Veto isim (ve'to) Fransızca veto Karşı çıkma, engelleme, reddetme. Atasözü, deyim ve birleşik fiiller veto etmek veto yeme...
Veto
isim (ve'to) Fransızca veto
Karşı çıkma, engelleme, reddetme.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
isim (ve'to) Fransızca veto
Karşı çıkma, engelleme, reddetme.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- veto etmek
- veto yemek
Birleşik Sözler
- veto hakkı
VETO a. (karşıyım anlamında lat. veto). Anayas. huk.
1. Bir birey ya da organın bir başka birey ya da organın almış olduğu kararın yürürlüğe girmesine geçici ya da sürekli olarak karşıkoyma işlemi. (Bk. ansikl. böl.)
2. Veto etmek, veto hakkını kullanarak bir kararın, bir yasanın uygulamaya konmasını önlemek, engellemek. || Veto hakkı, bir yasanın ya da kararın yürürlüğe girmesini engelleme yetkisi.
*Rom. huk. Roma'da pleb temsilcilerinin, Senato kararlarına karşı çıktıklarını bildirmek için kullandıkları deyim.
*Uluslarar. huk. Birleşmiş milletler Güvenlik konseyi'nin beş sürekli üyesine, usul sorunları dışındaki her tur soruna karşı çıkma yetkisini veren ayrıcalık. (Bk. an- sikl. böl.)
*ANSİKL. Anayasa hukukunda yasalara karşı veto, genellikle devlet başkanına (Fransa'da 1791, 1818 ve 1830'da kral, OsmanlI imparatorluğu'nda 1876'da padişah, ABD'de başkan) tanınmış bir yetki olmakla birlikte, bazı durumlarda yasama meclislerinden biri (Almanya Federal Cumhuriyeti'nde Bundesrat) ya da kabul edilmiş bir yasanın referanduma sunulmasını yeterli sayıda imzayla isteyen halk toplulukları da bu olanağı sahip olabilir. Bu sonuncu durumda, meclisin kabul ettiği bir yasanın halkoylamasında reddi, halkın vetosu adıyla anılır. Veto bazen kesin ya da mutlak (1814 ve 1830 şartlarındaki mutlak veto), ama daha çok geciktirici (taliki) karakter taşır (1791 Fransız Anayasası) ve parlamentonun aynı yasayı bir defa daha kabul etmesiyle birlikte veto kurumu bu olayda geçersiz hale gelir. Örneğin ABD'de yasama organı olan Kongre, Başkan tarafından veto edilen bir yasayı ikinci kez üçte iki çoğunlukla kabul ederek kesinleştirebilir.
*Tar. Veto kuramını ilk ortaya koyan Montesquieu'dür. Montesquieu, büyük çıkarlar sözkonusu olduğunda, “verasete dayanan gücün, kural koyma yetkisiyle değil,, ancak engelleme yetkisiyle yasamaya katılması gerekir†diyor, ayrıca “yürütme gücü, Yasama organının girişimlerini durdurma hakkını taşımazsa, bu organ zorbalaşır†(Kanunların ruhu üzerine [De l'esprit des lois], kitap XI, böl. VI), diye ekliyordu. Mirabeau ve Benjamin Constant bu düşünceyi benimseyip geliştirdiler, bununla birlikte, Devrim döneminde Louis XVI'ya yalnızca askıya alıcı veto hakkı tanındı; mutlak veto hakkı tanınmadı.
*Uluslarar. huk. Vetonun dayandığı ilke, her tür önemli kararlar için, beşi sürekli üye olmak üzere dokuz üyenin (on beş üye üzerinden) çoğunluğunu sağlamak zorunluğudur. Bu beş ülkenin doğrudan taraf olmadığı bir konuda (yoksa birçok karârdan kaçınmaları mümkün olacaktır) onların isteğine aykırı bir kararın alınması uygulanamaz ve bir BM krizi yaratma tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Uygulamada, bu hükmün engelleyici gücünü yumuşatmak için çekimserliğin ya da oylamaya katılmamanın bir veto sayılmaması (ihtiyari veto) ve dolayısıyla kararın dokuz üyeyle (öteki sürekli üyelerle birlikte) alınabilmesi uygun görüldü. Ayrıca, Acheson kararı, barışın tehlikeye düşmesi durumunda, bir vetoyla felce uğratılan Güvenlik kon- seyi'nin yetkilerinin Genel kurul'a aktarılmasına olanak vermektedir.
1. Bir birey ya da organın bir başka birey ya da organın almış olduğu kararın yürürlüğe girmesine geçici ya da sürekli olarak karşıkoyma işlemi. (Bk. ansikl. böl.)
2. Veto etmek, veto hakkını kullanarak bir kararın, bir yasanın uygulamaya konmasını önlemek, engellemek. || Veto hakkı, bir yasanın ya da kararın yürürlüğe girmesini engelleme yetkisi.
*Rom. huk. Roma'da pleb temsilcilerinin, Senato kararlarına karşı çıktıklarını bildirmek için kullandıkları deyim.
*Uluslarar. huk. Birleşmiş milletler Güvenlik konseyi'nin beş sürekli üyesine, usul sorunları dışındaki her tur soruna karşı çıkma yetkisini veren ayrıcalık. (Bk. an- sikl. böl.)
*ANSİKL. Anayasa hukukunda yasalara karşı veto, genellikle devlet başkanına (Fransa'da 1791, 1818 ve 1830'da kral, OsmanlI imparatorluğu'nda 1876'da padişah, ABD'de başkan) tanınmış bir yetki olmakla birlikte, bazı durumlarda yasama meclislerinden biri (Almanya Federal Cumhuriyeti'nde Bundesrat) ya da kabul edilmiş bir yasanın referanduma sunulmasını yeterli sayıda imzayla isteyen halk toplulukları da bu olanağı sahip olabilir. Bu sonuncu durumda, meclisin kabul ettiği bir yasanın halkoylamasında reddi, halkın vetosu adıyla anılır. Veto bazen kesin ya da mutlak (1814 ve 1830 şartlarındaki mutlak veto), ama daha çok geciktirici (taliki) karakter taşır (1791 Fransız Anayasası) ve parlamentonun aynı yasayı bir defa daha kabul etmesiyle birlikte veto kurumu bu olayda geçersiz hale gelir. Örneğin ABD'de yasama organı olan Kongre, Başkan tarafından veto edilen bir yasayı ikinci kez üçte iki çoğunlukla kabul ederek kesinleştirebilir.
*Tar. Veto kuramını ilk ortaya koyan Montesquieu'dür. Montesquieu, büyük çıkarlar sözkonusu olduğunda, “verasete dayanan gücün, kural koyma yetkisiyle değil,, ancak engelleme yetkisiyle yasamaya katılması gerekir†diyor, ayrıca “yürütme gücü, Yasama organının girişimlerini durdurma hakkını taşımazsa, bu organ zorbalaşır†(Kanunların ruhu üzerine [De l'esprit des lois], kitap XI, böl. VI), diye ekliyordu. Mirabeau ve Benjamin Constant bu düşünceyi benimseyip geliştirdiler, bununla birlikte, Devrim döneminde Louis XVI'ya yalnızca askıya alıcı veto hakkı tanındı; mutlak veto hakkı tanınmadı.
*Uluslarar. huk. Vetonun dayandığı ilke, her tür önemli kararlar için, beşi sürekli üye olmak üzere dokuz üyenin (on beş üye üzerinden) çoğunluğunu sağlamak zorunluğudur. Bu beş ülkenin doğrudan taraf olmadığı bir konuda (yoksa birçok karârdan kaçınmaları mümkün olacaktır) onların isteğine aykırı bir kararın alınması uygulanamaz ve bir BM krizi yaratma tehlikesiyle karşı karşıya kalınır. Uygulamada, bu hükmün engelleyici gücünü yumuşatmak için çekimserliğin ya da oylamaya katılmamanın bir veto sayılmaması (ihtiyari veto) ve dolayısıyla kararın dokuz üyeyle (öteki sürekli üyelerle birlikte) alınabilmesi uygun görüldü. Ayrıca, Acheson kararı, barışın tehlikeye düşmesi durumunda, bir vetoyla felce uğratılan Güvenlik kon- seyi'nin yetkilerinin Genel kurul'a aktarılmasına olanak vermektedir.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR