SIKI sıf. 1. İçinde yer alana bakılırsa, boyutları minik olan, onu sıkan şey için kullanılır; dar: Pantolonun beli çok sıkı. 2. iyi...
SIKI sıf.
1. İçinde yer alana bakılırsa, boyutları minik olan, onu sıkan şey için kullanılır; dar: Pantolonun beli çok sıkı.
2. iyice sıkılmış; içi sıkıştırılarak doldurulmuş bir şey için kullanılır: Sıkı bir düğüm. Paketin ipleri çok sıkı. Sıkı bir yastık.
3. Sıkıntılı, kuvvetli: Sıkı bir yumruk.
4. Titiz, hoşgörüsüz ve katı bir halde uygulanan şey için kullanılır: Bir yapıtın sıkı bir eleştirisini yapmak. Sıkı önlemler almak. Sıkı bir perhize girmek.
5. ilkelerine bağlı, hoşgörüsüz kimse için kullanılır; katı, sert: Müdürümüz çok sıkı, bizlere nefes aldırmıyor. Ailesi çok sıkıdır, her yere sadece onların izniyle gidebilir.
6. Süre açısından olanak tanımayan, yoğun: Bugünlerde işler çok sıkı.
7.Arg. Hoşa giden, beğenilen ya da alanının iyilerinden olan kimse için kullanılır: Sıkı bir talebe. Sıkı güreşçidir.
8. Pinti, pinti.
9. Sıkı ağızlı - AĞZI SIKI. || Sıkı elli - ELİSIKI. || Sıkı fıkı, çok samimi, yakın: Kısa sürede sıkı fıkı dost oldular.
*Ceb. Sıkı eşitsizlik, eşitliği dışta bırakan eşitsizlik. (Kendi organik sıralarıyla donatılmış olan N, 2,0 ya da İR içinde sıkı eşitsizlik lt; ile gösterilir.) || Sıkı kapsama, bir kümenin bir başka küme içinde, bu ikisinin eşitliğini dışta bırakan kapsanması. || Sıkı kapsanmış, kapsanmış olan, fakat eşit olmayan. || Sıkı minik (büyük), minik (büyük) olan, fakat eşit olmayan.
*inş. Sıkı taş, çok sert ve cilaya elverişli kireçtaşı. (Sıkı taşın özgül ağırlığı çoğu zaman 2 580 kilogram/m3'ün, ezilme dayanımı 1 080 kgkuvvet/cm2'nin üstündedir; sertlik indisi 8-14 arasındadır.)
*Yerbil. Yapısında boşluklar bulunmayan bir kayaç için kullanılır.
* be
1. Sıkıca: Sıkı giyinin, hava çok soğuk.
2. iyice sıkarak: Denkleri sıkı bağlamak.
3. Sıkı basmak, kuvvetli hareket etmek, direnmek. || Sıkı durmak, kuvvetli, dayanıklı olmak; dikkatli bulunmak. || Sıkı sıkı, adamakıllı, tam olarak, iyice: Kapıyı, pencereyi sıkı sıkı kapadı. || Sıkı tutmak, bir şeyi önemsemek, onu yakından seyretmek: İşlerini sıkı meblağ, hiç kimseye bırakmaz.
* a.
1. Zorlayıcı, güç durum: Sıkıya ge- lememek. Sıkıyı görünce firar etti.
2. Sıkı sıkıya, çok sıkı halde; sımsıkı; iyice, yine yine: Unutmaması için çocuğa sıkı sıkıya tembihledi. || Sıkıya gelmek, üstesinden gelemeyeceği güç bir durumla karşılaşmak: Sıkıya geldi mi işi yarıda bırakır. || Sıkıysa, yapabilirse, kendine güveniyorsa: Sıkıysa o mevzuyu açsın da görelim (arg.).
*Esk. sil. Ağızdan dolma yakıcı silahlarda, barut, kurşun ya da saçmayı sıkıştırmak suretiyle kullanılan bez, kâğıt vb. malzemeye verilen ad.|| Kuru sıkı - KURUSIKI.
*Mak. san. Sıkı geçirmek, iki makine parçasını bir sıkı geçmeyle birleştirmek. || Sıkı geçme, iç parçanın bir kotunun, dış parçanın bir kotundan birazcık büyük olduğu geçme,
*iki parçanın, tutmalı geçmeyle birleştirilmesi. (Bk. ansikl. böl.)
*ANSİKL. Mak. san.
*Sıkı geçme. Bir sıkı geçme, silindirsel ya da konik olabilir. Silindirsel sıkı geçmede, adam parçanın boyutu, içine gireceği dişi parçanın boyutundan birazcık daha büyük olmalıdır. Yerleştirme bir kuvvet etkisiyle (çekiçle ya da preste uygulanan) ya da ısıl şekil değiştirmeden yararlanarak (dişi parçayı ısıtarak genleştirme ya da adam parçayı soğutarak daraltma) gerçekleştirilir. Konik sıkı geçme, koninin açısı, göz önüne alınan malzemelerin sürtünme açısından minik olduğundan, rahat bir zorlamayla gerçekleştirilir (bu sıkı geçme tipi bilhassa, bir ekibi bir ekip tezgâhının iş miline bağlamak için kullanılır).
1. İçinde yer alana bakılırsa, boyutları minik olan, onu sıkan şey için kullanılır; dar: Pantolonun beli çok sıkı.
2. iyice sıkılmış; içi sıkıştırılarak doldurulmuş bir şey için kullanılır: Sıkı bir düğüm. Paketin ipleri çok sıkı. Sıkı bir yastık.
3. Sıkıntılı, kuvvetli: Sıkı bir yumruk.
4. Titiz, hoşgörüsüz ve katı bir halde uygulanan şey için kullanılır: Bir yapıtın sıkı bir eleştirisini yapmak. Sıkı önlemler almak. Sıkı bir perhize girmek.
5. ilkelerine bağlı, hoşgörüsüz kimse için kullanılır; katı, sert: Müdürümüz çok sıkı, bizlere nefes aldırmıyor. Ailesi çok sıkıdır, her yere sadece onların izniyle gidebilir.
6. Süre açısından olanak tanımayan, yoğun: Bugünlerde işler çok sıkı.
7.Arg. Hoşa giden, beğenilen ya da alanının iyilerinden olan kimse için kullanılır: Sıkı bir talebe. Sıkı güreşçidir.
8. Pinti, pinti.
9. Sıkı ağızlı - AĞZI SIKI. || Sıkı elli - ELİSIKI. || Sıkı fıkı, çok samimi, yakın: Kısa sürede sıkı fıkı dost oldular.
*Ceb. Sıkı eşitsizlik, eşitliği dışta bırakan eşitsizlik. (Kendi organik sıralarıyla donatılmış olan N, 2,0 ya da İR içinde sıkı eşitsizlik lt; ile gösterilir.) || Sıkı kapsama, bir kümenin bir başka küme içinde, bu ikisinin eşitliğini dışta bırakan kapsanması. || Sıkı kapsanmış, kapsanmış olan, fakat eşit olmayan. || Sıkı minik (büyük), minik (büyük) olan, fakat eşit olmayan.
*inş. Sıkı taş, çok sert ve cilaya elverişli kireçtaşı. (Sıkı taşın özgül ağırlığı çoğu zaman 2 580 kilogram/m3'ün, ezilme dayanımı 1 080 kgkuvvet/cm2'nin üstündedir; sertlik indisi 8-14 arasındadır.)
*Yerbil. Yapısında boşluklar bulunmayan bir kayaç için kullanılır.
* be
1. Sıkıca: Sıkı giyinin, hava çok soğuk.
2. iyice sıkarak: Denkleri sıkı bağlamak.
3. Sıkı basmak, kuvvetli hareket etmek, direnmek. || Sıkı durmak, kuvvetli, dayanıklı olmak; dikkatli bulunmak. || Sıkı sıkı, adamakıllı, tam olarak, iyice: Kapıyı, pencereyi sıkı sıkı kapadı. || Sıkı tutmak, bir şeyi önemsemek, onu yakından seyretmek: İşlerini sıkı meblağ, hiç kimseye bırakmaz.
* a.
1. Zorlayıcı, güç durum: Sıkıya ge- lememek. Sıkıyı görünce firar etti.
2. Sıkı sıkıya, çok sıkı halde; sımsıkı; iyice, yine yine: Unutmaması için çocuğa sıkı sıkıya tembihledi. || Sıkıya gelmek, üstesinden gelemeyeceği güç bir durumla karşılaşmak: Sıkıya geldi mi işi yarıda bırakır. || Sıkıysa, yapabilirse, kendine güveniyorsa: Sıkıysa o mevzuyu açsın da görelim (arg.).
*Esk. sil. Ağızdan dolma yakıcı silahlarda, barut, kurşun ya da saçmayı sıkıştırmak suretiyle kullanılan bez, kâğıt vb. malzemeye verilen ad.|| Kuru sıkı - KURUSIKI.
*Mak. san. Sıkı geçirmek, iki makine parçasını bir sıkı geçmeyle birleştirmek. || Sıkı geçme, iç parçanın bir kotunun, dış parçanın bir kotundan birazcık büyük olduğu geçme,
*iki parçanın, tutmalı geçmeyle birleştirilmesi. (Bk. ansikl. böl.)
*ANSİKL. Mak. san.
*Sıkı geçme. Bir sıkı geçme, silindirsel ya da konik olabilir. Silindirsel sıkı geçmede, adam parçanın boyutu, içine gireceği dişi parçanın boyutundan birazcık daha büyük olmalıdır. Yerleştirme bir kuvvet etkisiyle (çekiçle ya da preste uygulanan) ya da ısıl şekil değiştirmeden yararlanarak (dişi parçayı ısıtarak genleştirme ya da adam parçayı soğutarak daraltma) gerçekleştirilir. Konik sıkı geçme, koninin açısı, göz önüne alınan malzemelerin sürtünme açısından minik olduğundan, rahat bir zorlamayla gerçekleştirilir (bu sıkı geçme tipi bilhassa, bir ekibi bir ekip tezgâhının iş miline bağlamak için kullanılır).
Kaynak: Büyük Larousse
Sıkı yönetim, cenk, seferberlik, muhteşem hal, kamu sağlığı ne anlama gelir?
Newada - Sıkı Tut
Hayko Cepkin - Sıkı Tutun (Video Klip)
YORUMLAR