SEYYALE a. (ar. seyyâlden seyyâle). Esk. 1. Akan şey, akıntı, sıvı: "İsmail Tayfur, kulaklarını yırtan, kalbinden bir seyyale-...
SEYYALE a. (ar. seyyâlden seyyâle). Esk.
1. Akan şey, akıntı, sıvı: "İsmail Tayfur, kulaklarını yırtan, kalbinden bir seyyale-i ze- hirnâk akıtan bu sözlerin medhûş ve makhûru olmuş benzer biçimde gayri devingen dinliyordu" (H. Z. Uşaklıgil).
2. Seyyale-i berkiye, elektrik akımı: ‘‘Zihni ise seyyale-i berkiye süratile cevelan halinde bulunduğundan..." (Namık Kemal, XIX. yy.).
*Esk, fiz. AKIŞKAN'ın eşanlamlısı.
1. Akan şey, akıntı, sıvı: "İsmail Tayfur, kulaklarını yırtan, kalbinden bir seyyale-i ze- hirnâk akıtan bu sözlerin medhûş ve makhûru olmuş benzer biçimde gayri devingen dinliyordu" (H. Z. Uşaklıgil).
2. Seyyale-i berkiye, elektrik akımı: ‘‘Zihni ise seyyale-i berkiye süratile cevelan halinde bulunduğundan..." (Namık Kemal, XIX. yy.).
*Esk, fiz. AKIŞKAN'ın eşanlamlısı.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR