TEF a. (fars. def den). 1. Ensiz bir kasnağın bir tarafına deri gerilerek oluşturulmuş vurmalı çalgı. (Bk. ansikl. böl.) 2. Tef çal...
TEF a. (fars. def den).
1. Ensiz bir kasnağın bir tarafına deri gerilerek oluşturulmuş vurmalı çalgı. (Bk. ansikl. böl.)
2. Tef çalsan oynayacak, karmakarışık, yerli yerine konmamış eşyalar için söylenir. || Tefe koymak, tefe koyup çalmak, bir kimseyi ya da bir olayı başkalarına yererek, alay ederek tanıtmak, beğenilmeyecek yönleriyle anlatmak: Duyarlarsa bizi tefe koyarlar, bilesin.
*ANSİKL. Belirsiz ses veren derililer sınıfına giren tef en eski çalgılardandır. Klasik türk müziğinde değişik adlar altında çeşitli tefler kullanılmıştır. Yaklaşık 40 cm çapında, zilli ya da zilsiz olabilen daire, XIX. yy.'ın sonuna değin saray ya da konaklardaki çalgı takımlarının değişmez öğesiydi. Sonraki dönemde, daha küçük çaplı (20-25 cm), genellikle zilli tefler yaygınlaştı. Fasıl tefi de denen bu çalgı, faslı yöneten baş hanende tarafından çalınırdı. Hem dindışı, hem de tasavvuf müziğinde kullanılan beridir de bir tür teftir. Eskiden derisi nemlendirilerek (gerginliği azaltılarak) ya da ısıtarak (gerginliği artırılarak) bir ölçüde akortlanan tef, XX. yy.'da Avrupa'da, vidalı akort burguları sayesinde hassas bir biçimde akort edilir duruma getirildi (yine de elde edilecek sesin frekansı, vuruşun şiddetine ve deri üzerindeki yerine bağlı olduğu için, tefi belirsiz ses veren derililer sınıfında ele almak gerekir). Çalma sırasında, kasnağı alttan tutan sol elin parmakları zayıf zamanları (derinin kasnağa yakın kesimine ya da doğrudan doğruya kasnağa); boşta kalan sağ el ise (derinin ortasına) kuvvetli zamanları vurur. Yalnızca ensiz, metal bir kasnaktan ve buna takılmış zillerden oluşan çalgıya da tef denir. Senfonik orkestralarda yer alan bu tür tefin çapı 20 cm kadardır ve vurularak ya da sallanarak çalınır.
TEF a. (fars. tef). Esk.
1. Isı, sıcaklık.
2. Buhar.
1. Ensiz bir kasnağın bir tarafına deri gerilerek oluşturulmuş vurmalı çalgı. (Bk. ansikl. böl.)
2. Tef çalsan oynayacak, karmakarışık, yerli yerine konmamış eşyalar için söylenir. || Tefe koymak, tefe koyup çalmak, bir kimseyi ya da bir olayı başkalarına yererek, alay ederek tanıtmak, beğenilmeyecek yönleriyle anlatmak: Duyarlarsa bizi tefe koyarlar, bilesin.
*ANSİKL. Belirsiz ses veren derililer sınıfına giren tef en eski çalgılardandır. Klasik türk müziğinde değişik adlar altında çeşitli tefler kullanılmıştır. Yaklaşık 40 cm çapında, zilli ya da zilsiz olabilen daire, XIX. yy.'ın sonuna değin saray ya da konaklardaki çalgı takımlarının değişmez öğesiydi. Sonraki dönemde, daha küçük çaplı (20-25 cm), genellikle zilli tefler yaygınlaştı. Fasıl tefi de denen bu çalgı, faslı yöneten baş hanende tarafından çalınırdı. Hem dindışı, hem de tasavvuf müziğinde kullanılan beridir de bir tür teftir. Eskiden derisi nemlendirilerek (gerginliği azaltılarak) ya da ısıtarak (gerginliği artırılarak) bir ölçüde akortlanan tef, XX. yy.'da Avrupa'da, vidalı akort burguları sayesinde hassas bir biçimde akort edilir duruma getirildi (yine de elde edilecek sesin frekansı, vuruşun şiddetine ve deri üzerindeki yerine bağlı olduğu için, tefi belirsiz ses veren derililer sınıfında ele almak gerekir). Çalma sırasında, kasnağı alttan tutan sol elin parmakları zayıf zamanları (derinin kasnağa yakın kesimine ya da doğrudan doğruya kasnağa); boşta kalan sağ el ise (derinin ortasına) kuvvetli zamanları vurur. Yalnızca ensiz, metal bir kasnaktan ve buna takılmış zillerden oluşan çalgıya da tef denir. Senfonik orkestralarda yer alan bu tür tefin çapı 20 cm kadardır ve vurularak ya da sallanarak çalınır.
TEF a. (fars. tef). Esk.
1. Isı, sıcaklık.
2. Buhar.
Kaynak: Büyük Larousse
Tef maketi nasıl yapılır?
YORUMLAR