Şanlıurfa

URFA TARİHİ Urfa tarihinin Paleolotik çağa kadar (M.Ö. 500.000 - 8.000) uzandığı tespit olunmuştur. Kazılarda neolitik çağ (M.Ö. 725...

URFA TARİHİ


Urfa tarihinin Paleolotik çağa kadar (M.Ö. 500.000 - 8.000) uzandığı tespit olunmuştur. Kazılarda neolitik çağ (M.Ö. 7250 - 5500), kalkolitik çağ (M.Ö. 5500 3200) ve ilk tunç çağına ait (M.Ö. 3200 - 1800) çok sayıda kıymetli eserler ele geçirilmiştir.




Belgelere dayanmayan bir takım iddialara gore Urfa, ilk kez şehirler kuran İdris Peygamber ya da Tufan'dan sonrasında Nuh Peygamber zamanında kurulmuştur. Ebul Faraç bu görüştedir.

Urfa bölgesi; Sümer - Akat - Hitit, Babil - Kalde, Hurri - Mitanni, Aram - Asur, Med ve Pers hakimiyetlerini görmüştür. M.Ö. II. bin Hitit vesikalarında geçen Ursu'nun ve Asur vesikalarında geçen Ruhua ya da Ru'ua'nın, şimdiki Urfa olduğu söylenmektedir. Kent; Ur, Kalde Ur'u, Harran Ur'u, Orhei, Orhay, Vurhai, Edessa, Diyar Mudar, (Bölge ile birlikte) Ruha, Kurtulma ve Urfa adlarını almış, son olarak Şanlıurfa olmuştur.
Makedonya Kralı Büyük lskender şark seferi esnasında Urfa' ya hakim olmuştur. (M.Ö. 332). Bu devir, M. Ö. 132'de ASRAANE krallığı ile son bulmuştur. M. S. 250 yıllarına kadar devam eden Osroane Krallığı periyodu Hıristiyanlık açısından büyük ehemmiyet taşımaktadır. O son zamanların Osroane Kralı Abgar Ukomo'nun (Kara Abgar) bütün ülkelerce Hristiyanlığı resmi din olarak kabul eden ilk krallardan olduğu, Hz. lsa ile mektuplaştığı ve Hz. lsa'yı dinini yaymak suretiyle Urfa'ya davet etmiş olduğu bilinmektedir. Bu davet üstüne Hz. lsa yüzünü silinmiş olduğu mendile çıkan olağanüstü resmini ve Urfa'yı kutsadığına dair bir mektubunu Abgar Ukomo'ya göndermiştir. Bundan dolayı Urfa'ya Hıristiyanlarca bugün dahi "Mukaddes Kent" denilmektedir. Hıristiyanlık aleminde mukaddes sayılan bu mendilin uzun süre Urfa'yı düşmanlardan koruduğuna inanılmış. M.S. 944 senesinde Bizans İmparatorunun doğudaki kuvvetlerinin komutanı Ioannes Kurkuas Urfa üstüne yürüyerek Hz. İsa'nın bu olağanüstü resmini almayı başarmış ve onu büyük bir törenle İstanbul'a götürmüştür. Hristiyanlığı ilk yıllarında kabul eden Urfa, Müslümanlığı da ilk yıllarında kabul etmiştir. (M.S. 639). Selçuklu Sultanı Alpaslan'ın 1071 senesinde şehri kuşatmasına kadar pek çok siyasal ve dini hareketlerin olduğu Urfa' da bağımsız bir Haçlı Kontluğu (M.S. 10981144) kurulmuştur. 1144 senesinde İmadeddin Zengi, 1 182'de Selahaddin Eyyübi Urfa'ya hakim olmuştur.

1240 ve 1250 yıllarındaki iki Moğol yağmasından sonrasında 1260 senesinde Hülagü Han bölgeyi yakıp yıkmıştır.
Urfa 1404 tarihinde Akkoyunluların, 1514 senesinde Safevilerin eline geçmiş ve 1517 senesinde Osmanlı İmparatorluğuna dahil olmuştur.

24 Mart 1919'da İngiliz, 30 Ekim 1919'da Fransızlar tarafınca işgal edilmiştir. Fransızlara karşı başlatılan direniş ve cenk 11 Nisan 1920'de kent halkının zaferiyle neticelenmiştir.


NEDEN PEYGAMBERLER ŞEHRİ? Hz. İBRAHİM



Rüyasında hükümdarlığının elinden gittiğini gören Kral Nemrut'un bu rüyası kahinler tarafınca: "... Bu yıl bir çocuk doğacak, senin putperest dinini ortadan kaldıracak ve Krallığına son verecek" şeklinde yorumlanır. Bunun üstüne Nemrut o yıl doğan ve doğacak olan tüm evlatları öldürtmeye karar verir. Hz. İbrahim' e hamile olan Nuna, hamileliğini herkesten gizleyerek Hz. İbrahim'i bir mağarada gizlice doğurur.

Hz. İbrahim bu mağarada 7 yaşına kadar herkesten gizlice yaşadı. 7 yaşından sonrasında mağaradan çıkarılıp baba evine getirilen İbrahim büyüyünce Nemrut ve halkının taptığı putlarla savaşım etmeye başladı. Gerçek tanrının putlar değildir tüm kiiinatı yaratan tek Allah bulunduğunu anlatmaya çalıştı. Bunun üstüne Nemmt, Hz. İbrahim'i yakalatarak Urfa kalesinin bulunmuş olduğu tepeden ateşe attırdı. O anda Allah tarafınca ateşe "Eyateş İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verildi. Ateş su, odunlar balık oldu. Hz. İbrahim sağ salim olarak bir gül bf1hçesinin içine düştü.


Onun düşmüş olduğu yerde oluşan Halil-ür Rahman ve Aynzeliha gölleri ile içindeki balıklar bugün dünyanın her tarafınca gelen insanlarca ziyaret edilmektedir. Bununla birlikte Hz. İbrahim'in doğduğu mağara, bu göllerin yakınındaki Mevl~d-i Halil Camii içinde olup ziyarete açık tutulmaktadır.
Hz. EYYUB



Allah, Urfa' da yaşayan Eyyüb peygamberin kendisine bağlılığını göstermek için ilkin mallarını ve çocuk1arını elinden aldı ve bir süre sonra kendisine ağır bir hastalık verdi. Hasta yatmış olduğu mağarada tüm vücudunu kurtlar kapladı. Eyyüb peygamber tüm bunlara karşın Allah'a isyan etmedi. Allah'a ibadetten geri kalmadı, sabır ve şükür gösterdi. Allah onun bu sabrına karşılık olarak sıhhatini ve malını iade etti. Hz. Eyyüb bundan dolayı sabır örneği olarak kabul edilir.

Hz. Eyyüb'un hastalık çekmiş olduğu mağara ve mukaddes suyu ile yıkanarak şifa bulmuş olduğu kuyu bugün Urfa'nın Eyyüb Peygamber semtinde ziyaret edilmektedir.


Hz. Eyyüb'ün mezarı, Urfa'nın Viranşehir ilçesine 20 km. uzaklıktaki Eyyüb Nebi köyündedir. Bu köy, bir peygamberler köyü gibidir. Eyyüb Peygamberin Türbesi, Hanımı Hz. Rahme'nin Türbesi ve Elyasa' Peygamberin vefat etmiş olduğu yer burdadır:
Hz. ELYASA




Elyasa' peygamber Eyyüb peygamberi ziyaret etmek ister. Uzun seneler arar, sonunda bulunmuş olduğu yere yaklaştığını bilmemektedir. Karşısına şeytan çıkar. Daha çok uzakta bulunduğunu söyler. Elyasa peygamber yaşlanmıştır. Dua eder Allah ruhunu alır. 1 Km. kala O'na ulaşamadan vefat etmiş olduğu yer bu köydedir

Hz. ŞUAYB




Şuayb Peygamber'in Urfa'nın 85 km. doğusundaki zamanı Şuayb şehrinde yaşadığına inanılmaktadır. Bu zamanı şehir kalıntıları arasındaki bir mağara ev O'nun makamı olarak ziyaret edilmektedir. (Bakınız Şuayb şehri)
Hz. NUH



Halk Tufandan sonrasında, Hz. Nuh'un gemisinin Urfa ile Ceylanpınar (Re'sulayn) arasındaki Cudi dağına indiğine inanılmaktadır. Bu dağ deniz dalgalarını çağrıştıran çok değişik bir yüzey şekline haizdir. Yöre halkı bu mevzuda çok kati kanaate sahiptirler. Bu yer Soğmatar ve Şuayb kent ile aynı mevkidedir.
Fakat bir Cudi dağı da Urfa' nın güneyinde Nemrud'un tahtına 20-25 km. mesafededir. (Bakınız Cudi şehri)


Hz. MUSA




Günümüzde Yağmurlu Köyü olarak adlandırılan zamanı Soğmatar kenti içinde, Hz. Musa'nın Kuyusu ve Asa' sının izi diye ziyaret edilen iki makamı vardır.
Hz. LUT



Hz. İbrahim'in kardeşi Harran'ın erkek evladıdır. Lut Hz. İbrahim ile beraber göç etmiş ve peygamberlik ile görevlendirileceği Sodom'a gitmiştir. Urfa' da doğmuş ve ilk çocukluğu Hz. İbrahim ile birlikte geçmiştir.
Onunla birlikte Harran'da da yaşamıştır


Hz. YAKUP




Urfa' nın cenup batısında Deyr Yakup - Nemrud'un Tahtı denilen yapıda konuk kalmıştır. Bu yer şehre 1O km. mesafededir. (Bakınız Nemrud'un Tahtı)
HZ. İBRAHİM'İN DOGDUGU MAGARA- MEVLİD-İ HALİL CAMİİ



Hz. İbrahim Peygamber'in doğduğu mağara, Halil-ür Rahman ve Aynzeliha göllerinin doğusunda yer almıştır; Mevlid-i Halil camii avlusu içine alınmıştır. Hz. İbrahim bu mağarada yedi yaşına kadar kalmıştır. Mağaranın içinde bulunan şifalı suyun bir sürü hastalığı iyileştirdiğine inanılmaktadır.
Bu mağaranın yanına Osmanlı Döneminde Hz. İbrahim'in hatırasına Mevlid-i Halil ismi verilen ufak bir cami yaptırmıştır. İbrahim peygamberin makamını ziyaret etmeye gelen binlerce kişiye bu camii ufak gelmeye adım atmıştır. Bu caminin yanına ı 986 senesinde çevreyle uyumsuz, makamları gölgeleyen, tabii görünüme engel olan yeni bir cami yapılmıştır. Çifte minaresi, oransız kubbesi ve genel görünümü ile güzel duyu olmayan bu cami bulunmuş olduğu alanın tabii yapısına da uyumlu değildir.




HALİL-üR RAHMAN VE AYNZELİHA GÖLLERİ


Kent merkezinde yer edinen ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düşmüş olduğu yer olarak malum bu iki göl, balıkları ve çevrelerindeki zamanı eserler ile Urfa' nın en fazla ziyaretçi çeken yerleridir.

Halil-ür Rahman Gölünün şimal kenarındaki Rızvaniye Camii ile güney-batı köşesindeki Halil-ür Rahman Camii ve Medresesi göl ile bir bütünlük oluşturur. Burası Urfa'nın da sembolü haline gelmiştir.

İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla savaşım etmeye, onları kırıp parçalamaya ve Allah'ın Bir'liğini savunmaya başlayınca Nemrut tarafınca şimdiki kalenin bulunmuş olduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafınca ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu komut üstüne halkın inanışına gore ateş suya, odunlar balığa dönüşür. Hz. İbrahim bir gül bahçesinin içine sağ olarak düşer. Hz. İbrahim 'in düşmüş olduğu yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete gore Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim' e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düşmüş olduğu yerde de Aynzeliha gölü oluşmuştur.

Her iki göldeki balıklar halk tarafınca mukaddes kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.


URFA KALESİ



Bugün kentin ortasında kalan Halil-ür Rahman ve Aynzeliha göllerinin güneyindeki tepe üzerindedir. Şark, garp ve cenup tarafı kayadan oyma derin müdafa hendeği ile çevrili, şimal tarafı ise sarp kayalıktır. Hz. İbrahim Nemrut tarafınca bu tepeden ateşe atılmıştır.

Kent surlarının 812-814 yıllarında tekrardan inşa edilmesi esnasında kalenin de onarıldığı tahmin edilmektedir. Güneydeki kayadan oyma hendeğin M.S. III. yüzyıla ait kaya mezarlarının üstüne yapıldığı kesilmiş kaya mezarlarından anlaşılmaktadır. Kale üstündeki iki sütundan doğuda olanının kente bakan şimal cephesindeki kitabede; "Ben Eftuha'yım, güneşin oğluyum, bu sütunlar ile üstündeki heykeli Kral Mano nun kızı kraliçe Şalmet için yaptırdım." yazıldır. Kral Mano M.S. 240-242 yıllarında yargı sürmüştür.
Bir görüşe gore de mancınıkları sembolize etmek için yapılmış iki sütundur.


Kale üstünde Bizans ve İslami devirlere ait çok sayıda yapı kalıntısı mevcuttur. Selçuklular, Eyyübiler, Memlükler, Akkoyunlular ve Osmanlılar dönemlerinde türlü onarımlar geçiren kalenin şimal, cenup ve şark cephelerindeki duvarlarda türlü onarım kitabeleri mevcuttur.
HASAN PADİŞAH CAMİİ



Akkoyunlu devleti hükümdar Sultan Uzun Hasan tarafınca yaptırılmıştır. Uzun Hasan bir süre Urfa'da kalmıştır. Hatta Urfa'da iken doğan oğluna HALİL ismini vermiştir. Hasan Padişah camiini de 1470'lerde Urfa'da iken Toktemur Camiine bitişik olarak yaptırmıştır.


Çok kubbeli camiler grubuna giren Hasan Padişah Camii, kıble duvarı süresince sıralanmış tromplu üç büyük kubbe ile örtülü dikdörtgen bir plana haizdir. Son cemaat yeri önde payeler üstünde oturan çapraz tonozlarla örtülü sekiz gözlüdür. Şark baştaki göz Toktemur Mescidi önüne rastlamaktadır. Avlunun kuzeyinde yer edinen minareA859 tarihinde Halil Bey tarafınca onarım ettirilmiştir. 1 960'larda avlu kemerli ihata duvarı ile çevrilmiştir.
ULU CAMİ




Yüce Camideki mevcut kitabeler onarım devirlerine ait olup inşa zamanı hakkında düşünce vermemektedir. Nurettin Zengi tarafınca onarım ettirilerek şimdiki şeklini alan Halep Yüce Camii İle benzer bir plan gösteren Urfa Yüce Caminin Zengiler zamanında içinde yaptırılmış olabileceği tahmin edilmektedir. Urfa kent merkezindeki en eski camilerdendir.




EYYüBİ MEDRESESİ



Yüce Caminin doğusuna bitişik olan Eyyübi Medresesinden günümüze yalnız Miladi 1191 tarihindeki kitabesi kalmıştır. Bu yazıt 800 senelik olup Urfa' da günümüze kalan çok mühim eserlerden biridir. Aynı yerde bugün görülen tek eyvanlı medrese, Eyyübiler devri medresesinin üstüne1781 tarihinde Nakibzade Hacı İbrahim Efendi tarafınca yaptırılmıştır.


Medresenin cenup duvarında 1781 tarihinde Firuz Bey tarafınca yaptırılan çeşme mevcuttur.
EYYüB PEYGAMBER MAĞARASI VE KUYUSU



Sabır Peygamberi Hz. Eyyüb'un hastalık çekmiş olduğu mağara ve mukaddes suyunda yıkanarak şifa bulmuş olduğu kuyu, Urfa kent merkezinin Eyyüb Peygamber semtinde yer almıştır. Eyyüb Peygamber bu mağarada 7 yıl şiddetli bir hastalık çekmiştir.

M.S. 460 senesinde Piskopos Nona tarafınca Eyyüb Peygamber kuyusunun cüzzamlı hastaları iyileştirdiğinin keşfedilmesinin üstüne hastalar bu kuyunun suyu ile yıkatılarak sağlıklarına kavuşmuşlardır.

Bu kuyunun batısında kayalardan oyulmuş ve Hamam diye anılan mekandan da burada bir tedavi merkezi olduğu anlaşılmaktadır.

Hz. İsa'nın Urfa Kralına gönderilmiş olduğu olağanüstü mendili bir hırsız tarafınca çalınarak Eyyüb Peygamber kuyusuna atılmıştır. Bu vaka, 1145 senesinde Urfa'yı alan İslam komutanı İmadeddin Zengi'ye Süryani kilisesinin reisi Basil Bar Şumana tarafınca şu şekilde anlatılmıştır. "Urfa'yı ziyarete gelenlerden biri Hz. İsa'nın mendilini çalar ve cebine koyar. Kosmas manastırında geceleyen ziyaretçinin cebindeki bu mendil karanlıkta ışık ve nur saçmaya başlar. Yanmaktan korkan mendil hırsızı, mendili Eyyüb Peygamber kuyusuna atar. Kuyudan güneş misali bir ışık çıkar, kuyunun içini dışını aydınlatır. Böylelikle mendil bulunarak kuyudan çıkarılır ve manastırdaki yerine iade edilir." Halk içinde bu vaka Yüce Camideki kuyular için de anlatılmaktadır


KARAKOYUN DERESİ




Urfa'nın şimal batısından doğan, kent içinden geçerek Harran ovasında Cüllap Irmağıyla birleşen Karakoyun deresi, günümüzde kurumuş bir durumdadır.
KARAKOYUN DERESİ KÖPRüLERİ




Karakoyun Deresi üstünde garptan adım atmak suretiyle doğuya doğru Hızmalı Köprü, Millet Köprüsü, Su Kemeri,Samsat Köprüsü (Eski Köprü), Hacı Kamil Köprüsü, Beg Kapısı Köprüsü ve Demir Köprü mevcuttur. Son iki köprü] 996' da dere ıslahı esnasında DSİ tarafınca yıktırılmıştır.
HIZMALI KÖPRü




Urfa' daki köprülerin en güzellerindendir. Halk içinde anlatıldığına Karakoyunlu Türk Beyliği Hükümdarlarından birinin kızı Sakine Sultan tarafınca Hac yolculuğu esnasında yaptırılmıştır. Köprünün orta ayağının şark cephesinde Kitabede 1843 tarihinde onarım ettirildiği yazılıdır. Sakine Sultan'ın ve evlatlarının mezarı dere üstündeki su kemerinin kuzeyindedir.
KARAKOYUN SU KEMERİ




Millet Köprüsü ile Samsat Köprüsü arasındadır. Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafınca 525 senesinde yaptırıldığı tahmin edilmektedir.
ŞEHİR SURLARI VE KAPILAR



Urfa'nın etrafını çevreleyen surların günümüzden 50 yıl öncesine kadar tamamı ayakta idi. Uıfa kent surlarından Harran Kapısı ve Bey Kapısı yer yer duvar ve burç kalıntıları günümüze kadar ulaşabilmiştir. M.S. 6. yüzyıla ait larda geçen Uıfa Surlarının esas inşa zamanı bilinmemektedir.

Türlü lardan kent surlarının avrupada; Su Kapısı, Garp Kapısı, Şimal avrupada; Samsat Kapısı, Saray Kapısı, doğuda; Beg Kapısı ve güneyde; Harran Kapısı olmak suretiyle yedi büyük kapısını bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır.


YOL GÖSTEREN ÇEŞMESİ



Kent Merkezinde ipekyolu ile Diyarbakır yolu kavşağındaki park içerisindedir. I. Dünya Cenk'ında Çanakkale'de savaşan Urfalı askerlerin hatırasına 1917 senesinde yaptırılmıştır.

Abidenin üstünde Kafkas yolu, Ankara yolu, Bağdat demiryolu ve kent merkezine giden Mustafa Kemal Paşa caddesini gösteren kelimeler mevcuttur. Abidenin alt kısmı dört cepheden çeşme olarak kullanılmaktadır.


HARB-I UMUMİ ŞEHİTLERİ ABİDESİ




Kent merkezinde, Hükümet konağı önündeki kavşaktadır. l. Dünya Savaşının tüm cephelerinde muharebeye katılan Urfa'lı şehit ve gazilerin hatıralarına 1917 senesinde yaptırılmıştır.
URFA EVLERI



Urfa evlerinin gelişiminde ikliminin, kalker taşının, İslami inanışların, Uıfa aile yaşamının, yaşamının tamamını evinde geçiren hanıma onun sıkılmayacağı geniş ve ferah bir ortam yaratma düşüncesinin ve toplumsal geleneklerin büyük seviyede tesiri vardır.

Urfa'nın sıcak iklime haiz olması evlerin avlulu, kışlıklı ve yazlıklı, eyvanlı, odaların kalınca duvarlı ve tonoz örtülü toprak damlı yapıhna,sında etken olmuştur. Çevredeki dağlardan kesilen taşların işlemeye elverişli olması, mimaride hakim araç-gereç olarak taşın kullanılmasına niçin olmuştur. Yüzlerce yıldan bu zamana kadar işletilen antik taş ocakları mevcuttur.

Müslümanlığın topluma getirmiş olduğu aile mahremiyetinin gereği olarak Urfa evleri haremlik ve selamlık olmak suretiyle iki bölümlü inşa edilmişlerdir. Selamlık kısmına ufak bir avlu, bir ya da iki oda, eyvan, konukların hayvanlarının barınacağı büyük bir ahır "Develik" ve hela mevcuttur.

Haremlik kısımı ise oldukça varlıklı planlanmıştır. Çoğu zaman haremlik avlusunun şimal tarafında, cephesi güneye bakan ve kış aylarında güneş alan kışlık eyvan ve iki yanında "Kışlık" denilen birer oda, avlunun cenup tarafında ise bunun simetrisi durumunda cephesi kuzeye bakan ve yazları güneş almayan yazlık eyvan ve iki yanında "Yazlık" odalar mevcuttur.

Avluyu çevreleyen mekanlar içinde "Zerzembe" (Kiler), "tandırIık" (mutfak) ve hamam benzer biçimde kısımlar mevcuttur. Hamamları kumalı, kubbeli, şadırvanı olan ısı ve soğukluk bölümlü, külhanlı olanları da vardır.

Eyvanlara verilen ehemmiyet, Urfa evlerinde odalar dahil hiçbir köşeye verilmemiştir. Bir takım eyvanlara şadırvanlar yapılmıştır. Eyvanların cephe duvarlarında havalandırma bacası açılmış, bu bacalar dam üstünde rüzgarlıkla da nihayetleşmiştir. Bu taşlara çarpan şimal ve garp rüzgarlarının bacadan eyvana inerek serinlik vermesi sağlanmıştır.

Senenin büyük bir kısmının sıcak geçmiş olduğu Urfa' da, ev halkı tarafınca kullanılan gün süresince serin bir mekan olarak kullanılan eyvanlar, bununla birlikte ev planının aslolan belirleyici öğesi durumundadır. Eyvanın sayısı ve yeri dikkate alınarak Urfa evleri; eyvansız, tek eyvanlı, iki eyvanlı, üç eyvanlı, dört eyvanlı plan tiplerine ayrılmaktadır.

Geleneksel Urfa evlerinde "yaşam" denilen avlunun nemli bir yeri vardır. Düzgün kesme taş döşeli yat'ın ortasında mermer bir havuz, kuyu, "curun" de yalak, içinde incir, dut, nar, portakal, kebbat (bir tür turunçgil), annep, zakkum, asma benzer biçimde ağaçlardan birisi ya da birkaçının yer almış olduğu çiçeklik mevcuttur. ÇiçekIik bununla birlikte çöpe atılması günah olan sofradaki ekmek kırıntılarının silkelendiği yerdir. Avluyu çevreleyen duvarların dama yakın kısımlarında dikdörtgen nişler şeklinde meydana getirilen kuş evlerinde yaşayan kuşlak çiçeklikteki bu ekmek kırıntılarıyla beslenirler.
Bu evlerden görülebilecekler şunlardır:


DEVLET GüZEL SANATLAR GALERİSİ




Kara meydan semtindedir. Postahanenin güneyine bitişik olup geleneksel Urfa evlerinin pek çok hususi durumunu üstünde toplamaktadır. 1888 senesinde inşa edilen bu zamanı ev Kültür Bakanlığınca restore edilerek "Devlet Güzel Sanatlar Galerisi" haline getirilmiştir.
ŞANLIURFA VALİLİGİ KONUK EVİ



Hacı Mustafa Hacı Hacıkamil Evi
Ôzel yönetim tarafınca restore edilen bu Urfa Evi halen yataklı bir tesis olarak ziyaretçilere hizmet vermektedir. Valilik Konukevi diye meşhurdur.


ŞURKA VALİLİĞİ .KüLTüR EVİ




üç tane Urfa Evi'nin birleştirilmesi ve restore edilmesi ile gençlere yönelik bir kültür ve sanat merkezi haline getirilmiştir. Devamlı görülebilir.
SAKIB'IN KÖŞKü VE HALEPLİ BAHÇESİ



Halil-ür Rahman Gölünün batısındaki HalepIi Bahçesi içerisindedir. Bu zamanı köşk 1845 senesinde yaptırılmıştır. Kent bayındır planında Fuar Alanı olarak belirtilen bahçeyle birlikte Belediye tarafınca satın alınmıştır.

Bu kitabın yazarının gayretleriyle Urfa Belediyesi tarafınca 1985 senesinde restore edilmiştir. Bu köşk "11 Nisan Fuar Müdürlüğü" olarak kullanılmaktadır. Köşkün soğukluk, ılıklık ve ısı bölümlerinden meydana gelmiş hamamı ilgi çekicidir. Hacı Mustafa Hacıkamil Konağı olarak da bilinmektedir.


GüMRüK HANI




Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1562 senesinde Behram Paşa, tarafınca yaptınImiştIr. Avlusun dan Halil-ür Rahman suyu geçmektedir. İki kattan oluşan bu hanın üst katındaki odalarda terziler çalışmakta, avlusunda çayhaneIer mevcuttur
BEDESTEN (KAPALI ÇARŞI)




Gümrük Hanın güneyine bitişik, bir çarşıdır. Bu çarşıda yöresel hanım ve adam giysileri, yaşmak puşu benzer biçimde kafa örtüleri satılmaktadır.
SİPAHİ PAZARI




Bedestenin batısına bitişik kapalı bir çarşıdır. Bu çarşıda halı, kiIim, keçe benzer biçimde yaygılar ile Kürk ve Heybe benzer biçimde el sanatları ürünleri satılmaktadır.

HAMAMLAR



Urfa'da Osmanlı döneminden kalma 8 hamam mevcuttur. Bu tür durumlar; Cıncıklı, Vezir, Şaban Velibey, Eski Arasa, Serçe ve Sultan hamamlarıdır. Eski Arasa hamamı hariç başka hamamlar sabah saat 4.00 - 10.00 saatleri içinde erkeklere, öğleden sonrasında 12.00- 8.00 saatleri içinde hanımefendilere hizmet vermektedirler.

Haşimiyemeydanı - Halil-ür Rahman Gölü yolu üstündeki Eski Arasa hamamı kullanılmadığın
dan boş durumdadır. Yıkılıp yitmek üzeredir. Başka hamamlar içinde en görülmeye kıymet olanı UcuzIuk Pazarı mevkiinde Sultan Hamamıdır. Bu hamamın doğusuna bitişik olarak bununla birlikte Keçeciler Hamamı mevcuttur. Keçeciler Hamamında 'keçe ustaları tarafınca keçe pişirme işi yapılmaktadır.



HANLAR



Urfa'da Osmanlı döneminden kalma çok sayıdaki hanın en güzel örnekleri Gümrük Hanı, Hacı Kamil Hanı, Mençek Hanı, Topçu Hanı, Millet Hanı ve Barutçu Hanlarıdır.
KüRKÇüLüK- KEÇECİLİK



Kuzu derisinden meydana getirilen kürkler ve yelekler Kürkçü Pazarında yapım edilerek satılmaktadır.

Keçe, halı ve kilim benzer biçimde yere serilen bir yaygı türüdür. Keçe ak ve mor (koyu kahve) renkte koyun yünlerinden yapılmaktadır. Türlü renklerde boyanmış yünden desenlerle süslenmektedir. Urfa'nın en eski el sanatlarındandır. Keçeci Pazarında ve Keçeciler Hanında yapılmaktadır. Buralarda meydana getirilen ham keçeler, bir süre sonra Keçeci Hamamı'na götürülerek, göğüsle dövülmek suretiyle pişirilmekte ve son şeklini almaktadır.

BAKIRCILIK


Eskiden mutfak gereçleri bakırdan idi. Bu sanat dalı günümüzde kahve cezvesi, sini, mangal sürahi benzer biçimde gezinsel eşyalara yönelmiştir.


Bakırcılık sanatı Hüseyniye çarşılarında, Kazancı Pazarında ve Eski Arasa Hamamı yakınındaki sobacı pazarında sürdürülmektedir.
KUYUMCULUK



Yüzük, bilezik, gerdanlık ve küpe benzer biçimde altın ve gümüş takıların yapım edildiği kuyumculuk sanatı Urfa' da çok eski bir zamanı geçmişe haizdir.

Bu sanatla ilgili ürünler Yıldız Meydam civarındaki ve Pamukçu Pazarındaki kuyumcu dükkanlarından satın alınabilir.

DOKUMACILIK



Cülha" denilen dokuma tezgahlarında dokunan, "Yamşah" ve "Puşu" denilen kafa örtüleri dokumacılık sanatının Urfa' daki en yaygın ürünleridir. Bu ürünler Gümrük Hanı yakınındaki Bedestende (Kapalı Çarşı) satılmaktadır.
TAŞÇILIK



Urfa çevresindeki dağlardan hususi bir taş çıkar. Şehrin eski tüm yapıları bu taşlarla yapılmıştır. Süslemeye uygun kolay işlenen bir taştır. Bundan dolayı taşçılık gelişmiş ve yaygın bir sanattır.


URFA MüZESİ



Müzenin giriş katındaki ilk salonda Asur, Babil ve Hitit çağlarına ait taş eserler sergilenmektedir. Bu eserler içinde, Harran'da bulunan ve Babil Kralı Nabonid dönemine tarihlenen ve üstünde Nemrut'un ay, güneş ve yıldız tanrılarına dua edişini gösteren stel ilgi çekicidir.

Müzenin ikinci ve üçüncü salonlarında Neolitik Çağ'a ait (M.Ö. 7250-5500) çakmak taşından kesici ve delici aletler, taş idoller, kaplar; Kalkolitik çağa ait (M.Ö.5500-3200) pişmiş topraktan yapılmış boyalı ve boyasız seramikler, mühürler, pithoslar, kolyeler; Eski tunç çağına ait (M.Ö.3200-1800) mühür baskılı küp parçaları, silindir ve damga mühürleri, figürinli, kap parçakaları, pişmiş topraktan yapılmış hayvan figürleri, madeni eşyalar, takılar, idoller benzer biçimde eserler sergilenmektedir.

Müzenin üst katında yer edinen etnoğrafik eserler seksiyonunda; yöreye ait giysiler, gümüş ve bronz takılarından örnekler, Urfa evlerinden getirilmiş süslemeli ahşap kapı ve pencere sanatları, hat eserleri, el yazması Kur-an 'ı Kerim'ler ve cam eşyalar sergilenmektedir. Bununla birlikte Müze bahçesinde Roma ve Bizans devrine ait mozaikler ile türlü dönemle ait taş eserler sergilenmektedir.





  • Şanlıurfa - Merkez - Şanlıurfa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi


  • Suruç - Şanlıurfa


  • Siverek - Şanlıurfa



ÇOK TANRILI DİNLER VE ŞANLIURFA






İlkel dinlerin bütün ülkelerce malum eski merkezi Şanlıurfa, çok tanrılı dinlerin de yeryüzündeki mühim merkezlerinden biridir. Ay, güneş ve gezegenlerin mukaddes sayıldığı eski Mezopotamya'daki Assur ve Babilliler'in politeist (çoktanrılı) inancına dayanan paganizm'in mühim merkez şehirleri Harran ve Soğmatar Şanlıurfa il sınırları içersindedir.

ELYESA' PEYGAMBER VE ŞANLIURFA


Eyyub Peygamber'i ziyaret etmek isteyen Elyesa' Peygamber uzun seneler sonunda O'nun yaşamış olduğu Eyyub Nebi Köyü'ne ulaşır. Fakat kendisi bu konuyu bilmemektedir. Karşısına insan kılığına girmiş Şeytan çıkar ve Eyyub Peygamber'in daha çok ötelerde bulunduğunu söyler. Yaşlanmış ve yorulmuş olan Elyesa' Peygamber bu konuyu öğrenince umutsuz­luğa düşer ve Eyyub Peygamber'i göremeden orada vefat eder ve Eyyub Nebi Köyü'ne gömülür

TEK TANRILI DİNLER (SEMAVİ DİNLER) VE ŞANLIURFA



Musevi, Hıristiyan ve İslâm peygamberlerinin atası olan Hz. İbrahim Şanlıurfa'da doğmuş, Nemrud ve halkının taptığı putlarla mücâdele etmiş olduğu için Şanlıurfa'da ateşe atılmıştır. Lut Peygamber amcası Hz. İbrahim'in ateşe atılışıını görmüş ve bir süre sonra Şanlıurfa'dan ayrılmıştır. İbrahim Peygamber'in torunu ve İsrailoğullarının atası Yakub Peygamber Harran'da bulunmuş, Eyyub Peygamber Şanlıurfa'da hastalık çekmiş ve Şanlıurfa'da vefat etmiştir. Hz. Eyyub'u arayan Elyasa' Peygamber O'nun yaşamış olduğu köye kadar gel­miş, ama göremeden orada vefat etmiştir. Şuayb Peygamber Harran'a 37 km. mesafedeki Şuayb Şehri'nde yaşamış, Musa Peygamber Şuayb Şehri civarlarındaki Soğmatar'da Şuayb Peygamberle bu­luşmuştur. İsa Peygamber Şanlıurfa'yı kutsadığına dair bir mektubunu ve yüzünü silinmiş olduğu mendile çı­kan mûcizevi portresini (Hagion Mandilion) Şanlıurfa Kralı Abgar Ukkama'ya göndermiştir.
Tüm ekranda görülen pencereden dolayı Şanlıurfa "Peygam-berler Şehrive "Kutsanmış Kent" adla­rıyla tanın-maktadır.

ANIT (ABİDE) MİMARİSİ



A. Harb-ı Umumi Şehitleri Anıtı

Kent merkezinde Hükümet Konağı önündeki dört yolun birleştiği kavşaktadır.I.Dünya Savaşı'nın tüm cephelerinde muharebeye katılan Urfalı şehit ve gazilerin hatıralarına 1917 senesinde Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey tarafınca yaptırılmıştır.

Sekizbuçuk metre yüksekliğindeki abide, tama­men kesme taştan olup yuvarlak bir kural üstüne kare gövdeli olarak gittikçe daralan bir şekilde inşa edilmiştir.

Anıtın şimal cephesindeki üst kitabede: "Bu ha­cer samit değildir, iklil-i cihâdı ekberdir. 1335" (Bu taş, sessiz değildir, büyük savaşın tacıdır. 1917), alt kita­bede: "Harb-ı Umumi şühedâya fatiha 1330-1332" (I. Dünya Savaşı şehitlerine fatiha. 1912-1914) yazılı­dır.

Cenup cephe üst kitabede: "Cây-ı cihâda giden erlere nusret ola. 1334" (Cepheye giden erlere yar­dım ola. 1916) yazılı olup, bu cephedeki alt yazıt ise, şimal cephe alt kitabenin aynısıdır.

Abide üstündeki yazıların tümü, ünlü Urfalı Hattat Ahmet Vefik Efendi (Lobut Ahmet) tarafın­dan yazılmıştır.

Önceleri, Vilâyet binası önündeki bulvarın ortasında ağaçlar ve elektrik direkleri arasına sı­kışmış bu abide, 1983 senesinde Urfa Belediye Başkanı Alaattin Turhan tarafınca şimdiki yerine nakle­dilmiştir.

B. Mustafa Kemal Paşa Abide Çeşmesi (Yol Gösteren Çeşmesi)

Birinci Dünya Savaşı'nda Çanakkale cephesinde savaşan ve bu savaştaki kâhramanlıklmarıyla ün salmış olan Urfa taburundan geriye kalan gaziler, cenk sonrası Urfa'ya döndüklerinde komutanları Mustafa Kemal'i büyük bir hayranlıkla çevrelerine anlatmışlardır. O tarihte Mutasarrıf bulunan Nusret Bey, gazilerin Mustafa Kemal paşa'ya olan bu sevgi ve bağlılıklarını bir anıtla sembolleştirmeyi uygun görmüştür. Nusret Bey, 1917 senesinde şehrin şimal kesimini Karakoyun deresi üstündeki Hacı Kâmil Köprüsü'ne bağlayan bir cadde açtırarak buraya "Mustafa Kemal Paşa Caddesi" ismini vermiş, cad­denin ortasını çiçeklerle düzenleyerek Vali Konağı'nın karşısına (şimdiki Cebeci İşhanı) bu abide çeşmeyi yaptırmıştır.

Bu abide, 1972 senesinde Vali Turgut Sayın tarafın­dan yerinden alınarak şimdiki yeri olan Diyarbakır-Mardin-Gaziantep yolu kavşağına nak­ledilmiştir.

Ak kesme taşlardan inşa edilmiş olan ve dört köşesindeki zarif sütunlarla iki kata ayrılmış olan anıtın alt kısmında, bir su haznesi ve dört tarafında çeşme mevcuttur. Anıtın dört cephesi üstünde yer edinen kitabelerde Kafkas Yolu, Hindistan yolu, Ankara Yolu ve Mustafa Kemal Paşa Caddesi yazı­larıyla bu yolları gösteren ok işaretleri bulunmak­tadır.

Bu abide, Mustafa Kemal Paşa, hemen hemen Mustafa kemal atatürk ünvanını almadan O'nun adına Türkiye'de dikilen ilk abide olması bakımından ehemmiyet taşımaktadır. Gene Türkiye'de ilk kez bir caddeye Mustafa Kemal Paşa ismi Urfa'da verilmiştir.

C. Şanlıurfa Kalesi Sütunları

Kale üstündeki korint başlıklı iki sütunun arası 10.40 m. olup yükseklikleri 17.25 ve çevresi 4.60 met­redir. Doğudaki sütunun kente bakan yüzünün 3 metre yukarısında Estrangela türündeki Süryânice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞ[.........]' ın oğlu AFTUHA. Bu sütunu ve üze­rindeki heykeli veliaht Prens MA‘NU'nun kızı, Kral MA‘NU'nun eşi, hanı­mefen­dim ve velinimetim Kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır. Kitabede ismi geçen Edessa kralı IX. MA‘NU'nun 214-240 yıl­ları içinde yargı sür­düğü düşünülürse, bu sü­tunların Urfa'da günü­müze ulaşmış en eski anıtlar olduğu anlaşılır.










GENEL BİLGİLER



Yüzölçümü: 18.584 km²



Nüfus: 1.001.455 (1990)



İl Trafik No: 63


Bu zamanı şehrin, ilk kuruluşu hakkında kati bilgiler yoktur. Meşhur Arap tarihçisi Ebul Faraç''a gore Şanlıurfa, Nuh Tufanı''ndan sonrasında yeryüzünde kurulan ilk yedi yerleşim merkezinin ilki ve en önemlisidir. Hz. Adem (A.S.)''ın çiftçilik yapmış olduğu, Hz. İbrahim Halil, Hz. Eyyüp, Hz. Şuayp, Hz. Elyasa benzer biçimde peygamberlerin yaşamış olduğu bu bölge bugün "Peygamberler Şehri" diye anılmaktadır. Hatta Hıristiyanlar, Hz. İsa''nın mendilinin Şanlıurfa''da bulunmuş olmasından dolayı buraya Dir-Mesih ismini vermişlerdir. Şanlıurfa''nın yüzyıllar boyu ayakta durmuş olması, içsel bir himayenin eseri olsa gerektir.


Urfa ilinin ilçeleri; Akçakale, Birecik, Bozova, Ceylanpınar, Halfeti, Harran, Hilvan, Siverek(bizim ora Msn Happy), Suruç ve Viran şehirdir.




NASIL GİDİLİR




Karayolu: Şanlıurfa yurdumuzun güneydoğu sınırlarında ve Arap ülkelerine geçişte yer alması ve GAP'ın merkezi oluşu sebebiyle karayolu ulaşımda mühim rol oynamaktadır.


Havayolu: Kentte havalimanı mevcuttur.


GEZİLECEK YERLER


Müzeler ve Örenyerleri


Şanlıurfa Müzesi




Şanlıurfa Müzesi'nde; Harran'daki kazı çalışmalarından elde edilmiş eserlerin yanı sıra, yöredeki başka höyüklerde ve eski iskan yerlerindeki emekler sonucu ortaya çıkarılan kültür varlıkları kronolojik sıralama ile teşhir edilmektedir. Giriş katındaki ilk salon Asur, Babil ve Hitit çağlarına ait eserlere ayrılmıştır.



Harran




Şanlı Urfa'nın 44 kilometre güneydoğusundadır. Her yıl binlerce yerli ve yabancı gezgin tarafınca ziyaret edilen zamanı Harran Kenti, kendi adıyla anılan Harran Ovası merkezinde kurulmuştur.


Tevrat'ta Hârân olarak geçen yerin burası olduğu söylenilir. İslam tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh Peygamberin torunlarından Kaynana ya da İbrahim Peygamberin kardeşi Aran'a (Haran) bağlarlar. 13.yüzyıl tarihçilerinden İbn Şeddad, Hz. İbrahim'in Filistin'e gitmeden ilkin bu şehirde oturduğunu yazmaktadır. Bundan dolayı Harran'a Hz. İbrahim'in kenti de denildiğini, Harran'da İbrahim Peygamberin evinin, ismini taşıyan bir mescidin, onun otururken yaslandığı bir taşın varolduğunu anlatmaktadır.


Harran tarihiyle ilgili en doğru bilgiler arkeolojik kazılardan elde edilmiş buluntulara dayanmaktadır. Harran adına ilk kez, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. II. bin başlarına ait çivi yazılı tabletlerde "Har-ra-na" ya da "Ha-ra-na" şeklinde rastlanılmaktadır. Şimal Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran'dan "Ha-ra-na" olarak bahsedilmektedir. M.Ö. II. binin ortalarına ait Hitit Tabletlerinde, Hitit'lerle Mitanni'ler içinde meydana getirilen bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının tanık tutulduğu belirtilmektedir.



Harran, Şimal Mezopotamya'dan gelmiş olarak garp ve kuzeybatıya bağlanan mühim tecim yollarının kesiştiği bir noktada mevcuttur. Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı tecim ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların da mühim uğrak yerlerinden birisi idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan tecim binlerce yıl Harran üstünden yapılmıştır. Bu da burada varlıklı ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına niçin olmuştur.



Harran; Ay, Güneş ve gezegenlerin mukaddes sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Sabiizm) mühim merkezi olması yönüyle ünlü idi. Bu nedenledir ki Harran'da Astronomi bilimsel çok ilerlemiştir.



Urfa'nın Hıristiyanlığın en mühim merkezlerinden birisi haline gelmesine karşılık, Asur, Babil ve Hitit devirlerinden bu zamana kadar Harran'da süre gelen Sabiizm varlığını M.S. 11. yüzyıla kadar sürdürebilmiştir. Yeryüzündeki üç büyük felsefe ekolünden biri "Harran ekolü"dür.



Bugün Cüllab ve Deysan ırmakları kurumuş olduğundan, Harran sudan ve yeşilden yoksun bir ovanın ortasında 5000 senelik zamanı ile ayakta durmaktadır. Tipik evleri, höyüğü, kalesi, kent surları ve türlü mimari kalıntıları, geceleyin gök yüzünde pırıl pırıl yıldızları ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir. Mustafa kemal atatürk Barajı ve Urfa Tünelleri vasıtasıyla Harran Ovasına akıtılacak olan Fırat Nehri, Harran'ı tarihteki yeşil ve verimli günlerine kavuşturacaktır.

Şuayb Şehri




Şanlıurfa'dan 88 km uzaklıktaki Özkent köyü adıyla anılan zamanı harabelerdir. Geniş bir alana yayılan ören yerinin surlarla çevrili olduğu ve Roma devrinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Halk içinde Şuayb Peygamberin bu kentte yaşadığına inanılır. Burada Peygamber Makamı olarak ziyaret edilen bir de mağara mevcuttur.




Sogmatar




Şanlıurfa'ya 73 km uzaklıktaki şehir bugün Yağmurlu köyü adıyla anılmaktadır. M.S.1 ve 2'nci yüzyıllarda Süryaniler tarafınca iskan edilmiştir. Kökü Harran Sin Kültürüne dayanan Sabiizm ve Kafa tanrı Marilaha'nın kültür merkezi olduğu malum Sogmatar ören yerinin Kafa tanrıya ve gezegenlere yakarma edilen ve kurban kesilen açık hava mabedi en mühim kalıntılarından biridir. Mabedin duvarlarında Süryanice yazılar ve gezegenleri tasvir eden insan rölyefleri işlenmiştir. Bununla birlikte Kalenin batısında bulunan tepedeki kayalara da tanrıları tasvir eden rölyefler ve Süryanice yazılar işlenmiştir.




Nevali Çori





Nevali Çori adıyla tanınan antik yerleşme yeri, Şanlıurfa ili Hilvan ilçesine bağlı Kantara köyünün sınırları içinde Fırat nehrinin sağ tarafında ve onun bir kolu olan Katara Deresinin yanında yer almıştır.



Kazane




Şanlıurfa merkeze bağlı Kazane (Uğurcuk) yerleşim alanının zamanı MÖ 5000-3000'e dayanmaktadır. Emek harcamalar esnasında mimari buluntular, evler, sokaklar ve bu döneme ait eserler bulunmuştur. Bu yerleşim faaliyetinde höyüğün tepesinde su deposu inşa edilmiştir. Bununla birlikte Sümerce'yi Akadça'ya çeviren bir alfabe bulunmuştur.



Balıklı Göl




(Aynzeliha Ve Halil-ür Rahman Gölleri ) Urfa kent merkezinin güneybatısında yer edinen ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düşmüş olduğu yer olarak malum bu iki göl, mukaddes balıkları ve çevrelerindeki zamanı eserler ile Urfa'nın en fazla ziyaretçi çeken yerleridir.




İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla savaşım etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafınca şimdiki kalenin bulunmuş olduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafınca ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu komut üstüne, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. Hz. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. Hz. İbrahim'in düşmüş olduğu yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete gore Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düşmüş olduğu yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafınca mukaddes kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.



Camiler ve Kiliseler




İnanç Turizminin mühim merkezlerinden olan Urfa'da Yüce Cami , Hasan Padişah Cami, Halil-ür Rahman Cami, İbrahim Peygamber'in Doğduğu Mağara Ve Mevlid-İ Halil Cami, Eyyüp Peygamber Makamı Ve Kuyusu görülebilecek Camilerdir. İsa Kilisesi, Der Yakup Kilisesi Urfa'nın mühim kiliseleridir.



Yüce Cami (Merkez): Urfa merkezindeki camilerin en eskilerindendir. Eski bir sinagog iken M.S. 435-436'da ölen Piskopos Rabula tarafınca St. Stephon Kilisesi'ne dönüştürülmüştür. Kırmızı renkteki mermer sütunların çok olması sebebi ile "Kızıl Kilise" olarak da adlandırılan yapının yerine, 1170-1175 yıllarında Nurettin Zengi tarafınca inşa edilmiştir.




Anadolu'daki çok ayaklı camiler grubunda olup, payeler üstünde kıble duvarına paralel üç sıra çapraz tonozlarla örtülü, yatık dikdörtgen planlıdır. On dört sivri kemerli avluya açılan ve payeler üstüne duran çapraz tonozlarla örtülü son cemaat yeri, Anadolu'da ilk kez Şanlıurfa Yüce Cami'nde kullanılmıştır. Yapının sekizgen çan kulesi bugün minare olarak kullanılmaktadır.




Hz. İbrahim'in Doğduğu Mağara Ve Mevlid-İ Halil Cami (Merkez): Hz. İbrahim, Mevlid-i Halil Cami avlusunun güneyinde bulunan mağarada doğmuştur. Rivayete gore devrin hükümdarı Nemrut, bir rüya görür. Sabah rüyasında gördüklerini müneccimlerine anlatır. Müneccimlerin "Bu yıl doğacak bir çocuk senin saltanatına son verecektir" demesi üstüne Nemrut, halkına komut salarak o yıl doğacak tüm adam evlatların öldürülmesini ister.




Sarayın putçusu Azer'in hanımı bu mağarada gizlice Hz. İbrahim'i dünyaya getirir. Hz. İbrahim 7 yaşına kadar bu mağarada yaşamıştır. Hz. İbrahim'in doğduğu mağaranın içinde bulunan suyun, şifalı olduğuna ve bir sürü hastalığı iyileştirdiğine inanılır.



Balıklı Göl (Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha Gölü-Merkez): Kent merkezinde olup, içindeki balıklar, etrafındaki asırlık çınar ve söğüt ağaçları ile doğal bir akvaryum görünümündedir. Göller, Ayn-ı Zeliha ve Halil-ür Rahman olmak suretiyle iki tanedir. Hz. İbrahim Peygamber'in, devrin hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla savaşım etmeye ve onları kırıp parçalayarak tek tanrı fikrini savunmaya başlaması üstüne Nemrut tarafınca şimdiki Şanlıurfa Kalesi'nden ateşe atılır. Bu esnada Allah tarafınca "Ey ateş İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri üstüne ateş suya, odunlar da balığa dönüşür. Hz. İbrahim'in düşmüş olduğu yere "Halil-ür Rahman Gölü" denilir. Nemrut'un evlatlığı Zeliha da, Hz. İbrahim Peygamber'e gönlünü kaptırır. Hz. İbrahim Peygamber için babalığı Nemrut'a yalvarır. Hz. İbrahim'in ateşe düştüğünü görünce Zeliha da kendini ateşe atar. Zeliha'nın düşmüş olduğu yere de Ayn-ı Zeliha Gölü denir.




Hz. Eyyüp Peygamber ve Makamı (Merkez): Hz. Eyyüp peygamberin, M.Ö. 2100 senesinde Suriye'de Şam ile Ramla içinde üst diyarı denilen ülkenin Desniye köyünde dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. Cüzzam hastalığına tutulan Eyyüp Peygamber, Rahime adlı karısı ile mağarada çile çekmeye devam ederek Allah'a ibadetten vazgeçmez. Tüm ıstıraplarına karşın Allah'a asi olmaz. Sonunda, Eyyüp Peygamber imtihanı kazanır, Allah tarafınca belirtilen şifalı su ile yıkanarak iyileşir, hanımı ile kendisine mal ve evlat kayra edilerek bir süre sonra uzun müddet yaşar. Şanlıurfa merkezinde bulunan Hz. Eyyüp peygamberin çile çekmiş olduğu mağara, Eyyüp Peygamber Makamı olarak ziyaret edilmektedir.



Eski Ömeriye Cami (Merkez): Şanlıurfa merkezinde bulunan bu caminin, mevcut kitabeleri onarım devrine ait olduğundan inşa zamanı bilinmemektedir. Halk içinde adına dayanılarak caminin Hz. Ömer tarafınca yaptırıldığı söylenmektedir. Son cemaat yerinin şark duvarında yer edinen kitabede caminin 1301 tarihinde Muhammed Ağa tarafınca onarım edildiği yazılıdır. Bu kitabedeki tarih Ömeriye Caminin Urfa'nın en eski camilerinden birisi bulunduğunu göstermektedir.




Halil-ür Rahman Cami (Döşeme Cami-Makam Cami-Merkez)
: Halil-ür Rahman Gölünün güneybatı köşesinde yer edinen cami, medrese, mezarlık ve Hz. İbrahim'in ateşe atıldığında düşmüş olduğu makamdan meydana gelen bir külliye halindedir. Cami, M.S. 504 tarihinde (Bizans periyodu) Urbisyus'un maddi yardımlarıyla monofistler adına yaptırılan Meryem Ana Kilisesi üstüne XIII. yy.da Eyyübiler devrinde inşa edilmiştir. Caminin güneydoğu köşesine bitişik kare gövdeli kesme taş minarenin garp cephesindeki kitabede, Eyyübilerden Melik Eşref Muzafferiddin Musa'nın direktifiyle 1211 senesinde yaptırıldığı yazılıdır.



Rızvaniye Cami (Zulumiye Cami-Merkez): Halil-ür Rahman Gölünün şimal kenarında yer edinen cami, Bizans devrine ait St. Thomas Kilisesi'nin yerine Osmanlıların Rakka Valisi Rızvan Ahmet Paşa tarafınca 1716 senesinde yaptırılmıştır.




Hz. Eyyüp, Hz. Elyasa ve Rahime Hatun Türbeleri (Eyyüp Nebi Köyü-Viranşehir): Hz. Eyyüp Peygamberin mezarının, Viranşehir kazasından 12 km uzaklıkta Eyyüp Nebi Köyü'nde olduğu rivayet edilmektedir. Hz. Eyyüp 7 yıl çile çektikten sonrasında kendisine Allah tarafınca nail olunan şifalı su ile yıkanıp yaralarından kurtulur. Bir süre sonra eşi Rahime Hatunla beraber Eyyüp Nebi Köyünde yaşar. Her ikisinin türbesi de bu köyde mevcuttur.




Eyyüp Peygamberi görmek için 3 ay yol yürüyen ve çok yakınına geldiği halde göremeden ölen Hz. Elyasa'nın kabri de aynı köydedir. Rivayete gore; IV. Murat Bağdat seferinde iken Eyyüp Nebi Köyünde mola verip bir gece konaklar. Rüyasında biri kendisine "Kaldığın yer Eyyüp Peygamberin makamıdır. Sabah kalktığında atının kişneyerek ayağını üç kez vurduğu yere bir cami ile türbe yaptır." der.




Gene bilhassa yöre halkı tarafınca anlatılan başka bir rivayete gore Eyyüp Peygamberin sırtını sürdüğü mukaddes bir kaya hacmi de bu köyde mevcuttur. Hz. Eyyüp Peygamberi ziyarete gelenler ilkin Hz. Elyasa'yı (Hz. Eyyüp, "Beni ziyarete gelenler ilkin Hz. Elyasa'nın türbesini ziyaret etsin" demiştir.) sonrasında Hz. Eyyüp'ün türbesini, bir süre sonra Rahime Hatunu ve son olarak da sırtını sürdüğü mukaddes taşı ziyaret etmektedir.



Şuayb Şehri (Harran): Harran'a 45 km mesafede, bir ören yeri olup mevcut kalıntılar Roma Devrine aittir. Yüzlerce kaya mezarı üstüne kesme taşlardan yapılar inşa edilmiştir. Bu yapıların bir takım duvar ve temel kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir. Şuayb şehri harabeleri içinde bir mağara, Şuayb Peygamberin makamı olarak bilinmektedir.



Yüce Cami (Harran): Harran Höyüğünün kuzeydoğu eteğinde yer edinen Yüce Cami, 744-750 yıllarında Emevi Hükümdarı II. Mervan tarafınca yaptırılmıştır. ünlü medresesi, hamamı, hastanesi ile bir külliye halinde olduğu tahmin edilmektedir. Anadolu'nun en eski ve en büyük camisi olması bakımından ehemmiyet arz eden caminin Selçuklu dönemindeki onarımlarından kalma mimari parçaları, taş süsleme sanatının son aşama güzel örneklerindendir.



Der-Yakup Kilisesi (Nemrut'un Tahtı-Merkez): Urfa Kalesinin batısında Damlacık sırtlarında kurulmuş olan bu yapının Hıristiyanlık dininin doğuşundan sonrasında yaptırılan ilk kiliselerden olduğu bilinmektedir. M.S. 38 senesinde Hıristiyan olan Süryaniler tarafınca kurulmuş olduğu tahmin edilmektedir. Buraya Nemrut'un tahtı da diye düşünenler olduğu benzer biçimde Nemrut'un mezarı diye düşünenler de vardır. Halk içinde Apgarın Dağı da denir. Süryaniler buraya Deyro D'Nalşotho (Ruhların Manastırı) demişlerdir.



Deyr-i Mesih (İsa Kilisesi-Merkez): Bu kilise Tılfındır Mahallesindedir. Hıristiyanlık tarihinin ilk kiliselerinden olup M.S. 38 senesinde Süryaniler tarafınca yapılmıştır. Evliya Çelebi Hz. İsa'nın Urfa'ya geldiğini ve bu kiliseyi ziyaret ettiğini, bundan dolayı buraya Deyr-i Mesih (İsa Kilisesi) denildiğini yazmaktadır.



Harran (Harran): Din ve dilleriyle en eski milletlerden birisi sayılan İbraniler, tek tanrıya inanan bir din anlayışını ilk gerçekleştiren kavimdir. Mukaddes kitaplarda anlatılan Sami asıllı Yahudi kavmi, Tevrat'a gore Yehova İbranilerini yöneten İbrahim Peygambere "Kabileni al ve baba evini (Ur şehri şimdiki Urfa) bırak, göstereceğim ülkeye git. Orada kavmini büyük bir millet yapacağım." denmiştir. Gene Tevrat'ta "Abram Harran'dan gittiği zaman, 75 yaşlarında idi" denilmektedir. Hz. İbrahim'in evinin kentin ortasında bulunan höyüğün şimal eteklerindeki kalıntılar içinde bulunmuş olduğu ilim çevrelerince iddia edilmektedir.



Köprüler ve Su Kemerleri



Karakoyun Deresi




Karakoyun deresinin tarihteki ismi Deysan Irmağıdır. Urfa'nın batısından doğan, kent içersinden geçerek Harran Ovası'nda Cüllap Irmağıyla birleşen bu dere günümüzde kurumuş bir durumdadır. Karakoyun Deresi üstünde garptan adım atmak suretiyle doğuya doğru; Hızmalı Köprü, Millet Köprüsü, Jünstinyen Su Kemeri, Samsat Köprüsü (Eski Köprü), Hacı Kamil Köprüsü, Beg Kapısı Köprüsü (Kısas Köprüsü) ve Demir Köprü mevcuttur.




Karakoyun Su Kemeri





Millet Köprüsü ile Samsat Köprüsü arasındadır. Bizans imparatoru Jünstinyen tarafınca 525 senesinde yaptırıldığı tahmin edilmektedir.



Urfa Kalesi




Kentin güneybatı kesiminde, Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha Göllerinin güneyindeki Damlacık Dağı üzerindedir. Şark, garp ve cenup tarafı kayadan oyma derin müdafa hendeği ile çevrili, şimal tarafı ise sarp kayalıktır.




Çeşmeler



Firuz Bey Çeşmesi




Yüce Caminin doğusuna bitişik olan Eyyübi Medresesinin cenup duvarında yeralan çeşme 1781 tarihinde Firuz Bey tarafınca yaptırılmıştır. Medreseden günümüze yalnız 1191 tarihindeki kitabesi kalmıştır. Aynı yerde bugün görülen tek eyvanlı medrese, Eyyübiler Devri medresesinin üstüne 1781 tarihinde Nakibzade Hacı İbrahim Efendi tarafınca yaptırılmıştır.



Hamamlar




Urfa'da Osmanlı Periyodu'nden kalma 8 hamam mevcuttur. Bu tür durumlar; Cıncıklı(Msn Happy), Vezir, Şaban, Velibey, Eski Arasa, Serçe ve Sultan hamamlarıdır.




Hanlar ve Çarşılar




Urfa'da Osmanlı Periyodu'nden kalma çok sayıdaki hanın en güzel örnekleri Gümrük Hanı, Hacı Kamil Hanı, Mençek Hanı, Topçu Hanı, Bican Ağa Hanı, Millet Hanı ve Barutçu Han'dır.




Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma iş hanları ve çarşılarından oluşan eski tecim merkezi Gümrük Hanı civarında yoğunluk göstermektedir. Kazaz Pazarı (Bedesten), Sipahi Pazarı, Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı, Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı, Bıçakçı Pazarı, Kazancı Pazarı, Neccar Pazarı, İsotçu Pazarı, Demirci Pazarı, Çulcu Pazarı, Çadırcı Pazarı, Saraç Pazarı, Attar Pazarı, Tenekeci Pazarı, Kürkçü Pazarı, Eskici Pazarı, Keçeci Pazarı, Kokacı (Kovacı) Pazarı, Kasap Pazarı, Boyahane Çarşısı, Kavafhane Çarşısı, Hanönü Çarşısı, Hüseyniye Çarşıları Gümrük Hanı civarında yer edinen ve günümüzde de zamanı özelliklerini korumuş olan mühim alış veriş yerleridir.



Ornitoloji




Bütün ülkelerce soyu tükenmekte olan ve Türkiye'de yalnızca Birecik'te yaşayan Kelaynaklar Şanlıurfa yöresindeki hayvan türlerinden en ilgincidir. İbidae soyundan olan Kelaynaklar kafa ve gerdanları tüysüz olduğundan bu adla anılmaktadır. Birecik'ten başka Fas ve Cezayir'de yaşayan Kelaynaklar kış aylarında Etiyopya ve Madagaskar'a göç ederler ve şubat ortasından başlayarak Birecik'e gelirler. Kayalık yamaçlarda yuva kurar, yumurtlama döneminden sonrasında temmuz ayı ortalarında geri dönerler. Birecik'te her yıl Kelaynak Festivali düzenlenmektedir.



Geleneksel Urfa Evleri




Urfa evleri çoğu zaman harem (halk harem der) ve "oda" denilen selâmlık kısmı olmak suretiyle iki bölümden oluşurlar. Kimi zaman bu iki bölüm, aralarından bir duvarla ayrılmış ve sokak tarafınca ayrı birer kapıları olan müstakil iki ev görünümünü verdikleri benzer biçimde, kimi zaman de tek kapıyla girilen selâmlık kısmından sonrasında ikinci bir kapıyla harem kısmına geçilen bir plan gösterirler.




Hacı Hafızlar Evi





Kara Meydan semtindedir. Postahanenin güneyine bitişik olan bu ev, harem ve selâmlık bölümlü olup geleneksel Urfa evlerinin pek çok hususi durumunu üstünde toplamaktadır. 1888 senesinde inşa edilen bu zamanı ev Kültür Bakanlığı'nca restore edilerek Devlet Güzel Sanatlar Galerisi haline getirilmiştir.



Sakıbın Köşkü




1796-1876 yılları içinde yaşayan Ozan Sakıp Efendi tarafınca yaptırılan bu konak Halepli Bahçe içinde mevcuttur. Nedim Efendi Konağı benzer biçimde harem ve selâmlık olarak geniş bir alana yayılır. 1985 senesinde Şanlı Urfa Belediyesi'nce onarım ettirilmiştir.




Minik Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu Konağı





(Vilayet Konukevi) : Şanlı Urfa Merkezinde, Vali Fuat Caddesi'nin (Büyükyol) Balıklıgöl'e yakın kesiminde Selahattin Eyyubi Caminin batısındadır. Bu zamanı konak 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir (1890 yılları). Harem ve selamlık kısımları vardır. Konakta inşaat malzemesi olarak ünlü Urfa Taşı kullanılmıştır.




COĞRAFYA




Karacadağ Şanlıurfa' nın en yüksek noktasını teşkil eder. Cenup yarısında ovalar yer alır. Şanlı Urfa'nın çevresinde çok sayıda mağara; sarnıç; polye; dolin mevcuttur. (Kanlı Mağara; Dedenin Sarnıcı vb.)




Garptan doğuya doğru Suruç; Harran; Viranşehir-Ceylanpınar; Halfeti; Hilvan ve Bozova Ovaları en mühim ovaları, Karacadağ; Tektek; Takırtukur; Susuz; Germuş; Nemrut; Şebeke; Arat dağları en mühim dağları, Fırat Nehri; Culap Suyu; Habur Nehri en mühim nehirleri ve Mustafa kemal atatürk Baraj Gölü; Halil-ür Rahman Gölü; Aynzeliha Gölü de en mühim gölleridir.




Şanlıurfa iklimi karasal iklim özelliği gösterir. Yazları çok sıcak ve kurak; kışları bolca yağışlı ve nispeten ılıman geçmektedir.



TARİHÇE




Şanlıurfa tarihinin Paleolotik çağa kadar uzandığı tespit olunmuştur. Kazılarda Neolitik çağ Kalkolitik çağ ve İlk Tunç çağına ait çok sayıda kıymetli eserler ele geçirilmiştir.




Bölge, Arami, Part, Roma, Bizans, Arap, Selçuklu, Selahattin Eyyubi, Moğol, Memlük ve Osmanlı hakimiyetinde kalmıştır.




NE YENİR




Yiyecek kültürü oldukça varlıklı olan Şanliurfa'da Ayran çorbasi, çagala aşi, pakla aşi, hitti bastirmasi, sarimsak aşi, isot çömlegi, erik tavasi, semsek, özgü (marul) dolmasi, mimbar, acir bastirmasi, masluka, lebeni, borani, duvakli pilav, etli köfte (çig köfte), haş haş kebabi, kemeli kebap, tike kebabi, sini kebabi, frenkli (domatesli) kebap, kemeli cacik, bostana, koruk salatasi, katmer, aşir aşi, paliza, şillik, haside, kuymak, zingil, paliza geleneksel bölgesel yemekler arasinda sayilabilir.


NE ALINIR


Şanlıurfa'da zamanı çarşı ve pazarlarda el dokumacılığı, tarakçılık, ağaç oymacılığı, saraçlık (dericilik), kürkçülük, bakırcılık, kuyumculuk ve taş süslemeciliği ürünleri mevcuttur.






Resimler



Balıklı göl


urfabalikligol2vb8

urfabalikligol1ig7


Halıcılar Çarşısı

091sg1


Urfa Kalesinden Bir Görüntü

anlurfa3xf6


Mustafa kemal atatürk Barajı

anlurfakr1






Sebep: Etken olmayan fotoğraf bağlantıları kaldırıldı.



GENEL BİLGİLER
Yüzölçümü: 18.584 km²
Nüfus: 1.001.455 (1990)
İl Trafik No: 63
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Orta Fırat kısmına yer edinen Şanlıurfa ili, güneyde Suriye toprakları, avrupada Gaziantep, kuzeybatıda Adıyaman, kuzeydoğuda Diyarbakır, doğuda Mardin illeriyle komşudur. Yüzölçümüyle illerimiz içinde, büyüklük bakımından 7.sıradadır. Şanlıurfa ilinin büyük kısmını, hafifçe dalgalı yayla düzlükleri kaplar. Kuzeydoğusunda yükselen Karacadağ, sönmüş bir yanardağ hacmi olup zirvesi 1.957 metre ile İlin en yüksek noktasıdır. Karacadağ dan güneye ve güneybatıya doğru il toprakları alçalır ve Suriye sınırları yakınında yükselti 450 m nin altına düşer. Bu kesimde Harran Ovası benzer biçimde düzlüklere rastlanır. Şanlıurfa İlinin akarsuları, bütünüyle Fırat nehiri havzasında toplanır. 1990 sayımında Şanlıurfa ilinin nüfusu 1.001.445 olarak belirlenmiştir. Buna gore kilometrekareye 54 şahıs düşer.

Şanlıurfa, zamanı geçmişi 9 bin yıl öncesine dayanan, Hz. İbrahim'in doğduğu, Hz. Eyyüb'ün yaşamış olduğu, Hz. İsa tarafınca kutsanan şehir sanki bir müze kent görünümündedir. Harran' ı gezerken 4000 yıl öncesinin solunduğunu hissetmemek, Mustafa kemal atatürk Barajının suladığı Harran Ovası'nda ise yaratılan bolluk ve bereketi gözlemlememek mümkün değildir.

Kentin adının kökeni kati olarak bilinmiyor. Bir söylentiye gore Urfaadı Süryanice Orhani den, bu sözcükse Arapçada suyu bolca anlamına gelen vurhaniden lanmıştır. Orhani nin Orhe, Orha benzer biçimde değişik imlalarına da rastlanmıştır. kimileri Urfa adının, bu kelimelerin bozulmasıyla ortaya çıktığını savunur.

Kentin adıyla ilgili halk içinde yaygın farklılık söylentiler vardır. Bunlardan biride herhangi birine gore, kentiRuha adlı Semud kavminden bir kral kurmuştur. Türkler kenti alınca ilkin Urfaya dönüşmüştür. 1985te çıkarılan bir kanunla, İstiklal savaşı esnasında Fransız işgalcilerine karşı gösterdikleri şanlı direnişten dolayı Urfa adının başına Şanlıgetirilerek Şanlıurfa denmiştir.

Şanlıurfa İlinin Merkez ilçe haricinde; 10 ilçesi, 26 belediyesi, 30 bucağı, 1.080 köyü ve 1.624 köy altı yerleşim yeri mevcuttur. İdari yönden dağınık ve yoğun bir yerleşim özelliğine haizdir

Urfa ilinin ilçeleri; Akçakale, Birecik, Bozova, Ceylanpınar, Halfeti, Harran, Hilvan, Siverek, Suruç ve Viranşehir'dir.

ÖZEL (COĞRAFİ) KONUM


Şanlıurfa, doğusunda Mardin, batısında Gaziantep, kuzeyinde Adıyaman, kuzeybatısında Diyarbakır illeri ile çevrilmiştir. Güneyinde ise 1921,1926,1929 yıllarında meydana getirilen Ankara Antlaşması ve 1930 Halep protokolüyle çizilmiş bulunan Suriye sınırı ile çevrelenmiş bir sınır şehridir.

Şanlıurfa, coğrafi konumu sebebiyle üstünde tarih süresince bir sürü devlet ve beyliğin yargı sürdüğü, değişik kültürlerin geçiş ve kaynaşma alanı olmuştur. İlk ve Orta çağda eski uygarlık merkezlerinden olan Mezopotamya ve Arap ülkeleri ile Avrupa arasındaki bir takım yollar, Şanlıurfa üstünden geçmekteydi. Şanlıurfa, doğuyu batıya bağlayan pek çok zamanı, ticari ve askeri yolların üstünde yer almış olması sebebiyle, geçmişte ve günümüzde mühim bir il olmuştur.

Şanlıurfa, dünyanın ve Türkiye'nin en mühim bölgesel kalkınma projesi olan GAP'ın (Güneydoğu Anadolu Projesi) merkezi durumundadır.

Şanlıurfa, Güneydoğu Toroslar'ın orta kısmının cenup etekleri üzerindedir. İlin kuzeyinde yer edinen dağlar ve yüksek tepeler çoğu zaman güneye doğru gittikçe alçalır. Büyük ovalar Şanlıurfa'nın güneyinde yer almıştır. Sıra tepeler oldukça yaygın olup bunların içinde garptan doğuya doğru sıralanan Suruç, Harran ve Viranşehir ovaları mevcuttur.

Şanlıurfa'nın yüzölçümü 18.584 km2dir. (D.İ.E. 1997 Yıllığı) Bu yüzölçümüyle Türkiye yüzölçümünün ortalama ı 3'ünü oluşturur. Şanlıurfa bu yüzölçümü ile Türkiye' nin 7. büyük şehridir.

Şanlıurfa'nın averaj yükseltisi ise 518 m. dir.

İKLİM

Şanlıurfa kontinental (kara) iklim özelliği gösterir. Yazları çok kurak ve sıcak, kışları bolca yağışlı, nispeten ılıman geçmektedir.

Şanlıurfa matematik konum itibariyle Ekvatora daha yakındır. Deniz etkisinden uzak bir bölümde mevcuttur. Bundan dolayı Kontinental iklim özelliği ağır basmaktadır. Bu özellik ısı ve yağış bakımından kendisini göstermektedir. Atmosfer yeteri derecede nemli olmadığından ve karalar daha acele ısınıp daha acele soğuduğundan Şanlıurfa'da günlük ve senelik ısı farkları şiddetlidir. Bölgemizde kaydedilen en yüksek ısı Şanlıurfa ilinde 46.8 C (Temmuz) olarak ölçülmüştür. Şanlıurfa'da en soğuk -12.4 C (Şubat) ölçülmüştür. Şanlıurfa'da senelik averaj yağış 462 mm olarak hesaplanmıştır. Senelik averaj ısı 18.6 C, buharlaşma 2048 mm, rüzgâr hızı 2.8 m/sn'dir.

Karlı ve don olan günlerin sayısı oldukça azdır. Yılda averaj 10 günü geçmez. Şanlıurfa'da hakim rüzgarlar kuzeybatı ve garp yönlerinden eserler.

HARRAN


Şanlı Urfa'nın 44 kilometre güneydoğusundadır. Her yıl binlerce yerli ve yabancı gezgin tarafınca ziyaret edilen zamanı Harran Kenti, kendi adıyla anılan Harran Ovası merkezinde kurulmuştur.

Tevrat'ta Hârân olarak geçen yerin burası olduğu söylenilir. İslam tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh Peygamberin torunlarından Kaynana ya da İbrahim Peygamberin kardeşi Aran'a (Haran) bağlarlar. 13.yüzyıl tarihçilerinden İbn Şeddad, Hz. İbrahim'in Filistin'e gitmeden ilkin bu şehirde oturduğunu yazmaktadır. Bundan dolayı Harran'a Hz. İbrahim'in kenti de denildiğini, Harran'da İbrahim Peygamberin evinin, ismini taşıyan bir mescidin, onun otururken yaslandığı bir taşın varolduğunu anlatmaktadır.

Harran tarihiyle ilgili en doğru bilgiler arkeolojik kazılardan elde edilmiş buluntulara dayanmaktadır. Harran adına ilk kez, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. II. bin başlarına ait çivi yazılı tabletlerde "Har-ra-na" ya da "Ha-ra-na" şeklinde rastlanılmaktadır. Şimal Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran'dan "Ha-ra-na" olarak bahsedilmektedir. M.Ö. II. binin ortalarına ait Hitit Tabletlerinde, Hitit'lerle Mitanni'ler içinde meydana getirilen bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının tanık tutulduğu belirtilmektedir.

Harran, Şimal Mezopotamya'dan gelmiş olarak garp ve kuzeybatıya bağlanan mühim tecim yollarının kesiştiği bir noktada mevcuttur. Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı tecim ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların da mühim uğrak yerlerinden birisi idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan tecim binlerce yıl Harran üstünden yapılmıştır. Bu da burada varlıklı ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına niçin olmuştur.

Harran; Ay, Güneş ve gezegenlerin mukaddes sayıldığı eski Mezopotamya putperestliğinin (Sabiizm) mühim merkezi olması yönüyle ünlü idi. Bu nedenledir ki Harran'da Astronomi bilimsel çok ilerlemiştir.

Urfa'nın Hıristiyanlığın en mühim merkezlerinden birisi haline gelmesine karşılık, Asur, Babil ve Hitit devirlerinden bu zamana kadar Harran'da süre gelen Sabiizm varlığını M.S. 11. yüzyıla kadar sürdürebilmiştir. Yeryüzündeki üç büyük felsefe ekolünden biri "Harran ekolü"dür.

Bugün Cüllab ve Deysan ırmakları kurumuş olduğundan, Harran sudan ve yeşilden yoksun bir ovanın ortasında 5000 senelik zamanı ile ayakta durmaktadır. Tipik evleri, höyüğü, kalesi, kent surları ve türlü mimari kalıntıları, geceleyin gök yüzünde pırıl pırıl yıldızları ile turistlerin büyük ilgisini çekmektedir. Mustafa kemal atatürk Barajı ve Urfa Tünelleri vasıtasıyla Harran Ovasına akıtılacak olan Fırat Nehri, Harran'ı tarihteki yeşil ve verimli günlerine kavuşturacaktır.

ANTİK KENTLER
Şanlıurfa'dan 88 km uzaklıktaki Özkent köyü adıyla anılan zamanı harabelerdir. Geniş bir alana yayılan ören yerinin surlarla çevrili olduğu ve Roma devrinde inşa edildiği anlaşılmaktadır. Halk içinde Şuayb Peygamberin bu kentte yaşadığına inanılır. Burada Peygamber Makamı olarak ziyaret edilen bir de mağara mevcuttur.


Şanlıurfa'ya 73 km uzaklıktaki şehir bugün Yağmurlu köyü adıyla anılmaktadır. M.S.1 ve 2'nci yüzyıllarda Süryaniler tarafınca iskan edilmiştir. Kökü Harran Sin Kültürüne dayanan Sabiizm ve Kafa tanrı Marilaha'nın kültür merkezi olduğu malum Sogmatar ören yerinin Kafa tanrıya ve gezegenlere yakarma edilen ve kurban kesilen açık hava mabedi en mühim kalıntılarından biridir. Mabedin duvarlarında Süryanice yazılar ve gezegenleri tasvir eden insan rölyefleri işlenmiştir. Bununla birlikte Kalenin batısında bulunan tepedeki kayalara da tanrıları tasvir eden rölyefler ve Süryanice yazılar işlenmiştir. Nevali Çori adıyla tanınan antik yerleşme yeri, Şanlıurfa ili Hilvan ilçesine bağlı Kantara köyünün sınırları içinde Fırat nehrinin sağ tarafında ve onun bir kolu olan Katara Deresinin yanında yer almıştır. Şanlıurfa merkeze bağlı Kazane (Uğurcuk) yerleşim alanının zamanı MÖ 5000-3000'e dayanmaktadır. Emek harcamalar esnasında mimari buluntular, evler, sokaklar ve bu döneme ait eserler bulunmuştur. Bu yerleşim faaliyetinde höyüğün tepesinde su deposu inşa edilmiştir. Bununla birlikte Sümerce'yi Akadça'ya çeviren bir alfabe bulunmuştur.

BALIKLIGÖL


(Aynzeliha Ve Halil-ür Rahman Gölleri ) Urfa kent merkezinin güneybatısında yer edinen ve İbrahim Peygamberin ateşe atıldığında düşmüş olduğu yer olarak malum bu iki göl, mukaddes balıkları ve çevrelerindeki zamanı eserler ile Urfa'nın en fazla ziyaretçi çeken yerleridir.

İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla savaşım etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafınca şimdiki kalenin bulunmuş olduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafınca ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu komut üstüne, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. Hz. İbrahim bir gül bahçesinin içersine sağ olarak düşer. Hz. İbrahim'in düşmüş olduğu yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete gore Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düşmüş olduğu yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafınca mukaddes kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.

CAMİ ve KİLİSELER


İnanç Turizminin mühim merkezlerinden olan Urfa'da Yüce Cami , Hasan Padişah Cami, Halil-ür Rahman Cami, İbrahim Peygamber'in Doğduğu Mağara Ve Mevlid-İ Halil Cami, Eyyüp Peygamber Makamı Ve Kuyusu görülebilecek Camilerdir. İsa Kilisesi, Der Yakup Kilisesi Urfa'nın mühim kiliseleridir.

ÇEŞME,KÖPRü ve SU KEMERLERİ


Yüce Caminin doğusuna bitişik olan Eyyübi Medresesinin cenup duvarında yeralan çeşme 1781 tarihinde Firuz Bey tarafınca yaptırılmıştır. Medreseden günümüze yalnız 1191 tarihindeki kitabesi kalmıştır. Aynı yerde bugün görülen tek eyvanlı medrese, Eyyübiler Devri medresesinin üstüne 1781 tarihinde Nakibzade Hacı İbrahim Efendi tarafınca yaptırılmıştır. Karakoyun deresinin tarihteki ismi Deysan Irmağıdır. Urfa'nın batısından doğan, kent içersinden geçerek Harran Ovası'nda Cüllap Irmağıyla birleşen bu dere günümüzde kurumuş bir durumdadır. Karakoyun Deresi üstünde garptan adım atmak suretiyle doğuya doğru; Hızmalı Köprü, Millet Köprüsü, Jünstinyen Su Kemeri, Samsat Köprüsü (Eski Köprü), Hacı Kamil Köprüsü, Beg Kapısı Köprüsü (Kısas Köprüsü) ve Demir Köprü mevcuttur. Millet Köprüsü ile Samsat Köprüsü arasındadır. Bizans imparatoru Jünstinyen tarafınca 525 senesinde yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Kentin güneybatı kesiminde, Halil-ür Rahman ve Ayn-ı Zeliha Göllerinin güneyindeki Damlacık Dağı üzerindedir. Şark, garp ve cenup tarafı kayadan oyma derin müdafa hendeği ile çevrili, şimal tarafı ise sarp kayalıktır.

GELENEKSEL ŞANLIURFA EVLERİ


Urfa evleri çoğu zaman harem (halk harem der) ve "oda" denilen selâmlık kısmı olmak suretiyle iki bölümden oluşurlar. Kimi zaman bu iki bölüm, aralarından bir duvarla ayrılmış ve sokak tarafınca ayrı birer kapıları olan müstakil iki ev görünümünü verdikleri benzer biçimde, kimi zaman de tek kapıyla girilen selâmlık kısmından sonrasında ikinci bir kapıyla harem kısmına geçilen bir plan gösterirler.

Kara Meydan semtindedir. Postahanenin güneyine bitişik olan bu ev, harem ve selâmlık bölümlü olup geleneksel Urfa evlerinin pek çok hususi durumunu üstünde toplamaktadır. 1888 senesinde inşa edilen bu zamanı ev Kültür Bakanlığı'nca restore edilerek Devlet Güzel Sanatlar Galerisi haline getirilmiştir. 1796-1876 yılları içinde yaşayan Ozan Sakıp Efendi tarafınca yaptırılan bu konak Halepli Bahçe içinde mevcuttur. Nedim Efendi Konağı benzer biçimde harem ve selâmlık olarak geniş bir alana yayılır. 1985 senesinde Şanlı Urfa Belediyesi'nce onarım ettirilmiştir. (Vilayet Konukevi) : Şanlı Urfa Merkezinde, Vali Fuat Caddesi'nin (Büyükyol) Balıklıgöl'e yakın kesiminde Selahattin Eyyubi Caminin batısındadır. Bu zamanı konak 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilmiştir (1890 yılları). Harem ve selamlık kısımları vardır. Konakta inşaat malzemesi olarak ünlü Urfa Taşı kullanılmıştır.

HANLAR - HAMAMLAR


Urfa'da Osmanlı Periyodu'nden kalma 8 hamam mevcuttur. Bu tür durumlar; Cıncıklı, Vezir, Şaban, Velibey, Eski Arasa, Serçe ve Sultan hamamlarıdır. Urfa'da Osmanlı Periyodu'nden kalma çok sayıdaki hanın en güzel örnekleri Gümrük Hanı, Hacı Kamil Hanı, Mençek Hanı, Topçu Hanı, Bican Ağa Hanı, Millet Hanı ve Barutçu Han'dır.

ÇARŞILAR


Şanlıurfa'nın Osmanlı döneminden kalma iş hanları ve çarşılarından oluşan eski tecim merkezi Gümrük Hanı civarında yoğunluk göstermektedir. Kazaz Pazarı (Bedesten), Sipahi Pazarı, Koltukçu Pazarı, Pamukçu Pazarı, Oturakçı Pazarı, Kınacı Pazarı, Bıçakçı Pazarı, Kazancı Pazarı, Neccar Pazarı, İsotçu Pazarı, Demirci Pazarı, Çulcu Pazarı, Çadırcı Pazarı, Saraç Pazarı, Attar Pazarı, Tenekeci Pazarı, Kürkçü Pazarı, Eskici Pazarı, Keçeci Pazarı, Kokacı (Kovacı) Pazarı, Kasap Pazarı, Boyahane Çarşısı, Kavafhane Çarşısı, Hanönü Çarşısı, Hüseyniye Çarşıları Gümrük Hanı civarında yer edinen ve günümüzde de zamanı özelliklerini korumuş olan mühim alış veriş yerleridir.

ORNİTOLOJİ


Bütün ülkelerce soyu tükenmekte olan ve Türkiye'de yalnızca Birecik'te yaşayan Kelaynaklar Şanlıurfa yöresindeki hayvan türlerinden en ilgincidir. İbidae soyundan olan Kelaynaklar kafa ve gerdanları tüysüz olduğundan bu adla anılmaktadır. Birecik'ten başka Fas ve Cezayir'de yaşayan Kelaynaklar kış aylarında Etiyopya ve Madagaskar'a göç ederler ve şubat ortasından başlayarak Birecik'e gelirler. Kayalık yamaçlarda yuva kurar, yumurtlama döneminden sonrasında temmuz ayı ortalarında geri dönerler. Birecik'te her yıl Kelaynak Festivali düzenlenmektedir.

ULAŞIM


Şanlıurfa yurdumuzun güneydoğu sınırlarında ve Arap ülkelerine geçişte yer alması ve GAP'ın merkezi oluşu sebebiyle karayolu ulaşımda mühim rol oynamaktadır.

YEME - İÇME


Yiyecek kültürü oldukça varlıklı olan Şanlıurfa'da Ayran çorbası, çagala aşı, pakla aşı, hitti bastırması, sarımsak aşı, isot çömlegi, erik tavası, semsek, özgü (marul) dolması, mimbar, acır bastırması, masluka, lebeni, borani, duvaklı pilav, etli köfte (çiğ köfte), haş haş kebabı, kemeli kebap, tike kebabı, sini kebabı, Frenkli (domatesli) kebap, kemeli cacık, bostana, koruk salatası, katmer, aşır aşı, paliza, ******, heside, kuymak, zingil, geleneksel bölgesel yemekler içinde sayılabilir.

ALIŞ - VERİŞ


Şanlıurfa'da zamanı çarşı ve pazarlarda el dokumacılığı, tarakçılık, ağaç oymacılığı, saraçlık (dericilik), kürkçülük, bakırcılık, kuyumculuk ve taş süslemeciliği ürünleri mevcuttur.


urfa


Şanlıurfa


Şanlıurfa, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bir bulunan bir kent.


250px Urfaskyline

250px C59EanlC4B1urfa Turkey Provinces locator

Bilgiler

Kent nüfusu 483.750 (2008)
Posta kodu 63x xxx
İl plaka kodu 63
ülke Türkiye
Coğrafi Bölge Güneydoğu Anadolu Bölgesi
İl Şanlıurfa(il)
Belediye başkanı Ahmet Eşref FAKIBABA


MÖ 1. binyıldan bu zamana kadar devamlı olarak meskûn olan şehir, yakın döneme kadar Urfa adıyla anılmış, ama 1984 senesinde TBMM kararıyla "Şanlı" ünvanını edinmiştir. Şanlıurfa ilinin merkezidir. Urfa şehir merkezinin altında şimdiki Balıklıgöl'ün kuzeyinde meydana getirilen bir bulgu sonucu, Urfa şehir merkezi tarihinin MÖ. 9500'e Çanak-Çömleksiz Neolitik Döneme kadar uzandığı görülmüştür.

11.500 senelik zamanı süreç içinde Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mitanni, Arami, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Bizans benzer biçimde uygarlıkların egemenlikleri altında yaşamıştır.

Urfa, 1094 senesinde Selçuklu hakimiyetine girmiştir. 1098'de Haçlı Kontluğu, bir süre sonra Eyyubi, Memluk, Türkmen aşiretleri, Timur devleti, Akkoyunlular, Dulkadir beyliği, Safeviler ve son olarak da 1516'da Osmanlı sınırları içine iştirak etmiştir. Önceleri Diyarbakır Eyalet sınırları içinde yer edinen Urfa, 1876'da Halep vilayetine bağlanmış, 1916'da ise bağımsız bir sancak olmuştur.

1919 senesinde ilkin İngilizler, daha sonrada Fransızlar şehri işgal etmiş, 11 Nisan 1920'de düşman işgalinden kurtarılmıştır. Cumhuriyet sonrasında 1924'de il olmuştur.

Şehrin nüfusu 2008 yılına gore 483.750'dir.1927'de 29.000 olan nüfusu 1990'da 276.528'e, 2000'de 385.588'e, 2007'de 472.238'e çıkmıştır.

Tarih

Asur'lulardan bu zamana kadar ismi malum Urha kenti, Büyük İskender'in haleflerinden Selevkos (Seleucus) zamanında Edessa adıyla tekrardan kurulmuştur. Eski Orta Şark uygarlıklarının kültürel mirasını Yunan-Roma hayatına aktarmada mühim bir rol oynamıştır.

MÖ 130'dan MS 242'ye dek Urfa, Osrhoene Krallığının başkenti olarak Şimal Suriye'ye egemen olmuştur. Osrhoene kralı Abgar rivayete gore İsa'yla mektuplaşmış ve Hıristiyanlığı kabul etmiştir. MS. 3. yüzyılda kentte kurulan Urfa Akademisi, Yeni-Eflatuncu felsefe faaliyetinde Antik dünyanın en mühim eğitim kurumlarından birisi olmuş, bir süre sonra İslamiyet bünyesinde gelişecek olan medrese kurumunun ilk modelini oluşturmuştur. Bölümde bu devirde konuşulan dil, bir Sami dili olan Aramice'dir. Aramice'nin Urfa lehçesi, Urfa Akademisi yardımıyla geniş bir yaygınlığa kavuşarak Süryanice ismini almıştır.

Şehir 400 yıla yakın Roma/Bizans yönetiminde kaldıktan sonrasında 639'da İyad bin Ganem komutasındaki Arap orduları tarafınca fethedilmiştir. Fakat 400 yıl devam eden bu ilk İslam egemenliği döneminde Urfa Hıristiyan karakterini korumuş ve Süryani kültürünün en mühim merkezlerinden birisi olmaya devam etmiştir. Emevi halifeleri bölgedeki iktidar merkezlerini, Urfa yerine komşu Harran'da oluşturmayı tercih etmişlerdir.

1087'de Urfa'nın Türklerce fethinden kısa bir süre sonrasında şehir bu kez Haçlılar'a teslim olmuş ve 1098-1146 içinde Fransız kökenli Edessa Kontları tarafınca yönetilmiştir. Bugün kentte bulunan anıtların bir kısımı bu dönemden gelir. 1146'da Musul Atabeyi İmadeddin Zengi, peşinden Kudüs fatihi Selahaddin Eyyubi Urfa'yı ele geçirmiştir. 1517'de Osmanlı idaresi kurulmuştur.

Birinci Dünya Savaşından sonrasında Urfa 30 Ekim 1919-11 Nisan 1920 tarihleri içinde Fransız işgali'nde kalmıştır. 20. yüzyıl başlangıcında şehir nüfusunun %36'sını oluşturan Süryani ve Ermeniler, bu zamanda kentten ayrılmıştır. Eski kent içinde ayrı bir mahalleye haiz olan Yahudiler de 1950'li yıllarda İsrail'e göçerek Urfa'yı terketmiştir.

Bugün Urfa şehri güneydeki Arapça ve kuzeydeki Kürtçe dil alanları arasındaki sınırın üstünde mevcuttur, buna karşın şehir nüfusunun Küçük bir kesimi gündelik hayatta Arapça ve Kürtçe konuşur. Arapça ve Kürtçe genellikle aile içinde konuşulmakla beraber gündelik hayatta ortak ve resmi dil olan Türkçe konuşulur.

Niçin "Şanlı" Ismi Verildi?

Birinci Dünya Savaşının bitiminden sonrasında bir süre bir İngiliz garnizonu barındıran Urfa, 30-31 Ekim 1919 tarihinde Fransızlar tarafınca işgal edilir. İşgal kuvveti 100 kadar Fransız, ve daha çok sayıda Müslüman sömürge askerinden oluşmuştur.

İşgalden sonrasında şehirde Savunma-yı Hukuk Cemiyeti örgütlenir ve ayaklanma hazırlığına girişir. 29 Aralık'ta Urfa'ya atanan Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ali Saip Bey Siverek'e giderek buradaki aşiretlerin desteğini sağlar. Aşiret kuvvetlerinden oluşan bir birliğin başlangıcında 7 Şubat 1920'de Urfa civarlarındaki Karaköprü köyüne gelir. Fransızlara şehri 24 saat içinde boşaltmaları için gönderilen ültimatom kabul edilmeyince Savunma-yı Hukuk Cemiyeti milisleri ile beraber şehri işgal eder ve Fransızları yerleştikleri binalarda kuşatır. Suruç ve Akçakale'nin aşiretlerinin de katılmasıyla düşman kuvvetlerinin çok üstünde bir kuvvet oluşmasına karşın, savaşanların tertipli birlik disiplininden uzak olmaları sebebiyle kuşatma uzar ve çok yitik verilir.

Kuşatmanın uzaması her iki tarafı da yıpratır ve karamsarlığa düşmelerine neden olur. Urfalılar sık sık resmi kuruluşlardan tertipli askeri birlik gönderilmesini ister, ama tertipli birlik göndermenin Fransa'ya cenk ilanı anlamına geleceğini düşünen [Ankara] hükümet buna yanaşmaz. Erzaklarını tüketen ve geriye kalan katırlarını kesip yemeye başlamış olan Fransızlar bekledikleri yardım da gelmeyince Urfa'dan şerefle ayrılmanın yollarını aramaya başlarlar. Arabuluculuk için şehirdeki Ermenilerden yardım isterlerse de Ermeniler bu mevzuda aracı olmayı reddederler. Bunun üstüne Fransızlar Amerikan yetimevi yöneticisi Miss Holmes'le bağlantı kurarlar. Savunma-yı Hukuk Cemiyeti ile meydana getirilen görüşmelerden sonrasında bazı şartlara bağlı olarak şehri terketmeyi kabul ederler. Buna gore şehirdeki Ermenilerin can güvenliği sağlanacak, Urfa'da ölen Fransızların mezarlarına saygı gösterilecek, ağırlıkların taşınması için yük otomobilleri ve deve verilecek, esirler iade edilecek ve Urfa eşrafından 10 şahıs gidecekleri yere kadar Fransızlara eşlik edecektir.
11 Nisan günü Fransızlar eşraftan on şahıs yerine bir teğmen komutasındaki on jandarma eri eşliğinde Suruç yolundan Carablus'a doğru hareket eder. Fakat Fransızların şehri terketmesi Savunma-yı Hukuk Cemiyeti içinde tartışmalara neden olur. Ali Saip Bey önderliğinde bir kesim, Fransızların şartlarının kabulünü içlerine sindirememiştir. Fransızların geçeceği yol üstünde Şebeke Boğazında pusu kuran milis ve aşiret kuvvetleri geceleyin Fransızlara saldırır. üç saat devam eden çatışma sonunda Fransızlar 296 ölü ve 67 yaralı verir. 140 kadar Fransız da tutsak edilerek Urfa'ya getirilir.



Urfa'nın kaderini belirleyen bu çatışma sebebiyle seneler sonrasında TBMM kararıyla Urfa'ya "Şanlı" unvanı verilmiştir.
  • (1988 tarihindeki Urfa İl Yıllığından kısaltılarak alınmıştır. Köşeli parantezler yazar tarafınca eklenmiştir.)
Zamanı ve gezinsel Bölgeler


Balıklıgöl


Kale yamacının dibindeki düzlükte kaynayan bolca ve verimli su, tarih süresince mukaddes sayılmıştır. Çevresindeki dini yapılar kompleksiyle, bugün de, huşu duygusu uyandırır.

Parkın odak noktası 30 x 150 metre ebadındaki Hazreti İbrahim Havuzu, ya da Balıklıgöl'dür. Bunun yakınında asırlık ağaçlarla gölgeli Ayn Zeliha Havuzu yer alır. Her iki havuzda yaşayan onbinlerce sazan balığı mahalli halk tarafınca mukaddes sayılır. Ziyaretçiler balıkları besler. Dokunanın, yiyenin, yemeye girişim edenin çarpılacağına inanılır.

Rivayete gore Urfa hükümdarı Nemrut, İbrahim'i bu yerde ateşe atmış, Fakat Allah'ın mucizesiyle ateş suya, yanan odunlar da balığa dönüşmüştür. Nemrut'un kızı Zeliha da kendi ismini taşıyan havuzda aynı durumla karşılaşmıştır.

Göl kenarını süsleyen Rızvaniye Camii ve eklentileri 1736 tarihindeki olup Osmanlı valisi Rıdvan Paşa'nın eseridir. Gölün güneydoğu ucundaki Halil İbrahim Camii'ni 1211'de Eyyubilerden Melik Eşref Muzafferüddin yaptırmıştır. Bitişiğindeki dergâh ziyaret edilir. Aynı yerde önceleri Süryani mezhebine ait Meryem kilisesinin bulunmuş olduğu ve Urfa'nın en mukaddes hazinesi olan mandylion, şu demek oluyor ki İsa'nın yüzünü silinmiş olduğu mendil üstünde olağanüstü bir biçimde oluşan tasvirinin, yüzyıllarca burada saklandığı bilinmektedir. Kare kesitli minare 12. yüzyılda Haçlılar tarafınca çan kulesi olarak inşa edilmiştir.

Urfa Kalesi

200px C59EanlC4B1urfa Ulu Camii

Kente dik bir tepeden hakim olan kalenin en belirgin unsuru, Korint başlıklı iki dev sütundur. Halk inancına gore Nemrut'un kurduğu mancınığın ayakları olan sütunlar, üzerlerindeki Süryanice yazıta gore, Urfa kralı "Büyük" Abgar'ın (172-212) karısı olan Şalmat ya da Selime onuruna dikilmiştir.
Kale İskender'in generali Selevkos tarafınca MÖ 3. yüzyılda inşa edilmiştir.

Eski Kent

Şehir merkezi Ortadoğu tarzında son aşama diri bir Çarşı çevresinde gelişmiştir. Geleneksel mimari doku kısmen yozlaşmış olmakla beraber, sokak aralarında pek çok yerde çarpıcı güzelliğe haiz eski yapılara rastlanır. En güzel eski evlerden birisi Şurkav (Şanlı Urfa Kültür ve Araştırma Vakfı) tarafınca restore edilen Şurkav Kültür Evi'dir.

Ulucami

1175 tarihinde Musul hükümdarı Nureddin Zengi tarafınca kiliseden çevirilmiştir. Önceleri çan kulesi olan minaresi sekizgendir.

Selahaddin Eyyubi Camii (Aziz Johannes Prodromos Addai Kilisesi)

300px Selahaddin eyyubi camii urfa

Selahaddin Eyyubi Camii içinden bir görüntü


Eski bir Ermeni Kilisesinden camiye çevrilmeden ilkin uzun seneler elektrik santralı olarak kullanılmış olup, mimari özelliği ile görülmeye kıymet bir camidir.

Süryani Katedrali
Yıldız Sarayı Konukevi

Harran

M.Ö. 2000 senesinde Ur şehrinin bir ticari kolu olarak kurulduğuna inanılan Harran'ın Sümerce ya da Akatça kervan ya da geçit yeri anlamına gelen "Harran-U†kelimesinden türediği düşünülmektedir. Moğol İstilasında Yıkılan Harran üniversitesinin Harabesi ile zamanı Harran evleri görülebilir



Sebep: Etken olmayan fotoğraf bağlantıları kaldırıldı.



eski urfa

Urfa



Nuri Sesigüzel
81625859hy4
1943 senesinde Şanlıurfa'nın Halfeti Karamezra Köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta tahsilini tamamladıktan sonrasında 13 - 14 yaşlarında çok sevilmiş olduğu Halk müziğine gönül verdi. 14 yaşlarında saz çalmaya başladı.
1960 senesinde İstanbul'a geldi. 1961 senesinde İstanbul Radyosunda açmış olduğu sınavları kazanmıştır ve Radyo sanatçısı olarak Sanat hayatına başladı. Ankara Radyosunun açmış olduğu sınavları kazandıktan sonrasında Rahmet Muzaffer SARISÖZEN hocanın korosunda emek vermeye başladı. Aynı yıllarda etkenlik gösteren plak şirketleri sesini dinleyip beğendi. Çeşitli şirketlere 300'ü aşkın plak doldurdu. Bir büyük bölümü rekorlar kırarak kendisine altın plak ödülleri kazandırdı. Ayrıca 1963'den 1995'e kadar 57 tane türkü besteledi ve tüm eserlerini kendi sazıyla çaldı



MüSLüM GüRSES'İN HAYATI


56935271tj5

1953'ün 7 Mayıs günü Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesi'nin Fıstıközü köyünde Dünyaya Merhaba Der Müslüm Akbaş. Evet Evet Yanlış Duymadınız Müslüm Gürses Müslüm Akbaş olarak dünyaya gelir ve bir süre sonra Gürses Soy adını alır. Babası Mehmet Akbaş Anası Emine Akbaş Kardeşleri Ahmet ve Zeyno ile Zor koşullarda yaşam mücadelesi vermektedir o zamanlar. vakit zorluklarla karşılaşmaktan yılmamıştır. Bugün, Ve gün gelir gurbet yolları onlarada görünür. Adana yollarına düşerler.

Bir ümit rahat yaşama uğruna Adanaya yerleşirler.

Ve burada Anası Emine Akbaş Hasta düşer. Gerçektende disiplinli bir rahatsızlıktır bu. Günler Birbiri ardına geçerken Müslüm Gürses ilkin anası Emine Hanımı ve bir süre sonra Kardeşi Ahmet'i Kara toprağa koyar. Bundan böyle yaşam Müslüm Gürses için Dahada zor olsa gerek. Aslolan Mesleği Terzilik olan Müslüm Gürses aslına bakarsanız içine kapanık bir kişiyken yaşamış olduğu bu acılarla dahada içine kapanık bir yaşama bürünmüştür.

Şans Kuşu Bir Günde Şaşırır Bizlere Konar


Yaşamının her döneminde olduğu benzer biçimde gene tek dostu tek sırdaşı müzik olmuştur. 1968 senesinde Yaşamış olduğu Adana'da çay bahçesinde ses yarışması düzenlenir. Bu yarışmaya katılmayı çok isteyen Müslüm Gürses Baba engeli ile karışlaşır. ama bu yarışmaya katılmak gereklidir. Bit pazarına koşar Müslüm Gürses kendine bir giyim alır. Ve yarışma gününü beklemeye başlar. Ve yarışmanın yapılacağı bir gece evveli Baba Mehmet Akbaş oğlu Müslüm'ün yarışmaya gitmemesi için uyurken saçlarını kesmesi dahi engel olamamıştır Müslüm Gürses'e. Yarışmaya iştirak etmiştir. Ve o Ses yarışmasından birinci olmuştur. Gürses olan Soy isminide o zamanlar almıştır.



AHMET KANNECİ(üNLü GİTARİST)



Ahmet Kanneci kimdir? 1957'de Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesinde dünyaya geldi. Müzik alanındaki kuram eğitimine Türkiye'nin önde gelen bestecilerinden Turgay Erdener ile başladı. İstemihan Taviloğlu ve Ali Sevgi'denn armoni ve kontrpuan dersleri aldı. 1977 senesinde Julian Byzantine ile tanıştıktan sonrasında çalışmalarını tamamen klasik gitara yoğunlaştırdı. ODTü Mimarlık Fakültesi'ni bitirdikten sonrasında İspanya Hükümeti'nin verdiği bursa hak kazanarak gittiği Alicante Oscar Espla Yüksek Konservatuarında Jose Tomas'ın sınıfından ve bununla birlikte Fransa'nın Perpignan kenti Devlet Konservatuarı'ndan "Birincilik Ödülü" ile mezun oldu. Konserini dinleyerek tutkunu olduğu ve 25 senedir dersler almış olduğu Alirio DIAZ benzer biçimde ünlü bir virtüöz ile beraber çalma şansına haiz oldu ve pozitif yönde kritiklerini aldı. Avrupa'daki çalışmalarını tamamlayıp Türkiye'ye döndükten sonrasında dört ayrı konservatuar ve üniversitede gitar bölümlerini kurdu. 1993 senesinde "Fulbright Araştırma Bursu" kazanarak araştırmalarını sürdürmek amacıyla A.B.D.'ne gitti. Kanneci'ye Fulbright Komisyonu tarafınca "Sanatta Yaşam Boyu Başarı" ve ODTü Senatosu tarafınca da "Takdir" ödülleri verilmiştir. Aralarında Museo de Andres Segovia (İspanya), Carnegie Hall, Merkin Hall (ABD), Purcell Room (İngiltere) ve Teatro Colon (Arjantin) benzer biçimde salonları da bulunan üç kıtada bir sürü konser verdi. Beraber konser verdiği sanatçılar içinde Ayhan Erman (Keman), Jorge Cardosa (Gitar), Viktor Pikaizen (Keman), Selva Erdener (Soprano), Şefika Kutluer (Flüt), Ekrem Öztan (Klarnet) benzer biçimde mühim adlar vardır. Kanneci halen Hacettepe üniversitesi Ankara Devlet Konservatuarı ve Sevda-Cenap And Müzik Vakfı'nda gitar öğretmenliği yapıyor.



Hilvan Zamanı



Osmanlı döneminde 1820 senesinde yöredeki göçebe aşiretlerin yerleşmesiyle “Karacurun†adıyla kurulan köy, sonraki yıllarda başka aşiretlerin de gelmesiyle gelişmiş ve 1926 senesinde 877 Sayılı Kanunla Şanlıurfa'ya bağlanarak “HİLVAN†ismini almış ve İlçe merkezi olmuştur.


İlçede belediyesi olan tek yerleşim yeri Merkez İlçedir, 1927 senesinde kurulmuştur.


İlçe merkezinin içme suyu şebekesi ve bayındır planı 1958 senesinde yapılmıştır. Arapça asıllı bir kelime olan Hilvan'ın lügat anlamı ‘Bağış' olup, Meyveleriyle ünlü şehir anlamına da gelmektedir.

İlçemiz Şanlıurfa'nın kuzeyinde, Şanlıurfa-Diyarbakır karayolu üstünde olup, Şanlıurfa'ya 56 Km, Diyarbakır'a 130 Km uzaklıktadır.

Doğusu Siverek İlçesi 38 Km, kuzeybatısında Mustafa kemal atatürk Barajı Gölü 10 Km ve batısı Bozova İlçesi 50 Km ile çevrilidir.


İlçemizin rakımı 600 metre olup, en yüksek noktası 800 metre olan Korçik Tepesidir. İlçenin yüzölçümü 1278 Km2'dir.Fırat Nehri kıyısına yakın bölgelerde arazi kısmen engebeli ve kayalıktır. Başka kısımları ise düz ova görünümündedir.

Bir takım köylerimizde eskiden yapılmış höyüklere rastlanılmaktadır. Bu höyüklerin arasının ova şeklinde olması sebebiyle çevre emniyetinin sağlanması amacıyla gözetleme yeri olarak yapıldığı sanılmaktadır. Fakat bu mevzuda her hangi bir arkeolojik çabalama yapılmadığından yapılış şekilleri hakkında elde bilimsel bir bilgi yoktur.


HİLVAN'da İz bırakanlar





HİLVAN'DA GÖREV YAPAN KAYMAKAMLAR

Ismi ve Soyadı Vazife Süreleri

1-Sami AKIZ 27.7.1935 25.7.1940


2-Akıllı AKALIN 14.2.1941 18.3.1943


3-H.Ferit TOPAÇLI 28.5.1943 9.11.1943


4-Necdet BASAT 16.8.1944 1.5.1946


5-Bagıp TARTAN 12.5.1946 16.1.1948


6-S.Sıtkı ARKAN 14.6.1948 5.7.1950


7-Muzaffer TANRIÖVEN 27.7.1950 6.11.1950


8-Hasan BASA 20.12.1950 12.8.1951


9-Kemal ALPSOY 12.11.1951 11.1.1952


10-Mahmut KESKİN 22.7.1952 9.8.1954


11-h.Hüsnü TüZüN 21.10.1954 4.3.1955


12-Tahsin BİLGEN 31.10.1956 3.11.1958


13-Yılmaz ERENEL 31.7.1960 15.4.1961


14-Bedrettin SÖNMEZ 17.6.1961 17.7.1963


15-Yüksel ÖZDEN 30.7.1963 4.1.1966


16-Cemalettin KÖSEOĞLU 30.3.1967 4.1.1968


17-Erdoğan İZGİ 25.1 1968 11.5.1970


18-Ramazan URGACIOĞLU 21.5.1970 5.8.1971


19-Yüksel ÇAVUŞOĞLU 17.8.1971 4.6.1973


20-M. Edip EREN 10.7.1973 17.10.1975


21-Kutluay ÖKTEM 22.12.1975 3.4.1978


22-Mustafa GüNDEŞLİOĞLU 3.4.1978 15.6.1978


23-T.Tamer AKALIN 15.6.1978 3.8.1979


24-İdris KURKAYA 28.9.1979 2.5.1980


25-Taykan ATAMAN 14.5.1980 3.8.1982


26-Güvenilir GüNER 17.8.1982 8.8.1984


27-Cengiz GÖKÇE 25.9.1984 6.10.1986


28-Nafiz KAYALI 17.10.1986 18.8.1988


29-Safa ÖZMEN 31.8.1988 6.8.1990


30-A.Nezih DOĞAN 24.9.1990 7.9.1992


31-Erhan ÖZDEMİR 14.9.1992 19.9.1994


32-H.İbrahim AKPINAR 23.9.1994 27.9.1996


33-Ali YERLİKAYA 27.9.1998 22.8.1998


34-M. Sadık TUNÇ 16.9.1998 14.10.2000


35-Sıdkı Zehin 31.10.2000 26.9.2003


36-Niyazi ERTEN 26.9.2003


BELEDİYE BAŞKANLARI

1-Mahmut PAYDAŞ


2-Mustafa KILIÇ


3-Güvenilir ÇAKMAK


4-Dürrü AVCI


5-Süleyman ÇAKMAK


6-Mahmut PAYDAŞ


7-Veysi BAYIK


8-Ataman ATAKAN Kaymakam


9-Güvenilir GüLER Kaymakam


10-Mustafa BAYIK


11-Sabri ÖZKAYA


PARLAMENTLER


1-Vasfi GERGER -Millet Vekili-Senatör,


2-Mustafa KILIÇ -Millet Vekili- Devlet Bakan'ı


3-Celal PAYDAŞ -Millet Vekili


4-Muzaffer ÇAKMAKLI -Millet Vekili


5-M.Faruk BAYRAK- Millet Vekili


ÖĞRETİM GÖREVLİLERİ - DOKTORA TEZİ


1-Ekrem MüFTüOĞLU Profesör , Dekan , Dicle üniversitesi


2-Mehmet ABAK Profesör , Hacettepe üniversitesi.


3-Mustafa ÖKTEM YÖK-Öğretim Görevlisi


4-Askeri KüÇüKKAYA Harran üniversitesi Öğretim Görevlisi


5-Mehmet KüÇüKKAYA İstanbul ün.Doktora Tezi.


6-Mehmet PAYDAŞ Ziraat Ekonomisi Hekim Tezi


7-Necati Yenmez Doktora Tezi


8.Cevher NARİN Maraş Sütçü İmam ün. Öğretim Görevlisi. Doktora Tezi


9-Nihat Hacı GERGER Öğretim Görevlisi Destek Doçent.


10.Serhat BENEK Harran üniversitesi Araştırmacı.


11.İsmail BENEK….. Harran üniversitesi







  • Şanlıurfa - Merkez - Şanlıurfa Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi


  • Suruç - Şanlıurfa


  • Siverek - Şanlıurfa


Kaynak:msxlabs.org

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Şanlıurfa
Şanlıurfa
http://www.muhteva.com/wp-content/uploads/2017/04/msn_happy-43.gif
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/sanlurfa.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/sanlurfa.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content