Fotoğraf sanatının, etkisi altına alan bir ifade aracı olmasının yanı sıra bezemeci yönünün de bulunması, tarihin en eski zamanlarında dahi ...
Fotoğraf sanatının, etkisi altına alan bir ifade aracı olmasının yanı sıra bezemeci yönünün de bulunması, tarihin en eski zamanlarında dahi en yaygın sanat dallarından birisi olmasına yol açmıştı. Hem Şark'da, hem de Garp'da çok eski çağlardan bu zamana kadar fotoğraf yapılageldi. Sanat tarihçileri de resmin süre içindeki gelişmesini ülkelere, dönemlere ve akımlara gore tasnif ederek incelediler, tekniklerine ve sanatçılarına ilişkin bilgiler verdiler. Sanat tarihinde rastlanan ilk fotoğraf örnekleri duvar resimleridir Üst Paleolitik Çağdan (y. 4010 bin yıl ilkin) kalma mağara resimlerinden başlayarak bu anane Eski Mısır'da ve Ege uygarlıklarında da kesintisiz sürmüştü; bir süre sonra Rönesans'ta Mısırın ilk devirleri(4 binyıl-M.Ö.16. yy)
Mısır, eski dünyanın ilk siyasal birliğidir. Bu erken doğuşta raslantı dan çok muhteşem şartların oluşturduğu bir yazgı vardır. Bu ülkenin siyasal, etnik içsel dayanıklılığı, sürekliliği bu oluşumu belgeler. Mısır imparatorlğuu, Asyanın büyük imparatorluklarından da, Roma İmparatorluğu’ndan da uzun ömürlü olmuştur.
fresk tekniğinin geliştirilmesiyle en yetkin düzeyine ulaştı.
Geç Minos ve Girit Kralı. Klasik mitolojide sertliği ve adalete saygısıyla ünlü Girit monarşisinin efsaneleşmiş kralı. Adından dolayı bu monarşiye Minoyen denmiştir. Mutluluk demek olan Minos ismi, Firavun yada Ceasar benzer biçimde, kim bilir bir tek hanedan ünvanıdır. Dante Alighieri'nin İlahi Komedya ( Divina Commedia )'sında cehennemde yargıçlık meydana getiren şeytana verdiği isim. Dante Minos'a bu görevi veriyor.
Miken uygarlıklarında çiçeklik resmi ortaya çıktı. Bu zamanda çoğunda denizle ilişkili örgelerin işlendiği çiçeklik resimleri en yetkin düzeye Yunan uygarlığının kırmızı ve siyah figürlü vazolarında ulaştı
İÖ 500 dolaylarında çiçeklik resminde Eksekias ve Amasis Ressamı benzer biçimde ustalar ortaya çıktı. Klasik devrin sonlarına doğru İÖ y. 400'lerde çiçeklik resminde bir gerileme başladı. Duvar resmi ise devamlı yeni tekniklerin denenmiş olduğu yeni bir evreye girdi. Bu zamanda Apollodoros, Zeuxis, Apelles ve Parasios benzer biçimde ressamlar Yunan yapılarını bezeyen anıtsal duvar resimleri yaptılar.
Roma döneminde de Etrüsk geleneğinin bir devamı olarak bilhassa mezarların resimlerle bezenmesi yaygındı. Sonraları Pompei'de olduğu benzer biçimde evlerin duvarları da boydan boya öyküsel sahnelerin ele alındığı duvar resimleriyle bezendi. Roma'da İtalya'da Vezüv yanardağı eteğinde eski bir kent. Eskiden Roma zenginlerinin dinlenme ve eğlence şehri idi. 79 senesinde tüm kent, portre geleneği her ne kadar heykel sanatındaki ileri düzeye erişemediyse de, devrin ünlü kişilerini betimleyen tek ya da grup portre resimleri yapılmış oldu.
Erken Hıristiyanlık döneminde fotoğraf sanatı fakat 2. yüzyılın sonlarına doğru gelişmeye başladı. Bu döneme ait örneklerin büyük bölümü gene duvar resmi türündeydi. Çoğu zaman dinsel konuların işlendiği bu resimlerle katakomplardan kiliselere kadar pek çok yapı bezendi. Duvar resminin yanı sıra ilk örneklerine Roma döneminde rastlanan kitap resmi de bilhassa dinsel metinleri bezeme amacıyla kullanıldı ve sürekliliğini Rönesans'a değin sürdürdü. Bizans sanatında ortaya çıkan ikonlar Şark Hıristiyan sanatında kitap ve duvar resimleriyle beraber tüm ortaçağ süresince varlığını korudu; bilhassa Rusya'da 15-17. yüzyıllar içinde Rusya Federasyonu dünyanın en büyük ülkelerinden birisi. Kuzeyinde Şimal Kutup Denizi; doğusunda Pasifik Okyanus; batısında Estonya, Litvanya, Ak Rusya, Letonya, Ukrayna, Moldavya, Baltık Denizi; güneyinde Kazakistan, Moğolistan, Çin, Gürcistan, Azerbeycan, Hazar Denizi, Şimal Kore, Karadeniz yer alır.
Novgorod, Moskova ve Stroganov okulları (bak. Moskova Rusya Federasyonu’nun başşehri. Rusya’nın garp kesiminde yer alır. Dış sınırlarını kabaca Moskova Çevreyolu’nun çizdiği ortalama 1000 km2lik bir alanı kaplar. Siyâsal konumuyla târih süresince mühim bir rol oynayan Moskova halen ülkenin en büyük şehri ve önde gelen sanâyi, kültür, ilim ve eğitim merkezidir. Nüfûsu 9 milyon civârındadır.Moskova okulu; Novgorod okulu; Stroganov okulu) çevresinde gelişimini sürdürdü.
Avrupa'da Karanlık Çağlar esnasında sanatta genel bir gerileme izlendiyse de duvar resmi geleneği bütünüyle yok olmadı; ama ağırlık kitap resmine kaydı ve çok sayıda resimli İncil yapılmış oldu. Karolenj sanatı da kitap resimleri açısından mühim bir dönemdi. Charlemagne'ın kurduğu saray okulunda çok sayıda yazma üretildi.
11. yüzyılın ikinci yansında romanesk dönemle beraber sanatta da yeni bir atılım görüldü.Romanesk yapıların duvarına resimler yapılıyor, pek çok ülkede de dinsel temalı yazmalar resimlerle bezeniyordu. 12. yüzyılda Konstantinopolis'ten (İstanbul) pek çok yazma, ikon ve pano resmi Avrupa'ya taşındı; bu da süregelen Bizans sanatı tesirinin artmasına yol açtı. Gotik dönemde Bizans tesirleri sürerken, İstanbul, Marmara Bölgesi'nde il ve Türkiye'nin en büyük kenti. Yüzölçümü 5.712 km2 olan İstanbul ili doğuda Kocaeli, güneyde Bursa ve Marmara Denizi, avrupada Tekirdağ, kuzeyde de Karadeniz'le çevrilidir. Marmara Denizindeki Adalar yönetsel bakımdan İstanbul'a bağlı ilçedir. Şimal-güney ışığında uzanarak Karadeniz ile Marmara'yı birleştiren İstanbul Boğazı, hem il topraklarını, hem de şehri Asya yakası ve Avrupa yakası olmak suretiyle ikiye böler.
.13. yüzyılın ortalarında kitap bezeme, vitray, pano resmi ve freskte yeni bir anlayış kendini göstermeye başladı. Giotto benzer biçimde İtalyan, Hubert ve Jan van Eyck, Hugo van der Goes ve Rogier van der Weyden benzer biçimde Flaman ressamlar anıtsal yapıtlanyla geç gotik devrin temsilcileri oldular. Bu ressamların yapıtlarında hemen hemen klasik öğeler yoksa da, Bizans geleneğine gore daha yumuşak ve gerçekçi bir üslup geliştirdikleri ve böylelikle Rönesans sanatına bir temel hazırladıkları görülür.
Rönesans resmi insanı merkez noktasına alıp onu hem gerçekçi, hem de ideal güzelliği içinde göstermeye çalıştı. Ama Rönesansı izleyen maniyerizm, klasik güzellik ideallerini bozdu, resimlere öznel bir gerilim, bir huzursuzluk duygusu katmaya yöneldi. Rosso Fiorentino, Jacopo da Pontormo benzer biçimde Floransalı sanatçılar şuurlu olarak Leonardo, Michelangelp ve Raffaello'nun uyumlu ve doğalcı tavırlarından uzaklaştılar. Bu zamanda Şimal vatanlarında hemen hemen Rönesans geleneği sürmekteydi. Almanya'da Rönesans ilkelerini ilk tatbik eden sanatçılardan birisi Albrecht Dürer'di. Flandre'da bu üslubun en mühim temsilcisi Pieter Bruegel (Yaşlı) oldu. Gerek Flandre, gerekse Felemenk'te maniyerizm, İtalyan sanatının özelliklerini yansıttı. 17. yüzyılda gelişen barok sanat, maniyerizmin aşırılığına bir tepki olarak yüksek Rönesans ilkelerine geri dönüştü. Bu zamanda Carracci doğalcı üslubuyla, Caravaggio ise bilhassa ton geçişlerinde uyguladığı yeniliklerle öne çıktılar. Barok sanat İspanya ve Portekiz'de de El Greco ve Francisco Pacheco'nun sanatında ifadesini buldu. Ribera, Caravaggioculuğu İspanya'da tatbik eden ilk ressamdı. Flandre'da ise Rubens, İtalyan tesirinde bir barok sanatın temsilcisi oldu. 18. yüzyılın sonlarına doğru beliren yeniklasik üslup ise barok sonrası rokokonun aşın bezemeci yaklaşımına bir tepki olarak Klasik sanatın yalınlığını yeğledi, klasik temaları çizgisel bir yaklaşımla ele aldı. Yeniklasik akım yetkin düzeye Fransa'da çıktı; bu üsluba damgasını vuran sanatçı JacquesLouis David'di. 19. yüzyılda romantizm 18. yüzyılın materyalizmine karşı çıkarak duygusal bir nazar açısına yöneldi. Bu zamanda edebiyat yapıtlarından meydana gelen resimler yapılmış oldu; İngiltere'de William Blake ve OnRaffaellocular Fransa'da Eugene Delacroix bu akımın önde gelen temsilcileriydi. Gene aynı sıralarda gelişen gerçekçilik, nesne ya da olguları gerçek yaşamda olduğu benzer biçimde anlatmayı amaçlamıştı; akımın en mühim temsilcisi Fransız Gustave Courbet'ydi. Doğalcılık doğayı olduğu benzer biçimde betimleme eğilimiyle bir mealde gerçekçiliğin uzantısı gibiydi. En güzel ifadesini Fransa'da Barbizon okulu sanatçıları ile Camille Corot'nun yapıtlarında buldu. Görünüm resmi de bu zamanda yetkin bir düzeye ulaştı.Garp'da çağdaş sanat pek çok uzman tarafınca izlenimcilikle başlatılır. 1870'lerin ortalarında Claude Monet ve arkadaşlarının geliştirdiği izlenimcilik, yüzyıllardır süregelen bilimsel nitelikli tavra bir karşı çıkıştı. Anlık izlenimleri ışıltılı renklerle yansıtan bu akım 1880'lerde yeniizlenimciliğin divizyonizm tekniği ile yeni bir ifade şekline ulaştı. Paul Signac ve Georges Seurat'nın geliştirdiği bu akımda renkler, bilimsel özellikleri etrafında kullanıldı. 20. yüzyılın başlarında Fransa'da foyistler ,Almanya'da da Die Brücke ve Der .Blaue Reiter sanatçıları 4ışayurumculuk(
Jf akımının en = mühim temsilcileri oldu. Dışavurumcu resimlerde görece kaba fırça vuruşlan, sanatçıların duygularını dile getirme aracı olarak kullanıldı. Kalınca dış çizgiler, parlak renkler ve şekil bozmalar da bu akımın temel özellikleriydi. 20. yüzyıl akımlarının bir özelliği, ilkelerin çoğu zaman tek tek sanatçıların atılımıyla belirlenmesi VJ; peşinden, bir grubu sürüklemesiycli. Mesela kübizm Picasso ve Braque'ın nesneleri parçalayıp sonradan bir araya getirme denemelerinin bir sonucuydu. Pürizm mimar Le Corbusier ve Amedeo Ozenfant'm, gelecekçilik Marinetti'nin, dadacılık Marcel Duchamp' in, gerçeküstücülük de yazar Andre Breton'un çevresinde toplanan sanatçılar tarafınca geliştirilmişti. 1910'ların ortalarında Rusya'da ortaya çıkan ışıncılık, yapımcılık ve süprematizm akımlarıyla, aynı yıllarda Mondrian'm geliştirdiği öğecilik 20. yüzyılın ilk salt soyut akımları oldu.
II. Dünya Savaşı yıllarında Fransa'nın işgali, fotoğraf merkezinin Paris'ten New York'a kaymasına yol açtı. Cenk bu sebeple Avrupa'yı terk eden pek çok öncü sanatçı ABD'ye yerleşti ve 1940'ların ortalarında New York'ta soyut Dışavurumculuk|dışavurumculuğun oluşmasına katkıda bulundu. 1960'larda ve 1970'lerde ABD'de gelişen renk alanı resmi, hareketli soyut, pop sanat, foto gerçekçilik pop sanat ve minimal sanat benzer biçimde akımlar, temelde soyut dışavurumculuktan etkilenmiş, onun ilke ve tekniklerinden yararlanarak kendi emsalsiz anlatımlarını geliştirmişlerdi. 1970'lerde kavramsal sanat ortaya çıktı. 'Sanat yapıtının somut bir ürün olmadığını, "kavramlar"dan kaynaklandığını korumak için çaba sarfeden bu akım, gerek ABD'de, gerekse Avrupa'da pek çok yandaş buldu ve değişik ifade biçimleriyle tesirini 1980'ler süresince sürdürdü. İlk emareleri 1970'lerde görülen "yeni figürasyon" ise kavramsal ya da soyut yerine dışavurumcu öğelerin ağır basmış olduğu figüratif bir eğilimdi. Eğilimlerin çok çeşitlendiği 1970'lerin ve 1980'lerin en göze çarpan niteliği, neredeyse her ressamın kendi başına bir akımın temsilcisi haline gelmesi oldu.
YORUMLAR