SÖYLEMEK 1. Bir şeyi (bir hiç kimseye) söylemek, bir bilgiyi sözle aktarmak, iletmek: Size bir sır söyleyeceğim. Adını söylemedi. B...
SÖYLEMEK
1. Bir şeyi (bir hiç kimseye) söylemek, bir bilgiyi sözle aktarmak, iletmek: Size bir sır söyleyeceğim. Adını söylemedi. Buluşmanın zamanını size sonrasında söyleyeceğim. Geleceğini söylemiş oldu.
2. Nesnesiz kullanıldığında, sözü bir hiç kimseye yöneltmek: Ona değil, sana söylüyorum.
3. (Birisine) bir şey yapmasını söylemek, bir hiç kimseye söyle + komut cümlesi, onu ondan istemek, rica etmek, ona buyurmak: Derhal gitmesini söyledim. Ona yarın gelmesini açıklayın. Ona söyle yarın gelsin.
4. Bir şey söylemek, sıf + bir şey söylemek, anlatmak, dile getirmek, şu ya da bu tür bir şey anlatmak; demek: Bana hiçbir şey söylemedi. Aptalca bir şey söylemek. Kati bir şey söylemek.
5. (Bir şey yaptığını) söylemek, öne sürmek: Seyahat yapmayı yeğlediğini söylüyor fakat bu doğru değil. Kasten yaptığını söylemiyorum.
6. Bir kimse ya da bir şey hakkında bir şey söylemek, o kimse ya da o şeyle ilgili bir yargı öne sürmek; demek: Bir meslektaşı hakkında iyi şeyler söylemek. Yerinin doldurulmaz bulunduğunu söylemiş oldu. Onun aptal bulunduğunu söylüyorlar. Benim için ne söylerler diye düşünürsen, bunu yapamazsın.
7. Tv ve radyo yayınlarıyla ilgili olarak, yukarıdaki tüm anlamlarda kullanılır: Te tevizyon birçok semtte elektrik kesileceğini söylemiş oldu. Radyo, Yugoslavya'da bir zelzele bulunduğunu söylüyor.
8. Bir şeyi bir hiç kimseye söylemek, onu o hiç kimseye bildirmek, haber vermek, izah etmek: Annesinin öldüğünü ona söylemediler.
9. Şiir, gazel vb. söylemek, ezbere ya da yüksek sesle söylemek: Şiir söylemek. Birkaç mısra söylemek.
10. Bir şarkı, bir türkü söylemek, onu seslendirerek duyulmasını sağlamak, sesiyle yürütmek: Puccini'nin bir aryasını söylemek. Bizlere bir türkü söyle. Şarkı, türkü söylemek
11. Bir şey (durum, duygu vb.) söylemek, göstermek, belirtmek, dile getirmek: Yüzündeki çizgiler umutsuzluğunu, bıkkınlığını söylüyordu. Ozanın yalnızlığını söyleyen bir şiir.
12. Tkz. Birisine bir şey söylemek, söylememek, bir şeyden söz ederken o kimseyi ilgilendirmek ya da ilgilendirmemek: Artık bu bölgeler, bu insanoğlu bana bir şey söylemiyor.
13. Söyleyecek bir şeryfi) olmak, olmamak, eklenecek, eleştirecek bir şey(i) olmak, olmamak: Söyleyecek bir sözüm yok, mükemmel olmuş.
14. Bir şeyi (bir hiç kimseye) söylemek, bir kimseyi uyarmak, (ölçü tümleciyle) uyarıyı yinelemek: Söyledim fakat beni dinlemedi. Kaç kere söyleyeceğim geç kalma diye
15. Söylemediğini bırakmamak, ağzına geleni söylemek; demediğini bırakmamak, komamak: Sen gittin, arkandan söylemediğini bırakmadı. |j Söylemesi kolay, bir öğüdün, bir önerinin söylenmesinin kolay, fakat uygulanmasının güç bulunduğunu belirtmek için söylenir: Söylemesi kolay, gel de yap bakalım. || Söyleyeceği, söyleyecekleri olmak, herhangi bir mevzuda açıklayacağı, öne süreceği görüşleri, düşünceleri olmak: Mevzunun bu noktasında benim de söyleyeceklerim var. || Söyleyecek bir şeyi olmak, bir sanatçıdan, bir yazardan söz ederken, dile getirecek emsalsiz bir düşüncesi olmak. || Benden söylemesi, "ben uyardım, gerisini sen bilirsin†anlamında söylenir. || Bu şekilde söyleme söylenen bir söze itiraz etmek, o sözün haksız, hatalı bulunduğunu belirtmek için kullanılır: Bu şekilde söyleme, o çok iyi bir çocuktur.
* gçz. f. Müzikle uğraşmak: Çok güzel söylüyor, sesine bayılıyorum
* söylenmek ya da söylenilmek edilg. f.
1. Sözle aktarılmak, iletilmek; sözü edilmek; denmek, denilmek: Bizlere geleceği söylendi. Bunlar ona söylenecek şeyler değil
2. Rica edilmek; buyurul mak, denmek, denilmek: işi söylenildiği tarihte bitireceğiz. Ona gitmesi söylendi Yalnızca söyleneni yapın, gerisine karışmayın.
3. Bir kimse, bir şey hakkında, onunla ilgili bir yargı öne sürülmek; denmek, denilmek: Onun hakkında söylenenleri bir duysanız.
4. Yayınlanmak, bildirilmek: Imtihan zamanı televizyonda onlarca kere söylendi, iyi mi haberiniz olmaz?
5. Ezbere ya da yüksek sesle okunmak; icra edilmek: Gece süresince marşlar, şiirler söylendi.
* söylenmek dönşl. f.
1. Devamlı konuşarak hoşnutsuzluğunu göstermek; sızlanmak: Asla durmadan söyleniyor. Bu işi yapacaksan, söylenmeden yap.
2. (Bir hiç kimseye) söylenmek, bir hiç kimseye yapmış olduğu bir şeyden dolayı çıkışmak, onu paylamak: Ne söyleniyorsun, işte getirdik. Birazcık geciktim mi söylenmeye başlıyor.
* söyleşmek işt. f. Karşılıklı konuşmak, görüşmek, söyleşi etmek: Kapı önünde söyleşen insanoğlu. Akşamları oturup söyleşirdik.
* söyletmek ettirg. f.
1. Bir hiç kimseye bir şey söyletmek, itiraf etmek zorunda bırakmak; söylemesini sağlamak; dedirmek, dedirtmek: Ben ona gerçeği söyletmesini bilirim.
2. Bir kimseyi söyletmek, onu konuşturmak; onun konuşmasına izin vermek: Açtırma kutuyu söyletme kötüyü (atasözü). Bana tek bir sözcük söyletmedi.
3. Bir şiir, bir şarkı, bir türkü söylemesini sağlamak
1. Bir şeyi (bir hiç kimseye) söylemek, bir bilgiyi sözle aktarmak, iletmek: Size bir sır söyleyeceğim. Adını söylemedi. Buluşmanın zamanını size sonrasında söyleyeceğim. Geleceğini söylemiş oldu.
2. Nesnesiz kullanıldığında, sözü bir hiç kimseye yöneltmek: Ona değil, sana söylüyorum.
3. (Birisine) bir şey yapmasını söylemek, bir hiç kimseye söyle + komut cümlesi, onu ondan istemek, rica etmek, ona buyurmak: Derhal gitmesini söyledim. Ona yarın gelmesini açıklayın. Ona söyle yarın gelsin.
4. Bir şey söylemek, sıf + bir şey söylemek, anlatmak, dile getirmek, şu ya da bu tür bir şey anlatmak; demek: Bana hiçbir şey söylemedi. Aptalca bir şey söylemek. Kati bir şey söylemek.
5. (Bir şey yaptığını) söylemek, öne sürmek: Seyahat yapmayı yeğlediğini söylüyor fakat bu doğru değil. Kasten yaptığını söylemiyorum.
6. Bir kimse ya da bir şey hakkında bir şey söylemek, o kimse ya da o şeyle ilgili bir yargı öne sürmek; demek: Bir meslektaşı hakkında iyi şeyler söylemek. Yerinin doldurulmaz bulunduğunu söylemiş oldu. Onun aptal bulunduğunu söylüyorlar. Benim için ne söylerler diye düşünürsen, bunu yapamazsın.
7. Tv ve radyo yayınlarıyla ilgili olarak, yukarıdaki tüm anlamlarda kullanılır: Te tevizyon birçok semtte elektrik kesileceğini söylemiş oldu. Radyo, Yugoslavya'da bir zelzele bulunduğunu söylüyor.
8. Bir şeyi bir hiç kimseye söylemek, onu o hiç kimseye bildirmek, haber vermek, izah etmek: Annesinin öldüğünü ona söylemediler.
9. Şiir, gazel vb. söylemek, ezbere ya da yüksek sesle söylemek: Şiir söylemek. Birkaç mısra söylemek.
10. Bir şarkı, bir türkü söylemek, onu seslendirerek duyulmasını sağlamak, sesiyle yürütmek: Puccini'nin bir aryasını söylemek. Bizlere bir türkü söyle. Şarkı, türkü söylemek
11. Bir şey (durum, duygu vb.) söylemek, göstermek, belirtmek, dile getirmek: Yüzündeki çizgiler umutsuzluğunu, bıkkınlığını söylüyordu. Ozanın yalnızlığını söyleyen bir şiir.
12. Tkz. Birisine bir şey söylemek, söylememek, bir şeyden söz ederken o kimseyi ilgilendirmek ya da ilgilendirmemek: Artık bu bölgeler, bu insanoğlu bana bir şey söylemiyor.
13. Söyleyecek bir şeryfi) olmak, olmamak, eklenecek, eleştirecek bir şey(i) olmak, olmamak: Söyleyecek bir sözüm yok, mükemmel olmuş.
14. Bir şeyi (bir hiç kimseye) söylemek, bir kimseyi uyarmak, (ölçü tümleciyle) uyarıyı yinelemek: Söyledim fakat beni dinlemedi. Kaç kere söyleyeceğim geç kalma diye
15. Söylemediğini bırakmamak, ağzına geleni söylemek; demediğini bırakmamak, komamak: Sen gittin, arkandan söylemediğini bırakmadı. |j Söylemesi kolay, bir öğüdün, bir önerinin söylenmesinin kolay, fakat uygulanmasının güç bulunduğunu belirtmek için söylenir: Söylemesi kolay, gel de yap bakalım. || Söyleyeceği, söyleyecekleri olmak, herhangi bir mevzuda açıklayacağı, öne süreceği görüşleri, düşünceleri olmak: Mevzunun bu noktasında benim de söyleyeceklerim var. || Söyleyecek bir şeyi olmak, bir sanatçıdan, bir yazardan söz ederken, dile getirecek emsalsiz bir düşüncesi olmak. || Benden söylemesi, "ben uyardım, gerisini sen bilirsin†anlamında söylenir. || Bu şekilde söyleme söylenen bir söze itiraz etmek, o sözün haksız, hatalı bulunduğunu belirtmek için kullanılır: Bu şekilde söyleme, o çok iyi bir çocuktur.
* gçz. f. Müzikle uğraşmak: Çok güzel söylüyor, sesine bayılıyorum
* söylenmek ya da söylenilmek edilg. f.
1. Sözle aktarılmak, iletilmek; sözü edilmek; denmek, denilmek: Bizlere geleceği söylendi. Bunlar ona söylenecek şeyler değil
2. Rica edilmek; buyurul mak, denmek, denilmek: işi söylenildiği tarihte bitireceğiz. Ona gitmesi söylendi Yalnızca söyleneni yapın, gerisine karışmayın.
3. Bir kimse, bir şey hakkında, onunla ilgili bir yargı öne sürülmek; denmek, denilmek: Onun hakkında söylenenleri bir duysanız.
4. Yayınlanmak, bildirilmek: Imtihan zamanı televizyonda onlarca kere söylendi, iyi mi haberiniz olmaz?
5. Ezbere ya da yüksek sesle okunmak; icra edilmek: Gece süresince marşlar, şiirler söylendi.
* söylenmek dönşl. f.
1. Devamlı konuşarak hoşnutsuzluğunu göstermek; sızlanmak: Asla durmadan söyleniyor. Bu işi yapacaksan, söylenmeden yap.
2. (Bir hiç kimseye) söylenmek, bir hiç kimseye yapmış olduğu bir şeyden dolayı çıkışmak, onu paylamak: Ne söyleniyorsun, işte getirdik. Birazcık geciktim mi söylenmeye başlıyor.
* söyleşmek işt. f. Karşılıklı konuşmak, görüşmek, söyleşi etmek: Kapı önünde söyleşen insanoğlu. Akşamları oturup söyleşirdik.
* söyletmek ettirg. f.
1. Bir hiç kimseye bir şey söyletmek, itiraf etmek zorunda bırakmak; söylemesini sağlamak; dedirmek, dedirtmek: Ben ona gerçeği söyletmesini bilirim.
2. Bir kimseyi söyletmek, onu konuşturmak; onun konuşmasına izin vermek: Açtırma kutuyu söyletme kötüyü (atasözü). Bana tek bir sözcük söyletmedi.
3. Bir şiir, bir şarkı, bir türkü söylemesini sağlamak
Kaynak: Büyük Larousse
Konuşmak ve müzikle uğraşmak arasındaki fark nedir?
Rüyada İlahi Söylemek
Rüyada Şarkı Söylemek
YORUMLAR