TOTEMCİLİK a. Antropol. Bazı toplumlarda, birey ya da bir bireyler grubuyla bir hayvan, bir nesne ya da bir canlılar ya da olaylar ...
TOTEMCİLİK a. Antropol. Bazı toplumlarda, birey ya da bir bireyler grubuyla bir hayvan, bir nesne ya da bir canlılar ya da olaylar kümesi arasında bağlantı bulunduğuna ilişkin inançların ve kültürel uygulamaların tümü. (Eşanl. TOTEMİZM.)
*ANSİKL. Totemciliğin, birbirinden ayrı ve dıştanevlenmeli (aynı totem grubuna bağlı üyeler, aralarında evlenemezler) gruplara dayanan bir toplumsal örgütlenmeye eşlik ettiği, çoğunlukla kabul edilen bir görüştür. Totemleriyle tanımlanan bu grupların, belirli bir ya da birçok varlık ya da nesneyle özel bağlantıları vardır (bu bağlantı, bir soybirliği inancına kadar varabilir). Dolayısıyla, bu bağlantı toteme ilişkin belli birtakım yasaklamalara (yalnızca onu yemenin değil, çoğu kez onu görmenin, ona dokunmanın da yasak olması gibi) yol açar.
Gerçekte, totemcilik denilen olgu, kendini çok farklı biçimlerde gösterebilir: totem, bir hayvan (en sık rastlanan durum budur), bir bitki, hatta doğal (şimşek, yağmur) ya da fizyolojik (kusma) bir olay olabilir. Antropologlar (Frazer, Van Gennep, VV.H.R. Rivers), totemciliği bir sistem haline getirdiler ve hatta bu sisteme birbirini tutmaz birtakım öğeler bile soktular: adlandırmalar ve simgeler, büyûsel-dinsel bağıntılar, çeşitli yasaklamalar, özel bazı toplumsal yapılar, dıştanevlilik vb. İleri sürülen bu kuramlar, bu öğelerin birçoğunu bir araya getirerek bir "totem sistemi" oluşturdu. Birçok bilginin yanılgısı, incelenen öğelerin, her zaman bağdaşık bir bütün oluşturduğuna ve örneğin bir bireyin bir beslenme yasağına uyduğu gözlemlendiğinde, büyük bir totem sisteminin sözkonusu olduğuna inanmalarından ileri geliyordu. Onlara göre, Eskimolar dışında hiçbir toplum bu örgütlenme biçimine yabancı değildi: böylece totemcilik, bu toplumların niteliğini belirleyici ve onları "gelişmiş" denilen toplumlardan ayıran normal bir evre oluşturuyordu.
Totemciliğe ilişkin olgular, ilk olarak 1891'de, algonkin toplumunda, Ojibvvalar arasında gözlenip tanımlandı. Ne var ki, birey gruplarına hayvan adları verilmesiyle (kolektif totemler) her bireyin doğaüstü bir koruyucu bekçisi olduğu biçimindeki inançların daha başlangıçtan birbiriyle karıştırıldığı anlaşılıyordu. Nitekim, Ojibvvalar'da, klana adını veren totem hayvanıyla insanlar arasında herhangi bir soysop ilişkisi inancına rastlanmıyordu; üstelik, totem olarak alınan hayvan tapınma konusu değildi. Demek ki, birbirinden farklı iki öğe, nedensiz olarak bir araya getirilmişti.
Totemciliğin en geniş biçimde incelendiği toplumlar, Avustralya toplumlarıdır. Bu toplumlarda birçok totem tipi saptanmıştır. Bireysel totemcilik tipinde, belli bir bağlılık, grubun büyüsüyle ona yardım eden hayvan (genellikle bir sürüngen) arasında özel bir bağlılık vardır. Totem-hayvanla birey arasında, hayvanın yenilmesini yasaklayan bir özdeşlik duygusu bulunur. Cinsel totemcilikteyse, aynı gruba bağlı iki farklı cinsten kişilerin totemleri de farklı türdendir Bu tip totemcilik, anasoylu bir iki yanlılıkla ilişkili görünmektedir. Klan totemciliğindeyse, her klanın bir ya da birden çok totemi vardır ve klan üyeleri bu totemler için törenler düzenlerler ve bazı yasaklara uyarlar. Totem, anasoyuna ya da basoyuna bağlılığa, ana rahmine düşüş ya da doğum yerine göre saptanabilir. Anadan geçen bir totem sözkonusu olduğunda, klan üyeleri, kendileriyle totemleri arasında tensel bir bağ olduğunu düşünürler; bu tür özdeşlik çeşitli yasaklara yol açar. Totemin babasoyuna göre saptanması durumundaysa, aynı toteme bağlılık, grubun topraklarına bağlı totem alanlarına göre değişiklik gösterir.
Bu farklı totemcilik türleri, bazı toplumları nitelendirmek için yeterli olan tek sistemli kuramları yalanlamaktadır.
