tamam sıfat Arapça tamÂ¥m 1 . Bütün, tüm: "Paranın tamamını verdim."- . 2 . Eksiksiz: "Bu kitap tamam deği...
tamam
sıfat Arapça tamÂ¥m
1 . Bütün, tüm:
2 . Eksiksiz:
"Bu kitap tamam değildir."- .
3 . Yanlış ve yalan olmayan, doğru.
4 . Tamamlanmış, bitmiş:
"Haydi Abbas, vakit tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam."- C. S. Tarancı.
5 . edat, teklifsiz konuşmada Evet.
6 . ünlem Beğenilmeyen bir iş veya öneri karşısında söylenen bir söz:
"Tamam, başka işimiz kalmadı da şimdi onunla uğraşacağız!"- .
TAMAM sıf. (ar. tamâm).
1. Tam, eksiksiz: Proje henüz tamam değil, üzerinde çalışılması gerekli. Saydım, katalogdaki örneklerin hepsi tamamdı
2. Tamamlanmış, bitmiş, olmuş: Bu iş de tamam, sırada ne var? Vakit tamam, gidiyoruz.
3. Hazır: Tamam mısın? Yola koyulalım mı?
* a.
1. Bir şeyin tamamı, hepsi, bütünü, tümü: Bankadan parasının tamamını çekti. Servetinin tamamını bir vakfa bağışlamak. Köyün tamamı karlar altında kaldı. Arsanın tamamı yüz milyona satıldı.
2. (Bir işi, bir şeyi) tamam etmek, kötü bir duruma getirmek, kötüleştirmek, bozmak. || Tamamı tamamına, tümüyle. || Tamamıyla, bütünüyle, tamamen: Tamamıyla haklısın. Yangın evi tamamıyla yok etti.
*Esk. Tamam bulmak, bitmek, son bulmak.
*Esk. gökbil. Tamamı semt, açıklık, meydan.
*Esk. mat. Tamamı ceyb ya da teceyb, kosinüsün eşanlamlısı. || Tamamı katı, KOSEKANT'ın eşanlamlısı. || Tamamı logaritma, EŞLOGARİTMA'nın eşanlamlısı. || Tamam-ı mümas, KOTANJANT'ın eşanlamlısı.
*be.
1. Beğenilmeyen bir durum, ttir iş, bir öneri vb. karşısında söylenir: Tamam, bir bu eksikti.
2. Bir kabullenmeyi belirtmek için kullanılır: Tamam, senin dediğin otsun.
3. Peki, oldu: Bu söylediklerimi ona bir bir anlatacaksın. Tamam (anlatırım).
4. Tamam gelmek, bir şeyiı bir kimseye tam uygun geldiğini belirtmel için söylenir. || Tamam mı? "anlaştık mı?' anlamında söylenen pekiştirme sözü.
* ünl. Taşıtların yola koyulabileceğini anlatan söz.
1. Tam, eksiksiz: Proje henüz tamam değil, üzerinde çalışılması gerekli. Saydım, katalogdaki örneklerin hepsi tamamdı
2. Tamamlanmış, bitmiş, olmuş: Bu iş de tamam, sırada ne var? Vakit tamam, gidiyoruz.
3. Hazır: Tamam mısın? Yola koyulalım mı?
* a.
1. Bir şeyin tamamı, hepsi, bütünü, tümü: Bankadan parasının tamamını çekti. Servetinin tamamını bir vakfa bağışlamak. Köyün tamamı karlar altında kaldı. Arsanın tamamı yüz milyona satıldı.
2. (Bir işi, bir şeyi) tamam etmek, kötü bir duruma getirmek, kötüleştirmek, bozmak. || Tamamı tamamına, tümüyle. || Tamamıyla, bütünüyle, tamamen: Tamamıyla haklısın. Yangın evi tamamıyla yok etti.
*Esk. Tamam bulmak, bitmek, son bulmak.
*Esk. gökbil. Tamamı semt, açıklık, meydan.
*Esk. mat. Tamamı ceyb ya da teceyb, kosinüsün eşanlamlısı. || Tamamı katı, KOSEKANT'ın eşanlamlısı. || Tamamı logaritma, EŞLOGARİTMA'nın eşanlamlısı. || Tamam-ı mümas, KOTANJANT'ın eşanlamlısı.
*be.
1. Beğenilmeyen bir durum, ttir iş, bir öneri vb. karşısında söylenir: Tamam, bir bu eksikti.
2. Bir kabullenmeyi belirtmek için kullanılır: Tamam, senin dediğin otsun.
3. Peki, oldu: Bu söylediklerimi ona bir bir anlatacaksın. Tamam (anlatırım).
4. Tamam gelmek, bir şeyiı bir kimseye tam uygun geldiğini belirtmel için söylenir. || Tamam mı? "anlaştık mı?' anlamında söylenen pekiştirme sözü.
* ünl. Taşıtların yola koyulabileceğini anlatan söz.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR