TIKIŞTIRMAK g. f. 1. Bir şeyi, şeyleri, bir şeye, bir yere (içine) tıkıştırmak, onu, o şeye, oraya, boş yer kalmayacak biçimde, düze...
TIKIŞTIRMAK g. f.
1. Bir şeyi, şeyleri, bir şeye, bir yere (içine) tıkıştırmak, onu, o şeye, oraya, boş yer kalmayacak biçimde, düzensiz olarak koymak, sokmak: Kitapları, şu küçücük sandığa tıkıştırmış.
2. Bir yemeği tıkıştırmak, bir yiyeceği aceleyle, çiğnemeden yemek ya da aynı biçimde bir kimseye yedirmeye çalışmak: Birkaç lokma tıkıştırıp randevuma yelişmeliyim. Muhallebiyi kaşık kaşık çocuğun ağzına tıkıştırıyordu.
1. Bir şeyi, şeyleri, bir şeye, bir yere (içine) tıkıştırmak, onu, o şeye, oraya, boş yer kalmayacak biçimde, düzensiz olarak koymak, sokmak: Kitapları, şu küçücük sandığa tıkıştırmış.
2. Bir yemeği tıkıştırmak, bir yiyeceği aceleyle, çiğnemeden yemek ya da aynı biçimde bir kimseye yedirmeye çalışmak: Birkaç lokma tıkıştırıp randevuma yelişmeliyim. Muhallebiyi kaşık kaşık çocuğun ağzına tıkıştırıyordu.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR