Sendikacılık Nedir?

SENDİKACILIK a. 1. Ortak çıkarlarını korumak için çaba sarfetmek suretiyle, aynı meslekte çalışan kişileri bir araya getirme amacın...

SENDİKACILIK a.

1. Ortak çıkarlarını korumak için çaba sarfetmek suretiyle, aynı meslekte çalışan kişileri bir araya getirme amacını güden hareket. (Bk. ansikl. böl.)

2. Sendikaların eylemi.




3. Bir kimsenin sendika içindeki eylemi.

4. Millet yaşamında sendikaların bir rol oynaması amacını güden öğreti.


*ANSİKL. işçi sendikacılığı, zamanı süresince, ulusal ve siyasal koşullar içinde endüstri işçiliğinin ve üretim tekniklerinin süratli değişmelerine uyum sağlamak mecburiyetinde bırakıldı. ülkelere ve emek harcama alanlarına (işkollarına) bakılırsa değişik sendikacılık gelenekleri ortaya çıktı. Günümüz sendikacılığı, bu çeşitli gelenekler arasındaki, bir çok kez sert geçen tartışmalarla beslendi. Büyük Britanya, Fransa ve ABD'de kurulan ilk sendikalar mahalli temeller ve bir çok kez nitelikli belirli meslek dalları üstünde örgütlendi.


* XIX. yy.'dan başlayarak üç büyük sendikacılık geleneği ortaya çıktı.

Korporatist anane. Meslek esasına dayanan bölgesel ve ulusal düzeyde federasyonların kurulmasını teşvik etti. Eski loncaların izinden giderek ilk ortaya çıkan meslek odaları benzer biçimde korporatif sendikacılık da daha çok, makine kullanımının ve liberal sanayinin yaygınlaştırdığı proleterleşmeye karşı kendini korumak için çaba sarfeden, nitelikli işçileri harekete geçirdi. Meslek sendikaları o dönemde ayda işçinin bir günlük tutarı tutarında kesinti alıyorlardı. Kuruluşlarından beri, bu sendikalar yalnız üyelerinin ücretleri ve emek harcama koşullarıyla değil, bununla beraber mesleğe (işe) alınmanın denetimiyle de ilgileniyorlardı. ABD' deki American Federation of Labor (AFL), 1955'te Congress of industrial Organizations (CİO) ile birleşene kadar ilke olarak, meslek sendikalarının korporatif biçimdeki örgütlenmesiydi.

Reformcu anane. Bu geleneği sürdüren sendikalar, toplumun paracı örgütlenme biçimini eleştirmezler, devlet ve kuruluşlarındaki yetkililerle yalnızca en iyi koşullar içinde pazarlık yapma yollarını araştırırlar Sendika federasyonları, her meslekteki işçileri, endüstri kollarına bakılırsa gruplandırır. Bu tür sendikacılık, sos

yal güvenlik ve iş yasalarının iyileştirilmesi için toplu iş sözleşmeleri ve ulusal çapta büyük pazarlıklar halletmeye dayanır. Anglosakson sendikaların bir çok, çeşitli endüstri dallarını etkileyen tutumsal sorunlarda uzman ustalaşmış kadroları ve gerektiğinde etkin grevleri örgütleyebilecek mühim mali larıyla, bu tür sendikacılıkta çok ustalaştılar. Birinci Dünya savaşı'ndan sonrasında batılı sendikaların bir çok, reformcu bir stratejiyi benimsediler.

Devrimci anane. XIX. yy.'ın sonunda Fransa ve Almanya'da çok canlı olan devrimci sendikacılık geleneği, derslik dayanışmasını geliştirmek ve paracı sistemi devirecek koşulları yaratmak için her meslekten işçiyi bir araya getirmekten yanadır. O dönemde genel bırakım, devrimci sendikacıların burjuva sınıfını yıkmak için seçtikleri bir amaçtır. Çoğunlukla devrimci sendikacılık, antimilitarist düşüncenin sıkı bir savunuculuğunu yapar ve K. Marx' ın “işçilerin vatanı yoktur†yolundaki sözünü benimser. (Sendikalar, “işçi sınıfının hakikaten özgürlüğüne kavuşmasını öngören amaçları doğrultusunda bir örgütlenme ocağı olarak hareket etmelidirler" [Uluslararası işçi birliği kararı, Cenevre kongresi, eylül 1866].)

Bilinci Dünya savaşı'nın ilanı ve genel seferberlik, devrimcilerin sendika hareketi içindeki tesirini zayıflattı.


*Sendikayla işçi partileri arasındaki ilişkiler mevzusunda, sendikacılık tarihinde, dört büyük görüş vardır.

Anarkosendikacılık, sendikaların her tür siyasal partilerden kati olarak bağımsız olmasını savunur. Bu görüş, üretimin bizzat işçiler tarafınca denetlenmesinden yana olduğundan, sendikaların kendi içinde “temel" girişimlerinde önceliklere haiz olmasını ileri sürer. Bu anlayış içindeki sendikaların federasyon ve konfederasyonları, ilke olarak, eşgüdüm işlevi görürler Anarko-sendikacılığın en kuvvetli örnekleri Fransa, İtalya ve ispanyada görülür. Fransa'daki tüm işçi sendikalarının statüsü, Genel iş konfederasyonundan (CGT) ve 1906 Amiens kurallarından sonrasında, görüşlerine yakın her tür siyasal partilerden, kuramsal olarak, tümüyle bağımsızdır.

"Tradeunion"culuk, bir işçi partisi vasıtasıyla ya da sendika örgütünü direkt doğruya temsil edecek üyelerle Parlamentoda sendikalist bir siyasetin temsil edilmesi esasına dayanır. İngiltere'deki Labour Party, 1906'da kurulduğunda, sendikaların toplumsal nitelikli yasa önerilerini Parlamentoda savunmalarına olanak elde eden, 29 trade-union üyesi Parlamentoda temsil edildi.

Toplumsal demokrat çözüm, işçilerin siyasal dilekleri mevzusunda toplumcu partiye öncelik ve üstünlük tanıma esasına dayanır. Sendika ile parti içinde bir işbölümü vardır. Sendikalar, tutumsal mücadeleleri yönetir, partiler de işçi hareketlerine görüş açıları verirler.

Gotha'da Alman toplumsal demokrat parti birinci kongresi dolayısıyla toplanan sendika konferansı şu savları ileri sürdü:

1. işçilerin görevi, siyaseti sendikalardan uzak tutmaktır;

2. işçilerin manevi yükümlülüğü, proletaryaya elverişli tutumsal ve siyasal konum sağlayabilecek tek parti olan, toplumsal demokrat partiye girmektir.

Leninci çözüm, derslik mücadelesi içinde komünist partiye yönetici bir rol verir. Sendika bir kitle örgütüdür. Bu teşkilat marxçı kurama dayanan doğru bir politika geliştirebilecek kabiliyette değildir. Parti, militanları vasıtasıyla, siyasetini sendikaya kabul ettirmelidir. Sendikanın, parti ve işçi kitlesi içinde bir “aktarma kayışı" olmasından, sadece bu anlamda söz edilebilir. Diğeri anlamda, militan işçileri ortaya çıkarmak ve onları deneyden geçirmek anlamında, komünizmin bir ilkokulu olarak sendikacılıktan söz edilebilir. Böylece Lenin, bir taraftan sendikaların korporatist ve gerici yönünü belirtirken öte taraftan bu örgütlerin birçok işçi için "tam bir örgüt-süzlükten ilkel, aşağı, en rahat ve erişilmesi en kolay örgütlenme biçimine ilk kez" bir geçiş oluşturduklarını kabul ediyordu (Komünizmin çocukluk hastalığı, mayıs-haziran 1920.)

Bunların haricinde, dinsel esaslara dayanarak örgütlenen sendikaları belirtmek gerekir Bu şekilde örgütlenen Avrupa'daki tüm katolik sendikalar, yüzyılın başından bu yana, Kilise'nin toplumsal öğretisini uygulamaya geçirmek amacıyla ortaya çıktılar.

ABD'de etnik azınlıkların bir baskı grubu meydana getirmeye başlamalarıyla sendikaların gitgide daha çok zenci, meksikalı ve porto rikolu üyeler aldıkları görülüyor.

Nihayet, tek partili rejimlerde iktidara destek olan, merkezileşmiş ve devlet aygıtıyla kaynaşmış kuruluşların, işçi sendikacılığı geleneği içinde sözünün edilip edilemeyeceği sorulabilir. 1980 ağustosundan bu yana, Polonya'daki “Dayanışma'' sendikası Doğu bloku ülkeleri içinde hakikaten bağımsız sendikaların ortaya çıkabilme sorununu gündeme getirmektedir.


*Türkiyede, işçilerle ilgili kuruluşların kökeni loncalar döneminde "Orta sandığı†ya da "Teavün sandığı" adlarıyla kurulan bazı yardım sandıklarına kadar uzanır. Sadece, bunlar bir işçi örgütü olmaktan çok uzaktır. 1871'de kurulan Ameleperver cemiyeti, bazı araştırmacılara bakılırsa, ilk işçi örgütü olarak kabul edilmekteyse de, bu kurum da Batı'dan etkilenen aydınların işçilere yardım etmek amacıyla kurmuş oldukları bir yardım sandığı olmaktan öteye geçemedi. Sanayileşme sürecine geç giren bir ülke olan Türkiye'de, XIX. yy.'ın sonunda tek mühim işçi örgütü, 1894'te kurulan OsmanlI amele cemiyeti oldu. Ne var ki, Abdülhamit'in baskı döneminde Tophane işçilerince gizli saklı olarak çalışmaya süregelen bu teşkilat, uzun ömürlü olamadı. 1895'te derneğin yöneticilerinin tutuklanması üstüne dağıldı. OsmanlI devletinde, dernek kurma hakkı ikinci meşrutiyetin ilanından (1908) sonrasında tanındı. Bu devrin göreli özgürlük ortamı içinde işçiler birbiri ardınca grevler halletmeye başladılar. Bilhassa 1908 yılının eylül ve ağustos aylarında yoğunlaşan bu grevlerin çeşitli baskı yollarıyla engellenmek istenmesi, işçi örgütlenmesine mühim engellemeler getiren Tatili eşgal kanunu'nun çıkarılması (1909), çeşitli işçi örgütlerinin kurulmasını önleyemedi. Bu zamanda, 1895'te kapatılan OsmanlI amele cemiyeti'nin kurucularından bir kısmı, 1908'cte, OsmanlI terakkii endüstri cemiyeti'ni kurarken; çeşitli işçi kesimlerince de Mürettibin-i osmaniye cemiyeti, Dersaadet tramvay işçileri cemiyeti, Doğu şimendiferleri müstahdemin teavün cemiyeti vb. birçok işçi örgütü daha kuruldu. 1910 yılı ortalarında, başta İstanbul ve Selanik olmak suretiyle İzmir, Zonguldak, Kavala ve Drama benzer biçimde büyük kentlerde demiryolu, tütün, maden ve yükleme işçileri; marangozlar, fırıncılar, terziler, basımevi işçileri, kunduracılar, pamuk ipliği bükümcüleri vb. çeşitli kuruluşlarda örgütlenmişler, Selanik'te Toplumcu işçi federasyonu' nu (Selanik Toplumcu amele heyet-i müt- tehidesi) oluşturmuşlardı. Sadece, ilkin Birinci Dünya savaşı'nın çıkması, arkasından süregelen Kurtuluş savaşı işçi eylemlerinin gerilemesine, örgütlerin dağılmasına niçin oldu. Kurtuluş savaşı esnasında sadece iki işçi örgütü vardı: Türkiye işçi derneği (1913-1922), Beynelmilel işçiler ittihadı (1920-1923). Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye işçi derneği'nin öncülüğüyle Türkiye Dernek birlikleri ittihadı kuruldu, sadece başarıya ulaşmış olamadı. Bunu İzmir ekonomi kongresi öncesinde Ulusal türk tecim birliği'nin desteğiyle İstanbul Umum amele birliği' nin kuruluşu (1923) izledi. Birlik, kongreye işçilerin temsilcisi olarak katıldı. Bu kongrede, işçilere dernek (sendika) kurma hakkı tanındı, Tatili eşgal kanunu'nun işçiler yararına tekrardan gözden geçirilmesi ve amele yerine işçi sözcüğünün kullanılması sonucu alındı. İstanbul Umum amele birliği sonrasında Türkiye Amele birliği olduysa da, 1924'te feshedildi. Bunun üstüne İstanbul'da çeşitli derneklerin bir araya gelmesiyle Amele teali cemiyeti kuruldu. Bilhassa iş yasası tasarıları mevzusunda işçilerin görüşlerinin saptanmasında etkinliği olan toplum, 1925'te Şeyh Sait ayaklanması üstüne çıkartılan Takriri sükûn kanunu'na rağmen varlığını bir süre koruyabildi; sadece 1928'de hükümetçe kapatıldı. Bu zamanda, ek olarak, işçi tesanüt ve teavün cemiyeti, Silahtarağa elektrik fabrikası işçileri cemiyeti, İstanbul Umum deniz ve madenkömürü tahmil ve tahliye işçileri cemiyeti vb. örgütler de varlıklarını koruyamadılar. Takrir-i sükûn kanunu ile tüm grevler yasaklandı, 1933'te Ceza kanunu bırakım yapanlara uygulanan cezaları ağırlaştıracak yönde değiştirildi, 1936'da çıkartılan iş kanunu ile sendika özgürlüğü mevzusunda mühim engellemeler getirildi. Ondan sonra, 3512 sayılı Cemiyetler kanunu'nda değişim yapılarak "derslik esasına dayalı dernek kurma yasağı" getirildi. Böylece, Türkiye'de ikinci Dünya savaşı sonuna kadar işçilerin sendikalarda örgütlenmesi olanaksız hale geldi.

Türkiye, 1945'te Birleşmiş milletler'e dolayısıyla da Internasyonal emek harcama örgütü' ne (İLO) üye olunca, bazı yasaların kaldırılması ya da değiştirilmesi mecburi oldu. ilk olarak, 1946'da çıkartılan 4919 sayılı yasayla Cemiyetler kanunu'nda yer edinen derslik esasına dayalı dernek kurma yasağı kaldırıldı. Bu yasağın kaldırılmasının derhal arkasından çok sayıda işçi sendikasının yanında Türkiye işçiler derneği, İstanbul işçi sendikaları birliği, Türkiye Deniz işçileri sendikaları birliği benzer biçimde dernek ve birlikler kuruldu. Bu zamanda, kurulan sendikaların sayısı altı ay benzer biçimde çok kısa bir süre içinde yüze ulaştı. Bu gelişmeler, hükümetin 17 aralık 1946'da sıkıyönetim kararıyla içlerinde İstanbul işçi sendikaları birliği'nin de bulunmuş olduğu birçok sendikayı politika yaptıkları nedeni öne sürülerek kapatmasına yol açtı. 1947'de "işçi ve işverenler sendikası ve sendika birlikleri hakkında kanun†adıyla Türkiye'de ilk sendikalar yasası çıkarıldı. Bu yasada bırakım, toplu sözleşme hakları yer almıyor, ek olarak sendikaların siyasetle uğraşmaları da yasaklanıyordu. Bu sendikacılık anlayışı, türk emek harcama yaşamına " 1947 sendikacılığı" adıyla geçti. Sendikalar yasası, bilhassa bırakım hakkı mevzusunda mühim tartışmalara yol açtı. Devrin karşıcılık partisinin (DP) programında bırakım hakkına yer vermesi, işçilerin desteğini sağlamasında etkin bir rol oynadı. 1948'de, iktidarın (CHP) görüşlerini benimseyen İstanbul İşçi sendikaları birliği'nin kurulması üstüne bırakım hakkı yanlısı bir grup tekstil işçisi, ilkin Hür mensucat sanayii işçileri sendikası' nı, arkasından da Hür işçi sendikaları birli- ği'ni kurdular. Sadece, 1950'de seçimleri kazanarak iktidara gelen DP hükümeti, programında yer edinen bırakım hakkının tanınmasına sonrasında karşı çıktı. 1950 sonrasında işçi örgütlenmesi açısından en mühim vaka, kuşkusuz, 1947'den beri sendikacılığın konfederasyon düzeyinde örgütlenmesi düşüncesini gerçekleştiren Türkiş'in (Türkiye işçi sendikaları konfederasyonu) kuruluşu oldu (1952).

27 Mayıs 1960 hareketiyle, sendikacılık açısından uygar ve yeni bir dönem başladı. 1961 Anayasası'yla sağlanan temel hak ve özgürlükler içinde tüm çalışanlar için sendika özgürlüğü (m. 46), işçilere toplu pazarlık ve bırakım hakkı (m. 47) tanındı. Sadece Anayasa'da bırakım hakkının kabul edilmesine rağmen, iş kanunu'nda bırakım yasağı sürüyordu (m. 72). işçiler yeni bir yasa çıkartılması için çeşitli girişimlerde bulundular. Ayrıca işverenler de örgütlenerek Türkiye işveren sendikaları konfederasyonu'nu (TİSK) kurdular (1962). Bir yıl sonrasında 274 sayılı “Sendikalar kanunu†ile 275 sayılı "Toplu iş sözleşmesi, bırakım ve işkapatım kanunu" 24 temmuz 1963'te Resmi gazefe'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Türkiş, 24 temmuz gününü işçi bayramı olarak duyuru etti. 274 sayılı yasa, sendikaların baskı grubu olarak etkinlikte bulunabilecekleri ilkesini kabul ediyor, yalnızca siyasal partilerle organik bağ kurmasını yasaklıyordu (m. 16). Kamu çalışanlarına ise sendika kurma hakkı vermekle beraber, bırakım ve toplu sözleşme yapma haklarını tanımıyordu. Bu son madde, türk emek harcama yaşamında işgören ve işçi tanımı mevzusunda seneler devam eden tartışmalara yol açtı.

1966'da toplanan Tür-iş VI. Genel kurulu için hazırlanan raporda Türkiye'de sendikacılığa en uygun politikanın "par- tilerüstü siyaset" olduğu açıklandı. Bu görüşe karşı çıkan bazı Türkiş üyesi ve bağımsız sendika yöneticileri Türkiye Devrimci işçi sendikaları konfederasyonu'nu (DİSK) kurdular DİSK, Türkiş'in savunduğu 1947 sendikacılık anlayışının tersine “demokratik derslik ve kitle sendikacılığı anlayışı" benimsedi.

Türkiş içinde 1960'larda süregelen görüş ayrılıkları DİSK'in kuruluşundan sonrasında da sürdü. DİSK'in kurum aşamasında Türkiş yöneticilerinin sendikal anlayışına karşı çıkarak, özetlemek gerekirse ŞADA olarak adlandırılan “Sendikalar arası dayanışma anlaşması†meydana getiren bir grup sendikacı,1970'lerde ilkin "Dörtler" sonrasında da “On ikiler†adlarıyla anılan toplumsal demokrat muhalefeti oluşturdular. 1970'te, 274 ve 275 sayılı yasaların 1312 sayılı yasa'yla değiştirilerek sendikal örgütlenmeler mevzusunda bazı engellemeler getirilmesi, 15-16 haziranda İstanbul ve Kocaeli'nde büyük bir işçi yürüyüşü yapılarak protesto edildi. Ondan sonra bazı siyasal partilerin Anayasa mahkemesi'ne başvurmaları üstüne 1317 sayılı yasa'nın birçok maddesi iptal edildi.

1963'te, 274 ve 275 sayılı yasaların yürürlüğü girmesiyle hızla gelişen sendikal örgütlenme 12 Mart 1970 ara döneminde bırakım ve lokavtların büyük seviyede yasaklanması ve toplu sözleşme düzeninin askıya alınmasıyla duraklama dönemine girdi. 1973 seçimleriyle ara dönemden çıkılınca DİSK hızla gelişmeye başladı. Ayrıca sendikal kesimde DİSK ve Türkiş haricinde MİSK ve Hak-iş adlı iki işçi konfederasyonu daha kuruldu. 1980'e gelindiğinde ülkede toplam 743 sendika vardı.

1 ocak ile 12 eylül 1980 içinde 424 işyerinde meydana getirilen grevlere 84 432 işçi katılmıştı. 12 Eylül hareketiyle sendikal etkinlikler durduruldu, DİSK ve MİSK'in yönetimi kayyumlara verildi, DİSK yöneticileri yargılanmak suretiyle tutuklandı. Ondan sonra çıkartılan 2364 sayılı "süresi sonlanmış toplu iş sözleşmelerinin toplumsal zorunluluk hallerinde tekrardan yürürlüğe konulması hakkında kanun ile Yüksek yargıcı kurulu uygulamasına geçildi. Böylece 1982 Anayasası ve 2821 ve 2822 sayılı yasalarla emek harcama yaşamına yeni bir çerçeve getirildi.

Bu düzenlemeler sendikaların işlevlerini azaltırken devletin emek harcama yaşamına müdahalesini artırdı. Ayrıca Hak-iş konfe- derasyonu'nun bloke edilen mal varlığı özgür bırakıldı. DİSK yöneticileri uzun süre tutuklu olarak yargılandılar ve çeşitli cezalara çarptırıldılar. Sadece Türk ceza kanunu'nun 141. ve 142. maddeleri kaldırıldıktan sonrasında, 1991 senesinde Askeri Yargıtay tarafınca aklandılar.


Kaynak: Büyük Larousse







  • Sendika Nedir? Sendika ve Sendikacılık Hakkında Genel Bilgiler


  • Sendikacılık hakkında bilgi verir misiniz?




 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Sendikacılık Nedir?
Sendikacılık Nedir?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/sendikaclk-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/sendikaclk-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content