anapara isim, iktisat (serma:ye) Farsça ser + mÂ¥ye 1 . Bir tecim işinin kurulması, yürütülmesi için ihtiyaç duyulan anapara ve ...
anapara
isim, iktisat (serma:ye) Farsça ser + mÂ¥ye
1 . Bir tecim işinin kurulması, yürütülmesi için ihtiyaç duyulan anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta:
2 . Varlık, servet.
3 . mecaz Mevzu:
"Bu lakırtı, yedi gün havuzlu kahvenin sermayesi oldu."- R. H. Karay.
4 . mecaz Genelev bayanı.
Entelektüel Ana para
Ana para şirketlerinin hukuksal yapısı nedir?
SPK - Ana para Piyasası Kurulu
Ana para
üretimde kullanılan kendisi de üretilmiş olan mal ve değerlerdir. Ana para terimi; yatırılmış para, yatırımdan kazanılan gelir ve varlıkların parasal kıymeti anlamında da kullanılmaktadır.
üretimde kullanılan kendisi de üretilmiş olan mal ve değerlerdir. Ana para terimi; yatırılmış para, yatırımdan kazanılan gelir ve varlıkların parasal kıymeti anlamında da kullanılmaktadır.
anapara
Bir tecim işinin kurulması, yürütülmesi için ihtiyaç duyulan anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
Bir tecim işinin kurulması, yürütülmesi için ihtiyaç duyulan anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta
SERMAYE a (fars. sermâye).
1. Bir kimsenin, bir ailenin ya da bir işletmenin haiz olduğu ve gelir getirebilen mal varlığı. (Eşanl. KAPİTAL, ANAMAL.)
2. Bir şeyin mal oluş fiyatı; maliyet: Sermayesine satışlar.
3. Bir kimsenin haiz olduğu maddi ya da manevi zenginlikler: Bilgi, en lüzumlu sermayedir. Tüm sermayem bir bavul kıyafet ve bir yataktan ibarettir.
4. Arg. Genelevde çalışan hanım.
5. Bir işe anapara koymak, o işe parasını, malını ya da alın terini yatırmak. || Sermayeyi kediye yüklemek, "elindeki avucundaki tüm parasını yiyip bitirmek ya da bir işte zarar ederek batmak" anlamında latife yollu söylenir: Bu şekilde gidersen, yakında sermayeyi kediye yüklersin.
*Bors. Ana para payını yükseltme, bir işletmede hissedarlann ya da ilgili kişilerin, başlangıçta yatırdıktan ana paraya bir hisse eklemeleri.
*Ikt. Ana para bütçesi - YATIRIM' BüTÇESİ. || Ana para değerinin düşürülmesi, sermayenin bir bölümünün budanması ya da aktiften çıkarılması kanalıyla kalan bölümünün daha verimli bir şekilde işletilmesinin sağlanması. (Bu işlem çeşitli biçimlerde yapılabilir: fabrikalann kapatılması ve kimi zaman düşük fiyatla satılması, üretim araçlarından bir bölümünün geri çekilmesi kanalıyla sermayenin yok edilmesi, eskimiş donanımın kullanım sürelerinin kısaltılması, hemen hemen kullanılmakla beraber başkalanna oranla yeterince verimli olmayan bir vasıta ya da makinenin çürüğe çıkanlması.) || Ana para hesabı, ödemeler bilançosunda uzun (bir yıldan fazla) ya da kısa (bir yıldan azca) süreli internasyonal anapara akımlannın yer almış olduğu bölüm. (ülkeden anapara çıkışları ödemeler bilançosunda anapara hesabının borcuna, anapara girişleriyse alacağına geçirilir.) || Ana para kaçışı, anapara sahibinin, sermayesini, başka bir ülkede yatırım yapmaktan çok, kendi ülkesindeki vergilerden, para ya da iktisat politikasından korumak amacıyla yurtdışına çıkarması ya da orada tutması. || Ana para (yoğunluk) katsayısı, bir üretim sürecinde kullanılan sermayeyle belli bir dönem içinde elde edilmiş üretim arasındaki oran. (Ana para-hâsıla oranı da denir.) (Bk. ansikl. böl.] || Ana para yoğun üretim, emek, anapara ve topraktan oluşan üç temel üretim etmeninden, sermayenin ağırlıklı olarak kullanıldığı üretim süreci, f Ana para yoğunlaşması, sermayenin süratli bir şekilde emeğin yerini almasının neticelerini belirten kavram. || Sermayenin marjinal etkinliği, Keynes'te, “bir ana paradan, varlığı süresince, beklenen randımanlann oluşturduğu senelik getiriler serisine uygulandığında, bu getirilerin güncel (güncel) kıymetini sermayenin arz fiyatına eşit kılan güncelleştirme (aktüelleştirme) oranT'nı belirten kavram. || Sermayenin organik bileşimi, belli bir teknik düzeydeki üretim araçları stokunda cisimleşmiş olan emek miktarı. || Sermayenin tekrardan devreye sokulması, dış tecim bilançosu fazlalık veren bazı ülkelerin fazla paralarının internasyonal tutumsal topluluğun emrine verilmesi. (Bu terim, bilhassa 70'li yıllarda OPEC ülkelerinin dolar fazlalıkları için kullanılmıştır.) || Sermayeyi denetimde tutma, bir şirket sermayesinin yabancı hissedarların denetimine girmesini önlemek amacıyla bir grup hissedarın şirketi kendi denetiminde tutması. || Emek-sermaye ortaklığı, toplumsal problemi, emekçilerin işletme kârlarından hisse alması (işletme yönetiminin, sermayedarların ya da bunların temsilcilerinin elinde kalması koşuluyla) kanalıyla çözmeyi amaçlayan bazı politika adamlarının ileri sürdükleri formül. || Entellektüel anapara bir ya da birden fazla kişinin ulusal iktisat alanında edinilmiş ya da özümsenmiş, üretime yararlı olabilecek bilgilerinin tümü. || Gerçek anapara üretim ve değişiklik araçlarını oluşturan maddi servetlerin tümü. || Mali anapara, bazı grupların (bir çok kez bankalar, kimi zaman de holdingler) işletmelerin sermayesinde haiz oldukları ve bu işletmeleri yönetmelerini ya da denetlemelerini elde eden katılım payları. || Parasal anapara teknik sermayeyi oluşturan mallann, para birimi olarak belirtilen kıymeti; kullanılabilir fonlann tümü. || Taşınabilir anapara alınıp satılabilen kıymetli evraktan (hisse senetleri, tahviller vb.) oluşan anapara. || Teknik anapara, üRETİM MALLARInın eşanlamlısı. || Toprak sermayesi, birtanm işletmesini oluşturan toprakların tümü. || Ulusal anapara, bir ülkedeki hususi ve tüzel kişilerin net aktiflerinin toplamı.
*Ikt. düş tar Sermayenin değersizleşme- si, paracı “artıdeğer" doğurucusu olmayan, kısaca "artıdeğerden yoksun" bir kamu tutumsal kesiminin gelişmesini izah etmek amacını güden, mantçı esinli tutumsal kavram (bilhassa, iktisatçı Paul Boccara tarafınca işlenmiştir). [Bk. ansikl. böl.] || Değişken anapara, bir üretim için mecburi olan insan emeğinin tümü. (Bk. ansikl. böl.)|| Değişmez anapara bir üretim için mecburi olan malların tümü. (Bk. ansikl. böl.)
*İşi. ikt. Ana para devir oranı, yatırılan sermayenin toplam ciroyla ilişkisini gösteren oran, bir başka deyişle, şirket sermayesinin senelik satış hacmine oranı. || Ana para hesabı, bankalarda ve çeşitli işletmelerde ortaklar tarafınca taahhüt edilen anapara miktarlarını gösteren ve pasifte yer edinen hesap. (Müessese anında ya da anapara artınmı esnasında taahhüt edilen anapara miktarı "ödenmemiş anapara" hesabına borç, "anapara" hesabına alacak yazılır. Taahhüt edilen anapara fiilen ödenince ödenmemiş anapara hesabı kapatılır.) || Ana para indirimi, bir şirket sermayesinin muhasebe kıymetini, hisse senetleri nominal değerinin düşürülmesi, iptali ya da borsadan satın alınması kanalıyla azaltma eylemi. (Bu işleme çoğu zaman bir ya da birkaç hesap yılı süresince zarara uğranması durumunda başvurulur.) [Çoğu kez, sermaye indirimini bir sermaye artırımı izler.] || Ana para oranı, bir ortaklığın müessese anında ya da hemen sonra ortaklardan her birinin koyduğu sermayenin toplam ana paraya oranı. || Döner anapara, işletme değerleri, nakte çevrilebilir değerler ve kullanılabilir değerlerin, kısa vadede ödenmesi ihtiyaç duyulan değerlere oranla gösterdiği fazlalık. (Pozitif bir döner anapara, işletme için bir güvenlik öğesidir.) || Esas ya da nominal anapara, bir ortaklığın kuruluşunda ortaklar tarafınca taahhüt edilen anapara. (Türk Tic. k. anonim şirketlerde: esas sermayenin dörtte birinin, firmanın kuruluşu esnasında ödenmesini mecburi tutmuştur.)
*Mil. muhs. Gayri safi durağan(durgun) anapara oluşumu, bir ülkede belli bir dönemde (çoğu zaman bir yıl) üretim birimleri tarafınca (kamu-özel) üretilen dayanıklı yatırım mallarının tümü. (Yatınmlan belirten, gayri safi durağan(durgun) anapara teriminin bir özelliği de kullanım süresi bir yılı aşan yatırım harcamalarını göstermesidir. Ulusal muhasebede yatınm harcamalarının yalnızca yurtiçinde meydana gelen kısmına gayri safi yurtiçi durağan(durgun) anapara oluşumu, yurtiçi ve yurtdışı yatırım harcamalarının tümüneyse gayri safi durağan(durgun) anapara oluşumu denir.)
*Tarıms. ikt. Toprak sermayesi, bir tanm işletmesini oluşturan toprakların satış kıymeti. (Bk. ansikl. böl.)
*Tıc huk. Bir ticari işletmeye ya da ortaklığa konan para ya da mal. (Bk. ansikl. böl.) || Ana para artırımı, yasada öngörülen usullere uyularak anonim ortaklık esas sermayesinin yükseltilmesi. (Bk. ansikl. böl. || Ana para azaltılması, yasada öngörülen usullere uyularak anonim ortaklık esas sermayesinin nominal olarak indirilmesi. (Bk. ansikl. böl.) || Ana para piyasası, hise senedi ve tahvil benzer biçimde menkul değerlerin alınıp satılmış olduğu piyasa. || Ana para şirketleri, anapara öğesinin büyük ehemmiyet taşımış olduğu, şirket işlerinin yürütülmesinde kişilerin geri planda kalmış olduğu şirketlere verilen ad. (Şahıs öğesinin ön planda bulunmuş olduğu şirketlere de "şahıs şirketleri" denir Adi, kolektif ve komandit şirketleri şahıs, anonim ve limited firmalar ise anapara şirketleri grubunda yer alırlar.) || Sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık - KOMANDİT ORTAKLIK.
*Uluslarar. ikt. Ana para hareketleri, Türkiye ile yabancı ülkeler arasındaki ödemeler dengesinde yer edinen fasıllardan biri.
*Verg. huk. Ana para kazançtan, bir şahıs ya da işletmenin haiz olduğu sermayenin belli bir dönem içinde ortaya çıkan kıymet artışı. || Ana para kazançtan vergisi, anapara kazançlarından alınan vergi. (Ana para kazançtan bir gelir fazlası yarattıktan için, servet vergisi benzer biçimde ayn bir vergi mevzusu yapılmayarak gelir vergisi içinde vergilendirilmektedir. Türkiye'de, 1982'den başlayarak taşınmazların kıymet artış kazançtan, vergi dışı bırakılmıştır. Kısa vadeli [1 yıl] göç eder anapara kazançları ise ger- çekleşme esasına bakılırsa vergilendirilmektedir.)
*ANSİKL. Ikt. İnsan, ürettiği malları, alet ve makineler kullanarak üretir. Bu alet ve makinelere, dolaylı mallar, üretim malları, anapara malları ya da teknik sermayeler denir. Teknik anapara, binlerce yıl süresince sadece minik bir rol oynadı; zira, onun harekete geçirilmesi için lüzumlu enerji, insandan ve evcil hayvanlardan ve kimi zaman de doğadan (rüzgâr, akarsu) elde ediliyordu, Fakat XIX. yy.'dan beri makineleşme, tutumsal gücün simgesi durumuna geldi ve teknik sermayenin üretime iştirakı aralıksız arttı. AvusturyalI ekonomi ve maliyeci Böhm-Bawerk, teknik sermayeyi, üretime götürmüş olan dolambaçlı fakat elverişli yol diye tanımlar. Teknik sermayeyi, daha ilkin üretilmiş araçlarla üretilen ve bir ek üretkenlik sağlama gücüne haiz olan bir dojaylı mal saymak da olanaklıdır.
• üretim etmeni olarak anapara. Bir işletmede kullanılan ve o işletmenin bilançosunun aktifinde görünen sermayeler ikiye ayrılır: durağan(durgun) sermayeler ve dolaşan sermayeler. Durağan(durgun) sermayeler, birçok üretim işleminde hizmet görürler (makineler, binalar vb.); üretim süreci süresince hep oldukları yerde bırakılırlar; fizyolojik ve tutumsal bakımdan yavaş yavaş yıpranırlar. Bundan dolayı durağan(durgun) sermayeler, hemen sonra yerlerine yenileri konulabilmesi için yavaş yavaş amorti edilirler. Dolaşan sermayelerse, daha ilk kullanışta tüketime uğrar ya da bir başka mala dönüşürler (hammaddeler, enerji, para vb.). Fakat aynı bir malın niteliği, ele alındığı etkinlik dalına ve işletme ya da ulusal iktisat açısından göz önüne alınmasına bakılırsa değişebilir: mesela, taşınmaz bir mal, bir emlak satıcısının malvarlığı içinde yer aldığında, dolaşan anapara, bir işletme tarafınca satın alındığı zamansa durağan(durgun) sermayedir; otomobil, bir taksi şoförü için durağan(durgun) anapara, bir aile için dayanıklı bir tüketim malıdır. Bir işletmenin yönetimi bakımından, durağan(durgun) sermayelerle dolaşan sermayeler içinde birçok fark vardır. Bir taraftan, bu iki çeşit anapara, üretimin maliyetine aynı şekilde yansımaz; dolaşan sermayenin randımanı, onun rotasyon hızına, durağan(durgun) sermayenin randımanıysa onun kullanılış oranına bağlıdır. Durağan(durgun) sermayenin en yüksek randımanı, bolca ve tertipli bir üretimi gerektirir; dolaşan sermayenin yönetimiyse, stokların devamlı nezaretini mecburi kılar. Öte taraftan, bu iki tür sermayenin likidite derecesi de aynı değildir. Çok büyük bir durağan(durgun) sermayenin varlığı, üretim temposunda aşırı değişimler olduğunda işletme için ağır kayıplara uğrama tehlikesi doğurur. Gittikçe artan durağan(durgun) anapara kullanımı, ekonominin, konjonktür değişikliklerine daha çok uyumsuzluk göstermesine neden olur.
* İşletmenin sermayesi ve mülkiyeti: muhasebe sermayesi ve hukuksal anapara. Bir işletmenin aktifleri, bilançoda aktifin üç klasik faslında gösterilir: "durağan(durgun) değerler", “işletme değerleri" ve "kısa vadede paraya çevrilebilir ya da disponibl değerler". Bunların pasifteki karşılığı, "öz anapara ve karşılıklar" hesabıdır. Öz anapara, kurucu ya da kurucuların katkılarından, karşılıklar da bu katkılarda gerektiğinde meydana getirilen artışlardan oluşur ve ikisi birden muhasebe sermayesi'ni oluştururlar. Muhasebe sermayesi, işletmenin net aktifinin kıymetini göstermez; onun yanı sıra bir de ödünç alınmış anapara'nin bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu ödünç alınmış anapara hukuksal bakımdan işletmenin risklerine katılmamakla beraber, yatırılmış sermayeyle aynı görevi oynar.
Hukuksal bakımdan, işletmeye katılan sermayelerin membaı, XIX. yy.'dan beri köklü bir değişikliğe uğradı. Büyük kapitalizmin gelişmesinden ilkin, öz anapara işletmenin kurucu sahibi tarafınca sağlanmakta ve işletmenin yönetiminde hiçbir dış paydaş yer almamaktaydı. Ana para, işletmeyle özdeşleşmekte ve anapara sahibinin tüm işletme gelirlerini alması düzgüsel görülmekteydi. Büyük kapitalizm gelişmeye başladığı vakit, işletmenin kişisel niteliğini sürdürdüğü durumlarda, anapara sahibi, işletmenin sahibi olarak kaldı ve gelirleri almayı sürdürdü: bu durumda, girişimciyle anapara yatırımcısı arasındaki özdeşlik olduğu benzer biçimde kaldı. Fakat büyük işletmelerin emek harcaması için lüzumlu sermayelerin giderek mühim miktarlara erişmesi, girişimciyle anapara yatırımcısının işlevlerinin birbirinden ayrılmasına yol açtı. Nitekim bir anonim şirkette, herhangi bir paydaş kuramsal olarak haiz olduğu yönetim hakkını bir çok kez uygulamada kullanmamaktadır Hisse senedi, kısaca bir anapara payını temsil eden senet giderek yalnızca gelir getiren bir kıymetli evrak niteliğini almaktadır.
* Ana para katsayısı. Bu mevzuda, ortalama anapara katsayısı (K/Y) ile marjinal anapara katsayısı' nı (dK/dY) ayırmak gerekir. Birincisi, kullanılan sermayeyle elde edilmiş üretimi; İkincisiyse, kullanılan sermayenin -yani yatırımın- büyümesiyle buna karşılık gelen ürün büyümesi arasındaki ilişkiyi gösterir. Gelişmiş ülkelerde, anapara katsayısı 3 dolayındadır. Belli bir üretim dalı düzeyinde, tutumsal kesimlerin anapara katsayıları da hesaplanır. İlk gelişme modellerinde kullanılan katsayı, ulusal gelirde belli bir gelişme oranını gerçekleştirmek için lüzumlu yatırım oranını belirlemeye yarıyordu (nüfus büyümesi de hesaba katılmak koşuluyla).
Türkiye'de, planın hazırlanmasında temel alınan ekonometrik modellerde değişik tipte anapara katsayıları kullanılır. Teknik üretim katsayısı, tüketilen bir mal miktarıyla (girdi) bu tüketim esnasında üretilen bir birim başka mal (çıktı) arasındaki orandır Sanayilerarası değişimler tablosunda, katsayılar (a, i, j) belli bir endüstri dalı ya da kesiminde (j) bir birimlik üretim için tüketilen, başka bir endüstri dalı ya da kesimine (i) ilişik ürün miktarını gösterir. Birim katsayıları (a, i, j) matrisinin tersyüz edilmesiyle tersine katsayılar ya da talep katsayıları (b, i, j) matrisi elde edilir; (b, i, j) katsayısı, nihai kullanımlar için bir birimlik malı (j) karşılamak için lüzumlu mal (i) üretimini gösterir.
*İkt. düş. tar. Kapitalizmin temellerinden birinin de sermayenin, "ödenmemişâ€ alın teri bir “artıdeğer"den yararlanması olduğu kabul edilirse, anapara birikiminin, bu artıdeğerin ana paraya bakılırsa nispi payını giderek azaltacağı, kısaca artı- kıymet oranının giderek düşeceği söylenebilir. Buradan, bir kamu kesimi, bir de hususi kesim olmak suretiyle iki kesim bulunmasının önemini idrak etmek ihtimaller içindedir. "Artıdeğerden yoksun" bir kesim olan kamu kesiminin varlığı (zira, minimum verimli etkinlikleri devlet kendi üzerine alır), hususi kesimin daha çekici bir artıdeğer oranına haiz olmasını olanaklı kılar Sermayenin de- ğersizleşmesi tezinin bilhassa üstünde durduğu vaka budur.
Depresyon dönemleri, sermayenin değersizleşmesinin bilhassa geliştiği dönemler olarak görünmektedir: 1850'den ilkin (Kondratiyev çevriminin düşüş evresi), devlet büyük etkinlikleri, ulaşım, eğitim işlerini mevzu alan programlar uygulayarak, hususi sermayenin kâr oranında nispi bir artış sağlamak için lüzumlu koşulları yarattı. 1873'e doğru (yeni bir Kondratiyev düşüş evresi başlangıcı), yeni bir sermayenin de- ğersizleşmesi vakası ortaya çıktı: tutumsal etkinlik ve eğitim harcamaları dört kat, bayındırlık işleri harcamaları iki kat, devlet borçlarıysa hissedilir seviyede arttı. 1914'ten sonrasında aynı eğilim tekrardan baş gösterdiyse de, bu kez isteyerek olmadı, zira Birinci Dünya savaşı, yol açmış olduğu kitlesel yıkımlarla çok büyük bir anapara değersizleşmesi oluşturdu. (BİRİKİM, KAPİTALİZM, ARTIDEĞER.)
* Değişken anapara. Marx'a bakılırsa, "sermayenin emek gücüne dönüşen bölümünün kıymeti... üretim süreci içinde değişmiş olur. Sermayenin bu kısmı hem kendi eşdeğerini, hem de buna ek bir fazlalık, bir artıdeğer üretir. Sermayenin bu kısmı asla durmadan değişmez bir büyüklükten, değişken bir büyüklüğe dönüşür. Bunun için, bu bölüme sermayenin değişen kısmı ya da özetlemek gerekirse değişken anapara (variables Kapital) adını veriyoruz" (.Kapital, 1, 3, 8). Marx'ın buluşlarının temelini, sermayenin içeriğiyle ilgili bu katkı oluşturur, işin kıymeti ya da artıdeğer kavramları bu tanımdan lanır. Sermayenin bu bölümünün değişken niteliğini iyice belirtmek için Marx bunu "canlı emek" diye tanımlar.
• Değişmez anapara ise, Marx'a bakılırsa "sermayenin üretim araçlanna, kısaca hammaddeler, destek maddeler ve iş araçlarına dönüşmüş olan bölümünün değe ri, üretim süreci içinde değişmez. Bunun için bu bölüme biz, sermayenin değişme yen kısmı ya da özetlemek gerekirse değişmez anapara (konstantes Kapital) adını veriyoruz" (Kapital, 1, 3, 8). Bu tanımlamanın elve rişli yanı, durağan(durgun) anapara (makineler, binalar vb.) ve dolaşan anapara (üretimle bütünleşen hammaddeler, yarı işlenmiş maddeler) kavramlarını aynı ad altında birleştirmesidir. Demek ki değişmez anapara, bir maddi servetler kümesidir. Marx, buna "ölü emek†de der.
*Tarıms. ikt. Toprak, tarımda temel üretim aracıdır. Endüstri sermayesinin (makineler vb.) aksine, toprak, sadece sınırı olan oranda haiz olunabilen ve ziraatçi tarafınca düzene sokulmuş olsa bile -Hollandalılar'ın denizden kazandıkları topraklar benzer biçimde meşhur bazı istisnalar bir yana- insan etkinliğinin ürünü olmayan bir maldır. Bu farklar, toprakla anapara içinde temelli bir fark oluşturur ve toprağı ana paradan ayrı bir tutumsal kategori durumuna getirir. Bu karşıtlık, bunların sağlamış olduğu gelirlerin durumunda de kendini gösterir: toprağın geliri rant, sermayenin geliri kârdır. Bununla beraber; bir tanm işletmesinin topraklanna toprak sermayesi denilmesi âdet olmuştur, zira toprak, piyasada alınıp satılabilen bir maldır.
*Tic huk. Türk tecim k.'nun 139. maddesi tecim ortaklıklarına anapara olarak konabilecek değerleri şu şekilde sıralamıştır:
1. para, alacak, kıymetli evrak ve her tür göç eder;
2. ayrıcalık ve ihtira beratları ve alameti farika ruhsatnameleri benzer biçimde sınai haklar;
3. her tur taşınmazlar;
4. göç eder ve taşınmazlann yararlanma ve kullanma hakları;
5. kişisel emek;
6. ticari saygınlık;
7. ticari işletmeler;
8. telif hakları, maden ruhsatnameleri benzer biçimde tutumsal kıymeti olan diğeri haklar. Borçlar k.'nun 521. maddesinde de anapara ile ilgili bir yargı vardır. Buna bakılırsa her ortak para, mal, alacak ya da emek olarak ortaklığa bir anapara koymakla yükümlüdür. Her ortak, kurallara uygun olarak düzenlenmiş ortaklık sözleşmesiyle koymayı taahhüt etmiş olduğu ana paradan dolayı ortaklığa karşı borçludur(Turk tic. k. md. 140). Ortaklık, her ortağın anapara koyma taahhüdünü yerine getirmesini isteyebileceği benzer biçimde, gecikme sebebiyle uğramış olduğu zararın giderilmesini de isteyebilir; süresi içinde konmayan anapara paraysa, sermayenin ödenmesi ihtiyaç duyulan günden başlayarak yasal faizin de ödenmesi gerekir. Ana para olarak ortaklığa alacaklarını devretmiş olan bir ortak, alacakları ortaklık tarafınca eğitim edilmiş olmadıkça anapara koyma borcundan kurtulmuş olmaz (Türk. tic. k. md. 142).
* Ana para artınmı. Anonim ortaklığın esas sermayesinin artınlmasına, genel kurul tarar verir. Sadece çeşitli imtiyazları olan değişik türden hisse senedi sahipleri var ise bu hisse senedi sahiplerinin de hususi bir toplantı yaparak anapara artınmı taran almaları gerekjr (Türk tic. k. md. 391). Ana para artırımının değişik yollan vardır. Bunlardan biri yeni anapara taahhüt ederek meydana getirilen artırımdır. Yasaya bakılırsa esas ana paraya karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tümüyle ödenmedikçe, yeni hisse senetleri çıkararak anapara artırımına gidilemez (Türk tic k. md, 391). Ana para artırımının başta bir yolu, hisse sahiplerinin taahhütlerinin artınlmasıdır. Bu tür artırma ortaklık paylarının itibari değerlerinin yükseltilmesiyle olur. Yedeklerin esas ana paraya çevrilmesi de bir anapara artınmı yoludur. Sadece bu artırma anonim ortaklığın mal varlığında bir artış meydana getirmez. Bu işlem yalnız bilançodaki kalemlerde bir değişim yaratır; yedekler esas ana paraya katılmış olur.
*Ana para azaltılması. Çeşitli amaçlarla yapılır. Başlıcalan esas sermayenin ihtiyaçtan fazla olması ve bilançodaki zarann kapatılmasıdır. Ana para azaltılması payların itibari değerlerinin azaltılması kanalıyla yada pey sayısının azaltılmasıyla yapılır. Payların itibari değerlerinin azaltılmasında her payın itibari kıymeti aynı oranda düşürülür. Hisse sayısının azaltılması, payların birleştirilmesi ya da bir kısım payların yok edilmesiyle gerçekleştirilir.
Ana para birikimi (Die Akkumulation des Kapitals), Rosa Luxemburg'un yapıtı (1913). Yazar bu yapıtında, kapitalizmin gelişmesinin, işçi sınıfı dışındaki toplumsal tabakaların sömürûlmesinin şiddetlenmesini olmasıyla birlikte emperyalist sömürünün genişleyip yayılmasını da özünde taşıdığını gösterir.
Ana para plyaeaeı kurulu (SPK), Türkiye'deki anapara piyasasını düzenleyen 30 temmuz 1981 tarihindeki ve 2499 sayılı Ana para piyasası kanunu ile kurulan tüzel kişiliğe haiz kamu kuruluşu. Kurul, biri başkan, biri başkanvekili olmak suretiyle yedi üyeden oluşur. Yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak kullanır. Merkezi Ankara'dadır. Lüzumlu görmüş olduğu yerlerde ofis açar, ilgili olduğu bakanlık, Maliye ve Gümrük bakanlığı'dır. Başlıca vazife ve yetkileri şunlardır: menkul hizmet arz eden kuruluşların çalışmalarını denetlemek; kamunun aydınlatılmasını sağlamak için, genel ve hususi özellikte kararlar almak, bilanço, kâr ve zarar tablosu, senelik raporlar vb. hakkında standartlar saptamak ve bu tarz şeyleri gösterim kanalıyla duyurmak; anapara piyasasında etkinlik gösteren kuruluşları, işlem gören menkul değerleri seyretmek; Ana para piyasası kanunu'na bağlı kuruluşların ve halka arz edilen her türlü menkul değerin kaydını tutmak; bu kanun hükümleri gereğince kendisine verilen bilanço, senelik rapor ve denetim raporları ile diğeri belgeleri incelemek, lüzumlu görmüş olduğu mevzular hakkında denetçilerden ek olarak rapor istemek, neticeleri değerlendirmek ve ortaklık mali durumunda çekince sayılacak belirtilerin saptanması durumunda ortaklığın dikkatini çekmek; iç ve dış ekonomik gelişmelerin anapara piyasası üstündeki tesirleri, piyasada ortaya çıkan problemler hakkında araştırma yapmak, ilgili bakanlığa bilgi vermek.
1. Bir kimsenin, bir ailenin ya da bir işletmenin haiz olduğu ve gelir getirebilen mal varlığı. (Eşanl. KAPİTAL, ANAMAL.)
2. Bir şeyin mal oluş fiyatı; maliyet: Sermayesine satışlar.
3. Bir kimsenin haiz olduğu maddi ya da manevi zenginlikler: Bilgi, en lüzumlu sermayedir. Tüm sermayem bir bavul kıyafet ve bir yataktan ibarettir.
4. Arg. Genelevde çalışan hanım.
5. Bir işe anapara koymak, o işe parasını, malını ya da alın terini yatırmak. || Sermayeyi kediye yüklemek, "elindeki avucundaki tüm parasını yiyip bitirmek ya da bir işte zarar ederek batmak" anlamında latife yollu söylenir: Bu şekilde gidersen, yakında sermayeyi kediye yüklersin.
*Bors. Ana para payını yükseltme, bir işletmede hissedarlann ya da ilgili kişilerin, başlangıçta yatırdıktan ana paraya bir hisse eklemeleri.
*Ikt. Ana para bütçesi - YATIRIM' BüTÇESİ. || Ana para değerinin düşürülmesi, sermayenin bir bölümünün budanması ya da aktiften çıkarılması kanalıyla kalan bölümünün daha verimli bir şekilde işletilmesinin sağlanması. (Bu işlem çeşitli biçimlerde yapılabilir: fabrikalann kapatılması ve kimi zaman düşük fiyatla satılması, üretim araçlarından bir bölümünün geri çekilmesi kanalıyla sermayenin yok edilmesi, eskimiş donanımın kullanım sürelerinin kısaltılması, hemen hemen kullanılmakla beraber başkalanna oranla yeterince verimli olmayan bir vasıta ya da makinenin çürüğe çıkanlması.) || Ana para hesabı, ödemeler bilançosunda uzun (bir yıldan fazla) ya da kısa (bir yıldan azca) süreli internasyonal anapara akımlannın yer almış olduğu bölüm. (ülkeden anapara çıkışları ödemeler bilançosunda anapara hesabının borcuna, anapara girişleriyse alacağına geçirilir.) || Ana para kaçışı, anapara sahibinin, sermayesini, başka bir ülkede yatırım yapmaktan çok, kendi ülkesindeki vergilerden, para ya da iktisat politikasından korumak amacıyla yurtdışına çıkarması ya da orada tutması. || Ana para (yoğunluk) katsayısı, bir üretim sürecinde kullanılan sermayeyle belli bir dönem içinde elde edilmiş üretim arasındaki oran. (Ana para-hâsıla oranı da denir.) (Bk. ansikl. böl.] || Ana para yoğun üretim, emek, anapara ve topraktan oluşan üç temel üretim etmeninden, sermayenin ağırlıklı olarak kullanıldığı üretim süreci, f Ana para yoğunlaşması, sermayenin süratli bir şekilde emeğin yerini almasının neticelerini belirten kavram. || Sermayenin marjinal etkinliği, Keynes'te, “bir ana paradan, varlığı süresince, beklenen randımanlann oluşturduğu senelik getiriler serisine uygulandığında, bu getirilerin güncel (güncel) kıymetini sermayenin arz fiyatına eşit kılan güncelleştirme (aktüelleştirme) oranT'nı belirten kavram. || Sermayenin organik bileşimi, belli bir teknik düzeydeki üretim araçları stokunda cisimleşmiş olan emek miktarı. || Sermayenin tekrardan devreye sokulması, dış tecim bilançosu fazlalık veren bazı ülkelerin fazla paralarının internasyonal tutumsal topluluğun emrine verilmesi. (Bu terim, bilhassa 70'li yıllarda OPEC ülkelerinin dolar fazlalıkları için kullanılmıştır.) || Sermayeyi denetimde tutma, bir şirket sermayesinin yabancı hissedarların denetimine girmesini önlemek amacıyla bir grup hissedarın şirketi kendi denetiminde tutması. || Emek-sermaye ortaklığı, toplumsal problemi, emekçilerin işletme kârlarından hisse alması (işletme yönetiminin, sermayedarların ya da bunların temsilcilerinin elinde kalması koşuluyla) kanalıyla çözmeyi amaçlayan bazı politika adamlarının ileri sürdükleri formül. || Entellektüel anapara bir ya da birden fazla kişinin ulusal iktisat alanında edinilmiş ya da özümsenmiş, üretime yararlı olabilecek bilgilerinin tümü. || Gerçek anapara üretim ve değişiklik araçlarını oluşturan maddi servetlerin tümü. || Mali anapara, bazı grupların (bir çok kez bankalar, kimi zaman de holdingler) işletmelerin sermayesinde haiz oldukları ve bu işletmeleri yönetmelerini ya da denetlemelerini elde eden katılım payları. || Parasal anapara teknik sermayeyi oluşturan mallann, para birimi olarak belirtilen kıymeti; kullanılabilir fonlann tümü. || Taşınabilir anapara alınıp satılabilen kıymetli evraktan (hisse senetleri, tahviller vb.) oluşan anapara. || Teknik anapara, üRETİM MALLARInın eşanlamlısı. || Toprak sermayesi, birtanm işletmesini oluşturan toprakların tümü. || Ulusal anapara, bir ülkedeki hususi ve tüzel kişilerin net aktiflerinin toplamı.
*Ikt. düş tar Sermayenin değersizleşme- si, paracı “artıdeğer" doğurucusu olmayan, kısaca "artıdeğerden yoksun" bir kamu tutumsal kesiminin gelişmesini izah etmek amacını güden, mantçı esinli tutumsal kavram (bilhassa, iktisatçı Paul Boccara tarafınca işlenmiştir). [Bk. ansikl. böl.] || Değişken anapara, bir üretim için mecburi olan insan emeğinin tümü. (Bk. ansikl. böl.)|| Değişmez anapara bir üretim için mecburi olan malların tümü. (Bk. ansikl. böl.)
*İşi. ikt. Ana para devir oranı, yatırılan sermayenin toplam ciroyla ilişkisini gösteren oran, bir başka deyişle, şirket sermayesinin senelik satış hacmine oranı. || Ana para hesabı, bankalarda ve çeşitli işletmelerde ortaklar tarafınca taahhüt edilen anapara miktarlarını gösteren ve pasifte yer edinen hesap. (Müessese anında ya da anapara artınmı esnasında taahhüt edilen anapara miktarı "ödenmemiş anapara" hesabına borç, "anapara" hesabına alacak yazılır. Taahhüt edilen anapara fiilen ödenince ödenmemiş anapara hesabı kapatılır.) || Ana para indirimi, bir şirket sermayesinin muhasebe kıymetini, hisse senetleri nominal değerinin düşürülmesi, iptali ya da borsadan satın alınması kanalıyla azaltma eylemi. (Bu işleme çoğu zaman bir ya da birkaç hesap yılı süresince zarara uğranması durumunda başvurulur.) [Çoğu kez, sermaye indirimini bir sermaye artırımı izler.] || Ana para oranı, bir ortaklığın müessese anında ya da hemen sonra ortaklardan her birinin koyduğu sermayenin toplam ana paraya oranı. || Döner anapara, işletme değerleri, nakte çevrilebilir değerler ve kullanılabilir değerlerin, kısa vadede ödenmesi ihtiyaç duyulan değerlere oranla gösterdiği fazlalık. (Pozitif bir döner anapara, işletme için bir güvenlik öğesidir.) || Esas ya da nominal anapara, bir ortaklığın kuruluşunda ortaklar tarafınca taahhüt edilen anapara. (Türk Tic. k. anonim şirketlerde: esas sermayenin dörtte birinin, firmanın kuruluşu esnasında ödenmesini mecburi tutmuştur.)
*Mil. muhs. Gayri safi durağan(durgun) anapara oluşumu, bir ülkede belli bir dönemde (çoğu zaman bir yıl) üretim birimleri tarafınca (kamu-özel) üretilen dayanıklı yatırım mallarının tümü. (Yatınmlan belirten, gayri safi durağan(durgun) anapara teriminin bir özelliği de kullanım süresi bir yılı aşan yatırım harcamalarını göstermesidir. Ulusal muhasebede yatınm harcamalarının yalnızca yurtiçinde meydana gelen kısmına gayri safi yurtiçi durağan(durgun) anapara oluşumu, yurtiçi ve yurtdışı yatırım harcamalarının tümüneyse gayri safi durağan(durgun) anapara oluşumu denir.)
*Tarıms. ikt. Toprak sermayesi, bir tanm işletmesini oluşturan toprakların satış kıymeti. (Bk. ansikl. böl.)
*Tıc huk. Bir ticari işletmeye ya da ortaklığa konan para ya da mal. (Bk. ansikl. böl.) || Ana para artırımı, yasada öngörülen usullere uyularak anonim ortaklık esas sermayesinin yükseltilmesi. (Bk. ansikl. böl. || Ana para azaltılması, yasada öngörülen usullere uyularak anonim ortaklık esas sermayesinin nominal olarak indirilmesi. (Bk. ansikl. böl.) || Ana para piyasası, hise senedi ve tahvil benzer biçimde menkul değerlerin alınıp satılmış olduğu piyasa. || Ana para şirketleri, anapara öğesinin büyük ehemmiyet taşımış olduğu, şirket işlerinin yürütülmesinde kişilerin geri planda kalmış olduğu şirketlere verilen ad. (Şahıs öğesinin ön planda bulunmuş olduğu şirketlere de "şahıs şirketleri" denir Adi, kolektif ve komandit şirketleri şahıs, anonim ve limited firmalar ise anapara şirketleri grubunda yer alırlar.) || Sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık - KOMANDİT ORTAKLIK.
*Uluslarar. ikt. Ana para hareketleri, Türkiye ile yabancı ülkeler arasındaki ödemeler dengesinde yer edinen fasıllardan biri.
*Verg. huk. Ana para kazançtan, bir şahıs ya da işletmenin haiz olduğu sermayenin belli bir dönem içinde ortaya çıkan kıymet artışı. || Ana para kazançtan vergisi, anapara kazançlarından alınan vergi. (Ana para kazançtan bir gelir fazlası yarattıktan için, servet vergisi benzer biçimde ayn bir vergi mevzusu yapılmayarak gelir vergisi içinde vergilendirilmektedir. Türkiye'de, 1982'den başlayarak taşınmazların kıymet artış kazançtan, vergi dışı bırakılmıştır. Kısa vadeli [1 yıl] göç eder anapara kazançları ise ger- çekleşme esasına bakılırsa vergilendirilmektedir.)
*ANSİKL. Ikt. İnsan, ürettiği malları, alet ve makineler kullanarak üretir. Bu alet ve makinelere, dolaylı mallar, üretim malları, anapara malları ya da teknik sermayeler denir. Teknik anapara, binlerce yıl süresince sadece minik bir rol oynadı; zira, onun harekete geçirilmesi için lüzumlu enerji, insandan ve evcil hayvanlardan ve kimi zaman de doğadan (rüzgâr, akarsu) elde ediliyordu, Fakat XIX. yy.'dan beri makineleşme, tutumsal gücün simgesi durumuna geldi ve teknik sermayenin üretime iştirakı aralıksız arttı. AvusturyalI ekonomi ve maliyeci Böhm-Bawerk, teknik sermayeyi, üretime götürmüş olan dolambaçlı fakat elverişli yol diye tanımlar. Teknik sermayeyi, daha ilkin üretilmiş araçlarla üretilen ve bir ek üretkenlik sağlama gücüne haiz olan bir dojaylı mal saymak da olanaklıdır.
• üretim etmeni olarak anapara. Bir işletmede kullanılan ve o işletmenin bilançosunun aktifinde görünen sermayeler ikiye ayrılır: durağan(durgun) sermayeler ve dolaşan sermayeler. Durağan(durgun) sermayeler, birçok üretim işleminde hizmet görürler (makineler, binalar vb.); üretim süreci süresince hep oldukları yerde bırakılırlar; fizyolojik ve tutumsal bakımdan yavaş yavaş yıpranırlar. Bundan dolayı durağan(durgun) sermayeler, hemen sonra yerlerine yenileri konulabilmesi için yavaş yavaş amorti edilirler. Dolaşan sermayelerse, daha ilk kullanışta tüketime uğrar ya da bir başka mala dönüşürler (hammaddeler, enerji, para vb.). Fakat aynı bir malın niteliği, ele alındığı etkinlik dalına ve işletme ya da ulusal iktisat açısından göz önüne alınmasına bakılırsa değişebilir: mesela, taşınmaz bir mal, bir emlak satıcısının malvarlığı içinde yer aldığında, dolaşan anapara, bir işletme tarafınca satın alındığı zamansa durağan(durgun) sermayedir; otomobil, bir taksi şoförü için durağan(durgun) anapara, bir aile için dayanıklı bir tüketim malıdır. Bir işletmenin yönetimi bakımından, durağan(durgun) sermayelerle dolaşan sermayeler içinde birçok fark vardır. Bir taraftan, bu iki çeşit anapara, üretimin maliyetine aynı şekilde yansımaz; dolaşan sermayenin randımanı, onun rotasyon hızına, durağan(durgun) sermayenin randımanıysa onun kullanılış oranına bağlıdır. Durağan(durgun) sermayenin en yüksek randımanı, bolca ve tertipli bir üretimi gerektirir; dolaşan sermayenin yönetimiyse, stokların devamlı nezaretini mecburi kılar. Öte taraftan, bu iki tür sermayenin likidite derecesi de aynı değildir. Çok büyük bir durağan(durgun) sermayenin varlığı, üretim temposunda aşırı değişimler olduğunda işletme için ağır kayıplara uğrama tehlikesi doğurur. Gittikçe artan durağan(durgun) anapara kullanımı, ekonominin, konjonktür değişikliklerine daha çok uyumsuzluk göstermesine neden olur.
* İşletmenin sermayesi ve mülkiyeti: muhasebe sermayesi ve hukuksal anapara. Bir işletmenin aktifleri, bilançoda aktifin üç klasik faslında gösterilir: "durağan(durgun) değerler", “işletme değerleri" ve "kısa vadede paraya çevrilebilir ya da disponibl değerler". Bunların pasifteki karşılığı, "öz anapara ve karşılıklar" hesabıdır. Öz anapara, kurucu ya da kurucuların katkılarından, karşılıklar da bu katkılarda gerektiğinde meydana getirilen artışlardan oluşur ve ikisi birden muhasebe sermayesi'ni oluştururlar. Muhasebe sermayesi, işletmenin net aktifinin kıymetini göstermez; onun yanı sıra bir de ödünç alınmış anapara'nin bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu ödünç alınmış anapara hukuksal bakımdan işletmenin risklerine katılmamakla beraber, yatırılmış sermayeyle aynı görevi oynar.
Hukuksal bakımdan, işletmeye katılan sermayelerin membaı, XIX. yy.'dan beri köklü bir değişikliğe uğradı. Büyük kapitalizmin gelişmesinden ilkin, öz anapara işletmenin kurucu sahibi tarafınca sağlanmakta ve işletmenin yönetiminde hiçbir dış paydaş yer almamaktaydı. Ana para, işletmeyle özdeşleşmekte ve anapara sahibinin tüm işletme gelirlerini alması düzgüsel görülmekteydi. Büyük kapitalizm gelişmeye başladığı vakit, işletmenin kişisel niteliğini sürdürdüğü durumlarda, anapara sahibi, işletmenin sahibi olarak kaldı ve gelirleri almayı sürdürdü: bu durumda, girişimciyle anapara yatırımcısı arasındaki özdeşlik olduğu benzer biçimde kaldı. Fakat büyük işletmelerin emek harcaması için lüzumlu sermayelerin giderek mühim miktarlara erişmesi, girişimciyle anapara yatırımcısının işlevlerinin birbirinden ayrılmasına yol açtı. Nitekim bir anonim şirkette, herhangi bir paydaş kuramsal olarak haiz olduğu yönetim hakkını bir çok kez uygulamada kullanmamaktadır Hisse senedi, kısaca bir anapara payını temsil eden senet giderek yalnızca gelir getiren bir kıymetli evrak niteliğini almaktadır.
* Ana para katsayısı. Bu mevzuda, ortalama anapara katsayısı (K/Y) ile marjinal anapara katsayısı' nı (dK/dY) ayırmak gerekir. Birincisi, kullanılan sermayeyle elde edilmiş üretimi; İkincisiyse, kullanılan sermayenin -yani yatırımın- büyümesiyle buna karşılık gelen ürün büyümesi arasındaki ilişkiyi gösterir. Gelişmiş ülkelerde, anapara katsayısı 3 dolayındadır. Belli bir üretim dalı düzeyinde, tutumsal kesimlerin anapara katsayıları da hesaplanır. İlk gelişme modellerinde kullanılan katsayı, ulusal gelirde belli bir gelişme oranını gerçekleştirmek için lüzumlu yatırım oranını belirlemeye yarıyordu (nüfus büyümesi de hesaba katılmak koşuluyla).
Türkiye'de, planın hazırlanmasında temel alınan ekonometrik modellerde değişik tipte anapara katsayıları kullanılır. Teknik üretim katsayısı, tüketilen bir mal miktarıyla (girdi) bu tüketim esnasında üretilen bir birim başka mal (çıktı) arasındaki orandır Sanayilerarası değişimler tablosunda, katsayılar (a, i, j) belli bir endüstri dalı ya da kesiminde (j) bir birimlik üretim için tüketilen, başka bir endüstri dalı ya da kesimine (i) ilişik ürün miktarını gösterir. Birim katsayıları (a, i, j) matrisinin tersyüz edilmesiyle tersine katsayılar ya da talep katsayıları (b, i, j) matrisi elde edilir; (b, i, j) katsayısı, nihai kullanımlar için bir birimlik malı (j) karşılamak için lüzumlu mal (i) üretimini gösterir.
*İkt. düş. tar. Kapitalizmin temellerinden birinin de sermayenin, "ödenmemişâ€ alın teri bir “artıdeğer"den yararlanması olduğu kabul edilirse, anapara birikiminin, bu artıdeğerin ana paraya bakılırsa nispi payını giderek azaltacağı, kısaca artı- kıymet oranının giderek düşeceği söylenebilir. Buradan, bir kamu kesimi, bir de hususi kesim olmak suretiyle iki kesim bulunmasının önemini idrak etmek ihtimaller içindedir. "Artıdeğerden yoksun" bir kesim olan kamu kesiminin varlığı (zira, minimum verimli etkinlikleri devlet kendi üzerine alır), hususi kesimin daha çekici bir artıdeğer oranına haiz olmasını olanaklı kılar Sermayenin de- ğersizleşmesi tezinin bilhassa üstünde durduğu vaka budur.
Depresyon dönemleri, sermayenin değersizleşmesinin bilhassa geliştiği dönemler olarak görünmektedir: 1850'den ilkin (Kondratiyev çevriminin düşüş evresi), devlet büyük etkinlikleri, ulaşım, eğitim işlerini mevzu alan programlar uygulayarak, hususi sermayenin kâr oranında nispi bir artış sağlamak için lüzumlu koşulları yarattı. 1873'e doğru (yeni bir Kondratiyev düşüş evresi başlangıcı), yeni bir sermayenin de- ğersizleşmesi vakası ortaya çıktı: tutumsal etkinlik ve eğitim harcamaları dört kat, bayındırlık işleri harcamaları iki kat, devlet borçlarıysa hissedilir seviyede arttı. 1914'ten sonrasında aynı eğilim tekrardan baş gösterdiyse de, bu kez isteyerek olmadı, zira Birinci Dünya savaşı, yol açmış olduğu kitlesel yıkımlarla çok büyük bir anapara değersizleşmesi oluşturdu. (BİRİKİM, KAPİTALİZM, ARTIDEĞER.)
* Değişken anapara. Marx'a bakılırsa, "sermayenin emek gücüne dönüşen bölümünün kıymeti... üretim süreci içinde değişmiş olur. Sermayenin bu kısmı hem kendi eşdeğerini, hem de buna ek bir fazlalık, bir artıdeğer üretir. Sermayenin bu kısmı asla durmadan değişmez bir büyüklükten, değişken bir büyüklüğe dönüşür. Bunun için, bu bölüme sermayenin değişen kısmı ya da özetlemek gerekirse değişken anapara (variables Kapital) adını veriyoruz" (.Kapital, 1, 3, 8). Marx'ın buluşlarının temelini, sermayenin içeriğiyle ilgili bu katkı oluşturur, işin kıymeti ya da artıdeğer kavramları bu tanımdan lanır. Sermayenin bu bölümünün değişken niteliğini iyice belirtmek için Marx bunu "canlı emek" diye tanımlar.
• Değişmez anapara ise, Marx'a bakılırsa "sermayenin üretim araçlanna, kısaca hammaddeler, destek maddeler ve iş araçlarına dönüşmüş olan bölümünün değe ri, üretim süreci içinde değişmez. Bunun için bu bölüme biz, sermayenin değişme yen kısmı ya da özetlemek gerekirse değişmez anapara (konstantes Kapital) adını veriyoruz" (Kapital, 1, 3, 8). Bu tanımlamanın elve rişli yanı, durağan(durgun) anapara (makineler, binalar vb.) ve dolaşan anapara (üretimle bütünleşen hammaddeler, yarı işlenmiş maddeler) kavramlarını aynı ad altında birleştirmesidir. Demek ki değişmez anapara, bir maddi servetler kümesidir. Marx, buna "ölü emek†de der.
*Tarıms. ikt. Toprak, tarımda temel üretim aracıdır. Endüstri sermayesinin (makineler vb.) aksine, toprak, sadece sınırı olan oranda haiz olunabilen ve ziraatçi tarafınca düzene sokulmuş olsa bile -Hollandalılar'ın denizden kazandıkları topraklar benzer biçimde meşhur bazı istisnalar bir yana- insan etkinliğinin ürünü olmayan bir maldır. Bu farklar, toprakla anapara içinde temelli bir fark oluşturur ve toprağı ana paradan ayrı bir tutumsal kategori durumuna getirir. Bu karşıtlık, bunların sağlamış olduğu gelirlerin durumunda de kendini gösterir: toprağın geliri rant, sermayenin geliri kârdır. Bununla beraber; bir tanm işletmesinin topraklanna toprak sermayesi denilmesi âdet olmuştur, zira toprak, piyasada alınıp satılabilen bir maldır.
*Tic huk. Türk tecim k.'nun 139. maddesi tecim ortaklıklarına anapara olarak konabilecek değerleri şu şekilde sıralamıştır:
1. para, alacak, kıymetli evrak ve her tür göç eder;
2. ayrıcalık ve ihtira beratları ve alameti farika ruhsatnameleri benzer biçimde sınai haklar;
3. her tur taşınmazlar;
4. göç eder ve taşınmazlann yararlanma ve kullanma hakları;
5. kişisel emek;
6. ticari saygınlık;
7. ticari işletmeler;
8. telif hakları, maden ruhsatnameleri benzer biçimde tutumsal kıymeti olan diğeri haklar. Borçlar k.'nun 521. maddesinde de anapara ile ilgili bir yargı vardır. Buna bakılırsa her ortak para, mal, alacak ya da emek olarak ortaklığa bir anapara koymakla yükümlüdür. Her ortak, kurallara uygun olarak düzenlenmiş ortaklık sözleşmesiyle koymayı taahhüt etmiş olduğu ana paradan dolayı ortaklığa karşı borçludur(Turk tic. k. md. 140). Ortaklık, her ortağın anapara koyma taahhüdünü yerine getirmesini isteyebileceği benzer biçimde, gecikme sebebiyle uğramış olduğu zararın giderilmesini de isteyebilir; süresi içinde konmayan anapara paraysa, sermayenin ödenmesi ihtiyaç duyulan günden başlayarak yasal faizin de ödenmesi gerekir. Ana para olarak ortaklığa alacaklarını devretmiş olan bir ortak, alacakları ortaklık tarafınca eğitim edilmiş olmadıkça anapara koyma borcundan kurtulmuş olmaz (Türk. tic. k. md. 142).
* Ana para artınmı. Anonim ortaklığın esas sermayesinin artınlmasına, genel kurul tarar verir. Sadece çeşitli imtiyazları olan değişik türden hisse senedi sahipleri var ise bu hisse senedi sahiplerinin de hususi bir toplantı yaparak anapara artınmı taran almaları gerekjr (Türk tic. k. md. 391). Ana para artırımının değişik yollan vardır. Bunlardan biri yeni anapara taahhüt ederek meydana getirilen artırımdır. Yasaya bakılırsa esas ana paraya karşılık olan hisse senetlerinin bedelleri tümüyle ödenmedikçe, yeni hisse senetleri çıkararak anapara artırımına gidilemez (Türk tic k. md, 391). Ana para artırımının başta bir yolu, hisse sahiplerinin taahhütlerinin artınlmasıdır. Bu tür artırma ortaklık paylarının itibari değerlerinin yükseltilmesiyle olur. Yedeklerin esas ana paraya çevrilmesi de bir anapara artınmı yoludur. Sadece bu artırma anonim ortaklığın mal varlığında bir artış meydana getirmez. Bu işlem yalnız bilançodaki kalemlerde bir değişim yaratır; yedekler esas ana paraya katılmış olur.
*Ana para azaltılması. Çeşitli amaçlarla yapılır. Başlıcalan esas sermayenin ihtiyaçtan fazla olması ve bilançodaki zarann kapatılmasıdır. Ana para azaltılması payların itibari değerlerinin azaltılması kanalıyla yada pey sayısının azaltılmasıyla yapılır. Payların itibari değerlerinin azaltılmasında her payın itibari kıymeti aynı oranda düşürülür. Hisse sayısının azaltılması, payların birleştirilmesi ya da bir kısım payların yok edilmesiyle gerçekleştirilir.
Ana para birikimi (Die Akkumulation des Kapitals), Rosa Luxemburg'un yapıtı (1913). Yazar bu yapıtında, kapitalizmin gelişmesinin, işçi sınıfı dışındaki toplumsal tabakaların sömürûlmesinin şiddetlenmesini olmasıyla birlikte emperyalist sömürünün genişleyip yayılmasını da özünde taşıdığını gösterir.
Ana para plyaeaeı kurulu (SPK), Türkiye'deki anapara piyasasını düzenleyen 30 temmuz 1981 tarihindeki ve 2499 sayılı Ana para piyasası kanunu ile kurulan tüzel kişiliğe haiz kamu kuruluşu. Kurul, biri başkan, biri başkanvekili olmak suretiyle yedi üyeden oluşur. Yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak kullanır. Merkezi Ankara'dadır. Lüzumlu görmüş olduğu yerlerde ofis açar, ilgili olduğu bakanlık, Maliye ve Gümrük bakanlığı'dır. Başlıca vazife ve yetkileri şunlardır: menkul hizmet arz eden kuruluşların çalışmalarını denetlemek; kamunun aydınlatılmasını sağlamak için, genel ve hususi özellikte kararlar almak, bilanço, kâr ve zarar tablosu, senelik raporlar vb. hakkında standartlar saptamak ve bu tarz şeyleri gösterim kanalıyla duyurmak; anapara piyasasında etkinlik gösteren kuruluşları, işlem gören menkul değerleri seyretmek; Ana para piyasası kanunu'na bağlı kuruluşların ve halka arz edilen her türlü menkul değerin kaydını tutmak; bu kanun hükümleri gereğince kendisine verilen bilanço, senelik rapor ve denetim raporları ile diğeri belgeleri incelemek, lüzumlu görmüş olduğu mevzular hakkında denetçilerden ek olarak rapor istemek, neticeleri değerlendirmek ve ortaklık mali durumunda çekince sayılacak belirtilerin saptanması durumunda ortaklığın dikkatini çekmek; iç ve dış ekonomik gelişmelerin anapara piyasası üstündeki tesirleri, piyasada ortaya çıkan problemler hakkında araştırma yapmak, ilgili bakanlığa bilgi vermek.
Kaynak: Büyük Larousse
Entelektüel Ana para
Ana para şirketlerinin hukuksal yapısı nedir?
SPK - Ana para Piyasası Kurulu
YORUMLAR