VAYE a. (fars. vaye). Esk. 1. Kısmet, nasip: "Eylemişdim eser-i aşk ile efna-yı vü- cud I Olmadan mülki fenâ vâye pezfra-yı vü...
VAYE a. (fars. vaye). Esk.
1. Kısmet, nasip: "Eylemişdim eser-i aşk ile efna-yı vü- cud I Olmadan mülki fenâ vâye pezfra-yı vücûd" (Namık Kemal, XIX. yy.).
2. Vaye-bahş, nasiplendiren: "Vâye-bahş-i bî-kesan olmağa el vermez heman" (Nedim, XVIII. yy.). || Vayedar, vayemend, kısmetli, nasipli: "Bahtiyar fellâh Helenı bereketle vâye-dâr olur idi" (Mehmet Tevfik). || Vaye-gir, nasip sahibi, nasipli.
1. Kısmet, nasip: "Eylemişdim eser-i aşk ile efna-yı vü- cud I Olmadan mülki fenâ vâye pezfra-yı vücûd" (Namık Kemal, XIX. yy.).
2. Vaye-bahş, nasiplendiren: "Vâye-bahş-i bî-kesan olmağa el vermez heman" (Nedim, XVIII. yy.). || Vayedar, vayemend, kısmetli, nasipli: "Bahtiyar fellâh Helenı bereketle vâye-dâr olur idi" (Mehmet Tevfik). || Vaye-gir, nasip sahibi, nasipli.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR