SELAMLAMAK g. f. 1. Bir kimseyi (vasıta tümleci +) selamlamak, bir kimselerle karşılaşıldığında ya da ondan ayrılırken, ona saygısı...
SELAMLAMAK g. f.
1. Bir kimseyi (vasıta tümleci +) selamlamak, bir kimselerle karşılaşıldığında ya da ondan ayrılırken, ona saygısını somut şekilde belirtmek, merhaba vermek: Arkadaşını başıyla selamlamak. Dostunu bir el hareketiyle selamladı.
2. Bir kimseyi, bir şeyi selamlamak, o kimseyi, o şeyi asker selamıyla ya da bir yönetmelikte öngörülen ya da gelenekleşmiş bir saygı emaresiyle onurlandırmak: Bir devlet başkanını top atışlarıyla selamlamak. Oyuncular halkı selamlamak için sahneye geldiler.
3. Bir vakası, bir eylemi, bir başarıyı vb. selamlamak, onu, duyulan saygıyı, hayranlığı ve onaylamayı belirterek kutlamak: Onun kişiliğinde, bu yolda canını feda eden tüm araştırmacıları selamlıyoruz.
*Ask. Merhaba verme kurallarını yerine getirmek. || Tüfekle selamlamak ya da silahla merhaba durmak, askeri kişileri selamlamak için, tüfekle meydana getirilen, saygı davranışını kurallara uygun olarak yerine getirmek. (Dikkat komutunun peşinden "merhaba dur!" komutu verilir.) || Bir birliği selamlama durumuna getirmek, birliği denetlenebilmesi için merasim yerinde hazır bulundurmak.
*Denize, ve Ask. denize. Çamariva ile selamlamak, bir vapur mürettebatından söz ederken, içinde devlet büyüğü bulunan geminin geçmiş olduğu bordaya dizilerek üç kere “sağoi†diye bağırmak, (sesle selamlamak da denir.) || Karayı selamlamak, bir gemiden söz ederken, limana girerken top atışıyla kenti selamlamak. || Sancağı ya da sancakları selamlamak, sancağı ya da sancakları direğe çekerek selamlamak. || Yelkenle selamlamak, bir yelkeni birkaç kere indirip basarak selamlamak.
*selamlanmak edilg. f. Selamlamak eylemine mevzu olmak: Konuk devlet başkanı top atışlarıyla selamlandı.
* selamlaşmak işt. f
1. Karşılıklı olarak birbirine merhaba vermek.
2. Tanışıklığı pek azca olmak: Selâmlaşıyoruz, fakat hemen hemen adını bile bilmiyorum.
1. Bir kimseyi (vasıta tümleci +) selamlamak, bir kimselerle karşılaşıldığında ya da ondan ayrılırken, ona saygısını somut şekilde belirtmek, merhaba vermek: Arkadaşını başıyla selamlamak. Dostunu bir el hareketiyle selamladı.
2. Bir kimseyi, bir şeyi selamlamak, o kimseyi, o şeyi asker selamıyla ya da bir yönetmelikte öngörülen ya da gelenekleşmiş bir saygı emaresiyle onurlandırmak: Bir devlet başkanını top atışlarıyla selamlamak. Oyuncular halkı selamlamak için sahneye geldiler.
3. Bir vakası, bir eylemi, bir başarıyı vb. selamlamak, onu, duyulan saygıyı, hayranlığı ve onaylamayı belirterek kutlamak: Onun kişiliğinde, bu yolda canını feda eden tüm araştırmacıları selamlıyoruz.
*Ask. Merhaba verme kurallarını yerine getirmek. || Tüfekle selamlamak ya da silahla merhaba durmak, askeri kişileri selamlamak için, tüfekle meydana getirilen, saygı davranışını kurallara uygun olarak yerine getirmek. (Dikkat komutunun peşinden "merhaba dur!" komutu verilir.) || Bir birliği selamlama durumuna getirmek, birliği denetlenebilmesi için merasim yerinde hazır bulundurmak.
*Denize, ve Ask. denize. Çamariva ile selamlamak, bir vapur mürettebatından söz ederken, içinde devlet büyüğü bulunan geminin geçmiş olduğu bordaya dizilerek üç kere “sağoi†diye bağırmak, (sesle selamlamak da denir.) || Karayı selamlamak, bir gemiden söz ederken, limana girerken top atışıyla kenti selamlamak. || Sancağı ya da sancakları selamlamak, sancağı ya da sancakları direğe çekerek selamlamak. || Yelkenle selamlamak, bir yelkeni birkaç kere indirip basarak selamlamak.
*selamlanmak edilg. f. Selamlamak eylemine mevzu olmak: Konuk devlet başkanı top atışlarıyla selamlandı.
* selamlaşmak işt. f
1. Karşılıklı olarak birbirine merhaba vermek.
2. Tanışıklığı pek azca olmak: Selâmlaşıyoruz, fakat hemen hemen adını bile bilmiyorum.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR