Telaş isim (tela:şı, l ince okunur) Arapça telÂ¥şÂ³ 1 . Herhangi bir sebeple acelecilik: "Atatürk'ün gelişini göremedik ...
Telaş
isim (tela:şı, l ince okunur) Arapça telÂ¥şÂ³
1 . Herhangi bir sebeple acelecilik:
2 . Kaygı, tasa, sıkıntı, endişe:
3 . Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa:
isim (tela:şı, l ince okunur) Arapça telÂ¥şÂ³
1 . Herhangi bir sebeple acelecilik:
"Atatürk'ün gelişini göremedik ama koridordaki telaştan meseleyi anladık."- H. Taner.
2 . Kaygı, tasa, sıkıntı, endişe:
"Ben geçerken onun telaşı, sizi dürtmesi gözümden kaçmadı."- H. E. Adıvar.
3 . Şaşkınlıktan doğan karışıklık, kargaşa:
"O günü vapurda bulunup da hanımların telaşını görseydiniz."- R. N. Güntekin.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- telaşa düşmek
- telaşa gelmek
- (birini) telaş almak
- telaşa vermek
- telaş etmek
- telaş göstermek
- (bir şeyin) telaşına dalmak
TELAŞ a. (ar. telaş)
1. Bir şey yapmakta gösterilen acelecilik: Telaşa gerek yok, ağır ağır yapın. Bu ne telaş, nereye yetişmek istiyorsun? Evden telaşla çıkmak.
2. Tasanın, kaygının, kuşkunun yol açtığı ruhsal durum; endişe, huzursuzluk: Son günlerde garip bir telaş içinde. Eve geciktiği günler annesi telaştan deliye dönerdi. Bu telaş da niye, her şey iyi gidiyor.
3. Çabuk davranmak, acele etme zorunluluğundan lanan karışıklık, kargaşa, gürültü, patırtı: Onların bugünlerde telaşı var. Ev taşıma telaşı.
4. Bir kimseyi, bir yeıi telaş almak, heyecanlı, telaşlı bir hava içine girmek. || Telaş etmek, endişelenip sabırsızlık göstermek; acele etmek. || Telaş göstermek, telaşını belli edecek davranışlarda bulunmak. || Telaşa düşmek, telaşlanmak. || Telaşa gelmek, acele bir biçimde, telaş içinde yapılmak, gerekli özen gösterilmemek. || Telaşa vermek, söz ve davranışlarıyla çevresindekileri heyecanlandınp sıkıntıya sokmak: Durup dururken hepimizi telaşa vermenin ne anlamı var?
1. Bir şey yapmakta gösterilen acelecilik: Telaşa gerek yok, ağır ağır yapın. Bu ne telaş, nereye yetişmek istiyorsun? Evden telaşla çıkmak.
2. Tasanın, kaygının, kuşkunun yol açtığı ruhsal durum; endişe, huzursuzluk: Son günlerde garip bir telaş içinde. Eve geciktiği günler annesi telaştan deliye dönerdi. Bu telaş da niye, her şey iyi gidiyor.
3. Çabuk davranmak, acele etme zorunluluğundan lanan karışıklık, kargaşa, gürültü, patırtı: Onların bugünlerde telaşı var. Ev taşıma telaşı.
4. Bir kimseyi, bir yeıi telaş almak, heyecanlı, telaşlı bir hava içine girmek. || Telaş etmek, endişelenip sabırsızlık göstermek; acele etmek. || Telaş göstermek, telaşını belli edecek davranışlarda bulunmak. || Telaşa düşmek, telaşlanmak. || Telaşa gelmek, acele bir biçimde, telaş içinde yapılmak, gerekli özen gösterilmemek. || Telaşa vermek, söz ve davranışlarıyla çevresindekileri heyecanlandınp sıkıntıya sokmak: Durup dururken hepimizi telaşa vermenin ne anlamı var?
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR