SAKLAMAK g. f. 1. Bir şeyi, bir kimseyi (bir yere, bir yerde) saklamak, onu bakışlardan, arayanlardan uzak, gizli saklı bir yere ko...
SAKLAMAK g. f.
1. Bir şeyi, bir kimseyi (bir yere, bir yerde) saklamak, onu bakışlardan, arayanlardan uzak, gizli saklı bir yere koymak, orada korumak, gizlemek: Kapı çalınınca paraları yastığın altına sakladı. Aranan bir kimseyi odasında saklamak.
2. Bir şeyi saklamak, onun görünmemesini sağlamak; Eliyle yüzünü saklamak. Dirseğindeki yırtığı saklamaya çalışmak.
3. Bir şeyi (bir durumu, bir görüşü, bir vakası vb.) bir kimseden saklamak, onu, ona söylememek, (ondan) gizlemek: Saklamaya çabalamayın, bir şeyler bulunduğunun farkındayım. Bildiklerini saklamak. Niyetini saklamak.
4. Bir duyguyu, bir durumu saklamak, onu başkalarına belli etmemeye çalışmak, bir davranışın arkasına gizlemek: Bu ilgisiz yüz ifadesiyle gerçek heyecanını saklıyordu. Şaşkınlığını, hayretini saklayamadı.
5. Bir bilgiyi kendine saklamak, birsim saklamak, onu açığa vurmamak, hiç kimseye söylememek, ağzı sıkı olmak: Bildiklerinizi kendinize saklayın. Sır saklamak.
6. Bir şeyi saklamak, verilen ya da elde bulunan bir şeyi muhafaza etmek, ondan vazgeçmemek: Mektuplarını yirmi senedir saklıyor. Bir eşyayı anı olarak saklamak. Her şeyi saklamak, hiçbir şeyi atmamak.
7. Bir kimse için, bir hiç kimseye bir şey saklamak, o şeyi o hiç kimseye ayırmak: Bu pastayı senin için, sana saklamıştı.
*Cez. huk. Kabahat eşyasını saklamak, suçun işlenmesine katılmaksızın suçtan sağlanan eşyayı bilerek almak ve onu saklamak. (Türk cez. k.'nun 512. maddesine gore bu suçu işleyenlere üç yıla kadar hapis ve ek olarak ağır para cezası verilir.) || Kabahat işleyenleri saklamak - YATAKLIK.
* saklanılmak edilg. f.
1. Gizli saklı bir yere konulmak, saklanmak:
2. Bir kimseden saklanılmak, bir şey sözkonusuysa, ondan gizli saklı tutulmak, ona açıklanmamak, saklanmak: Bu meselenin saklanılması gerekmezdi.
3. Bir yere saklanılmak, oraya gizlenmek, saklanmak: Saklanılması sakıncalı bir yer.
*saklanmak dönşl. f. (Bir yere, bir yerde) saklanmak, bir kimseden söz ederken, kendini bakışlardan, aramalardan korumak, izini kaybettirmek, gizlenmek: Çocuk,perdenin arkasına saklandı. Aramış olduğu adam/tnkara'da saklanıyor; bir şeyden söz ederken, gözden uzak olmak: Tepenin arkasına saklanmış ufak bir sahil kasabası.
* saklanmak edilg. f.
1. Bir şeyden söz ederken, elden çıkarılmamak, muhafaza edilmek: Senelerce gizlenen mektuplar, anılar.
2. Bir yiyecekten, bir içecekten vb. söz ederken, bozulmadan korunmak: Bu dondurulmuş et buzlukta altı aydan fazla saklanabilir.
3. Bir durumdan, bir vakadan vb. söz ederken, bir kimseden gizlenmek: Onun hastalığı bizlerden aylarca saklandı.
* saklatmak ettirg. f. Bir şeyi (bir hiç kimseye) saklatmak, bir kimsenin bir şeyi gizlemesini, saklamasını sağlamak.
1. Bir şeyi, bir kimseyi (bir yere, bir yerde) saklamak, onu bakışlardan, arayanlardan uzak, gizli saklı bir yere koymak, orada korumak, gizlemek: Kapı çalınınca paraları yastığın altına sakladı. Aranan bir kimseyi odasında saklamak.
2. Bir şeyi saklamak, onun görünmemesini sağlamak; Eliyle yüzünü saklamak. Dirseğindeki yırtığı saklamaya çalışmak.
3. Bir şeyi (bir durumu, bir görüşü, bir vakası vb.) bir kimseden saklamak, onu, ona söylememek, (ondan) gizlemek: Saklamaya çabalamayın, bir şeyler bulunduğunun farkındayım. Bildiklerini saklamak. Niyetini saklamak.
4. Bir duyguyu, bir durumu saklamak, onu başkalarına belli etmemeye çalışmak, bir davranışın arkasına gizlemek: Bu ilgisiz yüz ifadesiyle gerçek heyecanını saklıyordu. Şaşkınlığını, hayretini saklayamadı.
5. Bir bilgiyi kendine saklamak, birsim saklamak, onu açığa vurmamak, hiç kimseye söylememek, ağzı sıkı olmak: Bildiklerinizi kendinize saklayın. Sır saklamak.
6. Bir şeyi saklamak, verilen ya da elde bulunan bir şeyi muhafaza etmek, ondan vazgeçmemek: Mektuplarını yirmi senedir saklıyor. Bir eşyayı anı olarak saklamak. Her şeyi saklamak, hiçbir şeyi atmamak.
7. Bir kimse için, bir hiç kimseye bir şey saklamak, o şeyi o hiç kimseye ayırmak: Bu pastayı senin için, sana saklamıştı.
*Cez. huk. Kabahat eşyasını saklamak, suçun işlenmesine katılmaksızın suçtan sağlanan eşyayı bilerek almak ve onu saklamak. (Türk cez. k.'nun 512. maddesine gore bu suçu işleyenlere üç yıla kadar hapis ve ek olarak ağır para cezası verilir.) || Kabahat işleyenleri saklamak - YATAKLIK.
* saklanılmak edilg. f.
1. Gizli saklı bir yere konulmak, saklanmak:
2. Bir kimseden saklanılmak, bir şey sözkonusuysa, ondan gizli saklı tutulmak, ona açıklanmamak, saklanmak: Bu meselenin saklanılması gerekmezdi.
3. Bir yere saklanılmak, oraya gizlenmek, saklanmak: Saklanılması sakıncalı bir yer.
*saklanmak dönşl. f. (Bir yere, bir yerde) saklanmak, bir kimseden söz ederken, kendini bakışlardan, aramalardan korumak, izini kaybettirmek, gizlenmek: Çocuk,perdenin arkasına saklandı. Aramış olduğu adam/tnkara'da saklanıyor; bir şeyden söz ederken, gözden uzak olmak: Tepenin arkasına saklanmış ufak bir sahil kasabası.
* saklanmak edilg. f.
1. Bir şeyden söz ederken, elden çıkarılmamak, muhafaza edilmek: Senelerce gizlenen mektuplar, anılar.
2. Bir yiyecekten, bir içecekten vb. söz ederken, bozulmadan korunmak: Bu dondurulmuş et buzlukta altı aydan fazla saklanabilir.
3. Bir durumdan, bir vakadan vb. söz ederken, bir kimseden gizlenmek: Onun hastalığı bizlerden aylarca saklandı.
* saklatmak ettirg. f. Bir şeyi (bir hiç kimseye) saklatmak, bir kimsenin bir şeyi gizlemesini, saklamasını sağlamak.
Kaynak: Büyük Larousse
Rüyada Bir Şey Saklamak
İslam Dininde Sır Saklamak
Rüyada Sır Saklamak
YORUMLAR