SULAMAK g. f. 1. Bir şeyi, bir yeri (bir şeyle) sulamak, bir araçla üstlerine su serpmek; su dökmek: Çiçekleri süzgeçli kovayla sul...
SULAMAK g. f.
1. Bir şeyi, bir yeri (bir şeyle) sulamak, bir araçla üstlerine su serpmek; su dökmek: Çiçekleri süzgeçli kovayla sulamak. Çimleri sulamak.
2. Hayvanları sulamak, yalağa, bir su kaynağına götürüp su içirmek; onlara su vermek; suvarmak.
3 .Arg. Belli bir miktar parayı sulamak, ödemek, vermek: Hafta sonu, maaşın tamamını suladık.
* sulanmak dönşl. .
1. Bir şeyden söz ederken, suyunu salmak: Yoğurt sulandı.
2. Suyu çoğalarak yoğunluğu azalmak: Kanı sulanmak.
3. Gözden söz ederken, yaşarmak.
4. Arg. Bir şeye sulanmak, bir şeyi istediğini açıkça belli etmek: Boşuna kalemime sulanma, hediyedir veremem.
5. Arg. Bir hiç kimseye sulanmak, ona duyduğu cinsel isteği yakışıksız bir halde belli etmek; asılmak.
* sulanmak edilg. f.
1. Bir şeyden, bir yerden söz ederken, üstüne su serpilmek, su dökülmek: Bahçenin tamamı sulandı mı?
2. Bir hayvandan söz ederken, su verilmek.
* sulandırmak ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir şeyle, bir şey katarak) sulandırmak, içine sıvı bir şey katarak yoğunluğunu azaltmak: Boyayı sulandırmak.
2. Bir şeyi sulandırmak, bir şeyden söz ederken, bir sıvının, bir şeyin sulanmasına yol açmak, yoğunluğunu azaltmak: Bu ilaç kanı sulandırır.
* sulatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi, bir yeri sulatmak, üstüne su serptirmek, su döktürmek: Çiçekleri sulatmak.
2. Bir hayvanı sulatmak, hayvanlara su verilme işini yaptırmak.
1. Bir şeyi, bir yeri (bir şeyle) sulamak, bir araçla üstlerine su serpmek; su dökmek: Çiçekleri süzgeçli kovayla sulamak. Çimleri sulamak.
2. Hayvanları sulamak, yalağa, bir su kaynağına götürüp su içirmek; onlara su vermek; suvarmak.
3 .Arg. Belli bir miktar parayı sulamak, ödemek, vermek: Hafta sonu, maaşın tamamını suladık.
* sulanmak dönşl. .
1. Bir şeyden söz ederken, suyunu salmak: Yoğurt sulandı.
2. Suyu çoğalarak yoğunluğu azalmak: Kanı sulanmak.
3. Gözden söz ederken, yaşarmak.
4. Arg. Bir şeye sulanmak, bir şeyi istediğini açıkça belli etmek: Boşuna kalemime sulanma, hediyedir veremem.
5. Arg. Bir hiç kimseye sulanmak, ona duyduğu cinsel isteği yakışıksız bir halde belli etmek; asılmak.
* sulanmak edilg. f.
1. Bir şeyden, bir yerden söz ederken, üstüne su serpilmek, su dökülmek: Bahçenin tamamı sulandı mı?
2. Bir hayvandan söz ederken, su verilmek.
* sulandırmak ettirg. f.
1. Bir şeyi (bir şeyle, bir şey katarak) sulandırmak, içine sıvı bir şey katarak yoğunluğunu azaltmak: Boyayı sulandırmak.
2. Bir şeyi sulandırmak, bir şeyden söz ederken, bir sıvının, bir şeyin sulanmasına yol açmak, yoğunluğunu azaltmak: Bu ilaç kanı sulandırır.
* sulatmak ettirg. f.
1. Bir şeyi, bir yeri sulatmak, üstüne su serptirmek, su döktürmek: Çiçekleri sulatmak.
2. Bir hayvanı sulatmak, hayvanlara su verilme işini yaptırmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR