YüKLEM Gösterim: 24 Boyut: 17.0 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/> a. Dilbil. 1. Sözcedeki diğeri öğelerin...
YüKLEM
Boyut: 17.0 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
a. Dilbil.
1. Sözcedeki diğeri öğelerin işlevlerinin çevresinde düzenlenmiş olduğu, cümlenin temel öğesi. (Temel cümlede, ad sentagmasına oranla eylem sentagması: Köpek havladı.) [Bk. ansikl. böl.]
2. Bir eylem vesilesiyle, özneye ya da nesneye verilen bir varoluş biçimini ya da bir niteliği gösteren terim.
—Mant. Yüklem yargısı, ilişki yargısına karşıt olarak, yüklemleme yargısı.
—Mant. ve Fels. Bir özne hakkında ileri sürülen ya da ona ilişik olduğu söylenen şey. (Bilgelik Sokrates'e aittir ya da Solrates bilgedir örneğindeki bilgelik/bilgc, yüklemdir. Bu sorunsalı ilk ortaya atan Aristoteles'tir: ona gore yüklem, bir önermede özneye atfedilen, yüklenen şeydir. Mesela, sanatçılar filozoftur önermesinde felsefeci bir yüklemdir. Aristoteles'in bilhassa vurguladığı bir nokta da, bir özneye ilişik yüklemlerin sonlu sayıda olması gerektiği, yoksa tarif yapmanın imkânsız olduğudur.) ll Yüklemler hesabı, yüklemler halinde çözümlenmiş önermelerin genel özelliklerini inceleyen mantık kısmı. (Eşanl. NİCELEME KURAMI.) [Bk. ansikl. böl.] ll yüklem, içinde n kadar özgür değişken bulunan bir biçimsel dilin formülü.
—ANSİKL Geleneksel olarak temel cümlenin iki öğeden oluştuğu kabul edilir: özkuzey denizi ndenı ne (hakkında konuşulan varlık, nesne) ve (Norveç karasuları) yüklem (varlık ya da nesne hakkında söypetrol yükleme yeri lenen). Mesela, çocuk yürüyor, çocuk bir elma yiyor, çocuk üzgündür cümlelerinde, yürüyor, bir elma yiyor, üzgündür, çocuk'a bağlı yüklemlerdir.
L. Tesniöre'e gore, bu temel mantıksal şema, cümlenin kurucu öğelerinin üstlendiği işlevler yelpazesinin tümünü açıklayamaz. Bundan dolayı, L. Tesniöre sözkonusu işlevler ağını, temel öğesi yüklem (ya da genel olarak eylem) olan bir bağımlık dizgesine gore ele alır.
üretici dilbilgisinde, kimi süre eylem sentagması (sentagma bileşeninin [c --»AS + FS] ilk kuralının tekrardan yazımıyla elde edilmiş ikinci kurucu) ad sentagmasıyla karşıtlaştırılmak için, yüklemsel sentagma deyimiyle belirtilir.
Mantıksal-anlamsal düzeyi kullanan kuramların son zamanlardaki gelişimi, mantıksal yüklem teriminin sık kullanılmasına yol açtı: bu durumda, çeşitli gerekçelerle bağıntılı bir işlemleyici sözkonusudur. Mesela, çocuk kitabı öğretmene veriyor tümcesinin mantıksal vizyonu: VERMEK (çocuk, kitap, öğretmen) biçimindedir; eylem yüklemsel değişmeyen, gerekçeler de bireysel değişmeyenlerdir.
—Mant. Yüklemler hesabı, yüklemler üstünde çıkarım kurallarından yararlanılarak yapılır. Bu kurallar içinde, önermeler hesabının aksine olarak, nicelendiricileri içeren kurallar bulunabilir. Yüklemler hesabı çoğu zaman aşağıdaki türlere ayrılır: birinci dereceden salt yüklemler hesabı, fert değişmezi simgesi ya da işlevsel simge içermez ve yalnızca değişkenlerden (x, y, vb. şeklinde) oluşan terimlere haizdir; birinci dereceden uygulamalı yüklemler hesabı ise, hususi işlevler (-,., vb.) ve ilişkiler (''... daha büyüktür") ihtiva eder (bu uygulamalı hesapların en basiti, asla şüphesiz, eşitlikli yüklemler hesabı'dır, burada, ikili yüklem için hususi bir simge bulunur: "="). İkinci dereceden hesap: oldukça çeşitli metalojik özellikleri olan ikinci dereceden yüklemler hesabı, yüklemler üstünde nicelendirmelere elverişlidir ('her ö özelliği için...â€); Peano aritmetiği, ikinci dereceden biçimselieştirmeye bir örnektir.
Yüklemler hesabı mantığı, çoğu zaman aristotelesçi mantığın çağıl çeşidi olarak görülür. Fakat, önerme işlevi, yüklem işlevi ve nicelendirici şeklinde kavramları ilk kez Frege, Begrifschrift (Kavram yazısı) [1879] adlı yapıtında kullandı. Birinci ve ikinci dereceden hesaplar ayrımı her ne kadar Russell'ın mantık tipleri kuramında (1908) dolaylı olarak içerilmiş durumdaysa da, sadece Hilbert ve Ackermann'ın Grundzüge der theoretischen Logik (Kuramsal mantığın ilkeleri) [1928] adlı yapıtlarında açıkça ortaya konulmuş ve birinci dereceden yüklemler hesabı sadece burada sistemli ve bağımsız bir şekilde incelenmiştir (kaldı ki, birinci basımda yanlış olarak verilen yerinekoyma kuralı tanımı, sadece üçüncü basımda [1949] doğru bir şekilde formülleştirilmiştir). Yüklemler hesabının çeşitli aksiyomatikleri için birçok özyeterlilik tanıtlamaları yapılmıştır. Bunlardan biri de Herbrand'ın tanıtlamasıdır (1930). Gödel, 1930'da yüklemler hesabının tamlığını kurdu, fakat bu sonucun özanlamının tanıtlaması Henkin'in eseridir (1947).
Kaynak: Büyük Larousse
Özne, yüklem ve tümleç nedir, ne anlamına gelir?
Yüklem nedir, ne anlamına gelir?
Yüklem Uyuşmazlığından Meydana gelen Ifade Bozuklukları
Yüklem
Cümlede iş, oluş, hareket, özetlemek gerekirse yargı bildiren sözcük ya da söz grubudur. Bu tanıma dayalı olarak yüklemin iki şekilde karşımıza çıkabileceğine dikkat edelim.
Yüklem, tek sözcükten oluşabileceği şeklinde söz öbeklerinden de (Ad ve ödat tamlamaları, deyimler, ikilemeler, bileşik eylemler) oluşabilir.
Örnek:
Cümlede iş, oluş, hareket, özetlemek gerekirse yargı bildiren sözcük ya da söz grubudur. Bu tanıma dayalı olarak yüklemin iki şekilde karşımıza çıkabileceğine dikkat edelim.
- Fiil Tabanı + Haber Kipi + Şahıs Eki = Yüklem
- Fiil Tabanı + Istek Kipi + Şahıs Eki = Yüklem
- Ad ve Ad Asil Sözcük + Ekeylem = Yüklem
- Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı.
- Şuraya bir yatak ser, yavaş yavaş
- İçimde garip bir hüzün var. (var).
Yüklem, tek sözcükten oluşabileceği şeklinde söz öbeklerinden de (Ad ve ödat tamlamaları, deyimler, ikilemeler, bileşik eylemler) oluşabilir.
Örnek:
- Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni ilelebet muhafaza ve savunma etmektir. (Destek eylemle kurulan bileşik fiil, yüklem durumunda)
- Bu ev, kırmızı damlı eski bir köy eviydi. (Yüklem, ödat tamlaması durumunda)
- Sizinle konuşan hanım, çocuğun halasıymış.(Ad tamlaması, yüklem durumunda)
- O sabah güneş pırıl pırıldı.(İkileme, yüklem durumunda)
- Bu kez galiba baltayı taşa vurduk. (Deyim yüklem durumunda.)
YORUMLAR