üRETİCİ sıf. ve-a. üretimle, genellikle de tarımsal üretimle uğraşan kimse; müstahsil. *sıf. üretmeyi sağlayan, üretmeyle ilgip. *D...
üRETİCİ sıf. ve-a. üretimle, genellikle de tarımsal üretimle uğraşan kimse; müstahsil.
*sıf. üretmeyi sağlayan, üretmeyle ilgip.
*Dilbil. Bir dili, cümle üretme yeteneği açısından ele alan dilbilgisine ilişkin olan için kullanılır. || üretici dilbilgisi, sonlu sayıda kurallardan yararlanarak bir dilin sonsuz sayıdaki dilbilgisel cümle bütününün (aykırı cümleler dışında) dökümünü yapma özelliğiyle, konuşucuların dil bilgilerini açıklamayı amaçlayan biçimsel dilbilgisi.. (Bk. ansikl. böl.)
*ikt. Bir iktisadi serveti üreten, sanayi ya da tarım ürünleri ortaya çıkaran ya da bu ürünleri değişikliğe uğratarak onların değerini artıran birlrimseye, bir ülkeye denir (karşt. TüKETİCİ): Petrol üretici ülkeler. Meyve üretici bölgeler
*Patol. üretici öksürük, bol miktarda balgam çıkartan öksürük, (karşt. KURU' ÖKSüRüK.)
*a. Bir iktisadi mal üreten kişi, ülke, işletme.
*Fels. Marxçı terminolojide, emeğiyle yarattığı değerden kendisi yararlanamayan kişi. (Marx şöyle der: “üreticinin payını, işçilik için gerekli gücü korumasına yetecek kadarla sınırlayıp ürettiğinin fazlasını kapitaliste vermek kapitalist üretimin özünde vardır†(Kapital, 1, 24).
*Tarönc. Kendisine gerekli olan gıda maddelerini üreten (ya da başka birine ürettiren) insan. (üretim, insan topluluklarının gelişim sürecinin ikinci aşamasıdır: üreticiler toplayıcılardan sonra gelir, insan ile çevresi arasındaki bu yeni ilişki "yenitaş devrimi"ne yol açmıştır.
*ANSİKL. Dilbil. üretici dilbilgisi. Kuram, 1950'li yıllarda, N. Chomsky ve Massa- chusetts Teknoloji enstitüsündeki dilbilimciler tarafından oluşturuldu. Bu dilbilgisi anlayışı, yaratıcılannca, çağdaş dilbilimin evriminde hem yöntemsel, hem de epis- temolojik bir kopma olarak görüldü. üretici dilbigilciler, yapısalcıların ve hatta geleneksel dilbilgisi uzmanlarının gözlemlerini dışlamadan, daha büyük amaçların gerçekleştirilebileceği bir veriler bütününün sözkonusu olduğuna inanırlar. Böylece, üreticiler dili, yapısını ortaya çıkarmak için betimlenmesi ve sınıflandırılması yeterli birimler (sesçil, biçimsel, sözlüksel) toplamı olarak ele almayı yadsırlar ve bu sonlu sayıdaki birim bütününden kalkarak dilin sonsuz sayıda cümle kurma olanağı verdiğini ve her bireyin, önceden hiç duymasa bile, bu cümleleri kurabileceğini ve anlayabileceğini ileri sürerler. Bu yetenek de ancak sınırları belli bir organa bağlanabilir: insan beyni. Bu nedenle, dilbilgisini, sınırlı sayıdaki birimlerden kalkarak bir dilin sonsuz cümleler bütününü üretmeyi sağlayan sınırlı bir kurallar dizgesi gibi ele almak gerekir Böyle tasarlandığında dilbilgisi, bireylerin dilsel bilgilerine, yani edinçlerine ilişkin bir kuramdır. Edincin, özel bildirişim durumlarında sözcelerin somut kullanımlarıyla gerçekleşmesi edimi oluşturur. Bunun dışında, amaç olarak bir dilsel edinç kuramı benimsemek, özel bir dilin edinimini ve doğru kullanımını sağlayan mekanizmaların önemli bir bölümünün, insan türüne özgü, doğuştan gelen evrensel yapılara bağlı olduğunu da kabul etmektir. Ayrıca bir dilbilgisi oluşturmak, özel bir yöntemsel yaklaşım gerektirir: uygulanması, bir dilin olanaklı tüm cümlelerinin üretilmesini sağlayacak kurallar biçiminde dile getirilen bir dizi yalın ve tutarlı varsayım önerme sözkonusu olduğundan bu dizge yalnızca gerçekleşmiş sözceleri betimleyip açıklamakla değil, yeni sözceleri öngörmek ve bireylerin yaratıcılıklarını da açıklamakla yükümlüdür. Bu varsayımların doğruluğu, kuralların "ürürf'ünü konuşucuların dilsel içgüdüleriyle karşılaştırarak sınanır. Dilbilgisel açıdan aykırı görülen cümle üretimi ya da doğru kurulmuş cümleler üretememe dilbilimciyi, buna uygun biçimde dizgeyi değiştirmeye zorlar. Varsayımlar önerme ve görgül karşılaştırma arasındaki bu gelgit bilimsel etkinliğin varsayımsal-tümdengelimli bir anlayışa bağlanır.
*Dilbilgisinin işleyişi. Bu tür bir yaklaşımın temel özelliği, dilbilgisinin donmuş bir örnekçe olarak ele alınamayacağı ilkesine dayanır. Bu nedenle, ilk ortaya çıktığından bu yana üretici dilbilgisi, sürekli olarak, kavramsal aygıtının düzenini bile tartışma konusu yapmaya kadar varan çeşitli uyarlamalara başvurmuştur. N. Chomsky'nin 1965'te yayımladığı Aspects of the The- ory of Syntax (Sözdizimsel kuramın özellikleri) adlı yapıtta önerdiği örnekçeyi, hem pedagoji, hem de bilim alanında, sonraki çeşitli değişimleri daha iyi kavrama olanağı veren ayrıcalıklı bir başvuru kaynağı gibi görme alışkanlığı yaygınlaştı. “Standart kuram" deyiminin belirttiği örnekçe işte budur.
Bu evrede dilbilgisi üç bileşenden oluşur:
1. Sözdizimsel bileşen, bir dilin tüm dilbilgisel cümlelerini üretmeyi üstlendiği ölçüde önemli bir işlevi yerine getirir. Bu bileşen de kendi içinde üçe ayrılır: a) taban, başka bir deyişle, kategori simgeleriyle dilbilgisel bağıntıları tanımlayan "yeniden yazım" kuralları denen kurallar bütünü. Bu kurallar şöyledir: C (cümle) -» AS (ad sentagması) + FS (fiil sentagması), AS B (belirleyen) + A (ad) vb. Sözkonusu kurallar, ağaç şemasıyla belirtilebi- len dolaysız kurucuların yapısını elde etme olanağı verir; b) Sözlük ya da dilin söz- lüksel birimler bütünü; bu birimler hem ± AD, ± Sıfat vb. gibi sözdizimsel özellikler, hem de ± canlı, +. insan vb. gibi anlamsal özelliklerle belirtilir; c) dönüşümler öncelikle sözlüksel birimleri, bağdaşma özelliklerini göz önünde tutarak, uygun yerlere koymayı, böylece de derin yapıya ulaşmayı amaçlayan işlemlerdir; daha sonraysa dönüşümlerle, derin yapıdaki oluşturuculara ekleme, çıkarma, yer değiştirme, silme gibi işlemler yapılır; örneğin Oktay istiyor Oktay gelmek dizisi, yüzeysel yapıda zorunlu olarak Oktay gelmek istiyor'a dönüşecektir. Sis evi örttü dizisi de, edilgen bir dönüşüm sonucu Ev sisle örtüldü biçimine bürünebilir;
2. Biçimbilimsel-sesbilimsel bileşen, yüzeysel yapıdaki dilbilgisel ve sözlüksel biçimbirim dizilerini sesçil bir gösterimle donatmak için yorumlamayı amaçlar: örneğin bahçe + de + ki + çiçek + /er+açmak + mış + tı, bahçedeki çiçekler açmıştı biçimini alır.
3. Anlamsal bileşen, derin yapıları (dönüşümlerin anlamı etkilemedikleri ölçüde), sözlük birimlerinin anlamsal içeriğini katarak yorumlamayı amaçlar Bu son iki bileşen, bir yandan sesçil özelliklerle bunların bileşimlerini yönlendiren kurallar dizinini saptayan evrensel bir sesbilgisi kuramını, öte yandan da, anlamsal özelliklerle bunların bileşiminden lanan "olası kavramlar" dizinini sağlayan evrensel bir anlambilım kuramını gerektirir.
* Dilbilgisinin evrimi. Standart kuramın uğradığı belli başlı değişimler, her şeyden önce anlamsal gözlemlerden lanmıştır. Gerçekten de, G. Lakoff ve J. D. McCawley gibi dilbilimciler sözdizimsel türden bir derin yapının, anlamsal olarak yorumlanması, başka bir deyişle anlamsal bir gösterimle ilişkilendirilmesi sözkonusu olduğunda genelliğini yitirdiğini kanıtlamaya çalıştılar. Sonuçta da, gerçek alt yapısı çok daha soyut olan, mantıksal bir biçime çok daha yakın, tüm anlamsal bilgiyi içermeyi amaçlayan bir örnekçe önerdiler. Bundan sonra, anlamı doğrudan yüzeysel yapıya bağlama görevini üstlendikleri ölçüde dönüşümlerin işlevi önem kazandı. Bu dilbgilisi anlayışı üretici anlambilim adıyla tanınır. N. Chomsky de, 1965'te önerdiği örnekçede çeşitli değişiklikler yaptı. Değişiklikler sonunda da “yaygınlaştırılmış standart kuram†adını verdiği yeni bir dilbilgisi anlayışı önerdi: bu kuramda, anlamsal yorumlama kurallarına (üretici anlambilimin önerdiği gibi) mantıksal bir biçim elde etmek için hem derin yapı, hem de yüzeysel yapı düzeylerinde etkili olma fırsatı tanıyarak sözdizimin özerkliği ilkesini koruyan dilbilgisel bir dizge sözkonusudur O dönemden beri, N. Chomsky'nin araştırmaları daha çok, özellikle yer değiştirmelere yol açan, eşgönderim süreçlerini içeren dönüşümle
rin biçimselliğine ilişkin kuralların belirlenmesine yönelmiştir. Bu yönelimin temel amacı da, biçimsel yöntemler yelpazesini, evrensel bir "dil yetisi" varsayımıyla uyuşan sınırlarda "kapsamak"tır.
*sıf. üretmeyi sağlayan, üretmeyle ilgip.
*Dilbil. Bir dili, cümle üretme yeteneği açısından ele alan dilbilgisine ilişkin olan için kullanılır. || üretici dilbilgisi, sonlu sayıda kurallardan yararlanarak bir dilin sonsuz sayıdaki dilbilgisel cümle bütününün (aykırı cümleler dışında) dökümünü yapma özelliğiyle, konuşucuların dil bilgilerini açıklamayı amaçlayan biçimsel dilbilgisi.. (Bk. ansikl. böl.)
*ikt. Bir iktisadi serveti üreten, sanayi ya da tarım ürünleri ortaya çıkaran ya da bu ürünleri değişikliğe uğratarak onların değerini artıran birlrimseye, bir ülkeye denir (karşt. TüKETİCİ): Petrol üretici ülkeler. Meyve üretici bölgeler
*Patol. üretici öksürük, bol miktarda balgam çıkartan öksürük, (karşt. KURU' ÖKSüRüK.)
*a. Bir iktisadi mal üreten kişi, ülke, işletme.
*Fels. Marxçı terminolojide, emeğiyle yarattığı değerden kendisi yararlanamayan kişi. (Marx şöyle der: “üreticinin payını, işçilik için gerekli gücü korumasına yetecek kadarla sınırlayıp ürettiğinin fazlasını kapitaliste vermek kapitalist üretimin özünde vardır†(Kapital, 1, 24).
*Tarönc. Kendisine gerekli olan gıda maddelerini üreten (ya da başka birine ürettiren) insan. (üretim, insan topluluklarının gelişim sürecinin ikinci aşamasıdır: üreticiler toplayıcılardan sonra gelir, insan ile çevresi arasındaki bu yeni ilişki "yenitaş devrimi"ne yol açmıştır.
*ANSİKL. Dilbil. üretici dilbilgisi. Kuram, 1950'li yıllarda, N. Chomsky ve Massa- chusetts Teknoloji enstitüsündeki dilbilimciler tarafından oluşturuldu. Bu dilbilgisi anlayışı, yaratıcılannca, çağdaş dilbilimin evriminde hem yöntemsel, hem de epis- temolojik bir kopma olarak görüldü. üretici dilbigilciler, yapısalcıların ve hatta geleneksel dilbilgisi uzmanlarının gözlemlerini dışlamadan, daha büyük amaçların gerçekleştirilebileceği bir veriler bütününün sözkonusu olduğuna inanırlar. Böylece, üreticiler dili, yapısını ortaya çıkarmak için betimlenmesi ve sınıflandırılması yeterli birimler (sesçil, biçimsel, sözlüksel) toplamı olarak ele almayı yadsırlar ve bu sonlu sayıdaki birim bütününden kalkarak dilin sonsuz sayıda cümle kurma olanağı verdiğini ve her bireyin, önceden hiç duymasa bile, bu cümleleri kurabileceğini ve anlayabileceğini ileri sürerler. Bu yetenek de ancak sınırları belli bir organa bağlanabilir: insan beyni. Bu nedenle, dilbilgisini, sınırlı sayıdaki birimlerden kalkarak bir dilin sonsuz cümleler bütününü üretmeyi sağlayan sınırlı bir kurallar dizgesi gibi ele almak gerekir Böyle tasarlandığında dilbilgisi, bireylerin dilsel bilgilerine, yani edinçlerine ilişkin bir kuramdır. Edincin, özel bildirişim durumlarında sözcelerin somut kullanımlarıyla gerçekleşmesi edimi oluşturur. Bunun dışında, amaç olarak bir dilsel edinç kuramı benimsemek, özel bir dilin edinimini ve doğru kullanımını sağlayan mekanizmaların önemli bir bölümünün, insan türüne özgü, doğuştan gelen evrensel yapılara bağlı olduğunu da kabul etmektir. Ayrıca bir dilbilgisi oluşturmak, özel bir yöntemsel yaklaşım gerektirir: uygulanması, bir dilin olanaklı tüm cümlelerinin üretilmesini sağlayacak kurallar biçiminde dile getirilen bir dizi yalın ve tutarlı varsayım önerme sözkonusu olduğundan bu dizge yalnızca gerçekleşmiş sözceleri betimleyip açıklamakla değil, yeni sözceleri öngörmek ve bireylerin yaratıcılıklarını da açıklamakla yükümlüdür. Bu varsayımların doğruluğu, kuralların "ürürf'ünü konuşucuların dilsel içgüdüleriyle karşılaştırarak sınanır. Dilbilgisel açıdan aykırı görülen cümle üretimi ya da doğru kurulmuş cümleler üretememe dilbilimciyi, buna uygun biçimde dizgeyi değiştirmeye zorlar. Varsayımlar önerme ve görgül karşılaştırma arasındaki bu gelgit bilimsel etkinliğin varsayımsal-tümdengelimli bir anlayışa bağlanır.
*Dilbilgisinin işleyişi. Bu tür bir yaklaşımın temel özelliği, dilbilgisinin donmuş bir örnekçe olarak ele alınamayacağı ilkesine dayanır. Bu nedenle, ilk ortaya çıktığından bu yana üretici dilbilgisi, sürekli olarak, kavramsal aygıtının düzenini bile tartışma konusu yapmaya kadar varan çeşitli uyarlamalara başvurmuştur. N. Chomsky'nin 1965'te yayımladığı Aspects of the The- ory of Syntax (Sözdizimsel kuramın özellikleri) adlı yapıtta önerdiği örnekçeyi, hem pedagoji, hem de bilim alanında, sonraki çeşitli değişimleri daha iyi kavrama olanağı veren ayrıcalıklı bir başvuru kaynağı gibi görme alışkanlığı yaygınlaştı. “Standart kuram" deyiminin belirttiği örnekçe işte budur.
Bu evrede dilbilgisi üç bileşenden oluşur:
1. Sözdizimsel bileşen, bir dilin tüm dilbilgisel cümlelerini üretmeyi üstlendiği ölçüde önemli bir işlevi yerine getirir. Bu bileşen de kendi içinde üçe ayrılır: a) taban, başka bir deyişle, kategori simgeleriyle dilbilgisel bağıntıları tanımlayan "yeniden yazım" kuralları denen kurallar bütünü. Bu kurallar şöyledir: C (cümle) -» AS (ad sentagması) + FS (fiil sentagması), AS B (belirleyen) + A (ad) vb. Sözkonusu kurallar, ağaç şemasıyla belirtilebi- len dolaysız kurucuların yapısını elde etme olanağı verir; b) Sözlük ya da dilin söz- lüksel birimler bütünü; bu birimler hem ± AD, ± Sıfat vb. gibi sözdizimsel özellikler, hem de ± canlı, +. insan vb. gibi anlamsal özelliklerle belirtilir; c) dönüşümler öncelikle sözlüksel birimleri, bağdaşma özelliklerini göz önünde tutarak, uygun yerlere koymayı, böylece de derin yapıya ulaşmayı amaçlayan işlemlerdir; daha sonraysa dönüşümlerle, derin yapıdaki oluşturuculara ekleme, çıkarma, yer değiştirme, silme gibi işlemler yapılır; örneğin Oktay istiyor Oktay gelmek dizisi, yüzeysel yapıda zorunlu olarak Oktay gelmek istiyor'a dönüşecektir. Sis evi örttü dizisi de, edilgen bir dönüşüm sonucu Ev sisle örtüldü biçimine bürünebilir;
2. Biçimbilimsel-sesbilimsel bileşen, yüzeysel yapıdaki dilbilgisel ve sözlüksel biçimbirim dizilerini sesçil bir gösterimle donatmak için yorumlamayı amaçlar: örneğin bahçe + de + ki + çiçek + /er+açmak + mış + tı, bahçedeki çiçekler açmıştı biçimini alır.
3. Anlamsal bileşen, derin yapıları (dönüşümlerin anlamı etkilemedikleri ölçüde), sözlük birimlerinin anlamsal içeriğini katarak yorumlamayı amaçlar Bu son iki bileşen, bir yandan sesçil özelliklerle bunların bileşimlerini yönlendiren kurallar dizinini saptayan evrensel bir sesbilgisi kuramını, öte yandan da, anlamsal özelliklerle bunların bileşiminden lanan "olası kavramlar" dizinini sağlayan evrensel bir anlambilım kuramını gerektirir.
* Dilbilgisinin evrimi. Standart kuramın uğradığı belli başlı değişimler, her şeyden önce anlamsal gözlemlerden lanmıştır. Gerçekten de, G. Lakoff ve J. D. McCawley gibi dilbilimciler sözdizimsel türden bir derin yapının, anlamsal olarak yorumlanması, başka bir deyişle anlamsal bir gösterimle ilişkilendirilmesi sözkonusu olduğunda genelliğini yitirdiğini kanıtlamaya çalıştılar. Sonuçta da, gerçek alt yapısı çok daha soyut olan, mantıksal bir biçime çok daha yakın, tüm anlamsal bilgiyi içermeyi amaçlayan bir örnekçe önerdiler. Bundan sonra, anlamı doğrudan yüzeysel yapıya bağlama görevini üstlendikleri ölçüde dönüşümlerin işlevi önem kazandı. Bu dilbgilisi anlayışı üretici anlambilim adıyla tanınır. N. Chomsky de, 1965'te önerdiği örnekçede çeşitli değişiklikler yaptı. Değişiklikler sonunda da “yaygınlaştırılmış standart kuram†adını verdiği yeni bir dilbilgisi anlayışı önerdi: bu kuramda, anlamsal yorumlama kurallarına (üretici anlambilimin önerdiği gibi) mantıksal bir biçim elde etmek için hem derin yapı, hem de yüzeysel yapı düzeylerinde etkili olma fırsatı tanıyarak sözdizimin özerkliği ilkesini koruyan dilbilgisel bir dizge sözkonusudur O dönemden beri, N. Chomsky'nin araştırmaları daha çok, özellikle yer değiştirmelere yol açan, eşgönderim süreçlerini içeren dönüşümle
rin biçimselliğine ilişkin kuralların belirlenmesine yönelmiştir. Bu yönelimin temel amacı da, biçimsel yöntemler yelpazesini, evrensel bir "dil yetisi" varsayımıyla uyuşan sınırlarda "kapsamak"tır.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR