Yavuz Sultan Selim dönemindeki kara ve deniz savaşları nelerdir?

Yavuz Sultan Selim dönemindeki kara ve deniz savaşları nedir? Yavuz Sultan Selim Devri: (1512 -1520 ) Yavuz babasını 1512'de ...

Yavuz Sultan Selim dönemindeki kara ve deniz savaşları nedir?

Yavuz Sultan Selim Devri:
(1512 -1520 )
  • Yavuz babasını 1512'de tahttan indirerek yerine geçti.
  • Babasına karşı yeniçeriler Yavuz'u destekledi.
Osmanlı - İran İlişkileri:



Çaldıran Savaşı:
(1514)
  • Osmanlılarla - İranlılar içinde olmuştur.Harp Yavuz'un üstünlüğüyle son buldu.
Önemi:
  • Doğu ve Cenup Doğu Anadolu Bölgesi Osmanlılara katıldı
  • Tebriz'deki sanatçılar İstanbul'a getirildi (Divan Edebiyatının doğmasına niçin oldu.)

Turnadağ Savaşı:
(1515)
  • Dulkadiroğulları beyliği Osman­lılara bağlandı. (Osmanlılara bağlanan son olarak beylik Dulkadiroğullarıdır.)

Osmanlı - Memlük İlişkileri:
(1516 -1517 )
  • Uzun süredir Osmanlılarla Memlukluların arası açıktı.

Mercidabık Savaşı:
(1516)
  • Osmanlılar Memlukları yendi.
  • 1516'da Şam (Suriye) ele geçti.

Ridaniye Savaşı:
(1517 )
  • Memluklular top ve tüfekleriyle Kahire'de müdafa hazırlamıştı.
  • Yavuz Memlukları yendi.
  • Kahire ( Mısır) alındı.
DEVAMI





  • Yavuz Sultan Selim döneminde meydana getirilen fetihler nedir?


  • Fatih Sultan Mehmet dönemindeki kara ve deniz savaşları nedir?


  • I. Selim (Yavuz Sultan Selim) süreci Osmanlı-İran İlişkileri nasıldır?





SULTAN SELİM
Çaldıran Savaşı


Sultan Selim tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu sıkıntılı bir dönem yaşıyordu. Bu bunalımlı devrin en büyük sebebi doğudaki Şii Safevi Devleti olarak kabul edilmekteydi. Bu devletin ortadan kalkmasıyla Anadolu'daki Osmanlı egemenliği sağlamlaşacak ve doğudan gelebilecek tehditlere karşı dağlık Doğu Anadolu Osmanlı savunmasını güçlendirecekti. Yavuz Sultan Selim'in bir başka amacı da doğudaki tüm İslam devletlerini tek bir devlet çatısı altında birleştirmekti.





Yavuz Sultan Selim bu amaçlarla, 1514 yılı baharında ordusuyla beraber İran seferine çıkmıştır. Oğlu Süleyman'ı 50.000 kişilik kuvvetle Anadolu'da güvenlik olarak bırakmıştır. Osmanlı kuvvetleri, Erzincan'dan Tebriz'e doğru yürüyüşlerine böylece adım atmıştır.


Uzun süre geçmesine karşın Şah İsmail'in ordusu ile karşılaşılmaması üstüne bazı önde gelenler tarafınca asker kışkırtılmıştı. Hatta bu askerler Selim'in çadırına ok ve kurşun atma cesaretini dahi göstermiştir. Bunun üstüne çadırdan çıkığ atına binen Selim askere kısa fakat etkili bir konuşma yapmış, böylece askeri teskin etmiştir. Yavuz bu konuşmasında şu şekilde demiştir: "Ey asker kıyafetli korkaklar; çoluğunu, çocuğunu, karısının kucağını muharebeye tercih edenleriniz var ise geri dönsünler!... Ben buraya geri dönmek için gelmedim. Bu meşakkatlerin çekileceğini tahta çıktığım vakit söylemiştim. Şimdi niçin itaat etmiyorsunuz? Siz harbe girmezseniz, ben yalnız başıma girerim!". Bu hitap karşısında asker heyecana gelmiş olarak yoluna devam etmiştir. Her ne kadar bu ayaklanmayı çıkaranları bilse de bu işi cenk sonrasında halletmeye karar vermiştir.

Osmanlı ve Safevi ordusu Çaldıran Ovası'nda 2 Recep 920/23 Ağustos 1514 tarihinde karşılaştı. Osmanlı ordusunun yaya kuvvetleri daha çok olmasına rağmen, Safevi ordusunun süvarileri fazlaydı. Sadece Safevi ordusunda top yoktu; buna rağmen Osmanlı'da topçu kuvvetleri bulunuyordu.


Kanuni döneminde hazırlanmış olan Şükri-i Bitlisi'nin Selimnâme adlı eserinde; Safevi askerleri, kırmızı çubuğa dolanmış sarıklar, miğfer ve zırhla; Osmanlı ordusu ise önde tüfek ve mızraklı dört yeniçeriyle zırhsız ve miğfersiz olarak resmedilmiştir. 24 Ağustos'ta gerçekleşen harpte Osmanlı kuvvetleri zafer kazanırken, Safevi'ler bozguna uğramıştır. Savaşın kazanılmasında Osmanlı ordusunda alev ateş silahların olması belileyici olmuştur. Bu durum Safevîlerle devamlı savaşım halinde olan Özbeklerin de menfaatlerine olmuştur. Esasen daha ilkin Özbekler ile Osmanlılar içinde siyasal ilişkiler güçlenmiş ve ortak düşman Safevilere karşı müttefiklik kurulmuştu.

Çökertilen Şah İsmail, kaçarak yaşamını kurtarmıştır. Yavuz yoluna devam ederek Tebriz'e girmiş, bu vakası müteakip şehirdeki birçok sanatçı ve ilim adamı İstanbul'a gönderilmiştir. Bu zafer sonucunda Şah İsmail eski prestijini yitirmiştir. Bu sayede Doğu Anadolu'da Osmanlılar için bir çekince kalmamıştır. Çaldıran Zaferi'nden sonrasında, Erzincan, Bayburt kati olarak Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.


15 Eylül 1514'te Tebriz'den Karabağ'a hareket eden Yavuz kışı orada geçirip, baharda İran'ı tümüyle almayı amaçlasa da şartlar uygun olmadığı için Amasya'ya gitmişti. Bundan ilkin Nahçivan'da iken askerlerin bazı köy evlerini yakmalarını vesile ederek, askeri denetim etmede ihmalkâr oldukları söylemişti. Bu nedenden dolayı veziriazam Hersekzade Ahmed Paşa ve ikinci vezir Dukakinoğlu Ahmet Paşa azledildi.


Kışı Amasya'da geçiren Sultan Selim, ilkbaharda yeniden İran seferine çıkacağı için top ve cephaneyi Şarkı Karahisar'da bırakmıştır. Selim, Amasya'da oturmuş olduğu sırada Dukakinoğlu Ahmed Paşa'yı veziriazam ve defterdar; Piri Mehmed Paşa'yı da üçüncü vezir duyuru etti. Sadece Dukakinoğlu'nun veziriazam olmasından 2 ay sonrasında, gene devlet adamlarının kışkırtmasıyla Muharrem 921/Şubat 1515 tarihinde yeniçeri ayaklanması oldu. Bunun üstüne Yavuz Sultan Selim ayaklanma sebebini araştırmış, sonuçta askeri ayaklanmaya teşvik etmiş olduğu ve ek olarak Dulkadiroğlu'yla ittifakı olup mektuplaştığı anlaşılan Sadrazam Dukakinoğlu Ahmet Paşa idam edilmiştir. Bu vaka üstüne Selim bir süre veziriazamlığa kimseyi atama etmemiştir

Yavuz Sultan Selim, askerin vaziyeti sebebiyle İran üstüne yeniden sefer yapılamayacağından, güvenlik sağlamak amacıyla doğu ve cenup sınırlarına ilişkin bazı bölgeleri ele geçirilmesi gerektiğine karar verdi.


Doğu ve Cenup Sınırılarındaki Mühim Kale ve Şehirlerin Kurtarılışı


Sultan Selim ilk olarak Kemah kalesini de alarak işe adım atmıştır. Peşinden İran Seferi esnasında, Şah'a karşı harbe iştirak etmesi istenen, buna rağmen Safevi ve Mısır Memlüklerine yardımda bulunan, ek olarak kendisine bağlı bazı aşiret reisleri de Osmanlı zahire kollarını vurduran Dulkadiroğlu Alaüddevle'nin üstüne gidilmesine karar vermiştir. Dulkadiroğulları Beyliği'nin üstüne Şehsüvaroğlu Ali Bey yollanmış, 12 Haziran 1515'de kazanılan Turnadağ zaferi ile de beylik toprakları Osmanlı'ya geçmiştir.



Safevi Devleti'nin batı sınırındaki kent ve kalelerden en önemlilerinden kabul edilen Diyarbakır'ın da alınmasına kabul eden Sultan Selim, Osmanlı Devleti'ne gelmiş olan bilimadamı İdris-i Bitlisi vasıtasıyla bu şehri barış kanalıyla almaya çalışmış ve bunda da başarıya ulaşmış olmuştur. Öteki taraftan gene İdris-i Bitlisi'nin yardımıyla Mardin de Osmanlı topraklarına iştirak etmiştir. Böylelikle Urmiye, İtak, İmadiye, Siirt, Eğil, Hasankeyf, Palu, Bitlis, Hizran, Meyyafarikin ve Cizre; Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Bu tarihlerde Memlük Devletine doğal olarak olan Ramazanoğulları Beyliği'nin başlangıcında Mahmud Bey bulunuyordu. Bu zaferlerden sonrasında Osmanlı'yla yakınlaşan Mahmud Bey'i Memlük Devleti azletmiş, bunun üstüne Mahmud Bey de Yavuz Sultan Selim'e tabiiyetini resmen arzetmiştir. Ramazanoğulları Beyliği kendiliğinden teslim olup Osmanlı'ya doğal olmasıyla Anadolu'da birlik sağlanmıştır.

Mısır Seferi

Mercidabık Savaşı


Osmanlılar ile Memlüklüler içinde, Fatih Sultan Mehmet devrinden beri süregelen anlaşmazlıklar bulunsa da İran Seferi, Memlük ve Safevilerin ittifak yapmalarına niçin olmuştur. Ek olarak Yavuz'un Safeviler'e karşı sefere çıktığını haber alan Memlük Sultanı ordusunu Osmanlı sınırına kaydırmıştı. Yavuz Sultan Selim döneminde, Dulkadiroğlu Beyliği'ne son verilmesi, Osmanlılar ile Memlüklüler arasındaki mevcut gerginliği daha da arttırdı. 1516 senesinde Sadrazam Hadim Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusunun Suriye'den geçmesine Memlüklerin izin vermemesi üstüne, Yavuz Sultan Selim 5 Haziran 1516'da Mısır seferine çıkmış, 27 Temmuz günü Osmanlı Ordusu Mısır sınırına dayanmıştır. Memlük Sultanlığına bağlı Antep (18 Ağustos 1516) ve Besni (19 Ağustos 1516) kaleleri birer gün arayla teslim olmuştur. Sadece aslolan cenk 24 Ağustos 1516'da Halep civarlarında Mercidabık'ta gerçekleşmiş, Memlük Ordusu Osmanlıların ezici top ateşi karşısında fazla dayanamamıştır. Harp sonunda yaşlı Memlük Sultanı Kansu Gavri atından düşerek ölmüştür.


Ridaniye Savaşı

Ana madde: Ridaniye Savaşı
28 Ağustos 1516'da Halep'e giren Yavuz Sultan Selim hiçbir direnmeyle karşılaşmadan şehri teslim almıştır. Hama (19 Eylül 1516), Humus (21 Eylül 1516) ve Şam (27 Eylül 1516) aynı şekilde teslim olurken, Lübnan emirleri de Osmanlı hakimiyetini kabul etmiştir. 21 Aralık, 1516'da Sadrıazam Sinan Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Han Yunus Şavasında Canberdi Gazali'yi yenmiş, böylece Filistin yolu açılmıştır.

Yoluna devam eden Yavuz 30 Aralık 1516'da Kudüs'e girmiş ve Kudus'deki mukaddes bölgeleri ziyaret etmiştir. Osmanlı ordusu 2 Ocak 1517'de Gazze'ye girmiştir. Mercidabık Savaşı'ndan sonrasında Memlük Devleti'nin başına geçen Tomanbay; Osmanlı hakimiyetini kabul etmediği benzer biçimde, sulh teklifi için gelen Osmanlı elçisini öldürmüştür. Tumanbay, Venediklilerden top ve tabanca alarak Ridaniye'de güçlü bir müdafa hattı kurmuştur. Yavuz Sultan Selim, ordusuyla beraber Sina Çölü'nü 5 gün içinde (11 Ocak-16 Ocak) geçerek, Ridaniye'de Memlük Ordusu ile karşılaşmıştır. Memlük Ordusu'na, El-Mukaddam Dağı'nın etrafını dolaşarak güneyden hücum eden Yavuz Sultan Selim, bu manevra yardımıyla Memlük Ordusu'nun yönleri durağan(durgun) olan toplarını etkisiz hale getirmiştir.


Memlük Sultanı Tumanbay çok büyük çabalarla yapmış olduğu cenk hazırlıklarına karşın 22 Ocak günü Ridaniye Savaşı'ni kaybetmekte bulunduğunu anlayınca en yürekli askerleri ile bir birlik kurup Osmanlı komut merkezine bir baskın düzenledi. Sultan Selim'in otağı sandığı Veziriazam'ın çadırına girdi ve Veziriazam Hadim Sinan Paşa öldürüldü. Bu suiskast baskınının da istenen hedefi bulmaması sonucu, Tumanbey cenk alanından firar etti. Böylece 22 Ocak,1517'de Ridaniye Zaferi kazanılmıştır. Fakat bu cenk çok zayiatlı geçmiş ve her iki taraf da 25.000 kadar asker yitirmiştir.

24 Ocak 1517'de Kahire alınmıştır. 4 Şubat 1517'de Yavuz törenle Kahire'ye girmiş ve Mısır Memlükleri'ne bağlı Abbasi halifeliğine son vermiştir.


Kahire'yi asla zayiat ve şehrin toplumsal ve ekonomik hayatına zarar vermeden eline geçirmek niyetiyle 25 Ocak'ta Sultan Selim direniş göstermeden teslim olan tüm Memlûklülerin affedilecegini duyuru etti. Fakat Tumanbay ve ona yakın Memlûklu komutanları gerila tipi direniş organize etmeye başladılar ve bundan dolayı Kahire sadece üç gün devam eden çok şiddetli savaştan sonrasında ele geçti ve kent kısmen yıkıldı ve binlerce şahıs öldü. 4 Şubat 1517'de Yavuz törenle Kahire'ye girdi ve "Yusuf Nebi Tahtı"na oturdu. Memluklular Nil deltasında ve Yukarı Mısır'da direnişe devam ettiler. Fakat fazla vakit geçmeden Osmanlı güçleri bu direniş merkezlerini elimine edip Tumanbey'i yakalamayı başardılar. 13 Nisan 1517'de Tumanbey Kahire kale kapısında asılarak idam edildi. Bu zaferle beraber Memlük Devleti yıkılmış, toprakları Osmanlı egemenliğine girmiştir.

Bu seferde çok büyük ganimet elde edilmişti ve Mısır'daki Osmanlı ordusu erzak ve muhimmat gerektiriyordu. Sultan Selim İstanbul'a vapur ile haber göndererek 80 parça yarar vapur ve 20 parça kadırgadan oluşan bir filonun İstanbul'dan hızla gönderilmesini istedi. Bu sırada İstanbul çok siddetli bir kış geçirmekte idi; Haliç donmuştu ve İstanbul kaymakamı (muhafızı) Piri Paşa derhal istenilen filoyu gönderemedi. Oysa tersanede çok sayıda yeni vapur, bilhassa 6 top gemisi ve 5 at gemisi yapılmış hazır bekliyordu. Top gemileri o zamana kadar Tersane'de meydana getirilen gemilerin en büyüklerinden olup her birine yirmi yedişer vukiyye demür atar darbezen topları yerleştirilmişti. Destek filosu sadece 26 Mart'ta İstanbul'dan yol almaya başladı. İskenderiye limanına ulaşan filo orada Sultan Selim için çok görkemli bir donanma gösterisi sergilediler. Ele geçen hazineler ve ganimet malları bu filoya yüklenerek 15 Temmuz'da İstanbul'a gönderildi.


Mısır Seferi sonunda Suriye, Filistin ve Mısır, Osmanlı hakimiyetine girmiştir. Ek olarak Hicaz ve yöresi de Osmanlı topraklarına iştirak etmiştir. Doğu tecim yolları tamamen Osmanlıların eline geçmiştir. Elde edilmiş ganimetler ve alınan vergilerle Osmanlı Hazinesi dolmuşturdu. 6 Temmuz 1517'de Mukaddes Emanetler Osmanlı eline geçmiştir. Ek olarak Kıbrıs'taki Venedikliler Memlükler'e verdikleri vergiyi Osmanlılar'a ödemeye adım atmıştır.

Mısır'ın alınmasıyla Baharat Yolu da Osmanlı kontrolüne geçmiştir. Devrin en mühim iki tecim yolu İpek ve Baharat Yolu'nu yakalayan Osmanlı bu sayede Avrupa ülkeleri, ekonomik yönden Osmanlılara bağımlı duruma gelmiştir. Sadece umut Burnu'nun keşfi sebebiyle bu avantaj uzun süre kullanılamamıştır.

Bunlara ek olarak, Mısır'ın Osmanlı hakimiyetine girmesi ve Tomanbay'ın ölümünden sonrasında; Yavuz Sultan Selim, Kansu Gavri'nin kendisine rakip olarak çıkardığı kardeşi Ahmed'in oğlu Kasım'ı ele geçirtmiş ve öldürtmüştür.

Şah İsmail'in Elçi Göndermesi


Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşı'ndan sonrasında Şah İsmail'in sulh için yapmış olduğu teklifleri kabul etmemiş olup, Doğu Seferi'ne devam etme amacını taşıyordu. Sadece, Şam'a vardığında Şah İsmail'in name ve hediyeleriyle elçilerini oraya gelmiş buldu; Şah İsmail'in sulh yapma hususunda bu kadar istekli olması Mısır Seferi'nde sonrasında kendi üstüne bir başka sefer daha yapılmasını ihtimaller içinde görmesiyle açıklanabilir. Şah İsmail yollamış olduğu namesinde saygı dolu ifadeler kullanıp şu şekilde diyordu: "
Sen birçok belde ve tebaaya malik oldun; bilhassa Mısır'ı almakla Hadim-i Haremeyn-i Şerifeyn unvanını aldın. Şimdi sen arzın İskender'isin; aramızda geçen geçmiştir; tekrar geri gelmez; sen memleketine git, ben de memleketime gideyim; aramızda Müslümanların kanlarını dökmeyelim, arzun ve maksadın ne ise onu ben yerine getiririm."

Sultan Selim askerin bitkin olması sebebiyle Şah İsmail üstüne gitmedi; bununla birlikte Şah İsmail'den gelebilecek herhangi bir saldırıya karşı önlem almayı da dikkatsizlik etmemiştir. Yavuz, dönüş yolunda Mercidabık mevkine vardığında veziriazam Piri Mehmed Paşa'yı 2.000 yeniçeri ve bir fazlaca eyalet askeri ile Diyarbakır tarafına yolladı, kendisi de İstanbul'a hareket etti. Piri Mehmed Paşa bir süre Fırat Nehri kenarında kaldı; Şah İsmail'in hiçbir harekette bulunmaması üstüne verilen komut ile Edirne'de bulunan padişahın yanına geldi.

Kızılbaş Celal Ayaklanması

Bozok Türkmenleri'nden ve Amasya'nın Turhal kasabası halkından Celal isminde tımarlı bir kızılbaş ayaklanarak 20.000 şahıs toplayıp Tokat'a gelmişti. Bu hadisenin bastırılması için Rumeli Beylerbeyi Ferhad Paşa görevlendirilmişti. Bununla birlikte Şehsüvaroğlu Ali Bey de vakadan haberdar edilmişti. Ferhad Paşa ulaşmadan önce; Ali Bey, Kızılbaş Celal'in üstüne yürümüş ve Celal'i yenik etmiştir (924/1518)

Batı Seferi Hazırlığı


Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi'nden döndükten sonrasında donanmaya ehemmiyet vermiş, hazırlık halletmeye başlamıştı. Bu hazırlığın ne tarafa olacağı hemen hemen bilinmediğinden Venedikliler telaşlanmış, Kıbrıs adasına ilişkin vergiyi vermekle birlikte her ihtimale karşı talibi da askeri yönden takviye etmişler, ek olarak Avrupa'da bağlaşık aramaya başlamışlardı. Bununla birlikte seferin ne tarafa gerçekleştirileceği muğlaktır. Ek olarak Papa X. Leo'nun Osmanlılara karşı sefer yapılması amacıyla emek harcamaları olduğu da bilinmektedir. Papa, Osmanlı'ya karşı ittifak yapma amacıyla İspanya, Avusturya, Fransa ve İngiltere devletleriyle görüşmekteydi. Donanmadaki hazırlığın esasen, ihtimaller içinde bir Haçlı Seferi'ne karşı denizde de üstün olmak amacıyla yapılmış olması ihtimaller içindedir.



Bir kısım devlet ileri geleni de Rodos'un fetih edilmesi mevzusunda Sultan Selim'i teşvik ediyordu. Sadece Selim adanın zaptı için hazır bulunan dört aylık levazımı kafi bulmamıştı. Daha ilkin Fatih Sultan Mehmed tarafınca da kuşatılan Rodos'un, fethedilmesinde gene başarısız olunmasını istemediğinden dolayıdır ki Sultan Selim çok daha iyi hazırlanılması emretmiştir.

Yavuz Sultan Selim, donanma faaliyetleriyle birlikte yapacağı seferin yönü hakkında kati sonucu vermeden ilkin Edirne'ye gitmeye karar vermiştir. Mısır Seferi'nde sonrasında Batı Seferi'ne adım atmak amacıyla Veziriazam'ı Kapıkulu askerleriyle Edirne'ye göndermiş, sonrasında kendisi de 2 Şaban 926/Ağustos 1520'de Edirne'ye doğru yola çıkmıştır.

Ölümü ve Tarihe Bıraktıkları


Yavuz Sultan Selim'in saltanatı kısa sürmüş olsa da, Osmanlı İmparatorluğu'nun oğlu Süleyman döneminde altın çağını yaşamasına zemin hazırlamıştır. Sultan Selim, babasından devraldığı boş hazineyi ağzına kadar doldurmuştur. Yaygın bir efsaneye gore; hazinenin kapısını mühürledikten sonrasında, şu şekilde vasiyet etmiştir: "
Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Gömü-i Hümayun benim mührümle mühürlensin." Bu vasiyet tutulmuş, o tarihten sonrasında gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı Osmanlı'nın ortalama 400 yıl sonraki iflasına kadar Yavuz'un mührüyle mühürlenmiştir.


Sultan Selim, Mısır Seferi'nden sonrasında Batı Seferi'ne adım atmak amacıyla Veziriazam'ı Kapıkulu askerleriyle Edirne'ye göndermiş, sonrasında kendisi de 2 Şaban 926/Ağustos 1520'de Edirne'ye doğru yola çıkmıştır. Sadece Selim, sırtında bir çıban çıkmasından dolayı rahatsızlanmıştır. Halk içinde yanıkara olarak da isimlendirilen bu çıban,Şirpençe ya da Aslan Pençesi ismiyle bilinmektedir. Hoca Sadettin Efendi, yazılarında Yavuz Sultan Selim'in ölümüne sebep olan çıban hakkında detaylı bilgiler vermiştir ve bundan dolayı günümüzde olarak genel anlamda onun yazılarına başvurulmaktadır. Yazılarına gore; Yavuz Sultan Selim, Edirne'ye harekete karar verdikten sonrasında bigün musahibi Hasan Can'a sırtına bir şeyin battığını söylemiş, bunun üstüne Hasan Can, elini hükümdarın sırtına sokmuş fakat bir şey bulamamıştır. Sadece ikinci sefer gene aynı şeyden şikâyet edince o vakit Hasan Can, Sultan Selim'in sırtına bakmış ve hemen hemen baş vermiş, etrafı kızarmış ve tam olgunlaşmamış sert bir çıban görmüştür. Bunu Sultan Selim'e söyleyince, Sultan çıbanı sıkmasını istemişse de Hasan Can: "Pâdişahım, büyük bir çıbandır, hemen hemen hamdır, zorlamak caiz değildir, bir münasib merhem koyalım" demiş, bunun üstüne Sultan Selim "Biz Çelebi değiliz ki, bir çıban için cerrahlara müracaat edelim" yanıtını vermiştir. O geceyi ızdırap içinde geçiren Hünkâr, ertesi gün hamama giderek orada çıbanı sıktırıp zedeletmiş, fakat bu da ızdırabını artırmaktan başka bir işe yaramamıştır. Bunun üstüne Hasan Can'a "Seni dinlemedik amma kendimizi helâk ettik" deyip çıbanın macerasını anlatınca Hasan Can "neredeyse aklım başımdan gidiyordu" diyecektir. Tüm bu sıkıntılara karşın Yavuz, sefer daha ilkin kararlaştırıldığı için geri dönmeyerek hasta olması durumunda 2 Şaban 926/Ağustos 1520 tarihinde Edirne'ye doğru yola çıkmıştır.


Yavuz, Çorlu'da kırk gün Başhekim Ahmed Çelebi tarafınca tedavi edilmiş fakat yara gene de büyüyüp açılmıştır. Hareket edemeyecek kadar bitkin düşen Yavuz, tedaviden ümidini kesince Edirne'de bulunan Veziriazam Piri Mehmed Paşa ile vezir Çoban Mustafa Paşa'yı ve Rumeli Beylerbeyi Ahmed Paşa'yı hızla yanına çağırtmış ve vasiyetini belirtmiştir. Ek olarak hızla edip yetişmesi için Manisa Valisi olan oğlu Şehzade Süleyman'a haber göndermiş sadece oğlu gelmeden 926/1520 senesinde 8 Şevval'ı 9'una/21 Eylül'ü 22'sine bağlayan gece Çorlu karargahının bulunmuş olduğu köyde vefat etmiştir. Sultan Selim'in vefatı, tek oğlu olan Manisa Valisi Şehzade Süleyman gelinceye kadar gizli saklı tutulmuştur. Süleyman'ın 11 Şevval tarihinde İstanbul tarafına gelip kadırga ile saraya indirilmiş olduğu haber alındıktan sonrasında, Selim'in vefatı ve yeni Pâdişah'ın İstanbul'a geldiği duyuru edilmiştir.

Devlet erkânı, derhal İstanbul'a gelip yeni Padişah'ı kutlama ettikten sonrasında Selim'in naaşı, tüm ilgililer tarafınca Edirnekapı haricinde, bağlar ucunda karşılanıp, hazırlanmış bulunan tabuta konmuştur. Fâtih Sultan Mehmed Câmii'nde cenaze namazı kılındıktan sonrasında, o tarihlerde Mirza Sarayı denilen günümüzdeki Sultan Selim Câmii tarafındaki mahalleye defnedilmiştir. Türbesi, oğlu Sultan Süleyman tarafınca yaptırılmıştır.


Yavuz Sultan Selim; 22 Eylül 1520'de Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir çıban yüzünden vefat ettiğinde oğluna, dolu bir gömü, kuvvetli bir ordu ve iç karışıklıklara son verilmiş bir devlet bırakmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Fatih Camii'nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonrasında, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirmiştir.


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Yavuz Sultan Selim dönemindeki kara ve deniz savaşları nelerdir?
Yavuz Sultan Selim dönemindeki kara ve deniz savaşları nelerdir?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/yavuz-sultan-selim-donemindeki-kara-ve.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/yavuz-sultan-selim-donemindeki-kara-ve.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content