de tapuyu alabilmek için adamın peşinde dolaşıyor. || (Bir kimsenin) peşinde, peşinden gitmek, bir kimseyi izlemek; bir kimsenin görüş ve düşüncelerini benimseyerek onun izinden gitmek. || (Bir şeyin) peşinde, peşinden koşmak, bir şeyi elde etmek için uğraşmak. || (Bir kimsenin) peşinden koşmak, bir kimseyi bir şeye razı etmeye çalışmak; onunla bir gönül ilişkisine girmek istemek. || (Bir kimseyi, bir grubu) peşinden sürüklemek, bir kimseden söz ederken, bir başkasını, bir grubu etkileyerek arkasından gelmesini sağlamak. || (Bir kimsenin) peşinden yürümek, bir kimseyi izlemek; bir işi ya da isteği gerçekleştirmek için sürekli olarak çaba göstermek. || Bir kimsenin peşine takılmak, her gittiği yerde izlemek, takip etmek: Peşime üç adam takıldı, çok korktum. || Peşini bırakmak, bir kimseyi, bir işi izlemekten, o kimseden, o işten vazgeçmek.
*Sey. oy. Peş tahtası, türk gölge oyununda, gerginin arkasına çepeçevre iplerle tutturulmuş, üzerinde sıra sıra delikler bulunan rafa verilen ad. (Bu rafa gergiyi ve figürleri aydınlatacak olan mum, çıra vb. konur. üzerindeki deliklere hayal" ağacı denilen çatal sopalar geçirilir. Perdeye birden çok görüntü yansıtılacağından, hareketsiz duracak olan figürlerin ucundaki sopa, peş tahtasına geçirilmiş hayal ağacının çatalı içine yerleştirilir.) [Destgâh da denir]
PEŞ a. (fars. piş ten). Esk OsmanlI giysilerinde etek kesimini genişletmek amacıyla yanlara eklenen üçgen biçiminde kumaş parçası.
*Denize. Herhangi bir yelkenin kavisli olarak kesilmiş yaprağı.
*El sant. - KOL.
*Mim. Mukarnaslarda badem'ı oluşturan üçgen yüzeyler.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR