yaralamak (-i durum ekiyle kullanılan fiil) 1 . Silâh gibi bir araçla yara açmak: "Kocaman bir bıçağı kuşağının arasından çık...
yaralamak
(-i durum ekiyle kullanılan fiil)
1 . Silâh gibi bir araçla yara açmak:
"Kocaman bir bıçağı kuşağının arasından çıkarıp Seher'i böğründen yaraladı."- S. F. Abasıyanık.
2 . mecaz Gücendirmek, incitmek, kırmak.
(-i durum ekiyle kullanılan fiil)
1 . Silâh gibi bir araçla yara açmak:
"Kocaman bir bıçağı kuşağının arasından çıkarıp Seher'i böğründen yaraladı."- S. F. Abasıyanık.
2 . mecaz Gücendirmek, incitmek, kırmak.
YARALAMAK g. f.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı (bir şeyle bir silahla) [bedeninin bir yerinden] yaralamak, onlara bir yara, bir bere oluşturacak biçimde bir darbe indirmek ya da bir silahla vurmak: Bir kimseyi tabancayla, bıçakla, baltayla kafasından yaralamak.
2. Bedeninin biryehni yaralamak, çarparak, vurarak, keserek vb. orada bir yara, bir bere oluşmasına neden olmak: Düşüp dizlerimi yaraladım.
3. Bedeninin bir yerini yaralamak, bir şeyden söz ederken, bir sürtünme, sıkışma vb sonucunda bir yara, bir sıyrık vb. oluşmasına yol açmak, vurmak: Eyer atın sırtını yaralamış.
4. Bir şeyi yaralamak, zedelenmesine zarar görmesine yol açmak: Bir ağacı yaralamak Bir tekneyi gövdesinden yaralamak.
5. Bir kimseyi(araç tüm. +) yaralamak, onda derin bir üzüntü yaratmak, onu incitmek; gururunu, onurunu, kırmak: Bu sözleriyle onu derinden yaralamıştı. Bu eleştiri onun gururunu yaraladı.
♦ yaralanmak edilg. f.
1. (Bir yerinden) yaralanmak, bir yeri yaralanmak, bedeninin bir yerinde yara açılmak, bedeninin bir yeri yara olmak: Kazada başından yare tandı. Kolun yaralanmış hemen saralım. 2. Zedelenmek, zarar görmek.
3. Bir şeyden dolayı kırılmak, gücenmek, onuru, gururu incinmek: En çok onun ihane tinden yaralandım.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı (bir şeyle bir silahla) [bedeninin bir yerinden] yaralamak, onlara bir yara, bir bere oluşturacak biçimde bir darbe indirmek ya da bir silahla vurmak: Bir kimseyi tabancayla, bıçakla, baltayla kafasından yaralamak.
2. Bedeninin biryehni yaralamak, çarparak, vurarak, keserek vb. orada bir yara, bir bere oluşmasına neden olmak: Düşüp dizlerimi yaraladım.
3. Bedeninin bir yerini yaralamak, bir şeyden söz ederken, bir sürtünme, sıkışma vb sonucunda bir yara, bir sıyrık vb. oluşmasına yol açmak, vurmak: Eyer atın sırtını yaralamış.
4. Bir şeyi yaralamak, zedelenmesine zarar görmesine yol açmak: Bir ağacı yaralamak Bir tekneyi gövdesinden yaralamak.
5. Bir kimseyi(araç tüm. +) yaralamak, onda derin bir üzüntü yaratmak, onu incitmek; gururunu, onurunu, kırmak: Bu sözleriyle onu derinden yaralamıştı. Bu eleştiri onun gururunu yaraladı.
—El sant. Temiz yüzeyli olmayan örs ve çekiçle çalışarak bakır levha üzerinde pürüzler oluşmasına neden olmak.
—Ormanc. Bir ağacı yaralamak, ölümüne yol açabilecek ölçüde yaralar oluşturarak bir ağacın ana dallarını kesmek.
—Ormanc. Bir ağacı yaralamak, ölümüne yol açabilecek ölçüde yaralar oluşturarak bir ağacın ana dallarını kesmek.
1. (Bir yerinden) yaralanmak, bir yeri yaralanmak, bedeninin bir yerinde yara açılmak, bedeninin bir yeri yara olmak: Kazada başından yare tandı. Kolun yaralanmış hemen saralım. 2. Zedelenmek, zarar görmek.
3. Bir şeyden dolayı kırılmak, gücenmek, onuru, gururu incinmek: En çok onun ihane tinden yaralandım.
Kaynak: Büyük Larousse
YARALAMA a. Yaralamak eylemi, g
—Ormanc. Çamsakızı, yani reçine elde etmek için bazı çıralı çamların, özellikle sa hil çamının kabuğunu derince keserek çizme işlemi.
—ANSIKL Reçine yarası da denen kertik ağacın dibine yakın bir yerden yapılır, çamsakızı kertiğin altına konan bir kaba akar. Toplayıcı kişi, reçine akışını canlandırmak için, zaman zaman kertiği sivri bir şişle düdükler ve kediğin boyunu uzatır. Bu reçine yarası 4 yıl boyunca işler, ondan sonra yeni bir yara açılır ve bu işlem ağaç ömrünü tamamlayıncaya kadar sürer. Buna ömür boyu reçine sağma denir, turalama ölümüne sağım ile son bulur; bu durumda ağacın çevresi fırdolayı açık kertikle, yani reçine yarasıyla sarılmış olur ve 4 yılın sonunda ağaç tükenir ve ölür.
—Ormanc. Çamsakızı, yani reçine elde etmek için bazı çıralı çamların, özellikle sa hil çamının kabuğunu derince keserek çizme işlemi.
—ANSIKL Reçine yarası da denen kertik ağacın dibine yakın bir yerden yapılır, çamsakızı kertiğin altına konan bir kaba akar. Toplayıcı kişi, reçine akışını canlandırmak için, zaman zaman kertiği sivri bir şişle düdükler ve kediğin boyunu uzatır. Bu reçine yarası 4 yıl boyunca işler, ondan sonra yeni bir yara açılır ve bu işlem ağaç ömrünü tamamlayıncaya kadar sürer. Buna ömür boyu reçine sağma denir, turalama ölümüne sağım ile son bulur; bu durumda ağacın çevresi fırdolayı açık kertikle, yani reçine yarasıyla sarılmış olur ve 4 yılın sonunda ağaç tükenir ve ölür.
Kaynak: Büyük Larousse
yaralamak ingilizcesi
1. to wound, injure.
2. to do (someone) an injury, hurt (someone´s) feelings.
1. to wound, injure.
2. to do (someone) an injury, hurt (someone´s) feelings.
YORUMLAR