YüZLEMEK g. f. Bir kimseyi, yalanını, suçunu vb. yüzlemek, yüzüne karşı söyleyip onu utandırmak, yüzüne vurmak: Yalanını yüzleyince...
YüZLEMEK g. f. Bir kimseyi, yalanını, suçunu vb. yüzlemek, yüzüne karşı söyleyip onu utandırmak, yüzüne vurmak: Yalanını yüzleyince kıpkırmızı kesildi. Onun yaptığını biliyordum, ama onu herkesin içinde yüzlemek istemedim.
* yüzleşmek işt. f. Bir kimseyle, birbiriyle yüzleşmek, gerçeğin ortaya çıkması amacıyla bir tanık önünde bir kimseyle ya da birbiriyle yüz yüze gelip sözlerini yinelemek: Yalan söylediği için benimle yüzleşmekten kaçınıyor.
* yüzleştirmek ettirg. f. iki kişiyi yüz yüze getirerek bir sözün doğruluğunu, söylenip söylenmediğini saptamak: Onları mahkemede yüzleştirecekler.
* yüzleşmek işt. f. Bir kimseyle, birbiriyle yüzleşmek, gerçeğin ortaya çıkması amacıyla bir tanık önünde bir kimseyle ya da birbiriyle yüz yüze gelip sözlerini yinelemek: Yalan söylediği için benimle yüzleşmekten kaçınıyor.
* yüzleştirmek ettirg. f. iki kişiyi yüz yüze getirerek bir sözün doğruluğunu, söylenip söylenmediğini saptamak: Onları mahkemede yüzleştirecekler.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR