ALT a. 1. üste karşıt olarak alçak, aşağı konum: En alta çarşafları yerleştirdim. Gösterim: 96 Boyut: 45.0 KB" style="ma...
ALT
a. 1. üste karşıt olarak alçak, aşağı konum: En alta çarşafları yerleştirdim.
Gösterim: 96
Boyut: 45.0 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Boyut: 45.0 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
2. Bir şeyin yere bakan yüzü, tabanı: Fiyatı altında yazılı. Tencerenin altı delinmiş.
3. Bir şeye bakılırsa aşağıda kalan bölüm: Kedi masanın altında uyuyor. Ağaçların altı gölgelik Ayaklarının altına bir tabure, ba şının altına bir yastık koymak. Köprünün Büyük Alsace kanalı üstünde altından geçmek. Saçları şapkasının altın Vogelgrun hidroelektrik isletmesi dan çıkıyordu. Ceketinin altından bir tabanca çıkardı. Yağmur altında çalışmak. Buzdağlarının su altında kalan kısmı üsttekinden daha büyüktür Bir ayağını altına almak.
4. Bir şeyin sona ya da yere yakın kısmı: Mektubun altında imza yoktu. Duvarın altında buluşmak.
5. Bilhassa bebeğin külotu, bezi vb.: Bebeğin altını değişiklik yapmak, altını temizlemek.
6.Bir şeyin (soyut) altına, altında, onun denetimini, yönlendirmesini, baskısını, enerjisini, tesirini belirtir: Büyük bir mesuliyet altına girmek. Ağır vergiler altında ezilmek. İşkence altında konuşmak. Bir kimsenin koruması,. vesayeti altında bulunmak.
7. Bir şeyin, sözün, işin bilinmeyen yönü: Bu sözün altında derin anlamlar gizli saklı. Altından ne çıkacak bilmiyorum.
8. Belli bir niceliğin altı, bir diğeriyle karşılaştırıldığında onun daha aşağısındaki sıra ya da düzeyi belirtir: Kırk yaşın altındakiler. Fiyatı bin liranın altına düşmedi.
9. Alt alta, birbirinin altına gelecek halde. |j Alt alta üst üste, boğuşarak, itişip kakışarak. || Bir kimseyi alt etmek. onü yenmek: On dakikada karşısındakini alt etmiş, sırtını yere getirmişti. |j Altı alay üstü kalay, dışının gösterişine rağmen içi fena, kirli olan şey için kulanılır. |j Altı kaval üstü şişhane, bir bütünü oluşturan parçaların bırbırıyle uyumsuzluğunu belirtir. || Altı yaş. içme hile karıştırıldığı için iyi netice alınamayacağı malum iş için söylenir. || Bir kimseyi altına almak, onu yere yatırıp üzerine çıkmak, pıtına bir at. otomobil vb. çekmek, onu bir başkasına armağan etmek ya da onun byyruğuna vermek. ||Altına etmek, kaçırmak, yapmaki aptestini tutamayarak yatağını ya da dorumu kirletmek. ||Oır iyiliğin bit Gözün ya da davranışın altında kalmamak, onu karşılıksız bırakmamak, ona lüzumlu yanıtı vermek. || Altından çapanoğlu çıkmak, bir işte beklenmedik fena bir durumla karşılaşmak. || Sır servetin, malın vb. altından girip üstünden çıkmak, onu hesapsızca harcayarak kısa sürede tüketmek! Br için altından kalkmak, oııu başarmak: Su onun altından kalkamayacağı bir rşt|| Bir sözün altından kalkmak, ona karşı kendini savunacak uygun karşılık vermek: Bu ağır iltiraların atlından kalkamayacağını anlayınca susma yolunu seçti. || Bir şeyin altını çizmek, dikkati onun üzerine çekmek, onu vurgulamak. || Altını ıslatmak, ufak aptestini yaparak yatağını ya da donunu kirletmek. || Bir ortamın, yerin, altını üzerine getirmek, onların mevcud düzenini bozmak, bir yeri karıştırmak, eşyaları karmakarışık etmek. || Altta kalanın canı çıksın, güç durumdaki bir hiç kimseye karşı gösterilen vurdumduymazlığı belirtir. || Altla yok üstte yok, yoksulluğu belirtir, j Alttan almak, sert, öfkeli, bir hiç kimseye karşı yumuşak, anlayışlı hareket etmek. || Alılan alla, gizlice, el altından. || Altlan güreşmek, sözde yenilecekmiş benzer biçimde yaparak karşısındakini yenme fırsatı yakalamaya çalışmak.||Kryı allı olmak, bir vapur için, rüzgâr ve denizin tesirini kesen bir kıyıya yaklaşmak. || Sancak atlında olma, bir geminin pupasındaki bayrak direğinde herhangi bir ulusun bayrağını taşıması. || Yelken altında olma, itme kuvveti olarak yelken kullanma.
—Sav. sant. Alttan ayırma şemse, yazma ciltlerde, yerin altında doldurularak süslemenin kabartma biçiminde üstte ve deri renginde bırakılması.
♦ sıf.
1. Bir şeyin alçakta, aşağıda kalan kısmı, bu bölümde yer edinen şey için kullanılır: Alt taraf, alt yan. Alt kat. Masanın alt gözü.
2. Bir sıralamada başkasıyla karşılaştırıldığında daha aşağıda yer edinen şey, kimse için kullanılır: Bir alt sınıftakiler toplantıya katılmayacak. || Ali tarafı. alt yanı, bundan sonrası: Alt tarafı senin bileceğin iş, ister git ister gitme; bir şeyin kıymetini küçültmek, azaltmak için söylenir; olup olacağı: Alt tarafı bir deri çanta. Alt yanı çıkmaz sokak, iyi netice alınma olasılığı bulunmayan işler için söylenir. || Alt yanı kiraz bahçesi, bir işin daha sonraki evresinin rahat ve iç açıcı bulunduğunu belirtmek için söylenir.
— Balıkç. Ali yaka, ağın dip tarafında çoğu zaman kurşun vb. ayrılıkların bulunmuş olduğu kenara verilen ad. (Bazı ağlarda (mesela, kılıç ağı] bu yakada ağırlık bulunmaz.)
—Bot. Ali yumurtalıktı nebat, yumurtalığı dişiorganın alt kısmında bulunan nebat.
—Ceb. Sıralı bir E kümesinin bir P parçasının en büyük ali sınırı, P nin alttan sınırlayan.elemanları kümesinin en büyük elemanı, (lııl x ile gösterilir.)
—Denize, Alt camadana arya, serenlere oluşturulan yelkenleri, en alttaki camadan kal- çataları hizasına kadar indirerek camadana vurma. || Alt çarmıklar, ana direklerin çanaklıkları altında yer edinen ve çanaklık gurcatalarından ana direğe bağlanan çarmıklar. || Alt iğnecik, dümen yelpazesini tekneye bağlayan dümen iğneciklerinin en altta olanı.
— El sant. Alt ağaç, tespifıçi tezgâhının, yanlarda iki ayağını (tay) tutan bölüm.
—Hat. Alt bölüm, yazmalarda, bölüm içinde yer edinen ufak ayrımlardan her biri. ( FASIL.)
—inş. Alt kiremit, bir çalı örtüsünde, alt sırayı oluşturan oluklu kiremitlerden her biri; içbükey yüz, yağmur sularını akıtmak için, üste gelecek halde yerleştirilir. (Karşt. ani. ÖRTü- KİREMİTİ.)
—Koregr. Yere düz basan ayağın arkasında 5. pozisyona geçen özgür ayağın pozisyonu. (Karşıtı üST.)
—Ormanc. Ali müessese ya da alt tesis, ormanlarda, tek kattan oluşan kuruluşu çok kattan oluşan kuruluşa geçirmek, meşcere toprağını korumak ve iyileştirmek, kıymet ağaçlarının niteliklerini yükseltmek için, yaşlı ve tek kattan oluşan bir meşcerenin altına, ekim ya da dikimle getirilmiş olan genç meşcere. (Avrupa ve Türkiye'de çoğu zaman tek katlt çam ve meşe ormanında, alt müessese için en uygun ağaç olarak kayın ve göknar daıı yararlanılır.)
—Sil. Alt gerdane, tüfek kayışının alt ucuna takılmak suretiyle dipçiğe tutturulmuş halka.
Kaynak: Büyük Larousse
Fiziğin alt kurallarını ilişkili olduğu fiziğin alt dalıyla birlikte açıklar mısınız?
Alt küme ve öz alt küme sorularının çözümleri nasıldır?
Alt çeyrek nedir?
alt
isim
1 . Bir şeyin yere bakan yanı, üst karşıtı:
"Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar tüm hafta orada ütüleniyor."- Z. O. Saba.
2 . Bir nesnenin tabanı:
"Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi imkânsızdı."- O. C. Kaygılı.
3 . Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen kısmı.
4 . Bir şeyin yere yakın kısmı.
5 . ödat Birkaç şeyin içinden bizlere bakılırsa uzak olanı.
6 . ödat Yere yakın olan:
"Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş."- H. Taner.
7 . Alt kelimesi "... altında" biçiminde kullanıldığında "bir şeyin tesirinde" anlamını verir:
"Çoluk çocuk akşama kadar güneşin altında anaforculuğun cezasını çektiler."- A. Gündüz.
8 . ödat Sınıflamalarda ikinci derecede olan.
9 . Yanan ocağın alevi:
"Fokurdamaya başlamış olan çaydanlığın altını kapadı."- H. Taner.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
alt etmek
altı alay üstü kalay
altı kaval, üstü şişhane
altına etmek (ya da kaçırmak)
(bir şeyin) altında kalmak
altında kalmamak
altından Çapanoğlu çıkmak
(bir servetin) altından girip üstünden çıkmak
altından kalkamamak
altını çizmek
altını ıslatmak
altını üzerine getirmek
(bir işin) altı yaş olmak
alt olmak
altta kalanın canı çıksın
altta kalmak
alttan güreşmek
alttan (ya da aşağıdan) almak
alt tarafı (ya da yanı)
altta yok üstte yok
alt yanı çıkmaz sokak
Birleşik Sözler
alt alta
alt bölüm
alt cins
alt çene
alt damak
alt deri
alt diş
alt dudak
alt familya
alt geçit
alt güverte
alt hava yuvarı
alt ırk
alt karşıt
alt kat
alt kurul
alt derslik
alt şube
alt katman
alt ekip
alt tür
altüst
alt yapı
alt yazı
alt yazılamak
alt yazılayıcı
alttan alta
su altı fotoğrafçılığı
yer altı ları
isim
1 . Bir şeyin yere bakan yanı, üst karşıtı:
"Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar tüm hafta orada ütüleniyor."- Z. O. Saba.
2 . Bir nesnenin tabanı:
"Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi imkânsızdı."- O. C. Kaygılı.
3 . Oturulurken uyluk kemiklerinin yere gelen kısmı.
4 . Bir şeyin yere yakın kısmı.
5 . ödat Birkaç şeyin içinden bizlere bakılırsa uzak olanı.
6 . ödat Yere yakın olan:
"Yeleğinin alt düğmesi iliklenmemiş."- H. Taner.
7 . Alt kelimesi "... altında" biçiminde kullanıldığında "bir şeyin tesirinde" anlamını verir:
"Çoluk çocuk akşama kadar güneşin altında anaforculuğun cezasını çektiler."- A. Gündüz.
8 . ödat Sınıflamalarda ikinci derecede olan.
9 . Yanan ocağın alevi:
"Fokurdamaya başlamış olan çaydanlığın altını kapadı."- H. Taner.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
alt etmek
altı alay üstü kalay
altı kaval, üstü şişhane
altına etmek (ya da kaçırmak)
(bir şeyin) altında kalmak
altında kalmamak
altından Çapanoğlu çıkmak
(bir servetin) altından girip üstünden çıkmak
altından kalkamamak
altını çizmek
altını ıslatmak
altını üzerine getirmek
(bir işin) altı yaş olmak
alt olmak
altta kalanın canı çıksın
altta kalmak
alttan güreşmek
alttan (ya da aşağıdan) almak
alt tarafı (ya da yanı)
altta yok üstte yok
alt yanı çıkmaz sokak
Birleşik Sözler
alt alta
alt bölüm
alt cins
alt çene
alt damak
alt deri
alt diş
alt dudak
alt familya
alt geçit
alt güverte
alt hava yuvarı
alt ırk
alt karşıt
alt kat
alt kurul
alt derslik
alt şube
alt katman
alt ekip
alt tür
altüst
alt yapı
alt yazı
alt yazılamak
alt yazılayıcı
alttan alta
su altı fotoğrafçılığı
yer altı ları
alt ingilizcesi
1. bottom.
2. buttocks, rump, bottom.
3. the space beneath.
4. continuation, the rest.
5. the farther.
6. the lower.
7. under, beneath, below (with a personal suffix and a case ending).
-ı alay, üstü kalay gaudy, showy, tawdry.
-ına almak /ı/ wrestling to throw (one´s opponent) down.
-tan almak to be gentle with someone who is speaking harshly.
- alta one under the other.
-tan alta secretively.
- alta üst üste rough-and-tumble.
-ından çapanoğlu çıkmak to have a troublesome complication appear.
-ını çizmek /ın/ to underline, emphasize.
-tan dağıtım water system relying on city water pressure, without an attic tank.
- dudak lower lip.
- etmek /ı/ to beat, overwhelm.
-ına etmek to soil or wet one´s clothes or bed.
-ından girip üstünden çıkmak /ın/ to squander, spend (a fortune) recklessly.
-tan güreþmek to look for a way of winning while pretending to lose.
-ını ıslatmak to wet one´s underclothes or bed.
-ına kaçırmak to wet or soil one´s clothes a little.
-ta kalanın canı çıksın. colloq. The devil take the hindmost.
-ından kalkamamak /ın/
1. to be unable to carry (something) through to completion.
2. not to be able to protect oneself (from a difficulty).
-ından kalkmak /ın/ to carry out (something) successfully.
-ında kalmak /ın/
1. to have no retort (to another´s statement), be unable to reply.
2. to remain under (an obligation).
-ta kalmak to lose, be defeated.
-ında kalmamak /ın/
1. not to leave (a kindness) unrepaid.
2. to get even (for).
- kasa print. lower case.
- kat
1. the floor below.
2. first floor, ground floor.
-ı kaval, üstü şişhane odd-looking, having an outlandish look.
-ından ne çıkacak kim bilir. colloq. The outcome is uncertain.
- olmak to be beaten, be overcome.
- tarafı/yanı
1. the lower part; the underside.
2. remainder, the rest.
3. the outcome.
4. all that is involved (is only): Niçin bu kadar üzülüyorsun? Alt tarafý on bin lira. Why are you making such a fuss? It´s only a matter of ten thousand liras.
-ını üzerine getirmek /ın/
1. to upset, turn upside down, confuse.
2. to search.
- yanı çıkmaz sokak. colloq. This business is a blind alley.
-ına yapmak to soil one´s bed or clothes.
-ı yaþ olmak /ın/ (for a piece of business) not to be on a sound basis.
- yazı footnote.
1. bottom.
2. buttocks, rump, bottom.
3. the space beneath.
4. continuation, the rest.
5. the farther.
6. the lower.
7. under, beneath, below (with a personal suffix and a case ending).
-ı alay, üstü kalay gaudy, showy, tawdry.
-ına almak /ı/ wrestling to throw (one´s opponent) down.
-tan almak to be gentle with someone who is speaking harshly.
- alta one under the other.
-tan alta secretively.
- alta üst üste rough-and-tumble.
-ından çapanoğlu çıkmak to have a troublesome complication appear.
-ını çizmek /ın/ to underline, emphasize.
-tan dağıtım water system relying on city water pressure, without an attic tank.
- dudak lower lip.
- etmek /ı/ to beat, overwhelm.
-ına etmek to soil or wet one´s clothes or bed.
-ından girip üstünden çıkmak /ın/ to squander, spend (a fortune) recklessly.
-tan güreþmek to look for a way of winning while pretending to lose.
-ını ıslatmak to wet one´s underclothes or bed.
-ına kaçırmak to wet or soil one´s clothes a little.
-ta kalanın canı çıksın. colloq. The devil take the hindmost.
-ından kalkamamak /ın/
1. to be unable to carry (something) through to completion.
2. not to be able to protect oneself (from a difficulty).
-ından kalkmak /ın/ to carry out (something) successfully.
-ında kalmak /ın/
1. to have no retort (to another´s statement), be unable to reply.
2. to remain under (an obligation).
-ta kalmak to lose, be defeated.
-ında kalmamak /ın/
1. not to leave (a kindness) unrepaid.
2. to get even (for).
- kasa print. lower case.
- kat
1. the floor below.
2. first floor, ground floor.
-ı kaval, üstü şişhane odd-looking, having an outlandish look.
-ından ne çıkacak kim bilir. colloq. The outcome is uncertain.
- olmak to be beaten, be overcome.
- tarafı/yanı
1. the lower part; the underside.
2. remainder, the rest.
3. the outcome.
4. all that is involved (is only): Niçin bu kadar üzülüyorsun? Alt tarafý on bin lira. Why are you making such a fuss? It´s only a matter of ten thousand liras.
-ını üzerine getirmek /ın/
1. to upset, turn upside down, confuse.
2. to search.
- yanı çıkmaz sokak. colloq. This business is a blind alley.
-ına yapmak to soil one´s bed or clothes.
-ı yaþ olmak /ın/ (for a piece of business) not to be on a sound basis.
- yazı footnote.
Alt Sınır
İsim
İngilizce: lower bound
Bir gerçel sayılar kümesinin sınırları üstünde ya da sınırları haricinde olup kümenin en ufak elemanına eşit ya da ondan ufak tüm gerçel sayılara verilen ad.
Kümenin en büyük elemanına eşit ya da ondan büyük sayılarsa üst sınır adını alır. Benzer halde, dizilerin de alt ve üst sınırlarından söz edilir. Mesela (1/n) dizisi için pozitif olmayan tüm gerçel sayılar ve sıfır birer alt sınır, 1 ve 1'den büyük tüm gerçel sayılar da üst sınırlardır. Alt sınırların en büyüğü (infumum) ve üst sınırların en küçüğü (supremum), matematikte büyük ehemmiyet taşır.
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Alt Limit
İsim
İngilizce; lower limit
Bir dizinin alt dizilerinin birbirinden değişik sonlu sayıdaki limitlerinin en küçüğüne verilen ad.
Bir (an) dizisinin alt limiti, lim(an) ya da lim inf (an) biçiminde gösterilir. Bu limitlerin en büyüğüne de üst limit denir ve lim (an) ya da lim sup (an) biçiminde gösterilir. Bir takım yakınsaksa tek bir limiti vardır ve alt ve üst limitleri eşittir. Mesela (-1)n dizisinin alt limiti -1, üst limiti +1 iken, (1/n) dizisinin alt ve üst limitleri, dizinin limitine eşit olup sıfırdır.
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
alt kira
kiralananın, kiracı tarafınca, kiralayana zarar verecek bir değişikliği gerektirmemek koşuluyla, kısmen ya da tümüyle başkasına kiraya verilmesi. Buna kiracının kiracısı da denir. Bu durumda, biri kiralayan ile kiracı, öbürü ise kiracı ile karacının kiracısı içinde olmak suretiyle iki sözleşme ilişkisi vardır.
İlk kiracının kiralananı bir başkasına kiraya vermiş olması, onun kiralayan ile sözleşme bağlantısını ortadan kaldırmaz; kira sözleşmesi tüm hükümleriyle sürer. Kira bedelini ödemek ve kiralanana itina göstermek borcu da gene kiracıdadır.
Fakat bunların yanı sıra, kiralayan ile aralarında hiçbir sözleşme bağlantısı bulunmayan kiracının kiracısı da, kiralayana karşı kiralanana itina gösterme ve onu amacı haricinde kullanmama borcu altındadır. Kiralayan, ikinci kiracıyı kira bedelini ödemeye zorlayamaz, fakat birinci kiracının kira borcu sebebiyle onun kiralanandaki eşyası üstünde hapis hakkını kullanabilir; ikinci kiracının eşyaları üstündeki hapis hakkı da sadece kiracının birinci kiracıya borcu olduğu durumlarda ve borç miktarınca söz kpnusu olabilir.
ikinci kiracının kiralayanda yapacağı zarardan ilk kiracı da görevli olur, ikinci kiracının kusurlu olması, birinci kiracıyı sorumluluktan kurtarmaz. İkinci kiracının sözleşmeye aykırı davranışlarından hem birinci, hem ikinci kiracı kiralayana karşı zincirleme mesuldür. İkinci kiracı kira bedelini ilk kiracıya ödemek zorundadır. Mal sahibi sonradan ikinci kiracı ile anlaşmış olsa bile, ilk kiracıya karşı olan sorumluluklarından kurtulmaz.
: Ana Britannica
alt vasiyet
miras bırakanın, vasiyet alacaklısını, vasiyet borçlusu atayarak, başka bir vasiyeti yerine getirme borcunu yüklediği belirli mal vasiyeti. Vasiyet alacaklısının bu borcu, en fazla kendisine vasiyet edilen mallar kadar olabilir. Aksi halde kendisine bağışlanan miktarı aşan vasiyetlerin uygun bir halde indirilmesini isteyebilir.
Mal vasiyetini yerine getirmekle yükümlü mirasçı ya da vasiyet alacaklısı, mirası ya da vasiyeti reddederse ya da herhangi bir nedenle mirası ya da vasiyet olunan malı iktisap edemezse, vasiyet alacaklısının hakkı varlığını sürdürür; o da hakkını geriye kalan mirasçıdan ya da son olarak yasal mirasçı olan devletten isteyebilir.
: Ana Britannica
Fiziğin alt kurallarını ilişkili olduğu fiziğin alt dalıyla birlikte açıklar mısınız?
Alt küme ve öz alt küme sorularının çözümleri nasıldır?
Alt çeyrek nedir?
YORUMLAR