SÖZLüKÇE a. 1. Bir bilim, teknik ya da herhangi bir bilgi alanına ilişkin uzmanlaşmış ve çoğu zaman özlü lügat. 2. Karşılaştırılan ...
SÖZLüKÇE a.
1. Bir bilim, teknik ya da herhangi bir bilgi alanına ilişkin uzmanlaşmış ve çoğu zaman özlü lügat.
2. Karşılaştırılan iki dildeki sözlüksel birimler arasındaki paralellikleri aktarmaya yönelik özlü, çiftdilli lügat.
3. Bir edebiyat yapıtında, yazar tarafınca kullanılan sözcüklerin tertipli bütünü.
4. Bir yapıtın sonuna kimi vakit konan lügat.
5. Dilbil. Bir topluluğun dilini oluşturan ve soyut olarak bu dilin kodunda yer edinen öğelerden biri olarak ele alınan anlamlı birimler bütünü. (Bk. ansikl. böl.)
*ANSİKL. Dilbilimde sözlükçeyle dilbilgisini karşılaştırma geleneği vardır. Sözlükçe cümleden ya da cümle oluşturucusundan (sentagma) minik anlam birimleri bütününü gösterir; dilbilgisiyse sözlüksel birimlerden kalkarak cümle oluşturmayı elde eden kurallar bütünüdür. Bu karşıtlık, bir dilin işleyişine ilişkin içgüdüsel yaklaşıma uygun görünse de sözlüksel birim terimini sınırlandırmak amaçlanınca pek köktenci görünmemektedir.
Hakkaten de sözlüksel birimlerin biçimbirimler ya da en minik anlamlı birimlerle karışma olasılığı vardır. Kimi bıçimbirimler salt dilbilgisel bir işlev üstlenirler ve sayıları sınırı olan öğelerin oluşturduğu kapalı dizinlerde yer alırlar. Bundan dolayı sözlüksel biçimbirimlerle dilbilgisel biçimbirimler içinde bir fark yapmak zorunludur; bu da dilbilgisiyle sözlükçe içinde bir sınır bulunmuş olduğu düşüncesiyle çelişir. Bu yüzden, kimi dilbilimciler sözlüksel birim terimini sınırsız sayıda ve açık dizinde yer edinen sözlüksel biçimbirimler için kullanmayı yeğler.
Öte taraftan, ruhdilbilimsel nedenlerle, ayırıcı birimlerin gerçekte, konuşucuların anımsadıkları sözcükler olduğu düşünülebilir. Bu durumda, bir sonekle oluşturulan öğeler bile tek bir tüm olarak kabul edilir; bileşik sözcükler de bu çerçevede yer alır.
üretici dilbilgisinde sözlükçe, cümlenin derin yapılarını üretmekle yükümlü temel oluşturucunun öğelerinden biridir. Derin yapılar, sentagma belirticilerini tanımlayan kategori kurallarının uygulanmasıyla elde edilir, bunların son dizisi sözlüksel birimlerin katılmasıyla gerçekleşir. Her birim sesbilimsek sözdizimsel ve anlamsal bir kalıpla nitelenir. Modelin bütünü içinde sözlükçenin görece önemi problemi iki anlayış içinde münakaşaya yol açtı: birinci anlayış sözlükçenin yalnızca kök-biçimbirimlerden oluştuğunu, türevlerin (bilhassa adlaştırmalar) dönüşümlerle elde edildiğini ileri sürer; bu “dönüşümcü" varsayımdır. ikinci anlayış ise, türevlerin derin yapıya katıldıklarını korumak için çaba sarfeden bu durumda "sözlükçü" varsayım sözkonusudur.
1. Bir bilim, teknik ya da herhangi bir bilgi alanına ilişkin uzmanlaşmış ve çoğu zaman özlü lügat.
2. Karşılaştırılan iki dildeki sözlüksel birimler arasındaki paralellikleri aktarmaya yönelik özlü, çiftdilli lügat.
3. Bir edebiyat yapıtında, yazar tarafınca kullanılan sözcüklerin tertipli bütünü.
4. Bir yapıtın sonuna kimi vakit konan lügat.
5. Dilbil. Bir topluluğun dilini oluşturan ve soyut olarak bu dilin kodunda yer edinen öğelerden biri olarak ele alınan anlamlı birimler bütünü. (Bk. ansikl. böl.)
*ANSİKL. Dilbilimde sözlükçeyle dilbilgisini karşılaştırma geleneği vardır. Sözlükçe cümleden ya da cümle oluşturucusundan (sentagma) minik anlam birimleri bütününü gösterir; dilbilgisiyse sözlüksel birimlerden kalkarak cümle oluşturmayı elde eden kurallar bütünüdür. Bu karşıtlık, bir dilin işleyişine ilişkin içgüdüsel yaklaşıma uygun görünse de sözlüksel birim terimini sınırlandırmak amaçlanınca pek köktenci görünmemektedir.
Hakkaten de sözlüksel birimlerin biçimbirimler ya da en minik anlamlı birimlerle karışma olasılığı vardır. Kimi bıçimbirimler salt dilbilgisel bir işlev üstlenirler ve sayıları sınırı olan öğelerin oluşturduğu kapalı dizinlerde yer alırlar. Bundan dolayı sözlüksel biçimbirimlerle dilbilgisel biçimbirimler içinde bir fark yapmak zorunludur; bu da dilbilgisiyle sözlükçe içinde bir sınır bulunmuş olduğu düşüncesiyle çelişir. Bu yüzden, kimi dilbilimciler sözlüksel birim terimini sınırsız sayıda ve açık dizinde yer edinen sözlüksel biçimbirimler için kullanmayı yeğler.
Öte taraftan, ruhdilbilimsel nedenlerle, ayırıcı birimlerin gerçekte, konuşucuların anımsadıkları sözcükler olduğu düşünülebilir. Bu durumda, bir sonekle oluşturulan öğeler bile tek bir tüm olarak kabul edilir; bileşik sözcükler de bu çerçevede yer alır.
üretici dilbilgisinde sözlükçe, cümlenin derin yapılarını üretmekle yükümlü temel oluşturucunun öğelerinden biridir. Derin yapılar, sentagma belirticilerini tanımlayan kategori kurallarının uygulanmasıyla elde edilir, bunların son dizisi sözlüksel birimlerin katılmasıyla gerçekleşir. Her birim sesbilimsek sözdizimsel ve anlamsal bir kalıpla nitelenir. Modelin bütünü içinde sözlükçenin görece önemi problemi iki anlayış içinde münakaşaya yol açtı: birinci anlayış sözlükçenin yalnızca kök-biçimbirimlerden oluştuğunu, türevlerin (bilhassa adlaştırmalar) dönüşümlerle elde edildiğini ileri sürer; bu “dönüşümcü" varsayımdır. ikinci anlayış ise, türevlerin derin yapıya katıldıklarını korumak için çaba sarfeden bu durumda "sözlükçü" varsayım sözkonusudur.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR