tevekkül isim, din b. (***) Arapça tevekkul Herhangi bir işte elinden geleni yapıp daha sonrasını Allah'a bırakma: "Bu t...
tevekkül
isim, din b. (***) Arapça tevekkul
"Bu tevekküle karışan bir memnuniyetsizliğin ifadesiydi."- P. Safa.
İslam Dininde Tevekkül İnancı
Tevekkül ile ilgili sorular neler olabilir?
Tevekkül ve kanaat nedir?
Tevekkül Nedir?
.Org
Tevekkül, Allah'a teslim olmak, güvenmek, dayanmak, bağlanmak ve sığınmak anlamlarına gelmektedir
Dini terim olarak;
Tevekkül'ün dini terim olarak anlamıysa, bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan beklemek anlamına gelmektedir.
.Org
Tevekkül, Allah'a teslim olmak, güvenmek, dayanmak, bağlanmak ve sığınmak anlamlarına gelmektedir
Dini terim olarak;
Tevekkül'ün dini terim olarak anlamıysa, bir amaca ulaşmak için gerekli olan her türlü önlemi alarak; elinden gelen tüm gayreti gösterdikten sonra kalben Allah'a bağlanıp ona güvenmek, sonucu Allah'tan beklemek anlamına gelmektedir.
Sebep: İçerik eklendi.
Tevekkül Nedir?
Dini Kavramlar Sözlüğü
Sözlükte "dayanmak, güvenmek, vekil tutmak" anlamlarına gelen tevekkül, din dilinde; her hususta Allah'a güvenmek, dayanmak, teslim olmak işlerini Allah'a havale etmek demektir.
Tevekkül kavramı Kur'ân'da türevleriyle birlikte 69 defa geçmiştir. Israrla Allah'a tevekkül edilmesi emredilmiş (Mâide, 5/11; Tevbe, 9/51), "?Allah'a tevekkül edene Allah yeter?" (Talak, 65/3) denilmiş, peygamberlerin (Tevbe, 9/129; Hûd, 11/56) ve gerçek müminlerin Allah'a tevekkül ettikleri (Enfâl, 8/2-3) bildirilmiştir.
Allah'a tevekkül; Allah'ın yardımına, çalışanın emeklerini boşa çıkarmayacağına, sevabını, ücretini tam vereceğine, duaları kabul edeceğine, âdil olduğuna ve haksızlık etmeyeceğine inanmak ve güvenmektir. Tevekkül, çalışmadan, sebeplere sarılmadan işi Allah'a havale etmek değildir. İnsan her ne iş yapıyorsa yapsın, o işini kurallarına uygun olarak yapacak, çalışacak, sabredecek, Allah'tan başarısı için yardım isteyecek ve Allah'ın kendisini muvaffak kılacağına itimat edecektir. Bu husus, Ankebût sûresinin 58-59. âyetlerinde açıkça ifade edilmiştir. "Çalışanların ücreti ne güzeldir. Onlar ki sabrederler ve Rablerine tevekkül ederler." Buna göre, çalışma, sabır ve tevekkül birlikte olacaktır. Çalışmadan işleri Allah'a havale etmek doğru olmadığı gibi Allah'ı devre dışı bırakmak da doğru değildir. Allah'ın izni ve yardımı olmadan başarılı olmak mümkün değildir. Bir çiftçiyi düşünelim. Toprağı sürecek, işleyecek, zamanında ve kurallarına uygun olarak tohumu ekecek, gerektiğinde sulayacak, gübreleyecek, koruyacak, kendine düşeni yaptıktan sonra gerisini Allah'a havale edecek, iyi ürün vermesini Allah'tan bekleyecek, Allah'ın emeğini zayi etmeyeceğine inanacaktır. Bunları yapmadan Allah'a tevekkül etmek, tevekkül değil miskinliktir. "Ben gereken her şeyi yaptım, iyi ürün alırım, Allah ne yapacak", demek de Allah'ı tanımamaktır. Allah yağmur vermeyiverse, ne olacak? Bir âfetle mahsulü yok ediverse, kim engel olacak?
Tevekkül edene mütevekkil denir.
Dini Kavramlar Sözlüğü
Sözlükte "dayanmak, güvenmek, vekil tutmak" anlamlarına gelen tevekkül, din dilinde; her hususta Allah'a güvenmek, dayanmak, teslim olmak işlerini Allah'a havale etmek demektir.
Tevekkül kavramı Kur'ân'da türevleriyle birlikte 69 defa geçmiştir. Israrla Allah'a tevekkül edilmesi emredilmiş (Mâide, 5/11; Tevbe, 9/51), "?Allah'a tevekkül edene Allah yeter?" (Talak, 65/3) denilmiş, peygamberlerin (Tevbe, 9/129; Hûd, 11/56) ve gerçek müminlerin Allah'a tevekkül ettikleri (Enfâl, 8/2-3) bildirilmiştir.
Allah'a tevekkül; Allah'ın yardımına, çalışanın emeklerini boşa çıkarmayacağına, sevabını, ücretini tam vereceğine, duaları kabul edeceğine, âdil olduğuna ve haksızlık etmeyeceğine inanmak ve güvenmektir. Tevekkül, çalışmadan, sebeplere sarılmadan işi Allah'a havale etmek değildir. İnsan her ne iş yapıyorsa yapsın, o işini kurallarına uygun olarak yapacak, çalışacak, sabredecek, Allah'tan başarısı için yardım isteyecek ve Allah'ın kendisini muvaffak kılacağına itimat edecektir. Bu husus, Ankebût sûresinin 58-59. âyetlerinde açıkça ifade edilmiştir. "Çalışanların ücreti ne güzeldir. Onlar ki sabrederler ve Rablerine tevekkül ederler." Buna göre, çalışma, sabır ve tevekkül birlikte olacaktır. Çalışmadan işleri Allah'a havale etmek doğru olmadığı gibi Allah'ı devre dışı bırakmak da doğru değildir. Allah'ın izni ve yardımı olmadan başarılı olmak mümkün değildir. Bir çiftçiyi düşünelim. Toprağı sürecek, işleyecek, zamanında ve kurallarına uygun olarak tohumu ekecek, gerektiğinde sulayacak, gübreleyecek, koruyacak, kendine düşeni yaptıktan sonra gerisini Allah'a havale edecek, iyi ürün vermesini Allah'tan bekleyecek, Allah'ın emeğini zayi etmeyeceğine inanacaktır. Bunları yapmadan Allah'a tevekkül etmek, tevekkül değil miskinliktir. "Ben gereken her şeyi yaptım, iyi ürün alırım, Allah ne yapacak", demek de Allah'ı tanımamaktır. Allah yağmur vermeyiverse, ne olacak? Bir âfetle mahsulü yok ediverse, kim engel olacak?
Tevekkül edene mütevekkil denir.
TEVEKKüL a. (ar. vekTden tevekkül).
1. Tanrı iradesine boyun eğme, işin sonunu Tanrı'ya bırakma, Tanrı'ya dayanıp güvenme. (Bk. ansikl. böl.)
2. Tevekkül etmek, Tanrı'ya, kadere boyun eğmek.
*ANSİKL. İslam inancına göre, ilke olarak evrendeki her şey gibi insan ve insanın kaderi, işleri ve eylemleri de Tanrı'nın mutlak iradesine bağlıdır. Tanrı, bu mutlak iradesinin bir sonucu olarak insanı da iradeli ve bir ölçüde güçlü bir varlık olarak yaratmıştır. Bu irade ve gücü Allah'ın buyurduğu yasalar uyarınca kullanması insanın sorumlulukları arasında yer alır. Kuran ayetleri, Hz. Muhammet'in söz ve uygulamalarıyla Kuran ve Hz. Peygamberin eğitiminde yetişen sahabenin yaşamı bir bütünlük içinde değerlendirilirse, tevekkülün “iş ve eylemi bırakmak†biçimindeki yorumunun İslam dininin genel ilkeleriyle bağdaşamayacağı kolaylıkla anlaşılır. Bununla birlikte, İslam dışı çeşitli din ve kültürlerin etkisiyle önce tasavvuf çevreleri, daha sonra öteki bazı müslüman kesimler arasında müslümanlığın tevekkül ilkesinin yanlış anlaşılmasının sonucu tevekkül anlayışı terk anlayışına dönüştürülmüş ve bu anlayış İslam dünyasında gözlenen gerilemenin ana nedenlerinden birini oluşturmuştur.
*Tasav. Tevekkül, tasavvufta, Tanrı'ya doğru manevi yolculukta aşılması gereken konaklardan biridir. Bu konakta bulunan kişi, Tanrı'dan başka hiçbir şey ve kişiye güvenmez. Bu tür tevekkül, halkın (avam) ve Tanrı seçkinlerinin (haslar) tevekkülü olarak ikiye ayrılır: halkın tevekkülü, insanın, her şeyde Tanrı'nın etken olduğunu, onun dışında bu nitelikte hiçbir şeyin bulunmadığını benimseyip Tanrı'ya güvenmesidir. Nitekim bu tür tevekkülde, yemeğin, ancak Tanrı'nın emri ile insanı doyurduğu, suyun ancak Tanrı'nın emri ile insanı kandırdığı kabul edilmek suretiyle insanın sadece Tanrı'ya güvenmesi söz- konusudur. Halka ait olan bu tevekkülde aranan nedenler, kulla Tanrı arasında per de oluşturur. Hasların tevekkülü ise, kulun, "Tann'nın yazdığından başka hiçbir şeyin insana nasip olamayacağını, her türlü kuşkudan uzak olarak bilmek suretiyle, kendisi ile ilgili her türlü önlemi terk etmesi, her türlü güçten yoksun olarak, ölü yıkayıcının elleri arasındaki ölü gibi kendisini Tanrı'nın ellerine bırakmasıdır. Kulun, her türlü davranış, hareket ve iş sahibinin Tanrı olduğunu bilerek onun vekilliğini tam olarak kabul etmesi gerekir.
1. Tanrı iradesine boyun eğme, işin sonunu Tanrı'ya bırakma, Tanrı'ya dayanıp güvenme. (Bk. ansikl. böl.)
2. Tevekkül etmek, Tanrı'ya, kadere boyun eğmek.
*ANSİKL. İslam inancına göre, ilke olarak evrendeki her şey gibi insan ve insanın kaderi, işleri ve eylemleri de Tanrı'nın mutlak iradesine bağlıdır. Tanrı, bu mutlak iradesinin bir sonucu olarak insanı da iradeli ve bir ölçüde güçlü bir varlık olarak yaratmıştır. Bu irade ve gücü Allah'ın buyurduğu yasalar uyarınca kullanması insanın sorumlulukları arasında yer alır. Kuran ayetleri, Hz. Muhammet'in söz ve uygulamalarıyla Kuran ve Hz. Peygamberin eğitiminde yetişen sahabenin yaşamı bir bütünlük içinde değerlendirilirse, tevekkülün “iş ve eylemi bırakmak†biçimindeki yorumunun İslam dininin genel ilkeleriyle bağdaşamayacağı kolaylıkla anlaşılır. Bununla birlikte, İslam dışı çeşitli din ve kültürlerin etkisiyle önce tasavvuf çevreleri, daha sonra öteki bazı müslüman kesimler arasında müslümanlığın tevekkül ilkesinin yanlış anlaşılmasının sonucu tevekkül anlayışı terk anlayışına dönüştürülmüş ve bu anlayış İslam dünyasında gözlenen gerilemenin ana nedenlerinden birini oluşturmuştur.
*Tasav. Tevekkül, tasavvufta, Tanrı'ya doğru manevi yolculukta aşılması gereken konaklardan biridir. Bu konakta bulunan kişi, Tanrı'dan başka hiçbir şey ve kişiye güvenmez. Bu tür tevekkül, halkın (avam) ve Tanrı seçkinlerinin (haslar) tevekkülü olarak ikiye ayrılır: halkın tevekkülü, insanın, her şeyde Tanrı'nın etken olduğunu, onun dışında bu nitelikte hiçbir şeyin bulunmadığını benimseyip Tanrı'ya güvenmesidir. Nitekim bu tür tevekkülde, yemeğin, ancak Tanrı'nın emri ile insanı doyurduğu, suyun ancak Tanrı'nın emri ile insanı kandırdığı kabul edilmek suretiyle insanın sadece Tanrı'ya güvenmesi söz- konusudur. Halka ait olan bu tevekkülde aranan nedenler, kulla Tanrı arasında per de oluşturur. Hasların tevekkülü ise, kulun, "Tann'nın yazdığından başka hiçbir şeyin insana nasip olamayacağını, her türlü kuşkudan uzak olarak bilmek suretiyle, kendisi ile ilgili her türlü önlemi terk etmesi, her türlü güçten yoksun olarak, ölü yıkayıcının elleri arasındaki ölü gibi kendisini Tanrı'nın ellerine bırakmasıdır. Kulun, her türlü davranış, hareket ve iş sahibinin Tanrı olduğunu bilerek onun vekilliğini tam olarak kabul etmesi gerekir.
Kaynak: Büyük Larousse
İslam Dininde Tevekkül İnancı
Tevekkül ile ilgili sorular neler olabilir?
Tevekkül ve kanaat nedir?
YORUMLAR