Tanzimat Fermanı (3 KASIM 1839) Padişah: Abdülmecid Sadrazam: Mustafa Reşid Paşa II. Mahmut'un 1839'da vefatı üstüne yerine oğlu A...
Tanzimat Fermanı (3 KASIM 1839)
Padişah: Abdülmecid
Sadrazam: Mustafa Reşid Paşa
II. Mahmut'un 1839'da vefatı üstüne yerine oğlu Abdülmecit geçti. Bu sırada Osmanlı Devleti'nin duÂrumu asla iç açıcı değildi. Osmanlı ordusu Nizip'te Mehmet Ali Paşa'ya yenilmiş, donanma Mısır'a götüÂrülmüştü. Mısır problemi bir Avrupa problemi haline gelmişti. Bu durumda devlet ya Mehmet Ali Paşa'nın eline geçecek, ya da Rusya Hünkâr İskelesi Antlaşması'na bakılırsa Osmanlı Devleti'ni himaye altına alacaktı.
Abdülmecit, Mustafa Reşit Paşa'yı II. Mahmut zaÂmanında kararlaştırılan Tanzimat Fermanı'nı hazırlamakla görevlendirdi. Tanzimat Fermanı 3 Kasım 1839 tarihinde Gülhane bahçesinde okundu. Bundan dolayı "Tanzimat-ı Hayriye Fermanı'na, "Gülhane Hatt-ı Hümayunu" da denilmiştir.
Tanzimat Fermanının İlan Sebepleri:
1)-Avrupalı Devletlerin iç işlerimize karışmasına engel olmak.
2)-Mısır ve Boğazlar mevzusunda Avrupalı Devletlerin desteğini kazanmak.
3)-Devleti ve toplumu demokratik bir yapıya kavuşturma isteği
Bu nedenlerden dolayı 3 Kasım 1839 da Tanzimat Fermanı (Gülhane Hattı Hümayunu) diye deklare edildi.
NOT: Tanzimat Fermanının ilanıyla Osmanlı tarihinde yeni bir dönem açılmış(Tanzimat Devri) ve bu devir
1876'ya kadar devam etmiştir.
Tanzimat Fermanında yer edinen mevzular:
1)-Azınlıkların, can, mal ve namus güvenliği sağlanacak.
2)-Vergi sistemi tekrardan düzenlenerek, herkesten gelirine bakılırsa vergi alınacak.
3)-Askerlik OCAK görevinden, VATAN görevi haline getirilecek. Azınlıklarda askere alınacak.
4)-Kanunların her gücün üstünde olduğu kabul edilecek.
Tanzimat Fermanının Özellikleri:
1)-En mühim özelliği padişahın yetkilerini sınırlandırması ve kanunların her gücün üstünde
bulunduğunun ifade edilmesidir.
2)-Tanzimat Fermanı ANAYASACILIÄžA ve DEMOKRASİYE(hukuk devletine, doğrusu hukukun üstünlüğü esasına
dayanan devlet anlayışına)geçişin (BATILILAŞžMANIN) ilk aşamasıdır.
3)-Bu fermanın hazırlanmasında halkın bir görevi ve baskısı yoktur. Padişah Abdülmecit, Mustafa Reşid
Paşanın telkiniyle Mısır meselesinde Avrupa devletlerinin desteğini kazanmak için bu fermanı
duyuru etmiştir.
Tanzimat Fermanı'nın başlıca esasları şunlardı:
1. Müslüman ve Hıristiyan tüm halkın ırz, namus, can ve malı devlet garantisi altında bulunacak.
2. Vergiler her insanın gelirine bakılırsa, tertipli bir biçimde alınacak.
3. Askerlik işleri düzene konulacak.
4. Mahkemeler açık olacak. Asla kimse mahkeme edilmeden cezalandırılmayacak.
5. Hepimiz malına haiz olup, miras bırakılabilecektir.
6. Her türlü rüşvet ve iltimas kalkacaktı.
7. Hepimiz kanun önünde eşit olacak.
Yorum:
- Padişah; bu fermanı ilân ederek bizzat kendisi kendi yetkilerini sınırlandırmıştır.
- Fermanın getirmiş olduğu en büyük yenilik, her gücün üstünde kanun kuvvetinin bulunmuş olduğu düşüncesinin ortaya çıkmasıdır. .
- Tanzimat Fermanı; Osmanlı Devleti'nde anayasacılığın başlangıcıdır.
- Vatandaşın iyelik hakkı, devlet garantisi altına alınmıştır.
- Tanzimat Fermanı'nı ilânı ile Osmanlı ülkesinde Avrupai biçim hukuk kuralları geçerli olmaya adım atmıştır.
- Askerlik vatan hizmetine dönüşmüştür.
- Batılılaşma, hareketleri bundan sonrasında daha da yoğunlaştı.
- Tanzimat döneminde Batıyı daha iyi anlayan aydınlar yetişti.
Sonuçlar:
Tanzimat Fermanı'nın halk tarafınca anlaşılması için Anadolu ve Rumeli'ye memurlar gönderildi.
Hukuk faaliyetinde ıslahatlar ile yeni tecim, ceza kanunları ve mahkemeler meydana getirildi. Fakat bu haklardan Türkler ve Müslüman'lardan daha çok AvÂrupalılar ve gayrimüslimler yararlandılar.
Kılık, giyim, yaşayış ve toplumsal alanda "Batılılaşma" denilen yenilikler yapılmış oldu.
Tanzimat Fermanı, anayasanın Osmanlı ülkesinÂde başlangıcı oldu. Osmanlı Devleti bu fermanı ilân ederken Avrupalı devletlerin desteğini sağlamayı amaçlamıştı. Tanzimat'ın derhal sonrasında Mısır meselesi, onların yardımı ile halledildi. Rusya ve Hünkâr İskelesi meselesi ve boğazların şartları çözümlendi.
Ordu ve eğitim faaliyetinde garp örneklerine bakılırsa çaÂlışmalar yapılmış oldu.
- Tanzimat Fermanı, halk iradesiyle değildir, padişahın tek taraflı iradesiyle ortaya çıkmıştı. Bu yüzden halk tarafınca tam olarak anlaşılamadı. Fakat bu zamanda ilk Osmanlı aydın ekibi yetişti.
Tanzimat Fermanı'nda Hukuk alanındaki yenilikler
Tüm vatandaşlar "Osmanlı vatandaşı" sayılarak din farkılıklarına bağlı ayrıcalıklar kısmen kaldırıldı.
1840'ta bir takım maddeleri Fransız Ceza Yasasından alınan yeni Ceza Kanunnamesi hazırlandı. 1858'de tümüyle Garp kaynaklarından esinlenen ikinci Ceza Kanunnamesi kabul edildi.
1850'de Fransız Tecim Kanunu esas alınarak hazırlanan Tecim Kanunnamesi yürürlüğe girdi. Bu kanunla faiz, anonim şirket ve kambiyo senedi kavramları ilk kez Osmanlı hukukunda yer aldı.
1840'tan itibaren ceza ve tecim davalarına bakmak suretiyle, laik ilkelere bakılırsa işleyen nizamiye mahkemeleri kuruldu; bu mahkemelere müslümanların yanısıra gayrimüslim hakimler atandı. 1853'te katliam davalarında gayrımüslimlerin de şahitlik yapabileceği kabul edildi. 1851'de tecim mahkemeleri kuruldu.
1867'de Devlet görevlilerine karşı açılan davaları görmek için Şžurayı Devlet (Danıştay) kuruldu.
Tanzimat Fermanı'nda Mali alandaki gelişmeler
1841-1842 senesinde ilk bütçe hazırlandı, 1846-1847 senesinde ise ilk çağdaş bütçeye geçildi.
Vergilerin mükellefler içinde düzgün ve gelirlere bakılırsa dağıtılması amaçlandı.
Devlet görevlilerinin halktan resmi vergiler haricinde aldıkları vergiler yasaklandı.
1840'ta Kaime-i Nakdiye ismiyle ilk kâğıt para dolaşıma sokuldu.
1855'te Kırım Savaşı'nın maddi yükünü karşılamak için tarihte ilk kez dış borç alındı.Borç ingiltereden alınmıştır.
Tanzimat Fermanı'nda Askeri yenilikler
Donanma seferberliği başlatan Sultan Abdülaziz.
Askerlik hizmetinin vatani bir vazife olduğu duyuru edilerek mecburi askerlik başlatıldı.1843'te duyuru edilen bir yasayla askerlik yaşı 20, mecburi askerlik süresi 4 yıl olarak kabul edildi.
1847'de gayrimüslimlerin de orduya girip albay rütbesine kadar yükselmesi kararlaştırıldı.
Avrupa gezisinde Avrupa ülkelerin donanmalarına fanatik kalan Sultan Abdülaziz yeni bir donanma kurulması için komut verdi, çok kuvvetli bir donanma kuruldu.
1867'de Bahriye Nezareti kuruldu.
1869'da Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın öncülüğünde Bahriye Nezareti kuruldu, askeri yapı yenilendi, terfi sistemi düzenlendi.
Tanzimat Fermanı'nda Eğitim alanındaki gelişmeler
Kışın Galatasaray Lisesi
1846'da Mekatib-i Umumiye Nezareti kuruldu.1848 de Darülmuallim (öğretmen okulu) açıldı. Harbiye, Bahriye ve Tıbbiye dışındaki okulların kontrolü bu nezarete verildi.
Rüştiyelerin açılmasına hız verildi.
1868'de Fransızca eğitim ve batılı mealde ilk eğitim verecek olan lise ile üniversite içinde bir kurum olan Galatasaray Sultanisi açıldı.
1869'da Fransız eğitim sistemini örnek alan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi gösterildi.
1870'te Dârülmuallimât isminde kız öğretmen okulu açıldı.
İlk kez yurt dışına talebe gönderildi.
Devlet memuru yetiştirmek amacıyla,Mekteb-i Maarif-i Adalet sarayı kuruldu.(II. Mahmut)
Tanzimat Fermanı'nda Sanayileşme hamlesi
Devlet eliyle imalathane ve tesis kurulmasını amaçlayan sanayileşme başladı.Ilkin Yedikule-Küçükçekmece içinde 130 metre uzunluğunda bir tür endüstri parkı kuruldu.
Zeytinburnu'nda demir işleme ve makine imalathanesi, kumaş ve pamuklu çorap üretim tesisi, buradaki fabrikalar için teknik eleman yetiştirecek bir okul açıldı.
Bakırköy'de baruthanenin yanına bir iplik bükme, dokuma ve pamuklu basma fabrikası, Hereke'de bir pamuklu dokuma fabrikası kuruldu.
Yol yapımına ehemmiyet verilmiştir.
Devlet memurlarının yerli kumaş kullanımı zorunluluğu getirildi.
Fakat İngiltere ile meydana getirilen 1838 Balta Limanı Tecim Anlaşması, bu zamanda Osmanlı'nın zararına gelişmiş,dışa bağımlılığı artırmıştır.
Bu gelişmelere karşın endüstri makinelerinin Avrupa'dan ithal ediliyor olması ve nitelikli eleman eksikliği yüzünden kafi bir endüstri pazarı oluşturulamadı.
Tanzimat Fermani'nin tam metni söyledir ;
Her insanın bildigi benzer biçimde, devletimizde, kurulusundan bu zamana kadar Kuran'in yüce hükümlerine ve seriat yasalarina tam uyuldugundan, ülkemizin gücü ve tüm tab'asinin refah ve mutlulugu en yüksek noktaya çikmisti. Fakat, yüz elli yil var ki, birbirlerini izleyen karisikliklar ve çesitli nedenlerle seriata ve yüce yasalara uyulmadigindan evvelki kuvvet ve refah, tam tersine zayiflik ve fakirlige dönüstü. Oysa, seriat yasalari iel yönetilmeyen bir ülkenin varligini sürdürebilmesinin imkansizligi açik seçik ortadadir.
Tahta geçtigimiz mutlu günden bu yana tüm çabalarimiz, hep ülkenin kalkinmasi, ahalimiz ve fakirlemizin refahi amacina yönelik oldu. Eger, yüce devletimize dahil ülkelerin cografi konumu, verimli topraklari ve halkinin kabiliyetleri gözönünde tutularak lüzumlu girisimler yapilirsa, yüce Tanri'nin yardimi ile, bes-on yilda kalkinabilecegimiz söz götürmez.
Yüce Tanri'nin yardimina ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine siginarak, yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir şekilde yönetilmesi için bundan bu şekilde bazi yeni yasalar çikarilmasi lüzumlu görüldü.
Söz mevzusu yasalarin basinda can güvenligi; irk, namus ve malin korunmasi; vergi toplanmasi; halkin askere alinip tabanca altinda tutulma süresi benzer biçimde hususlar gelmektedir. Söyle ki; Bütün ülkelerce can, irz ve namustan daha kiymetli birsey yoktur. Bir insan bunlari tehlikede görünce, yaradilistan fena olmasa dahi, canini ve namusunu korumak için olmadik çarelere basvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar verecegi açiktir. Buna karsilik, can ve namustan güvenilir olan bir kimse sadakat ve dogruluktan ayrilmaz, isi ve gücü ile devletine ve milletine yararli olur.
Mal güvenliginin olmadigi yerde ise kimse devlet ve ulusuna isinamaz, ülkesinin yükselmesi ile ilgilenmez, hep korku ve üzüntü içinde yasar. Buna karsilik, malindan, mülkünden güvenilir olmadigi süre hep kendi isi ve isinin genisletilmesi ile ugrasir. Devlet ve millet gayreti, vatan sevgisi kendisinde her gün artar.
Vergi mevzusuna erişince: Bir devlet, ülkesini korumak için askere ve lüzumlu diğer harcamalara muhtaçtir. Bu, para ile olur. Para, tab'adan toplanacak vergiler ile olustugundan bunun en iyi sekilde toplanmasi gerekir.
Evvelce gelir sanilmis olan "yed'i vahit" belasindan ülkemiz hamdolsun, kurtulmussa da yikici bir yöntem olup hiçbir süre yararli netice dogurmamis olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu, ülkenin siyasal islerini ve mali konularini bir adamin keyfine, hatta cebir ve zulmüne teslim etmek anlamına gelir. Bu adam iyi bir insan degilse hep kendi çikarina bakar, tüm davranislarinda kötülüge, zulme yönelir. Bu yüzden, ülkemiz insanlarinin her birisi için, malina ve gelirine bakılırsa bir verginin saptanmasi ve kimseden bundan fazla birsey alinmamasi gerekir. Yüce devletimizin karada ve denizdeki askeri masraflari ile diğer masraflari yasalarla belirlenip sinirlandirilmali ve uygulama ona bakılırsa yapilmalidir.
Askerlik de, yukarida belirtildigi benzer biçimde, mühim konulardan biridir. Ülkenin korunmasi için asker vermek halkin baslica borcudur. Fakat, bir memleketin mevcut nüfusuna bakilmaksizin, simdiye kadar yapildigi benzer biçimde, kiminden tahammülünden çok, kiminden az asker alinmasi hem düzesizlige; hem tarim, tecim ve bayindirlik iserinin fena gitmesine; hem yaşam boyu askerlik bikkinliga; hem de nüfusun azalmasina neden olur. Bu yüzden, her memlektten alinacak asker miktari için uygun yöntem konulmali ve dört ya da bes yil hizmet için sira ussulü getirilmelidir. Bu tür durumlar yapilmadikça devletin kuvvetlenip gelismesi, rahatlık ve asayisin saglanmasi mümkün olmaz. Tüm bunlarin dayanagi yukarida açiklanan hususlardir.
Bu yüzden, bundan bu şekilde kabahat isleyenlerin durumlari seriat yasalari geregince açikca incelenip bir karara baglanmadikça kimse hakkinda, açik ya da gizli saklı, idam ve zehirleme islemi uygulanmayacaktir. Asla kimse, baskasinin irz ve namusuna saldirmayacaktir. Hepimiz malina, mülküne tam haiz olacak, bunlari diledigi benzer biçimde kullanacak, bu konuyu yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine ugramayacaktir. Birinin suçlulugunun saptanmasi halinde mirasçilarin o isle ilgileri bulunmayacagindan suçlunun mallari elinden alinip varisleri miras hakkindan yoksun birakilmayacaklardir.
Yüce devletimizin tab'asi Müslümanlarla diğer uluslar bu haklardan tam yararlanacaklardir. Can, irz, namus ve mal konularinda, ülkemizin tüm halkina seriat yasalari geregince güvence verilmistir. Diğer mevzularda da oybirligi ile karar verilmesi için, Meclisi Ahkam-i Adalet sarayı üyeleri gerektikçe artirilacaktir. Yüce devletimizin bakanlari ile ileri gelenleri belli başlı günlerde orada toplanarak, görüslerini çekinmeden açikça söyleyeceklerdir. Can, mal güvenligine ve vergilerin belirlenmesine ait yasalar bu şekilde hazirlanacaktir.
Askerlikle ilgili mevzular Bab-i Seraskeri Dar-i Surasi'nda görüsülüp karara baglandiktan sonrasında sonsuza dek uygulanmalari için onaylama edilmek suretiyle tarafima gönderilecektir. Söz mevzusu yasalar sirf din, devlet, ülke ve ulusu kalkindirmak amaci ile çikarilacaklardindan bunlara tam uyacagimiza yemin ederiz. Bu mevzuda, Hirka-i Serife odasinda, tüm din adamlari ile bakanlarin hazir bulunacaklari bir sirada yemin edecektir.
Din adami ve vezirlerden yasalara aykiri hareket edenlerin, kanitlanacak suçlarina bakılırsa, rütbelerine ve hatir ve gönüle bakilmaksizin cezalandirilmalari için hususi ceza yasasi çikarilacaktir.
Memurlara kafi maas baglanmis olup, hemen hemen baglanmis olanlarinkiler de belirlenecektir. Bu yolla da, seriata aykiri olan ve ülkenin gerilemesinde basrolü oynayan rüsvet belasi kuvvetli bir yasa ile ortadan kaldirilmis olacaktir.
Tüm bu sayilan hususlar eski hükümlerin tümden degistirilmesi demek olacagindan isbu fermanimiz Istanbul halkina ve ülkemiz halkina duyurulacaktir. Bundan baska, arkadaş devletlerin de bu yönetimin sonsuza dek uygulanmasina tanik olmalari için fermanimiz, Istanbul'daki tüm büyükelçilere resmen bildirilecektir.
Tanri hepimizi basarili kilsin; yasalara uymayanlar Tanri'nin lanetine ugrasin ve ömürleri süresince rahat yüzü görmesin. Amin.
YORUMLAR