Rahat isim Arapça r¥§at 1 . İnsanda üzüntü, sorun, tedirginlik olmama durumu, refah: "Eniştem de üşengen bir adamdır, raha...
Rahat
isim Arapça r¥§at
1 . İnsanda üzüntü, sorun, tedirginlik olmama durumu, refah:
2 . ödat üzüntü, sorun ve tedirginliği olmayan:
3 . ödat Sorun ya da bitkinlik, tedirginlik vermeyen:
4 . ödat Aldırmaz, gamsız:
5 . zarf Kolay bir halde, kolaylıkla:
6 . ünlem "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde özgür bir durum almaları için verilen komut.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
isim Arapça r¥§at
1 . İnsanda üzüntü, sorun, tedirginlik olmama durumu, refah:
"Eniştem de üşengen bir adamdır, rahatı kaçar diye üzerine düşmedi."- M. Ş. Esendal.
2 . ödat üzüntü, sorun ve tedirginliği olmayan:
"Ben o denli rahatım, o şekilde okşayıcı, refah ve mutluluk verici tatlı rüzgâr karşısındayım ki..."- R. H. Karay.
3 . ödat Sorun ya da bitkinlik, tedirginlik vermeyen:
"Ben sana güzel ve rahat bir oda hazırlattım."- P. Safa.
4 . ödat Aldırmaz, gamsız:
"Rahat adam."- .
5 . zarf Kolay bir halde, kolaylıkla:
"İstersen birlikte gidelim. Haydi al torbanı. Bir saatte rahat varırız."- M. Ş. Esendal.
6 . ünlem "Hazır ol" durumunda bulunanlara, oldukları yerde özgür bir durum almaları için verilen komut.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- rahata ermek
- rahata kavuşmak
- rahat batmak
- rahat bırakmak
- rahat bırakmamak (ya da vermemek)
- rahat durmak
- rahat etmek
- rahatı kaçmak
- rahatına bakmak
- rahat kıçına batmak
- rahat olmak
- rahat yüzü görmemek
Birleşik Sözler
- rahat döşeği
- rahat duruş
14 yaşındayım hırsızlık yaptım, vicdanen rahat değilim ne yapmalıyım?
Engelliler için, rahat dinlence ve eğlence imkanı elde eden oteller var mı?
Sınavda sorular rahat ve kolay iyi mi cevaplanır?
RAHAT, -tı a. (ar. rahat).
1. Her türlü sıkıntının, kaygının ortadan kalkmasıyla erişilen zihinsel, ruhsal, bedensel dinginlik; erinç, refah: Sonunda rahata erdik. Ümit ederim bu mesele rahatınızı kaçırmaz.
2. Rahat batmak, iyi ve güzel koşullar içinde sürüp giden yaşantısını, gereksiz nedenlerle bırakıp, başka türlü yaşantı arayanlara sitem yollu söylenir (tkz.). || Rahat döşeğinde ölmek, evinde, yatağında ölmek. || Rahat etmek, dertsiz, tasasız, sıkıntısız yaşamak, dinlenip ferahlamak: Gençliğinde çalışırsan, yaşlılığında rahat edersin. Haberi alınca içi rahat etti. || Rahat kıçına batmak, içinde bulunmuş olduğu sorunsuz, sıkıntısız yaşantının kıymetini bilmemek (tkz.). || Rahat ol, tedirgin olma, kendini rahat bırak. || Rahat yüzü görmemek, devamlı sorun içinde olmak, asla rahat etmemek: Kısacık yaşamında bigün bile rahat yüzü görmedi. || Rahatı kaçmak, tedirgin olmak, üzülmek. Rahatma bak!, dilediğin şeklinde davran, sıkılma: Sen rahatına bak, ben işimi bitirip geliyorum. || Rahatına bakmak, başka şeylerle ilgilenmeyip her şeye boş vererek yaşamını sürdürmeye çalışmak: Hiçbir şeye aldırmaz, rahatına bakardı. || Rahatına düşkün, kendini sıkıntıya sokmayan, güç işlerden kaçan, rahatlığı ve konforu seven kimse için kullanılır.
*Esk. Rahat-nişin, rahat oturan, rahat yaşayan. |j Rahat-ı dil, gönül rahatlığı. || Rahat-ı hulkum - LATİLOKUM.
* sıf.
1. Ruhsal, zihinsel dinginlik içinde olan kimse, ona ilişkin bir şey için kullanılır; erinçli, rahat: Artık mutluyum ve rahatım. Bu şekilde davrandığım için vicdanım çok rahat.
2. Sıkıntıdan ve kaygılardan uzaklaştıran, zihinsel, ruhsal, toplumsal maddi kolaylıklar elde eden şey için kullanılır; konforlu: Rahat bir seyahat. Rahat bir oda. Rahat bir yaşam.
3. içine se- reserpe yerleşilebilen mobilya parçası; taşıt için kullanılır: Rahat bir koltuk. Rahat bir otomobil.
4. insanoğlunun içinde kolaylıkla hareket edebildiği giyecek için kullanılır: Rahat bir ayakkabı. Rahat bir elbise.
5. Hiçbir şeyi kaygı ve kaygı mevzusu yapmayan; özgür tavırlı kimse için kullanılır: Aklına estiği şeklinde davranan rahat bir adam, istediği şeklinde giyinen rahat bir karı.
6. Rahat rahat, kolayca, güçlük çekmeden, rahat bir halde: Bu işi akşama kadar rahat rahat bitiririm.
*Ask. Askerin ayakta, ayakları bir omuz genişliğinde açık ve kollan yana sarkık duruş biçimi. (Rahat durumunda kıpırdanılabilir, sadece konuşulmaz ve durulan yer değiştirilmez. Törenler esnasında uygulanan rahat biçiminde ise kollar yanda değil, arkada kenetli olarak bulunur ve kıpırdanılmaz.)! Rahat yürüyüş, askerin uygun adımı bırakmasına, silahını serbestçe taşımasına ve yakasını açmasına izin verilen yürüyüş biçimi.
* be
1. Tedirginlikten uzak, kaygısız, endişesiz halde: Rahat uyumak. Rahat ölmek. Sanık çok rahat görünüyor.
2. Kolay bir halde, zorlanmaksızın: Rakibini çok rahat yendi.
3. Minimum: Günde rahat iki paket sigara içer. Rahat elli yaşlarında var
4. Konuşmadan söz ederken, çekinip sıkılmadan ya da akıcı halde: Kürsüde asla rahat konuşamıyor.
5. Rahat bırakmamak, rahat vermemek, bir kimsenin huzurunu bozup onu tedirgin etmek: Burada da insanı rahat bırakmıyorlar, arayıp buluyorlar. || Rahat durmak, kımıldamadan olduğu şeklinde kalmak ya da yaramazlık etmemek.
* ünl. Ask. Askeri "hazırol" durumundan "rahat†durumuna geçirmek için verilen komut.
1. Her türlü sıkıntının, kaygının ortadan kalkmasıyla erişilen zihinsel, ruhsal, bedensel dinginlik; erinç, refah: Sonunda rahata erdik. Ümit ederim bu mesele rahatınızı kaçırmaz.
2. Rahat batmak, iyi ve güzel koşullar içinde sürüp giden yaşantısını, gereksiz nedenlerle bırakıp, başka türlü yaşantı arayanlara sitem yollu söylenir (tkz.). || Rahat döşeğinde ölmek, evinde, yatağında ölmek. || Rahat etmek, dertsiz, tasasız, sıkıntısız yaşamak, dinlenip ferahlamak: Gençliğinde çalışırsan, yaşlılığında rahat edersin. Haberi alınca içi rahat etti. || Rahat kıçına batmak, içinde bulunmuş olduğu sorunsuz, sıkıntısız yaşantının kıymetini bilmemek (tkz.). || Rahat ol, tedirgin olma, kendini rahat bırak. || Rahat yüzü görmemek, devamlı sorun içinde olmak, asla rahat etmemek: Kısacık yaşamında bigün bile rahat yüzü görmedi. || Rahatı kaçmak, tedirgin olmak, üzülmek. Rahatma bak!, dilediğin şeklinde davran, sıkılma: Sen rahatına bak, ben işimi bitirip geliyorum. || Rahatına bakmak, başka şeylerle ilgilenmeyip her şeye boş vererek yaşamını sürdürmeye çalışmak: Hiçbir şeye aldırmaz, rahatına bakardı. || Rahatına düşkün, kendini sıkıntıya sokmayan, güç işlerden kaçan, rahatlığı ve konforu seven kimse için kullanılır.
*Esk. Rahat-nişin, rahat oturan, rahat yaşayan. |j Rahat-ı dil, gönül rahatlığı. || Rahat-ı hulkum - LATİLOKUM.
* sıf.
1. Ruhsal, zihinsel dinginlik içinde olan kimse, ona ilişkin bir şey için kullanılır; erinçli, rahat: Artık mutluyum ve rahatım. Bu şekilde davrandığım için vicdanım çok rahat.
2. Sıkıntıdan ve kaygılardan uzaklaştıran, zihinsel, ruhsal, toplumsal maddi kolaylıklar elde eden şey için kullanılır; konforlu: Rahat bir seyahat. Rahat bir oda. Rahat bir yaşam.
3. içine se- reserpe yerleşilebilen mobilya parçası; taşıt için kullanılır: Rahat bir koltuk. Rahat bir otomobil.
4. insanoğlunun içinde kolaylıkla hareket edebildiği giyecek için kullanılır: Rahat bir ayakkabı. Rahat bir elbise.
5. Hiçbir şeyi kaygı ve kaygı mevzusu yapmayan; özgür tavırlı kimse için kullanılır: Aklına estiği şeklinde davranan rahat bir adam, istediği şeklinde giyinen rahat bir karı.
6. Rahat rahat, kolayca, güçlük çekmeden, rahat bir halde: Bu işi akşama kadar rahat rahat bitiririm.
*Ask. Askerin ayakta, ayakları bir omuz genişliğinde açık ve kollan yana sarkık duruş biçimi. (Rahat durumunda kıpırdanılabilir, sadece konuşulmaz ve durulan yer değiştirilmez. Törenler esnasında uygulanan rahat biçiminde ise kollar yanda değil, arkada kenetli olarak bulunur ve kıpırdanılmaz.)! Rahat yürüyüş, askerin uygun adımı bırakmasına, silahını serbestçe taşımasına ve yakasını açmasına izin verilen yürüyüş biçimi.
* be
1. Tedirginlikten uzak, kaygısız, endişesiz halde: Rahat uyumak. Rahat ölmek. Sanık çok rahat görünüyor.
2. Kolay bir halde, zorlanmaksızın: Rakibini çok rahat yendi.
3. Minimum: Günde rahat iki paket sigara içer. Rahat elli yaşlarında var
4. Konuşmadan söz ederken, çekinip sıkılmadan ya da akıcı halde: Kürsüde asla rahat konuşamıyor.
5. Rahat bırakmamak, rahat vermemek, bir kimsenin huzurunu bozup onu tedirgin etmek: Burada da insanı rahat bırakmıyorlar, arayıp buluyorlar. || Rahat durmak, kımıldamadan olduğu şeklinde kalmak ya da yaramazlık etmemek.
* ünl. Ask. Askeri "hazırol" durumundan "rahat†durumuna geçirmek için verilen komut.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR