Gustave Flaubertin Madame Bovary Romanı Tasvirleri Nedir

Madame Bovary Fransız ve dünya edebiyatının en meşhur romancılarından kabul edilen Gustave Flaubert'in gene dünyanın en meşhur romanları...

Madame Bovary

Fransız ve dünya edebiyatının en meşhur romancılarından kabul edilen Gustave Flaubert'in gene dünyanın en meşhur romanları arasına giren, Andre Gide'e gore Fransız edebiyatının en başarı göstermiş on romanından kabul edilen Madame Bovary adlı eseri de oldukça canlı, hareketli, detaylı ve aydınlatıcı tasvirlerle doludur.

Adının Charles Bovary bulunduğunu sonradan öğrendiğimiz, ilkin Yeni adıyla bir etüd odasında tanıdığımız ve romanın en önde gelen kahramanlarından kabul edilen kişiyi yazar bizlere şu şekilde tanıtıyor (Kahraman, yaşamının okul devresinde ele alınır, okulda dershanede tanıtılır):

"Yeni, köşede, kapının ardında kalmıştı, sadece görülebiliyordu, on beş yaşlarında bir köy çocuğuydu, boyu hepimizin boyundan uzundu. Alnındaki saçlar, bir köy ilâhicisinin saçları benzer biçimde dümdüz kesilmişti, akıllı uslu, pek sıkılgan bir hali vardı. Omuzlan geniş değildi ya dört etekli, kara düğmeli, yeşil çuhadan elbisesi koltuk altlarını gene de rahatsız ediyor olmabydı, işlemeli kol ağızlarının arasından, çıplak durmaya ahşmış, kırmızı bilekleri görünüyordu.

Askıların pek fazla çekmiş olduğu sarımsı bir pantolondan, mavi çorapk bacakları çıkıyordu. İyi boyanmamış, çivili, sağlam kunduralar giymişti. Derse kalkıp anlatmaya başladık. Vaiz dinler benzer biçimde dikkatle, can kulağıyla dinledi, dinlerken ayak ayak üzerine atmaya, sıraya dirseğini dayamaya bile cesaret edemiyordu...".

Derhal anlaşddığı benzer biçimde bu tasvir bizlere, yapıt kahramanının toplumsal ve ruhsal durumu hakkında aydınlatıcı bilgiler vermekte, onun yoksul bir çevreye, bir köye mensup bulunduğunu, çok ürkek ve çekingen bir mizaca haiz bulunduğunu öğretmektedir. Bu durum da tasvirin önemi, gerekliliği, okuyucu psikolojisi üstünde yarattığı pozitif yönde tesir ve katkı mevzusunda bizlere kafi bir
bilgi veriyor.

Aşağıdaki parçada, çok ders çabşmaktan sıkıkp bunalan Charles'm, barıncak odası penceresinden çevreyi seyredişini, onun gözüyle çizilen bir doğa ve çevre tablosunu, sıkıntıdan kurtulmak isteyen bir insanm doğa özlemini buluyoruz:

"Güzel yaz akşamları, ıbk sokakların boş olduğu, hizmetçi kızların kapı eşiklerinde top oynadığı saatte, penceresini açıp dirseklerini dayıyordu. Bu Rouen mahallesine ufak, iğrenç bir Venedik hali veren ırmak, aşağıda, alt yanında, köprüler, parmaklıklar arasından sarı, mor ya da mavi akıyordu. Kıyıya çömelmiş ırgatlar, suda kollarını yıkıyorlardı. Çatı katlarının üstünden çıkan sırıklarda pamuk çileleri kuruyordu. Karşıda, çatdarın üstünde, kırmızı bir güneş batıyor, büyük, duru bir sema uzanıyordu. Kimbilir ne kadar güzeldi oralar! Kayın ağaçlarının altı ne serindi! Kırların kendisine kadar
gelemeyen güzel kokularını içine çekmek için burun deliklerini ayırıyordu. Zayıfladı, boyu uzadı, yüzünde hüzünlü bir anlam belirdi, bu anlam oldukça garip bir hale soktu onu".

Büyük ve titiz yazar Flaubert, bazı romanlarda azca da olsa görülen tahlil tasvir kompozisyonunu sık sık uygular ve bunun bolca, en kusursuz örneklerini verir. Aşağıda, Charles'ı tahlil ederken onun duyguları ve gözüyle, ayrılmayı düşündüğü, çirkince dul karısının çok canb, başardı bir tasvirini görüyoruz:

"...Hem sonrasında dul hanım zayıftı; uzun uzun dişleri vardı, her mevsimde ucu kürek kemiklerinin arasına inen, ufak, kara bir şal taşırdı; kuru bedeni çok kısa elbiseler içinde kınlanmış benzer biçimde sarılıydı, geniş ayakkabılarının boz çoraplar üstünde birbirini kesen bağları, topukları görünürdü". Burada meydana getirilen tasvir, ayrılma öncesi psikolojisini ne güzel veriyor değil
mi?

Şžu parçada, Dr. Charles Bovary'nin muayene odasının çok canlı, detaylı ve fazla uzun olmayan bir tasvirini buluyoruz:

"Koridorun diğer tarafındaki oda Charles'm muayene odasıydı, içinde bir masa, üç sandalye, bir koltuk vardı, aşağı yukarı altı ayak genişliğinde bir odaydı. Çam ağacından yapılmış bir kitaplığın alt katını, neredeyse tek başlarına, Tıp Bilimleri Sözlüğü'nün cütleri süslüyordu, sayfaları kesilmemişti fakat biribiri arkasından gelen satışlarda kapakları pek yıpranmıştı. Muayene odasından hastaların öksürüşü, dertlerini anlatışları geldiği benzer biçimde, salça kokuları da muayene esnasında duvarlardan geçiyordu".

Bigün Emma ve kocası Charles, Restorasyon devrinde bakanlık da meydana getiren bir markinin, Andervilles markisinin evine çağrı edilir. Orada ziyafet, daha başkaları, sosyete mensubu davetliler ve eğlence de vardır. Marki ve markizin yanında yiyecek odasma, kendisi için çok yeni ve bambaşka bir yere giren Emma sağa sola bakınır ve yazar ayrıca, kahramanının
gözüyle şu tasviri yapar:

"Emma içeri girince sıcacık bir havayla çevrildiğini hissetti, çiçeklerin, iyi çamaşırların, etlerin, mantarların kokusunun karışımı olan bir sıcacık havayla. Kollu şamdanlardaki mumların alevleri gümüş çanlara doğru uzanıyordu; ufak ufak yüzeylere bölünmüş, donuk bir buğuyla kaplı kristaller, nefes ışık çizgileri yolluyorlardı birbirlerine; çiçek demetleri, masanın uzunluğunca bir çizgi halindeydi, geniş kenarlı tabaklarda, piskopos başkğı şekline sokulmuş peçeteler vardı, her peçetenin kıvrımı içinde da yumurta biçimi bir küçük ekmek duruyordu. İstakozların kırmızı ayaklan, tabakları aşıyordu;
sepetlerde devasa meyveleri yosunlar üstüne, üst üste dizmişlerdi; bıldırcınların tüyleri üzerindeydi, buğular çıkıyordu; ipek çorapb, kısa poturlu, ak kıravatlı, dantel göğüslüklü baş uşak yargıçlar benzer biçimde ciddiydi, kenarları tırtdh tabaklan davetlilerin omuzlan arasmdan geçiriyor, sizin için seçilen parçayı kaşığıyla bir vuruşta hoplatıveriyordu. Bakır çubuklu, büyük porselen sobanın üstünde, elbise kıvrımları çenesine kadar yükselen bir karı heykeli kalabalık salona kımddamadan bakıyordu".

Hemen sonra Emma dans salonuna iner, oradaki kadmlara bakar:

"Oturan hanımefendilerin esnasında, resimli yelpazeler sallanıyor, demetler yüzlerdeki gülüşü yarı yarıya saklıyor, ak eldivenleri tırnakların biçimini belli eden, bileğin etini sıkan, aralık ellerde, altın tapalı şişeler dönüyordu. Dantelâların süsleri, elmas broşlar, madalyonlu bilezikler, korsajlarda titreşiyor, göğüslerde ışıldıyor, çıplak kollar üstünde hışırdıyorlardı. Alınların üstüne iyice yapışmış, enselerde bükülmüş saçların üstünde, çelenk, salkım, ya da dallar halinde, sevda çiçekleri, yaseminler, nar çiçekleri, başaklar, peygamber çiçekleri vardı".

Dans esnasında da Emma daha çok çevresi ile ilgilidir ve birazcık da gıpta ile başkalarını seyreder:

"Emma'nın üç adım ötesinde, mavi elbiseli bir kavalye, inci gerdanlıkk, solgun benizli bir hanımla, İtalya'dan konuşuyordu. Saint-Pierre'in sütunlarını, Trivoli'yi, Vezüv'ü, Castellamare'yi, Sassine'leri, Cenova'nın güllerini, ay ışığında Colisee'nin görünüşünü övüyordu. Emma bir kulağıyla da anlamadığı kelimelerle dolu bir konuşma dinliyordu".

Bazı manzaralar, insanı içinde bulunmuş olduğu yer ve zamandan abp geçmişe ya da başka âlemlere götürür. İşte aşağıdaki parçada, bunun en muhteşem örneklerinden birini buluyoruz:

"Balonun havası ağırdı; lâmbalar donuklaşıyordu. Bilârdo salonuna doğru akıyorlardı. Bir uşak bir iskemlenin üstüne çıktı, iki cam kırdı. Cam parçalarmın gürültüsü üstüne, Mme Bovary başını çevirdi, bahçeden içeriye bakan parmaklıklara dayanmış köylü yüzleri görmüş oldu. O süre Bertaux hâtıraları geldi akkna. Çiftliği, çamurlu su birikintisini, köylü ceketiyle elma
ağaçlarının altında duran babasını tekrardan görmüş oldu, kendisini de görmüş oldu, eskisi benzer biçimde, parmağıyla süt çanaklarının kaymağını abyordu. Fakat şu dakikanm yabancı şimşekleri, o zamana kadar öylesine açık olan geçmiş yaşamını siliyordu, nerdeyse o yaşamı yaşadığından kuşku edecekti. Emma buradaydı; sonrasında balonun çevresinde, yalnız gölge vardı, geriye kalan her şeyin üstüne
yayılmıştı. Sol elinde tuttuğu kor kırmızısı bir deniz kabuğunun içinde mareskenli dondurma yiyordu o sırada, kaşığı dişlerinin içinde, gözlerini yarı yarıya yumuyordu".

Şžüphesiz ki bir insandan, bilmediği bir şeyi yapması istenirse ve o insan buna birazcık da zorlanırsa ruhî bir daralma, hastalık, huzursuzluk duyar. İşte vals bilmeyen Emma'nın birazcık da zorla kalktığı dans esnasında gözleri döner, yazar da böylece dış tasvirle beraber onun ruh halini verir: "Ağır ağır başladdar, sonrasında hızlanddar. Dönüyorlardı; her şey dönüyordu
çevrelerinde, lâmbalar, mobilyalar, tavan kaplamaları, döşeme, bir mihver üstünde kurs benzer biçimde dönüyordu".

Hayalci olan ve evlilikten ummuş olduğu mutluluğu bir türlü bulamayan Emma hastalık nöbetleri geçirmeye adım atar. Kocası onu, iyileşir umuduyla başka bir yere götürmeye karar verir. Yol hazırlığına koyulan Emma'ya, evliliğin en tatlı ve unutulmaz andan bile saçma gelir. Her şey batar, dokunur ona. Şžu parçada, o sahnenin canlı bir tablo halinde anlatılışı yer ahyor:

"Emma yolculuğa hazırlanıyor, bir çekmeceyi düzeltiyordu bigün, parmaklarına bir şey battı. Evlilik demetinin teliydi bu. Portakal tomurcuklan tozdan sapsanydı, gümüş kenarlı, saten kurdelânın uçları tiftikleniyordu. Ateşe attı bunu. Kuru samanlardan daha acele tutuştu. Sonrasında küller üstünde, yavaş yavaş eriyen bir çalıyı çağrıştırdı. Emma yanışını seyretti. Ufak, kâğıt yemişler patlıyordu, san tel bükülüyor, şerit eriyordu; kâğıttan çiçek yaprakları sertleşmişlerdi, kara kelebekler benzer biçimde sallandılar, ocakta havalanı verdiler en sonunda".

Bovary'lerin hazırlığı, Yonville l'Abbaye adh kasabaya gitmek içindir. Yazar, bu kasabaya gidişi ve kasabayı çok uzun, çok detaylı bir halde tasvir eder, anlatır. İşte aşağıdaki parçada, bu kasabaya gidiş hakkında yapdan çok renkli, canh ve çok detaylı bir doğa tasviri buluyoruz:

"Boissiere'de büyük yoldan ayrılırsanız, Leux bayırının üstüne kadar düz olarak devam edersiniz, oradan vadi görünür. Ortasmdan geçen dere, görünüşü değişik iki ayrı bölge benzer biçimde yapar vadiyi: solda her şey ot, sağda her şey ekin halindedir. Davet, bir basık tepeler kabartması altında uzanır, arkadan Bray toprağının otlaklarına bağlanır, doğu tarafında ova usul usul yükselerek, genişleyerek ilerler, sanşın buğday tarlaları göz alabildiğine parça parça yaydırlar. Otların kıyısından akan su, çayırların ve tekerlek izlerinin rengini ayırır, böylece kır, kadife yakası gümüş şeritle çevrili bir büyük, açılmış mantoya benzer.

Ufkun sonuna vardınız mı, Saint-Jean bayırının yukarıdan aşağı, eşit olmayan, uzun, kırmızı serpintileriyle çizgi çizgi olmuş, dik yamaçları ile Argeuil ormanmın meşeleri vardır önünüzde; bu serpintiler yağmur izleridir, dağm boz rengi üstünde, ince ağlar halinde beliren bu tuğla renkleri de çevrelerde akan birçok maden suyu kaynaklarından ileri gelir...".

Yazar bu kasabayı her şeyiyle, tüm aynntdarıyla anlatır, uzun uzun tasvir eder. Tüm bunlar, hayalci ve hayatta aradığını bir türlü bulamayan Emma'nın nasd bir çevrede, hangi şartlar altında yaşayacağını göstermek, onun ölesiye yalnızlık ve bunabmlannı daha iyi izah etmek içindir. Kasabanın uzun ve çok aynntıb tasvirinin sonunu da yazar şu şekilde bağlıyor:

"Bundan sonrasında, Yonville'de görülecek bir şey yoktur artık. Sokak (tek sokak) yolun dönemecinde duruverir, bir silâh atımı uzunluğu vardır, bir iki dükkânla çevrilidir. Sokağı sağda bırakıp da Saint-Jean yamacmm alt yanından giderseniz, çok geçmeden mezarbğa varırsınız".

Bu tasvir parçası da, son aşama hayalci ve duygusal bir tip olan Emma'nın toplumsal çevresini belirlemesi, psikolojisi ve ilerdeki davranışları hakkında esasb ip uçları vermesi bakımından çok ilgi çekicidir. Şžimdiye kadar yaptığımız tüm açıklamalardan, verdiğimiz bilgilerden ve ele aldığımız örneklerden de açıkça anlaşdacağı benzer biçimde tasvir, romanın temel
unsurlarından biridir. Tasvirsiz bir roman asla düşünülemez. Yalnız dozunun iyi ayarlanması gerekir. Okuyucu romanın havasına, kahramanlann duygu, hayâl âlemlerine, kısacası iç hayatına, tasvirler yardımıyla daha iyi girer, tipleri daha iyi anlamış olur, romana daha çok bağlanır, eserle iyice kaynaşır. Aynca tasvir yöntemiyle, okuyucu ve yazar arasmda da bir yakınlaşma, ruhsal bir bağlılık kurulur. Yazarın psikolojisi, toplumsal çevresi, yaşamış olduğu devirdeki türlü düşünce ve sanat olaylan çok daha iyi anlaşıbr. Romanın havasına giren okuyucu, içinde bulunmuş olduğu türlü sorun, üzüntü ve bunabmlardan sıynlarak, eserin
kahramanı ile beraber tasvir edilen bölgelere, bambaşka dünyalara gider. Artık eserin içindedir o da. Yeri gelir üzülür, yeri gelir sevinir. Fakat ne olursa olsun büyük bir rahatbk, ruhsal bir ferahlık, boşalma duyar ve gevşer. Kendinde
bir arınma, başkalaşma olur ve yeni bir güç, canlıhk kazanır. Kısacası tasvir; yazar-eser-okuyucu üçgeninin temel bir öğesidir ve bu üçgenin köşelerini birbirine sıkıca bağlar, biribiri ile kaynaştırır.

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Gustave Flaubertin Madame Bovary Romanı Tasvirleri Nedir
Gustave Flaubertin Madame Bovary Romanı Tasvirleri Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/gustave-flaubertin-madame-bovary-roman.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/gustave-flaubertin-madame-bovary-roman.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content