Söz İsim 1 . Bir düşünceyi eksiksiz olarak gösteren kelime dizisi, lakırtı, kelam, söz, kavil 2 . Bir ya da bir çok heceden oluş...
Söz
İsim
1 . Bir düşünceyi eksiksiz olarak gösteren kelime dizisi, lakırtı, kelam, söz, kavil
2 . Bir ya da bir çok heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük.
3 . Bir mevzuyu yazılı ya da sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi:
"Yer yer bir sürü türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde."- B. R. Eyuboğlu.
4 . Kesinlik kazanmayan haber, söylenti:
"Ortalıkta bir söz dolaşıyor."- .
5 . Bir işi yapacağını kati olarak vadetme:
"O, sözünde duran bir adamdır."- .
6 . Müzik parçalarının yazılı metni, güfte:
"Şarkının sözleri çok anlamlı."- .
İsim
1 . Bir düşünceyi eksiksiz olarak gösteren kelime dizisi, lakırtı, kelam, söz, kavil
2 . Bir ya da bir çok heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük.
3 . Bir mevzuyu yazılı ya da sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi:
"Yer yer bir sürü türküde rastladığımız beylik sözler de vardı içinde."- B. R. Eyuboğlu.
4 . Kesinlik kazanmayan haber, söylenti:
"Ortalıkta bir söz dolaşıyor."- .
5 . Bir işi yapacağını kati olarak vadetme:
"O, sözünde duran bir adamdır."- .
6 . Müzik parçalarının yazılı metni, güfte:
"Şarkının sözleri çok anlamlı."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- söz açmak
- söz alabilmek
- söz altında kalmamak
- söz anlamaz
- söz anlatmak
- söz anlayan bu zamana kadar gelsin
- söz aramızda
- söz atmak
- söz ayağa düşmek
- söz bir, Allah bir
- söz çakmak
- söz çıkarmak
- söz çıkmak
- sözde kalmak
- sözden idrak etmek
- söz dinlemek (ya da tutmak)
- söz düşmemek
- söz düşürmek
- söze atılmak
- söze adım atmak
- söze boğmak
- söze dalmak
- söze karışmak
- söze son vermek
- söz etmek
- söze yatmak
- (herhangi birine ya da bir şeye) söz geçirmek
- (herhangi birine) söz gelmek
- (herhangi birine) söz getirmek
- söz götürmek
- söz götürmez
- söz gümüşse
- sükût altındır
- söz işitmek
- söz kaldıramamak
- söz kesmek
- söz olmak
- söz sözü açmak
- söz taşımak
- söz tutmak
- sözü açılmak
- sözü ağzınatıkamak
- sözü ağzında bırakmak
- sözü ağzında gevelemek
- sözü ağzında kalmak
- sözü ağzından alabilmek
- sözü bağlamak
- sözü dağıtmak
- sözü dolandırmak
- sözü döndürüp dolaştırmak
- sözü edilmek
- sözü geçmek
- sözü kesmek
- sözü kısa kesmek
- sözüm meclisten dışarı
- sözü mü olur?
- sözüm yabana
- sözün ardı boşa çıkmak
- sözünde durmak
- sözünden çıkmamak
- sözünden dönmek
- sözüne gelmek
- sözüne sadık kalmak
- sözünü bağlamak
- sözünü bilmek
- sözünü bilmemek
- sözünü esirgememek (ya da sakınmamak)
- sözünü etmek
- sözünü geri alabilmek
- sözünü kesmek
- sözünün eri
(birinin) sözünü tutmak sözünü tutmak- sözünü (ya da lafınızı) balla kestim (ya da kesiyorum)
- sözünü yabana atmamak
- sözünü yedirmek
- sözünü yiyecek
- sözü sohbeti yerinde
- sözü tartmak
- sözü uzatmak
- sözü (ya da sözünü) çevirmek
- söz var, iş bitirir; söz var, kafa yitirir
- söz vermek
- söz yetiştirmek
- söz yok!
Birleşik Sözler
- söz başı
- söz birliği
- söz bölüğü
- söz bölükleri
- söz cambazı
- söz dağarcığı
- söz dalaşı
- söz dizimi
- söz düellosu
- söz ebesi
- söz ehli
- söz gelimi
- söz gelişi
- söz gösterisi
- sözgötürmez
- söz hazinesi
- söz karışıklığı
- söz kesimi
- söz mevzusu
- söz meydanı
- söz misali
- söz rüşveti
- söz sahibi
- söz sırası
- söz temsili
- söz ustası
- söz varlığı
- söz yarışı
- söz yazarı
- söz yitimi
- söz zinciri
- sözüm ona
- sözün kısası
- sözüne haiz
- onur kırıcı söz
- ağır söz
- ara söz
- beylik söz
- eğri söz
- iğneli söz
- katı söz
- kuru söz
- lastikli söz
- ön söz
- kirli söz
- sav söz
- son söz
- tatlı söz
- atasözü
- namus sözü
- onur sözü
Söz sanatları nedir?
Söz öbeği nedir?
"Söz var iş bitirir, söz var kafa yitirir" atasözü temalı kompozisyon nasıl yazılır?
SÖZ a.
1. Bir düşünceyi, bir duyguyu dileı getirmek için söylenmiş bir sözcük, bir sözcük dizisi, bir tümce: Bir iki söz de ben ekleyebilir miyim? Ölümü yaklaşmış ttir kimsenin son sözleri. Tüm gün ağzından tek bir söz çıkmadı.
2. Yazılı ya da sözlü ifade yolu: Size heyecanımı anlatacak söz bulamıyorum.
3. Bilhassa bir görüşmede, bir kurulda konuşma olanağı, konuşma olgusu: Söz istemek. Söz savunmanın. Fikirlerini açıklaması için bir hiç kimseye söz hakkı vermek.
4. Özdeyiş (çoğu zaman bir belgisiz sıfatla): Mustafa kemal atatürk'ün bir sözü. Oscar Wilde'ın ünlü bir sözü vardır.
5. Bir kimsece verilen güvence, vaat: Bana söz vermiştiniz. Sözünü unutmak. Sözünü tutmanı bekliyoruz.
6. Nasihat: Baba sözü. Söz dinlemek.
7. Söylenti: Bu sözün aslı var mı?
8. Bir melodinin çoğu zaman manzum metni, güfte: Şarkı sözü. Bu parçanın sözleri muhteşem. 'Söz yazan.
9. Söz, söz veriyorum: Geleceksin, değildir mi T-Söz! // (Bir şeyden) söz açmak, o şeyden söz etmeye; onun üstüne konuşmaya adım atmak: ilkin paradan söz açar, ne düşündüğünü anlarsınız. || Söz açılmışken, üstünde konuşulan bir şeyin anımsattığı bir düşünceyi söylemek için kullanılır: Söz açılmışken şunu da söyleyeyim.
|| Söz ağzından dirhemle çıkmak, çok az konuşmak. || Söz alabilmek, konuşmak için toplantıyı yöneten kimseden izin alabilmek, konuşmaya adım atmak; bir kimsenin bir işi ne olursa olsun yapacağını belirtmesini sağlamak Söz aldım, cuma günü kendi sırasını bizlere verecek. || Söz altında kalmamak, kinci, incitici bir sözün karşılığını aynı şekilde vermek. )| Söz idrak etmek, doğru, akla yatkın sözleri kabul etmek, karşı çıkmamak Bunların içinde bir sen söz anlarsın. || Siız anlayan bu zamana kadar gelsin, "hiçbiriniz söz anlamıyo( neyin doğru neyin yanlış bulunduğunu ayıramıyorsunuz" anlamında söylenir || Söz aramızda -LAF ARAMIZDA. || Söz içinde, konuşma esnasında, konuşurken. || Söz atmak - LAF ATMAK. || Söz ayağa düşmek, bir problem ya da mevzu yetkisiz, sorumsuz kimselerin fikir vs görüş belirttiklen duruma gelmek. || Söz bir Allah bir, verilen sözün kesinlikle yerine getirileceğine bir kimseyi inandırmak için söylenir. || Söz çatmak, konuşmak (esk.). || Söz çıkmak, bir şeyle ilgili olarak doğru olup olmadığı bilinmeyen bir haber dolaşmak: Bu şekilde bir söz çıktı, bizler be inandık. || Söz dinlemek, söz tutmak, söze yatmak, verilen bir öğüdü, söylenilen bir sözü benimseyerek davranışlarını ona bakılırsa tanzim etmek: Söz dinlemezsen bu şekilde o/uzj| Söz düellosu, iki şahıs içinde meydana getirilen ağız kavgası, söz yarışı, || (Bir hiç kimseye) söz düşmek, herhangi bir mevzuda düşüncesini açıklaması gerekmek ya da bu şekilde bir hakkı olmak: Babası burada olunca kendisine söz düşmezdi, || Söz düşürmek, konuşmayı evirip çevirerek bir mevzuyu aktarmak, onun konuşulmasına olanak sağlamak, l| Söz ebesi LAFEBESİ || Söz ehli, güzel konuşan, hitabı zevkle dinlenilen kimse, || Söz eslemek, söylenilen bir söze, verilen bir buyruğa ya da öğüde uymak, onu yerine getirmek (esk,), || (Bir şeyden) söz etmek, o şeyle ilgili olarak, onun üstüne, onun hakkında konuşmak, || (Bir şeyi) söz etmek, onu beğenmemek, çekiştirmek, dedikodusunu yapmak, || (Bir hiç kimseye) söz geçirmek, istediğini, söylediğim bir hiç kimseye yaptırmak, || Söz gelişi -SÖZGELİŞİ, || (Bir hiç kimseye) söz gelmek, bir davranışından dolayı eleştiriye uğramak ya da kınanmak: Yapamam, sonrasında bana söz gelir. || (Bir hiç kimseye) söz getirmek, bir kimsenin eleştirilmesine ya da kınanmasına yol açacak bir (davranışta bulunmak. || Söz götürmek, bir şeyin yanlışlığı ya da doğruluğu mevzusunda değişik düşünceler ileri sürülmek. || Sıüz götürmez, doğruluğu herkesçe kabul edilmiş olan, kuşkuya yer vermeyen, tersi hiçbir şekilde savunulamayacak olan anlamında kullanılır. || Söz işitmek, bir davranışı yüzünden azarlanmak, paylanmak. || S'öz kaldırmamak, kendisini inciten, yaralayan laflara katlanamayıp karşılık verecek bir karakteri olmak: Sakın ha, o söz konusu sözleri kaldırmaz. || Söz kesmek, evlenmek için istenen kızın kati olarak verildiği büyüklerince belirlenmek: Bizimkiler söz kesmişler, yakında düğün var. || Söz mevzusu - SÖZ KONUSU. || Söz olmak, hoş karşılanmayarak dedikodu mevzusu yapılmak : Bu saate gelirsen normal olarak söz olur. || Söz' sahibi, bir mevzu üstünde bilgisi, görgüsü' ve söyleyecek sözü olan kimse. || Söz sahibi olmak, bir mevzuda konuşma yetkisi bulunmak, || Söz temsili, sözün gelişi, mesela, örneğin. || Söz tutmak, söz dinlemek. || Söz uzamak, konuşmanın sürdüğünü söylemek için kullanılır. || Söz vermek, bir işin yapılacağını kuşkuya yer vermeyecek şekilde bildirmek. || Söz yok, "onun için hiçbir şey söylenemez, her şeyiyle kusursuzdur" anlamında kullanılır. || Sözde kalmak, sözkonusu bir vaziyet, bir fiil, bir iş, bir karar vb. ise, yapılacağı, yerine getirileceği söylenmiş olmasına rağmen gerçekleştirilmemek. || Sözü açılmak, tir şey üstünde konuşulurken bir başka mevzuda konuşma olanağı doğmak. || Sözü ağzına tıkamak, bir kimsenin konuşmasını tamamlamasına fırsat vermeden onu susturup kendisi konuşmak. || Sözü ağzında bırakmak, sözü ağzından alabilmek, söylemekte olduğu bir şeyi tam olarak belirtmesine, bitirmesine fırsat vermemek. || Sözü ağzında kalmak, konuşmasını sûırdürememek ya da herhangi bir nedenle söylemek istediğini belirtememek: Arka sıradakiier aniden kalkınca sözü ağzında kalmıştı. || Sözü ağzında gevelemek - LAFI AĞZINDA GEVELEMEK. || Sözü bağlamak, konuşmayı sonuçlandırmak. || Sözü çevirmek. -LAFİ ÇEVİRMEK. || Sözü çiğnemek, gereksiz ayrıntılar içinde kalmış olarak konuşmada yinelemelere düşmek.|| Sözü dağıtmak, konuşmada aslolan mevzuyu bir yana erteleyerek bir sürü mevzuya değinmek: Derslerinde sözü dağıtır, bir türlü toplayamaz, bir sonuca varamazdı. || Sözü geçmek, saygınlığı olmak, kendisini çevresine kabul ettirmiş durumda bulunmak: Sözü geçen bir milletvekili bulursan bu iş olur; bir kimse ya da bir şeyden sö2 edilmek, ismi anılmak: Onun sözü geçince ben de konuştum. || Sözü (bir şeye) getirmek, sözü, direkt, açıkça söylemek istemediği bir düşünceyi sezdlrtecek, anlatacak şekilde söylemek: Sonunda sözü paraya getirdi. || Sözü yere düşmek, sözüne uyulmamak, sözü dinlenmemek. || Sözüm meclisten dışarı, sözüm yabana, konuşma esnasında kullanılacak kaba, çirkin sözlerin dinleyenlerle bir İlgisi olmadığını söylemek ve bu tarz şeyleri kullandığı için özür dilemek amacıyla söylenir: Sözüm meclisten dışarı, bazı itler bir araya gelmiş. || Sözüm ona -SÖZUMONA || Sözün kısası, netice olarak, kestirmeden || Sözünde durmak, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getirmek, sözünden dönmemek. || (Bir kimsenin) sözünden çıkmamak, davranışlarını bir kimsenin isteklerine, söylediklerine bakılırsa yönlendirmek. || Sözü, sözünü kesmek, söyleyeceklerini tamamlamadan susmak; bir başkasının konuşmasını engellemek, durdurmak. || Sözü mü olur, “anılmaya, üstünde durulmaya değecek kadar mühim değildir" anlamında söylenir: Bu şekilde bir günde paranın sözü mü olur? || Sözü sohbeti yerinde, neyi, nerede söyleceğini bilen, eğlendirici, oyalayıcı şekilde konuşan kimse için söylenir. || Sözü tartmak, söyleyeceklerini ölçüp biçmek, gelişigüzel konuşmamak. || Sözü uzatmak, gereğinden çok konuşmak. || (Bir kimsenin) sözüne gelmek, bir kimsenin söylediklerini ilkin doğru bulmazken sonunda bunun doğru bulunduğunu kabul etmek: Er geç bana ait sözüme geleceksiniz. || Sözüne haiz, söylediklerini tutan, onları yerine getiren kimse için söylenir. || Sözünü, lafınızı balla kestim, bir şeyi anımsatmak ya da söylemek amacıyla karşısındakinin konuşmasını kesme durumunda bunun hoş görülmesini istemek için kullanılır, || Sözünü bilmek LAF'INI BİLMEK, || Sözünü bilmez, dikkate almadan konuşan, patavatsız kimse için söylenir. || Sözünü esirgememek, sözünü sakınmamak, kimi incitirse incitsin, kime dokunursa dokunsun düşündüğünü açık açık söylemekten çekinmemek. || (Bir şeyin) sözünü etmek, bir şey hakkında konuşmak. || Sözünü gen atmak, söylediği fena bir sözün yanlışlığını, yerinde olmadığını anlayıp söylenmemiş sayılmasını bildirmek; üstlendiği, yapacağını bildirdiği bir işten vazgeçtiğini söylemek. || Sözünü sakınmamak, açık- sözlü, dolambaçsız konuşmak. || (Bir kimsenin) sözünü tutmak, söylediklerine uymak, onu yerine getirmek. || (Kendi) sözünü tutmak, verdiği sözden caymamak, onu yerine getirmekten kaçınmamak. || Sözünü yememek, verdiği sözden geri dönmemek, tükürdüğünü yalamamak. || Sözünün eri, verdiği sözü koşullar ne olursa olsun yerine getiren bir kimse için kullanılır: O sözünün eridir, kar, tipi dinlemez gene gelir.
*Bilş. Sözün tanınması ve bireşimi, bir bilgisayara, kullanıcının söylediği sözcükleri tanıma ya da kendi yayımlaması ihtiyaç duyulan sözcükleri oluşturma olanağı vermek amacıyla kullanılan tekniklerin tümü. (Bk. ansıkl. böl.)
*Dilbil. Dilin konuşucular tarafınca gerçekleştirilmesi, (Bk. ansikl. böl.). || Söz bölükleri - SÖZCüK TüRLERİ.
*Ed. Söz sanatları, edebiyat yapıtında kelimelerin benzerliklerine (cinas), aynı kökten gelmelerine (iştikak), belli başlı kurallara bakılırsa yinelenmelerine (redd ül-acüz ale's-sadr, akis, tedvir), harflerinin sıralanışına (kalb), uyağa (seci) dayanan sanatlar. (Karşt. ANLAM SANATLARI.)
*Müz. Müziğe karşıt olarak, bir şarkının metni; güfte.
*Siyas. bil. Söz hakkı, yasama meclisinin tüm üyeleriyle bu meclise katılabilen hükümet temsilcilerine, iç tüzük kurallarının öngördüğü koşullarda tanınan hak. || Sözünü kesme, bir parlamenterin mecliste konuşurken başka bir parlamenter tarafınca sözünün kesilmesi. (Sözün kesılebilmesi için meclis başkanının ve konuşmacı parlamenterin onayı gerekir.)
*ANSİKL. Bilş, Sözün tanınması ve bireşimi. 1960'tan bu yana bilişimde araştırma mevzusu olan bilgisayarla sözlü iletişimin, günümüzde geriye kalan sınai uygulamaları vardır; bu uygulamalarda, bir kullanıcının, söyleniş edilen sözcükleri tanıyabilecek bir bilgisayarla e şlenmiş bir mikrofon önünde hitabı ve bilgisayarın da, aynı şekilde, akustik bireşim sistemlerine kumanda etmesi söitkonusudur, Çoğu zaman, sözün tanınması, her sözcük ayrı ayrı söyleniş edilmek koşuluyla, ortalama yüz söz cüklük bir söz dağarcığıyla sınırlıdır; bu durumda sözcükler sayısal olarak kodlanır ve bilgisayar tarafınca, bir ön öğrenme evresinde Kaydedilmiş söz dağarcığı sözcüklerini içeren bir tabloyla karşılaştırılır; bu nedenle tanıma, bu karşılaştırma söz dağarcığını kaydetmiş olan okuyucuyla sınırlıdır. Kati tanıma olasılığı az gürültülü bir ortamda ve sunumu düzgün bir konuşmacıyla, % 95 i aşabilir,
Söz tanımanın, daha şimdiden, bagaj, mektup vb'nin otomatik triajında uygulamaları vardır; otomobillerde, ek düzeneklerin kumandasına yönelik uygulamalar da ortaya çıkmaya adım atmıştır. Telefon haberleşmelerinde de, bu yeni teknikler kullanılabilecektir.
Sözün bireşim , elektronik akustik bireşim devrelerine kumanda etmeye dayanır; bu kumanda söyleniş edilmesi ihtiyaç duyulan metnin çözümlenmesinden lanır: bilgisayar alfabetik bir metinden yola çıkar ve kullanılan dilin kurallarını göz önüne ile birlikte ve dil karmaşalarını çözmeye emek harcayarak, bir sesbılimsel çevriyazı oluşturur. Bir süre sonra, bilgisayar, söyleniş edilecek cümleyi düzgün şekilde seslendirmeye çalışır ve akustik devrelerin kumanda öğelerini hesaplar.
*Dilbil. Dilyetisiyle karışan bir insan yetisi olarak tasarlanan söz terimi, F. de Saussure'ün çalışmalarıyla yerim, kıymetini dil ile karşıtlığından alan bir kavrama bırakmıştır. Dilin soyut bir dizge, dilsel birimlerin sınıflarıma ilkesi (başka bir deyişle bir kod) olarak tasarlanmasına rağmen söz, bu dizgenin dilsel üretimlerde somut gerçekleşmesidir, Dilin toplumsal bir kurum, sükunet içinde benimsenmiş bir tür anlaşma olarak ele alınmasına rağmen söz bireylerin seçimlerinden, güdülenmelerinden, zekâlarından, kısacası yaratıcılıklarından lanır.
1. Bir düşünceyi, bir duyguyu dileı getirmek için söylenmiş bir sözcük, bir sözcük dizisi, bir tümce: Bir iki söz de ben ekleyebilir miyim? Ölümü yaklaşmış ttir kimsenin son sözleri. Tüm gün ağzından tek bir söz çıkmadı.
2. Yazılı ya da sözlü ifade yolu: Size heyecanımı anlatacak söz bulamıyorum.
3. Bilhassa bir görüşmede, bir kurulda konuşma olanağı, konuşma olgusu: Söz istemek. Söz savunmanın. Fikirlerini açıklaması için bir hiç kimseye söz hakkı vermek.
4. Özdeyiş (çoğu zaman bir belgisiz sıfatla): Mustafa kemal atatürk'ün bir sözü. Oscar Wilde'ın ünlü bir sözü vardır.
5. Bir kimsece verilen güvence, vaat: Bana söz vermiştiniz. Sözünü unutmak. Sözünü tutmanı bekliyoruz.
6. Nasihat: Baba sözü. Söz dinlemek.
7. Söylenti: Bu sözün aslı var mı?
8. Bir melodinin çoğu zaman manzum metni, güfte: Şarkı sözü. Bu parçanın sözleri muhteşem. 'Söz yazan.
9. Söz, söz veriyorum: Geleceksin, değildir mi T-Söz! // (Bir şeyden) söz açmak, o şeyden söz etmeye; onun üstüne konuşmaya adım atmak: ilkin paradan söz açar, ne düşündüğünü anlarsınız. || Söz açılmışken, üstünde konuşulan bir şeyin anımsattığı bir düşünceyi söylemek için kullanılır: Söz açılmışken şunu da söyleyeyim.
|| Söz ağzından dirhemle çıkmak, çok az konuşmak. || Söz alabilmek, konuşmak için toplantıyı yöneten kimseden izin alabilmek, konuşmaya adım atmak; bir kimsenin bir işi ne olursa olsun yapacağını belirtmesini sağlamak Söz aldım, cuma günü kendi sırasını bizlere verecek. || Söz altında kalmamak, kinci, incitici bir sözün karşılığını aynı şekilde vermek. )| Söz idrak etmek, doğru, akla yatkın sözleri kabul etmek, karşı çıkmamak Bunların içinde bir sen söz anlarsın. || Siız anlayan bu zamana kadar gelsin, "hiçbiriniz söz anlamıyo( neyin doğru neyin yanlış bulunduğunu ayıramıyorsunuz" anlamında söylenir || Söz aramızda -LAF ARAMIZDA. || Söz içinde, konuşma esnasında, konuşurken. || Söz atmak - LAF ATMAK. || Söz ayağa düşmek, bir problem ya da mevzu yetkisiz, sorumsuz kimselerin fikir vs görüş belirttiklen duruma gelmek. || Söz bir Allah bir, verilen sözün kesinlikle yerine getirileceğine bir kimseyi inandırmak için söylenir. || Söz çatmak, konuşmak (esk.). || Söz çıkmak, bir şeyle ilgili olarak doğru olup olmadığı bilinmeyen bir haber dolaşmak: Bu şekilde bir söz çıktı, bizler be inandık. || Söz dinlemek, söz tutmak, söze yatmak, verilen bir öğüdü, söylenilen bir sözü benimseyerek davranışlarını ona bakılırsa tanzim etmek: Söz dinlemezsen bu şekilde o/uzj| Söz düellosu, iki şahıs içinde meydana getirilen ağız kavgası, söz yarışı, || (Bir hiç kimseye) söz düşmek, herhangi bir mevzuda düşüncesini açıklaması gerekmek ya da bu şekilde bir hakkı olmak: Babası burada olunca kendisine söz düşmezdi, || Söz düşürmek, konuşmayı evirip çevirerek bir mevzuyu aktarmak, onun konuşulmasına olanak sağlamak, l| Söz ebesi LAFEBESİ || Söz ehli, güzel konuşan, hitabı zevkle dinlenilen kimse, || Söz eslemek, söylenilen bir söze, verilen bir buyruğa ya da öğüde uymak, onu yerine getirmek (esk,), || (Bir şeyden) söz etmek, o şeyle ilgili olarak, onun üstüne, onun hakkında konuşmak, || (Bir şeyi) söz etmek, onu beğenmemek, çekiştirmek, dedikodusunu yapmak, || (Bir hiç kimseye) söz geçirmek, istediğini, söylediğim bir hiç kimseye yaptırmak, || Söz gelişi -SÖZGELİŞİ, || (Bir hiç kimseye) söz gelmek, bir davranışından dolayı eleştiriye uğramak ya da kınanmak: Yapamam, sonrasında bana söz gelir. || (Bir hiç kimseye) söz getirmek, bir kimsenin eleştirilmesine ya da kınanmasına yol açacak bir (davranışta bulunmak. || Söz götürmek, bir şeyin yanlışlığı ya da doğruluğu mevzusunda değişik düşünceler ileri sürülmek. || Sıüz götürmez, doğruluğu herkesçe kabul edilmiş olan, kuşkuya yer vermeyen, tersi hiçbir şekilde savunulamayacak olan anlamında kullanılır. || Söz işitmek, bir davranışı yüzünden azarlanmak, paylanmak. || S'öz kaldırmamak, kendisini inciten, yaralayan laflara katlanamayıp karşılık verecek bir karakteri olmak: Sakın ha, o söz konusu sözleri kaldırmaz. || Söz kesmek, evlenmek için istenen kızın kati olarak verildiği büyüklerince belirlenmek: Bizimkiler söz kesmişler, yakında düğün var. || Söz mevzusu - SÖZ KONUSU. || Söz olmak, hoş karşılanmayarak dedikodu mevzusu yapılmak : Bu saate gelirsen normal olarak söz olur. || Söz' sahibi, bir mevzu üstünde bilgisi, görgüsü' ve söyleyecek sözü olan kimse. || Söz sahibi olmak, bir mevzuda konuşma yetkisi bulunmak, || Söz temsili, sözün gelişi, mesela, örneğin. || Söz tutmak, söz dinlemek. || Söz uzamak, konuşmanın sürdüğünü söylemek için kullanılır. || Söz vermek, bir işin yapılacağını kuşkuya yer vermeyecek şekilde bildirmek. || Söz yok, "onun için hiçbir şey söylenemez, her şeyiyle kusursuzdur" anlamında kullanılır. || Sözde kalmak, sözkonusu bir vaziyet, bir fiil, bir iş, bir karar vb. ise, yapılacağı, yerine getirileceği söylenmiş olmasına rağmen gerçekleştirilmemek. || Sözü açılmak, tir şey üstünde konuşulurken bir başka mevzuda konuşma olanağı doğmak. || Sözü ağzına tıkamak, bir kimsenin konuşmasını tamamlamasına fırsat vermeden onu susturup kendisi konuşmak. || Sözü ağzında bırakmak, sözü ağzından alabilmek, söylemekte olduğu bir şeyi tam olarak belirtmesine, bitirmesine fırsat vermemek. || Sözü ağzında kalmak, konuşmasını sûırdürememek ya da herhangi bir nedenle söylemek istediğini belirtememek: Arka sıradakiier aniden kalkınca sözü ağzında kalmıştı. || Sözü ağzında gevelemek - LAFI AĞZINDA GEVELEMEK. || Sözü bağlamak, konuşmayı sonuçlandırmak. || Sözü çevirmek. -LAFİ ÇEVİRMEK. || Sözü çiğnemek, gereksiz ayrıntılar içinde kalmış olarak konuşmada yinelemelere düşmek.|| Sözü dağıtmak, konuşmada aslolan mevzuyu bir yana erteleyerek bir sürü mevzuya değinmek: Derslerinde sözü dağıtır, bir türlü toplayamaz, bir sonuca varamazdı. || Sözü geçmek, saygınlığı olmak, kendisini çevresine kabul ettirmiş durumda bulunmak: Sözü geçen bir milletvekili bulursan bu iş olur; bir kimse ya da bir şeyden sö2 edilmek, ismi anılmak: Onun sözü geçince ben de konuştum. || Sözü (bir şeye) getirmek, sözü, direkt, açıkça söylemek istemediği bir düşünceyi sezdlrtecek, anlatacak şekilde söylemek: Sonunda sözü paraya getirdi. || Sözü yere düşmek, sözüne uyulmamak, sözü dinlenmemek. || Sözüm meclisten dışarı, sözüm yabana, konuşma esnasında kullanılacak kaba, çirkin sözlerin dinleyenlerle bir İlgisi olmadığını söylemek ve bu tarz şeyleri kullandığı için özür dilemek amacıyla söylenir: Sözüm meclisten dışarı, bazı itler bir araya gelmiş. || Sözüm ona -SÖZUMONA || Sözün kısası, netice olarak, kestirmeden || Sözünde durmak, verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getirmek, sözünden dönmemek. || (Bir kimsenin) sözünden çıkmamak, davranışlarını bir kimsenin isteklerine, söylediklerine bakılırsa yönlendirmek. || Sözü, sözünü kesmek, söyleyeceklerini tamamlamadan susmak; bir başkasının konuşmasını engellemek, durdurmak. || Sözü mü olur, “anılmaya, üstünde durulmaya değecek kadar mühim değildir" anlamında söylenir: Bu şekilde bir günde paranın sözü mü olur? || Sözü sohbeti yerinde, neyi, nerede söyleceğini bilen, eğlendirici, oyalayıcı şekilde konuşan kimse için söylenir. || Sözü tartmak, söyleyeceklerini ölçüp biçmek, gelişigüzel konuşmamak. || Sözü uzatmak, gereğinden çok konuşmak. || (Bir kimsenin) sözüne gelmek, bir kimsenin söylediklerini ilkin doğru bulmazken sonunda bunun doğru bulunduğunu kabul etmek: Er geç bana ait sözüme geleceksiniz. || Sözüne haiz, söylediklerini tutan, onları yerine getiren kimse için söylenir. || Sözünü, lafınızı balla kestim, bir şeyi anımsatmak ya da söylemek amacıyla karşısındakinin konuşmasını kesme durumunda bunun hoş görülmesini istemek için kullanılır, || Sözünü bilmek LAF'INI BİLMEK, || Sözünü bilmez, dikkate almadan konuşan, patavatsız kimse için söylenir. || Sözünü esirgememek, sözünü sakınmamak, kimi incitirse incitsin, kime dokunursa dokunsun düşündüğünü açık açık söylemekten çekinmemek. || (Bir şeyin) sözünü etmek, bir şey hakkında konuşmak. || Sözünü gen atmak, söylediği fena bir sözün yanlışlığını, yerinde olmadığını anlayıp söylenmemiş sayılmasını bildirmek; üstlendiği, yapacağını bildirdiği bir işten vazgeçtiğini söylemek. || Sözünü sakınmamak, açık- sözlü, dolambaçsız konuşmak. || (Bir kimsenin) sözünü tutmak, söylediklerine uymak, onu yerine getirmek. || (Kendi) sözünü tutmak, verdiği sözden caymamak, onu yerine getirmekten kaçınmamak. || Sözünü yememek, verdiği sözden geri dönmemek, tükürdüğünü yalamamak. || Sözünün eri, verdiği sözü koşullar ne olursa olsun yerine getiren bir kimse için kullanılır: O sözünün eridir, kar, tipi dinlemez gene gelir.
*Bilş. Sözün tanınması ve bireşimi, bir bilgisayara, kullanıcının söylediği sözcükleri tanıma ya da kendi yayımlaması ihtiyaç duyulan sözcükleri oluşturma olanağı vermek amacıyla kullanılan tekniklerin tümü. (Bk. ansıkl. böl.)
*Dilbil. Dilin konuşucular tarafınca gerçekleştirilmesi, (Bk. ansikl. böl.). || Söz bölükleri - SÖZCüK TüRLERİ.
*Ed. Söz sanatları, edebiyat yapıtında kelimelerin benzerliklerine (cinas), aynı kökten gelmelerine (iştikak), belli başlı kurallara bakılırsa yinelenmelerine (redd ül-acüz ale's-sadr, akis, tedvir), harflerinin sıralanışına (kalb), uyağa (seci) dayanan sanatlar. (Karşt. ANLAM SANATLARI.)
*Müz. Müziğe karşıt olarak, bir şarkının metni; güfte.
*Siyas. bil. Söz hakkı, yasama meclisinin tüm üyeleriyle bu meclise katılabilen hükümet temsilcilerine, iç tüzük kurallarının öngördüğü koşullarda tanınan hak. || Sözünü kesme, bir parlamenterin mecliste konuşurken başka bir parlamenter tarafınca sözünün kesilmesi. (Sözün kesılebilmesi için meclis başkanının ve konuşmacı parlamenterin onayı gerekir.)
*ANSİKL. Bilş, Sözün tanınması ve bireşimi. 1960'tan bu yana bilişimde araştırma mevzusu olan bilgisayarla sözlü iletişimin, günümüzde geriye kalan sınai uygulamaları vardır; bu uygulamalarda, bir kullanıcının, söyleniş edilen sözcükleri tanıyabilecek bir bilgisayarla e şlenmiş bir mikrofon önünde hitabı ve bilgisayarın da, aynı şekilde, akustik bireşim sistemlerine kumanda etmesi söitkonusudur, Çoğu zaman, sözün tanınması, her sözcük ayrı ayrı söyleniş edilmek koşuluyla, ortalama yüz söz cüklük bir söz dağarcığıyla sınırlıdır; bu durumda sözcükler sayısal olarak kodlanır ve bilgisayar tarafınca, bir ön öğrenme evresinde Kaydedilmiş söz dağarcığı sözcüklerini içeren bir tabloyla karşılaştırılır; bu nedenle tanıma, bu karşılaştırma söz dağarcığını kaydetmiş olan okuyucuyla sınırlıdır. Kati tanıma olasılığı az gürültülü bir ortamda ve sunumu düzgün bir konuşmacıyla, % 95 i aşabilir,
Söz tanımanın, daha şimdiden, bagaj, mektup vb'nin otomatik triajında uygulamaları vardır; otomobillerde, ek düzeneklerin kumandasına yönelik uygulamalar da ortaya çıkmaya adım atmıştır. Telefon haberleşmelerinde de, bu yeni teknikler kullanılabilecektir.
Sözün bireşim , elektronik akustik bireşim devrelerine kumanda etmeye dayanır; bu kumanda söyleniş edilmesi ihtiyaç duyulan metnin çözümlenmesinden lanır: bilgisayar alfabetik bir metinden yola çıkar ve kullanılan dilin kurallarını göz önüne ile birlikte ve dil karmaşalarını çözmeye emek harcayarak, bir sesbılimsel çevriyazı oluşturur. Bir süre sonra, bilgisayar, söyleniş edilecek cümleyi düzgün şekilde seslendirmeye çalışır ve akustik devrelerin kumanda öğelerini hesaplar.
*Dilbil. Dilyetisiyle karışan bir insan yetisi olarak tasarlanan söz terimi, F. de Saussure'ün çalışmalarıyla yerim, kıymetini dil ile karşıtlığından alan bir kavrama bırakmıştır. Dilin soyut bir dizge, dilsel birimlerin sınıflarıma ilkesi (başka bir deyişle bir kod) olarak tasarlanmasına rağmen söz, bu dizgenin dilsel üretimlerde somut gerçekleşmesidir, Dilin toplumsal bir kurum, sükunet içinde benimsenmiş bir tür anlaşma olarak ele alınmasına rağmen söz bireylerin seçimlerinden, güdülenmelerinden, zekâlarından, kısacası yaratıcılıklarından lanır.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR