TAHLİYE a. (ar. (ja/â'dan tabiiye). 1. Bir yerin içindeki şeyleri, kimseleri dışarı çıkartma; boşaltma: Su deposunun tahliyesi. ...
TAHLİYE a. (ar. (ja/â'dan tabiiye).
1. Bir yerin içindeki şeyleri, kimseleri dışarı çıkartma; boşaltma: Su deposunun tahliyesi. Kiracılar evin tahliyesini geciktiriyorlar.
2. Tutuklu bir kimseyi salıverme serbest bırakma: Ne zaman tahliye olacak?
3. Bir yeri tahliye etmek, orayı boşaltmak, boş duruma getirmek.
4. Birtutukluyu tahliye etmek, salıvermek, serbest bırakmak.
*Esk. Tahliyei sebil, bir tutukluyu salıverme.
*Ask. Muharebe alanındaki hasta ve yaralıların tahliye zincirine uygun biçimde gerilere taşınması işlemi.
*Hizmete elverişsiz malzemenin toplanarak yenilenme, bakım ve son işlem tesislerine gönderilmesi.
*Personel, doküman, araç ve gerecin düşman işgalindeki bölgeden çıkartılması.
*Bir bölgenin ya da sanayi tesisinin güvenlik nedeniyle (özellikle nükleer savaş ortamında) boşaltılması. || Tahliye ekseni, personel ya da malzemenin geriye doğru tahliye edildiği yol. || Tahliye zinciri, muharebe alanındaki hasta ve yaralılarla, savaş tutsakları vb.'nin tahliye edilmelerinde kullanılan yollar ve tesisler dizisi. || Sıhhiye tahliye istasyonu, askeri birliklerin, ilkyardım postaları tarafından getirilen yaralıların muharebe meydanından çıkarılmaları ile tedavi, ameliyat vb sağlık işlemlerinin yapılması amacıyla gruplandırılarak, gerideki hastanelere gönderilmelerini sağlayan küçük sıhhiye istasyonu. || Yaralı tahliyesi, yaralıların bir savaş bölgesi ya da kaza yeri dışına taşınması. (Bu taşıma işi ambülans, uçak, helikopter ve sıhhiye treni ile yapılabilir.)
*Cez. huk. Meşruten tahliye, ŞARTLA SALIVERME"nin eşanlamlısı.
*Denize Bir ticaret gemisinin yükünü boşaltma. || Tahliye günü, liman yetkililerince, bir ticaret gemisine yükünü boşaltması için verilen gün. (Tahliye işlemi tespit edilen süre içinde bitirilmezse, her geçen gün için belli bir ücret ödenir.)
*Huk. Tahliye davası, kiraladığı taşınmazı gerektiğinde boşaltmayan kiracıya karşı kiraya veren tarafından açılan dava. (kira.)
TAHLİYE a. (ar. ha/y'den tahliye). Esk. Bezeme, donatma, süsleme.
1. Bir yerin içindeki şeyleri, kimseleri dışarı çıkartma; boşaltma: Su deposunun tahliyesi. Kiracılar evin tahliyesini geciktiriyorlar.
2. Tutuklu bir kimseyi salıverme serbest bırakma: Ne zaman tahliye olacak?
3. Bir yeri tahliye etmek, orayı boşaltmak, boş duruma getirmek.
4. Birtutukluyu tahliye etmek, salıvermek, serbest bırakmak.
*Esk. Tahliyei sebil, bir tutukluyu salıverme.
*Ask. Muharebe alanındaki hasta ve yaralıların tahliye zincirine uygun biçimde gerilere taşınması işlemi.
*Hizmete elverişsiz malzemenin toplanarak yenilenme, bakım ve son işlem tesislerine gönderilmesi.
*Personel, doküman, araç ve gerecin düşman işgalindeki bölgeden çıkartılması.
*Bir bölgenin ya da sanayi tesisinin güvenlik nedeniyle (özellikle nükleer savaş ortamında) boşaltılması. || Tahliye ekseni, personel ya da malzemenin geriye doğru tahliye edildiği yol. || Tahliye zinciri, muharebe alanındaki hasta ve yaralılarla, savaş tutsakları vb.'nin tahliye edilmelerinde kullanılan yollar ve tesisler dizisi. || Sıhhiye tahliye istasyonu, askeri birliklerin, ilkyardım postaları tarafından getirilen yaralıların muharebe meydanından çıkarılmaları ile tedavi, ameliyat vb sağlık işlemlerinin yapılması amacıyla gruplandırılarak, gerideki hastanelere gönderilmelerini sağlayan küçük sıhhiye istasyonu. || Yaralı tahliyesi, yaralıların bir savaş bölgesi ya da kaza yeri dışına taşınması. (Bu taşıma işi ambülans, uçak, helikopter ve sıhhiye treni ile yapılabilir.)
*Cez. huk. Meşruten tahliye, ŞARTLA SALIVERME"nin eşanlamlısı.
*Denize Bir ticaret gemisinin yükünü boşaltma. || Tahliye günü, liman yetkililerince, bir ticaret gemisine yükünü boşaltması için verilen gün. (Tahliye işlemi tespit edilen süre içinde bitirilmezse, her geçen gün için belli bir ücret ödenir.)
*Huk. Tahliye davası, kiraladığı taşınmazı gerektiğinde boşaltmayan kiracıya karşı kiraya veren tarafından açılan dava. (kira.)
TAHLİYE a. (ar. ha/y'den tahliye). Esk. Bezeme, donatma, süsleme.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR