SADAK a. (ar. sadak). Esk. 1. Doğruluk, dürüstlük, doğru olma. 2. Onaylanan şey. 3. Sadak-Tanrı-ül-azim, Kuranda geçen ve “Tanrı...
SADAK a. (ar. sadak). Esk.
1. Doğruluk, dürüstlük, doğru olma.
2. Onaylanan şey.
3. Sadak-Tanrı-ül-azim, Kuranda geçen ve “Tanrı'nın büyüklüğünü onaylama ederim†anlamında bir söz.
SADAK a. Esk. sil. Ok konulmuş olan deri poşet ya da kutu biçiminde kılıf. (Tirendazlarca bir kayışla omza asılarak taşınırdı. Süvariler bu kılıfı atın soluna eyer kayışlarına takarlardı. Deri üstüne sırma işlemeli, İncili örnekleri vardır. Tahtadan yapılmış kutu biçimindekiler bağa, fildişi, sedef kakmalı ya da edirnekâri süslemeliydi.) [Eşanl. KUBUR, OKLUK, TİRDAN, TİRKEŞ]
*Spor. Modern okçulukta yarışmacının oklarını içine koyduğu poşet ya da kutu biçimindeki kılıf. (Bel sadağı [belde taşınan] ve toprağa saplanan sadak türleri vardır.)
Kaynak: Büyük Larousse
1. Doğruluk, dürüstlük, doğru olma.
2. Onaylanan şey.
3. Sadak-Tanrı-ül-azim, Kuranda geçen ve “Tanrı'nın büyüklüğünü onaylama ederim†anlamında bir söz.
SADAK a. Esk. sil. Ok konulmuş olan deri poşet ya da kutu biçiminde kılıf. (Tirendazlarca bir kayışla omza asılarak taşınırdı. Süvariler bu kılıfı atın soluna eyer kayışlarına takarlardı. Deri üstüne sırma işlemeli, İncili örnekleri vardır. Tahtadan yapılmış kutu biçimindekiler bağa, fildişi, sedef kakmalı ya da edirnekâri süslemeliydi.) [Eşanl. KUBUR, OKLUK, TİRDAN, TİRKEŞ]
*Spor. Modern okçulukta yarışmacının oklarını içine koyduğu poşet ya da kutu biçimindeki kılıf. (Bel sadağı [belde taşınan] ve toprağa saplanan sadak türleri vardır.)
Kaynak: Büyük Larousse
Necmettin Sadık Sadak
Gulseren Sadak
Muhittin Sadak
YORUMLAR