Sağlık ve Sağlık Hizmetleri Temel Britannica Çoğu insan sağlığı hasta olmamakla eşanlamlı olaÂrak düşünür. Bu doğru, ama eksik bi...
Sağlık ve Sağlık Hizmetleri
Temel Britannica
Çoğu insan sağlığı hasta olmamakla eşanlamlı olaÂrak düşünür. Bu doğru, ama eksik bir tanımÂdır. Çünkü bir insanın o anda hasta olmaması ya da kendini hasta hissetmemesi sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Örneğin bugün çok sağlıklı görünen bir insan ertesi gün kalp krizi geçirebilir. Doğaldır ki bu kriz, sağlıklı görüÂnümün altında yatan bir hastalığa ya da işlev bozukluğuna bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Öte yandan, o an iyi durumda olmayan bir insanın da sağlıksız olduğu söylenemez. ÖrÂneğin, taşıt tuttuğu için midesi bulanan ve kendini kötü hisseden bir insan elbette sağlıÂğını yitirmiş değildir. Taşıttan inip bir süre dinlendiğinde vücut işlevleri eski uyum ve dengesine yeniden kavuşacaktır. Demek ki sağlıklı olmak, kronik ya da süreğen bir hastalığı olmamakla aynı anlamdadır denebiÂlir. Bütün dünyadaki sağlık sorunlarıyla ilgileÂnen, Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (bak. ) ya da İngilizce adının (World Health Organization) kısaltmasıyla WHO, sağlık için daha kesin ve geniş kapsamlı bir tanım yapmıştır. Bu tanıma göre sağlık, hasta ve sakat olmamanın ötesinde, fiziksel, ruhsal ve toplumsal açıdan tam anlamıyla uyumlu ve dengeli olmak demektir. Ne var ki, hiçbir hastalığa yakalanmamak her açıdan tam anlamıyla sağlıklı kalabilÂmek hemen hemen olanaksız olduğu gibi, sağlıklı olmanın ölçütü de ülkeden ülkeye değişir. Örneğin açlık tehlikesiyle karşı karşıÂya olan azgelişmiş ülkelerde, ölmeyecek kaÂdar yiyecek bulabilmek ve tifo, kolera gibi ağır salgın hastalıklara yakalanmamak sağlıklı sayılmak için yeterlidir. Bir ülke kalkındıkça, insanların beslenme koşulları ve yararlandıkÂları sağlık hizmetleri iyiye gideceği için, halÂkın sağlığı da Dünya Sağlık Örgütü'nün stanÂdartlarına daha çok yaklaşır. Bugün kalkınÂmakta olan birçok ülkede çocuklar ana babaÂlarından çok daha uzun boyludur. Örneğin Güney Kore'de, 14 yaşındaki erkek çocuklaÂrının boy ortalaması 1965'ten 1988'e kadar geçen süre içinde 11 cm artmıştı. Günümüzün gelişmiş ülkelerinde ise insan sağlığı için en büyük tehlike, yetersiz beslenme ve bulaşıcı hastalıklar değil, bazı doktorların tanımıyla "refah hastalıklarıâ€dır. Doktorlar bu toplumÂlarda yaygın olan kanser ve kalp hastalıklarıÂnın sorumluluğunu genellikle yaşam düzeyiÂnin yükselmesine bağlı olarak aşırı yağlı ve karbonhidratlı beslenmeye, hareketsizliğe ve sigara içme alışkanlığına yüklerler.
Sağlık Kuralları
En eski toplumlardan bu yana hemen her dilde sağlıkla ilgili pek çok atasözü, deyim ve özdeyiş vardır. Örneğin Romalılar'dan günüÂmüze kadar ulaşan "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" atasözü, akıl ve ruh sağlığıÂnın da vücut sağlığı kadar önemli olduğunu vurgular. Gerçekten de vücut ve zihin ayrılÂmaz bir bütündür. Fiziksel rahatsızlıklar ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, çok ağır ruhsal gerginlikler de bedensel hastaÂlıklara yol açabilir.
İnsan vücudu, bildiğimiz bütün makinelerÂden çok daha karmaşık bir sistemdir. VücuÂdumuzun yaptığı bütün işleri hiçbir makine tek başına yapamaz ve hiçbir makine gece gündüz hiç durmaksızın 70 yıl ya da daha uzun süre çalışamaz. Çok değişik koşullara insan vücudu gibi bir anda uyum sağlayabilen bir makine de henüz yapılamamıştır. üstelik bu kusursuz sistemin gerektirdiği günlük baÂkım herhangi bir makineninkinden çok daha azdır.
Sağlık Hizmetleri
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne göre, her insanın sağlıklı yaşamaya, hastalandığında devletten bakım istemeye, sağlık ve sosyal yardım hizmetlerinden yararlanmaya hakkı vardır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler'in bu bildirisine imza atan bütün ülkelerde yurttaşÂların sağlığını korumak,"bakım ve tedavisini sağlamak devletin temel ödevlerinden biridir.
Türkiye'de devlete düşen sağlık hizmetleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca yürüÂtülür. Sağlık hizmetlerini ülke çapında örgütÂlemek, sosyal sigortalar kurumları oluşturÂmak, insan sağlığına zarar verecek bütün etkenlerle ve hastalıklarla savaşmak, toplum sağlığını korumak, aşı, tedavi ve rehabilitasÂyon (fiziksel yeteneklerini, ruhsal ve toplumÂsal uyumlarını yitirmiş kişileri yeniden iş görmeye ve toplum içinde yaşamaya alıştırÂma) merkezleri kurmak bu bakanlığın sorumÂluluğundadır. Bakanlık bu hizmeti yürütebilÂmek için devlet hastaneleri, dispanserler, sağlık ocakları, ana ve çocuk sağlığı merkezleÂri açar; illerde sağlık müdürleri, ilçelerde hükümet doktorları, bucak ve köylerde sağlık memurları ile ebeler eliyle bakım ve tedavi hizmeti verir; ilaç ve aşı üretimini, özel hastane, dispanser ve klinikleri denetler; sağÂlık zabıtası aracılığıyla kentlerin, halka açık yerlerin, yiyecek ve içecek maddelerinin teÂmizliğini denetim altında tutar.
Devletin bütün bu hizmetleri yerine getireÂbilmesi için, ülkenin her yanını kapsayacak genişlikte bir sağlık örgütü kurması, bu kuÂrumları gerekli araç gereçlerle donatması ve elinin altında çok kalabalık bir sağlık ordusu bulundurması gerekir. Doğaldır ki bu örgütÂlenmenin maliyeti son derece yüksektir. Bu hizmetler için gerekli para birçok ülkede değişik lardan sağlanır.
Türkiye'de, devletin bütün yurttaşlara paÂrasız ve yeterli sağlık hizmeti verebilmesi amacıyla 1963'te sağlık hizmetlerini sosyalleşÂtirme çalışmalarına başlanmıştı. Bu program, koruyucu hekimliğe ağırlık verilmesini ve hizmetin tabana yayılmasını öngörüyordu. Yani, çok önemli bir hastalığı olmayanların bakım ve tedavisi sağlık ocaklarında, tıbbın belirli bir dalında uzmanlaşmamış olan pratisÂyen doktorlarca ya da aile doktorlarınca yapılacaktı. Ancak bu birinci basamak hizÂmetlerinin yetersiz kaldığı durumlarda, örneÂğin önemli bir hastalığı olanlar ya da kaza geçirenler hastanelerde uzman doktorlar eliyÂle muayene ve tedavi edilecekti. Bu hizmetler tümüyle parasız olacak ya da hastalardan muayene ve tıbbi testler için para alınmayıp yalnızca ilaç ve tedavi giderlerinin bir bölüÂmüne katılmaları istenecekti. Ne var ki, bazı ülkelerde uygulanmakta olan bu ideal sistem gerçekleştirilemedi ve sağlık hizmetlerinde özelleştirmeye doğru bir eğilim ağır bastı. ülkemizde devletten başka kamu yönetimleÂri, üniversiteler, özel kuruluş ve dernekler de sağlık hizmetinde bulunur. Devlet hastaneleÂrinde bir zamanlar çok düşük olan muayene ücretleri bugün hemen hemen üniversite hasÂtanelerinin ücretleriyle eşitlenmiştir ve özel hastanelerin sayısı günden güne artmaktadır. Yurttaşlarca ödenen primler ve kamu kurumÂlarının bütçelerinden ayrılan ödeneklerle hizÂmet veren Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur gibi sosyal sigorta kurumÂları ise, bakım ve tedavi giderleri için yurttaşÂlardan primler dışında para almaz.
ABD'de sağlık hizmetleri için gerekli paraÂnın temel kaynağı, yurttaşların ödedikleri özel sağlık sigortası primleridir. Ama sunulan hizmetin düzeyi sigorta primiyle orantılı olduÂğundan, yüksek sigorta pirimi ödeyecek güçte olmayan milyonlarca Amerikalı sağlık hizÂmetlerinden yeterince yararlanamaz. Bu eşitsizliği bir ölçüde gidermek için 1965'te, sigorÂta primi ödeyemeyen yoksullara ve yaşlılara ücretsiz sağlık hizmeti vermek üzere iki ayrı program yürürlüğe konmuştur.
Buna karşılık İngiltere ve İsveç gibi bazı ülkelerde sağlık hizmetleri ücretsizdir. GiderÂler devletçe karşılanır ve bu ülkelerde oturma izni olan herkes ücretsiz tedavi hakkından yararlanabilir. Ama İngiltere'de devlet bütçeÂsinden sağlık hizmetlerine ayrılan para tıptaki gelişmelere paralel olarak artmadığı için, yurttaşlar sağlık hizmetlerinin yetersizliğinÂden yakınırlar. Birçok hastane, başvuranların tedavi isteklerini karşılamakta güçlük çeker ve bazı ameliyatlar için çok uzun süre bekleÂmek gerekir.
İsveç'teki sağlık hizmetleri ise yıllardır büÂtün dünya ülkelerine örnek olarak gösterilir. Hastaneleri Avrupa'nın en ileri sağlık kurumÂlarıdır; sağlık hizmetleri ücretsizdir ve gerek bu giderleri, gerek öbür sosyal yardım hizÂmetlerini karşılayabilmek için alınan vergi bütün dünya ülkeleri içinde en yüksek düzeyÂdedir. Gene de, sistemin ideal olmasına karşıÂlık, son yıllarda İsveç'te bile sağlık kurumları yurttaşların beklentilerini karşılayamayacak duruma gelmiş ve ameliyat sırası bekleme listeleri giderek uzamaya başlamıştır.
Avustralya'da bazı yerleşmeler hastaneleÂrin ve doktorların bulunduğu yerlerden çok uzakta olduğundan bu ülkenin daha özel sorunları vardır. Bu uzak yerleşmelere doktor ve ilaç ulaştırmak ya da gerektiğinde hastaları hastaneye taşımak için Krallık Uçan Doktor Servisi kurulmuştur. Hastalara özel uçaklarıyÂla hizmet götürdükleri için "uçan doktorlar" olarak bilinen bu sağlık örgütünün giderleÂrinin bir bölümü devlet bütçesinden, bir bölümü de halktan alınan bağışlarla karşıÂlanır.
Azgelişmiş ülkelerde Sağlık Hizmetleri
Gelişmiş bir ülkede ortalama 500 kişiye bir doktor düşerken azgelişmiş ülkelerde bu sayı 50 bini bulur, hatta aşar. üstelik bu ülkelerde insanlar daha sık hastalandıkları için, ücretleÂri genellikle uluslararası yardım kurumlarınca ödenen doktorların ve hemşirelerin işi çok daha güçtür.
Özellikle son 20 yıldır, gelişmekte olan ülkelerde yürütülen halk sağlığı kampanyaları çok başarılı sonuçlar vermiştir. Bunların en önemlilerinden biri, ölümcül hastalıklardan çoğunun mikroplu sulardan ve temizlik kuralÂlarına uymamaktan landığı konusunda halkı bilinçlendirmek olmuştur. Gerçekten de Dünya Sağlık Örgütü'nün temel hedeflerinÂden biri, olanaklar elverdiğince bütün dünyaÂdaki insanlara temiz su ve sağlık kurallarına uygun kanalizasyon sağlamaktır. Çünkü, hastalık nedenlerini ortadan kaldırmadıkça, hasÂtalara belki de parasını bile ödeyemeyecekleri pahalı ilaçlar vermenin hiçbir anlamı yoktur.
Bu kampanyaların başarılı sonuçlarından biri de çocukların özellikle çocuk felci, difteri, tetanos, kızamık ve boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanması olmuştur. GelişÂmiş ülkelerde bu aşılar düzenli olarak yapılır; ama azgelişmiş birçok ülkede milyonlarca çocuk ilk kez bu kampanyalar sırasında aşılanmıştır. Çiçek hastalığının yeryüzünden tüÂmüyle silinmesini de bu yaygın aşılama progÂramlarına borçluyuz.
Halkın en basit tedavi ve sağlık koruma yöntemleri konusunda bilgilendirilmesi bile milyonlarca kişinin yaşamını kurtarır. ÖrneÂğin dizanteri, tifo ve kolera gibi hastalıklar çok şiddetli ishale yol açar. İshalle birlikte vücut sıvıları ve kimyasal maddeler de dışarı atıldığı için, bu su kaybı özellikle çocuklarda ölümle sonuçlanabilir. Oysa bu durumda alıÂnacak basit bir önlem hiç umulmayacak kadar etkilidir. İçine biraz tuz ve şeker karıştırılmış bol su içirmekle her yıl dünyada binlerce bebeğin ve çocuğun yaşamı kurtarılmaktadır.
Doktorları ve öbür sağlık görevlilerini, çalışacakları bölgenin koşullarına uyum sağlaÂyacak biçimde yetiştirmek de çok önemlidir. Gelişmiş ülkelerin hastanelerinde en ileri ameliyat yöntemleri ve gereçleriyle çalışan doktor ve hemşireler azgelişmiş bir ülkede aynı olanakları bulamadıklarında hastalara yeterince yardımcı olamazlar. Oysa HindisÂtan, Afrika, Güney Amerika ve bazı GüneyÂdoğu Asya ülkelerindeki "çıplak ayaklı dokÂtorlar" yaşadıkları yörenin sorunlarını yakınÂdan tanıdıkları ve o koşullar altında ne yapılması gerektiğini iyi bildikleri için çok başarılı olmuşlardır.
Daha sağlıklı bir dünya yaratmak ve insanÂların yaşam düzeyini yükseltmek uğruna giriÂşilen bu savaşta başarıya giden yolun, öncelikÂle basit ve temel sorunların çözümünden geçtiğini insanlık bir gün kavrayacaktır.
Temel Britannica
Sağlık Kuralları
En eski toplumlardan bu yana hemen her dilde sağlıkla ilgili pek çok atasözü, deyim ve özdeyiş vardır. Örneğin Romalılar'dan günüÂmüze kadar ulaşan "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" atasözü, akıl ve ruh sağlığıÂnın da vücut sağlığı kadar önemli olduğunu vurgular. Gerçekten de vücut ve zihin ayrılÂmaz bir bütündür. Fiziksel rahatsızlıklar ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebileceği gibi, çok ağır ruhsal gerginlikler de bedensel hastaÂlıklara yol açabilir.
İnsan vücudu, bildiğimiz bütün makinelerÂden çok daha karmaşık bir sistemdir. VücuÂdumuzun yaptığı bütün işleri hiçbir makine tek başına yapamaz ve hiçbir makine gece gündüz hiç durmaksızın 70 yıl ya da daha uzun süre çalışamaz. Çok değişik koşullara insan vücudu gibi bir anda uyum sağlayabilen bir makine de henüz yapılamamıştır. üstelik bu kusursuz sistemin gerektirdiği günlük baÂkım herhangi bir makineninkinden çok daha azdır.
Vücudumuzun sağlıklı kalmak için bunca çaba göstermesine karşılık bize düşen tek görev, bu harika makinenin nasıl çalıştığını öğrenmek ve temel sağlık kurallarına uyarak vücudumuzun en iyi biçimde çalışmasına yarÂdın olmaktır.
Doktorlar ve öbür sağlık görevlileri "HasÂtalıktan korunmak tedavi olmaktan iyidir" sözünü sık sık yinelerler. Gerçekten de sağlıÂğın temeli budur; ama hastalıklardan korunÂmak için neler yapılacağını bilmek gerekir. Aslında, çocuklara aile içinde ve okulda öğretilen "yaşam kurallarıâ€nın bir bölümü hastalıktan korunmaya ya da hastalıkların yayılmasını önlemeye yöneliktir. Örneğin her çocuk yemeklerden önce ve tuvaletten sonra ellerini yıkaması, öksürür ya da hapşırırken ağzını eliyle kapatması ve terliyken soğuk su içmemesi gerektiğini erkenden öğrenir. Bu temel bilgileri tamamlayan öbür sağlık kuralÂlarını da şöyle özetleyebiliriz:- Sigara içmemek
- Çok fazla şeker ve hayvansal yağlar yemekÂten kaçınıp dengeli beslenmeye özen gösÂtermek
- Çiğ sebze ve meyveleri iyice yıkamadan yememek
- Temiz olmayan suları içmemek ve mikroplu sularda yüzmemek
- Bol bol egzersiz ve spor yapmak
Düzenli olarak yıkanmakGiyeceklerin, kullanılan eşyanın ve yaşanan yerin temizliğine özen göstermek- Kazaya yol açabilecek davranışlardan saÂkınmak
- Stresten kaçınmak
- Her yemekten sonra dişleri fırçalamak
- Belirli aralıklarla diş ve göz doktoruna görünmek
- Alışılmadık, olağandışı ya da rahatsız edici herhangi bir belirtide hemen doktora başÂvurmak
- Bağımlılık yaratıcı ilaçlar ve alkol kullanÂmamak
Sağlık Hizmetleri
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'ne göre, her insanın sağlıklı yaşamaya, hastalandığında devletten bakım istemeye, sağlık ve sosyal yardım hizmetlerinden yararlanmaya hakkı vardır. Bu nedenle, Birleşmiş Milletler'in bu bildirisine imza atan bütün ülkelerde yurttaşÂların sağlığını korumak,"bakım ve tedavisini sağlamak devletin temel ödevlerinden biridir.
Türkiye'de devlete düşen sağlık hizmetleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nca yürüÂtülür. Sağlık hizmetlerini ülke çapında örgütÂlemek, sosyal sigortalar kurumları oluşturÂmak, insan sağlığına zarar verecek bütün etkenlerle ve hastalıklarla savaşmak, toplum sağlığını korumak, aşı, tedavi ve rehabilitasÂyon (fiziksel yeteneklerini, ruhsal ve toplumÂsal uyumlarını yitirmiş kişileri yeniden iş görmeye ve toplum içinde yaşamaya alıştırÂma) merkezleri kurmak bu bakanlığın sorumÂluluğundadır. Bakanlık bu hizmeti yürütebilÂmek için devlet hastaneleri, dispanserler, sağlık ocakları, ana ve çocuk sağlığı merkezleÂri açar; illerde sağlık müdürleri, ilçelerde hükümet doktorları, bucak ve köylerde sağlık memurları ile ebeler eliyle bakım ve tedavi hizmeti verir; ilaç ve aşı üretimini, özel hastane, dispanser ve klinikleri denetler; sağÂlık zabıtası aracılığıyla kentlerin, halka açık yerlerin, yiyecek ve içecek maddelerinin teÂmizliğini denetim altında tutar.
Devletin bütün bu hizmetleri yerine getireÂbilmesi için, ülkenin her yanını kapsayacak genişlikte bir sağlık örgütü kurması, bu kuÂrumları gerekli araç gereçlerle donatması ve elinin altında çok kalabalık bir sağlık ordusu bulundurması gerekir. Doğaldır ki bu örgütÂlenmenin maliyeti son derece yüksektir. Bu hizmetler için gerekli para birçok ülkede değişik lardan sağlanır.
Türkiye'de, devletin bütün yurttaşlara paÂrasız ve yeterli sağlık hizmeti verebilmesi amacıyla 1963'te sağlık hizmetlerini sosyalleşÂtirme çalışmalarına başlanmıştı. Bu program, koruyucu hekimliğe ağırlık verilmesini ve hizmetin tabana yayılmasını öngörüyordu. Yani, çok önemli bir hastalığı olmayanların bakım ve tedavisi sağlık ocaklarında, tıbbın belirli bir dalında uzmanlaşmamış olan pratisÂyen doktorlarca ya da aile doktorlarınca yapılacaktı. Ancak bu birinci basamak hizÂmetlerinin yetersiz kaldığı durumlarda, örneÂğin önemli bir hastalığı olanlar ya da kaza geçirenler hastanelerde uzman doktorlar eliyÂle muayene ve tedavi edilecekti. Bu hizmetler tümüyle parasız olacak ya da hastalardan muayene ve tıbbi testler için para alınmayıp yalnızca ilaç ve tedavi giderlerinin bir bölüÂmüne katılmaları istenecekti. Ne var ki, bazı ülkelerde uygulanmakta olan bu ideal sistem gerçekleştirilemedi ve sağlık hizmetlerinde özelleştirmeye doğru bir eğilim ağır bastı. ülkemizde devletten başka kamu yönetimleÂri, üniversiteler, özel kuruluş ve dernekler de sağlık hizmetinde bulunur. Devlet hastaneleÂrinde bir zamanlar çok düşük olan muayene ücretleri bugün hemen hemen üniversite hasÂtanelerinin ücretleriyle eşitlenmiştir ve özel hastanelerin sayısı günden güne artmaktadır. Yurttaşlarca ödenen primler ve kamu kurumÂlarının bütçelerinden ayrılan ödeneklerle hizÂmet veren Sosyal Sigortalar Kurumu, Emekli Sandığı ve Bağ-Kur gibi sosyal sigorta kurumÂları ise, bakım ve tedavi giderleri için yurttaşÂlardan primler dışında para almaz.
ABD'de sağlık hizmetleri için gerekli paraÂnın temel kaynağı, yurttaşların ödedikleri özel sağlık sigortası primleridir. Ama sunulan hizmetin düzeyi sigorta primiyle orantılı olduÂğundan, yüksek sigorta pirimi ödeyecek güçte olmayan milyonlarca Amerikalı sağlık hizÂmetlerinden yeterince yararlanamaz. Bu eşitsizliği bir ölçüde gidermek için 1965'te, sigorÂta primi ödeyemeyen yoksullara ve yaşlılara ücretsiz sağlık hizmeti vermek üzere iki ayrı program yürürlüğe konmuştur.
Buna karşılık İngiltere ve İsveç gibi bazı ülkelerde sağlık hizmetleri ücretsizdir. GiderÂler devletçe karşılanır ve bu ülkelerde oturma izni olan herkes ücretsiz tedavi hakkından yararlanabilir. Ama İngiltere'de devlet bütçeÂsinden sağlık hizmetlerine ayrılan para tıptaki gelişmelere paralel olarak artmadığı için, yurttaşlar sağlık hizmetlerinin yetersizliğinÂden yakınırlar. Birçok hastane, başvuranların tedavi isteklerini karşılamakta güçlük çeker ve bazı ameliyatlar için çok uzun süre bekleÂmek gerekir.
İsveç'teki sağlık hizmetleri ise yıllardır büÂtün dünya ülkelerine örnek olarak gösterilir. Hastaneleri Avrupa'nın en ileri sağlık kurumÂlarıdır; sağlık hizmetleri ücretsizdir ve gerek bu giderleri, gerek öbür sosyal yardım hizÂmetlerini karşılayabilmek için alınan vergi bütün dünya ülkeleri içinde en yüksek düzeyÂdedir. Gene de, sistemin ideal olmasına karşıÂlık, son yıllarda İsveç'te bile sağlık kurumları yurttaşların beklentilerini karşılayamayacak duruma gelmiş ve ameliyat sırası bekleme listeleri giderek uzamaya başlamıştır.
Avustralya'da bazı yerleşmeler hastaneleÂrin ve doktorların bulunduğu yerlerden çok uzakta olduğundan bu ülkenin daha özel sorunları vardır. Bu uzak yerleşmelere doktor ve ilaç ulaştırmak ya da gerektiğinde hastaları hastaneye taşımak için Krallık Uçan Doktor Servisi kurulmuştur. Hastalara özel uçaklarıyÂla hizmet götürdükleri için "uçan doktorlar" olarak bilinen bu sağlık örgütünün giderleÂrinin bir bölümü devlet bütçesinden, bir bölümü de halktan alınan bağışlarla karşıÂlanır.
Azgelişmiş ülkelerde Sağlık Hizmetleri
Gelişmiş bir ülkede ortalama 500 kişiye bir doktor düşerken azgelişmiş ülkelerde bu sayı 50 bini bulur, hatta aşar. üstelik bu ülkelerde insanlar daha sık hastalandıkları için, ücretleÂri genellikle uluslararası yardım kurumlarınca ödenen doktorların ve hemşirelerin işi çok daha güçtür.
Özellikle son 20 yıldır, gelişmekte olan ülkelerde yürütülen halk sağlığı kampanyaları çok başarılı sonuçlar vermiştir. Bunların en önemlilerinden biri, ölümcül hastalıklardan çoğunun mikroplu sulardan ve temizlik kuralÂlarına uymamaktan landığı konusunda halkı bilinçlendirmek olmuştur. Gerçekten de Dünya Sağlık Örgütü'nün temel hedeflerinÂden biri, olanaklar elverdiğince bütün dünyaÂdaki insanlara temiz su ve sağlık kurallarına uygun kanalizasyon sağlamaktır. Çünkü, hastalık nedenlerini ortadan kaldırmadıkça, hasÂtalara belki de parasını bile ödeyemeyecekleri pahalı ilaçlar vermenin hiçbir anlamı yoktur.
Bu kampanyaların başarılı sonuçlarından biri de çocukların özellikle çocuk felci, difteri, tetanos, kızamık ve boğmaca gibi bulaşıcı hastalıklara karşı aşılanması olmuştur. GelişÂmiş ülkelerde bu aşılar düzenli olarak yapılır; ama azgelişmiş birçok ülkede milyonlarca çocuk ilk kez bu kampanyalar sırasında aşılanmıştır. Çiçek hastalığının yeryüzünden tüÂmüyle silinmesini de bu yaygın aşılama progÂramlarına borçluyuz.
Halkın en basit tedavi ve sağlık koruma yöntemleri konusunda bilgilendirilmesi bile milyonlarca kişinin yaşamını kurtarır. ÖrneÂğin dizanteri, tifo ve kolera gibi hastalıklar çok şiddetli ishale yol açar. İshalle birlikte vücut sıvıları ve kimyasal maddeler de dışarı atıldığı için, bu su kaybı özellikle çocuklarda ölümle sonuçlanabilir. Oysa bu durumda alıÂnacak basit bir önlem hiç umulmayacak kadar etkilidir. İçine biraz tuz ve şeker karıştırılmış bol su içirmekle her yıl dünyada binlerce bebeğin ve çocuğun yaşamı kurtarılmaktadır.
Doktorları ve öbür sağlık görevlilerini, çalışacakları bölgenin koşullarına uyum sağlaÂyacak biçimde yetiştirmek de çok önemlidir. Gelişmiş ülkelerin hastanelerinde en ileri ameliyat yöntemleri ve gereçleriyle çalışan doktor ve hemşireler azgelişmiş bir ülkede aynı olanakları bulamadıklarında hastalara yeterince yardımcı olamazlar. Oysa HindisÂtan, Afrika, Güney Amerika ve bazı GüneyÂdoğu Asya ülkelerindeki "çıplak ayaklı dokÂtorlar" yaşadıkları yörenin sorunlarını yakınÂdan tanıdıkları ve o koşullar altında ne yapılması gerektiğini iyi bildikleri için çok başarılı olmuşlardır.
Daha sağlıklı bir dünya yaratmak ve insanÂların yaşam düzeyini yükseltmek uğruna giriÂşilen bu savaşta başarıya giden yolun, öncelikÂle basit ve temel sorunların çözümünden geçtiğini insanlık bir gün kavrayacaktır.
Temel sağlık hizmetleri nedir?
Türkmenistan'da Sağlık ve Sağlık Hizmetleri
Türkmenistan'ın Sağlık ve Sosyal Güvenlik Hizmetleri
YORUMLAR