Rize OSMANLILAR DÖNEMİ Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 senesinde Trabzo...
Rize
OSMANLILAR DÖNEMİ
Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 senesinde Trabzon''u feth eden Fatih Sultan Mehmet 1470 senesinde Ali Paşa ismindeki Komutan tarafınca Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. Bu şekilde Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve Tokat''tan; 1466 senesinde yıkılan Karamanoğlu Beyliği tekrar canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 senesinde Şil Şah İsmail''in yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve diğeri bölgelerden kaçanlardan; 1515 senesinde Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.
Yavuz Selim devrinde Trabzon''un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu Çepniler''in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon''un doğusundaki bölgelere ve özellikle Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Hakikaten Çepniler karada ve denizde yiğitçe savaşım vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Özellikle Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir biçimde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde bir tek Türkçe konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı şeklinde, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "yürekli ve çetin", adam manasına geliyor.
Yavuz Sultan Selim''in sancak beyliği esnasında Anası Gülbahar Hatun Sultan Rize''ye gelmiş olarak kendi ismi ile anılan camii yaptırmıştır.
19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize''de Tuzcuoğullarının isyanı değişik tarihlerde birden fazla kez tekrarlanmıştır. 1834 senesinde bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir.
Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine gore Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından birisi durumundadır. 1877 senesinde merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının peşinden Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan harbinde 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum''dan Yusufeli ilçesi, Rize''de Pazar kazasından sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile şimdiki Artvin ili Çoruh ismi ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile beraber 12 ilçesi mevcuttur.
Mustafa kemal atatürk''ün Rize''yi ziyareti "Mustafa kemal atatürk''ün Güz Seyahatleri" adlı kitapta şu şekilde anlatılmaktadır:
Mustafa kemal atatürk 17 Eylül 1924''te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize''ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı. Tabanca sesleri ve coşkun alkışlarla büyük konuk selamlandı.
Türlü heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır.
Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bu durumu takiben belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu luk devam ettirilmiştir.
Reisicumhur, bununla birlikte bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu kurul sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.
Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli olacağını uyarma ederek bu heyete özet olarak alt taraftaki sözleri söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, oysa millet onu istiyor, bırakınız bundan sonra bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır.
17 Eylül 1924 tarihinde Mustafa kemal atatürk''ün Rize''ye teşrif ettiklerinde konuk kalmış olduğu ev bu gün Mustafa kemal atatürk Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır.
OSMANLILAR DÖNEMİ
Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 senesinde Trabzon''u feth eden Fatih Sultan Mehmet 1470 senesinde Ali Paşa ismindeki Komutan tarafınca Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. Bu şekilde Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve Tokat''tan; 1466 senesinde yıkılan Karamanoğlu Beyliği tekrar canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 senesinde Şil Şah İsmail''in yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve diğeri bölgelerden kaçanlardan; 1515 senesinde Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.
Yavuz Selim devrinde Trabzon''un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu Çepniler''in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon''un doğusundaki bölgelere ve özellikle Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Hakikaten Çepniler karada ve denizde yiğitçe savaşım vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Özellikle Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir biçimde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde bir tek Türkçe konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı şeklinde, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "yürekli ve çetin", adam manasına geliyor.
Yavuz Sultan Selim''in sancak beyliği esnasında Anası Gülbahar Hatun Sultan Rize''ye gelmiş olarak kendi ismi ile anılan camii yaptırmıştır.
19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize''de Tuzcuoğullarının isyanı değişik tarihlerde birden fazla kez tekrarlanmıştır. 1834 senesinde bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir.
Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine gore Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından birisi durumundadır. 1877 senesinde merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının peşinden Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan harbinde 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
CUMHURİYET DÖNEMİ
Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum''dan Yusufeli ilçesi, Rize''de Pazar kazasından sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile şimdiki Artvin ili Çoruh ismi ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile beraber 12 ilçesi mevcuttur.
Mustafa kemal atatürk''ün Rize''yi ziyareti "Mustafa kemal atatürk''ün Güz Seyahatleri" adlı kitapta şu şekilde anlatılmaktadır:
Mustafa kemal atatürk 17 Eylül 1924''te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize''ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı. Tabanca sesleri ve coşkun alkışlarla büyük konuk selamlandı.
Türlü heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır.
Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bu durumu takiben belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu luk devam ettirilmiştir.
Reisicumhur, bununla birlikte bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu kurul sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.
Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli olacağını uyarma ederek bu heyete özet olarak alt taraftaki sözleri söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, oysa millet onu istiyor, bırakınız bundan sonra bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır.
17 Eylül 1924 tarihinde Mustafa kemal atatürk''ün Rize''ye teşrif ettiklerinde konuk kalmış olduğu ev bu gün Mustafa kemal atatürk Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır.
Rize - Mustafa kemal atatürk Müzesi / Rize Mustafa kemal atatürk Müzesi'nden Kesitler
İkizdere - Rize
Pazar - Rize
İlin adının membaı
Rize'nin zamanı öncesi hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Yöreye hakim olan orman dokusu sebebiyle, Rize'nin tarih çağları ile ilgili bilgilere ışık tutacak arkeolojik bulgular da bu güne kadar ortaya çıkarılamamıştır. Rize'nin zamanı ama komşu illerin ve bölgelerin tarihleri ile bağlantılı olarak ele alınabilmiştir. Rize ilinin ismi ile ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür; Osmanlıca'da ise "RİZE" küçük kırıntı, döküntü anlamındadır. Bununla birlikte Erzincan'ın Sakalar dönemindeki "Eriza" olan adının başındaki "e" sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize için de kullanıldığı ifade edilmektedir.
İlk zamanı izler
Rize ili ve çevresinin malum ilk hakim ahalisi, bitişken dilli ve Asya kökenli kavimlerdir. Bu tür şeyler Rize ve çevresinde ziraat ve hayvancılıkla geçinen yerleşik topluluklarıdır. Bu topluluklardan "KULKU-KULKHA"ların adına, Erzurum yöresini kendi ülkesinin topraklarına katan URARTU kralı II. SARDUR (M.Ö. 765-735) 'un Çıldır gölünün güneyinde Taşköprü köyünün üstündeki kayalıklara kazdırdığı çivi yazılı kitabede rastlanmıştır.
M.Ö. 2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Kimmerler'in ülkesi, M.Ö. 720 yıllarında Sakalar tarafınca işgal edildi. Kimmerler'in Azak denizi ile Kafkaslar içinde yaşayan kolu, Sakalar'ın baskısı ile M.Ö. 714 yıllarında yurtlarını erteleyerek Aras ve Çoruh nehri boylarınca yayıldılar. Kimmerler'in bu ilk göçleri, en eski destani Gürcistan zamanı olan "Kartlis-Çkhovrebe"da kartli (Gürcistan) ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi diye anılmaktadır.
Daha sonraları Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan Kimmerler'den, Trabzon-Bayburt arasındaki Kemer dağı, Rize Çayeli İlçesi çıkışındaki Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer edinen ümrü şeklinde coğrafya isimleri günümüze kadar gelmiştir.
Aşağı Tuna ve Karpatlara kadar Şark Avrupa'ya hakim olan Sakalar M.Ö. 680 senesinde kendilerine itaat etmeyen son Kimmerler'i de yenerek Azerbaycan ve Gürcistan'a yayıldılar. Saka Kralı MADOVA'nın M.Ö. 626'da Medler'ce hile ile öldürülmesi üstüne Heredot'un anmış olduğu "Asya'da 28 yıl devam eden Sakaların hakimiyetleri" bitmiş oldu.
Saka göçleri esnasında, Aşağı Çoruh ve Rize-Batum arasına "Kalaç" adlı bir Türk boyu yerleşmiştir. Bu boyun yerleştiği mıntıkaya, M.S. 150 yıllarında yazılan PTOLEMEUS'un coğrafyasında Kalarzen, Gürcü larda ise Klarc-et (=Klarç yurdu) denmektedir. Batom-Rize içinde güneyden Karadeniz'e esen sıcak rüzgarlar hala "Kalaş yeli" olarak anılmaktadır. Bununla birlikte Rize yöresindeki Türkmen/Oğuz topluluğu içinde yer edinen Askur Boyunun Rize'nin doğusundaki Askoroz çayı diye malum çaya ismini vermiş olması gerektir. Gene Sakaların Horosan kolunun gelen Arşaklar ve Balkarlar Bayburt çevresi Çoruh vadisi süresince yerleşmişlerdir. Bu nedenle Bayburt ve İspir'in kuzeyindeki sıra dağlara günümüze kadar ve hece kaymasıyla "Balkal" ve buradan güneye doğru esen yağmur getiren rüzgara da "Balkal yeli" denile gelmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları Baykal dağlarındadır.
Koloni periyodu
M.Ö. 670 senesinde Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve Karadeniz kıyılarında Plinius'un geçmişine gore 10 kadar empeion (Pazar yeri) ismi verilen ticari nitelikle liman şehirleri kurmuşlardır. Ayrıca Rize'nin de Kolonize edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Zamanı akış içinde M.Ö. 7 YY sonlarında Kimmer akınlarının Anadolu'yu kargaşaya sürüklemesinden faydalanan Medler'in yöreyi salgın girişimleri, M.Ö. 550'de Med krallığını yıkan Pers kralı II. Kiros'un aynı şekilde ki salgın hareketleri yöredeki savaşçı kavimlerin karşı koymaları sebebi ile Rize çevresinde başarı göstermiş olamamışlardır.
Büyük İskender'in Pers kralı III. Darius'u kati bir yenilgiye uğratması ile eline geçirdiği Anadolu Hakimiyeti M.Ö. 323 senesine kadar sürmüştür. Büyük İskender'in ölümü ile İmparatorluğun devamı durumunda olan Pontos, Koppodkida, Bithynia şeklinde krallıklar kurulmuştur. Fakat Trabzon, Rize şeklinde bazı özgür şehirler, bu krallıklara bağlı olmadan varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Pontos ve Selçuklular periyodu
İskenderin ölümünden sonrasında Komutanları ve Satraplar içinde çıkar egemenlik savaşlarında bağımsızlığını duyuru eden Mitridates Kitistes Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru genişleyen Pontos krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö. 180'de Rize'yi İşgal ederek krallığı topraklarına kattı.
M.Ö. 5. Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot sakaların "Alazon" (+Alazlar) boyundan söz eder. M.S. 23-79 yılları içinde yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir kavim yaşadığını bildirir. 131 senesinde Karadeniz kıyılarını vapur ile dolaşan Romalı ARRİANOS, Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan bahseder.
Rize, M.S. 10-395 yılları içinde Roma, 395 yılından itibaren de Bizans hakimiyeti altında yer almıştır.
Sakaların Kars, Iğdır kesimine yakın Gökçegöl ile Alagez dağı içinde yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 senesinde İranlıların baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam'ın öncülüğünde Çoruh ırmağını aşıp Rize'nin Dampur adlı tenha yerini şenlendirerek ve bu yöreye HAMAM-A ŞEN (Hamamın şenliği) ismini vererek yerleşip yurt tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin denmektedir. 646 senesinde yöre Araplar tarafınca vergiye bağlanmış olup 737 senesinde da kısa bir süre Araplar'ın eline geçmiştir.
XI. Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır. 1071 Malazgirt zaferi ile beraber Bizans'tan feth edilen bölgelerde Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları da Çoruh nehri boyları ile beraber Rize bölgesini hudutları içine aldılar. Alpaslanoğlu Sultan Melikşahın emirlerinden Ebu Yakup ile Komut İsa Böri adındaki Komutanlar 24 Haziran 1080 Posof-Kol zaferi ile Apkaz-Gürcistan krallığını yenerek Giresun'un batısına kadar olan Şark Karadeniz bölgesinde Bizans'ın Hakimiyetine son verdiler. Böylelikle Büyük Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile beraber Rize de Selçukluların hakimiyetine girmiştir.
Bu gelişmelerden sonrasında 100 bin sözü geçen Çepni'ler ile Kürtünler Şark Karadeniz kıyılarına ve Rize'nin İkizdere kesimine yerleştirildiler. 1098 senesinde Danışmenlilerin yöreye kısa bir dönem hakimiyetleri söz mevzusudur. Fakat Haçlı seferleri yüzünden canlanan Bizanslar, 1098'de Trabzon ve Rize kesimini Emirüssevahil Sülübey'den aldılar. Çoruh vadisinde yerleşmiş olan Kıpçak boyundan Kubasar ailesi ve taraftarları 1195 tarihinde doğudan yeni-Kıpçakların gelişinden rahatsız olarak Bizans idaresindeki Rize ve Trabzon bölgesine gelip yerleşmişlerdir. İkizdere ve Sürmene'deki 60 aileden çok Kumbasar oymağı, bunların torunlarıdır. IV. Haçlı seferinde Frenklerin İstanbul'u işgali üstüne baskıdan kaçan KOMMENLER soyu, 1204 senesinde Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM imparatorluğunu kurmuşlardır.
Rizede Pontus periyodu içinde yok denecek kadar az sayıda rumların yaşamasının sebebi Rizenin yerleşim yeri olarak kullanılmamasıydı. Rize Pontus periyodu içinde yalnızca bir üs olarak kullanılmıştır.
Osmanlılar periyodu
Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 senesinde Trabzon'u feth eden Fatih Sultan Mehmet 1470 senesinde Ali Paşa ismindeki Komutan tarafınca Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. Bu şekilde Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve Tokat'tan; 1466 senesinde yıkılan Karamanoğlu Beyliği tekrar canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 senesinde Şil Şah İsmail'in yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve diğeri bölgelerden kaçanlardan; 1515 senesinde Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.
Yavuz Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu Çepniler'in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon'un doğusundaki bölgelere ve özellikle Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Hakikaten Çepniler karada ve denizde yiğitçe savaşım vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Özellikle Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir biçimde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde bir tek Türkçe konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı şeklinde, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "yürekli ve çetin", adam manasına geliyor.
Yavuz Sultan Selim'in sancak beyliği esnasında Anası Gülbahar Hatun Sultan Rize'ye gelmiş olarak kendi ismi ile anılan camii yaptırmıştır.
19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize'de Tuzcuoğullarının isyanı değişik tarihlerde birden fazla kez tekrarlanmıştır. 1834 senesinde bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir.
Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine gore Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından birisi durumundadır. 1877 senesinde merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının peşinden Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan harbinde 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
Cumhuriyet periyodu
Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum'dan Yusufeli ilçesi, Rize'de Pazar kazasından sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile şimdiki Artvin ili Çoruh ismi ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile beraber 12 ilçesi mevcuttur.
Mustafa kemal atatürk'ün Rize'yi ziyareti "Mustafa kemal atatürk'ün Güz Seyahatleri" adlı kitapta şu şekilde anlatılmaktadır:
Mustafa kemal atatürk 17 Eylül 1924'te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize'ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı. Tabanca sesleri ve coşkun alkışlarla büyük konuk selamlandı.
Türlü heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır.
Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bu durumu takiben belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu luk devam ettirilmiştir.
Reisicumhur, bununla birlikte bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu kurul sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.
Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli olacağını uyarma ederek bu heyete özet olarak alt taraftaki sözleri söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, oysa millet onu istiyor, bırakınız bundan sonra bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır.
17 Eylül 1924 tarihinde Mustafa kemal atatürk'ün Rize'ye teşrif ettiklerinde konuk kalmış olduğu ev bu gün Mustafa kemal atatürk Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır.
Rize'nin zamanı öncesi hakkında bilgilerimiz sınırlıdır. Yöreye hakim olan orman dokusu sebebiyle, Rize'nin tarih çağları ile ilgili bilgilere ışık tutacak arkeolojik bulgular da bu güne kadar ortaya çıkarılamamıştır. Rize'nin zamanı ama komşu illerin ve bölgelerin tarihleri ile bağlantılı olarak ele alınabilmiştir. Rize ilinin ismi ile ilgili olarak değişik görüşler ileri sürülmüştür; Osmanlıca'da ise "RİZE" küçük kırıntı, döküntü anlamındadır. Bununla birlikte Erzincan'ın Sakalar dönemindeki "Eriza" olan adının başındaki "e" sesinin düşmesi ile adaş olarak Rize için de kullanıldığı ifade edilmektedir.
İlk zamanı izler
Rize ili ve çevresinin malum ilk hakim ahalisi, bitişken dilli ve Asya kökenli kavimlerdir. Bu tür şeyler Rize ve çevresinde ziraat ve hayvancılıkla geçinen yerleşik topluluklarıdır. Bu topluluklardan "KULKU-KULKHA"ların adına, Erzurum yöresini kendi ülkesinin topraklarına katan URARTU kralı II. SARDUR (M.Ö. 765-735) 'un Çıldır gölünün güneyinde Taşköprü köyünün üstündeki kayalıklara kazdırdığı çivi yazılı kitabede rastlanmıştır.
M.Ö. 2000'lerde Kafkas dağları ile Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Kimmerler'in ülkesi, M.Ö. 720 yıllarında Sakalar tarafınca işgal edildi. Kimmerler'in Azak denizi ile Kafkaslar içinde yaşayan kolu, Sakalar'ın baskısı ile M.Ö. 714 yıllarında yurtlarını erteleyerek Aras ve Çoruh nehri boylarınca yayıldılar. Kimmerler'in bu ilk göçleri, en eski destani Gürcistan zamanı olan "Kartlis-Çkhovrebe"da kartli (Gürcistan) ve komşularını esarete aldıkları ilk seferi diye anılmaktadır.
Daha sonraları Kızılırmak ve Adana Bölgesine kadar hakim olan Kimmerler'den, Trabzon-Bayburt arasındaki Kemer dağı, Rize Çayeli İlçesi çıkışındaki Kemer köyü, Kızılırmak boyundaki Gemerek ile Kars'ın doğusunda yer edinen ümrü şeklinde coğrafya isimleri günümüze kadar gelmiştir.
Aşağı Tuna ve Karpatlara kadar Şark Avrupa'ya hakim olan Sakalar M.Ö. 680 senesinde kendilerine itaat etmeyen son Kimmerler'i de yenerek Azerbaycan ve Gürcistan'a yayıldılar. Saka Kralı MADOVA'nın M.Ö. 626'da Medler'ce hile ile öldürülmesi üstüne Heredot'un anmış olduğu "Asya'da 28 yıl devam eden Sakaların hakimiyetleri" bitmiş oldu.
Saka göçleri esnasında, Aşağı Çoruh ve Rize-Batum arasına "Kalaç" adlı bir Türk boyu yerleşmiştir. Bu boyun yerleştiği mıntıkaya, M.S. 150 yıllarında yazılan PTOLEMEUS'un coğrafyasında Kalarzen, Gürcü larda ise Klarc-et (=Klarç yurdu) denmektedir. Batom-Rize içinde güneyden Karadeniz'e esen sıcak rüzgarlar hala "Kalaş yeli" olarak anılmaktadır. Bununla birlikte Rize yöresindeki Türkmen/Oğuz topluluğu içinde yer edinen Askur Boyunun Rize'nin doğusundaki Askoroz çayı diye malum çaya ismini vermiş olması gerektir. Gene Sakaların Horosan kolunun gelen Arşaklar ve Balkarlar Bayburt çevresi Çoruh vadisi süresince yerleşmişlerdir. Bu nedenle Bayburt ve İspir'in kuzeyindeki sıra dağlara günümüze kadar ve hece kaymasıyla "Balkal" ve buradan güneye doğru esen yağmur getiren rüzgara da "Balkal yeli" denile gelmektedir. Rize'de Hemşinlilerin en güzel yaylaları Baykal dağlarındadır.
Koloni periyodu
M.Ö. 670 senesinde Ege'de yaşayan Milletoslu denizciler Marmara ve Karadeniz kıyılarında Plinius'un geçmişine gore 10 kadar empeion (Pazar yeri) ismi verilen ticari nitelikle liman şehirleri kurmuşlardır. Ayrıca Rize'nin de Kolonize edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Zamanı akış içinde M.Ö. 7 YY sonlarında Kimmer akınlarının Anadolu'yu kargaşaya sürüklemesinden faydalanan Medler'in yöreyi salgın girişimleri, M.Ö. 550'de Med krallığını yıkan Pers kralı II. Kiros'un aynı şekilde ki salgın hareketleri yöredeki savaşçı kavimlerin karşı koymaları sebebi ile Rize çevresinde başarı göstermiş olamamışlardır.
Büyük İskender'in Pers kralı III. Darius'u kati bir yenilgiye uğratması ile eline geçirdiği Anadolu Hakimiyeti M.Ö. 323 senesine kadar sürmüştür. Büyük İskender'in ölümü ile İmparatorluğun devamı durumunda olan Pontos, Koppodkida, Bithynia şeklinde krallıklar kurulmuştur. Fakat Trabzon, Rize şeklinde bazı özgür şehirler, bu krallıklara bağlı olmadan varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Pontos ve Selçuklular periyodu
İskenderin ölümünden sonrasında Komutanları ve Satraplar içinde çıkar egemenlik savaşlarında bağımsızlığını duyuru eden Mitridates Kitistes Karadeniz kıyısında Sinop dolaylarına doğru genişleyen Pontos krallığını kurdu. Pontos kralı Farnakes M.Ö. 180'de Rize'yi İşgal ederek krallığı topraklarına kattı.
M.Ö. 5. Yüzyılda Karadeniz'in kuzeyini gezen Herodot sakaların "Alazon" (+Alazlar) boyundan söz eder. M.S. 23-79 yılları içinde yaşayan Romalı PİLİNUS aynı yörede "Laz'lar" (Laz'oi) adlı bir kavim yaşadığını bildirir. 131 senesinde Karadeniz kıyılarını vapur ile dolaşan Romalı ARRİANOS, Karadeniz'in doğusunda hakim olan Lazlardan bahseder.
Rize, M.S. 10-395 yılları içinde Roma, 395 yılından itibaren de Bizans hakimiyeti altında yer almıştır.
Sakaların Kars, Iğdır kesimine yakın Gökçegöl ile Alagez dağı içinde yaşayan bir boyu olan Amadunuler 626 senesinde İranlıların baskısından kurtulmak için Boy Beyleri Hamam'ın öncülüğünde Çoruh ırmağını aşıp Rize'nin Dampur adlı tenha yerini şenlendirerek ve bu yöreye HAMAM-A ŞEN (Hamamın şenliği) ismini vererek yerleşip yurt tuttular. Bu yöreye bu gün Hemşin denmektedir. 646 senesinde yöre Araplar tarafınca vergiye bağlanmış olup 737 senesinde da kısa bir süre Araplar'ın eline geçmiştir.
XI. Yüzyıldan itibaren Rize'ye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır. 1071 Malazgirt zaferi ile beraber Bizans'tan feth edilen bölgelerde Türk emirlikleri kurulurken, Erzurum-Saltukluları da Çoruh nehri boyları ile beraber Rize bölgesini hudutları içine aldılar. Alpaslanoğlu Sultan Melikşahın emirlerinden Ebu Yakup ile Komut İsa Böri adındaki Komutanlar 24 Haziran 1080 Posof-Kol zaferi ile Apkaz-Gürcistan krallığını yenerek Giresun'un batısına kadar olan Şark Karadeniz bölgesinde Bizans'ın Hakimiyetine son verdiler. Böylelikle Büyük Selçukluların yükselme devrinde tüm Anadolu ile beraber Rize de Selçukluların hakimiyetine girmiştir.
Bu gelişmelerden sonrasında 100 bin sözü geçen Çepni'ler ile Kürtünler Şark Karadeniz kıyılarına ve Rize'nin İkizdere kesimine yerleştirildiler. 1098 senesinde Danışmenlilerin yöreye kısa bir dönem hakimiyetleri söz mevzusudur. Fakat Haçlı seferleri yüzünden canlanan Bizanslar, 1098'de Trabzon ve Rize kesimini Emirüssevahil Sülübey'den aldılar. Çoruh vadisinde yerleşmiş olan Kıpçak boyundan Kubasar ailesi ve taraftarları 1195 tarihinde doğudan yeni-Kıpçakların gelişinden rahatsız olarak Bizans idaresindeki Rize ve Trabzon bölgesine gelip yerleşmişlerdir. İkizdere ve Sürmene'deki 60 aileden çok Kumbasar oymağı, bunların torunlarıdır. IV. Haçlı seferinde Frenklerin İstanbul'u işgali üstüne baskıdan kaçan KOMMENLER soyu, 1204 senesinde Rize'yi de içine alan TRABZON PONTOS RUM imparatorluğunu kurmuşlardır.
Rizede Pontus periyodu içinde yok denecek kadar az sayıda rumların yaşamasının sebebi Rizenin yerleşim yeri olarak kullanılmamasıydı. Rize Pontus periyodu içinde yalnızca bir üs olarak kullanılmıştır.
Osmanlılar periyodu
Trabzon Rumları, 1456 yılından itibaren Osmanlı devletine vergi vermeye başlamış, 1461 senesinde Trabzon'u feth eden Fatih Sultan Mehmet 1470 senesinde Ali Paşa ismindeki Komutan tarafınca Rize ve çevresi Türk egemenliği altına alınmıştır. Bu şekilde Anadolu Türk birliğine katılan Rize bölgesine, 1461 yılı ve sonrasında Çoruh, Amasya, Samsun ve Tokat'tan; 1466 senesinde yıkılan Karamanoğlu Beyliği tekrar canlanmasın diye Konya yöresinden; 1501 senesinde Şil Şah İsmail'in yıktığı Sünni Akkoyunlulardan Tebriz ve diğeri bölgelerden kaçanlardan; 1515 senesinde Dulkadırli beyliği kaldırılınca Mara-Elbistan Türkmenleri Trabzon ve Rize yöresine yerleştirildiler.
Yavuz Selim devrinde Trabzon'un doğusundaki dirliklerden bazıları ünlü Oğuz boyu Çepniler'in elinde idi. Fakat Çepnilerin Trabzon'un doğusundaki bölgelere ve özellikle Rize bölgesinde yerleşmeleri sonraki yüzyıllarda olmuştur. Hakikaten Çepniler karada ve denizde yiğitçe savaşım vererek oralarda kalabalık topluluklar halinde yurt tutmuşlardır. Özellikle Rize şehri ve bölgesinde Çepniler yoğun bir biçimde yerleşmişlerdir. Şimdi Rize şehri ve bölgesinde bir tek Türkçe konuşulmasının sebebi bu yoğun Çepni yerleşmesidir. Zamanımızda Rize bölgesindeki köylerde Çepni adlı ailelere rastlandığı şeklinde, Çepni bu yörede "yiğit" , "gözü pek", "yürekli ve çetin", adam manasına geliyor.
Yavuz Sultan Selim'in sancak beyliği esnasında Anası Gülbahar Hatun Sultan Rize'ye gelmiş olarak kendi ismi ile anılan camii yaptırmıştır.
19. Yüzyılın başlarından itibaren Rize'de Tuzcuoğullarının isyanı değişik tarihlerde birden fazla kez tekrarlanmıştır. 1834 senesinde bu isyanlara son verilerek Tuzcuoğulları Rumeli de iskan edilmişlerdir.
Rize, 1867 Vilayet Nizamnamesine gore Trabzon Vilayetinin merkez sancağının 6 kazasından birisi durumundadır. 1877 senesinde merkez sancağa bağlı nahiye olmuştur. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşının peşinden Lazistan sancağı kurulunca Rize hem kaza, hem de bu sancağın merkezi oldu. Birinci Cihan harbinde 9 Mart 1916 tarihinde Rize, Rusların işgaline uğramış, 2 Mart 1918 de bağımsızlığına kavuşmuştur.
Cumhuriyet periyodu
Cumhuriyet dönemine kadar sancak merkezi olan Rize, 20 Nisan 1924 tarihinde Vilayet olmuştur. 2 Ocak 1936 tarihinde yürürlüğe giren 2885 sayılı Kanunla Erzurum'dan Yusufeli ilçesi, Rize'de Pazar kazasından sonraki arazi parseli, ilçe ve bucaklar alınmak sureti ile şimdiki Artvin ili Çoruh ismi ile vilayet haline getirilmiş ve Rize ili de tek ilçesi olan Pazarla kalmıştır. Bugün ise Pazar ilçesi ile beraber 12 ilçesi mevcuttur.
Mustafa kemal atatürk'ün Rize'yi ziyareti "Mustafa kemal atatürk'ün Güz Seyahatleri" adlı kitapta şu şekilde anlatılmaktadır:
Mustafa kemal atatürk 17 Eylül 1924'te saat 17 sıralarında Hamidiye Kravüzörü ile Rize'ye gelmiştir. Vali, kumandanlar ve halk motorlar ve kayıklarla karşılamaya çıktılar, büyük ve coşkun halk tabakaları karşılama için her türlü hazırlıkları yapmışlardı. Tabanca sesleri ve coşkun alkışlarla büyük konuk selamlandı.
Türlü heyetler, karaya ayak basmış bulunan Reisi Cumhuru büyük bir coşkunlukla karşılamışlardır.
Her tarafı bayraklarla donatılmış olan Rize, bir bayram yeri haline döndü, Reisicumhur hazretleri hükümet konağına ve bu durumu takiben belediyeye, halk fıkrası ve kumandanlığa teşrif etti. Görüşmek için gelen heyetler de kurbanlar keserek kendilerine büyük sevgi gösterilerinde bulunmuşlardır. Geceleyin fener alayları düzenlenerek bu luk devam ettirilmiştir.
Reisicumhur, bununla birlikte bir hoca heyetini de kabul etmiştir. Bu kurul sunmuş oldukları dilekçede kapatılmış bulunan medreselerin açılmasını arz etmişlerdir.
Gazi Paşa Hazretleri, memleket ve millet için nelerin tehlikeli olacağını uyarma ederek bu heyete özet olarak alt taraftaki sözleri söylemiştir.: "Mektep istemiyorsunuz, oysa millet onu istiyor, bırakınız bundan sonra bu zavallı millet, bu evladı memleket yetişsin, medreseler açılmayacaktır, millete mektep lazımdır." Gazinin bu açıklamaları "Bravo" sesleri ile alkışlanmıştır.
17 Eylül 1924 tarihinde Mustafa kemal atatürk'ün Rize'ye teşrif ettiklerinde konuk kalmış olduğu ev bu gün Mustafa kemal atatürk Müzesi olarak halkın ziyaretine açıktır.
RİZE SÖZLüĞü 
A
Aclanmak : Acıkmak
Açanki : Ne zamanki
Ahpon : Hayvan gübresi
Afalamak : Kazmak
Anceli-Kunceli : Tahta revalli
Ander : Ölünün arkasından kalan
Anteri : Entari
Aposkal : Yapılması ihtiyaç duyulan iş oranı
Apsimati : Cansız, ak kıvılcım.
Atiçi : Hemen hemen çiçek açan salatalık
Aykırılamak : Yan tarafa doğru gitmek
Atiça : Ateş böceği
B
Ballı lobya : Soya fasulyesi
Başukari : Yukarıya doğru
Bayyışağa : Aşağıya doğru
Belkim : Bir ihtimal
Beyinmek : Büyümek
Buldur : Geçen yıl
C
Caris Olmak : Rahatsız olmak
Coco : Kumda oynanan çocuk oyunu
Ç
Çafladi : İnce odun parçası
Çafılamak : Tırnakla kazımak, bahane aramak
Çağana : Yengeç
Çamı : Saç örgüsü
Ça pula : Kullanılmış pabuç
Çaşot : Elçi, aracı hanım
Çatara : Uygunsuz, yaramaz şahıs
Çatmak : Görmek, rastlamak
Çıkma : Kız ve adam tarafının gönderdikleri armağan
Çıpa : Arı iğnesi. Çocuk göbeği
Çırpıntı : Çalı ve odunun minik parçaları
Ç irmulis etmek : Kıvranmak
Çıtarı : Horoz ibiği
Çiçi : Yaranın sulanması
Çiçili : Solucan. Zayıf ince kız.
Çili pumburi : Ateş böceği
Çimidi : Beynimiz, beynin dağılmış şekli
Çisenti : İnce yağmur
Çişon : Sarmaşık
Çulek : Tahta yoğurt ve pekmez kabı
Çumur : Mısır unu, yağ ve çökelekle meydana getirilen yiyecek
Çupi : Çubuk
Çupyas : İnceden ağırma, sızı.
D
Da : Anlamı güçlendirmek için kullanılan pekiştirme eki.
Dandaniça : Sözünde durmayan, dönek
Davli : Odun parçası
Deremen : Değirmen
Deyine : Diye
Dimari : Ham meyve
Doğdi : Kalınca odun parçası
Dolaylık : Belden aşağıya sarılan peştamal
E
Ebi : Diğer
Ecinli : Cinli, perili
Elcan : Yabancı
Encami : Toy, bilgisiz
Eyicene : İyicene, dikkatle
F
Farfatara (fafatura) : Kelebek
Farfaratis : Çırpınma, çarpıntı
Feli : Kabak dilimi
Feretiko : Rize bezi
Fitra : Mısır fidesi
Fitruka : İyi giyimli kız
Flanbur : Ihlamur
Foli : Küçük toprak çukur
Frahti : Kalınca kestane tahtası
Fufudi : Sivilce
Furnesi : Kavrulmuş mısırdan meydana getirilen un
Fu ska (Likapa) : Böğürtlen
G
Gerdel : İneğe verilen yemin konulduğu tahta kap
Ganguli Guçça : Tahta revalli
H
Haçan (haçanki) : Mademki
Halaçı : Dolu
Haloti : Balgam
Hamlahus : Mısır
Hapalamak : Karıştırmak
Harçı : Sırık
Haşlak : Negatif, aptal adam
Haşli : Çok sıcak
Hatyaluk : Çöplük
Yaşam : Giriş, hol
Hayın : Çok şiddetli, iyi
Helepi : Kabak çekirdeği
Hemence : Bir tür bez çanta
Hep : Hap
Hepli : Siyah üzümün kabuğu
Hepten gitmek : Hasta olmak
Herik : İnce ve uzun kazma
Hişir olmak : Kıymetini yitirecek kadar bollaşmak
Hoholis (Hohol) : Karma karışık
Hohori : Baykuş
Hosti : Kor
Hoşeti : Kuru mısır yaprağı
Hozan : Ot olmayan yer
Hukelenmek : Çok kızmak
Hutupis : Yolmak, Koparma
Hutuli : Yavrum, evladım
Hutumi : Gırtlak, boğaz
I
Ikılmak : Yıkılmak
İ
İkamak : Yıkamak
İpranmak : Eskimek, yırtılmak
İpratmak : Yırtmak, eskitmek
K
Ka : Yakınlık, sevgi ifade eden kelime sonuna gelen ek. Dayıka
Kaçata : Alın
Kaful : Dikenlik
Kaleçi : edit
Kambi : Taze çay filizi
Kanci : Dilim
Kapoçi : Çıbanın su toplamış hali
Karkalaçi : Derelerin denize taşımış olduğu odun
Kartuli : Baca kurumu
Kavara : Yellenmek
Kaybana : İstenmeyen bir şey
Kehkür : Kepçe
Kerbeluk : Gübrelik
Keşan : Başa sarılan peştamal
Kevi : Sağlam
Kevret : Yatak
Kindi : İkindi
Koçira : Tutumlu hanım
Kohlidi : Sümüklü böcek
Koliva : Suda pişmiş mısır
Koma : Set
Komri (kunduri) : İskemle
Kopali : Çamaşır tokmağı
Kopça : Düğme
Kopeli : Evlilik dışı çocuk
Korbakor : Sevilmey en kişileri kınamak için kullanılır
Korkızan : Korkak
Kot : Ölçü birimi, 5 kilo
Koti : Lahana gövdesi
Kotila : Ense
Kukari : Ucu çatallı sopa
Kukuçi : Minik, güzel, minyon tipli
Kukuta : Çay tohumu
Kumuşi : Kestanenin dikenli dış kabuğu
Kupsi : Taze fasulyenin uçları
Kutali : Lahana vurmaya yarayan çamdan meydana getirilen mikser.
Kutuni : Mısırın danesiz gövdesi
Kuyis (ğarğaris) : Bağırmak çağırmak
L
Lahmi : İneklere türlü yeşilliklerden pişirilerek verilen yiyecek
Langona : Kör yılan
Lobiya : Fasulye
Laus : Mısır
Lenguri : Uzun boylu, hantal adam
Lekur : Uzun
Lezgi : Derbeder insan
Livor : Bir tür ot
M
Mabeyin : Yan oda
Malez : İneğe verilen yem
Maraz : Ruhi hastalık
Megereme : Meğer
Metika : Çelik çomak çubuğu
Momoli : Böcek
Mamuli : Diken meyvesi
Minci : Çökelek
Mizmici : Çok titiz
Mokol : Tarlada büyük ateş
Muh : Çivi
Muhlama : Mısır unu muhallebisi
Muncur : Dudak
N
Nayla : Serender
Nemise : Güzel
O
Ola : Ulan
P
Paçi : Minik kız. Büyük kızlara latife için denir.
Pafuli : Patlamamış mısır. Güzel tombul kız
Pahsa : Kulübe
Pali : İneğin bağlandığı kazık
Pambuk : Pamuk
Panti : İneğin ot yediği bölme
Papur : Vapur
Pardi : Adam çakal
Pasmanika : Patlamış mısır
Patoma : Ahırdaki tahta döşeme
Peçare : Çit
Peçi : Ten. "O paçi, o kızara peçilarun"
Pepeçura : üzümden meydana getirilen muhalebi kıvamında tatlı
Pleki : Mısır ekmeği pişirmek işin kullanılan taş
Pontul : Pantolon
Puli : Kuş yavrusu
Pumburi : At sineği
Purtuli : Eski
R
Rana : Örümcek
Roka : Mısırın kabuklu hali
Rokopi : Mısır fidelerinin seyreltilmesi
S
Sebi : Çocuk
Sığna : Yara izi
Sığran : Isırgan otu
Sumari : Geç kalan. Son çocuk
Sumuş : Parmak uzunlukta ölçüm birimi
Ş
Şaloti (haloti) : Ağızdan akan salya
T
Tağra : Küçük balta
Tami : Çay bitkisi ocağı
Tavara : Gece gelip insanların ağzına kapatan bir tür hayalet
Temeçi : Kaburga kemiği
Tepes kupas : Tepe taklak
Teretelli : üzüm toplama sepeti
Ticen : Diken
Tirmata : Ekmek kırıntısı
Tomoni : Ot yığını
U
Usti Dönmek : Başı dönmek
Uyma gitmek : Delikanlıya kaçmak
V
Vu : Şaşırma ifadesi
Y
Yane : Ne sandın?
Yalağuz : Yalnız
Yeni Yetne : Genç, delikanlı
Yukisi gelmek : Uykusu gelmek
Z
Zatiberi : Esasen, eskiden bu zamana kadar
Zımilaçi : Sık dikenlik.
A
Aclanmak : Acıkmak
Açanki : Ne zamanki
Ahpon : Hayvan gübresi
Afalamak : Kazmak
Anceli-Kunceli : Tahta revalli
Ander : Ölünün arkasından kalan
Anteri : Entari
Aposkal : Yapılması ihtiyaç duyulan iş oranı
Apsimati : Cansız, ak kıvılcım.
Atiçi : Hemen hemen çiçek açan salatalık
Aykırılamak : Yan tarafa doğru gitmek
Atiça : Ateş böceği
B
Ballı lobya : Soya fasulyesi
Başukari : Yukarıya doğru
Bayyışağa : Aşağıya doğru
Belkim : Bir ihtimal
Beyinmek : Büyümek
Buldur : Geçen yıl
C
Caris Olmak : Rahatsız olmak
Coco : Kumda oynanan çocuk oyunu
Ç
Çafladi : İnce odun parçası
Çafılamak : Tırnakla kazımak, bahane aramak
Çağana : Yengeç
Çamı : Saç örgüsü
Ça pula : Kullanılmış pabuç
Çaşot : Elçi, aracı hanım
Çatara : Uygunsuz, yaramaz şahıs
Çatmak : Görmek, rastlamak
Çıkma : Kız ve adam tarafının gönderdikleri armağan
Çıpa : Arı iğnesi. Çocuk göbeği
Çırpıntı : Çalı ve odunun minik parçaları
Ç irmulis etmek : Kıvranmak
Çıtarı : Horoz ibiği
Çiçi : Yaranın sulanması
Çiçili : Solucan. Zayıf ince kız.
Çili pumburi : Ateş böceği
Çimidi : Beynimiz, beynin dağılmış şekli
Çisenti : İnce yağmur
Çişon : Sarmaşık
Çulek : Tahta yoğurt ve pekmez kabı
Çumur : Mısır unu, yağ ve çökelekle meydana getirilen yiyecek
Çupi : Çubuk
Çupyas : İnceden ağırma, sızı.
D
Da : Anlamı güçlendirmek için kullanılan pekiştirme eki.
Dandaniça : Sözünde durmayan, dönek
Davli : Odun parçası
Deremen : Değirmen
Deyine : Diye
Dimari : Ham meyve
Doğdi : Kalınca odun parçası
Dolaylık : Belden aşağıya sarılan peştamal
E
Ebi : Diğer
Ecinli : Cinli, perili
Elcan : Yabancı
Encami : Toy, bilgisiz
Eyicene : İyicene, dikkatle
F
Farfatara (fafatura) : Kelebek
Farfaratis : Çırpınma, çarpıntı
Feli : Kabak dilimi
Feretiko : Rize bezi
Fitra : Mısır fidesi
Fitruka : İyi giyimli kız
Flanbur : Ihlamur
Foli : Küçük toprak çukur
Frahti : Kalınca kestane tahtası
Fufudi : Sivilce
Furnesi : Kavrulmuş mısırdan meydana getirilen un
Fu ska (Likapa) : Böğürtlen
G
Gerdel : İneğe verilen yemin konulduğu tahta kap
Ganguli Guçça : Tahta revalli
H
Haçan (haçanki) : Mademki
Halaçı : Dolu
Haloti : Balgam
Hamlahus : Mısır
Hapalamak : Karıştırmak
Harçı : Sırık
Haşlak : Negatif, aptal adam
Haşli : Çok sıcak
Hatyaluk : Çöplük
Yaşam : Giriş, hol
Hayın : Çok şiddetli, iyi
Helepi : Kabak çekirdeği
Hemence : Bir tür bez çanta
Hep : Hap
Hepli : Siyah üzümün kabuğu
Hepten gitmek : Hasta olmak
Herik : İnce ve uzun kazma
Hişir olmak : Kıymetini yitirecek kadar bollaşmak
Hoholis (Hohol) : Karma karışık
Hohori : Baykuş
Hosti : Kor
Hoşeti : Kuru mısır yaprağı
Hozan : Ot olmayan yer
Hukelenmek : Çok kızmak
Hutupis : Yolmak, Koparma
Hutuli : Yavrum, evladım
Hutumi : Gırtlak, boğaz
I
Ikılmak : Yıkılmak
İ
İkamak : Yıkamak
İpranmak : Eskimek, yırtılmak
İpratmak : Yırtmak, eskitmek
K
Ka : Yakınlık, sevgi ifade eden kelime sonuna gelen ek. Dayıka
Kaçata : Alın
Kaful : Dikenlik
Kaleçi : edit
Kambi : Taze çay filizi
Kanci : Dilim
Kapoçi : Çıbanın su toplamış hali
Karkalaçi : Derelerin denize taşımış olduğu odun
Kartuli : Baca kurumu
Kavara : Yellenmek
Kaybana : İstenmeyen bir şey
Kehkür : Kepçe
Kerbeluk : Gübrelik
Keşan : Başa sarılan peştamal
Kevi : Sağlam
Kevret : Yatak
Kindi : İkindi
Koçira : Tutumlu hanım
Kohlidi : Sümüklü böcek
Koliva : Suda pişmiş mısır
Koma : Set
Komri (kunduri) : İskemle
Kopali : Çamaşır tokmağı
Kopça : Düğme
Kopeli : Evlilik dışı çocuk
Korbakor : Sevilmey en kişileri kınamak için kullanılır
Korkızan : Korkak
Kot : Ölçü birimi, 5 kilo
Koti : Lahana gövdesi
Kotila : Ense
Kukari : Ucu çatallı sopa
Kukuçi : Minik, güzel, minyon tipli
Kukuta : Çay tohumu
Kumuşi : Kestanenin dikenli dış kabuğu
Kupsi : Taze fasulyenin uçları
Kutali : Lahana vurmaya yarayan çamdan meydana getirilen mikser.
Kutuni : Mısırın danesiz gövdesi
Kuyis (ğarğaris) : Bağırmak çağırmak
L
Lahmi : İneklere türlü yeşilliklerden pişirilerek verilen yiyecek
Langona : Kör yılan
Lobiya : Fasulye
Laus : Mısır
Lenguri : Uzun boylu, hantal adam
Lekur : Uzun
Lezgi : Derbeder insan
Livor : Bir tür ot
M
Mabeyin : Yan oda
Malez : İneğe verilen yem
Maraz : Ruhi hastalık
Megereme : Meğer
Metika : Çelik çomak çubuğu
Momoli : Böcek
Mamuli : Diken meyvesi
Minci : Çökelek
Mizmici : Çok titiz
Mokol : Tarlada büyük ateş
Muh : Çivi
Muhlama : Mısır unu muhallebisi
Muncur : Dudak
N
Nayla : Serender
Nemise : Güzel
O
Ola : Ulan
P
Paçi : Minik kız. Büyük kızlara latife için denir.
Pafuli : Patlamamış mısır. Güzel tombul kız
Pahsa : Kulübe
Pali : İneğin bağlandığı kazık
Pambuk : Pamuk
Panti : İneğin ot yediği bölme
Papur : Vapur
Pardi : Adam çakal
Pasmanika : Patlamış mısır
Patoma : Ahırdaki tahta döşeme
Peçare : Çit
Peçi : Ten. "O paçi, o kızara peçilarun"
Pepeçura : üzümden meydana getirilen muhalebi kıvamında tatlı
Pleki : Mısır ekmeği pişirmek işin kullanılan taş
Pontul : Pantolon
Puli : Kuş yavrusu
Pumburi : At sineği
Purtuli : Eski
R
Rana : Örümcek
Roka : Mısırın kabuklu hali
Rokopi : Mısır fidelerinin seyreltilmesi
S
Sebi : Çocuk
Sığna : Yara izi
Sığran : Isırgan otu
Sumari : Geç kalan. Son çocuk
Sumuş : Parmak uzunlukta ölçüm birimi
Ş
Şaloti (haloti) : Ağızdan akan salya
T
Tağra : Küçük balta
Tami : Çay bitkisi ocağı
Tavara : Gece gelip insanların ağzına kapatan bir tür hayalet
Temeçi : Kaburga kemiği
Tepes kupas : Tepe taklak
Teretelli : üzüm toplama sepeti
Ticen : Diken
Tirmata : Ekmek kırıntısı
Tomoni : Ot yığını
U
Usti Dönmek : Başı dönmek
Uyma gitmek : Delikanlıya kaçmak
V
Vu : Şaşırma ifadesi
Y
Yane : Ne sandın?
Yalağuz : Yalnız
Yeni Yetne : Genç, delikanlı
Yukisi gelmek : Uykusu gelmek
Z
Zatiberi : Esasen, eskiden bu zamana kadar
Zımilaçi : Sık dikenlik.
Rize-Merkez
Rize Kalesi
Rize-Çamlıhemşin
Rize-Merkez
rize

Rize İl Merkezine 54 km mesafede bulunan, İkizdere İlçesinin 35 km cenup batısında, 2200-2300 m. yükseklikte yer edinen ve tasarrufu devlete ait olan Anzer Gezim Merkezi, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunun 6, 7, 8 maddeleri ile 3194 sayılı İmar kanunun 1, 2, 4, 7 ve 11. maddeleri yasal dayanak yapılarak kullanma ve yararlanma hakkı, üstünde ikamet edenlerin tasarrufuna bırakılmıştır. Doğallığını korumak şartıyla vatandaşların kullanımına izin verilmektedir.
Anzer 1991 senesinde Bakanlar Kurulu sonucu ile Gezim Merkezi duyuru edilmiştir. Anzer Gezim Merkezi yaylaların tabii güzelliği, otantik özellikleri, varlıklı flora ve faunasıyla görülmeye kıymet bölgelerdendir.
Bölümde üretimi meydana getirilen renksiz, kokusuz ve kristalleşme özelliği bulunan bir polen grubuna dahil Anzer Balının, insan sağlığı açısından (kanser, iltihaplı hastalıklar, eklem ağrıları-sancıları ve verem şeklinde) pek çok hastalıkta şifa verdiği ilim çevrelerince tespit edilmiştir.
Anzer Yaylası seçenek gezim çeşitlerinden trekking, yamaç paraşütü ve zirve tırmanışları için elverişlidir. Anzer Yaylası bir taraftan Çoruh Nehri ve Bayburt İline, diğer yandan, Uzungöl Gezim Merkezine ulaşım olanağı sağlaması sebebiyle bununla birlikte bir ehemmiyet taşımaktadır.
Kaçkar, Rize ilinin, Çamlıhemşin ilçesine bağlı yayla.
* Yükselti: 2600 / Aşağı Kaçkar 2400
* Hane sayısı: 15-20 / Aşağı Kaçkar 15-20
* Yaşam ünitesi: Kogisli İhsan dayıdan her türlü yardımı satın alabilirsiniz.

Genel
Çingit, Mermanat ve Açaba köylerinin kullandığı bir yayladır. Evleri taştan yapılmış olan Kaçkar yaylası, 2600 metre yüksekliğindedir. Kaçkar yukarı yayla olarak da bilinir. Lordeçur ve Miçilov (Aşağı Kaçkar) yaylaları ise Kaçkar'ın aynı köyler tarafınca kullanılan aşağı yayla birimleridir. Bilhassa 3 km alt tarafta bulunan Aşağı Kaçkar Yaylası ağaçlık olması sebebiyle ayrı bir güzelliğe haizdir. Kaçkar Vadisi süresince akan Kaçkar (Tar) deresi 15 km. sonunda Fırtına Deresi'ne kavuşur. Bir zamanların en güzide yaylalarından biriydi, şimdilerde eski havasından pek uzakta bir görüntü vermektedir, şu an itibariyle 15-20 hane bu yaylaya iştirak etmektedir, bunlarda yayla aşkından Kaçkar'dan asla kopamamış yaşı ilerlemiş senelerin yaylacılarıdır. Yayla kültürünü fazlasıyla yansıtan bir yayladır. Bir zamanların en güzide yaylalarından birisi olan bu yaylaya göç zamanı büyük bir coşku tulum eşliğinde türküler söylenerek horonlar oynanarak eski Hemşin adetlerini kültürünü en iyi şekilde ifade ederek yayla zamanlar göç ederlerdi..zamanında 350-400 aşkın hane sayısı olduğu tahmin ediliyor. Vartovar şenlikleri isminde her ağustosta 1 ay süre gelen horon eğlenceleri olurmuş. Şimdilerde pek iştirak görmediği için terk edilmiş bir görüntü vermektedir.ama her yaz gençlerin ver yayla severlerin büyük ilgisini çeken bir yayladır. Doğasıyla manzarasıyla zamanı taş evleriyle en en önemlisi el değişmemiş güzellikleriyle yaşanması görülmesi gezilmesi ihtiyaç duyulan bir yaylamızdır. Bununla birlikte Kaçkar dağlarının en yüksek zirvelerinden birisi olan Altıparmak mevkiside burada mevcuttur.
Gezim
Otomobil yolu olmadığı için gezim adına pek gelişememesine karşın gelen turistler otel konaklama v.s olanakları olmadığından en iyi şekilde yaylacılar tarafınca ağırlanmaktadır. Aşağı Kaçkar Yaylasına kadar giden araç yolu son yıllarda yaylayı az bir hareketlendirmiştir.