Başka bazı antropologlar da, totemciliği, günlük somut yararların tören diline dökülmesi olarak gördüler. Bunlara göre, filan toplumsal grubun, filan hayvanı ya da falan bitkiyi kendine totem olarak seçmesinin nedeni, bunda özel bir çıkar görmesidir. Bugün, totemciliğin bir şifreye benzediğini düşünmek daha doğru gibi görünüyor. Buna göre, totemler arasındaki ilişkiler, insanlar için taşıyan başka bazı ilişkileri karşıtlıkları, bağlılaşımları, dile getirir. Gerçi, bu durumda da bir totem sisteminden söz edilebilir, ama bu sistem artık gerçekliğin belli bir kavranışının simgesel anlatımından başka bir şey değildir, “hayvansal ve bitkisel evreni topluma uyarlayabilme olanağıdır†(Cl. Lâvi -Strauss); böylece insan, salt soy zinciriyle aktarılan bir özelliğin bireyin toplumla ilişkileri bakımından sınıflandırılmasını olanaklı kılan toplumlarda, toplumsal farklılaşmayı daha iyi kavrayabilir ve bir tür sınıflandırma yapabilir. Lâvı-Strauss'un bakış açısına göre, totemcilik, doğa-kültür ilişkisinin bir örneğini oluşturur. "Totemcilik" terimi, biri doğal, öteki kültürel iki dizi arasında zihinsel olarak kurulmuş ilişkileri kapsar. Doğal dizi, bir yandan kategorileri, öte yandan bireyleri; kültürel dizi de, grupları ve kişileri içerir. Bütün bu terimler, her dizideki iki tarz varlığı (kolektif ve bireysel) ayırt etmek ve dizileri birbirine karıştırmamak amacıyla keyfi olarak seçilmiştir. Avustralya totemciliğinin "toplumsal†ve “cinsel" denilen biçimleri, bir doğal kategoriyle (hayvan ya da bitki türü ya da nesneler veya olaylar sınıfı) bir kültürel grup (yarım, bölüm, altbölüm, dinsel grup ya da aynı cinsiyetten kişilerin tümü) arasında bir ilişki öngörür. üç bileşim daha olanaklıdır: kategori-kişi, birey-kişi, birey-grup; Levi-Strauss, bunların her birine bir ya da birçok etni (amerika, polinezya, afrika vb. e'nileri) gözlemlenebilen gerçek bir olgunun denk düştüğünü ileri sürer. Demek ki doğa-kültür ilişkisi, şifre -mesaj modeline göre ortaya çıkmaktadır; doğa, bir şifre verir (hayvan ya da bitki türleri) ve toplum, bu şifreden hareketle kültürü oluşturan bir mesaj (felsefi, totemsel, mitsel ya da dinsel söylem) ortaya koyar.
*ANSİKL. Totemciliğin, birbirinden ayrı ve dıştanevlenmeli (aynı totem grubuna bağlı üyeler, aralarında evlenemezler) gruplara dayanan bir toplumsal örgütlenmeye eşlik ettiği, çoğunlukla kabul edilen bir görüştür. Totemleriyle tanımlanan bu grupların, belirli bir ya da birçok varlık ya da nesneyle özel bağlantıları vardır (bu bağlantı, bir soybirliği inancına kadar varabilir). Dolayısıyla, bu bağlantı toteme ilişkin belli birtakım yasaklamalara (yalnızca onu yemenin değil, çoğu kez onu görmenin, ona dokunmanın da yasak olması gibi) yol açar.
Gerçekte, totemcilik denilen olgu, kendini çok farklı biçimlerde gösterebilir: totem, bir hayvan (en sık rastlanan durum budur), bir bitki, hatta doğal (şimşek, yağmur) ya da fizyolojik (kusma) bir olay olabilir. Antropologlar (Frazer, Van Gennep, VV.H.R. Rivers), totemciliği bir sistem haline getirdiler ve hatta bu sisteme birbirini tutmaz birtakım öğeler bile soktular: adlandırmalar ve simgeler, büyûsel-dinsel bağıntılar, çeşitli yasaklamalar, özel bazı toplumsal yapılar, dıştanevlilik vb. İleri sürülen bu kuramlar, bu öğelerin birçoğunu bir araya getirerek bir "totem sistemi" oluşturdu. Birçok bilginin yanılgısı, incelenen öğelerin, her zaman bağdaşık bir bütün oluşturduğuna ve örneğin bir bireyin bir beslenme yasağına uyduğu gözlemlendiğinde, büyük bir totem sisteminin sözkonusu olduğuna inanmalarından ileri geliyordu. Onlara göre, Eskimolar dışında hiçbir toplum bu örgütlenme biçimine yabancı değildi: böylece totemcilik, bu toplumların niteliğini belirleyici ve onları "gelişmiş" denilen toplumlardan ayıran normal bir evre oluşturuyordu.
Totemciliğe ilişkin olgular, ilk olarak 1891'de, algonkin toplumunda, Ojibvvalar arasında gözlenip tanımlandı. Ne var ki, birey gruplarına hayvan adları verilmesiyle (kolektif totemler) her bireyin doğaüstü bir koruyucu bekçisi olduğu biçimindeki inançların daha başlangıçtan birbiriyle karıştırıldığı anlaşılıyordu. Nitekim, Ojibvvalar'da, klana adını veren totem hayvanıyla insanlar arasında herhangi bir soysop ilişkisi inancına rastlanmıyordu; üstelik, totem olarak alınan hayvan tapınma konusu değildi. Demek ki, birbirinden farklı iki öğe, nedensiz olarak bir araya getirilmişti.
Totemciliğin en geniş biçimde incelendiği toplumlar, Avustralya toplumlarıdır. Bu toplumlarda birçok totem tipi saptanmıştır. Bireysel totemcilik tipinde, belli bir bağlılık, grubun büyüsüyle ona yardım eden hayvan (genellikle bir sürüngen) arasında özel bir bağlılık vardır. Totem-hayvanla birey arasında, hayvanın yenilmesini yasaklayan bir özdeşlik duygusu bulunur. Cinsel totemcilikteyse, aynı gruba bağlı iki farklı cinsten kişilerin totemleri de farklı türdendir Bu tip totemcilik, anasoylu bir iki yanlılıkla ilişkili görünmektedir. Klan totemciliğindeyse, her klanın bir ya da birden çok totemi vardır ve klan üyeleri bu totemler için törenler düzenlerler ve bazı yasaklara uyarlar. Totem, anasoyuna ya da basoyuna bağlılığa, ana rahmine düşüş ya da doğum yerine göre saptanabilir. Anadan geçen bir totem sözkonusu olduğunda, klan üyeleri, kendileriyle totemleri arasında tensel bir bağ olduğunu düşünürler; bu tür özdeşlik çeşitli yasaklara yol açar. Totemin babasoyuna göre saptanması durumundaysa, aynı toteme bağlılık, grubun topraklarına bağlı totem alanlarına göre değişiklik gösterir.
Bu farklı totemcilik türleri, bazı toplumları nitelendirmek için yeterli olan tek sistemli kuramları yalanlamaktadır.
Başka bazı antropologlar da, totemciliği, günlük somut yararların tören diline dökülmesi olarak gördüler. Bunlara göre, filan toplumsal grubun, filan hayvanı ya da falan bitkiyi kendine totem olarak seçmesinin nedeni, bunda özel bir çıkar görmesidir. Bugün, totemciliğin bir şifreye benzediğini düşünmek daha doğru gibi görünüyor. Buna göre, totemler arasındaki ilişkiler, insanlar için taşıyan başka bazı ilişkileri karşıtlıkları, bağlılaşımları, dile getirir. Gerçi, bu durumda da bir totem sisteminden söz edilebilir, ama bu sistem artık gerçekliğin belli bir kavranışının simgesel anlatımından başka bir şey değildir, “hayvansal ve bitkisel evreni topluma uyarlayabilme olanağıdır†(Cl. Lâvi -Strauss); böylece insan, salt soy zinciriyle aktarılan bir özelliğin bireyin toplumla ilişkileri bakımından sınıflandırılmasını olanaklı kılan toplumlarda, toplumsal farklılaşmayı daha iyi kavrayabilir ve bir tür sınıflandırma yapabilir. Lâvı-Strauss'un bakış açısına göre, totemcilik, doğa-kültür ilişkisinin bir örneğini oluşturur. "Totemcilik" terimi, biri doğal, öteki kültürel iki dizi arasında zihinsel olarak kurulmuş ilişkileri kapsar. Doğal dizi, bir yandan kategorileri, öte yandan bireyleri; kültürel dizi de, grupları ve kişileri içerir. Bütün bu terimler, her dizideki iki tarz varlığı (kolektif ve bireysel) ayırt etmek ve dizileri birbirine karıştırmamak amacıyla keyfi olarak seçilmiştir. Avustralya totemciliğinin "toplumsal†ve “cinsel" denilen biçimleri, bir doğal kategoriyle (hayvan ya da bitki türü ya da nesneler veya olaylar sınıfı) bir kültürel grup (yarım, bölüm, altbölüm, dinsel grup ya da aynı cinsiyetten kişilerin tümü) arasında bir ilişki öngörür. üç bileşim daha olanaklıdır: kategori-kişi, birey-kişi, birey-grup; Levi-Strauss, bunların her birine bir ya da birçok etni (amerika, polinezya, afrika vb. e'nileri) gözlemlenebilen gerçek bir olgunun denk düştüğünü ileri sürer. Demek ki doğa-kültür ilişkisi, şifre -mesaj modeline göre ortaya çıkmaktadır; doğa, bir şifre verir (hayvan ya da bitki türleri) ve toplum, bu şifreden hareketle kültürü oluşturan bir mesaj (felsefi, totemsel, mitsel ya da dinsel söylem) ortaya koyar.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR