yaşlanma isim Yaşlanmak işi Yaşlanma Süreci (Video): Yaşlanma (Kronolojik Yaşlanma) Biyolojik ve katolojik yaşlanma nedi...
yaşlanma
isim
isim
- Yaşlanmak işi
Yaşlanma Süreci (Video):
Yaşlanma (Kronolojik Yaşlanma)
Biyolojik ve katolojik yaşlanma nedir?
Yaşlanma Psikolojisi
YAŞLANMA a
1 . Türe nazaran değişen ve kısa süre içinde ölüm olasılığını artıran belirli bir yaşa erişmiş insan, hayvan ya da bitkinin uğramış olduğu değişiklik; canlı bir organizmada bu değişimi belirleyen olguların tümü: Dokuların, derinin yaşlanması.
2. Dokuların ve organizmanın eskimesi. (Bk. ansikl. böl. Biyol. ve Bot.)
—Boyac. Havadaki etkenlerin etkisiyle, boya ya da vernik filminin süre içindeki evrimi; bu evrimde, yerine nazaran, fizyolojik, kimyasal ya da biyolojik etkenler de rol oynar. (Bk. ansikl. böl.)
—Fizs. kim. Özellikleri zaman içinde gelişen azca kesin sistemlerin genel özelliği. (Yaşlanma kendiliğinden gelişebilir; mesela azca kesin sistemler olan kolloitler, bileşen parçacıklarının birleşmesi sonucu zaman içinde değişime uğrar; yaşlanma topaklaşma ya da pıhtılaşma biçiminde ortaya çıkar. Yaşlanma ek olarak dış etkenlerin etkisiyle de meydana gelebilir; mesela ışık tesiri altında bırakılan plastik maddeler ya da boyarmaddeler, verimlerinin azalmasına neden olan kimyasal parçalanmaya uğrarlar.) [Polimerlerde bu olaya ESKİME denir] (Bk. ansikl. böl. Polim.)
—Metalürj. Suverilmiş ya da kalıcı şekil değişikliğine uğratılmış kimi alaşımlarda, pek yüksek olmayan bir sıcaklıkta uzun süre tutma sonucu yapısal gelişmeye bağlı olarak, sertliğin mühim seviyede artması biçiminde ortaya çıkan vaka. (Buna çökelme sertleşmesi de denir.) [Bk. ansikl böl.]
—Nüfbil. Nüfus yaşlanması, bir nüfus kitlesi içinde ileri yaş sınıflarının miktarca göreli olarak arıtması biçiminde kendini gösteren demografik vaka. (Bk. ansikl. böl.)
—Polim. Yaşlanma önleyici, oksijen, morötesi ışınlar, rutubet vb. benzer biçimde çeşitli etkenler altında değişerek yaşlanmalarını önlemek ya da geciktirmek amacıyla makromole- küllü malzemelere (plastik maddeler, elas- tomerler, elyaf) katılan kimyasal ürün.
—Zool. Haşlamlılarda yaşlanma, kimi zaman kirpikli haşlamlılarda görülen ve bir süre hep ikiye bölünerek çoğaldıktan sonrasında, ortam görünürde elverişli olmasına rağmen tekrardan bölünme kabiliyetinin kaybolması. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Biyol. Sıcakkanlı hayvanlarda (memeliler kuşlar) ve bilhassa insanda yaşa bağlı bozulmaların en önemlisi dokulardaki esnekliğin kaybolmasıdır; bu ise aslında doğumdan itibaren adım atar ve idrar kesesini, derideki bağdokusunu (kırışıklar), göz merceğini (presbitlik), omur- lararası kıkırdak disklerini (kireçlenme, boyun kısalması), akciğer dokusunu (daha azca derin soluma), nihayet ve daha çok büyük atardamarları (yüksek gerilim) ve minik atardamarları (dayanıksızlık) etkilemesine nazaran bu bozukluklar çok değişik sonuçlar doğurur. Yaşlanma bununla beraber, artık çoğalamayan “soylu†dokuların (beyin nöronları) hücre stokunun tükenmesiyle de belirgindir. Yaşlanmanın niçin olduğu emareler içinde kalsiyum metabolizmasındaki düzensizlikler (uyluk kemiği boynunun kırılması, dişlerin düşmesi), kılların ve saçların dökülmesi ya da beyazlaşması, duyumsal (işitme), ruhsal, sınirsel-devimsel (titreme) işlevlerin ve kas gücünün yaygın şekilde yavaşlaması ya da zayıflaması da belirtilmelidir, hatta bunlara hanımda ani (menopoz), erkekte ağır
amfibyumlar, balıklar) ve omurgasızlarda tablo daha değişiktir: timsahlardaki Herdeyse sınırsız gelişme, bazı balıklarda cinsiyetin tersinmesi (ya da tersinme eğilimine girmesi), yaşlı sombalıklarında alt çene hipertrofısı, larva durumunda iken üreyen aksolotlda (olağandışı) erişkin biçime erişme, nihayet ve daha çok, üremelerini tamamladıktan derhal sonrasında ölen her gruptan bir çok türde yaşlanma evresinin bulunmaması.
— Bolca. üstün yapılı bitkilerde bitkinin her kısmı ya da her organ doğar, büyür, yaşlanır ve ölür Büyümesiz dengeli bir ergin yaşam periyodu yoktur. Yaşlanma esnasında hücre metabolizmasıyla beraber solunum yoğunluğu da azalır. Blryıllık nebat ler yaşlanır ve tohumlar oluştuktan sonrasında ölür, soğuk ya da kuraklık sebebiyle kök lerin artık gıda maddeleri sağlayamadığı mevsimde tüm bitkinin gıda yedekleri tohumlara göç eder. Etli meyveli türlerde, tohum yavaşlamış yaşama girdikten sonrasında meyve olgunlaşır. Genç bitkilerin çenekleri,gıda yedekleriyle filizin gelişme noktalarını beslediklerinden erken ölürler: filizin tepesi kesilirse yaşlanmaları gecikir. Yaprak döken çokyıllık bitkilerde, yapraklar bitkiden ayrı ve bağımsız yaşlanmaya uğrar; bu dönem esnasında, bu organlar potasyum bakımından fakirleşir, öncesine nazaran daha çok kalsiyum ihtiva eder ve aminoasitlerle amitler 1 ile 10 oranında artar.
Çokyıllık bitkilerin başka yaşlanma ve ölüm sebepleri de vardır: kendi köklerinin salgılarıyla toprağın zehirlenmesi ya da köksapların gelişme ucunun beslenmeye elverişsiz bir yere kadar yatay olarak süratli büyümesi.
—Boyac. Kurumuş boya ya da vernik filmleri, süre içindeki davranışlarını belirlemek suretiyle, sıvı ortamlarda, hususi atmosferlerde, ısıl, ışıl ve morötesi ışınımlar altında bırakılarak yaşlandırma deneylerine sokulurlar. Bu deneyler, bir ya da birçok etkileme etkenini ve / ya da bunların etkilerinin art arda geliş ritmini yoğunlaştıran ya organik araçlarla (gerçek gözlem), ya da suni araçlarla (konvansiyonel deneyler) yapılır. (Bu durumda “hızlandırılmış yaşlandırma"dan söz edilir.)
— Metalürj. Bilhassa hafifçe alaşımlarda görülen yaşlanma vakası, daha birçok alaşımda ortaya çıkar ve sanayide bundan büyük seviyede yararlanılır. Katı durumdaki bir element bir metal içinde mühim seviyede bir çözünürlük değişimi gösteriyorsa, aşırıdoymuş bu katı çözeltiyi suverme yöntemiyle yarıkararlı halde tutmak mümkündür. Bu katı çözelti, çökelme ve aşırıdoymuş durumdaki elementi kusma yöntemiyle devamlı olarak kesin bir duruma geçme eğilimi gösterir. Bu gelişme 0 °C'ın altındaki bir sıcaklıkta son aşama yavaştır; sadece oda sıcaklığında hissedilir derecede artar; buna organik yaşlanma (ya da oda sıcaklığında menevişleme) denir ve yapısal bir sertleşme biçiminde ortaya çıkar. Bileşiminde °/o 4 oranında bakır bulunan bir alüminyum alaşımında, suverildikten sonrasında 65 olan Brinell sertliği, 25 °C'taki bir sıcaklıkta 1 saat bekletildikten sonrasında 80'e, 4 gün bekletildikten sonrasında 95'e çıkar ve bu değerde kalır. Alaşım 100-175 düzeyindeki bir sıcaklıkta tutularak yaşlanma hızlandırılırsa (suni yaşlanma), aynı alaşımın sertliği 1 saaat içinde 90'a, 4 gün sonrasında da 100'e ulaşır. Daha yüksek sıcaklıkta uygulanan yapısal sertleştirme, zamana bağlı olarak karmaşık sertlik değişmelerine (ilkin artma, sonrasında azalma) neden olur. Yaşlanma esnasında yapısal sertleşmenin incelenmesi, suverilmiş bir alaşımda atomların belirli bölgelerde (Guinier -Preston bölgeleri) toplanarak yeni bir faz oluşturma yöntemiyle metal parçanın mekanik özelliklerinde belli bir değişime yol açtığını ortaya koymuştur. Pratikte her türlü şekil değişiklik yapma işlemi, ya düşük sıcaklanır; ondan sonra bu alaşım ya oda sıcaklığında yaşlanmaya terk edilir ya da istenen ayırtedici kullanım özellikleri eldeedi-, linceye dek alaşımın etüvde ısıtılması yöntemiyle yaşlanma hızlandırılır.
Bileşiminde demir bulunmayan diğeri alaşımlar (magnezyum alaşımları, bakır -krom alaşımları, bakır-berilyum alaşımları, bakır-nikel alaşımları), çoğu zaman hızlandırılmış yaşlanma işlemine sokulur. Yaşlanma ek olarak çok yumuşak çeliklercle de görülür; bu malzemelerde ya suverme ya da kalıcı şekil değişiklik yapma işleminden sonrasında ortaya çıkar. Alfa demirde aşırıdoymuş çözelti halindeki karbon ve azotun bulunmasıyla daha da kolaylaşan bu vaka, direncin artması ve uzama kabiliyetinin azalmasına bağlı olarak metal parçalarda çatlakların, yırtılmaların ve yüzey özürlerinin ortaya çıkmasına niçin olur; bu da Iraro- seri yapımında kullanılan sacların derin soğuk çekme işlemini güçleştirir.
Yaşlanma çeliklerde ek olarak hadde makinesinde perdahlama pasosuyla yok edilen damarsı özürlerin ortaya çıkması biçiminde de kendini gösterir. Yumuşak çeliklerde kalıcı şekil değişiklik yapma işlemi sonunda ortaya çıkan yaşlanma, azotun çe- likhanede bileşik durumuna geçirilmesiyle önlenmeye çalışılır; bu amaçla yumuşak çeliklere Al, Ti, V benzer biçimde çeşitli katkı elementleri katılır.
—Nüfbil. Uzun dönemde ele alındığında, nüfus yaşlanması süreklilik gösteren bir vakadır. Gerçekte, nüfus yaşlanmasının aslolan sebebi, şimdiye kadar, doğumların sayısındaki düşüşe dayanıyordu. Genç yaş sınıflarındaki göreli azalış sebebiyle yaş piramidinin temelinde bir yaşlanma görülmekteydi. Oysa günümüzde, gelişmiş ülkelerde ölüm oranında görülen düşüş de, bilhassa olgun ve ileri yaşlarındaki kişileri ilgilendirmesi sebebiyle, nüfus yaşlanmasında mühim bir etken durumuna gelmiştir, bu sebeple, çocuk ve genç ölümleri düzeyinde bundan bu şekilde mühim bir kazanç ve ilerleme beklenmemektedir. Bu yüzden, nüfus yaşlanması vakası, yaşamın dördüncü çağını oluşturan çok ileri yaşlarındaki kişilerin sayısında mühim bir artışa yol açmaktadır ve gelecekte daha çok açacaktır.
Nüfus yaşlanmasının tutumsal ve toplumsal neticeleri vardır, tutumsal bakımdan, bilhassa etkin nüfusla etkin olmayan nüfus arasındaki dengenin bozulması ve bunun yanı sıra nüfus yaşlanmasının yol açmış olduğu bakım harcamaları ve ek olarak gençlerin bir mesleki etkinliğe başlama yaşlarının giderek gerilemesi sözkonusudur. Toplumsal bakımdan ise, kolektif dinamizm kaybını, toplumun değişikliğe daha istekli duruma gelmesini ve ek olarak yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan bazı sorunları (biyolojik ve toplumsal problemler ve uygun yapıların düzenlenmesi alanlarındaki yansımaları) belirtmemiz gerekir.
Türkiye nüfusunda ise, nüfus yaşlanması oldukça ağır bir şekilde kendini göstermekte, yaşlı grup sayısal olarak artmakla beraber oransal olarak fazla değişmemektedir. Mesela, 1965'te Türkiye'de “60 +†yaş grubunda 1 463 000 şahıs varken, bu sayı 1975'te 2 937 124 kişiye, 1990'da ise 3 953 112 kişiye terfi etmiştir. Aynı tarihlerde 60 yaş ve üstün- dekilerin toplam nüfusa oranı % 6,1 % 7,3 ve % 7 olmuştur. Doğum ve ölüm oranlarının çok yavaş düşmesi, ortalama yaşam süresinin ağır bir şekilde artması, toplam nüfus içinde genç nüfusun ağırlığım sürdürmesine yol açmaktadır.
—Polim. Bileşik malzemelerde son aşama karmaşık bir gelişme gösteren yaşlanma, bir çok etkiye bağlıdır: ışık (bilhassa morötesi ışıma), havanın tesiri vb. Her malzemenin kendine özgü bir yaşlanması vardır ve bu vaka yükseltgenme önleyiciler, morötesi soğurucular; kararlılaştıncılar vb. benzer biçimde çeşitli katkı ürünleri katılarak önlenebilir.
ya da hücre zarının içinde canlı etkinliğin ürünü olan çözünmeyen maddelerin birikmesinden landığı söylenebilir.
1 . Türe nazaran değişen ve kısa süre içinde ölüm olasılığını artıran belirli bir yaşa erişmiş insan, hayvan ya da bitkinin uğramış olduğu değişiklik; canlı bir organizmada bu değişimi belirleyen olguların tümü: Dokuların, derinin yaşlanması.
2. Dokuların ve organizmanın eskimesi. (Bk. ansikl. böl. Biyol. ve Bot.)
—Boyac. Havadaki etkenlerin etkisiyle, boya ya da vernik filminin süre içindeki evrimi; bu evrimde, yerine nazaran, fizyolojik, kimyasal ya da biyolojik etkenler de rol oynar. (Bk. ansikl. böl.)
—Fizs. kim. Özellikleri zaman içinde gelişen azca kesin sistemlerin genel özelliği. (Yaşlanma kendiliğinden gelişebilir; mesela azca kesin sistemler olan kolloitler, bileşen parçacıklarının birleşmesi sonucu zaman içinde değişime uğrar; yaşlanma topaklaşma ya da pıhtılaşma biçiminde ortaya çıkar. Yaşlanma ek olarak dış etkenlerin etkisiyle de meydana gelebilir; mesela ışık tesiri altında bırakılan plastik maddeler ya da boyarmaddeler, verimlerinin azalmasına neden olan kimyasal parçalanmaya uğrarlar.) [Polimerlerde bu olaya ESKİME denir] (Bk. ansikl. böl. Polim.)
—Metalürj. Suverilmiş ya da kalıcı şekil değişikliğine uğratılmış kimi alaşımlarda, pek yüksek olmayan bir sıcaklıkta uzun süre tutma sonucu yapısal gelişmeye bağlı olarak, sertliğin mühim seviyede artması biçiminde ortaya çıkan vaka. (Buna çökelme sertleşmesi de denir.) [Bk. ansikl böl.]
—Nüfbil. Nüfus yaşlanması, bir nüfus kitlesi içinde ileri yaş sınıflarının miktarca göreli olarak arıtması biçiminde kendini gösteren demografik vaka. (Bk. ansikl. böl.)
—Polim. Yaşlanma önleyici, oksijen, morötesi ışınlar, rutubet vb. benzer biçimde çeşitli etkenler altında değişerek yaşlanmalarını önlemek ya da geciktirmek amacıyla makromole- küllü malzemelere (plastik maddeler, elas- tomerler, elyaf) katılan kimyasal ürün.
—Zool. Haşlamlılarda yaşlanma, kimi zaman kirpikli haşlamlılarda görülen ve bir süre hep ikiye bölünerek çoğaldıktan sonrasında, ortam görünürde elverişli olmasına rağmen tekrardan bölünme kabiliyetinin kaybolması. (Bk. ansikl. böl.)
—ANSİKL. Biyol. Sıcakkanlı hayvanlarda (memeliler kuşlar) ve bilhassa insanda yaşa bağlı bozulmaların en önemlisi dokulardaki esnekliğin kaybolmasıdır; bu ise aslında doğumdan itibaren adım atar ve idrar kesesini, derideki bağdokusunu (kırışıklar), göz merceğini (presbitlik), omur- lararası kıkırdak disklerini (kireçlenme, boyun kısalması), akciğer dokusunu (daha azca derin soluma), nihayet ve daha çok büyük atardamarları (yüksek gerilim) ve minik atardamarları (dayanıksızlık) etkilemesine nazaran bu bozukluklar çok değişik sonuçlar doğurur. Yaşlanma bununla beraber, artık çoğalamayan “soylu†dokuların (beyin nöronları) hücre stokunun tükenmesiyle de belirgindir. Yaşlanmanın niçin olduğu emareler içinde kalsiyum metabolizmasındaki düzensizlikler (uyluk kemiği boynunun kırılması, dişlerin düşmesi), kılların ve saçların dökülmesi ya da beyazlaşması, duyumsal (işitme), ruhsal, sınirsel-devimsel (titreme) işlevlerin ve kas gücünün yaygın şekilde yavaşlaması ya da zayıflaması da belirtilmelidir, hatta bunlara hanımda ani (menopoz), erkekte ağır
amfibyumlar, balıklar) ve omurgasızlarda tablo daha değişiktir: timsahlardaki Herdeyse sınırsız gelişme, bazı balıklarda cinsiyetin tersinmesi (ya da tersinme eğilimine girmesi), yaşlı sombalıklarında alt çene hipertrofısı, larva durumunda iken üreyen aksolotlda (olağandışı) erişkin biçime erişme, nihayet ve daha çok, üremelerini tamamladıktan derhal sonrasında ölen her gruptan bir çok türde yaşlanma evresinin bulunmaması.
— Bolca. üstün yapılı bitkilerde bitkinin her kısmı ya da her organ doğar, büyür, yaşlanır ve ölür Büyümesiz dengeli bir ergin yaşam periyodu yoktur. Yaşlanma esnasında hücre metabolizmasıyla beraber solunum yoğunluğu da azalır. Blryıllık nebat ler yaşlanır ve tohumlar oluştuktan sonrasında ölür, soğuk ya da kuraklık sebebiyle kök lerin artık gıda maddeleri sağlayamadığı mevsimde tüm bitkinin gıda yedekleri tohumlara göç eder. Etli meyveli türlerde, tohum yavaşlamış yaşama girdikten sonrasında meyve olgunlaşır. Genç bitkilerin çenekleri,gıda yedekleriyle filizin gelişme noktalarını beslediklerinden erken ölürler: filizin tepesi kesilirse yaşlanmaları gecikir. Yaprak döken çokyıllık bitkilerde, yapraklar bitkiden ayrı ve bağımsız yaşlanmaya uğrar; bu dönem esnasında, bu organlar potasyum bakımından fakirleşir, öncesine nazaran daha çok kalsiyum ihtiva eder ve aminoasitlerle amitler 1 ile 10 oranında artar.
Çokyıllık bitkilerin başka yaşlanma ve ölüm sebepleri de vardır: kendi köklerinin salgılarıyla toprağın zehirlenmesi ya da köksapların gelişme ucunun beslenmeye elverişsiz bir yere kadar yatay olarak süratli büyümesi.
—Boyac. Kurumuş boya ya da vernik filmleri, süre içindeki davranışlarını belirlemek suretiyle, sıvı ortamlarda, hususi atmosferlerde, ısıl, ışıl ve morötesi ışınımlar altında bırakılarak yaşlandırma deneylerine sokulurlar. Bu deneyler, bir ya da birçok etkileme etkenini ve / ya da bunların etkilerinin art arda geliş ritmini yoğunlaştıran ya organik araçlarla (gerçek gözlem), ya da suni araçlarla (konvansiyonel deneyler) yapılır. (Bu durumda “hızlandırılmış yaşlandırma"dan söz edilir.)
— Metalürj. Bilhassa hafifçe alaşımlarda görülen yaşlanma vakası, daha birçok alaşımda ortaya çıkar ve sanayide bundan büyük seviyede yararlanılır. Katı durumdaki bir element bir metal içinde mühim seviyede bir çözünürlük değişimi gösteriyorsa, aşırıdoymuş bu katı çözeltiyi suverme yöntemiyle yarıkararlı halde tutmak mümkündür. Bu katı çözelti, çökelme ve aşırıdoymuş durumdaki elementi kusma yöntemiyle devamlı olarak kesin bir duruma geçme eğilimi gösterir. Bu gelişme 0 °C'ın altındaki bir sıcaklıkta son aşama yavaştır; sadece oda sıcaklığında hissedilir derecede artar; buna organik yaşlanma (ya da oda sıcaklığında menevişleme) denir ve yapısal bir sertleşme biçiminde ortaya çıkar. Bileşiminde °/o 4 oranında bakır bulunan bir alüminyum alaşımında, suverildikten sonrasında 65 olan Brinell sertliği, 25 °C'taki bir sıcaklıkta 1 saat bekletildikten sonrasında 80'e, 4 gün bekletildikten sonrasında 95'e çıkar ve bu değerde kalır. Alaşım 100-175 düzeyindeki bir sıcaklıkta tutularak yaşlanma hızlandırılırsa (suni yaşlanma), aynı alaşımın sertliği 1 saaat içinde 90'a, 4 gün sonrasında da 100'e ulaşır. Daha yüksek sıcaklıkta uygulanan yapısal sertleştirme, zamana bağlı olarak karmaşık sertlik değişmelerine (ilkin artma, sonrasında azalma) neden olur. Yaşlanma esnasında yapısal sertleşmenin incelenmesi, suverilmiş bir alaşımda atomların belirli bölgelerde (Guinier -Preston bölgeleri) toplanarak yeni bir faz oluşturma yöntemiyle metal parçanın mekanik özelliklerinde belli bir değişime yol açtığını ortaya koymuştur. Pratikte her türlü şekil değişiklik yapma işlemi, ya düşük sıcaklanır; ondan sonra bu alaşım ya oda sıcaklığında yaşlanmaya terk edilir ya da istenen ayırtedici kullanım özellikleri eldeedi-, linceye dek alaşımın etüvde ısıtılması yöntemiyle yaşlanma hızlandırılır.
Bileşiminde demir bulunmayan diğeri alaşımlar (magnezyum alaşımları, bakır -krom alaşımları, bakır-berilyum alaşımları, bakır-nikel alaşımları), çoğu zaman hızlandırılmış yaşlanma işlemine sokulur. Yaşlanma ek olarak çok yumuşak çeliklercle de görülür; bu malzemelerde ya suverme ya da kalıcı şekil değişiklik yapma işleminden sonrasında ortaya çıkar. Alfa demirde aşırıdoymuş çözelti halindeki karbon ve azotun bulunmasıyla daha da kolaylaşan bu vaka, direncin artması ve uzama kabiliyetinin azalmasına bağlı olarak metal parçalarda çatlakların, yırtılmaların ve yüzey özürlerinin ortaya çıkmasına niçin olur; bu da Iraro- seri yapımında kullanılan sacların derin soğuk çekme işlemini güçleştirir.
Yaşlanma çeliklerde ek olarak hadde makinesinde perdahlama pasosuyla yok edilen damarsı özürlerin ortaya çıkması biçiminde de kendini gösterir. Yumuşak çeliklerde kalıcı şekil değişiklik yapma işlemi sonunda ortaya çıkan yaşlanma, azotun çe- likhanede bileşik durumuna geçirilmesiyle önlenmeye çalışılır; bu amaçla yumuşak çeliklere Al, Ti, V benzer biçimde çeşitli katkı elementleri katılır.
—Nüfbil. Uzun dönemde ele alındığında, nüfus yaşlanması süreklilik gösteren bir vakadır. Gerçekte, nüfus yaşlanmasının aslolan sebebi, şimdiye kadar, doğumların sayısındaki düşüşe dayanıyordu. Genç yaş sınıflarındaki göreli azalış sebebiyle yaş piramidinin temelinde bir yaşlanma görülmekteydi. Oysa günümüzde, gelişmiş ülkelerde ölüm oranında görülen düşüş de, bilhassa olgun ve ileri yaşlarındaki kişileri ilgilendirmesi sebebiyle, nüfus yaşlanmasında mühim bir etken durumuna gelmiştir, bu sebeple, çocuk ve genç ölümleri düzeyinde bundan bu şekilde mühim bir kazanç ve ilerleme beklenmemektedir. Bu yüzden, nüfus yaşlanması vakası, yaşamın dördüncü çağını oluşturan çok ileri yaşlarındaki kişilerin sayısında mühim bir artışa yol açmaktadır ve gelecekte daha çok açacaktır.
Nüfus yaşlanmasının tutumsal ve toplumsal neticeleri vardır, tutumsal bakımdan, bilhassa etkin nüfusla etkin olmayan nüfus arasındaki dengenin bozulması ve bunun yanı sıra nüfus yaşlanmasının yol açmış olduğu bakım harcamaları ve ek olarak gençlerin bir mesleki etkinliğe başlama yaşlarının giderek gerilemesi sözkonusudur. Toplumsal bakımdan ise, kolektif dinamizm kaybını, toplumun değişikliğe daha istekli duruma gelmesini ve ek olarak yaşlanmaya bağlı olarak ortaya çıkan bazı sorunları (biyolojik ve toplumsal problemler ve uygun yapıların düzenlenmesi alanlarındaki yansımaları) belirtmemiz gerekir.
Türkiye nüfusunda ise, nüfus yaşlanması oldukça ağır bir şekilde kendini göstermekte, yaşlı grup sayısal olarak artmakla beraber oransal olarak fazla değişmemektedir. Mesela, 1965'te Türkiye'de “60 +†yaş grubunda 1 463 000 şahıs varken, bu sayı 1975'te 2 937 124 kişiye, 1990'da ise 3 953 112 kişiye terfi etmiştir. Aynı tarihlerde 60 yaş ve üstün- dekilerin toplam nüfusa oranı % 6,1 % 7,3 ve % 7 olmuştur. Doğum ve ölüm oranlarının çok yavaş düşmesi, ortalama yaşam süresinin ağır bir şekilde artması, toplam nüfus içinde genç nüfusun ağırlığım sürdürmesine yol açmaktadır.
—Polim. Bileşik malzemelerde son aşama karmaşık bir gelişme gösteren yaşlanma, bir çok etkiye bağlıdır: ışık (bilhassa morötesi ışıma), havanın tesiri vb. Her malzemenin kendine özgü bir yaşlanması vardır ve bu vaka yükseltgenme önleyiciler, morötesi soğurucular; kararlılaştıncılar vb. benzer biçimde çeşitli katkı ürünleri katılarak önlenebilir.
ya da hücre zarının içinde canlı etkinliğin ürünü olan çözünmeyen maddelerin birikmesinden landığı söylenebilir.
Kaynak: Büyük Larousse
YAŞLANMAK gçz. f.
1. Yaşı ilerlemek, yaşamının sonuna doğru yol almak; kocamak, ihtiyarlamak: Artık iyice yaşlandı
2. Yaşlı görünümü almak, olduğundan fazla göstermek, ihtiyarlamak: Adamcağız zamanından ilkin yaşlandı. Bu vakadan sonrasında çökmüş, iyice yaşlanmıştı.
—Metalürj. Devamlı emek harcama halindeki metal yapılar sözkonusuysa, organik yaşlanmaya bağlı olarak mekanik özellikleri değişmek.
1. Yaşı ilerlemek, yaşamının sonuna doğru yol almak; kocamak, ihtiyarlamak: Artık iyice yaşlandı
2. Yaşlı görünümü almak, olduğundan fazla göstermek, ihtiyarlamak: Adamcağız zamanından ilkin yaşlandı. Bu vakadan sonrasında çökmüş, iyice yaşlanmıştı.
—Metalürj. Devamlı emek harcama halindeki metal yapılar sözkonusuysa, organik yaşlanmaya bağlı olarak mekanik özellikleri değişmek.
Kaynak: Büyük Larousse
YAŞLANDIRMAK g. f. Metalürj.
1. Mekanik özelliklerini değişiklik yapmak amacıyla bir alaşımı oda sıcaklığında belirli bir süre tutarak ya da hafifçe ısıtarak yaşlandırma işlemine uğratmak.
2. Suverme işleminden sonrasında bir hafifçe alaşımı oda sıcaklığında bekleterek sertleştirmek.
1. Mekanik özelliklerini değişiklik yapmak amacıyla bir alaşımı oda sıcaklığında belirli bir süre tutarak ya da hafifçe ısıtarak yaşlandırma işlemine uğratmak.
2. Suverme işleminden sonrasında bir hafifçe alaşımı oda sıcaklığında bekleterek sertleştirmek.
Kaynak: Büyük Larousse
yaşlanmak
(nesne almayan eylem)
(nesne almayan eylem)
- Yaşı ilerlemek, ihtiyarlığa yaklaşmak:
yaşlanmak ingilizcesi
- age, get old, grow old, be getting on in years, fatten
yaşlandırmak ingilizcesi
- to age
Hangi Organ Ne Süre Yaşlanmaya Başlıyor
Kalp
Kalp en dayanıklı organlardan sadece ortalama 40 yaşlarında yaşlanma emareleri başlıyor. Sol karıncık duvarında oluşan kalınlaşma ve kalpte gelişme başlıyor. Kan pompalamada her yıl %1 oranında azalma baş gösterir. Tertipli tansiyon kontrolü halletmeye adım atmak gerekir.
Kulak
30'lu yaşlardan itibaren işitme kaybı olağandır. Bunda kulağa kan taşıyan damarların vazife yapmaması ve işitme sinirlerinde süregelen yaşlanma etkilidir. Yaşla birlikte artan kulak kiri de duymada güçlüğe sebep olabilir.
Beyin
30 yaşından sonrasında beyin küçülmesi poblemi ortaya çıkar. Beyin kıvrımlarında daralmalar başlarken, beynin ortasında bulunan boşluk genişlemeye adım atar. Beyne kan taşıyan damarlardaki deformasyon da eklenince öğrenme hızı ve bellek zayıflamaya adım atar.
Göz
40 yaşından sonrasında süregelen yaşlanmanın sebebi göz merceğinin sertleşmeye başlamasıdır. Bu gözün reflekslerini zayıflatır ve odaklanmada sorunlara neden olur. 50 santimetre den daha yakını görmekte zorlanma adım atar. Göz sinir hücrelerinin sayısındaki azalmada görme standardını düşürmeye adım atar.
Karaciğer
Hacmi ve ağırlığı azalır. Ortalama 40'lı yaşlardan sonrasında süregelen olumsuzluklar 65 yaşın üstündeki kişilerde büyük oranda bozulmaya sebep olur.
Akciğer
Akciğerler en erken yaşlanan organlardan. 20'li yaşlarda süregelen değişimler akciğerin esnekliğini azaltır ve oksijen alınımını düşürür. İlerleyen yaşlarda nefes darlığı problemi ortaya çıkabilir.
Kemikler
30'lu yaşlarda kemikte kalsiyum eksiklikleri görülmeye adım atar. Kemik dokusundaki azalmadan en fazlaca uyluk kemiği ve omurgalar negatif etkilenir.
Yaşlanma (Kronolojik Yaşlanma)
Biyolojik ve katolojik yaşlanma nedir?
Yaşlanma Psikolojisi
YORUMLAR