Ulaşım
Kaçkar yaylasına Avusor yaylasından 2 saatlik adım atma yöntemiyle, Aşağı Kaçkar yaylasına araç ile buradan 2 saatlik adım atma yöntemiyle, ya da Kaçkar (Tar) deresinden 6 saatlik adım atma yöntemiyle ulaşılabilir.

* Yükselti: 2600 / Aşağı Kaçkar 2400
* Hane sayısı: 15-20 / Aşağı Kaçkar 15-20
* Yaşam ünitesi: Kogisli İhsan dayıdan her türlü yardımı satın alabilirsiniz.
Genel
Çingit, Mermanat ve Açaba köylerinin kullandığı bir yayladır. Evleri taştan yapılmış olan Kaçkar yaylası, 2600 metre yüksekliğindedir. Kaçkar yukarı yayla olarak da bilinir. Lordeçur ve Miçilov (Aşağı Kaçkar) yaylaları ise Kaçkar'ın aynı köyler tarafınca kullanılan aşağı yayla birimleridir. Bilhassa 3 km alt tarafta bulunan Aşağı Kaçkar Yaylası ağaçlık olması sebebiyle ayrı bir güzelliğe haizdir. Kaçkar Vadisi süresince akan Kaçkar (Tar) deresi 15 km. sonunda Fırtına Deresi'ne kavuşur. Bir zamanların en güzide yaylalarından biriydi, şimdilerde eski havasından pek uzakta bir görüntü vermektedir, şu an itibariyle 15-20 hane bu yaylaya iştirak etmektedir, bunlarda yayla aşkından Kaçkar'dan asla kopamamış yaşı ilerlemiş senelerin yaylacılarıdır. Yayla kültürünü fazlasıyla yansıtan bir yayladır. Bir zamanların en güzide yaylalarından birisi olan bu yaylaya göç zamanı büyük bir coşku tulum eşliğinde türküler söylenerek horonlar oynanarak eski Hemşin adetlerini kültürünü en iyi şekilde ifade ederek yayla zamanlar göç ederlerdi..zamanında 350-400 aşkın hane sayısı olduğu tahmin ediliyor. Vartovar şenlikleri isminde her ağustosta 1 ay süre gelen horon eğlenceleri olurmuş. Şimdilerde pek iştirak görmediği için terk edilmiş bir görüntü vermektedir.ama her yaz gençlerin ver yayla severlerin büyük ilgisini çeken bir yayladır. Doğasıyla manzarasıyla zamanı taş evleriyle en en önemlisi el değişmemiş güzellikleriyle yaşanması görülmesi gezilmesi ihtiyaç duyulan bir yaylamızdır. Bununla birlikte Kaçkar dağlarının en yüksek zirvelerinden birisi olan Altıparmak mevkiside burada mevcuttur.
Gezim
Otomobil yolu olmadığı için gezim adına pek gelişememesine karşın gelen turistler otel konaklama v.s olanakları olmadığından en iyi şekilde yaylacılar tarafınca ağırlanmaktadır. Aşağı Kaçkar Yaylasına kadar giden araç yolu son yıllarda yaylayı az bir hareketlendirmiştir.
Ulaşım
Kaçkar yaylasına Avusor yaylasından 2 saatlik adım atma yöntemiyle, Aşağı Kaçkar yaylasına araç ile buradan 2 saatlik adım atma yöntemiyle, ya da Kaçkar (Tar) deresinden 6 saatlik adım atma yöntemiyle ulaşılabilir.
Vikipedi
Rize şehri Şark Karadeniz Bölgesinde mevcuttur. Dik vadileri ve yeşil yayların bulunmuş olduğu doğasıyla ve dereleriyle değişik bir gezim alanıdır. Bu alana özgü gezinsel aktivitelerin yapılabileceği bir kenttir. Kayak, trekking, Dağcılık ve kano sporlarının yapılmasına elverişli yapısıyla bu alanda ilgili turistleri çekmektedir. Bunların yanında turistlerin ilgisini çeken Andon içmecesi hastalıklara iyi geldiği düşünülerek pek çok turistin ziyaret etmiş olduğu bir yerdir. Rize ilinin ilçeleri Ardeşen, ÇamlıHemşin, Çayeli, DerePazarı, Fındıklı, Güneysu Hemşin, İkizdere, İyidere, Kalkandere, Pazar
RİZE

Yüzölçümü: 3.920 km²
Nüfus: 348.776 (1990)
İl Trafik No: 53

Şark Karadeniz Bölgesinde yer edinen Rize, bölgenin en karakteristik özelliklerini gösterir. Anadolu'nun başka bölgelerinden coğrafi yapısıyla olduğu şeklinde kültürel yapısı ile de ayrılır. Dik yamaçlı vadileri, doruklara ulaşılabilir dağları, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları, zamanı kemer köprüleri ve kaleleri, coşkun akan dereleri ile çok hususi bir gezim beldesidir.
İLÇELER:
Rize ilinin ilçeleri; Ardeşen, Çamlıheşin, Çayeli, Derepazarı, Fındıklı, Güneysu, Hemşin, İkizdere, İyidere, Kalkandere ve Pazar'dır.
NASIL GİDİLİR?
Karayolu: Şark Karadeniz şeridi üstünde yer edinen Rize; Trabzon-Samsun ile batıya, Sarp Sınır Kapısı ile B.D.T. ülkelerine gene Hopa-Artvin ile cenup doğuya ve İran'a bağlanır.
Otogar Tel : (+90-464) 223 38 51
Denizyolu: Yaz mevsiminde İstanbul'dan meydana getirilen feribot seferleri Rize'ye kadar uzanmaktadır.
Liman Tel : (+90-464) 612 10 71
GEZİLECEK YERLER
Müzeler
Mustafa kemal atatürk Evi Müzesi (Mehmet Mataracı Konağı): Mustafa kemal atatürk'e ait bir takım eşyalar yanında, mıntıkadan çıkarılan etnografik eserlerin de sergilendiği Mehmet Mataracı Konağı'nın (Mustafa kemal atatürk Evi Müzesi) kuzeyinde geniş bir bahçesi vardır. 19. yüzyıl sonları sivil mimarisi özelliklerini taşıyan yapı, iç sofalı planlı üç kattan oluşan bir evdir. İkinci katta, kuzeydoğudaki oda, Mustafa kemal atatürk'ün kalmış olduğu odadır. Yüce Önder Mustafa kemal atatürk 17 Eylül 1924 senesinde Rize'yi ziyaret etmiş olduğu sırada Mataracı Mehmet Efendi'nin evinde konuk edilmiş ve bu odada kalmıştır.
Zemin katta Rize il merkezinden toplanan kitabeler ve gömüt taşları, birinci katta ise bir takım ahşap oymalı mimari parçalar, dokuma araç gereçleri, etnografik eserler sergilenmektedir. İkinci katta ise Mustafa kemal atatürk zamanından kalan eşyalar, Mustafa kemal atatürk'e ait giysiler, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa kemal atatürk'e ait fotoğraflar mevcuttur.
Müze Tel : (+90-464) 213 04 29
Rize Müzesi (Sarı Ev): Sarı Ev olarak malum ve 19. yüzyıl sivil mimari örneği olan yapı, 1998 senesinde müze olarak açılmıştır. Müzede etnografik eserler sergilenmektedir.
Etnografya Müzesi
Adres: Müftü Mah. Kirazlık Sok. No:2 - Rize
Tel: (464) 213 04 29
Kaleler
Rize Kalesi: Rize şehir merkezinin güneybatısında yer edinen kale, iç kale ve aşağı kaleden oluşmaktadır. İlk yapım zamanı mevzusunda kati bilgiler bulunmamaktadır. İç kale M.S. 6. yüzyılda tekrardan inşa edilmiş, 14. yüzyıl başlarında da Cenevizliler tarafınca aşağı surlar yapılmıştır. Kale, Osmanlı döneminde onarılarak kullanılmıştır. Kısmen düzgün, kısmen moloz taşla yapılmış olan iç kale surları 1,5 m. kalındığındadır ve yarım daire planlı beş kuleye haizdir.
Zamanında iç kaleden kuzeydoğu ve kuzeybatıya uzanan ve denize ulaşan aşağı kaleden günümüze garp surlarının bir kısımı ve bir takım kuleler kalmıştır.
Zil Kalesi: Ortaçağın sonlarında yapıldığı tahmin edilen kale Çamlıhemşin ilçesindedir. Çam ormanları ile kaplı bir vadiye başat bir noktada bir kaya hacminin üzerine moloz taşlardan inşa edilmiştir. Duvarları 1,5-2 m. kalınlıktadır. Kalenin doğusu, güneyi ve kuzeyi tabii yar olup, yalnızca garp ve kısmen kuzeyde yüksek surlar mevcuttur.
Kale-i Bala: Çamlıhemşin kazasının 40 km. güneyindedir. 150 m. yüksekliğinde bir tepenin üstünde kurulu kalenin MÖ. 200 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.
Kız Kalesi Pazar kazasının garp girişinde denizin içine bir kaya üstüne inşa edilmiş olup, Bizans döneminden (M.S. 8. yüzyıl) kalmadır. Bu yapı, günümüzde tek bir gözetleme kulesiyle ayakta durmaktadır.
Zeleki Kalesi Çayeli kazasının doğusunda yer edinen kale, 12. yüzyılda Bizans döneminde inşa edilmiştir. Bu gün harap durumdadır.
Camiler
İslam Paşa Camii (Kurşunlu Cami): Rize şehir merkezinde çarşı içindeki cami 16. yüzyıl yapısıdır. Kesme taştan dikdörtgen planlı olup, 24 pencereli bir kubbeye haizdir.
Gülbahar Camii: Rize şehir merkezinde bulunan cami 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim'in anası Gülbahar Hatun tarafınca yaptırılmıştır. 1952 senesinde bir onarım geçiren cami kare planlı olup, bir kubbeye ve tek şerefeli bir minareye haizdir.
Caferpaşa Camii: Çayeli kazasının girişinde yer edinen cami, Rize Fatihi Cafer Paşa tarafınca 16. yüzyılda yaptırılmıştır. Cami rahat planlı ve çatısı kiremitle örtülüdür. Girişinde mermer kitabesi vardır.
Kaplıca ve İçmeceler
Ayder Kaplıcası ülkenin mühim kaplıcaları arasındadır. Rize'ye 20 km. mesafedeki Andon İçmecesi yöre halkı tarafınca ilgi görmektedir. İçmecenin suyu renksiz, kokusuz ve berraktır. Bununla birlikte, İkizdere-Şimşirli İçmecesi, Çayırlı Maden Suyu türlü hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir.
Şelaleler
Ağaran Şelalesi: Çayeli'ne 12 km., Rize merkeze ise 30 km. mesafede olan ve Çayeli'nin içinden akan Şairler deresi üstünde bulunan Şelale, gerçek bir doğa harikasıdır.
Yaylalar
Kaçkar sıradağlarının eteklerinde, Çamlıhemşin, Hemşin, ve İkizdere ilçelerinde yoğun şekilde yer edinen yaylalar, iyi korunmuş örneksiz mimarili evleriyle bulutların ötesinde bir yaşam sunar. Bu yaylalardan Ayder, Aşağı-Yuları Kavron, ve Anzer Yaylaları Gezim Merkezi duyuru edilmişlerdir.Bu yaylalar bilhassa yazları yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olur.
Ayder Yaylası, Çamlıhemşin-Aşağı ve Yukarı Kavran Yaylaları, İkizdere-Anzer (Ballıköy) Yaylası Gezim Merkezi, İkizdere-Çağırankaya Yaylası, Elevit Yaylası başka mühim yaylalardır.
Ulusal Parklar
Kaçkar Dağları Ulusal Parkı
Kuş Gözlem Alanı
Şark Karadeniz Dağları
İl: Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Rize, Erzurum, Artvin
İlçeler: Mühim kuş alanları içinde 32 ilçe mevcuttur
Yüzölçümü: 1230000
Yükselti: 0 - 3932 m
Koruma: kısmen
Başlıca Özellikleri: orman, dağ, göç geçidi
Kuş Türleri: Sakallı akbaba (20 çift), kızıl akbaba (20 çift), kara akbaba (10 çift), kaya kartalı (10 çift), huş tavuğu (tüm Türkiye popülasyonu bu mühim kuş alanları içinde vardır) ve ürkeklik popülasyonlarıyla mühim kuş alanları statüsü kazanır. 1993 senesinde meydana getirilen bir araştırmada mühim kuş alanları sınırları içinde kalan yedi bölge incelenmiş, bunların altısında toplam 134 erişkin adam huş tavuğu tespit edilmiştir. Araştırma meydana getirilen alanın darlığı ve uygun yaşam ortamlarının genişliği göz önünde bulundurulduğunda, mühim kuş alanlarındaki toplam huş tavuğu popülasyonunun 1000 çifti aştığı varsayılabilir. Fakat geçen seneler içinde pek çok mühim yeni göç vadisinin keşfedilmesi, bu rakamların daha yüksek olabileceğini göstermektedir.Şark Karadeniz Dağları, Türkiye'de Avrasya Yüksek Dağlık (Alpin) biyomunu temsil etmesi bu nedenle mühim kuş alanları statüsü kazanan tek alandır.
Sportif Etkinlikler
Rize, yaylaları ve sarp dağları ile tabiat yürüyüşü ve dağcılığa, coşkun nehirleri ile kano ve raftinge, 2400-3000 metre yükseklikte bulunan Buzulyalağı ve Moren göllerinin bazıları balıkçılığa elverişli bir coğrafyaya haizdir.
Kaçkar Dağlan süratli akışlı akarsuların membaıdır. Bunların en önemlisi Çamlıhemşin' den Ardeşen' e doğru akıp denize dökülen Fırtına Deresi, Taşlıdere ve İyiderelerdir. Bu derelere kanoculuk için lüzumlu debi rejim miktarı yeterlidir. Bu akarsular haricinde minik büyük pek çok dere mevcuttur.
Fırtına Deresi
Kaçkar Dağları (Dağcılık )
COĞRAFYA
Rize, güneyinde yer edinen dağların sahilden itibaren yükselmeye başlaması ve yüksek dağ eteklerinden doğarak Karadeniz'e akan akarsuların yoğunluğu sebebiyle engebeli bir arazi yapısına haizdir. Sarp ve engebeli arazi yapısının ve iklimin de etkisiyle ilin nebat örtüsünü ormanlar oluşturmaktadır.
Rize, yağışlı iklimi ve çok sayıdaki yer altı su ları yardımıyla Türkiye'de akarsu yoğunluğu en fazla olan illerden biridir. Rize'de yazlar serin, kışları ılıman ve her mevsimi yağışlı bir iklim görülür.
TARİHÇE
Rize adının, M.Ö. 7. yüzyılda süregelen kolonizasyon döneminde, yörede bolca pirinç yetiştirilmesinden dolayı şehir yakınlarından geçen çaya verilen “Rhizios†ya da sonraki dönemlerde verilen “Rhizaion†dan geldiği söylenmektedir.
M.Ö. 2. bin başlarında ziraat ve hayvancılıkla uğraşan kimi toplulukların yaşamış olduğu tahmin edilen Rize ve çevresinin yazılı tarih periyodu, M.Ö. 7. yüzyılda Miletli denizcilerin yaptıkları seferlerle başlamaktadır. Bu zamanda Miletliler Şark Karadeniz kıyılarında ticari yerleşimler kurmuşlardır. Bir süre sonra Kimmer, Med ve Pers akınlarına uğrayan yöreyi MÖ. 180'de Kral Pharnakes, M.Ö. 1. yüzyılda da Partlar ele geçirmiş olup, yöre M.S. 10 senesinde Roma egemenliğine girmiştir. M.S. 4. yüzyıldan başlayarak Sasani ve Bizans içinde devamlı el değiştirmiş, 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonrasında Türklerin eline geçmiş, ama Selçukluların batıya yönelmesiyle yeniden Bizans egemenliğine girmiştir. Rize'nin bir bölümü 1461'de başka yöreleri de 1509'da Osmanlı topraklarına iştirak etmiştir. Rize, cumhuriyetin ilanından sonrasında, 1924 senesinde il olmuştur.
NE YENİR?
Yörede lahana ve hamsinin hususi bir yeri vardır. Çünkü tüm yiyecek türleri bu tür şeyler çevresinde yoğunlaşmıştır. Belirgin başlı yiyecek türleri; Ayran doğraması, çılbır, çırıhta, çirmulis, fasulye tavalisi, hamsili pilav, hamsili ekmek, hamsi kuşu, hamsi tavalisi, herse, hoşme, kabak felisi, kabak sütlisi lahana çorbası (vurma lahana), minci, muhlama, ormanlı hamsi, paluze, papara pasmanika, pekmezli kabak , sarma (lahana sarması)dır.
Orman üst zonunun üstünde bulunan yaylalarda ve çayırlık alanda arıcılık yapılmaktadır. Kimyevi maddenin hemen hemen ulaşamadığı çiçek çeşitliliğinin ve başka avantajların desteklediği üretim yörede “Anzer Balı†ile dünyaca ünlüdür.
NE ALINIR?
Hala el sanatı üretimlerinin sürdürüldüğü yörede ahşap ve el örgü ürünleri alınabilir. Hemşin çorabı, Rize bezi (feretiko) ünlü dokumalardır. Çay sepeti, üzüm sepeti, meyve sepeti, piknik sepeti şeklinde hasır örme eşyalar yörede bolca oranda mevcuttur. Şimşir kaşık türleri, İskemleler, kemençe ve maket taka alınabilecek başka ahşap ürünlerdir. Yörenin ünlü Anzer balı unutulmamalıdır.
Yüzölçümü: 3.920 km²
Nüfus: 348.776 (1990)
İl Trafik No: 53
Şark Karadeniz Bölgesinde yer edinen Rize, bölgenin en karakteristik özelliklerini gösterir. Anadolu'nun başka bölgelerinden coğrafi yapısıyla olduğu şeklinde kültürel yapısı ile de ayrılır. Dik yamaçlı vadileri, doruklara ulaşılabilir dağları, buzul gölleri, zümrüt yeşili yaylaları, zamanı kemer köprüleri ve kaleleri, coşkun akan dereleri ile çok hususi bir gezim beldesidir.
İLÇELER:
Rize ilinin ilçeleri; Ardeşen, Çamlıheşin, Çayeli, Derepazarı, Fındıklı, Güneysu, Hemşin, İkizdere, İyidere, Kalkandere ve Pazar'dır.
NASIL GİDİLİR?
Karayolu: Şark Karadeniz şeridi üstünde yer edinen Rize; Trabzon-Samsun ile batıya, Sarp Sınır Kapısı ile B.D.T. ülkelerine gene Hopa-Artvin ile cenup doğuya ve İran'a bağlanır.
Otogar Tel : (+90-464) 223 38 51
Denizyolu: Yaz mevsiminde İstanbul'dan meydana getirilen feribot seferleri Rize'ye kadar uzanmaktadır.
Liman Tel : (+90-464) 612 10 71
GEZİLECEK YERLER
Müzeler
Mustafa kemal atatürk Evi Müzesi (Mehmet Mataracı Konağı): Mustafa kemal atatürk'e ait bir takım eşyalar yanında, mıntıkadan çıkarılan etnografik eserlerin de sergilendiği Mehmet Mataracı Konağı'nın (Mustafa kemal atatürk Evi Müzesi) kuzeyinde geniş bir bahçesi vardır. 19. yüzyıl sonları sivil mimarisi özelliklerini taşıyan yapı, iç sofalı planlı üç kattan oluşan bir evdir. İkinci katta, kuzeydoğudaki oda, Mustafa kemal atatürk'ün kalmış olduğu odadır. Yüce Önder Mustafa kemal atatürk 17 Eylül 1924 senesinde Rize'yi ziyaret etmiş olduğu sırada Mataracı Mehmet Efendi'nin evinde konuk edilmiş ve bu odada kalmıştır.
Zemin katta Rize il merkezinden toplanan kitabeler ve gömüt taşları, birinci katta ise bir takım ahşap oymalı mimari parçalar, dokuma araç gereçleri, etnografik eserler sergilenmektedir. İkinci katta ise Mustafa kemal atatürk zamanından kalan eşyalar, Mustafa kemal atatürk'e ait giysiler, Kurtuluş Savaşı ve Mustafa kemal atatürk'e ait fotoğraflar mevcuttur.
Müze Tel : (+90-464) 213 04 29
Rize Müzesi (Sarı Ev): Sarı Ev olarak malum ve 19. yüzyıl sivil mimari örneği olan yapı, 1998 senesinde müze olarak açılmıştır. Müzede etnografik eserler sergilenmektedir.
Etnografya Müzesi
Adres: Müftü Mah. Kirazlık Sok. No:2 - Rize
Tel: (464) 213 04 29
Kaleler
Rize Kalesi: Rize şehir merkezinin güneybatısında yer edinen kale, iç kale ve aşağı kaleden oluşmaktadır. İlk yapım zamanı mevzusunda kati bilgiler bulunmamaktadır. İç kale M.S. 6. yüzyılda tekrardan inşa edilmiş, 14. yüzyıl başlarında da Cenevizliler tarafınca aşağı surlar yapılmıştır. Kale, Osmanlı döneminde onarılarak kullanılmıştır. Kısmen düzgün, kısmen moloz taşla yapılmış olan iç kale surları 1,5 m. kalındığındadır ve yarım daire planlı beş kuleye haizdir.
Zamanında iç kaleden kuzeydoğu ve kuzeybatıya uzanan ve denize ulaşan aşağı kaleden günümüze garp surlarının bir kısımı ve bir takım kuleler kalmıştır.
Zil Kalesi: Ortaçağın sonlarında yapıldığı tahmin edilen kale Çamlıhemşin ilçesindedir. Çam ormanları ile kaplı bir vadiye başat bir noktada bir kaya hacminin üzerine moloz taşlardan inşa edilmiştir. Duvarları 1,5-2 m. kalınlıktadır. Kalenin doğusu, güneyi ve kuzeyi tabii yar olup, yalnızca garp ve kısmen kuzeyde yüksek surlar mevcuttur.
Kale-i Bala: Çamlıhemşin kazasının 40 km. güneyindedir. 150 m. yüksekliğinde bir tepenin üstünde kurulu kalenin MÖ. 200 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır.
Kız Kalesi Pazar kazasının garp girişinde denizin içine bir kaya üstüne inşa edilmiş olup, Bizans döneminden (M.S. 8. yüzyıl) kalmadır. Bu yapı, günümüzde tek bir gözetleme kulesiyle ayakta durmaktadır.
Zeleki Kalesi Çayeli kazasının doğusunda yer edinen kale, 12. yüzyılda Bizans döneminde inşa edilmiştir. Bu gün harap durumdadır.
Camiler
İslam Paşa Camii (Kurşunlu Cami): Rize şehir merkezinde çarşı içindeki cami 16. yüzyıl yapısıdır. Kesme taştan dikdörtgen planlı olup, 24 pencereli bir kubbeye haizdir.
Gülbahar Camii: Rize şehir merkezinde bulunan cami 16. yüzyılda Yavuz Sultan Selim'in anası Gülbahar Hatun tarafınca yaptırılmıştır. 1952 senesinde bir onarım geçiren cami kare planlı olup, bir kubbeye ve tek şerefeli bir minareye haizdir.
Caferpaşa Camii: Çayeli kazasının girişinde yer edinen cami, Rize Fatihi Cafer Paşa tarafınca 16. yüzyılda yaptırılmıştır. Cami rahat planlı ve çatısı kiremitle örtülüdür. Girişinde mermer kitabesi vardır.
Kaplıca ve İçmeceler
Ayder Kaplıcası ülkenin mühim kaplıcaları arasındadır. Rize'ye 20 km. mesafedeki Andon İçmecesi yöre halkı tarafınca ilgi görmektedir. İçmecenin suyu renksiz, kokusuz ve berraktır. Bununla birlikte, İkizdere-Şimşirli İçmecesi, Çayırlı Maden Suyu türlü hastalıklara iyi geldiği bilinmektedir.
Şelaleler
Ağaran Şelalesi: Çayeli'ne 12 km., Rize merkeze ise 30 km. mesafede olan ve Çayeli'nin içinden akan Şairler deresi üstünde bulunan Şelale, gerçek bir doğa harikasıdır.
Yaylalar
Kaçkar sıradağlarının eteklerinde, Çamlıhemşin, Hemşin, ve İkizdere ilçelerinde yoğun şekilde yer edinen yaylalar, iyi korunmuş örneksiz mimarili evleriyle bulutların ötesinde bir yaşam sunar. Bu yaylalardan Ayder, Aşağı-Yuları Kavron, ve Anzer Yaylaları Gezim Merkezi duyuru edilmişlerdir.Bu yaylalar bilhassa yazları yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri olur.
Ayder Yaylası, Çamlıhemşin-Aşağı ve Yukarı Kavran Yaylaları, İkizdere-Anzer (Ballıköy) Yaylası Gezim Merkezi, İkizdere-Çağırankaya Yaylası, Elevit Yaylası başka mühim yaylalardır.
Ulusal Parklar
Kaçkar Dağları Ulusal Parkı
Kuş Gözlem Alanı
Şark Karadeniz Dağları
İl: Trabzon, Gümüşhane, Bayburt, Rize, Erzurum, Artvin
İlçeler: Mühim kuş alanları içinde 32 ilçe mevcuttur
Yüzölçümü: 1230000
Yükselti: 0 - 3932 m
Koruma: kısmen
Başlıca Özellikleri: orman, dağ, göç geçidi
Kuş Türleri: Sakallı akbaba (20 çift), kızıl akbaba (20 çift), kara akbaba (10 çift), kaya kartalı (10 çift), huş tavuğu (tüm Türkiye popülasyonu bu mühim kuş alanları içinde vardır) ve ürkeklik popülasyonlarıyla mühim kuş alanları statüsü kazanır. 1993 senesinde meydana getirilen bir araştırmada mühim kuş alanları sınırları içinde kalan yedi bölge incelenmiş, bunların altısında toplam 134 erişkin adam huş tavuğu tespit edilmiştir. Araştırma meydana getirilen alanın darlığı ve uygun yaşam ortamlarının genişliği göz önünde bulundurulduğunda, mühim kuş alanlarındaki toplam huş tavuğu popülasyonunun 1000 çifti aştığı varsayılabilir. Fakat geçen seneler içinde pek çok mühim yeni göç vadisinin keşfedilmesi, bu rakamların daha yüksek olabileceğini göstermektedir.Şark Karadeniz Dağları, Türkiye'de Avrasya Yüksek Dağlık (Alpin) biyomunu temsil etmesi bu nedenle mühim kuş alanları statüsü kazanan tek alandır.
Sportif Etkinlikler
Rize, yaylaları ve sarp dağları ile tabiat yürüyüşü ve dağcılığa, coşkun nehirleri ile kano ve raftinge, 2400-3000 metre yükseklikte bulunan Buzulyalağı ve Moren göllerinin bazıları balıkçılığa elverişli bir coğrafyaya haizdir.
Kaçkar Dağlan süratli akışlı akarsuların membaıdır. Bunların en önemlisi Çamlıhemşin' den Ardeşen' e doğru akıp denize dökülen Fırtına Deresi, Taşlıdere ve İyiderelerdir. Bu derelere kanoculuk için lüzumlu debi rejim miktarı yeterlidir. Bu akarsular haricinde minik büyük pek çok dere mevcuttur.
Fırtına Deresi
Kaçkar Dağları (Dağcılık )
COĞRAFYA
Rize, güneyinde yer edinen dağların sahilden itibaren yükselmeye başlaması ve yüksek dağ eteklerinden doğarak Karadeniz'e akan akarsuların yoğunluğu sebebiyle engebeli bir arazi yapısına haizdir. Sarp ve engebeli arazi yapısının ve iklimin de etkisiyle ilin nebat örtüsünü ormanlar oluşturmaktadır.
Rize, yağışlı iklimi ve çok sayıdaki yer altı su ları yardımıyla Türkiye'de akarsu yoğunluğu en fazla olan illerden biridir. Rize'de yazlar serin, kışları ılıman ve her mevsimi yağışlı bir iklim görülür.
TARİHÇE
Rize adının, M.Ö. 7. yüzyılda süregelen kolonizasyon döneminde, yörede bolca pirinç yetiştirilmesinden dolayı şehir yakınlarından geçen çaya verilen “Rhizios†ya da sonraki dönemlerde verilen “Rhizaion†dan geldiği söylenmektedir.
M.Ö. 2. bin başlarında ziraat ve hayvancılıkla uğraşan kimi toplulukların yaşamış olduğu tahmin edilen Rize ve çevresinin yazılı tarih periyodu, M.Ö. 7. yüzyılda Miletli denizcilerin yaptıkları seferlerle başlamaktadır. Bu zamanda Miletliler Şark Karadeniz kıyılarında ticari yerleşimler kurmuşlardır. Bir süre sonra Kimmer, Med ve Pers akınlarına uğrayan yöreyi MÖ. 180'de Kral Pharnakes, M.Ö. 1. yüzyılda da Partlar ele geçirmiş olup, yöre M.S. 10 senesinde Roma egemenliğine girmiştir. M.S. 4. yüzyıldan başlayarak Sasani ve Bizans içinde devamlı el değiştirmiş, 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonrasında Türklerin eline geçmiş, ama Selçukluların batıya yönelmesiyle yeniden Bizans egemenliğine girmiştir. Rize'nin bir bölümü 1461'de başka yöreleri de 1509'da Osmanlı topraklarına iştirak etmiştir. Rize, cumhuriyetin ilanından sonrasında, 1924 senesinde il olmuştur.
NE YENİR?
Yörede lahana ve hamsinin hususi bir yeri vardır. Çünkü tüm yiyecek türleri bu tür şeyler çevresinde yoğunlaşmıştır. Belirgin başlı yiyecek türleri; Ayran doğraması, çılbır, çırıhta, çirmulis, fasulye tavalisi, hamsili pilav, hamsili ekmek, hamsi kuşu, hamsi tavalisi, herse, hoşme, kabak felisi, kabak sütlisi lahana çorbası (vurma lahana), minci, muhlama, ormanlı hamsi, paluze, papara pasmanika, pekmezli kabak , sarma (lahana sarması)dır.
Orman üst zonunun üstünde bulunan yaylalarda ve çayırlık alanda arıcılık yapılmaktadır. Kimyevi maddenin hemen hemen ulaşamadığı çiçek çeşitliliğinin ve başka avantajların desteklediği üretim yörede “Anzer Balı†ile dünyaca ünlüdür.
NE ALINIR?
Hala el sanatı üretimlerinin sürdürüldüğü yörede ahşap ve el örgü ürünleri alınabilir. Hemşin çorabı, Rize bezi (feretiko) ünlü dokumalardır. Çay sepeti, üzüm sepeti, meyve sepeti, piknik sepeti şeklinde hasır örme eşyalar yörede bolca oranda mevcuttur. Şimşir kaşık türleri, İskemleler, kemençe ve maket taka alınabilecek başka ahşap ürünlerdir. Yörenin ünlü Anzer balı unutulmamalıdır.
Rize - Mustafa kemal atatürk Müzesi / Rize Mustafa kemal atatürk Müzesi'nden Kesitler
İkizdere - Rize
Pazar - Rize
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR