sine isim (si:ne) Farsça s³ne 1 . Göğüs. 2 . mecaz Gönül, yürek: "Elif kaşlarını çatar / Gamzesi sineme batar."- K...
sine
isim (si:ne) Farsça s³ne
1 . Göğüs.2 . mecaz Gönül, yürek:
"Elif kaşlarını çatar / Gamzesi sineme batar."- Karacaoğlan.3 . mecaz Bağır, iç:
Sine Büyüka
Artistik Sine
SİNE a. (fars. sine). Esk.
1. Göğüs: Sinesini düşmana siper etmek.
2. Ed. Gönül, yürek, kalp: Sinede bir lahza aram eyle gel canım benzer biçimde (Nedim, XVII. yy.).
3. Bağır, iç.
4. Sinei millet, milletin bağrı: "Sinei millette bir terdi mücahit" (Mustafa Kemal Atatürk). || Sinei millete dönmek, resmi sıfatları, ayrıcalıkları bırakıp halkın içinde, halktan biri olarak politika yapmak. || Bir şeyi sineye çekmek, hoş olmayan bir davranışa, söze ya da eyleme katlanmak, ses çıkarmamak zorunda kalmak: Bugüne değin yaptıklarını sineye çektim, fakat artık daha çok dayanamam.
*Esk. Sine-bend -SİNEBEND. || Sine -çak, göğsü yaralı. || Sinegâh, göğüs. || Sine-güşa, göğüs açan. || Sine-puş, göğse takılan zırh; göğüslük. || Sine-sûz, gönül yakan, acı uyandıran. || Sine-zen, göğsünü döven, dövünerek ağlayan. || Sine-i billur, sine-i simin, çok beyaz olan göğüs.' || Sine-i muattar, güzel kokan göğüs: "O süslü haclelerin sine-i muattarına / Koşanlar, işte bir insan ki inliyor nefesi" (Tevfik Fikret). || Sine-i sevecen, sevgiyle, merhametle dolu yürek: "... bu saf u masum tabiatın sine-i müşfikinde bizim için yeni süregelen bu yaşam. . ." (H. C. Yalçın). || Sine-i rakik, yufka yürek: "Şimdi bir mevc-i bûsiş-i nagamât I Süzülüp sine-i rakikinden" (Tevfik Fikret). || Sine-i saf, temiz göğüs. || Sine-i suzan, yanan gönül: "Âteşin dâg ile döndü sine-i sûzâna gül" (Nev'i, XVI. yy.). || Sine-i taravet, taze genç göğüs: "Şitabı titreterek sine-i taravetini t Pırıl pırıl uçuyor, muttasıl uçub gidiyor" (Tevfik Fikret).
*Esk. berbl. Sine perçemi - PERÇEM.
SİNE a. (ar sine). Esk. Uyuklama, uyku bastırma.
SİNE a. (B. İran'daki bir yer adından). El dokuması halılarda kullanılan tek atmalı bir düğüm türü. (İran düğümü de denir.)
*ANSİKL. Sine düğüm, ilme ipliğinin yalnız bir ucunu çözgüye dolayıp diğeri ucu bitişik çözgü ipliğinin arkasından üste çıkarak yapılır, ilme ipliğinin sarılmış olduğu çözgünün sağda ya da solda olmasına nazaran değişik şekiller gösterir Bu düğüm biçiminde ipliklerin ucu birbirine daha yakın olduğundan renkler parlak, halı yumuşaktır; çeşitli desenler uygulama olanağı daha fazladır. Bununla beraber, ilme ipliğinin bir ucu özgür kaldığından Gördes düğümüne nazaran daha gevşek ve zayıftır. Bu ilme biçimi İran, Türkistan, Hint ve Çin halılarına uygulanmıştır. Bazı türk halılarında, özelikle İsparta halılarında da kullanılır.
1. Göğüs: Sinesini düşmana siper etmek.
2. Ed. Gönül, yürek, kalp: Sinede bir lahza aram eyle gel canım benzer biçimde (Nedim, XVII. yy.).
3. Bağır, iç.
4. Sinei millet, milletin bağrı: "Sinei millette bir terdi mücahit" (Mustafa Kemal Atatürk). || Sinei millete dönmek, resmi sıfatları, ayrıcalıkları bırakıp halkın içinde, halktan biri olarak politika yapmak. || Bir şeyi sineye çekmek, hoş olmayan bir davranışa, söze ya da eyleme katlanmak, ses çıkarmamak zorunda kalmak: Bugüne değin yaptıklarını sineye çektim, fakat artık daha çok dayanamam.
*Esk. Sine-bend -SİNEBEND. || Sine -çak, göğsü yaralı. || Sinegâh, göğüs. || Sine-güşa, göğüs açan. || Sine-puş, göğse takılan zırh; göğüslük. || Sine-sûz, gönül yakan, acı uyandıran. || Sine-zen, göğsünü döven, dövünerek ağlayan. || Sine-i billur, sine-i simin, çok beyaz olan göğüs.' || Sine-i muattar, güzel kokan göğüs: "O süslü haclelerin sine-i muattarına / Koşanlar, işte bir insan ki inliyor nefesi" (Tevfik Fikret). || Sine-i sevecen, sevgiyle, merhametle dolu yürek: "... bu saf u masum tabiatın sine-i müşfikinde bizim için yeni süregelen bu yaşam. . ." (H. C. Yalçın). || Sine-i rakik, yufka yürek: "Şimdi bir mevc-i bûsiş-i nagamât I Süzülüp sine-i rakikinden" (Tevfik Fikret). || Sine-i saf, temiz göğüs. || Sine-i suzan, yanan gönül: "Âteşin dâg ile döndü sine-i sûzâna gül" (Nev'i, XVI. yy.). || Sine-i taravet, taze genç göğüs: "Şitabı titreterek sine-i taravetini t Pırıl pırıl uçuyor, muttasıl uçub gidiyor" (Tevfik Fikret).
*Esk. berbl. Sine perçemi - PERÇEM.
SİNE a. (ar sine). Esk. Uyuklama, uyku bastırma.
SİNE a. (B. İran'daki bir yer adından). El dokuması halılarda kullanılan tek atmalı bir düğüm türü. (İran düğümü de denir.)
*ANSİKL. Sine düğüm, ilme ipliğinin yalnız bir ucunu çözgüye dolayıp diğeri ucu bitişik çözgü ipliğinin arkasından üste çıkarak yapılır, ilme ipliğinin sarılmış olduğu çözgünün sağda ya da solda olmasına nazaran değişik şekiller gösterir Bu düğüm biçiminde ipliklerin ucu birbirine daha yakın olduğundan renkler parlak, halı yumuşaktır; çeşitli desenler uygulama olanağı daha fazladır. Bununla beraber, ilme ipliğinin bir ucu özgür kaldığından Gördes düğümüne nazaran daha gevşek ve zayıftır. Bu ilme biçimi İran, Türkistan, Hint ve Çin halılarına uygulanmıştır. Bazı türk halılarında, özelikle İsparta halılarında da kullanılır.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR