üREMEK gçz f. 1. Kendine özgü çoğalma biçimiyle, kendi türünden bireylere yaşam vermek. 2. üreyerek hızla çoğalmak: Bahçede üreyen y...
üREMEK gçz f.
1. Kendine özgü çoğalma biçimiyle, kendi türünden bireylere yaşam vermek.
2. üreyerek hızla çoğalmak: Bahçede üreyen yabani otlar, karıncalar.
3. Bir şeyden söz ederken, çoğalmak, artmak: Yün kalın olduğu için örgü çabuk ürüyor.
*Biyol. Kendisine özgü çoğalma tarzı ile, kendi türünden bireyler ortaya çıkarmak: Eşeyli, eşeysiz çoğalmayla üremek. Tohumla üreyen bitki.
* üretilmek edilg. f. üretmek eylemine konu olmak: Bu bölgede buğday üretilir. üretilen malları pazara sunmak.
* üretmek ettirg. f.
1. Canlı bir varlık üretmek, yeni bir canlı varlık oluşturmak: Canlıların, kendilerine benzer varlıklar üretme yetisi vardır. Yapay dölleme ile üretilen evcil hayvanlar.
2. Gerekli bakımı göstererek bitkileri, hayvanları çoğaltmak; onlardan ürün almak: Bu yörede buğday üretilir. Çiftliklerde üretilen tavuklar.
3. Bir şeyi (somut) üretmek, tüketim mallarını, ticaret piyasasına sunmak amacıyla, çeşitli işlemleri (tarım, imalat, işleme vb.) gerçekleştirmek: Şarap, petrol üreten ülkeler. Bu fabrika otomobil lastiği üretiyor.
4. Bir şey (soyut) üretmek, oluşturmak, yaratmak: Yeni düşünceler üretmek.
*Bilş. Özel bir program yardımıyla, genel program modüllerinden ve araştırılan programın belirli bir niteliğinden yola çıkarak, özel bir program ya da işletim sistemi yaratmak. || Kod üretmek, derleyici sayesinde, bunun işlediği yüksek düzeyli dilde yazılmış programdan yola çıkarak yürütülebilecek makine dilindeki programı oluşturmak.
*Dilbil. Bir üretici dilbilgisinden söz ederken bir dildeki cümlelerin, sınırlı sayıdaki kurallar aracılığıyla, dökümünü yapmak. (Bir dilbilgisi cümleler üretir, yani yapılarını betimleyerek cümleleri kurma olanağı verir.)
1. Kendine özgü çoğalma biçimiyle, kendi türünden bireylere yaşam vermek.
2. üreyerek hızla çoğalmak: Bahçede üreyen yabani otlar, karıncalar.
3. Bir şeyden söz ederken, çoğalmak, artmak: Yün kalın olduğu için örgü çabuk ürüyor.
*Biyol. Kendisine özgü çoğalma tarzı ile, kendi türünden bireyler ortaya çıkarmak: Eşeyli, eşeysiz çoğalmayla üremek. Tohumla üreyen bitki.
* üretilmek edilg. f. üretmek eylemine konu olmak: Bu bölgede buğday üretilir. üretilen malları pazara sunmak.
* üretmek ettirg. f.
1. Canlı bir varlık üretmek, yeni bir canlı varlık oluşturmak: Canlıların, kendilerine benzer varlıklar üretme yetisi vardır. Yapay dölleme ile üretilen evcil hayvanlar.
2. Gerekli bakımı göstererek bitkileri, hayvanları çoğaltmak; onlardan ürün almak: Bu yörede buğday üretilir. Çiftliklerde üretilen tavuklar.
3. Bir şeyi (somut) üretmek, tüketim mallarını, ticaret piyasasına sunmak amacıyla, çeşitli işlemleri (tarım, imalat, işleme vb.) gerçekleştirmek: Şarap, petrol üreten ülkeler. Bu fabrika otomobil lastiği üretiyor.
4. Bir şey (soyut) üretmek, oluşturmak, yaratmak: Yeni düşünceler üretmek.
*Bilş. Özel bir program yardımıyla, genel program modüllerinden ve araştırılan programın belirli bir niteliğinden yola çıkarak, özel bir program ya da işletim sistemi yaratmak. || Kod üretmek, derleyici sayesinde, bunun işlediği yüksek düzeyli dilde yazılmış programdan yola çıkarak yürütülebilecek makine dilindeki programı oluşturmak.
*Dilbil. Bir üretici dilbilgisinden söz ederken bir dildeki cümlelerin, sınırlı sayıdaki kurallar aracılığıyla, dökümünü yapmak. (Bir dilbilgisi cümleler üretir, yani yapılarını betimleyerek cümleleri kurma olanağı verir.)
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR