TUTMA a. 1. Tutmak eylemi. 2. Geçici olarak işe alınan işçi, yanaşma. *Böcbil. Tutma ayağı, peygamberdevesi gibi uazı böceklerde,...
TUTMA a.
1. Tutmak eylemi.
2. Geçici olarak işe alınan işçi, yanaşma.
*Böcbil. Tutma ayağı, peygamberdevesi gibi uazı böceklerde, tıpkı bir bıçağın ağzının sapının üzerine katlanıp oturması gibi ikiye katlanabilen ön ayağı. (Böyle ayaklar etçil böceklerin avlarını yakalamalarına ve parçalayıp yedikleri sürece tutmalarına yarar.)
*Fels. Husserl'e göre, önyönelim'in tersine, bilincin bir şeyi algı olarak, algıyı sağlayan duyum kaybolduğu halde kendinde muhafaza etme tarzı. (Bk. ansikl. böl.)
*Fizs. kim. Yüzde tutma, çözeltilerin, gözenekli ya da toz halindeki katı maddelerin gaz ya da sıvı evredeki moleküller ile iyonları yüzeylerinde tutabilmeleri olayı. (Bk. ansikl. böl.)
*Hidrol. Yağış sularını akarsulara ulaşmadan alıkoyma gücü ya da olgusu. (Pek çok tutma biçimi görülür: buz, kar, yamaç döküntüsü, yüzey örtüsü, geçirgen arazi tutmaları. Tutma olayı, yağışlarla bunların yol açtığı akışlar arasında bir zaman farkına neden olur.)
*Metalürj. Yüzde tutma. Metallerin, parlatılmalarından ya da ortam sıcaklığında kırılmalarından hemen sonra henüz herhangi bir işlem görmemiş kırılma ya da parlatma yüzeyleri, bileşiminde havanın bileşenlerinin de bulunduğu tek ya da çokatomlu olarak yüzde tutulan bir katmanla kaplanır. Bu katman zamanla çeşitli kimyasal bileşiklerin oluşumuna yol açar. (KİMYASAL TUTULMA.)
*Patol. Taşıt tutması, gerek yerçekimine bağlı olarak dünyada, gerek gezegen sistemimizin dışındaki yerçekimsiz yerlerde, deniz, demiryolu, karayolu ve hava taşıtlarıyla yolculukta ortaya çıkan patolojik hal. (Bk. ansikl. böl.)
*Ruhbil. Belleğin bilgi koruma özelliği. || Tutma evresi, bellekleştirme evresini izleyen ve bilginin ortaya çıkmasından önce gelen ara evre. (Eşanl. KORUMA.)
*Spor. Rakibi yakalama hareketi ya da biçimi (özellikle dövüş sporlarında). |j Topu yakalama biçimi.
*Su işler Izgarayla tutma, kirli suların üstünde yüzen maddeleri ızgaralar yardı mıyla toplamaya dayanan işlem.
*Sütç. Peynir ya da yoğurdun mayalandıktan sonra pıhtılaşmaya başlaması.
*Uz. havc. Konumda tutma ya da merkezde tutma, bir uydunun ağırlık merkezini, özel bir yasayla belirlenmiş bir konumda tutmayı amaçlayan eylem.
*Vet. Tutma-bağtama yöntemleri, teşhis koymak, tedavi uygulamak, ya da bir girişimde bulunmak amacıyla, evcil hayvanların hareketsiz kılınması ve doğal savunma mekanizmalarının etkisiz hale getirilmesi için başvurulan yöntemler. (Yavaşa, yular köstek, burunsak, muşet, burun kıskacı, ağızlık gibi en sık kullanılan tutma -bağlama aletleri uygulandığı zaman mekanik bir tutma-bağtama sözkonusudur. Kimyasal tutma-bağlamada, genel ya da yerel anestezilere başvurulur.
*Yapış. Bir yapıştırıcının belirti bir süre (tutma süresi) sonra elde edilen sertleşmesi. (Bu süreç yapıştırıcının yapışma ve kohezyon kuvvetlerinin gelişmesiyle son bulur)
*ANSİKL. Fels. Husserl bilincin, bir ezgide yer alan bir sesi sürekli olarak “muhafaza etme†tarzını örnek verir: “Ses başlar ve sona erer, ve süresinin birliği, yani başlayıp sona ermesiyle tamamlanan sürecin bütünü, sesin kesilmesiyle birlikte, bizden gitgide daha çok uzaklaşan bir geçmişin içine 'düşer'. Bu düşüş içinde onu 'tutmayı.' hâlâ sürdürür, onu bu 'tutuş'ta muhafaza ederim, ve o sürdüğü ölçüde, kendi zamansallığına sahiptir, aynıdır, süresi de aynıdır (...); ses, onu saptayan bakış altında muhafaza edilebilir ya da kalabilir" (Vorlesungen zur Phânomenologie des inneren Zeitbewusstseins [içsel zaman bilinci üzerine dersler]
*Fizs. kim. Yüzde tutma, değişik yapıdaki iki ortamı birbirinden ayıran katmanda meydana gelen bir yüzey olayıdır; gerek bir çözeltiye daldırılmış ya da bir gazla çevrelenmiş katı bir maddenin yüzeyinde, gerekse birbirine karışmayan iki sıvının ya da bir sıvı ile bir gazın temas yüzeylerinde bu tür olaylar görülebilir.
Zehirli bir gazın solunmasını önlemek amacıyla gaz maskelerinde kullanılan odun kömürü, tipik bir yüzde tutma olayı gösterir.
Gaz madde ile katı madde arasında meydana gelen yüzde tutma olayı, termodinamik açıdan sabit bir basınç ve sıcaklıkta gerçekleşir; bu durumda genellikle bir entalpi azalması görülür ve bir miktar ısı açığa çıkar (yüzde tutma enerjisi). Bu enerjinin farklı büyüklüklerdeki değeri, yüzde tutma olayının birbirinden tamamen farklı iki biçimi olduğunu gösterir; bunlar fiziksel ve kimyasal tutulmadır. Fiziksel tutulma fiziksel nitelikteki kuvvetlerin etkileşimi sonucu oluşurken, kimyasal' tutulmada yüzeyde gerçek bir kimyasal tepkime meydana gelir.
VVillard Gibbs, bir çözeltinin yüzde tutma olayında, çözeltinin katı, sıvı ya da gaz bir maddeyle temas etmesi halinde, çözeltideki çözünmüş tuzların yer değiştirmesi, yüzey gerilimini azaltan bir etki gösteriyorsa (gerilimetkin maddeler: sabunlar, deterjanlar), temas yüzeylerine yakın yerlerde derişimin belli bir artma eğilimi gösterdiğini kanıtladı. Bunun tersi durumdaysa (negatif yüzde tutma) çözünmüş tuzların yüzeyde değil de çözeltinin kütlesi içinde deriştiğini ortaya koydu.
Yüzde tutma olayının çok yaygın bir uygulaması vardır. Gazların arılaştırılması ve ayrıştırılmasında, heterojen katalizde kullanılan temas kütlelerinin özgül alanlarının ölçülmesinde, gazların katı maddeler üzerindeki fiziksel tutulma olayından yararlanılır. Fleterojen katalizin temeli olan kimyasal tutulma, kimya sanayisinde kullanılır (kraking, bireşim tepkimeleri). Ûte yandan çözeltilerle yüzde tutma, suların arılaştırılmasında, boyarmadde sanayisinde, fotoğrafçılıkta büyük bir rol oynar; 'kimyasal tutulma ayrıca gaz ya da sıvı evreli kromatografinin temelini oluşturur.
*Patol. Taşıt tutması. En sık rastlanan belirtiler şunlardır: beniz solgunluğu, soğuk terleme ve önce bulantı, sonra kusma. Bu rahatsızlıklar ya içkulaktaki dalız sisteminin bazı bölgelerinin uyarılmasına ya da sempatik sisteminin aşırı etkinliğine bağlıdır. Koruyucu önlem olarak yolculuktan önce alkollü içkilerden, çok yemekten ya da tam açlıktan kaçınmak ve üşütmemek gerekir. Tedavi, parasempatikolitik ilaçlar, bazı'âminoasitler, yapay antihistaminikler almaktan ibarettir.
*Tarım. Topraktan bitkinin emebileceği iyon biçimindeki mineral elementler koloidal bileşenlerin yüzeyinde çözelti ya da yapışmış halde bulunurlar. Bu elementleri tutan karmaşık yapı kilden, demir ve alümin hidroksitlerden ve humustan oluşur. Karmaşık yapı iyonların hepsini aynı güçle tutamaz: karmaşık yapı negatif yüklüdür ve katyonlar (magnezyum, kalsiyum, potasyum, amonyak azotu...) doğrudan doğrüya ve kuvvetle tutuldukları, halde kalsiyum köprülerince alıkonan anyonların çoğu (nitratlar, sülfatlar...) zayıf tutulurlar (fosfatlar hariç). Bunun sonucu olarak zayıf tutulan iyonlar toprak yıkanmasına daha duyanıdırlar. Bir toprağın katyon alışveriş kapasitesi tutucu yapının bir bakıma boyutunu gösterir ve topraktaki çözeltiden H+ iyonlarına karşılık salıverebilecek iyonların miktarıyla belirlenir.
Kaynak: Büyük Larousse
1. Tutmak eylemi.
2. Geçici olarak işe alınan işçi, yanaşma.
*Böcbil. Tutma ayağı, peygamberdevesi gibi uazı böceklerde, tıpkı bir bıçağın ağzının sapının üzerine katlanıp oturması gibi ikiye katlanabilen ön ayağı. (Böyle ayaklar etçil böceklerin avlarını yakalamalarına ve parçalayıp yedikleri sürece tutmalarına yarar.)
*Fels. Husserl'e göre, önyönelim'in tersine, bilincin bir şeyi algı olarak, algıyı sağlayan duyum kaybolduğu halde kendinde muhafaza etme tarzı. (Bk. ansikl. böl.)
*Fizs. kim. Yüzde tutma, çözeltilerin, gözenekli ya da toz halindeki katı maddelerin gaz ya da sıvı evredeki moleküller ile iyonları yüzeylerinde tutabilmeleri olayı. (Bk. ansikl. böl.)
*Hidrol. Yağış sularını akarsulara ulaşmadan alıkoyma gücü ya da olgusu. (Pek çok tutma biçimi görülür: buz, kar, yamaç döküntüsü, yüzey örtüsü, geçirgen arazi tutmaları. Tutma olayı, yağışlarla bunların yol açtığı akışlar arasında bir zaman farkına neden olur.)
*Metalürj. Yüzde tutma. Metallerin, parlatılmalarından ya da ortam sıcaklığında kırılmalarından hemen sonra henüz herhangi bir işlem görmemiş kırılma ya da parlatma yüzeyleri, bileşiminde havanın bileşenlerinin de bulunduğu tek ya da çokatomlu olarak yüzde tutulan bir katmanla kaplanır. Bu katman zamanla çeşitli kimyasal bileşiklerin oluşumuna yol açar. (KİMYASAL TUTULMA.)
*Patol. Taşıt tutması, gerek yerçekimine bağlı olarak dünyada, gerek gezegen sistemimizin dışındaki yerçekimsiz yerlerde, deniz, demiryolu, karayolu ve hava taşıtlarıyla yolculukta ortaya çıkan patolojik hal. (Bk. ansikl. böl.)
*Ruhbil. Belleğin bilgi koruma özelliği. || Tutma evresi, bellekleştirme evresini izleyen ve bilginin ortaya çıkmasından önce gelen ara evre. (Eşanl. KORUMA.)
*Spor. Rakibi yakalama hareketi ya da biçimi (özellikle dövüş sporlarında). |j Topu yakalama biçimi.
*Su işler Izgarayla tutma, kirli suların üstünde yüzen maddeleri ızgaralar yardı mıyla toplamaya dayanan işlem.
*Sütç. Peynir ya da yoğurdun mayalandıktan sonra pıhtılaşmaya başlaması.
*Uz. havc. Konumda tutma ya da merkezde tutma, bir uydunun ağırlık merkezini, özel bir yasayla belirlenmiş bir konumda tutmayı amaçlayan eylem.
*Vet. Tutma-bağtama yöntemleri, teşhis koymak, tedavi uygulamak, ya da bir girişimde bulunmak amacıyla, evcil hayvanların hareketsiz kılınması ve doğal savunma mekanizmalarının etkisiz hale getirilmesi için başvurulan yöntemler. (Yavaşa, yular köstek, burunsak, muşet, burun kıskacı, ağızlık gibi en sık kullanılan tutma -bağlama aletleri uygulandığı zaman mekanik bir tutma-bağtama sözkonusudur. Kimyasal tutma-bağlamada, genel ya da yerel anestezilere başvurulur.
*Yapış. Bir yapıştırıcının belirti bir süre (tutma süresi) sonra elde edilen sertleşmesi. (Bu süreç yapıştırıcının yapışma ve kohezyon kuvvetlerinin gelişmesiyle son bulur)
*ANSİKL. Fels. Husserl bilincin, bir ezgide yer alan bir sesi sürekli olarak “muhafaza etme†tarzını örnek verir: “Ses başlar ve sona erer, ve süresinin birliği, yani başlayıp sona ermesiyle tamamlanan sürecin bütünü, sesin kesilmesiyle birlikte, bizden gitgide daha çok uzaklaşan bir geçmişin içine 'düşer'. Bu düşüş içinde onu 'tutmayı.' hâlâ sürdürür, onu bu 'tutuş'ta muhafaza ederim, ve o sürdüğü ölçüde, kendi zamansallığına sahiptir, aynıdır, süresi de aynıdır (...); ses, onu saptayan bakış altında muhafaza edilebilir ya da kalabilir" (Vorlesungen zur Phânomenologie des inneren Zeitbewusstseins [içsel zaman bilinci üzerine dersler]
*Fizs. kim. Yüzde tutma, değişik yapıdaki iki ortamı birbirinden ayıran katmanda meydana gelen bir yüzey olayıdır; gerek bir çözeltiye daldırılmış ya da bir gazla çevrelenmiş katı bir maddenin yüzeyinde, gerekse birbirine karışmayan iki sıvının ya da bir sıvı ile bir gazın temas yüzeylerinde bu tür olaylar görülebilir.
Zehirli bir gazın solunmasını önlemek amacıyla gaz maskelerinde kullanılan odun kömürü, tipik bir yüzde tutma olayı gösterir.
Gaz madde ile katı madde arasında meydana gelen yüzde tutma olayı, termodinamik açıdan sabit bir basınç ve sıcaklıkta gerçekleşir; bu durumda genellikle bir entalpi azalması görülür ve bir miktar ısı açığa çıkar (yüzde tutma enerjisi). Bu enerjinin farklı büyüklüklerdeki değeri, yüzde tutma olayının birbirinden tamamen farklı iki biçimi olduğunu gösterir; bunlar fiziksel ve kimyasal tutulmadır. Fiziksel tutulma fiziksel nitelikteki kuvvetlerin etkileşimi sonucu oluşurken, kimyasal' tutulmada yüzeyde gerçek bir kimyasal tepkime meydana gelir.
VVillard Gibbs, bir çözeltinin yüzde tutma olayında, çözeltinin katı, sıvı ya da gaz bir maddeyle temas etmesi halinde, çözeltideki çözünmüş tuzların yer değiştirmesi, yüzey gerilimini azaltan bir etki gösteriyorsa (gerilimetkin maddeler: sabunlar, deterjanlar), temas yüzeylerine yakın yerlerde derişimin belli bir artma eğilimi gösterdiğini kanıtladı. Bunun tersi durumdaysa (negatif yüzde tutma) çözünmüş tuzların yüzeyde değil de çözeltinin kütlesi içinde deriştiğini ortaya koydu.
Yüzde tutma olayının çok yaygın bir uygulaması vardır. Gazların arılaştırılması ve ayrıştırılmasında, heterojen katalizde kullanılan temas kütlelerinin özgül alanlarının ölçülmesinde, gazların katı maddeler üzerindeki fiziksel tutulma olayından yararlanılır. Fleterojen katalizin temeli olan kimyasal tutulma, kimya sanayisinde kullanılır (kraking, bireşim tepkimeleri). Ûte yandan çözeltilerle yüzde tutma, suların arılaştırılmasında, boyarmadde sanayisinde, fotoğrafçılıkta büyük bir rol oynar; 'kimyasal tutulma ayrıca gaz ya da sıvı evreli kromatografinin temelini oluşturur.
*Patol. Taşıt tutması. En sık rastlanan belirtiler şunlardır: beniz solgunluğu, soğuk terleme ve önce bulantı, sonra kusma. Bu rahatsızlıklar ya içkulaktaki dalız sisteminin bazı bölgelerinin uyarılmasına ya da sempatik sisteminin aşırı etkinliğine bağlıdır. Koruyucu önlem olarak yolculuktan önce alkollü içkilerden, çok yemekten ya da tam açlıktan kaçınmak ve üşütmemek gerekir. Tedavi, parasempatikolitik ilaçlar, bazı'âminoasitler, yapay antihistaminikler almaktan ibarettir.
*Tarım. Topraktan bitkinin emebileceği iyon biçimindeki mineral elementler koloidal bileşenlerin yüzeyinde çözelti ya da yapışmış halde bulunurlar. Bu elementleri tutan karmaşık yapı kilden, demir ve alümin hidroksitlerden ve humustan oluşur. Karmaşık yapı iyonların hepsini aynı güçle tutamaz: karmaşık yapı negatif yüklüdür ve katyonlar (magnezyum, kalsiyum, potasyum, amonyak azotu...) doğrudan doğrüya ve kuvvetle tutuldukları, halde kalsiyum köprülerince alıkonan anyonların çoğu (nitratlar, sülfatlar...) zayıf tutulurlar (fosfatlar hariç). Bunun sonucu olarak zayıf tutulan iyonlar toprak yıkanmasına daha duyanıdırlar. Bir toprağın katyon alışveriş kapasitesi tutucu yapının bir bakıma boyutunu gösterir ve topraktaki çözeltiden H+ iyonlarına karşılık salıverebilecek iyonların miktarıyla belirlenir.
Kaynak: Büyük Larousse
Bebeğin yemekleri ağızda tutma sebebi nedir?
Su tutma yapıları nedir, ne amaçla yapılmışlardır?
Dj Ateş - Tutma Elimi
YORUMLAR