Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)

Bu kategoride 31 madde var. A B F G G H K M P S U Y ü İ Türkiye'nin Adaları - Büyükada Tür...

Bu kategoride 31 madde var.
A
B



F
G
G

H
K
M
P
S
U
Y
ü
İ






  • Türkiye'nin Adaları - Büyükada


  • Türkiye'nin Adaları - Adalar (Prens Adaları)


  • Türkiye'nin Adaları - Yassıada



Antalya iline bağlı adalar






Kekova


(Likya dilinde: Dolichiste), Antalya'nın Kaş ilçesi civarlarında, Kaleköy (antik Simena) ve de üçağız (antik Teimioussa) köylerinin açıklarında yer edinen bir Akdeniz adası. Yüzölçümü 4.5 km² olup üstünde kimsenin yaşamamaktadır.

Türkiye ile İtalya içinde 1932 senesinde imzalanan anlaşma ile yine Türkiye'ye bağlanmıştır.


üç Adalar



Antalya Kemer ilçesi civarlarında bulunan adalar. Çok ünlü dalış noktasıdır.

Tekirova sahillerinde ve aslen bölümde adları Martı, Mağara, Piknik ve Minik Ada olan dört ada vardır. Minik Ada, Piknik Adası'nın arkasında kalmış olduğu için sahilden görünmez. üç Adalar, Antalya'nın batısında yer alıp, dünya kriterlerine uygun ender dalış merkezlerinden birisidir. Bu dalış merkezi su altının zenginliklerini keşfetmek isteyen insanların uğrak yeri olmuştur. Tekirova'nın dinlence köylerinde ve otellerinde amatör dalgıçlar için eğitim veren dalış merkezleri mevcuttur. Dalış bölgelerine en fazla 30 dakikalık bir tekne yolculuğu ile varılır.

üç Adalar, 9 tane resifin ve 2 tane su altı mağarasının bulunmuş olduğu oldukça geniş bir dalış bölgesidir. Su alt kısmındaki resiflerin yüzeyleri türlü deniz bitkileri ile kaplı kayalardan oluşur. Bu duvarların yüzeylerinde türlü büyüklüklerde kovuklar mevcuttur. En büyük resiflerden biri, ismini dik iki kayanın tıpkı bir kanyon benzer biçimde geçit vermesinden alan Kanyon resifidir. Resif, Piknik Adası'nın şimal doğusunda yer alır ve en sığ noktası 7 metredir. 14 ile 30 m. içinde her seviyeden dalıcıya hitab etmektedir ve görüş mesafesi oldukça iyidir.

Görülebilen bir takım canlılar:


* Papaz balığı

* Orfoz

* Akya

* Trompet balığı

* Akdeniz Müreni (küçük ve düzgüsel boylarda)

* Barakuda (yalniz halde)

* Trakunya

* Ahtapot (gece dalışında)

* Deniz Tavşanı (gece dalışında)

* Kalamar (sürü halinde)

* Akdeniz foku (çok seyrek)


PS. Paris Batığı

Mıntıkaya üç Adalar için gelen dalgıçlara bir başka tavsiye ise Paris Batığı'dır. Kemer Yat Limanı'ndan bir buçuk kilometre kadar açıkta kum bir zemin üstünde, 25 metre derinlikte yatmakta olan bir Fransız cenk gemisidir. Birinci dünya savaşı esnasında Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul komutasındaki ufak bir topçu bataryası tarafınca batmıştır(Kaynak:Ben Bir Türk Zabitiyim kitabı). Ambarlardaki birbirine kaynamış cephaneler, orta bölümdeki çini kaplı kısım ve kazana yakın bulunan el otomobili ile kömür parçacıkları enteresan noktaları oluşturmaktadır. Son yıllarda dalıcıların epey ilgisini çeken bu batığın bir sürü ziyaretçisi mevcuttur.

Balıkesir iline bağlı adalar



Alibey Adası yada Cunda
,


yönetimsel bakımdan Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlıdır. Ayvalık koyundaki irili ufaklı 22 adanın içinde yerleşime açık tek ada Alibey'dir.Türkiye'nin Ege Denizi'nde bulunan 4. büyük adasıdır. (1.Gökçeada, 2.Bozcaada, 3.Uzunada) konumu gereği Garp Anadolu'da deniz yollarının kesişme noktasında bulunan bir ada'dır.




Tarihçe


Alibey Adası'nın şimdiki adı, Kurtuluş Savaşı'nda padişahın 'Yunanlılara teslim olun' emrine karşı gelmiş olarak silahlı mücadeleye süregelen ilk birliğin kumandanı Yarbay Ali Çetinkaya'ya ithaftır. Ada kısa süre önce Cunda ve Moshonisia (Kokuluada) isimleriyle tanınıyordu. Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesi'nde bahsetmiş olduğu Yund Adalarının bu mıntıkaya ait olduğu tahmin edilmektedir.

Adanın nüfusu 2000 yılı itibariyle 5.000'dir. Fakat bu sayı yazın 20.000'e kadar çıkabilir. Adanın nüfusunun çoğunluğu Girit ve Midilli adalarından 1924 nüfus mübadelesi zamanında göç eden Türkler'den oluşmaktadır. Bundan dolayı adanın yaşlı nüfusunun pek çok bütün ülkelerde 15.000.000 kişinin konuşmuş olduğu Rumca-Yunanca'yı bilmektedir. Son yıllarda ada nüfusu, emeklilik günlerini sakin bir yörede geçirmek isteyen büyük kent sakinleri tarafınca arttırılmıştır.


Coğrafya


Alibey Adası'nın anakaraya bağlantısı iki ayrı köprü ile sağlanmaktadır. Dolap Boğazı mevkiinde 1896 senesinde inşaa edilmiş olan Türkiye'nin ilk boğaz köprüsü, Alibey ve Lale Adalarını birleştirmektedir. Lale Adası ise anakaraya 1817 senesinde denizin doldurulmasıyla meydana getirilen 500 metrelik bir hemzemin bir köprü-yol ile bağlanmaktadır. Bununla birlikte bu ada Kurtuluş Savaşı esnasında düşman kuvvetlerine katılacaktı. Fakat halkımız ada düşman kuvvetlerine gitmesin diye bir gece de taşlarla anakaraya bağlamışlardır talibi....


Geçim Kaynakları


Alibey Adası son yıllarda yerli gezim merkezleri arasına girmiştir. Bilhassa sahil şeridindeki rakı-balık lokantaları ve içki mezeleri ile bilinir. Günlük tekne gezileri yardımıyla yöre adalara ve adanın karadan ulaşılması zor bölgelerine gitmek mümkündür. Midilli Adası'na günü birlik seferler ise bilhassa yazları yabancı turistlerin adaya ve Ayvalık'a gelmelerini elde etmiştir.

Ada halkının gezim yanında iki büyük geçim membaı vardır: zeytincilik ve balıkçılık. Ada zeytinleri bilhassa zeytinyağı üretimi için uygundur.


Gezim


Alibey Adası tabii güzellikleri ve zamanı yapıları sebebiyle koruma altına alınmış ve 1976 senesinde Ayvalık ve çevresindeki 17.900 hektarlık alan tabii ve zamanı sit alanı olarak kabul edilmiştir. Alibey Adası'nda mübadele öncesinden, Rum Ortodoks cemaatinden kalma bir sürü kilise ve manastır mevcuttur. Bu yapıların koruma altına alınması ama Alibey Adası'nın tanınması ve restorasyon için ana para aktaracak sponsorların adada mülk satınalmaları ile mümkün olabilmiştir. Son olarak 'Aşıklar Tepesi' olarak malum mevkiide bulunan değirmenin restorasyonu 2006 senesinde tamamlanmış ve ziyarete açılmıştır. Adada, halen restorasyon için sponsor bekleyen bir çok zamanı yaratı mevcuttur.

Adadaki zamanı binalardan bazıları hemen aşağıdaki gibidir:


* Çamlı Manastır/Taksiyarhis Ta Çamya : Ada merkezinden yaya olarak ve Patriça yolundaki Ekşi Çeşme'nin solundaki yol izlenerek otuz dakikada varılabilir

* Sakınan Meryem Manastırı/ Panagias Tis Lekai :Ayvalık Dalyan Boğazından çıkışta sağda zeytin ağaçlarının arasından görünen boğaza hakim manzaralı restore edilmiş hususi mülk

* Ay Işığı Manastırı/ Ai Dimitri Ta Salina : Patriça 2. köyden yürüyüşle 45 dakika mesafededir

* Ayos Apostolos Manastırı/ Adaya giderken köprüyü geçtiğinizde soldaki sahil yoluna saptığınızda 500 metre mesafe sonrasında sağ yukarıdaki ufak tepeciktedir

* Tavuk Adası Manastırı / Ayiu Ionnu Tu Podromu : Alibey Adası'nın karşısındaki Tavuk Adası üstünde inşa edilmiştir

* Güvercin Adası Manastırı / Ai Yorgi : Pateriça Körfezinin ortasında, andezitten oluşmuş ufak bir adanın üstünde inşa edilmiştir

* İlyas Peygamber Manastırı / Profit İliya : Köprünün Ada'ya giriş yönünde 200 metre sonrasında deniz tarafındadır; temel kalıntılarından az miktarı geriye kalmıştır.

* Kızlar Manastırı / Evangelistriya


Avşa Adası,



Marmara Denizi'nde, İstanbul'a gemiyle 5, deniz otobüsüyle 3.5 saat, Erdek'e ise gemiyle 1 saat 45 dakika uzaklıktadır. Balıkesir'in Marmara ilçesine bağlı bir yerleşim yeridir.

Takımadalar içinde, kapladığı alan bakımından, Avşa Adası Marmara ve Paşalimanı Adalarından sonrasında gelir. Uzunluğu 7 km., genişligi 4 km.'dir. 1965 senesinde 1146 nüfusu olan adada, son nüfus sayımına gore 2000, gayriresmi olarak da 2500 şahıs yaşamaktadır. Yazın ise Avşa Adası yoğun geçen gezim sezonu bundan ötürü 40.000-50.000 insanı barındırmaktadır. Gerek eğlence ve gerekse dinlence bakımından imkanlari bulunan Avşa Adası'na yaz sezonunda İstanbul'dan her gün 2 ya da 3 deniz otobusü ve İDO' ait vapur tarifeli sefer yapmaktadır, haftasonları ek seferler de konulmaktadır.


Coğrafi Yapısı


Marmara Denizi'nin cenup batısında 3 büyük (Marmara-Avşa-Paşalimanı) ve 9 ufak ada vardır. Marmara adaları adını taşıyan bu adalar,yapı ve yer şekilleri bakımından Kapıdağ Yarımadası'nın Marmara Denizi'ndeki uzantısı görünümündedirler. 4. dönemin sonlarında deniz seviyesinin yükselmesi ve alçak kesimlerin sular altında kalması sonunda,anakara Kapıdağ Yarımadası'ndan ve birbirlerinden ayrılarak şimdiki şekillerini almışlardır.

Avşa Adası'nın Marmara ve başka adalarla arasındaki derinlik 16-35 m arasındadır.Bir tek Ekinlik Adası'nı birleştiren kara parçası 1-4 m derinlikte olduğundan sakin havalar da bu bağlantıyı seyretmek mümkün olmaktadır. Adanın uzunluğu 9 km,eni 4 km kadardır.Toplam yüzölçümü 36 km²'dir.Adanın batısında üstünde bir deniz feneri bulunan Hayırsız Ada yer alır.

Takımadalara ismini veren ve grubun en büyüğü olan Marmara Adası orta kesiminde 700 metreyi bulan yüksek bir ada görünümünde iken, Paşalimanı, Avşa ve Ekinlik adaları yüksekliği 100-250 metre içinde değişin basık ve yumuşak görünümlü yassı adalardır ve İstanbul'a ortalama 65 (64.840) Mil uzaklıktadırlar. İstanbul'un kirli kıyılarından kaçanlar ile deniz ve dinlence hasretlerini gidermek isteyen Ankaralılar gözlerini Marmara'nın bu güzel adalarına çevirdiler. İlk öncüler Marmara Adası'na ayak bastılarsa da kıyıdaki kumsalların azlığı derhal arkada yükselen ve dikleşen arazi ile Beldeye Teşkilatının katı bayındır kuralları yüzünden gözlerini küçük çapta ötede kıyıları süresince uzanan geniş ve ince kumlu plajlar, yumuşak arazi yapısına haiz Avşa Adası'na çevirdiler. Bununla birlikte hemen hemen konut yapımına daha yumuşak bakan Köy Kanunları (1992'de belediye oldu) geçerli idi. Bundan dolayı 1969 yılından itibaren Avşa Adası Marmara Bölgesi'nin olmazsa olmaz trustlik merkezi durumuna geldi. Bu vaka köy ekonomisinin aniden bire gelişmesine ve aranan her şeyi kolayca bulunmuş olduğu bir konuma getirdi.

Avşa Adası, başka adalar benzer biçimde anakara Kapıdağı'na bağlı idi. Dördüncü dönemin sonunda deniz seviyesinin yükselmesi ile anakaradan ve birbirlerinden ayrıldılar. Bundan dolayı Avşa ile Marmara Adası arasındaki derinlik 35 metrede kalır. Avşa ile başka adalar ve Kapıdağ arasındaki derinlikler 16 metreyi geçmez. Bilhassa Avşa ile ekinlik adasını birleştiren kara parçası 1 metre ile 4 metre derinliği ama bulur. Sakin havalarda bu bağlantıyı seyretmek mümkündür.Adanın meydana getirilen zemin etütlerinde granit taştan oluşmuş olduğu uzmanlar tarafınca belgelenmiştir. 17 ağustos 1999 depreminden sonrasında adada hiçbir yıkım olmamıştır.


İklim


Avşa Adası Marmara'nın orta kısmına bulunmuş olduğu için bölge iklimi benzer biçimde bir takım özellikler taşır Akdeniz ikliminin bir sürü hususi durumunu yansıttığı benzer biçimde Karadeniz'in tesiri de kendini gösterir. Kış döneminde bu bölgenin güneyinde ve Akdeniz üstünde oluşan hava akımları alanı orta ve şark Avrupa üstünde bulunan şimal cephenin cenup doğru kayması sonucu garptan gelen kar ve yağmur getiren siklonların ve bunların cephesel faaliyetlerinin tesirinde kalır. Yaz dönemleri ise bu faaliyetler ortadan kalkar. Bunun yerini değişik bir sistem alır. Bu değişiş güneşin görünürdeki hareketi ile Büyük sahra üstündeki yüksek tazyik kuşağının Akdeniz üstüne yerleşmesi ve bu iklim bölgesinin Marmara'yı etkisel altına almasında ileri gelir.

Averaj ısı ile en soğuk ay Ocak'tır. Yaz döneminde bir yanda Basra Körfezi'nde oluşan alçak tazyik, diğer yandan Avrupa üstündeki yüksek basıncın sonucu ada şimal, kuzeybatı yönlü rüzgarların tesirinde kalır. İki değişik iklim bölgesi ortasında yer almış olduğu için ada yazın kuzeydeki soğuk cephenin dalgalanışına bağlı olarak kimi zaman kısa süreli fırtınaların tesirinde kalır. Bu kısa süreli fırtınalar Avşa'nın güzelliğine renk katar. Köpüklü bir denizin güzelliğini seyretmek kadar güzel şey yoktur adada. En sıcak ay 24.6 averaj ısı ile Temmuz'dur. Yağmurlar en fazlaca Aralık ayında görülür. Çok ender olarak yağan kar Ocak Şubat aylarında düşer.


Zamanı


Avşa Adası,nın ilk yerli halkı hakkında ilk yazılı bilgiler coğrafyacı Strabon ve tarihçi Plinius'un kitaplarında mevcuttur. Toprak şartları bakımından hiçbir süre varlıklı olamamış, bağımsız bir idareye kavuşamamış olan ada, tarih içinde, çevresinde başat olan kuvvetin arkasından gitmiştir. Hıristiyan din adamları için bir sürgün yeri olarak kullanılmış ve tüm Ortaçağ süresince boş kalmıştır. Şimdiye kadar hiçbir sistemli, belirli kurallara uyan kazı yapılmamıştır. Fakat adada, anakara Kapıdağ Yarımadası`ndan ayrılmadan ilkin bir takım ilkel toplulukların yaşamış olduğu, avcılıkla geçindiği, anakara ile bağlantı kesilince yeni bir yaşam şekli geliştirdikleri, avcılığı azaltarak ziraat, besicilik ve balıkçılıkla geçindikleri bir takım buluntular sebebiyle anlaşılmaktadır.




Ayvalık Adaları,



Balıkesir'in Ayvalık ilçesine bağlı adalar topluluğu. İrili ufaklı bir sürü adadan oluşmaktadır. Bunlardan biride en büyüğü Alibey (Cunda) adasıdır. Köprü ile ilkin Lale adasına bir süre sonra dolgu ile Ayvalık'a bağlandığından geriye kalan yarımada özelliği taşımaktadır.

Ayvalık koyu 22 ufak talibi ve adacıkları barındırır. Cunda haricinde hiçbirinde yerleşim yoktur. Ara sıra balıkçılar mola verirler. Motorlarla bu adalara geziler düzenlenir. İnce kumlu, uzun plajı ile Altınova Ayvalık-Ören arasındadır. Yazlık dinlence siteleri yoğundur.


Ada ve adacıkların sıralaması


Ayvalık Adaları larda isim olarak Yund Adaları ya da Cunda Adaları olarak da geçmektedir. Rumlar bu adalara Kokuluadalar manasına gelen Hekatonisa demişlerdir. Hekatonesos, Apollonnesos, Hekatonnesoi, Hekatos benzer biçimde değişik yazılışları da vardır.


1. Akoğlu adacığı / Kedi adası (Kopano)

2. Alibey Adası / Cunda (Nesos=Ada, Mosko, Yunda, Moshonisi, Moshinos=Kokuluada)

3. Çıplak (Chalkis, Cimno)

4. Çiçek (Argistra, Angistri)

5. Gizli saklı kayalar (Petro=Kaya)

6. Göz

7. Güvercin / Kızlar Manastırı (St Giorgio / Aya Yorgi)

8. Hasır (Sefiri)

9. İkiz kayalar (Daskali, Daskalio)

10. İlyosta Büyük / Güneş / Fener (Ilyosta, Eleos=Güneş, Oilios)

11. İlyosta Minik / Yumurta (Kilyosta, Eleos Pulo)

12. Kalemli (Kalamaki)

13. Kara / Balkan / Kutu (Kudho)

14. Kara ada / Kamış adası / Akvaryum (Kalamo, Kalamos)

15. Karaada Minik

16. Karaada Büyük / Balık adası / Tavşan (Psariano=Balık)

17. Kayabaşı

18. Kılavuz / Mosko / Pınar / Kılavuz (Mosko Pulo)

19. Kız (Ulya)

20. Kumru

21. Lale / Dolap / Soğan (Kromido)

22. Maden Büyük / Maden (Pirgo, Pordoselene, Pirgos=kale)

23. Maden Minik

24. Melina

25. Mırmırcalar

26. Pirgos kayalıkları

27. Poyraz ada / İncirli / Yellice (Leyah)

28. Sazlı ada / Oker

29. Taş (Klavo)

30. Taşlı

31. Tavuk (St Yoannis)

32. Tüzüner

33. Yalnız

34. Yelken

35. Yuvarlak adacığı (Kalamo Pulo)


Ekinlik adası,



Marmara Denizi'nde Avşa ve Marmara adalarının doğusunda kalan bir adadır.

Yüzölçümü olarak fazla büyük olmasada yazları sakin olduğundan kimi turistlerin ilgisini çekmiştir. Ada görünüş itibari ile kaşık şeklini andırdığından kaşık Adası da denmektedir. Adaya yazları haftada iki kere, kış aylarında da haftada iki kere sefer düzenlenmektedir. Ada Balıkesir iline bağlıdır. Adanın mahalli halkı balıkçılıkla geçinir. Yerleşim olarak adada 300den fazla hane mevcuttur.


Koyun Adası



Marmara denizi'nde Paşalimanı Adası ile Avşa Adası içinde kalan ada. Yüzölçümü 1.7 km². Adanın cenup ucundaki 20 yazlık yapı haricinde üstünde yerleşme yoktur. Ada Balıkesir iline bağlıdır.

Koyun Ada'sında halihazırda su ve elektirik tesisatı bulunmamaktadır. Adadaki 20 yerleşke yazlıktır ve elektirik gereksinimlerini kendi direysel jeneretörleri ile sağlamaktadırlar. Kullanım suyu ihtiyacı ise yarı tuzlu yarı tatlı kuyulardan sağlanmaktadır. İçme suyu ise yakında bulunan adalardan taşıma yolu ile temin edilmektedir.


Marmara Adası



Balıkesir'e bağlı ve Marmara denizinin en büyük yüzölçümüne haiz adası olan Marmara Adası, Marmara kazasının merkezi ve bölgeninde en mühim gezim merkezlerinden biridir. Erdek'ten 17, İstanbul'dan 72 deniz mil uzaklıktaki adaya İstanbul'dan vapur ve deniz otobüsü, Erdek ve Tekirdağ'dan motorla ulaşım sağlanabilmektedir. Ismini eski çağlardan bu yana işletilen mermer ocaklarından almıştır. Ada, Roma ve Bizans dönemlerinde deniz üssü olarak kullanılmıştır. Misafirperver ve iyi niyetli yerli bir halka haiz olan ada bilhassa yazları sakinlik arayan yerli turistlerin sık geldiği bir bölgedir. Marmara nahiyesindeki balıkçı barınağı ve çevre köylerdeki küçük limanlar denizden tekne ile gidecek ziyaretçilere de uygun mekanlar oluşturur.




Paşalimanı Adası,



Marmara takımadalarında Marmara adasının güneyinde, Avşa adasının doğusunda bir adadır. Adada, Paşalimanı, Poyrazlı, Harmanlı, Balıklı ve Tuzla isminde beş köy mevcuttur. Balıkesir iline ve Erdek ilçesine bağlıdır.


Tarihçe


Prokennoslar, M.Ö. 493 senesinde Perslere karşı ayaklanan İON siteleriyle beraber oldukları için şehirleri Fenikeliler tarafınca tamamen yakılınca Sisam ve Miletostan gelmiş olarak Marmara Adasına geçmişler, oraya 'Yeni Prokennos' ismini vermişlerdir. Bir süre sonra 'harman yeri' anlamına gelen 'Haloni' ismi verilmiştir. Kizikoslu Diegonos bu adadan Halone diye bahseder. Bizans zamanında adanın adı Aulonia'ya çevrilmiştir. Tarihçi La Mottraye 18.yy başlangıcında adaya 'Alonya' dendiğini yazmaktadır. Son zamanlarda çağdaş Yunancaya gore adaya hem 'Aloni' ya da 'Alonisos' hem de Paşalimanı denmiş ve bugün bu adla anılmaktadır.

Ada, 14.yy'da Osmanlı Egemenliğine geçmiş. I. Dünya Harbinden sonrasında kısa bir süre Yunan işgali haricinde tamamen Türklerin yönetiminde kalmıştır. 1949 yılına kadar Marmara Kazasına bağlı bir kaza merkeziyken sonradan Erdek ilçesine'e bağlanmıştır.

Lala Mustafa Paşanın Kıbrıs seferinden dönüşünde, çok sert bir havaya tutulması ve bu adanın kuytusuna yaklaşarak sığınması ve orada kalması üstüne, Paşa'nın Limanı anlamında Paşalimanı ismini almıştır. Lala Mustafa Paşa bu ziyareti ile adada yaralı askerlerini tedavi ettirmiş, şehit askerlerini defnetmiş, şarap fabrikası, cami ve çeşme benzer biçimde halkın kullanımına açık meskenler inşaa ettirmiştir. Caminin çatısını gemisinin direği ile desteklemiştir. 1935'teki depremde cami tamamen yıkılmış yerine şimdiki cami yapılmıştır. Caminin tarafındaki gömüt taşlarında çok eski mezarlar mevcuttur. Bunların en eskileri 'Sahib-i yaşam ve hasenat Paşalimanı Zabiti Elhoş Halil Ağa 1200' ve 'Merhum Tiryaki Mehmet Paşa 1174' kitabelerini taşayan taşlardır. Bu eserler halâ ayakta durmaya iş yapmaktadır.


Gezim


Paşalimanı Adası'nda beş köy mevcuttur. Bunlardan biride Harmanlı (Halonia(rum=Harman yeri)) ve yönetimsel merkez olan Paşalimanı garp tarafında, kuzeyinde Poyrazlı (Voria(rum=poryrazlı)) doğusunda Tuzla (Huhla(rum=Salyangoz)) ve son olarak güneyinde Balıklı (Skupia(rum=sığınak)) köyleri mevcuttur. Toprak ve havasının uygunluğu sebebiyle bağcılığa son aşama uygun olan adada bilhassa şaraplık olarak "ada karası" üzümü yetiştirilmekte ve Avşa Adası ile beraber burada yetiştirilen üzümler şarap yapımında kullanılmaktadır.

Başta zeytin, üzüm, elma, kara dut, incir, erik olmak suretiyle her türlü meyve ve sebzenin yetiştiği, havası ve tabii güzellikleri, Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları zamanında saraydaki ruh ve sinir hastalarının tedavisinde büyük rol oynamıştır.

Bursa iline bağlı adalar



İmralı adası,



Marmara Denizi'nde yerleşim birimi bulunmayan, yüzölçümü bakımından Marmara Adası'ndan sonrasında ikinci büyük adadır. İmralı Adası eskiden Deniz Kuvvetleri idaresindeydi. Şimdi ise İmralı Cezaevi mevcuttur. Demokrat Parti süreci başbakanı Adnan Menderes, dışişleri bakanı Fatin Rüştü Sıkıntılı ve maliye bakanı Hasan Polatkan burada idam edildiler. Adadaki mahkumların çalışmış olduğu tarımsal işletmelerin ürünleri İstanbul ve başka şehirlerde satılmaktaydı. Yaşam boyu hapis cezasına çarptırılan PKK lideri Abdullah Öcalan, İmralı Cezaevi'ndedir. Öcalan'ın adaya naklinden ilkin başka mahkumlar Sabun ve konserve fabrikası benzer biçimde fabrikalarda çalışıyorlardı ve belirgin bir ücret alıyorlardı. Öcalan'ın gelmesiyle adadaki başka mahkumlar boşaltılmıştır.

Adanın Osmanlı dönemindeki ismi Emirali' olup, Mudanya kazasına bağlı bir nahiyeydi. 1913 senesinde adada 250 hane, bir okul, üç manastır vardı ve tamamı Rumlardan oluşan 1.200 şahıs yaşıyordu. Adanın Rumca ismi Kalolimnos'tur. Adanın başlıca uğraşları soğan tarımı ve balıkçılıktı. Yetiştirilen soğanlar İstanbul'a satılıyordu. Sebze yetiştirilmediği için adalıların başlıca gıdasını balık oluşturuyordu. [1] Lozan Antlaşmasından sonrasında Nüfus Mübadelesi ile adanın nüfusu tamamen boşaldı. Cumhuriyet döneminde adada cezaevi kuruldu.

Çanakkale iline bağlı adalar


Bozcaada


(Yunanca: ???????, Tenedos), Türkiye'nin 3. büyük adası, bu ada üstünde yer edinen, Çanakkale iline bağlı ilçe.

Adanın (ve ilçenin) yüzölçümü 40 km², anakaraya uzaklığı 6 km'dir. Resmi nüfusu 2.543 olup, kışları 1.000 civarına düşer, yazları ise 5.000'e çıkar. [ belirtilmeli]



İktisat


Şarap üretimi, balıkçılık ve bilhassa 1990'lardan itibaren gezim başlıca tutumsal faaliyetlerdir.

Bozcaada, şaraplık üzümleri ve şaraplarıyla ünlüdür. Adanın büyük kısmı bağlarla kaplıdır. Az oranda tahıl, baklagiller ve meyve yetiştirilir.

Haziran 2000'de Garp Burnu civarında 10.2 MW gücünde 17 türbinden oluşan bir rüzgâr enerjisi santrali kurulmuştur. Kurulduğu tarih itibariyle adanın enerji ihtiyacının ortalama 30 kat fazlasını karşıladığından, karaya elektrik iletmektedir. Turizme zarar vermemek amacıyla santralin ürettiği elektrik yeraltı kablolarıyla aktarılmaktadır. [1]

Adada yetişen gelincik çiçeklerinden az oranda üretilen şerbet ve reçeller daha çok turistlere satılır.


Gezim


Ayazma plajı, ince kumu ve uzunluğu sebebiyle önemlidir. Bunun haricinde da türlü kumsallar vardır. 26-27 Temmuz tarihlerinde geleneksel bağbozumu şenlikleri yapılır. Bozcaada Kalesi ve nahiyesinin eski evleri de gezinsel açıdan ilgi çekicidir.

Ada kıyıları balıklar için tabii bir sığınak ve üreme bölgesidir. Bundan dolayı ada çevresinde trolle avlanma yapılamaz. Amatör balıkçılar tarafınca büyük rağbet görmektedir.

Adada konaklamak için en ucuz ve yaygın imkân pansiyonlardır. Gerek Türk gerekse Rum mahallelerindeki zamanı evler adalı aileler tarafınca turistlere kiralanır. Minik oteller de vardır.


Tarih


Adanın evveliyatına Çanakkale Boğazı'nın girişindeki mühim stratejik konumu damgasını vurdu.

Tenedos ismi, Yunan mitolojisine gore Troya savaşları esnasında talibi yöneten ve Achilles tarafınca öldürülen Tenes adlı kahramandan gelir.

Tenedos, Heredot'un yazılarında sık sık geçmektedir. Antik çağ'da Midilli adasında oturan Aiolya halkının bir kısmının buraya yerleştiği tahmin edilmektedir.

Ada, İyonya ayaklanmasından sonrasında ilkin Perslerin sonrasında Romalıların egemenliğine girdi. Roma İmparatorluğunun parçalanmasından sonrasında Bizans İmparatorluğu sınırları içinde kaldı.

Türklerin adayla ilk bağlantısı, Aydınoğlu Umur Bey'in İzmir'i fethettikten sonrasında 1328'de 8 gemilik bir filosuyla Bizans yönetimindeki Bozcaada'ya gelmiş olarak yağmalaması olmuştur.

Bu zamanda Venedik ve Cenevizliler, ticari faaliyetlerine yararlı olacağı düşüncesiyle talibi ele geçirmek için bir rekabet içine girdiler. 1377'de Bizans İmparatoru, askeri yardım karşılığında talibi Venedik'e verdi. Ceneviz'in buna tepki göstermesi üstüne Venedik ile aralarında çatışma başladı. İki devlet 1381'de Torino'da bir antlaşma yaparak talibi boşaltmaya ve yansız bölge olmasına karar verdiler. Venedikliler bu antlaşma uyarınca ada halkını tümüyle boşalttılar ve Girit'teki Kandiye kentine taşıdılar.

Ada uzun süre boş kaldı. İspanyol gezgin Clavijo, 1403'te Bozcaada'ya ulaştığında üzüm bağları, meyve ağaçları, tavşanlar ve büyük bir kalenin yıkıntılarıyla karşılaştı, ama yerleşik kimse bulamadı. [2]


Fatih Sultan Mehmet döneminde ada Osmanlı donanmasının ikmal üssü olarak kullanıldı. Bunun üstüne Venedikliler adaya yine asker çıkardılar. 1464'te Mahmut Paşa, talibi resmen Osmanlı topraklarına kattı. 16. yy'da Bozcaada, Piri Reis haritalarında şimdiki ismiyle belirdi. [3]

Venedikliler ilk denemelerinden ortalama iki yüzyıl sonrasında 1656'da talibi bir kez daha ele geçirebildiler, ama derhal ertesi yıl Osmanılar'ca geri alındı.

Venediklilerin bölgedeki etkinliği uzun süre sürdü. 1697'de meydana getirilen Bozcaada Savaşı'nda Osmanlı donanmasını yöneten Mezemorta Hüseyin Paşa, Molino yönetimindeki Venedik donanmasına karşı zafer kazanmıştır.

Ada 1807'de Rusya tarafınca işgal edildi, yakıldı ve kalesi tümüyle yıkılıdı. 1842'de II. Mahmut kaleyi tekrardan yaptırdı. 1866'da Osmanlıların Cezayir-i Bahr-i Sefid vilayetine bağlı Limni sancağına bağlandı.

Bozcaada Çanakkale Savaşı'nda ada İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafınca işgal edildi ve lojistik yardım için kullanıldı. Bu zamanda bağlaşık kuvvetler Ayazma Tepesi'nde, Habbele Ovası'nda ve Habbele Tepesi'nde cenk uçakları için üç pist yapmış oldu. Harp esnasında bağlaşık askerleri, Bozcaada'da tedavi oldu ve dinlendi.

Bozcaada 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile Türkiye Cumhuriyeti'ne bırakıldı. Türkler, talibi aynı senenin 23 Eylül günü teslim aldılar.

Bozcaada belediyesi de adanın Türkiye'ye geçmesinin derhal arkasından gene 1923'te kuruldu.


Nüfus ölçümü


Bozcaada'da yerleşim 14.yy'ın son yıllarında adanın tümüyle boşaltılmasıyla kesintiye uğramıştır. 15.yy'ın ortalarında ada Osmanlı yönetimine girdiğinde boş olduğu yönünde belgeler vardır.

20. yüzyıl başlangıcında nüfusun yarısından küçük çapta fazlasını Rumlar oluştururken, bugün adada yalnız 30 kadar Rum kalmıştır. Bu nüfus azalmasının sebebi olarak Rum azınlığın bir "yıldırma" siyasetiyle kaçırıldığını öne sürenler vardır. Azınlığı yıldıran unsurlar içinde 6-7 Eylül Vakaları, Kıbrıs Problemi, toprakların az bedelle kamulaştırılması, Lozan Antlaşması'nda azınlıkların haklarının korunmasına ilişkin maddelere Türk hükümetlerinin uymaması, daha büyük bir Rum toplumu barındıran komşu Gökçeada'daki Rumların göç etmesi sayılmaktadır.

Bilhassa, Lozan Antlaşması'nın 14. maddesi uyarınca, adadaki güvenlik güçlerinin mahalli halktan müteşekkil olması kuralına Türkiye'nin uymadığı iddia edilmektedir. [4]

Bu iddialara karşılık, Rumlar (olurya kısmen) tutumsal nedenlerle göç etmiş olabilirler. Adadan ayrılan Rumlar Türkiye dışına göç etmiştir. Bu göç 1970'ten sonrasında hızlanmıştır.

Adada etkin durumda üç cami ve bir kilise mevcuttur. Bununla birlikte Türkiye'nin köyü olmayan tek ilçesidir.


Çeşitli


Bozcaada, Türkiye'nin köyü olmayan tek taşra (il merkezi dışı) ilçesidir.

Adanın garp burnunda bulunan Polente deniz feneri ve rüzgar gülleri, enerji santralinin işletmeci kuruluşu tarafınca 2007 yazında ziyarete kapatılmıştır. Sebep olarak ise rüzgar güllerine sprey boyayla yazı yazılması gösterilmiştir.



Gökçeada



(İmroz; Yunanca: ?µß??? - Imvros), Çanakkale'nin bir ilçesi ve Türkiye'nin en büyük adasıdır. Ege Denizi'nin kuzeyinde, Saros Körfezi girişinde yer almıştır. 95 km. kıyı şeridine haizdir. Adanın batısında yer edinen Avlaka Burnu Türkiye'nin de en garp noktasını oluşturmaktadır.



Yerleşim birimleri



Merkez / Çınarlı


Eski ismi;Panaghia Balomeni. Adanın merkezidir, yapımı tamamlanmamış bir havaalanı mevcuttur. Resiler için bakınız:


* Çınarlı kasabası, 1967

* Adaya olası bir Yunan saldırısına karşı silahlandırılmış, "İmroz İlköğretmen Okulu" öğrencileri,03.12.1967


Dereköy


Eski ismi;Shinudy. Adanın iç garp kesimindedir.Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye'nin en büyük köyü olarak kabul edilmektedir. 1970'li yıllara kadar Gökçeadanın en büyük köyü olma niteliğini korumuştur. Yoğun göç vermesi sebebiyle şu anda terkedilmiş durumdadır. Fakat Meryem Ana bayramında (15 Ağustos) köy hareketlenir.


Kaleköy


Eski ismi;Kastro. Adanın kuzeydoğusundadır. Kaleköy iskelesi, 1.Dünya savaşı esnasında Fransız Donanma Kumandanlığı tarafınca düzenlenmiş, 1970li yıllarda Kuzulimanı'na yeni iskele yapılıncaya kadar tüm adanın ulaşımını elde etmiştir.Fakat ufak tonajlı gemilerin ve yatların yanaşması için uygundur. Bu yıllara kadar adanın ulaşımı, Ayvalık ve Gemlik adlı yolcu gemileri ile sağlanmıştır. Haftada iki kez (Çarşamba ve Cumartesi) saat 23:00 civarında adaya ulaşan bu gemiler iskeleye yanaşamadıkları için ortalama 1 mil açıkta demirlemek zorunda kalırlardı. Gemiler ile iskele içinde ulaşım balıkçı/süngerci tekleleri ile sağlanırdı. Kaleköy iskelesinin henen sağ tarafında yer edinen tepenin üstünde köye eski adını veren kale yer almıştır.


Zeytinli köyü


Eski ismi;Haghioi Theodoroi. Adanın şimal iç kesimlerinde, Merkez ilçeye çok yakın eski bir Rum köyüdür. Halen ufak bir Rum kökenli nüfus yaşamaktadır.


Tepeköy


Eski ismi;Agridia. Adanın kuzeyinde bir Rum köyüdür. Tek tük Rum yerleşkesi devam etmektedir.


Bademli köyü


Eski ismi;Gliky. Adanın kuzeydoğusunda, merkez ilçe ile Kaleköy içinde yer alır.


Yeni Bademli köyü


Yeni kurulan köylerdendir, adanın kuzeydoğusundadır, motel ve barıncak bölgesidir.

===Eşelek / Yeni kurulan köylerdendir, adanın güneydoğusundadır, adanın ziraat bölgesidir, sebze meyve üretilir.


Şahinkaya köyü


Yeni kurulan köylerdendir, Dereköy civarındadır, adanın iç garp kesimindedir.


Şirinköy


Yeni kurulan köylerdendir, adanın güneybatısındadır.


Uğurlu köyü



nın batısındadır.guzel bır koydur adanın en muhtesem mevkıısındedır.doga bakımında iyi değildir kuraktır ama sahili güzeldir. Bununla birlikte Türkiye'nin en batıdaki köyü olma unvanına haizdir(en garp nokta olan Avlaka Burnu'na da çok yakındır).


Yenimahalle


Eski ismi;Evlampio. Merkez ilçe ile Kuzulimanı arasındaki yol üzerindedir.


Gökçeadanın mühim bölgeleri


Aydıncık / Kefaloz mevkii ve plajı (Kefalos): Adanın güneydoğusunda uzunca bir plajdır, tesisleri mevcuttur, yelken sörfü için idealdir.

Kefaloz burnu (Kefalos): Adanın güneydoğusundadır.

Kapıkaya mevkii (Stenos): Adanın güneyindedir, tesisi olmayan bir plajı vardır.

Kaşkaval burnu / Peynir kayalıkları (Kaskaval): Adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir.

Kaynarburun (Grarton / Grafton): Ada'nın doğusunda, Kuzulimanı'nın güneyinde burun

Kokina mevkii (Kokina)

Kömür burnu: İnceburun'un kuzeyinde burun.

Kuzulimanı (Haghios Kyrikas): Adanın doğusundadır, Eceabat-Kabatepe'den ve Çanakkale-Merkez'den feribot seferleri yapılır.

Mavikoy / Lacivertkoy: Türkiye'nin ilk ve tek su altı ulusal parkının bulunmuş olduğu yörededir, adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir.

Lazkoyu: Adanın güneyindedir, tesissiz taşlık bir plajı vardır.

Marmaros mevkii: Adanın kuzeybatısındadır, şelalesi ile ünlüdür.

Cugura mevkii (Zagura): Adanın iç orta kesimlerindedir.

Gizli saklı Liman: Adanın batısındadır, gümrük kurulması durumunda Limni adası ile karşılıklı feribot seferleri başlatılabilecektir, bununla birlikte taşlık ama tesisi olmayan uzuncana bir plajı vardır.

İnceburun / İncir burnu (Avlaka): Türkiye'nin en garp noktasıdır.


Pınarbaşı mevkii (Spilya)


Yelkenkaya mevkii: Türkiye'nin ilk ve tek su altı ulusal parkının bulunmuş olduğu yörededir, adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir.

Yıldızkoy: Türkiye'nin ilk ve tek su altı ulusal parkının bulunmuş olduğu yörededir, adanın kuzeydoğusundadır, scuba için idealdir.



Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi



Giresun iline bağlı adalar



Giresun Adası, Karadeniz'de bulunan iki adadan biridir. Giresun Adası kıyıdan bir mil açıkta olup, 40.000 metrekare alana haizdir. Adada bilhassa Akdeniz defnesi ve Yalancı Akasya başta olmak suretiyle 71 tür tabii otsu ve odunsu nebat türü bulunmuktadır. Sonradan 10 tane ağaç türü daha ilave edilmiştir. Karadenizde Karabatak ve martıların tabii olarak ürediği Ada bununla birlikte göçmen kuşların uğrak ve dinlenme yeridir. Hakkında bir sürü efsaneler anlatılan, Amozanların ve bir sürü kavmin yaşamış olduğu Ada'da mitolojik çağlara ait bir sürü kalıntıların mevcuttur. İkinci aşama sit alanıdır. Yaz mevsiminde yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olan Ada günübirlik olarak ziyaret edilerek piknik yapılmaktadır.




Giresun Adası




Giresun Adası ile ilgili olarak bazı efsaneler anlatılmaktadır. Zamanı lar Amazon kraliçelerinin cenk tanrısı Ares adına mabet yaptırdıklarını ve Sinop Piskoposu Agias Phokas'ın manastırı olduğundan söz etmektedir. Adada Alexius II zamanında meydana getirilen sur kalıntıları, kuleler, manastır (iç kale), zamanı pişmiş toprak fıçılar ve bir takım yapı temelleri bulunmakta. Sit alanı olan ada koruma altında. Adaya yazın Giresun limanından tekne turları düzenleniyor. Cenevizliler ve Venedikliler tarafınca vapur sığınağı olarak uzun süre kullanılan adanın şu anki sahipleri yabani göçmen kuşlar, karabataklar ve martılar. Adada bulunan Hamza Taşı ana tanrıça Kybele'yi temsil eden, sacayak benzer biçimde 3 ayak üstüne oturmuş bir taş. Ocak (aile) kültürünü temsil ediyor. Mukaddes taş 4 bin senelik geçmişi ile dini inançlar gereği yaşlılar için ümit veren ve mistik güç membaı olan arzu taşı. Her yıl 20 Mayıs'ta Internasyonal Aksu Festivali'nde düzenlenen ve soyun sürdürülmesi inancıyla meydana getirilen sacayaktan geçme geleneği, adanın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanıyor. Ada turu Hamza Taşı'ndan başlayıp gene orada son buluyor.




Adanın Mitolojideki Yeri


Ada dünya mitolojisinde ve tarihinde Aretias, Areionesos (İlk çağ ismi), Nesos, Area, Areos, Chalceritis (Romalıların verdiği isim) isimleri ile karşımıza çıkmaktadır. Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada 40. 000 metre karelik yüzölçümüne haizdir. Bir söylenceye gore ada kentin cenup doğusunda yer edinen ve görünümü bir kartal gagasını çağrıştıran Gedikkaya'dan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur. Adada tarihle tabiat iç içedir. Kalıntılardan çepe çevre surlarla çevrili olduğu anlaşılmaktadır. Surların yapımındaki inşaat işçiliği Giresun Kalesiyle aynı tekniktedir. Pontuslular dönemine ait olduğu kuvvetle ihtimaldir. Zamanı kalıntılarından iki büyük şarap fıçısı, bir tapınak harabesi, mabet yeri, ayakta kalan surlar ve gözetleme kulesi en göze çarpanlardandır. Şark ucundaki "Hamza Taşı" antik çağlardan kalma bir dikittir. Çağlar süresince yöre insanları için mistik güç membaı olmuştur. Romalı alim Pilinius "Ilistariaum Mundi" adlı eserinde, adada cenk tanrısı Mars'a sunulmuş bir açık hava mabedinden söz eder ve şunları yazar " …. . ve Pharnace'nin karşısında Chalceritis, Yunanlıların Mars'a vakfedilmiş olan Arias'ı mevcuttur. Burada kuşların kanatlarını vurarak yabancılarla savaşım etmiş olduğu söylenir."

Ada mitolojide geçen Altın Post ardındaki Argonautlar ile ilgili mühim bir vakaya sahne olmuştur. Thabai Kralı Athamanas'ın, Nefele adlı karısından iki adam evladı olur. Sonraki yıllarda ikinci kez evlenen kral çocuklarını kurban ederse ülkesinin kıtlıktan kurtulacağına inandırılır. Bu durumu öğrenen anneleri Nefele çocuklarını bulut ve buğuya sararak uçan altın bir posta bindirir ve onları Karadeniz'e doğru gönderir. Çocuklardan birisi Çanakkale boğazında fırtınaya tutularak ölür, öbürü yoluna devam eder ve mitolojik kişilerce Çanakkale boğazı ile Kafkasya içinde bir yere saklanır. Herakles döneminde aralarında Güç Tanrısı Herkülün de Bulunmuş olduğu bir grup yiğit altın postu ele geçirmek amacıyla Karadeniz'e açılırlar. Bir sürü macera yaşadıktan sonrasında Aretias adasına gelirler. Altın postun burada saklı olduğuna inanmaktadırlar. Fakat adada onları ejderha yapılı kuşlar karşılar. Herkül'ün kısa süre önce Stymphales Gölü çevresinden kovduğu kuşlar buraya yerleşmişlerdir. Kuşlar tüylerini ok benzer biçimde fırlatarak saldırıya geçerler. Argonautlar kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışsa larda bir dostlarını yitirmekten kurtulamazlar. Sonunda kuşları öldürür ve altın postu aramaya koyulurlar. Bulamayıncada talibi lanetleyerek ayrılırlar. 1984 senesinde kaptan Tim Severin yönetimindeki araştırma ekibi bu efsanevi yolculuğu yine canlandırmak için Argo gemisinin aynısını asla çivi kullanmadan yaptırır ve kürek çekerek Giresun Adasına gelirler. National Geographic dergisininde bulunmuş olduğu bu seyahati BBC Televizyonu 12 kişilik bir ekiple belgeselleştirir ve tüm dünyaya bu ada tanıtılır. Romalı alim Pilinius'un "Histarium Mundi" adlı eserinde ve ünlü Mitos yazarı Apollonius'un (İ. Ö. 295-195 ) "Argonautiga" alı eserinde mevzu dahada ayrıntılı işlenmektedir. Başka bir efsaneleşmiş Kral Mitridates'in kızına ilişkindir. Kralın genç ve güzel kızıyla bir çok asil şahıs evlenmek istemektedir. Kız ise hiçbirini istemez, çünkü kalenin eteklerinde koyunlarını otlatan bir çobanı sevmektedir. Kral buna kızar, kızını adadaki manastıra kapatır. Çobanı yakalatarak manastırın önündeki kiraz ağacına astırır. Kızda ertesi gün kendini manastırın kulesine asar. üçüncü bir öykü şöyledir. İsrail Oğulları Yusuf'un altından bir heykelini yapar. Mısır'dan göç edip Filistin'e vardıklarında Musa Peygamberden heykeli getirmesini isterler. Musa mucizeyle heykeli Filistin'e getirir. Burada Fenikeliler heykeli alıp Kıbrıs'a götürürler. Yunanlılar heykeli Kıbrıs'tan ile birlikte Olimpos Dağına yerleştirirler. Pers İmparatoru Dara (Dareios) Anadolu ve Yunanistan'ı ele geçirince altın heykeli Mısır'a geri verir. Bundan sonrasında heykel yine Fenikelilerin eline geçer. Bu kez getirip Aretias Adasına yerleştirirler. Altın heykeli alabilmek için Yunanlıların Giresun Adasına kırk kez saldırdıkları söylenir. Geçmiş alt kültürlerden izler taşıyan ada, eşine nadir rastlanır bir tabiat harikasıdır. Mevcut kalıntılar;insanoğlunun doğaya egemen olma isteğini vurgular. İnsan aniden kendisini tarihin mitolojinin derinliklerinde bulur. Geçmiş uygarlıkların inançlarını ve törelerini yaşar benzer biçimde olur.

Isparta iline bağlı adalar


Mada Adası


(Kazak Adası da denir), 8.220 hektar alanıyla Beyşehir Gölü'nün en büyük adasıdır. Ada üstünde yerleşim birimi olarak Gedikli köyüne bağlı Kumluca mahallesi mevcuttur.Ada coğrafi olarak Isparta il sınırları içinde olup ilin tek adasıdır. Beyşehir Gölü içinde yer edinen 32 adadan en büyüğü ve içinde insan yaşayan tek adadır. Adaya 1865 senesinde 40 hane kadar Rus kazak aile yerleştirilmiştir.Rus göçmeni olan bu Don kazakları adanın yakınındaki ufak adaya kendi kiliselerini inşa etmişler ve inaçlarını rahatça yaşamışlardır.Bundan dolayı mada adası kazak adası adıyla da anılır.Yenişarbademli ileri gelenlerinden Kızıloğlu Mehmet efendi adadaki kazaklarla dostluk ilişkileri içinde olunduğunu nakletmişlerdi.Kızıloğlu Mehmet efendi 1877 -1878 Osmanlı Rus cenginde Plevne cephesinde savaşmış ve bir süre rusların elinde tutsak kalmış bir süre sonra köyü Yenişarbademliye dönmüştür.O yıllarda ada toplumsal ve ekonomik yönden Yenişarbademli ile yakınlık içinde idi.Tahıl ve değirmen gereksinimlerini yenişarbademliden karşılamaktaydılar.Yenişar halkının Kazak göçmenlerle iyi ilişkileri bu bakımdan tutarlı bir bilgidir ve bu bilgi torunlarından birisi olan tarih öğretmeni Raif Ulusoy tarafınca verilmiştir.1940 yılına kadar adada yaşayan Don kazakları bu tarihte Akşehir taraflarına göç ederek talibi terk etmişlerdir. Şu anda adanın sakini olarak yörükler yaşamaktadır.dar bir alanda meydana getirilen ziraat, kısıtlı hayvancılık ve ulaşım problemi ada halkının başlıca zorluklarıdır.



Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi



İstanbul iline bağlı adalar



Balıkçı Adası,



İstanbul adalarından Büyükada'nın güneyinde, adadan yarım mil uzaklıkta yer alır. Adanın üstünde hem yüzölçümü, hem de çoraklığı sebebiyle ikamet yoktur.

Antik ismi Neandros, bununla birlikte bir başka ismi da Tavşan Adası olan Balıkçı Adası'nın bu adı "hak etmiş olduğu" ve balıkçılar tarafınca yakıştırıldığı sanılıyor. Olta atmak için denize açılan balıkçılar, mevsimine gore Moda, Haydarpaşa, Boğaz ya da "kanal"da avlayabilecek balığı bulamazsa, son bakacağı yer, son umudu Balıkçı Adası'dır.




Burgaz Adası,



Yunanca ismi ???????? (Antigoni); İstanbul (Prens) Adaları'nın büyüklük olarak üçüncüsü. Yuvarlak biçimdedir ve genişliği ortalama 2 kilometredir. Ada üstündeki tek tepe Bayrak Tepe'dir. Ada (bir bölümü 2003'te yanmış olan) bir kızılçam ormanıyla kaplıdır.

Büyük İskender'in generali, Demetrios'un babası olan Antigone buraya büyük bir kale yaptırmıştır. Ada ilkin onun adıyla anılmış, sonrasında Yunanca kale/burç anlamına gelen Burgaz (Pyrgos) ismini almıştır. Ortodoks kilisesinin en elit patriklerinden Metodios'un ikonakırıcılar tarafınca adadaki bir mahzende yedi yıl hapsedildiği söylenmektedir. Bugün bu mahzenin üstünde Ayios İoannis Kilisesi mevcuttur. Evliya Çelebi'nin 17.yy'da yazdığnıa gore, ada halkı Rumlardan oluşmaktadır.

Minimum 1 kilometre genişliğindeki boğaz Heybeliada'yı Burgaz (Antigoni) Adası'ndan ayırır. Antikçağ yazarları bu adaya Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos ismini vermişlerdir.

Modern Türk edebiyatının mühim yazarlarından hikayeci Sait Faik Abasıyanık, yaşamının bir kısmını burada geçirmiştir. Burgaz Adası ve başka İstanbul Adaları, konularında mühim yer tutmuştur. Abasıyanık'ın Burgaz'daki evi, Sait Faik Müzesi adıyla müze haline getirilmiştir.

Burgaz Adası; ağaçlarla kaplı olan Heybeliada ve Kaşık Adası'na bakmış olduğu için görünüm açısından avantajlıdır. Ada; çam ormanları, sahilleri ve zarif ahşap köşkleriyle de İstanbul'un sevilen bir köşesidir. Güzel ahşap köşklerın en fazlaca saklandığı bölgeler sahil ve tepenin Kaşıkadası ile Heybeliada'ya bakan eteğindeki sokaklardır. Adanın eski plajına, iskelede vapurdan inildikten sonrasında sola dönülüp sahil takip edilerek ulaşılır. Bura şark yönünde ucunda fener bulunan tek tek burun vardır. Günbatımıyla manzarasıyla meşhur olan Kalpazankaya mevkii adanın garp yönündedir. Türkiye'deki ilk kalp paranın burada basılmış olduğu söylenmektedir. 176 m yükseklikteki Bayrak Tepe, adanın cenup kıyısından yükselen dik bir yamacın üstündedir. "Hristos Manastırı" bu tepede mevcuttur.

1928'de kurulan Burgaz Adası Sanatoryumu, Türkiye'nin en eski sanatoryumlarından biridir.

İstanbul'daki Rumların nüfusunun azalmasıyla beraber, adadaki Rumların sayısı da azalmıştır. Buna karşılık, adada İstanbullu Yahudilerin sayısında artmıştır.




Burgaz Adası


Burgaz'da 6 Ekim 2003 büyük bir orman yangını çıkmıştır. Şiddetli lodosla sebebiyle bu yangında mühim oranda ağaç yanmıştır. Adalıların ve itfaiyenin havadan ve karadan yaptıkları söndürme emekleri sonucu, yangın ertesi gün söndürülmüştür. Yangından yalnız on gün sonrasında 450 dönüm arazi üstünde başlatılan orman yeşertme oluşumlarına İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, Adalar Belediyesi, sivil cemiyet örgütleri ve ada halkı iştirak etmiştir. Çalışmalardan büyük seviyede pozitif yönde netice alınmıştır.





Büyükada,



yabancılar tarafınca Prens Adaları olarak da malum İstanbul açıklarındaki adaların en büyüğüdür. Eski ismi Prinkipo'dur.Esasen "Prinkipo" da Rumca'da "büyük" anlamına gelmektedir.



Coğrafya


Yüzölçümü 5,4 kilometrekaredir. Kış nüfusu 2000 yılı verilerine gore 7.320 kişidir. Evlerin çoğunun yazlık mahiyetinde olması sebebiyle yaz nüfusu kış nüfusundan daha fazladır. Maltepe sahiline uzaklığı 2.300 metredir. Büyükada'da birisi cenup, öbürü kuzeyde olmak suretiyle iki tepe mevcuttur. Güneydeki tepe, 203 metre yükseklikteki Yücetepe'dir. Kuzeydeki tepe ise 164 metre yükseklikteki İsa Tepesi'dir.


Tarihçe


1930 senesinde Karacabey mevkiindeki Rum Ortodoks mezarlığı yakınında bulunan ve Büyük İskender'in babası Makedonya kralı II. Filip'e ait altın sikkeleri ihtiva eden Büyükada Definesi, adanın evveliyatına ilişkin en eski bulgudur. Hepsi 207 altın sikkeden ibaret olan gömü şu anda İstanbul Arkeoloji Müzesi'ndedir. Başka Prens Adaları benzer biçimde Büyükada da Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adalar, Fatih Sultan Mehmet tarafınca İstanbul'un fetih edilmesi'nden bir ay ilkin zaptedilmiştir.


Zamanı yapılar


Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve Aya Yorgi Manastırı mevcuttur. Buradaki ilk yapı, M.S. 6. yüzyıl'da inşa edilmiştir. Bu mevkide, pek çok kilise ve manastırın kalıntıları da vardır. Bunlardan biride bazıları günümüze kadar ulaşmış, bazıları yıkıntı olarak kalmıştır.

İsa Tepesi'nde ise Hristos kilise ve manastırı ile Rum Yetimhanesi mevcuttur. Rum Yetimhanesi'nin binası dünyanın en büyük ahşap monoblok yapılarındandır.

Sahil semtindeki Ayios Dimitrios kilisesi de Büyükada'nın mühim dini yapılarındandır. Adadaki Ortodoks cemaat, büyük ayinlerini burada yapar.

Büyükada'da bulunan 4 camiden mimari bakımdan en dikkat çekeni 2. Abdülhamid tarafınca yaptırılan Hamidiye Camii'dir. Mimari açıdan Garp tesirinde inşa edilmiş bulunan mekan, Ada Cami Sokağı'nda mevcuttur.


Gezim


Zamanı ve tabii güzellikleriyle yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktalarından biridir. Motorlu taşıtların yasak olduğu (resmi araçlar hariç) adada ulaşım bisiklet ve faytonlarla sağlanır.

Denize girmek isteyenler için dört plajı mevcuttur:


* Yörükali Plajı

* Prenses Plajı

* Nakibey Plajı

* Sahil Plajı


Lev Troçki'nin, Stalin tarafınca sürgün edildikten sonrasında 1929-1933 yılları içinde yaşamış olduğu Düzen Mahallesi'ndeki ev ve ünlü yazar Reşat Nuri Güntekin'in Maden Mahallesi'ndeki evi talibi ziyaret edenlerin ilgisini çekmektedir.

Aya Yorgi manastır ve kilisesinin hususi bir yeri vardır: Her yıl 23 Nisan ve 24 Eylül günlerinde sayısız insanoğlunun 200 metrelik bu tepeyi tırmanıp kiliseye ulaşınca, inancı ışığında dua etmiş olduğu, niyet tuttuğu ya da şifa umuduyla siyah cüppeli bir Ortodoks papazdan dua dilediği görülebilir.




Galatasaray Adası ya da Kuruçeşme Adası, Boğaziçi'nde Kuruçeşme açıklarında bulunan, Galatasaray Spor Kulübü'ne ait olan bir ada. 2006 yılı itibariyle gece klubü ve restoran işletmecisi Mehmet Koçarslan'a 3 yıllığına kiralanmış; işletmeci, adanın ismini "Su Ada" olarak değiştirmiştir.



Heybeliada



Heybeliada'nın Marmara Denizi'nden görünümü



Heybeliada'nın Büyükada'dan görünümü



Heybeliada, İstanbul Prens takımadasının en yeşil adasıdır. Eski ismi Rumca bakır anlamına gelen Halki'dir.

En yükseği 140 metreye yaklaşan dört tepesi vardır. İskeleden inilince solda Deniz Lisesi ve ona bağlı binalar uzanır. Bunların arasından geçilerek arkada, Çam Limanı tarafında, şu an faliyeti olmayan Sanatoryum'a gidilir. Şimdi Deniz Kuvvetleri'nin elinde bulunan arazide tarihten kalan iki garip yaratı vardır; birincisi Türkler'in fethinden ilkin yapılmış son ve Adalar'daki tek Bizans Kilisesi, Kamariotissa'dır. Son İmparatoriçe Maria Komnena'nın yaptırdığı sanılıyor. İstanbul'daki Fener'deki Aya Maria haricinde, dört yapraklı yonca modeline gore yapılmış tek kilise budur. Askeri arazide olduğundan hususi izin alınmadan görülemiyor. Bu kıyıda Aya Yorgi (Ayios Yeorgios) Manastırı, Çam Limanı'nın garp ucunda Tarik-i Dünya Manastırı vardır.

İkinci garip kalıntı bir gömüt taşından ibaret. Bu Kraliçe I. Elizabeth'in elçisi Edward Barton'ın gömüt taşı. üstünde -imla yanlışları da olan- Latince bir yazıt ve Barton'ın aile arması var. İngiltere'nin ve Elizabeth'in Osmanlı sultanına gönderilmiş olduğu ikinci elçi olan Barton'ın bir süre Tophane'de bir evde kaldığını, ama çevre halkı gece cümbüş gürültüsünden rahatsız olup yakınma etmiş olduğu için buradan uzaklaştırıldığını biliyoruz. Hakikaten cümbüşler çok mu gürültülüydü, yoksa o sıralar Türk halkı bu şekilde şeylere asla mi alışık değildi, bu konuyu o denli iyi bilmiyoruz.

İskelenin sağında çarşı, meyhane ve kahveler yer alır. Büyük Rum Kilisesi Aya Nikola (Ayios Nikolaos) burdadır. Bir takım garip ahşap evlerin önünden mesela İlyasko Yalısı'nın, Hulusi Bey Köşkü'nün (Hacopulos'lar yaptırmıştı), Adalar'da kışın da açık kalan otel Panaroma'nın yanından geçerek yürüyünce, çamlık piknik yerlerine gelinir (o zamandan bu yana Panaroma kapanmış oldu, Hakli Palas ise onarılarak faaliyete geçti). Bunun ilerisinde Değirmen burnu denilen bölge vardır (ismi verilen değirmen kalıntıları da ayaktadır). Ada'nın en büyük plajı burdadır.

Fazla yapılaşmamış olan diğer tepede, Ayia Trias Manastırı'yla (bu da Bizans'a uzanır) beraber Rum Ortodoks Ruhban Okulu vardı. Heybeliada, fetihten bir süre sonrasında, Rum nüfusun başlıca dini eğitim merkezi olmuştu (dünyevi eğitim merkezi Fener'de kaldı). Din adamı adayları Yunanistan'dan ve Rumlar'ın bulunmuş olduğu her yerden buraya okumaya gelirdi. 1970'lerde Türk hükümetiyle Rum Ortodoks Patrikhanesi (daha doğrusu, Yunanistan) arasındaki bir takım anlaşmazlıklardan dolayı bu eğitim durdu. Ortodok Rum dini kurumlarının yanında 1940'larda yapılmış Beth Yaakov sinagogu da vardır.

Şimal kıyısında da Hidiv ailesinden Sait Halim'in kardeşi Abbas Halim Paşa'nın konağı halen ayaktadır.çünkü orası kısaca hebeybaliada hüseyin rahmi gürpınarın yaşamış olduğu yerdir.

Heybeli yaz-kış nüfusunun en kalabalık, gidiş-gelişin en yoğun olduğu adadır.

Burgaz diyince akla Sait Faik'in gelmesi benzer biçimde Heybeli'nin yazarı da Hüseyin Rahmi'dir.




Kaşık Adası



Marmara Denizi'nde, İstanbul'a bağlı, Burgaz Adasının karşısında kaşığa benzediği için bu isim verilmiş hususi iyelik elindeki ada. Adaya vapur seferi yoktur. Uzunluğu ortalama birden fazla yüz metre olan bu ada eskiden sürgün yeri olarak da kullanılmış. Eski ismi Pita. Bir süre sonra evrim geçirip pide adası olarak da anılır. ama bir süre sonra kaşığa çok benzeyen görünümündn dolayı kaşık adası olarak anıldı. Bu adanın sahibi 1950'li yıllarda rum aile Dalon isminde bi aileydi. Bir süre sonra bu talibi bir gezim şirketine satıldı. Bu şirket adaya inşaat yapmak istedi ama İstanbul Büyükşehir Belediyesi izin vermedi. Şu an bu adada 5 bekçi ve 10-15 yırtıcı köpek var. Bu adada iki ufak ev ve kolay liman vardır.




Kınalıada,



Prens Adaları diye malum ada topluluğu içinde İstanbul'a en yakın adadır. Kim bilir bu sebeple, Bizans döneminde ada sürgünlerinin pek çok buraya getirilmiştir. Bu sürgünlerin en önemlisi Romanos Diogenes'tir. Eski ismi Proti'dir.

En çıplak adalardan biridir, minimum ağaç bu adada görülür. Ismi, demir ve bakır madenlerinin etkisiyle kızılımtırak olan toprağının renginden gelir. Zamanı dokusu da çok fakirdir. Adalar'daki tek Ermeni Kilisesi Surp Krikor Lusavoriç'tir. Manastır Tepesi diye malum yerde de Rum Ortodoks Hıristos Manastırı vardır. Ada betonlaşmayla sanki İstanbul'un ufak bir kopyası haline geldi.




Sedef Adası,



Adalar'ın yerleşime açık olan en ufak adasıdır. 1.300 x 1.100 metre büyüklüğündedir. üstündeki nebat örtüsü uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği için Sedefadası ismi verilmiştir. Eskiden tavşanı bolca olduğundan Tavşanadası ismi da kullanılmıştır.

Sedefadası da, başka İstanbul adaları benzer biçimde Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır. Adanın en mühim sürgünlerinden birisi, miladi 857 senesinde adaya gönderilen Patrik Ignatios'tur. Ignatios, 10 yıl adada türlü işkencelere maruz kalmış olarak yaşadıktan sonrasında, 867 senesinde tekrardan patrik seçilmiştir.

Ada, 1850'de Tophane Müşiri Damad Ferid Paşa'nın mülkiyetine geçmiş, paşa adaya zeytin ağaçları dikmiş ve sebze yetiştirmiştir. Paşa'nın ölümü üstüne ada bakımsız kalmış, 1. Dünya Savaşı esnasında da adanın tüm ağaçları kesilmiştir. İstanbul'un işgali esnasında müttefiklerin eline geçen Yavuz Zırhlısı uzun süre buraya demirlemiştir.

Ferid Paşa'nin torunları, talibi seçkin insanların yaşamış olduğu bir yerleşim yeri halletmeye çalışmış, bu sebeple bir konut birleşke kurmuş, binlerce ağaç diktirmiş ve villalar inşa ettirmişlerdir.




Sivriada,


İstanbul Adalarının en uzakta kalanı olup, sivri bir kayalıktan oluşmuştur. Denizden yüksekliği 90 metredir.

Adada,10. yüzyıldan kalma, bugün yalnız bir takım kalıntıları mevcut olan bir manastır vardır. Adada ikamet yoktur. Adaya Bizans İmparatorluğu döneminde din adamları ve imparatorlar sürgüne gönderilirdiği rivayet edilmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda adadan çıkarılan taşlardan İstanbul mendrekleri ve limanları yapılmıştır.Adadaki taş ocağı terk edilmiştir. Taş ocağının limanı yatçılar için iyi bir haftasonu barınağı oluşturur.



Yassıada,


(Yunanca: Plati). Marmara Denizi'nde İstanbul'a yakın ufak bir ada. Eni 185, boyu 740 metre. Birisi sivri, öbürü yassı görünümlü olan iki Hayırsızada'dan yassı olanıdır. Arazisi düzdür, ama sahilleri çoğu zaman denize dik olarak iner.Burgaz Adası'na 3 mil, Sivriada'ya 1.7 km ve Kadıköy'e 13 km uzaklıktadır.18.3 hektar yüzölçümüne haizdir.



Şark Roma İmparatorluğu döneminde 4. yüzyıl'dan itibaren bir sürgün yeri olarak kullanılan Yassıada'ya, Şark Roma imparatoru Theophilos (829-846) Platea Manastırı diye bir manastır inşa ettirmiştir. 860'ta bu adada sürgün olarak kalan patrik İgnatios adanın tam ortasına bir kilise inşa ettirmiştir. Daha sonraları bu kilisenin alt kısmındaki dehlizler zindan olarak kullanıldı. 12. yüzyıl'da Latinlerin ve 15. yüzyıl'da Rusların istilasına uğradı. İstanbul'un Fetih edilmesi'nden sonrasında uzun süre adayla ilgilenen olmamıştır. 1859'da talibi satın alan İngiltere'nin İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer, sahilde burçları olan kaleye benzer bir yapı ile adanın ortasına enteresan bir mimari üslupta, şato büyüklüğünde bir köşk inşa ettirdi.

Heybeliada'da 1872 senesinde tüberküloz hastalığından ölen Bulwer 1837 senesinde İngiltere'nin İstanbul büyükelçiliği katipliğinde bulunurken mühim bir tecim anlaşması imzalıyor. Saint Petersburg, Madrid, Washington, Floransa'dan sonrasında yine Mayıs 1858'de İstanbul'a gönderilmiş ve 1865 yılı Ağustos ayına kadar Büyükelçi olarak kalmış olduğu sırada, dört tarafı kayalık, tenha yeri beğenerek Sultan Abdülmecit'in de onayını ile birlikte Yassıada'yı satın almıştır.

Martıların, kertenkelelerin garipsemeleri içinde, mavnalarla malzemeler, lüks eşyalar taşınarak burada ufak bir şato şeklinde, birisi garp tarafında, birisi ortada olmak suretiyle iki yapı, limonluk inşa ettiriyor ve asma kütükleri diktirip bahçe kurduruyor. Bahçıvanlardan üretimi sorup duruyor, bir taraftan da misafirlerini karşılıyordu. Bahar ve yaz ayları bitince, İngiliz elçisinde aniden sorun görülmeye başlanıyor. Bunun üstüne Londra'da Times gazetesine duyuru vererek talibi satışa çıkarıyor. Osmanlı hükümeti için bu uygun bir davranış değildi. Kendisine epeyce dil döküldükten sonrasında bu kararından vazgeçiriliyor.

Burada dikkate kıymet bir rivayet de şudur: inşaat yapılırken lahit içinde çok kıymetli mücevherler geliyor, bunun üstüne Osmanlı hükümeti Bulwer'den talibi bir Türk'e satmasını istiyor.. Bu kez arazi, bahçe, bağ ve binalar Mısır Hidiv'i İsmail Paşanın ilgisini çekiyor ve satın alıyor. Fakat o da, kısa bir süre sonrasında, bu şehirden uzak olan Yassıada'dan sıkılıyor. Yine birden fazla bekçi ve martılardan oluşan tenha günler başlıyor.

1950 senesinde Yassıada, bir ailenin hususi mülkiyetine geçtikten sonrasında, o yıl cebri icra kanalıyla Maliye hazinesine ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına devrediliyor. Komutanlık şimal iskele yanında ki, günümüzde de duran Bulwer'in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yüksek kattan oluşan lojmanlar, spor sahası, tesisler, buz deposu, yemekhane, silahhane benzer biçimde pek çok yeni yapı yaptırıyor. Deniz kuvvetlerinin motorları erzak ve su taşıyorlar.1952'de eğitim hizmetlerine açılan Yassada'da 27 Mayıs İhtilali'nden (1960) sonrasında burada kurulan mahkemelerde Demokrat Parti önde gelenlerı yargılanmış ve Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Sıkıntılı idama mahkum edilmiştir.Davaya bakan hakim ve savcılar kaldıkları Heybeliada Panaroma otelinden buraya helikopter ile gelip gitmişlerdir.Yassıada Yargılamaları sonlandıktan sonrasında, ada tekrardan Deniz Kuvvetlerine teslim edilmiş ve buradaki eğitim faaliyetleri 1978'e kadar sürmüştür.

Deniz kuvvetleri de burayı boşalttıktan sonrasında adanın tenha günleri yine başlar.1993'te İstanbul üniversitesi Su ürünleri Fakültesi' için uygun bir çabalama yeri olarak görüldüğünden, enstitü buraya göç eder. Günde iki kez kent hatları vapurları, hoca ve öğrencileri getirip götürür. Fakat; uzaklık, lüzumlu ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için Su ürünleri enstitüsü de 1995'te terk edilmiştir.

Halen adada bir balık çiftliği mevcuttur.

İstanbul'a yakın ve deniz trafiğinden uzak olduğundan hafta sonlarında şehirdeki dalış kulüpleri için eğitim alanı oalrak kullanılmaktadır.

İzmir iline bağlı adalar


Karantina Adası



Osmanlı İmparatorluğu döneminde bulaşıcı hastalıkla mücadelede kullanılan ada, ismini Fransızların 1865'te yapmış olduğu karantina tesislerinden almıştır. 1950'lerde Deniz ve Güneş Enstitüsü, 60'larda Kemik ve Mafsal Hastalıkları Hastanesi olan tesisler, 1986'da Urla Devlet Hastanesi'ne dönüştürüldü. Adada halen devlet hastanesi, Sıhhat Bakanlığı Dinlenme Tesisleri, etüt merkezleri ve bir otel vardır. Antik Klazomenai kenti kalıntılarının da bulunmuş olduğu 320 dönümlük ada, ilk kez Büyük İskender devrinde karaya bağlandı. Antik çağ bağlantıları zaman içinde yıkılırken 1955 senesinde dolgu alanlar yapılmış oldu. Sit kapsamındaki ada, fiilen Sıhhat Bakanlığı kullanımında.

Uzunada (Köstence Adası), İzmir Körfezi'nin giriş kısmında Foça kıyıları ve Karaburun yarımadası arasındaki ada Türkiye'nin Ege denizindeki 3., Türkiye genelinde ise 4. büyük adasıdır.

30 km.'yi bulan yuz ölçümü ve dağlık şekiileriyle körfezden yükselan uzun ada askeri bir adadır ve personel aileleri haricinde sivillrin girilmesi yasaktır. Fakat çevresinde bulunan irili ufaklı bir sürü ada ziyaretçilerine bir sürü güzelik sunmaktadır. Bu adalardan Yassıca ada ya da Alman adası konum itibariyle uzun adanın cenup açıklarında Urla yarımadasının kuzeyinde kalmaktadır. Yaz mevsimi süresince denizcilik işletmelerinin tarifeli vapurları gerek Konak iskelesinden, gerekse Karşıyaka iskelesinden tertipli seferlerle Yassıca Adaya yolcu taşımaktadır. Yassıca ada da ziyaretçilerin yararlanabileceği kumsallar ve restorant lar yer alır.Ada da İstanbul adalarında olduğu benzer biçimde motorlu taşıt bulunmadığı benzer biçimde sürekli bir yerleşimde bulunmamaktadır.Ada iskelesinde hususi teknelerinde yararlanıp hizmet alabileceği bir ölüm mevcuttur.Yassıca ada da yaz sezonu haziran ayında baslar ve eylül ayına kadar devam eder.Talibi hergün vapurla ziyaret eden kiş sayısı 1000 i geçmektedir. Buna rağmen Uzunada ise Toloz İskelsi ile ana karada Yolluca toplumsal tesisler komutanlığına deniz kanalıyla bağlanmıştır. Geçmişte Necmettin Erbakan'ın sürgün adası olarak duyulmuştur. Bugün onun kalmış olduğu bölgeler yazın toplumsal tesis olarak kullanılmaktadır. Bir tek askeri yerleşimi olan ada Uzunada Deniz Komutanlığı olarak alay seviyesinde bir askeri birliktir.

Kocaeli iline bağlı adalar


Kefken Adası



Kocaeli ili sınırları içinde Cebeci sahili'nin tam karşısında 10dk mesafede bulunan Karadeniz adasıdır.

Dinlence Cenneti Türkiye`nin pek çok sahilinde karsılaşabileceğiniz eşi benzeri olmayan kumsalları ve çam ormanları ile ada görülmeye kıymet bir yerdir.

Cenevizliler`den kalma kale surları mevcut olup, 40 civarında su kuyusu mevcuttur. Bu kuyuların Cenevizliler tarafınca yağmur sularını biriktirmek için sarnıç amacıyla yapılmış olduğu tahmin edilmektedir.

Rakı yapımında kullanılan anason ve ada sakinleri tarafınca yabani kavun olarak isimlendirilen 25 santimetre yüksekliğinde bir nebat türü kendi kendine yetişmektedir. Defne ve incir ağacı ise karsılaşabileceğiniz türlerdendir.

Adada bulunan balıkçılık kooperatifi ortalama 75 tekneye haiz olup, balıkçılık fazlaca gelişmiştir. Bununla birlikte ada ve çevresi sualtı avcılarının gözdesidir. Adada Somon Balığı çiftliklerinin kurulması ile sualtı avcılığına rağbet azalmaktadır.

Deniz Feneri 30 Kasım 1879 tarihinde inşa edilmiştir. Fener ışığı ortalama 13-17 mil uzaklıktan görülebilmekte ve Karadeniz`in şark sahillerine gidip gelen gemilere yön vermektedir.

Muğla iline bağlı adalar



Gemiler Adası,



Muğla iline bağlı, Fethiye Körfezi'nin cenup ucunda, Fethiye'ye 9 km. mesafede bir adadır. Yörede Gemile Adası olarak bilinir. 'Gemiler Adası' adı bunun daha Türkçeleştirilmiş şekli olmalıdır.

Ada üstünde Bizans İmparatorluğu döneminden kalma kilise kalıntıları mevcuttur. O dönemdeki ismi Aya Nikola (Aziz Nikola) idi. Karşısındaki Gemile Koyu (Gemiler Koyu) ve plajı ve Gemile Vadisi (Gemiler Vadisi) ile beraber bir tabiat harikası oluşturan Gemile 1. Aşama Tabii Sit Alanı'nı oluşturmaktadır.




Karaada,



Ege Denizi'nde, Bodrum Körfezi içinde bulunan ufak bir adadır. Yat turlarının malum bir durağı ve popüler bir gezim bölgesidir. Ortaçağ'a kadar Arkos ismi ile Yunanlar tarafınca yönetilen ada, bir süre sonra Bodrum kenti ile beraber Rodos Şövalyelerince alınmıştır. XVI. yüzyılda Osmanlı güçleri talibi çevresi ile beraber ele geçirmiştir. 1919 senesinde internasyonal anlaşmalar gereğince İtalya'ya bırakılan ada, 1932'de meydana getirilen bir toplantıyla Türkiye'ye tekrardan verilmiştir.



Kardak


Kardak Kayalıkları, Türk topraklarına 3.8 deniz mili uzaklıkta ve Türkiye'ye ait adacık.

Kardak (Yunanca: ?µ??, Imia), Ege Denizi'nde Kalolimni kayalığının 5 km doğusunda, Muğla ilinin 7 km batısında mevcuttur. Kayalıkların toplam alanı 40 dönüm kadardır. Halk dilinde İkizce ya da Limnia (Yunanca) diye de adlandırılır.

İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar etrafında görüşme edilen 4 Ocak 1932 Tarihindeki Türk - İtalyan Sözleşmesi Kardak Kayalıklarına ilişkin herhangi bir yargı içermemektedir.

Ocak 1996'da Yunanistan ile Türkiye içinde, bir Türk gemisinin karaya oturması sonucu meydana gelen vakalar yüzünden iki ülke savaşın eşiğine geldi. Bu vaka Kardak Krizi diye adlandırılmaktadır.




Kardak Kayalıkları,


Türk topraklarına 3.8 deniz mili uzaklıkta ve Türkiye'ye ait adacık.

İkinci Dünya Savaşı öncesi koşullar etrafında görüşme edilen 4 Ocak 1932 Tarihindeki Türk - İtalyan Sözleşmesi Kardak Kayalıklarına ilişkin herhangi bir yargı içermemektedir. Bundan dolayı Yunanistan ile Türkiye içinde bir gerginliğe sebebiyet vermiştir.




Koca Ada,



Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 36.71 şimal enlemleri ile 28.02 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.




Küçükada Ada,



Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 37.25 şimal enlemleri ile 27.56 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.




Küçükkiremit Adası,



Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 37.09 şimal enlemleri ile 27.23 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.




Küçüktavşan Ada,



Muğla iline bağlı, Ege Denizi'nde 37.17 şimal enlemleri ile 27.37 boylamlarının kesiştiği yerde bulunan bir adadır.




Salih Adası



Güvercinlik koyu karşısındaki yüksek ve geniş adadır. Adanın doğusundaki tepeler çam ormanı, etekler ise zeytinlikler kaplıdır. Son zamanlarda çevresindeki balık çiftliklerinin yarattığı kirlilikle gündemdedir.

Salih Adası'nda antik Karyanda kenti olduğu ileri sürülse de, eski yerleşimi kanıtlayacak kalıntılar yok denecek kadar silik. Karyanda'lılar talibi terkedip Türkbükü Köyü ile Gölköy (günümüzde Göltürkbükü, Bodrum) civarına yerleşmiş ve Yeni Karyanda'yı kurmuşlardır.


Sedir Adası



Kerme Körfezi'nde (Gökova Körfezi) bulunan görülmeğe kıymet güzellikte, antik kalıntılarla dolu üçlü bir ada grubunun en büyüğüdür. Muğla'nın Ula ilçesi sınırları içinde yer alır. Antik çağdaki adı Kedrae ya da Cedrae olup, adada bu dönemden kalma kalıntılar mevcuttur.


Zamanı


Tarihsel gelişmesini M.Ö. 6. yüzyıldan başlayarak izleyebildiğimiz Kedrae, Karya'nın mühim kantlerinden biriydi. Bir takım lara gore Karya kral aileleri yazlarını bu adada geçirirlerdi. Daha sonraki yüzyıllarda bu talibi Rodos Peria'sının (karşı yakasının) mühim kasabalarından birisi olarak görüyoruz. M.Ö. 454- M.Ö. 428 yıllarında Karya birliğine katılan Kedrae bir süre sonra Attika-Delos Deniz Birliği'ne girmiştir. Ada bu birliğe önceleri yılda 3 bin, bir süre sonra 2 bin drahmi kesinti ödüyordu. Marmaris'lilerin Sedir Adası dedikleri bu adanın ilk çağlardaki adının Cedrae olduğu bilinmektedir. Kelimenin kökü büyük boylara erişen bir ağaç türü olan Cedrus'tur (sedir ağacı) ve yüzyıllar öncesinde ada ve çevresi bu ağaçlarla kaplı olduğundan bu isim adaya yakıştırılmış olabilir. Fakat günümüzde ne adada, ne de çevresinde bu sedirlerden yaratı kalmamıştır. Bugün ada makilerle, zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplıdır. Resmi gömü kayıtlarında Şehroğlu Adası ya da Şehroğlan Adası olarak geçer. Halikarnas Balıkçısı bu adaya Gülen ismini koymuştur. Kleopatra Adası, Şiir Adası, Sevgi Adası, Balayı Adası ismini yakıştıranlar da vardır. Bu tür şeyler hep adanın tarih ve güzelliğinden lanmaktadır.

Adanın altın sarısı kumlarından öykülenen Kleopatra ile ilintili ifade yalnızca abartılı gezinsel bir masaldır. En yaygın anlatılanı da Kraliçe Kleopatra ile sevgilisi Romalı Komutan Antonius'un adada buluşmaları için Mısır'dan gemilerle getirilmiş olduğu şeklindedir.

Adanın şimal kıyısındaki kumlar, hususi şekilde oluşan kalker damlacıklarıdır ve Ege ve Akdeniz'de Sedir Adası haricinde yalnız Girit Adası'nda görülür. Çok hususi jeolojik oluşumlar sonucu ortaya çıkan kumlar koruma altındadır.


Düzgün kesme taştan çok sayıda kule ile sur duvarları, Apollon tapınağı ve onun yerine sonradan meydana getirilen kilise, hâla ayakta duran iyi korunmuş tiyatro, agora ve Sedir Adası'nın antik liman kalıntıları görülmeye kıymet yerlerdir.

Ulaşım, Muğla-Marmaris yolu üstündeki Akyaka beldesinden ya da daha ilerideki sapaklardan varılan ve Marmaris'e bağlı Gelibolu köyünden (Çamlı) kalkan teknelerle sağlanmaktadır.




Yediadalar, Muğla



Gökova Körfezi'nin çam ormanları ile kaplı cenup sahilleri önünde dört ada, kıyı ile aralarında 2 milden geniş bir körfez oluşturur. Derhal her hava koşulunda bu ada ve koylar içinde demirlenecek çok sayıda sakin köşe mevcuttur. Batıdaki Martılı ada, çıplak bir adadır. Cenup yakası ve şark burnu üstünde denize girilecek güzel kumsallar var. Başka adalar, Uzun Ada, Zeytinli Ada ve Minik Ada'lardır. Hepsinin sahilleri dik kayalıktır ve kumsalları yoktur. Adalar çıplaktır ama koylarda sahiller yoğun çam ormanı ile kaplıdır. Çamaltı koyu, Bekar Liman(gökağaç bükü), Karağaç limanı, Uzun liman, Babüş bükü ve Küfre koyu ve Göllü ada, Yediadalar bölgesinin en mühim demirleme noktalarıdır. Bekar liman, 150 metre çapında bir havuz gibidir. En fazla uğranan koy Küfre Koyu'dur. Tüm koylar bir birlerine toprak patika yolla bağlanır.




Çatalada



ya da Çatal ada (eski adıyla Volo) Ege Denizi'nde Turgutreis nahiyesinden 3 deniz mili uzaklıkta bulunan bir adadır. 37°3'10¨ K, 27°12'59¨ D koordinatlarında bulunan ada Bodrum Yarımadası'nın güneybatısına düşer. üstünde 2 konik tepe bulunan adada yerleşim birimi ya da gezinsel tesis bulunmamaktadır. Malum bir tüplü dalış mekânıdır. Adanın çevresindeki en yakın adaları Topan Adası, Çoban Adası ve Yassıada'dır.

Van iline bağlı adalar



Akdamar Adası



(Ahtamar, Ağtamar, Akhtamar şekillerinde de yazılır) (Ermenice: ???????), Türkiye'nin Van ve Bitlis illeri içinde bulunan Van Gölü'nün içinde yer edinen en büyük adadır.

Van'ın Gevaş ilçesi sınırları içinde yer edinen adada Ermeniler´den kalma bir kilise mevcuttur. Yüzölçümü 70,000 metrekare olan adanın toplam kıyı uzunluğu 3 kilometreyi bulmaktadır. En yüksek noktası deniz seviyesinden 1912 metre yüksekte bulunan adanın garp uçlarında yüksekliği 8 metreye ulaşan dik kayalıklar vardır.

İsim Efsanesi


Adanın adının nereden geldiğine dair yaygın halk hikayesine gore, zamanında bu adada yaşayan kafa keşişin güzelliği dillere destan Tamara isminde bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık meydana getiren Müslüman bir genç bu kıza âşık olur. Bu genç Tamara'yla buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamara ise ona gece karanlığında yerini belirgin etmek için onu bir fenerle bekler. Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve devamlı yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, enerjisini yitirmesine niçin olur. Yüzmekten enerjisini yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan ilkin son nefesiyle "Ah Tamara!" diye haykırır. Bu durumu duyan kız da derhal arkasından kendini gölün sularına erteleyerek boğulur. Ah Tamara! isminin dönüşerek zaman içinde Ahtamar biçimini almış olduğu anlatılır. [1]

Bu efsanenin zamanı gerçeklerle alakasının zayıf olduğu şüphesizdir. 9. yüzyıldan itibaren kaydedilmiş olan Ağtamar adının Arapça ĞMR kökünden "kabartı, tümsek" anlamına gelen bir türev olması daha güçlü bir olasılık olarak değerlendirilebilir.

Adın Türkçeleştirilmiş şekli olan Akdamar 1980'li yıllardan bu yana TC resmi kurumları tarafınca tercih edilmektedir.


Tarihçe


Akdamar Kilisesi



En eski larda adanın ismi, Gevaş bölgesinde yargı devam eden Ermeni Rştuni sülalesine atfen Rştunik Adası olarak geçmektedir. 705 senesinde Vard Rştuni'nin adada öldürülerek Rştuni beyliğine son verilmesinden sonrasında ada ve yöresi, kısa süre önce Başkale'de (Ağbak) yargı devam eden Ardzruni sülalesinin eline geçmiştir. 908'de I. Gagik Ardzruni bir takım Ermeni ve Müslüman beyleriyle anlaşarak Gevaş'ta (Vostan) kendini Vaspuragan Kralı duyuru etmiş ve bilahare başkentini adaya taşımaya karar vermiştir. I. Gagik adada halen mevcut olan kiliseden başka müstahkem bir kasaba, saray, çarşı ve liman inşa ettirmiştir. Ada üstündeki sivil yerleşimin 16. yüzyıl başlarına kadar diri olarak varlığını sürdürdüğü ve 1535 Osmanlı-İran harbi'nde tahrip edildiği anlaşılmaktadır.

16. yüzyıldan sonrasında sivil yerleşimin bulunmadığı adada Mukaddes Haç'a (Surp Khaç) adanmış bir Ermeni manastırı hayatiyetini sürdürmüştür. 19. yüzyıl sonlarında 300 civarında keşişin ikamet etmiş olduğu manastır, 1895 ve 1915 vakalarından sonrasında terkedilmiştir.

Ermeni Kilisesinin ruhani başkanlığı olan Gatoğigosluk makamı 10. yüzyıl ortalarından 1101 yılına kadar Ahtamar Adasında bulunmuştur. Makamın 12. yüzyılda Kilikya'ya taşınmasından sonrasında da Ahtamar Kilisesi 19. yüzyıla dek önderlik iddiasını devam ettirmiştir.




Akdamar Kilisesi



Ahtamar Adasındaki Surp



Haç kilisesi, Kudüs'ten İran'a kaçırıldıktan sonrasında 7. yüzyılda Van yöresine getirilmiş olduğu rivayet edilen Hakiki Haç'ın bir parçasını barındırmak maksadıyla Kral I. Gagik'in direktifiyle 915-921 yıllarında Mimar Manuel tarafınca inşa edilmiştir. Adanın cenup doğusuna kurulmuş olan kilise, mimari açıdan Ortaçağ Ermeni sanatının en parlak eserleri içinde sayılır. Kızıl andezit taşından inşa edilmiş olan kilisenin dış cephesi, alçak rölyef şeklinde işlenmiş varlıklı nebat ve hayvan motifleriyle ve Mukaddes Kitap'tan alınma sahnelerle bezenmiştir. Kilise bu özelliğiyle de Ermeni mimari zamanı içinde benzeri olmayan bir konuma haizdir.

Kilisenin kuzeydoğusundaki şapel 1296-1336 tarihlerinde, batısındaki jamadun (cemaat evi) 1793 tarihinde, güneyindeki çan kulesi 18. yüzyıl sonlarında ilave edilmiştir. Kuzeyindeki şapelin ise zamanı bilinmemektedir.

Doğudaki bir sürü başka Ermeni anıtı ile beraber Ahtamar Kilisesinin de 1951'de hükümet direktifiyle yıkımı kararlaştırılmış, 25 Haziran 1951'de başlatılan yıkım emek harcaması o dönemde genç bir gazeteci olan ve tesadüfen vakadan haberdar olan Yaşar Kemal'in müdahalesiyle durdurulmuştur.

Onyıllar süresince bakımsız olarak kalan kilise 2005-2007 döneminde Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Gezim Bakanlığı öncülüğünde, Türkiye Ermenileri ve komşu Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesine yönelik bir aşama olarak, 1.5 milyon usd harcnarak restore edilmiştir. Restorasyon emek harcaması bir takım internasyonal kültür çevrelerinde "siyasal amaçlı" olarak tanımlanmıştır. [2]. Kilise 29 Mart 2007 tarihinde TC Kültür Bakanı ve Ermenistan Kültür Bakan Yardımcısının katılımıyla müze olarak yine açılmıştır. [3].



Kuş Adası,



ya da Arter Adası Van Gölü içinde bulunan 4 adadan en küçüğü ve minimum bilinenidir. Van Gölü'nün en büyük adası Akdamar'ın 4 kilometre batısında yer alır. Adada bugün yalnız bir takım kalıntıları görülebilen bir de manastır vardır. Manastırın ilk olarak 1305 senesinde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Şapel ve başka ekler adaya ilerleyen dönemlerde 1766'da eklenmiştir. Geçmiş dönemlerde bu adaya ulaşım yapılmazken bölümde gelişen gezim sebebiyle devreye giren hususi kiralık botlar yardımıyla adaya ulaşım devamlı mümkündür.


Çarpanak Adası


Van Gölü'nün kuzeydoğu bölgesinde, Van ilinin merkeze bağlı Çitören Köyü mevkiinde bulunan bir adadır. Köyün iskelesinden teknelerle ulaşımın sağlanabildiği ada, üstündeki tabii yaşamın bozulma tehlikesine karşı turizme kapalı tutulmaktadır. Adanın üstünde IX. ya da XI. yüzyılda yapılmış olduğu sanılan, Saint Jean'a adanmış bir de manastır vardır. [1] Ktouts Manastırı ismi ile anılan yapının bugün yalnızca kilise kısımı ayaktadır. Adada, Türkiye'nin başka bir yerinde bulunmayan bir çok tür mevcuttur.



Adanın zamanı


100 yıl öncesine kadar aslen bir yarımadanın parçası olduğu sanılan Çarpanak Adasının, Van Gölü'nün suyunun süratli bir şekilde yükselmesi sonucu kara ile bağlantısının kesilip bir ada hâline geldiği söylenmektedir. Adaya ve üstündeki manastıra ilişkin ilk yazılı belgeler 1414 yılından kalmıştır. üstündeki dinî yapılar sebebiyle savaşlardan pek etkilenmyen adada bir çok kez depremler yaşanmıştır. 1703 senesinde gerçekleşen bir depremle büyük seviyede yıkılan manastır 1712 ve 1720 yılları içinde Bitlisli Kaskaper Usta tarafınca tekrardan inşa edilmiştir. [1] Bir Ermeni manatırı olan yapı, 1918 senesinde bölümde yaşanmış olan karışıklıklar sebebiyle boşaltılmıştır. O günden bu yana herhangi bir koruma altında bulunmayan yapı günümüzde yıkılmaya yüz tutmuş durumdadır.


Adadaki manastır


Bugün ada olarak beliren bölümün üstünde 9. yüzyıla tarihlendirilen dinî yapılar vardır. Büyük bir manastır olarak inşa edilmiş olan yapının günümüzde yalnızca kilise kısımı ayaktadır. Ktouts Manastırı olarak kayıtlara geçen manastır adanın şimal kısmına mevcuttur. Manastırın şapel, vaaz salonları, kütüphane, konuk evleri, yiyecek ve yatma odaları ile başka oda kısımları bugün mevcut değillerdir. Manastırın mezarlığı da bugün bütünüyle kaybolmuştur. Bu manastır, başka bir söylenceye gore ise gore Mukaddes Haç, Saint Hripsime , Saint Gragorie, Saint Jean'dan oluşan mukaddes dörtlü adına yaptırılmıştır. Manastırın 1700'lü yıllardan kalma yazıtındaki bilgiler haricinde bu yapıya ilişkin bir bilgi yoktur. Kilisenin 1462 senesinde Etienne isminde bir usta tarafınca büyük seviyede yenilendiği söylenmektedir. 15. yüzyılda Adır Adası'ndaki manastırda yaşayan keşişler, bölümde uzun süre meydana getirilen savaşlardan birinde başrahipleri Nerses ölünce Adır'daki manastırdan ayrılmış ve Çarpanak Manastırı'na yerleşmişlerdir.


Manastırın mimari özellikleri


Kütüphanesi, şapelleri ve misafirhaneleri ile geniş bir karmaşa olarak inşa edilen yapının bugün yalnızca kilise kısmı ayakta kalabilmiştir. Dışarıdan bakıldığında dikdörtgen bir görünümü olan yapı içten haç planlıdır. Haçın kısa kollarının üstü beşik tonozla kapatılmıştır. Kubbesi iki tane ayak üzerine oturtulmuştur. Özgür haç planı olarak adlandırılan mimari şekline gore meydana getirilen kilise kısmının dış duvarları yalın süslemelerle kaplıdır. Yakın bir bölümde, aynı göl içindeki Akdamar Adası'nda bulunan kilisedekinin aksine iç duvarları freskler ile süslü değildir. Gene Akdamar Kilisesi ile karşılaştırıldığında buranın dış duvar süslemeleri de oldukça gösterişsizdir. İç duvarlarda sıva kullanılmamıştır. Kilisenin taç kapısı geometrik pano ve haç dizileri ile süslenmiştir. [2] Şimal ve cenup duvarlarında nişler, şark duvarında ise büyük bir pencere mevcuttur. Tüm kilise ak, krem ve kahvrengi ahlat taşından yapılmış olup, yalnızca kubbesinde siyah tüf dekoratif amaçlı kullanışmıştır. Kilisenin aydınlatması büyük seviyede sekiz ufak pencereden sağlanır. Kilisenin çan kulesi, iki kolon tarafınca taşınmaktadır. üst kısımları büyük seviyede yıkılan kulenin altları Osmanlı motifleri ile süslüdür.


Şimdiki vaziyet


Ada 2007 yılı itibarıyla etkin turizme kapalı tutulmaktadır. Geçmiş yıllarda yağlı boyalarla kilisenin duvarlarına meydana getirilen karalamalar sebebiyle büyük seviyede ziyan olmuş olan kilisenin şartları hava şartları sebebiyle de her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. Sit alanı olarak korunan adada herhangi bir koruma görevlisi mevcuttur. Önceleri bir kaç kez talibi turizme açma girişiminde bulunulmuşsa da talibi üreme merkezi hâline getiren martılara zarar verilebileceği sebebi öne sürülerek tavsiyeler geri çevrilmiştir. Adanın zemininde her yere gelişi güzel kuluçkaya yatan martılar içinde Türkiye'de yalnızca burada bulunan türler de vardır. Bugün adaya gelen az sayıda ziyaretçinin yalnızca kiliseyi gezip adadan ayrılması istenmektedir. Adaya bağlı bulunmuş olduğu köyün iskelesinden ya da Van merkez iskelesinden tekne ile 1 saat 40 dakikada ulaşılabilmektedir.




Kaynak:wikipedia lügat





Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi






  • Türkiye'nin Adaları - Büyükada


  • Türkiye'nin Adaları - Adalar (Prens Adaları)


  • Türkiye'nin Adaları - Yassıada


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)
Türkiye Adaları (A'dan Z'ye)
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/turkiye-adalar-adan-zye.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/turkiye-adalar-adan-zye.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content