SALDIM a. 1. Hücum etmek eylemi; bir kimsenin, bir hayvanın, bir şeyin üstüne atılma; zarar vermek amacıyla bir sertlik eyleminde b...
SALDIM a.
1. Hücum etmek eylemi; bir kimsenin, bir hayvanın, bir şeyin üstüne atılma; zarar vermek amacıyla bir sertlik eyleminde bulunma; atak: Bir kimsenin saldırısına uğramak. Bir saldırıyı püskürtmek. Hayvan bu ani saldın karşısında ne yapacağını şaşırmıştı.
2. Bir hiç kimseye, bir topluluğa, bir kuruma yönelik sert, ağır, yıkıcı eleştiri: Karşıcılık iktidann hazzı uygulamalanna karşı saldınya geçti. Bu inandığımız değerlere yapılmış bir saldındır.
3. Saldınya geçmek, saldırmak. || Saldınya uğramak, zarar verecek ya da yıpratacak bir fiil karşısında kalmak, tecavüze uğramak.
*Cez. huk. Devlet kuvvetlerine hücum, anayasal rejimi değişiklik yapma girişimi, halkı birbirine ve devlete karşı silahlandırma. (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı zorla değişiklik yapma ya da ortadan kaldırmaya, Türkiye Büyük Millet Medisi'ni düşürmeye ya da görevini yapmasına zorla engel olmaya girişim edenler ölüm cezasıyla cezalandırılır [Türk cez. k. md. 146].) || Şahıs özgürlüğüne saldın, şahıs özgürlüğünün yasaya aykırı olarak ihlal edilmesi (yasadışı tutuklama, hazzı olarak alıkoyma vb.).
*Psikan. Hücum dürtüsü, ölüm dürtüsünün dışa yönelik, cinsel dürtüye bağlı ve kendini saldırganlıkla gösteren kısmı.
*Uluslarar. huk. Saldın savaşı, internasyonal ilişkilerinde bir devletin haksız yere silahlı kuvvet kullanımı.
*ANSİKL. Ask. tar. Ortaçağ'da savaşçılar, birbirinden altışar ayak mesafede sıralı saf halinde saldırırlardı; ikinci sırada onların yardımcıları bulunurdu. XV. yy.'dan XV|I. yy. sonuna kadar süvariler, tınsa kalkarak ve tabanca kullanarak saldırırlardı. XVIII. yy.'da dört nala ve kılıçla hücum ortaya çıktı. Lavvfeld'de maröchal de Saxe'ın Moskova'da Montbrun ve Caulaincourt'un saldırıları, Balaklava'da hafifçe müfrezenin, Reichshoffen'de zırhlı süvarilerin ve Sedan'da (1870) Margueritte müfrezesi'nin saldınları bunların en ünlüleridir.
Süvari sınıfında Birinci Dünya savaşı' na kadar uygulanan saldırıysa saf halinde kol ve aşama düzeninde ya da dağınık düzende gerçekleştirildi.
Dörtnala, dağınık düzende meydana getirilen hücum ise topçuya, kaçan birliklere karşı, ya da bir perde oluşturmak ya da düşmanın durumunu yoklamak suretiyle düzenlenirdi. Saldın, düzenin bozulmaması ve atların yorulmaması için elden geldiğince geç başlatılır ve uzun dörtnal şeklinde olurdu. 1914'ten beri saldın, ateş gücünün artan tesiri sebebiyle süvari için uygulanamaz oldu. Şok tesirini artık zırhlı araçlar sağlıyor.
1. Hücum etmek eylemi; bir kimsenin, bir hayvanın, bir şeyin üstüne atılma; zarar vermek amacıyla bir sertlik eyleminde bulunma; atak: Bir kimsenin saldırısına uğramak. Bir saldırıyı püskürtmek. Hayvan bu ani saldın karşısında ne yapacağını şaşırmıştı.
2. Bir hiç kimseye, bir topluluğa, bir kuruma yönelik sert, ağır, yıkıcı eleştiri: Karşıcılık iktidann hazzı uygulamalanna karşı saldınya geçti. Bu inandığımız değerlere yapılmış bir saldındır.
3. Saldınya geçmek, saldırmak. || Saldınya uğramak, zarar verecek ya da yıpratacak bir fiil karşısında kalmak, tecavüze uğramak.
*Cez. huk. Devlet kuvvetlerine hücum, anayasal rejimi değişiklik yapma girişimi, halkı birbirine ve devlete karşı silahlandırma. (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı zorla değişiklik yapma ya da ortadan kaldırmaya, Türkiye Büyük Millet Medisi'ni düşürmeye ya da görevini yapmasına zorla engel olmaya girişim edenler ölüm cezasıyla cezalandırılır [Türk cez. k. md. 146].) || Şahıs özgürlüğüne saldın, şahıs özgürlüğünün yasaya aykırı olarak ihlal edilmesi (yasadışı tutuklama, hazzı olarak alıkoyma vb.).
*Psikan. Hücum dürtüsü, ölüm dürtüsünün dışa yönelik, cinsel dürtüye bağlı ve kendini saldırganlıkla gösteren kısmı.
*Uluslarar. huk. Saldın savaşı, internasyonal ilişkilerinde bir devletin haksız yere silahlı kuvvet kullanımı.
*ANSİKL. Ask. tar. Ortaçağ'da savaşçılar, birbirinden altışar ayak mesafede sıralı saf halinde saldırırlardı; ikinci sırada onların yardımcıları bulunurdu. XV. yy.'dan XV|I. yy. sonuna kadar süvariler, tınsa kalkarak ve tabanca kullanarak saldırırlardı. XVIII. yy.'da dört nala ve kılıçla hücum ortaya çıktı. Lavvfeld'de maröchal de Saxe'ın Moskova'da Montbrun ve Caulaincourt'un saldırıları, Balaklava'da hafifçe müfrezenin, Reichshoffen'de zırhlı süvarilerin ve Sedan'da (1870) Margueritte müfrezesi'nin saldınları bunların en ünlüleridir.
Süvari sınıfında Birinci Dünya savaşı' na kadar uygulanan saldırıysa saf halinde kol ve aşama düzeninde ya da dağınık düzende gerçekleştirildi.
Dörtnala, dağınık düzende meydana getirilen hücum ise topçuya, kaçan birliklere karşı, ya da bir perde oluşturmak ya da düşmanın durumunu yoklamak suretiyle düzenlenirdi. Saldın, düzenin bozulmaması ve atların yorulmaması için elden geldiğince geç başlatılır ve uzun dörtnal şeklinde olurdu. 1914'ten beri saldın, ateş gücünün artan tesiri sebebiyle süvari için uygulanamaz oldu. Şok tesirini artık zırhlı araçlar sağlıyor.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR