sorun isim 1 . İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal bitkinlik, cefa, eziyet: "İçinin sıkıntısını mümk...
sorun
isim
1 . İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal bitkinlik, cefa, eziyet:
"İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye emek vererek, dereden tepeden konuşarak oyalandı."- P. Safa.
2 . Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve devamlı bitkinlik, mihnet:
"Sorun ve ızdırapla sağa sola döndüm."- A. Gündüz.
3 . Yokluk ve parasızlığın yol açmış olduğu geçim darlığı:
"İhtiyarın bir para sıkıntısı içinde bulunduğunu o söylemeden ben keşfetmiştim."- S. F. Abasıyanık.
4 . Bulunmama şartları:
"Bu kış gene, kok kömürü sıkıntısı kafa gösterecekmiş."- H. Taner.
5 . mecaz Mesele, sorun, sendrom, sorun:
"Mustafa kemal atatürk öldüğü süre Türkiye'nin küçücük sıkıntılar haricinde hiçbir büyük problemi yoktu."- B. Felek.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
sorun basmak
sorun çekmek
sıkıntıda olmak
sıkıntısı olmak
sorun vermek
sıkıntıya düşmek
sıkıntıya gelememek
Birleşik Sözler
can sıkıntısı
geçim sıkıntısı
Okulumu sevmiyorum sorun yaşıyorum ne yapmalıyım?
SIKINTI a.
1. Bir güçlüğün, bir engelin, bir eksikliğin, vb. yol açmış olduğu geçici üzüntü, hoşnutsuzluk: Bir sıkıntın mı var, mutsuz görünüyorsun
2. İşsizliğin, güçsüzlüğün, tekdüzeliğin, garip bir şey bulamamanın yarattığı bunalım; ruhsal bitkinlik, bezginlik, boşluk duygusu: Köyde sıkıntıdan patlıyorum, meydana getirecek hiçbir şey yok.
3. Fizyolojik ya da ruhsal bir hastalık: Az bir sıkıntısı var, çok güç nefes alıyor. Sık sık üzerine bir sorun geliyor. Sorun geldi, küçük çapta pencereyi açar mısın?
4. Parasızlığın yol açmış olduğu güç vaziyet: Bu ay çok sıkıntıdayım, bana küçük çapta borç verebilir misin? Büyük para yitirilmesine uğramak onu sıkıntıya soktu. Sıkıntıya düşmek.
5. Bir kimsenin, bir şeyin insana yüklediği ağırlık, yük; verdiği hoşnutsuzluk: Bir hiç kimseye sorun vermek. Sorun olmak.
6. Sorun basmak, canı çok sıkılmak, içi daralmak: Bu saatlerde sorun basar, ne yapacağını bilmezdi. || Sorun çekmek, güç koşullar içinde ya da yoksul yaşamak: Çocukluğunda çok sorun çekmişti.
*Tip. Kalp sıkıntısı, solunum sıkıntısı, kalbin ve solunum sisteminin akut işlev yetersizliği.
1. Bir güçlüğün, bir engelin, bir eksikliğin, vb. yol açmış olduğu geçici üzüntü, hoşnutsuzluk: Bir sıkıntın mı var, mutsuz görünüyorsun
2. İşsizliğin, güçsüzlüğün, tekdüzeliğin, garip bir şey bulamamanın yarattığı bunalım; ruhsal bitkinlik, bezginlik, boşluk duygusu: Köyde sıkıntıdan patlıyorum, meydana getirecek hiçbir şey yok.
3. Fizyolojik ya da ruhsal bir hastalık: Az bir sıkıntısı var, çok güç nefes alıyor. Sık sık üzerine bir sorun geliyor. Sorun geldi, küçük çapta pencereyi açar mısın?
4. Parasızlığın yol açmış olduğu güç vaziyet: Bu ay çok sıkıntıdayım, bana küçük çapta borç verebilir misin? Büyük para yitirilmesine uğramak onu sıkıntıya soktu. Sıkıntıya düşmek.
5. Bir kimsenin, bir şeyin insana yüklediği ağırlık, yük; verdiği hoşnutsuzluk: Bir hiç kimseye sorun vermek. Sorun olmak.
6. Sorun basmak, canı çok sıkılmak, içi daralmak: Bu saatlerde sorun basar, ne yapacağını bilmezdi. || Sorun çekmek, güç koşullar içinde ya da yoksul yaşamak: Çocukluğunda çok sorun çekmişti.
*Tip. Kalp sıkıntısı, solunum sıkıntısı, kalbin ve solunum sisteminin akut işlev yetersizliği.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR