Renk Nedir?

RENK a. (fars. reng). 1. Bir tan piyasaya çıkan ya da direkt (bir kaynağın rengi, alevler vb.) ya da kendisi ışık membaı olmayan bi...

RENK a. (fars. reng).

1. Bir tan piyasaya çıkan ya da direkt (bir kaynağın rengi, alevler vb.) ya da kendisi ışık membaı olmayan bir cisimle etkileştikten sonrasında (bir cismin rengi) algılanan bir ışığın göz üstündeki izleniminden lanan duyum. (Bk. ansikl. böl. Biyol., Boyac. ve Opt.)

2. a. (yalın) + rengi, o şeyin rengini belidmek için kullanılır: Gül rengi bir elbise.




3. Günlük dilde siyah, gri ve beyaza karşıt olan: Renk lekeleri. Resme birazcık renk katmak.

4. Boyarmadde: Renkleri öğütmek, ezmek.

5. Yüz rengi, beniz: Bugün rengin çok nefes.

6. Bir durumun görünümü, özelliği, niteliği: Meselenin rengi giderek değişiyor.

7. Bir şeydeki canlılık, pırıltı, sevinç: Onunla yaşamımıza birazcık renk geldi.

8. Bir anlatımda, bir üslupta kendine özgü yeni bir hava: Şiirimize yeni bir renk getirdi.

9. Bir partinin, bir kimsenin siyasal eğiliminin kendine özgü niteliği: Çok uzun konuştuk, fakat rengini bir türlü belli etmedi.

10. Renk almak, bir şey söz konusuysa, yeni bir renk kazanmak: Ilkin bu şekilde değildi, güneşte kalınca bu rengi aldı.
  • Renk cümbüşü, değişik renklerin iç iç geçerek oluşturduğu bir karışım.
  • Renk renk, değişik renklerde, çok renklı: Renk renk çiçekler.
  • (Bir şeye) renk katmak, renk vermek, bir şeyi tekdüzelikten kudararak ona canlılık, hareketlilik kazandırmak: Fıkralarıyla toplantımıza renk verdiler.
  • Renk vermek, rengini belli etmek, düşüncelerini, duygularını, amacını vb. açığa vurmak (çoğu zaman negatif kullanılır): O kolay kolay renk vermez, hiçbir şey olmamış benzer biçimde davranır Ne kolay renk veriyorsun, birazcık soğukkanlı olsana.
  • Rengi atmak, kaçmak, uçmak, renkli bir şeyin rengi solmak: Perdelerin rengi attı; söz mevzusu bir kimseyse, üzüntü, coşku ya da korku benzer biçimde nedenlerle benzi sararmak: Birden bizi karşısında görünce rengi attı.
  • Rengi yerine gelmek, yüzünden sağlığının düzeldiği anlaşılmak.
  • Renkten renge girmek, aşırı seviyede utanmak, yüzü bir kıpkırmızı, bir sapsarı kesilmek.
—Esk. Hile, seviye, dalavere.
  • Reng-amiz, rengârenk, çeşitli renklerde.
  • Reng-aver, hilekâr, dalavereci.
—Ask. Derslik rengi, birliklerdeki çeşitli sınıfları birbirinden ayırmak amacıyla giysilerin bazı bölümlerine takılan ve üniformanınkinden değişik olan renk.


—Astrofiz. Renk artığı, bir yıldızın renk indisi ile aynı tayf tipindeki yıldızların ortalama renk indisi arasındaki fark. (Yıldızlar arası odamın kırmızılaşmasından ya da yıldız atmosferinin özelliklerinden lanır)
  • Renk indisi, bir gökcisminin fotoğraf kadiri ile görsel kadiri arasındaki fark; daha genel olarak, belli dalga boylarındaki iki tayf bölgesine ilişkin kadirler arasındaki fark.
—Bot. ve Çiçek. Renk yitimi, ışık görmedikleri için klorofil oluşturamayan ve çoğu zaman düğüm aralarını aşırı halde uzatıp yapraklarını küçülten bitkilerin durumu. (Bk. ansikl. böl.)


—Boyac. Çevre renkleri, göze hoş görünmesi için belirli bir yerin çeşitli yüzeylerine yaralanan, boyalarla elde edilmiş renkler.
  • işaret ya da güvenlik renkleri, işyerlerinde çoğu zaman boyalar aracılığı ile çeşitli yüzeylere uygulanan ve çalışanları bazı tehlikelere karşı uyarmak, onlara dolaşım yollarını göstermek ve bilhassa güvenlik düzeneklerini ve ihtimaller içinde yardım postalarını işaret etmek amacını güden renkler.
  • işlevsel renkler, belirli bir işyerinin yüzeylerine boyalar aracılığı ile uygulanan ve göz zevkini ve çalışanların verimini adırmak için kullanılan renkler.
—Ceb. Yönsüz bir grafın renk sayısı, bu grafın köşelerini, bitişik iki köşe aynı renkte olmamak suretiyle değişik n renkle renklendirmek için lüzumlu olan en ufak organik n sayısı. (Her düzlem grafın 4 renkle renklendirilebileceği tanıtlanmıştır.)


—Foto. Renk hâkimiyeti, renkli bir fototip- te baskın renk tonu, jj Renk sıcaklığı, renk derecelerini belirten sistem: bu sistemde mired (İngilizce Micro-Reciprocal Degree deyiminin ilk harflerinden oluşan terim) ölçeği kullanılır ve 1 mired = JJ522_922_ dır 1K


—Foto, ve Matbaac. Renk ayrımı, ofset baskı tekniğinde, renkli bir orijinali baskıya hazırlamak için fotomekanik yolla ya da skaner (elektronik renk ayrımı makinesi) yardımıyla tramlayarak dört ana renge (sarı, macenta, siyan, siyah) ayırmak işlemi. Renk ayrımı günümüzde diğeri baskı tekniklerinde de kullanılmaktadır.


—Sonbahar. sant Bir tabloda ressam tarafınca kullanılan boya; boyaların birbiriyle karıştırılmasıyla bir tabloda elde edilmiş tesir. (Bk. ansikl. böl.)


—Metalürj. Tav renkleri, çelik parçalarır ısıtma esnasında almış olduğu değişik renk ve ton lar. (Bk. ansikl. böl.)


—Müz. Çeşitli çalgı tınılarını bir araya ge tirme biçimi.
  • Bir sesi, öbürlerinden ayır etmeyi elde eden özellik, tını, karakter.
—Oftalmol. Renkkörlüğü
  • DALTONİZM Renkkörü, renkkörlüğü hastalığına tutul muş olan kimse için kullanılır.
—Opt. Bir ışık kaynağının renk sıcaklığı, göz önüne alınan kaynağın yayımladığı ışığın tayf bileşimiyle derhal aynı bileşimde bir ışık yayımlayan akkor haldeki bir kara cismin sıcaklığı.


—Orman san. Renk değişimi, bilhassa organik bir etkenin (mantar) niçin olduğu bir bozulmadan sonrasında bir odunun olağan rengindeki değişiklik.


—Oy. Renge gitmek, kâğıt oyunlarının kimisinde (poker, briç vb.) kırmızı ve siyah olan iki renkli kâğıtların türlerinden (kupa, karo, maça, sinek) herhangi birini elde bir takım olarak tutmaya çalışmak
  • Renge oynamak, rulet oyununda kırmızı ya da siyah üstüne oynamak.
—Petr. san. Arıtılmış petrol ürünlerinin ayırtedici özelliklerinden biri (Bk. ansikl böl.)
  • Renk, gidermek, bir benzinin, bir petrol ürününün, bir yağlama yağının rengini, renk yok etme işlemiyle açmak.
—Petrokim., Tekst, ve Yağ. mad. Renk yok etme, işlenmiş bir ürünün rengini iyileştirmek için, o üründeki renkli ayrışmz maddelerini ve organik pigmentleri giden me. (Renk yok etme, bir boyarmadde sof ğurmasıyla [hayvan siyahı] ya da bir kimi yasal yükseltgenme-ındirgenme etkisiyle [renk giderici klorür] uygulanır.)


—Sesbilg. Bir sesin, izlenimsel ölçütlere bakılırsa belirlenmiş algılanma özelliği.


—Şarapç. Renk atmak, kırmızı ya da rozfe şaraptan söz edilirken, yükseltgen bir ortamda yıllanma sonucu kırmızı-sarı bir renk almak.


—Ted. Renk tedavisi, renkli ışınlar kullanılarak bazı hastalıkların tedavi edilmesi. (Kırmızı ışık antidepresif, mavi-mor ışık sakinleştirici özellik taşımaktadır) [Eşanl. KROMO TERAPİ]


—Tekst. Bir kumaşa boyama yöntemiyle kgızandırılan özellik.
  • Ana renk, boyacılıkta, kimi kez öteki renklerin türetildiği renkleri belirtmede kullanılan terim.
  • Sağlam renk, zaman içinde solmayan renk.
  • Zayıf renk, kumaş üstüne iyi tikse olmamış ve kullanıldıkça ya da yıkandıkça solan renk.
—Tem. parç. Hadronların taşımış olduğu ve güçlü etkileşimleri yöneten fizİKsel bir yükün uzlaşmalı ve imgesel adı.


—Yağ. mad. Renk gidermek, gıda ve endüstri yağlarının rengini uzaklaştırmak.


-renkler çoğl. a. Bine. At yarışlarında bir şahıs, kurum ya da ahıra bağlı atların jokey üniformaları. (Aynı renk ve işaretleri taşıyan bu jokeylerin ve atların bağlı olduğu yere "eküri" de denir.)


Kaynak: Büyük Larousse







  • Renk çemberi (renk skalası) bulabilir miyim?


  • Bazı köylerde pencere ve kapı kenarlarının mavi renk olmasının sebebi nedir?


  • Acer Aspire 5520G laptop'ta renk karışmasının olma sebebi nedir?










—ANSİKL. Biyol.
• Bitkilerin rengi. Klorofilli kara bitkilerinin ışık gören özümleyici kısımları (bilhassa yapraklar), antosiyaninli bir pigmentin klorofili örttüğü durumlar (kırmızı kayın) haricinde yeşildir. Işık görmeyen yapraklar (salata göbeği) açık sarı renktedir (ksantofil), çeşitli "güz yaprakları"nın renkleri de ikincil pigmentlerden ileri gelir. Çiçektozunu yürüyerek böceklere yol gösteren çiçeklerin rengi, tohumların dağılmasında rol oynayan meyve yiyici kuşları çeken meyvelerin rengi de yararlı bir rol oynamaktadır. Tamamen yeşil bitkilerin en mühim enerji membaı olan kırmızı ışığın girmediği derinliklerde, bazı deniz yosunlannın büyümesini elde eden kırmızı ve kahverengi pigmentler için de aynı şey söylenebilir.




• Hayvanların rengi. Birçok hayvanda renkteşleşme görülür; bunların esas renkleri devamlı üstünde yaşadıkları yerin rengine benzediğinden, en azından insan gözüyle bu tarz şeyleri fark etmek güçleşir. Parlak, canlı ve zıt renkler de (mercanlarda yaşayan balıklar) buna benzer koruyucu bir rol oynayabilir. Bu hususi durumlar haricinde, karada yaşayan omurgalılarda olmasıyla birlikte balıklarda da sırt renginin karın renginden daha koyu olduğu görülür, oysa omurgasızlarda bu türden hiçbir farklılık yoktur. Bir yanlan üstüne yatarak yaşayan yassı balıklarda da (pisibalığıgiller) üst taraf renkli, alt taraf beyazdır. Renk, bir kısmı genetik kökenli (kimi vakit cinsiyete bağlı), bir kısmı ortama bağlı olan ve uyum sağlayıcı bir rol oynayan birçok etmene bağlıdır.

—Bot. ve Çiçekç. Normalde yeşil olan bir nebat ışıktan uzakta geliştiği vakit klorofil oluşmaz, palisat dokusu ve odunlaşma da olmadığından nebat sarı kalır (ksantofil, karaten). Bu özellikten daha beyaz sebzeler elde etmekte yararlanılır (hindiba, salata, kereviz vb).

.Boyac. Bir boyanın rengi kullanıcı için çoğunlukla en mühim özelliğidir. Bu durumda, bir boya fabrikasında, görevi yalnızca firmanın tipik renk paletini hazırlamak değil, talep üstüne sözkonusu renkleri tekrarlamak olan renk uzmanının önemi anlaşılmaktadır. Hakkaten de, boyaya giren maddelerin oranları kesinlikle saptanmalı ve uygulama koşullarının tertipli bir halde korunması sağlanmalıdır. Kurumuş tabakanın rengi katı bileşenlerin (pigmentler ve katkı maddeleri) öğütme inceliğine, katı bileşenlerin kendilerine özgü niteliklerine (renkleçdirme gücü ve saydamlık örtme gücü), asıltı ortamlarının cins ve rengine bağlıdır (kuru katman azca ya da çok parlak olabilir). Renklerin bağıl ölçümleri laboratuvarda çeşitli modellerde kolorimetrelerle yapılır.

.Sonbahar. sant. Sanatçı için renk her şeyden ilkin, boya ve bağlayıcıdan oluşan ve bir yüzeye sürülen bir gereçtir. Tarihöncesi dönem resimlerinde kullanılan hayvansal, bitkisel ya da madensel birkaç maddeden, sanayi çağının son aşama çeşitli gereçlerine gelindiğinde, tıpkı bağlayıcılar ve yüzeyler benzer biçimde renkler de çoğalmış ve çeşitlenmiştir. Çeşitli kültürlerde ve yüzyıllar süresince renk sanatı, sanatçının yeteneklerinin ve kullandığı tekniklerin yanı sıra, tasarımın amacına, imgeye ve imgenin rolüne, renklerin simgesel, töresel ya da büyüsel işlevine bağımlı oldu ve bu karmaşık ilişkilere bağlı olarak gelişti.


Resmin bilhassa duvarlara yapılması, nesneye bağlı ve değişmez bir rengin varlığına inanış, Antikçağ ve Ortaçağ'ın "renkli yüzey†anlayışını belirledi; bu dönemlerde meydana gelen resimlerde yüzey; tonların belirginliğiyle vurgulanmıştır. Antikçağ'dan başlayarak, resimde derinlik duygusu ve gereç arayışlarına (fırça darbeleri vb) girişildi (Roma İmparatorluğunun ilk yıllarındaki resimler); aynı zamanda fotoğraf, duvardan bağımsız, taşınabilir bir eşya olarak ortaya çıktı (el-Fayyum portreleri). Ortaçağ sanatıysa, fresklerde, bilhassa de tezhiplerdeki saf renk zenginliğinin yanı sıra, renk problemlerine XII.-XIII. yy. cam ustalarıyla eğildi. Sadece, ışığın ve mekânın temel bir mesele haline gelmesi için ve yağlıboyanın (sonrasında da yavaş yavaş tuvalin), şu demek oluyor ki gerçek anlamda bir "ışıklı renk" anlayışının (Van Eyck) geliştirilmesine olanak elde eden yeni ve daha esnek bir fotoğraf gerecinin kullanımıyla bu soruna bir çözüm getirilmesi için, XV. yy.'ı beklemek gerekti.


Bir taraftan tablo kati olarak özerkliğini kazınırken, öte taraftan, İtalyan Rönesansı'nda çokça görülen "okullarâ€, renk anlayışı ve rengi verme bakımından çok değişik yollar izlediler; bunun üstüne, kuramsal incelemeler çoğaldı. Renk kompozisyonunun temel ilkeleri mevzusunda değişik eğilimler ortaya çıktı: kimi ressamlarda tabloya genel bir ton egemendir; mekânı oluşturmak ya da hacimlere şekil kazandırmak için, renklerin sertliği değiştirilerek elde edilmiş çeşitli değerlerden yararlanılır (Vinci, il Caravaggio, Georges de La Tour, Rembrandt vb.). Kimilerinde de, "renkçilerin (Veronese, Rubens vb.) başlıca özelliği olan bir “çoktonluluk" içinde, eşit doygunluk ve şiddette renklerde bir uyum sağlanır. Orta bir yol da, Vermeer ya da “ortamcı" ressamlar (Constable, Corot vb.) benzer biçimde, renk/ışık ilişkisini incelemek, renk ve hacimlerin mekân içinde çözümlemesini yapmaktır.


Bu genel ilkeler belli bir dönemde ressamın sanatında ağır basabilirlerse de, hiçbir sanatçının üslubu, seçimi, tümüyle bu ilkelere indirgenemez. Fotoğraf zamanı, desen ve renk "tartışmalarıâ€yla doludur (mesela Raffaello yandaşlarıyla Venedikliler arasındaki tartışmalar). XVII. yy. fransız resminde, Krallık akademisi ile desen ağır bastı. Buna karşılık, Rubens ve Rembrandt'a hayranlık duyan Roger de Piles rengi savundu. XVIII. yy.'da (Watteau, Boucher, Fragonard, Chardin) renkçiler üstün geldi; sadece, David, XIX. yy.'da, biçime öncelik (İngres) verildi; Delacroix ve romantiklerse rengi yücelttiler.


Çeşitli renk anlayışları ve uygulamaları, fotoğraf tekniğinde değişikliklere yol açtı: Ortaçağ'ın beyaz zeminleri ve grizayla yapılmış taslakları, ışıklı bölümlerde saydam boyaların, gölgelerde de kalınca boya tabakalarının kullanılmasına olanak veriyordu; XVI. yy.'ın sonundan başlayarak (ve XIX. yy.'a kadar), çoğu zaman, gölgelerde koyu renk saydam boyalar, ışıklı bölümlerde de açık renk kalınca boya tabakaları gerektiren kahverengi, kırmızı ve gri preparasyonlar ortaya çıktı. Ortaçağ'a egemen olan belirgin ve oldukça saf tonların yerine, aşama aşama açılmış (beyazla), matlaştırılmış (siyahla) ya da kırılmış (tümleyici ya da yakın bir renkle) renklerden oluşan çok daha geniş bir nüans yelpazesi kullanılmaya başladı. Bununla beraber, XIX. yy.'ın sonundan başlayarak saf renkler tekrardan yaygınlık kazanmıştır.


Rengin bağımsızlığını kazanmasında ve "ışıklı renk†anlayışının ağır basmasında, bu zamanda bir dönüm noktasına ulaşıldı: Delacroix'daki renk ilişkileri ve fırça darbeleri, açık havada ışığın ve uğramış olduğu değişimlerin incelenmesi (Constable, Turner, Corot, Daubigny, Courbet, Boudin), izlenimcilikle beraber ehemmiyet kazanmıştır. Geleneksel fotoğraf yapma usulleri, yeni tekniklerin karşısında giderek yok oldu; renkler ve tonlar sayıca arttı (buna karşılık, bunların düşük nitelikleri kararmalara yol açtı), tuvalin beyazı da kullanılır oldu; belirgin ve saf tonların ilişki ve etkileşimlerinin, optik karışım ve karşıtlıklara dayalı renk uyumlarının, değişimlerinin vb. egemen olduğu karmaşık yapıtlarda parlak renkler kullanılmaya başladı. Kuramcıların (Chevreul) ve ressamların (Seurat Signac) arayışları, rengin üstünlüğünü doğruladı ve destekledi. Sadece, renk anlayışı değişik yönlerde gelişti: Câzanne, Van Gogh, Gauguin ve Nabiler, fovlar, Matisse, anlatımcılık ve kübizmden sonrasında soyutlama.


Soyut resimde renk, mevzunun kendisi olabiliyordu; sadece, Karıdinsky, Delaunay ve Mondrian benzer biçimde ressamlar onu değişik biçimlerde tanımladılar. Özerkliğini tümüyle kazandıktan sonrasında renk, artık şekil (Albers, Herbin, M. Bili vb.), mekân (Rothko, M. Louis, B. Newman, S. Francis vb.), duyum (kinetik sanat), yüzey (E. Kelly, K. Noland, F. Stella, Devvasne vb.) halini alabilirdi. Maddeci kuramsal çözümlemelerde renk, temel bir unsur olarak kabul edildi (Support/Surface grubu); “yeni figüratif akım†ise renge, imgenin oluşturulmasında mühim bir işlev verdi (Adami, Monory, Framanger vb.).

.Metalürj. Parlatılmış bir demir ya da çelik lama, bir fırında ya da demirci ocağında hava temasında ağır ağır ısıtıldığında, sıcaklığın yükselmesine bağlı olarak tav renkleri denen şu renkleri alır: 260 °C'ta açık saman sarısı; 280 °C'ta saman sarısı; 300 °C'ta kehribar sarısı; 305 °C'ta altın yaldızlı kahverengi; 310 °C'ta güvercin boynu; 320 °C'ta mavi; 336 °C'ta gri -mavi; 350 °C'ta yeşil; 360 °C'ta gümüş grisi; 400 °C'ta kurşuni; 570 °C'ta koyu kırmızı; 635 °C'ta koyu kiraz kırmızısı; 746 °C'ta kiraz kırmızısı; 843 °C'ta açık kiraz kırmızısı; 900 °C'ta turuncu; 940 °C'ta açık turuncu; 996 °C'tasarı; 1 080 °C'ta açık sarı; 1 200 °C'ta beyaz. Demirciler, çeliklerin ısı derecelerini idrak etmek için uzun süre bu renk değişiminden yararlandılar.

.Opt. Renk, cisimlerin özgül bir özelliği değildir. Terimin fizyolojik anlamıyla renk sadece üç öğeye bağlı olarak vardır: görsel sistem, bir tan piyasaya çıkan ışık ve bu tarz şeyleri birbirinden ayıran ve ışığı oluşturan çeşitli ışınımları soğurma (ve kimi kez başka bir dalga boyuyla yayımlama) ya da süzme, yayma, yansıtma, kırma, girişim oluşturma özelliği olan ortam. Cisimlerin rengi, derhal daima ışık dalgalarının bu cisimlerin elektronlarından kimileriyle etkileşiminden lanır. Bu etkileşimler sadece yakın geçmişte anlaşılabilmiştir ve günümüzde renk, gerçekte maddenin yapısını belirleyen karmaşık ve anlaşılması zor, belli etkilerin görünür biçimi olarak gözükmektedir.

*Tarihçe. Geleneksel olarak, renklerin yapısına ilişkin düşünceleri açıklığa kavuşturan ilk bilim adamının Nevvton olduğu kabul edilir. Aslında, Antikçağ'dan bu yana çok sayıda alim ve araştırmacı bu mesele üstüne eğilmiştir. Mesela Epikuros, cisimlerin renginin kendilerini aydınlatan ışığın yapısına bakılırsa değiştiğini biliyordu. En mühim adlar içinde, Daniel Conrad, Marci von Kronland, Thomas Flobbes, Grimaldi, Roger Bacon ve Descartes sayılabilir. Beyaz ışığı prizmayla ayrıştırma deneyi iyi bilinmekteydi; bununla beraber günümüzde rahat sayılan bu vaka o dönemlerde, en önemlisini Goethe'nin yürüttüğü tartışmalara ve polemiklere niçin oldu. Goethe'nin şu tümcesi anımsanmaya kıymet: "Dünyada çığır açmak için iki şey gerekir: iyi bir kafa ve büyük bir miras...; ben kendi hesabıma Newton öğretisinin hatasını miras aldım.â€


Newton'un başarısını asla münakaşa mevzusu yapmadan, görünür renk sayısını olduğundan azca gösterme eğiliminin, ışığın prizmayla ayrışmasından landığı ve düzgüsel bir gözün tayf içinde ayırt edebileceği saf renk sayısının yüzü geçmiş olduğu söylenebilir. Newton' dan sonrasında, renk vakasına ilişkin emekler yapanlar içinde Young ve Helmholtz ile meşhur topacıyla renklerin karıştırılabilme hususi durumunu ortaya çıkaran Maxwell'i belirtmek gerekir.

*Renklerin algılanması. Renklerin algılanması, fizyolojik etmenlerin temel bir rol oynadığı öznel bir vakadır, insanoğlunun algıladığı renk duyumu, gözün çeşitli tipte hücrelerinden gelen bilgilerin beyin tarafınca alınmasından sonrasında gerçekleşen, görece karmaşık bir süreçtir. Retina tabakasında üç hücre ailesinin bulunmuş olduğu, deneysel olarak doğrulanmıştır; bunların her biri sırasıyla yeşil, kırmızı ve mavi renkleri algılar. T. Young'ın (1801) ileri sürdüğü ve H. von Helmholtz'un geliştirdiği renklerin bu “üçrenklilik" kuramı, ana renkler denen üç rengin, yeşil, kırmızı ve mavinin önemini açıklar. Bu kuram renklerin algılanma mekanizmasını "katmalı bireşim†kavramıyla açıklamaya olanak verir: beyin, retinanın üç tip alçısından çıkan işaretlerin göreli önemini karşılaştırarak rengin algılanma bireşimini yapar. Bu süreç, ışığı bir prizmayla ayrıştırma (tayf) deneyindeki sürece benzer, sadece onun kadar gelişmiş değildir; şundan dolayı her frekans için ışık ışımasının yeğinliğini devamlı olarak ölçmeye olanak vermez.


Renk idrak etme anomalileri içinde yer edinen renk körleri (dikromatlar) kırmızı ve yeşil için ayrı konilere haiz olmadıklarından bu iki renk içinde fark yapamazlar. Aynı şekilde, mcııokromatlar da sadece siyahla beyaz arasındaki yeğinlik farklarını görebilirler; köpekler ve kedilerde sözkonusu olan durum budur. insanda görünür ışık dalga boylarının bölgesi 390 nanometreden (nm), 770 nanometreye dek uzanır; gözün maksimum duyarlığı 560 nm dolayındadır, bu da yeşil-sarı bir renge denk düşer. Güneş ışığı tayfı en yüksek yeğinliğine de tam bu dalga boyu dolayında ulaşır. 400 nanometre dolayında mor ışıkla morötesi ışınlar içinde bir sınır bölge bulunur. Dalga boyu arttıkça renk de gittikçe değişmiş olur: mor, mavi, yeşil, sarı, turuncu, kırmızı ve tüm ara renkler. 700 nanometrenin ötesi kızılaltı ışıma bölgesidir. Beyaz ışık teriminin temelini büyük seviyede gün ışığının (Güneş'in yayımladığı ışık) oluşturduğu sanılmaktadır. Bir ışığın tayfı güneş ışığının tayfına benziyorsa beyaz gözükür ve bu durumda yukarıda sayılan renklerin tümünü verir.

*Cisimlerin renklerinin kökeni. Bir cisim güneş ışığıyla aydınlatıldığında, ya tüm ışınımları tümüyle ve aynı şekilde yayımlar (bu durumda cismin yüzeyi “beyaz†gözükür), ya bunların bazılarını soğurur ve öbürlerini yayımlar (yüzey “renkliâ€dir), ya tüm ışınımları soğurur (yüzey "siyahâ€tır, bu da bir renk yokluğunu gösterir) yada tüm ışınımları kısmen, sadece aynı şekilde yayımlar (yüzey "gri"dir). Dolayısıyla renk, aydınlatılan maddenin ışık altındaki etkileşme davranışına bağlıdır. Çeşitli ışık ları değişik ışınımlar verdiğinden aynı bir cismin renginin kaynağa bakılırsa değişmiş olduğu görülür. Cisimlerin gün ışığında ve akkor ya da flüorışı bir elektrik lambasının ışığı altında değişik renkte görünmesinin sebebi budur; bu durumda ların aynı “renksel geriverimâ€e haiz olmadıklarından söz edilir. Sarı sodyum ışınımıyla (589/589,6 nm) aydınlatılan insan yüzlerinin ölü rengi almış olduğu görülmüştür. Saydam cisimler ışınımların sadece bir bölümünü geçirir (renkli filtreler ya da girişim filtreleri).


Yayınım ve soğurmadan başka renk üreten birçok mekanizma vardır; bunlar içinde özelikle flüorışı, girişim vakaları, kırınım, gazlardaki boşalmaiar, kristal alan tesiri vb. sayılabilir. Bunların büyük bir kısmı aydınlatılan maddenin elektronlarının durum değişiminden lanır. Nitekim madde üstüne gelen ışık bu maddenin elektronlarını daha üst bir enerji durumuna getirir (uyarılmış durum); elektronların yeni durumları ile eski durumları arasındaki enerji farkı dalga boyuna ya da görünür frekansa denk düşüyorsa, elektronların eski durumlarına dönüşleri renklerin ortaya çıkışının sebebi olabilir.

*Renklerin sınıflandırılması. Birçok araştırmacı renkleri sınıflandırma sistemlerini incelemiştir Malum en eski renk kataloğu Moses Harris'inkidir (1766). Sadece transız Jacob Christophe Le Blon daha 1731' de üçrenkliliğin ilk kurallarını ortaya koymuştu; hemen sonra, Gautier d'Agoty bunlardan yararlanarak kendi levhalarını gerçekleştirmiş oldu. Daha yakın çağlarda, Chevreul ile renk kataloğu büyük başarıya ulaşan Lacouture'un çalışmalarını anmak gerekir. Nihayet XX. yy.'da A. H. Munsell'in (1858-1918), hemen sonra da Manfred Richter'in emek harcamaları renklerin üç boyutlu niteliğini açık bir halde göstermeyi sağlamış oldu.

Bir renk şu özellikleriyle ayırt edilir:
—tonluluğu; mavi, kırmızı, yeşil vb.;

—seçikliği; sarı bir renk çoğu zaman bir kırmızı renkten ve devamlı da bir mor renkten daha açıktır.

—doygunluğu. Bu son kavramın algılanması diğer ikisinden daha zor olsa gerek. Rahat bir örnek bunu açıklamaya olanak verir Biri herhangi bir renkte öbürü birincisiyle aynı seçiklikte bir gri renkte olan iki boya çanağını ele alalım. Bu iki boya, değişik oranlarda karıştırıldığında aynı seçiklikte, sadece değişik doygunlukta ürünler elde edilecektir. Bu doygunluk grinin oranı arttığı seviyede zayıflayacaktır. (RENK ÖLÇüM.)
Alışık bir gözün ayırt edebileceği çok sayıda (yüz binlerce) renk göz önüne alındığında, bu renkleri adlandırma problemi ortaya çıkar. Yukarıdaki üç cetvel buna ilişkin bir çözüm örneği vermektedir. Chevreul'den bu yana renklerin kontrast vakası iyi bilinmektedir Yan yana gelmiş değişik iki renk karşılıklı olarak birbirini etkisinde bırakır; böylece, gölgelerin niçin tümleyici rengi, şu demek oluyor ki renkli ışıklar sözkonusuysa birincisine katıldığında siyah veren rengi almış olduğu açıklanabilir. Aynı şekilde, güçlü bir ışıkla aydınlatılmış renkli bir nesneye uzun süre bakıldığında, diğer nesneler belli bir süre ilk nesnenin tümleyici rengini almış benzer biçimde görülür (ardışık kontrast). Daha genel bir deyişle, belirli bir altında algılanan renkler zaman içinde "kromatik uyum†larını değiştirirler. Renklerin simgeciliği mevzusunda birçok kitap vardır. Günümüzde, güvenlik nedenleriyle belli bir simgecilikten yararlanılır; mesela kırmızı bir tehlikeyi ya da yasağı belirtir Renklerin insanoğlunun ruhsal durumu üstündeki tesirini belirlemeye yönelik birçok emek verme da yapılmaktadır. Renklerin ruhsal durumu hiçbir halde etkilemediğini öne sürmek akla yatkın görünmemektedir; ne var ki veriler sağlam sonuçlara götürmeyecek kadar bölük pörçüktür.

.Petr. san. Renk, arıtılmış petrol ürünlerinin içindeki katışkı maddelerinin kolayca saptanmasını sağlar. Hususi benzinler, vvhite-spirit, tıpta kullanılan yağlar ve kimi kerosenler su berraklığında olmalıdır; mazot uçuk sarı, yağlama yağları ise azca ya da çok koyu renklidir. Buna karşılık, çe şitli yakıtlar, kolayca tanınabilmeleri için suni olarak renklendirilir.

.Petrokim. ve Yağ. mad. Yağlı maddelerde organik olarak renkli pigmentler (ka- rotenler, karotenoitler, kimi kez klorofil) bulunur. Ek olarak renkli yükseltgenme ürünleri de içerebilirler. Renk yok etme, renk giderici topraklar ve etkin kömürler üstünde soğurmayla ya da kimyasal etkiyle (yükseftgeme, indirgeme) uygulanır. Gıda yağlarının rengi yüzde tutma yöntemleriyle giderilir. Endüstri yağlarında ise bu işlem için çoğu zaman organik ya da etkinleştirilmiş soğurucu bir toprak kullanılır. Ûzütlemeli süzme yöntemiyle işlemede, yağ, akışmazlı- ğının sağlamış olduğu düşük bir sıcaklıkta toprağın içinde yavaş yavaş dolaşır. Sonrasında toprak birkaç kez daha kullanılmak amacıyla, kavurma yöntemiyle yenileştirilir. Kontak yönteminde, yağ ve toprak sıcakta karıştırılır, sonrasında hususi bir toprakla kaplanmış döner bir tambur üstünde süzülür.

.Tekst. Tekstil sanayisinde, gerek tekstil maddelerini ağartmada (oksijenli su, Javel suyu vb.), gerek boya sökmede ve aşındırma baskı yöntemiyle kumaşlara baskı yapmada (sodyum hidrosülfit), gerek, nehire boşaltılmadan ilkin renk yok etme işleminden geçirilmesi ihtiyaç duyulan boya atıklarını (ozon, morötesi ışınlar) işlemede bilhassa renk yok etme etkenleri kullanılır.

.Tem. parç. Elektrik yükü, elektromanyetik etkileşimlere bakılırsa her neyse, renk de güçlü etkileşimlere bakılırsa kabaca odur. Güçlü etkileşimleri tanımlayan kuvantum alanları kuramına, kuvantum elektrodinamiği benzer biçimde "kuvantum kromodinamiği" adı verilir. Her biri ayrı bir kuark üstünde bulunan üç ana renk ve bunların karşıtkuarklar tarafınca taşınan karşıt-renkleri (şu demek oluyor ki tümleyici renkler) vardır. Gözlemlenebilen maddeyi oluşturan hadronlar “renksiz'dir, şu demek oluyor ki üç ana renkte üç kuark (baryonlar) ya da bütünleyici renklerde kuark-Karşıt-kuark çiftlerinden (mezonlar) oluşurlar. Rengin gözlenemeyişi kuarkla- nn korunmasına eşdeğerdir barklar arasındaki etkileşim, "renk alanı†kuvantumları, şu demek oluyor ki glüonlar alışverişiyle yapılır.

Kaynak: Büyük Larousse




renk -gi
isim Farsça reng

1 . Cisimler tarafınca yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum:
"Birisi sütsüz çikolata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu, Amerikan boksörlerine benziyordu."- A. Gündüz.

2 . mecaz Kalite:
"İşin rengi değişti."- .

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

rengi atmak (ya da kaçmak ya da uçmak) rengini belli etmek renk almak (bir şeye) renk gelmek
renkten renge girmek renk vermek (ya da katmak) renk vermemek


Birleşik Sözler

renk bilimi renk cümbüşü renkgideren renk körü
renkölçer renk ölçme renk yuvarı rahat renk
metalik renk ölü renk pastel renk rengârenk
sağır renk açık kahverengi altın rengi bakır rengi
bal rengi barut rengi buğday rengi çivit rengi
demir rengi duman rengi erguvan rengi fes rengi
fildişi rengi gurup rengi fındık rengi fıstık rengi
filiz rengi gül rengi gümüş rengi hardal rengi
kahverengi kemik rengi kestane rengi kimyon rengi
kiremit rengi koyu kahverengi kurşun rengi kül rengi
leylak rengi lila rengi limon rengi menekşe rengi
nohut rengi pas rengi portakal rengi saman rengi
sincap rengi saz rengi şarap rengi tahin rengi
tarçın rengi ten rengi toprak rengi tütün rengi
zeytin rengi sıcak renkler soğuk renkler


Web renkleri siyah gümüş gri beyaz kırmızı bordo mor pembe yeşil çim kahve sarı turuncu mavi lacivert


Renk -Dalgaboyu -Frekans
kırmızı ~ 625-740 nm ~ 480-405 THz
turuncu~ 590-625 nm ~ 510-480 THz
sarı ~ 565-590 nm ~ 530-510 THz
yeşil ~ 500-565 nm ~ 600-530 THz
camgöbeği~ 485-500 nm~ 620-600 THz
mavi ~ 440-485 nm ~ 680-620 THz

mor ~ 380-440 nm ~ 790-680 THz


Renk, ışığın değişik dalgaboylarının gözün retinasına yetişmesi ile ortaya çıkan bir algılamadır. Bu idrak etme, ışığın maddeler üstüne çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması sebebiyle çeşitlilik gösterir ki bunlar renk tonu ya da renk olarak adlandırılır. Tüm dalga boyları birden aynı anda gözümüze ulaşırsa bunu beyaz, asla ışık ulaşmazsa siyah olarak algılarız. İnsan gözü 380nm ile 780nm arasındaki dalgaboylarını algılayabilir, bu sebepten elektromanyetik spektrumun bu kısmına görünen ışık denir. Renkler için genel anlamda kulağımızla duyduğumuz ince ve kalınca ses analojisi yapılsa da, ses algısının aksine aynı anda gelen ışık frekansları değişik kanallardan algılanamaz (başka bir deyişle göz frekans analizi yapması imkansız), dolayısıyla aynı anda ince ve kalınca sesleri birbirine karıştırmadan duymamıza rağmen gözümüz için bu 'çok seslilik' söz mevzusu olmadığından değişik ışık frekanslarının bir tek kombinasyonlarını algılayabiliriz. Bu prensibi izah etmek ya da ergonomik uygulamalarda kullanmak için çeşitli renk modelleri geliştirilmiştir.


Renkler

Camgöbeği -Gül rengi- Siyah-Gri-Gümüş rengi- Beyaz

Kırmızı-Turuncu -Sarı -Yeşil -Mavi- Menekşe -Pembe

Altın sarısı- Haki -Mor-


Renk Modelleri
RenklerRenk modelleri toplamsal ve çıkarımsal renk sistemleri olarak iki ayrı prensibe dayanır. Toplamsal ile kastedilen değişik ışık frekanslarının birleşerek gözümüze ulaşmasıdır. Doğada ışığı bir tek nesnelerden yansıdığı şekliyle gördüğümüzden ergonomik olarak gözlenmesi güçtür, sadece değişik renkteki ışık larını bir duvar üstüne yansıtarak ya da bilgisayar monitörlerinde olduğu benzer biçimde aynı noktadan değişik frekansta ayrı ışıklar yayarak gözlemlenebilir. Çıkarımsal sistemler ise ışık frekanslarının aynı anda toplanarak değil, birbirlerini engellemesi, filtre etmiş olduğu vakalarda gözlemlenir. Boya ya da mürekkepleri karıştırmak için kullanılır.

RGB (Toplamsal - ışık karışımı)
RGB modelinde harfler R:'Red' (Kırmızı), G:'Green' (Yeşil), B:'Blue' (Mavi) anlamına gelir. Bu modelin temeli insanoğlunun göz retinasında bu renklere rastgelen ışık dalgaboyu sensörleridir. Bunların içinde kalan dalgaboylarında da bu üç sensörün herbiri değişik seviyelerde tepki verir ve bu tepki beyinde renk algısını yaratır. Mesela gökkuşağının sarı olarak adlandırdığımız dalgaboyunda bir ışık gözümüze düştüğünde ağırlıklı olarak 'kırmızı' ve 'yeşil' sensörler uyarılır. Beynimizde bu kombinasyon 'sarı'ya dönüşür. Kırmızı ışık vardığında ise bir tek 'kırmızı' sensörler uyarılır. Hem kırmızı hem yeşil hem de mavi ışığın aynı anda gelmesi ile tüm dalgaboylarının aynı anda gelmesi aynı etkiyi yaratır: beyaz ışık. Bu sebepten, bu üç renkte ışık larımız var ise ve şiddetlerini de sönük ve parlak olarak ayarlayabiliyorsak, tüm renkleri elde etmemiz mümkündür.

Geleneksel (Çıkarımsal - boya karışımı)
Geleneksel olarak üç temel renkten söz edilir: Kırmızı, sarı ve mavi. Bunlar ressamların boyaları karışmasını sağlayarak öteki renkleri elde etmekte kullandıkları boyaların renkleridir. Aslında bu, daha kati bir yöntem olan ve bugün renkli baskıda yaygın olarak kullanılan CMY modelinin bir yaklaştırmasıdır.

CMY/CMYK (Çıkarımsal - boya karışımı)
CMY modelinde harfler C:'Cyan' (Camgöbeği, siyan), M:'Magenta' (Eflatun, macenta), Y:'Yellow' (Sarı) anlamına gelir ve bunların üçü boya ya da mürekkep olarak karıştırıldığında siyah oluşur. CMY (ya da temelde renkli mürekkeplerin daha pahalı olması ve üç renk karışımının pratikte tam siyahtan birazcık daha nefes bir renk oluşturması nedenleriyle kullanılan siyah mürekkepli versiyonuyla CMYK) baskı tekniğinde beyaz elde etmek için boş kağıdın rengi kullanılır. Geleneksel boyalarda kullanılan kırmızı, magenta için; mavi de cyan için bir yaklaştırmadır.

CMY ile RGB'nin bağlantısı
Boyaları karışmasını sağlayarak elde edilmiş renkler bir filtreleme işlemi olarak da görülebilir. Mesela, sarı boya dediğimiz şey aslında tüm dalga boylarıyla şu demek oluyor ki beyaz ışıkla aydınlanan bir ortamda mavi ışığın filtrelenmesi, dolayısıyla kırmızı ve yeşil ışığın gözümüze aynı anda ulaşmasıdır. Kırmızıyı da filtre edip bir tek yeşil ışığın gözümüze ulaşmasını istersek sarı boyayı cyan ile karıştırır, hem mavi hem kırmızı ışığı filtre eder, dolayısıyla yeşil renkte bir boya algılarız. RGB ve CMY arasındaki bağlantı şu şekilde özetlenebilir:

R (kırmızı ışık) + G (yeşil ışık) Y (sarı)
R (kırmızı ışık) + B (mavi ışık) M (macenta)
G (yeşil ışık) + B (mavi ışık) C (camgöbeği)
C (camgöbeği boya) + M (macenta boya) R+G+B (Beyaz Işık) - R (cam göbeği boyanın kırmızıyı filtre etmesi) - G (macenta boyanın yeşili filtre etmesi) B (mavi)
C (camgöbeği boya) + Y (sarı boya) R+G+B (Beyaz Işık) - R (cam göbeği boyanın kırmızıyı filtre etmesi) - B (sarı boyanın maviyi filtre etmesi) G (yeşil)
M (macenta boya) + Y (sarı boya) R+G+B (Beyaz Işık) - G (macenta boyanın yeşili filtre etmesi) - B (sarı boyanın maviyi filtre etmesi) R (kırmızı)

Renklerin Algıya Tesiri
İki ana rengin karışımıyla ortaya çıkan ara renk, karışıma katılmayan ana rengin tamamlayıcı olur. Kırmızı için yeşil, mavi için turuncu, sarı içinse mor tamamlayıcı renk işlevi yapar. Bununla beraber birbirlerine karşıt olan bu renkler beraber kullanıldıklarında da denge oluştururlar..

Sarı: En parlak renk. Dikkat çekmek için feryat atar; bu yüzden uyarı ışıklarında sarı tercih edilir. Sonbaharın da baskın renkleri sarı ve sarı-turuncu, duygularımızı yakalayan, kuvvetli bir çekiciliğe haiz. Neşeyi anlatır.[2]

Kırmızı: En uzun dalga boyuna haiz olan kırmızı, bilhassa de koyu bir arka fonla beraber kullanıldığında o şekilde şiddetlidir ki, bir görüntüde yer edinen küçücük kırmızı bir kir bile görüntünün her yerini etkisinde bırakır.[3]

Mavi: Dünyanın hakim rengi olan mavi çekingen bir renk; dinlendiriciliği ve edilgenliği anlatır. Koyu tonlarda ya da yoğun olarak kullanıldığında moral bozan, kasvet veren, açık tonlarda ya da beyazla karışık kullanıldığında, yatıştırıcı ve itimat veren bir tesir yaratır.

Yeşil: Sessizliği anlatır.

Mor: En kısa dalga boyuna haiz olan mor, geleneksel olarak asaletle ilişkilendirilir. Yakınlık ve güzelliğe de işaret eder.




Renk çemberi


sybelisis colorwheel1


Bu teoride çember içinde yanyana yer edinen komşu renkler birbirleri ile karıştırıldıklarında temiz renk tonları verirler ve renklendirme için tavsiye edilirler. Birbirlerinin karşısında bulunan renkler ise birbirlerini karşılıklı olarak kırıp kirli renk karışımları verirler şu demek oluyor ki renksizleşme yaratırlar.


Renk Çemberi Nedir? Renk çemberi ana ve ara renkler ile bütünleyici renklerin aralarındaki ilişkiyigösteren çember şeklinde bir yapıdır.
Renk Çemberi Yapımı: Renk çemberi, ilkin ara va ana renkler yardımıyla yapılır. Çember 6 eş bölüme bölünerek ilkin ana renkler olan sarı, kırmızı ve mavi renklere boyanır. Sonrasında bu renklerin karışımıyla elde edile ara renkler boyanır. Renk çemberinin 12 renk olanları da vardır. Bunlar bir tek belli renklerden oluşurlar. Sarı, kırmızı ve mavi ana renklerdir. Yeşil, mor ve turuncu ise ara renklerdir. Yeşil, mavi-sarı, mor, mavi-kırmızı, turuncu, sarı-kırmızı karışımlarından oluşur.


Işığın kendi öz yapısına ya da cisimler tarafınca yayılma şekline bağlı olarak göz üstünde yapmış olduğu etkidir.

Çeşitli cisimlerden yansıyarak gelen ışınların görsel idrak sonucu kişide oluşturduğu duygudur.

DOKUZ EYLüL MİMARLIK FAKüLTESİ ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA BÖLüMü TEMEL TASARIM STüDYOSU PROJELERİ
Öteki bir deyişle renk Işığın cisimlere çarptıktan sonrasında yansıyarak görme duyumuzda bıraktığı etkiye denir. Güneşli bir günde renklerin daha parlak ve canlı olmaları, kapalı havada ise parlaklığını ve canlılığını kaybetmeleri ve olduklarından koyu görünmeleri rengin ışığa bağlı bulunduğunu gösterir. Işık olmadığı vakit herşey, biçim ve renk olarak karanlıkta kaybolur. Fizikçi Isaak Newton 1676'da, prizma yardımı ile güneş ışığının kırılmasını elde etmiş ve renklere ayrışan tayfını net bir halde göstermiştir. Güneş ışığı bir prizmadan geçirilince 7 renk grubu meydana gelir. Güneş ışığında depo olmuş bu renkler bir eşya üstüne vardığında o cisim renklerin bir kısmını yutar, bir kısmını da yansıtır. Bu olayın sonucunda cisimler bizlere yansıttığı renkte görünürler. Güneş ışığındaki renk grubunun uçları birleştirilirse de renk çemberi meydana gelir. Çeşitli cisimlerden yansıyarak gelen ışınların görsel idrak sonucu kişide oluşturduğu duygudur. Öteki bir deyişle renk Işığın cisimlere çarptıktan sonrasında yansıyarak görme duyumuzda bıraktığı etkiye denir. Güneşli bir günde renklerin daha parlak ve canlı olmaları, kapalı havada ise parlaklığını ve canlılığını kaybetmeleri ve olduklarından koyu görünmeleri rengin ışığa bağlı bulunduğunu gösterir. Işık olmadığı vakit herşey, biçim ve renk olarak karanlıkta kaybolur. Fizikçi Isaak Newton 1676'da, prizma yardımı ile güneş ışığının kırılmasını elde etmiş ve renklere ayrışan tayfını net bir halde göstermiştir. Güneş ışığı bir prizmadan geçirilince 7 renk grubu meydana gelir. Güneş ışığında depo olmuş bu renkler bir eşya üstüne vardığında o cisim renklerin bir kısmını yutar, bir kısmını da yansıtır. Bu olayın sonucunda cisimler bizlere yansıttığı renkte görünürler. Güneş ışığındaki renk grubunun uçları birleştirilirse de renk çemberi meydana gelir.


Bir görme vakasında :




* Işınların göze gelmesi --- Fizyolojik

* Bu ışınların karşısında gözde ortaya çıkan işlemler --- Fizyolojik

* Cismin beyinde algılanması --- Ruhsal bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır.


Çeşitli renk duyguları oluşturan ışınların dalga boyları farklıdır. Kırılma açısı en ufak olan ışın kırmızı, en büyük olan ışın mordur.( güneş tayfında izlenen sıra ) Renkli boyaların aynı oranda karıştırılmasıyla siyahlığın olmasına rağmen, renkli ışınların aynı oranda bir araya gelmesiyle beyazlığın oluşması ışık ve boyanın bünyelerinin değişik olmasından lanır. Renklerin tümünün bir araya gelmesiyle ortaya çıkan beyazlık ve siyahlık aslında renksizliktir. Gerek siyah, gerekse beyaz renk olarak anılmazlar, etkisiz renklerdir.

IŞIK - GÖLGE : Modelin hacim ve derinliğinin belirgin hale gelmesini elde eden kavrama ışık-gölge denir. Işık ları güneş, ay ve yapay aydınlatma araçlarıdır. Işık membaı eşyanın her tarafını aynı derecede aydınlatmaz. Işığa yakın olan bölgeler aydınlık, ışığı görmeyen ve uzak bölgeler karanlık, ışık ve gölge içinde kalan bölgeler ise eşyanın esas rengini verir. Işığın aydınlatma derecesine ton denir. Bir tan aydınlatılan varlıkların ışık ve gölge durumunu incelersek başlıca 4 kıymet görürüz.


1- Açık ton ( ışıklı kısım ): Işığın eşya üstüne direkt doğruya geldiği en aydınlık kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini vermez.

2- Öz ton :Işığın eğik olarak geldiği olarak geldiği, yansımaların ve parlamaların olmadığı kısımdır. Bu kısım eşyanın öz rengini verir. Yuvarlak cisimlerde bu bölge açık tonla koyu ton arsında bir geçiş yapmış olduğu için bu kısma pasaj denir.

3- Koyu ton ( öz gölge ): Eşyanın ışık almayan, en koyu olan kısımdır. Açık - koyu ton, bir rengin ışıktan gölgeye geçerken almış olduğu ton dereceleridir.

4- Düşen gölge : Eşyanın fona ya da zemine düşen gölgesidir. O eşyanın biçimini yansıtır. Eşya üstündeki ışığın yansıması ile fon üstünde meydana gelen aydınlatmaya ise refle denir.

Işık tüm cisimlerin rengini şu üç renk faktörünün belirlediğini akıldan çıkarmayalım




a) Öz renk ( Lokal renk ) : Objenin - cismin kendi aslolan rengi,

b) Işığa bakılırsa değişen renk (tonal renk ): Işık ve gölgenin tesirinin sonucu olarak görülen değişmiş renk,

c) Yansıma renk :Çevredeki öteki objelerden yansıyan renkler.

Bu üç faktörü de şunlar etkisinde bırakır ;

d) Işığın rengi,

e) Işığın yoğunluğu,

f) Aradaki atmosfer.

RENKLERİN ÖZELLİKLERİ




Hue - Renk: Bir rengi diğerinden ayıran niteliktir. Hue, renk tekerleğinde ya da spektrumunda rengin durumunu gösterir. Kırmızı, sarı diye adlandırdığımız kavramlar hue ( renk )' tir.

KONTRAST / ZIT RENKLER

Sarı ====>MorKırmızı ==>YeşilMavi ====>Turuncu

ARMONİ / BüTüNLEYİCİ RENKLER

Mor====>Mavi

Kırmızı==>Turuncu

Sarı====>Yeşil

ARA RENKLER:

Yeşil

Turuncu

Mor


TARAFSIZ ( NÖTR) RENKLER:


Siyah

Beyaz

Gri

ANA RENKLER:

Kırmızı

Sarı

Mavi



Ad: munsell renk sistemi.jpgGösterim: 147
Boyut: 57.8 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>

Munsell renk sistemi,

renklerin adlandırılmasında ABD'li fotoğraf öğretmeni ve ressam Albert H. Munsell'in geliştirdiği renk düzenleme şemasını temel alan yöntem.

Bu yöntemde renkler, baskın dalgaboylarına, parlaklıklarına ve keskinlik ya da saflıklarına karşılık gelecek halde ölçümlendirilmiş ton, kıymet ve berraklık derecelerine bakılırsa tanımlanır. Internasyonal kabul gören bu sistem boyanmış ya da renk verici madde kullanılarak elde edilmiş saydam olmayan renkli yüzeylerin belirtilmesinde kullanılır.


Munsell bu sistemi 1913'te yayımladığı Atlas of the Munsell Color System (Munsell Renk Sistemi Atlası) adlı kitabında ortaya koydu. Atlas'ta ton, kıymet ve berraklık olmak suretiyle üç özelliğe bakılırsa düzenlenmiş birkaç yüz renk dilimini içeren 15 renk çizelgesi vardı. 1918'de Munsell'in ölmesinden sonrasında çalışmalarını sürdüren Munsell Color Company, Inc. Munsell Book of Color (1929; Munsell Renk Kitabı) başlığıyla Atlas'ın yeni bir basımını yapmış oldu. Munsell renk sistemi kimi zaman Munsell renk ağacı olarak da adlandırılır.

Kaynak: Ana Britannica





  • Renk çemberi (renk skalası) bulabilir miyim?


  • Bazı köylerde pencere ve kapı kenarlarının mavi renk olmasının sebebi nedir?


  • Acer Aspire 5520G laptop'ta renk karışmasının olma sebebi nedir?


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Renk Nedir?
Renk Nedir?
http://www.muhteva.com/wp-content/uploads/2017/04/sybelisis_colorwheel1-1.gif
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/renk-nedir_28.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/renk-nedir_28.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content