İçgüdü Nedir ? (Özet) : Canlıları ortak amaca yönelten, öğrenilmeyen, psişik olmayan, düşünceden doğmayan, canlıda doğuştan bulunan, bedens...
İçgüdü Nedir ? (Özet) : Canlıları ortak amaca yönelten, öğrenilmeyen, psişik olmayan, düşünceden doğmayan, canlıda doğuştan bulunan, bedensel, biyolojik itki. Her türe ilişkin, tür davranışını belirleyen içgüdüler olduğu şeklinde, tüm türlere ilişkin ortak içgüdüler de (annelik şeklinde) vardır.
İçgüdü Kuramı
Hayvanlar kimi zaman belirli durumlarda ve belirli uyarıcılar karşısında bir ekip davranışlar gösterirler.Bu tür davranışlara içgüdüsel davranış denir. İçgüdüsel davranışlar doğuştan vardır. Öğrenmeye gereksinim göstermezler.
Mesela, örümceğin ağ kurması, tırtılın koza yapmasıgibi, insanoğlunun yüzme öğrenebilmesi için uzun sınama ve tekrara gereksinim vardır. İçinde, kas, refleks, tüm bir gövde koordinasyonunu Bunun yanısıra bir ördek tüm bunların hiçbirine gereksinim göstermeden , yüzme davranışını ilk kez denemesine karşın büyük bir ustalıkla yapar. Demek ki içgüdüsel davranışlar belirli bir biyolojik gereksinmenin sonucu olarak ortaya çıkmazlar.
Kendi bölgesini koruma, analık, yuva kurma şeklinde davranışlar değişik türlerde gözlenen bazı içgüdüsel davranışlara örnek oluşturur.
İçgüdü Nedir ? (Detay)
Alm. Instinkt, Naturtrieb (m), Fr. instinct (m), İng. instinct. Bir türün fertlerinde doğuştan bulunan, evvelde öğrenilmemiş davranış kalıpları. Yuva yapma, yavrusuna bakma, mevsimi erişince göç etme, kış uykusuna yatma, yiyecek bulma şeklinde davranışların hepsi birer içgüdü çeşididir. İçgüdüye “ilhamâ€, “sevk-i tabiî†ya da “sevk-i ilâhî†de denir.
Yavru halindeyken yuvasından alınarak anne ve babasından ayrı yetiştirilen kuşlar, yetiştikleri vakit kendi cinslerine özgü yuvalar yaparlar. İçgüdü davranışları nesilden nesile geçen irsî bir geleneğin belirtileridir. Yumurtadan yeni çıkmış, birkaç günlük bir civciv toprağa bırakıldığında eşinip bir şeyler bulur ve gagalar. Bu, ona Tanrı tarafınca ilhâm edilmiş, neslinin devamı için lüzûmlu bir içgüdü davranışıdır. İçgüdü davranışları yüksek yapılı hayvanlara doğru gittikçe değişmiş olur ve karmaşıklaşır. Sevgi ya da nefret, yavru bakımı ve senenin bâzı mevsimlerinde göç etme mecbûriyeti şeklinde daha girift hisler de içgüdüdür. Yeni doğan memeli hayvan yavrusunu annesinin göğsünden süt emzirten, yeni yumurtadan çıkmış ördek yavrusunu suya çeken de bu içgüdüdür. İçgüdü kuvveti olmasaydı koyun, kurdun düşman bulunduğunu anlamaz ve ondan kaçmazdı. Yavrusunu da korumazdı.
Som balıkları senelerce denizde yaşar. Fakat üreme vakti vardığında yüzlerce kilometrelik yolu kat ederek doğdukları tatlı su nehirlerine dönerek yumurtlarlar. Doğduğu nehrin kolunda yüzmekte olan bir som balığı yakalanarak nehrin başka bir koluna nakledilse, derhal yanlış yolda bulunduğunu sezerek geri döner ve aslolan gideceği dere koluna ulaşır. Yılan balıkları ise yumurtlamak için yaşamış olduğu tatlı sulardan denizlere göç ederler. Binlerce kilometre kat ederek Bermuda’nın cenup açıklarında denizin 7000 metre derinine inerler. Burada yumurtladıktan sonrasında ölürler. Yumurtadan çıkan yavrular bir süre sonra ölmüş annelerinin geliş yolunu bularak sâhile varırlar.
Buradan da hiçbir kılavuz olmadan annelerinin yaşamış olduğu eski dere, göl ve su birikintilerine ulaşırlar. Hayvanlar âleminde akıllara durgunluk veren, insanoğlunu şaşkınlık ve şaşkınlık içinde bırakıp, bu tarz şeyleri yaratan hakkında derin düşüncelere daldıran bu şekilde yüzlerce malum vaka vardır. Biyolog Prof. Dr. Cecil Hamar, içgüdü için şu şekilde demektedir: “Baltimore kuşuna o üstün yuva yapma sanatını kim öğretti? Bu kuşların yapmış olduğu yuvaların hepsi niçin birbirine benziyor? İçgüdü mü diyeceksiniz? Bir ihtimal bu şekilde demekle sorudan kurtulmak mümkün fakat, verilen çözüm eksiktir normal olarak! Bundan dolayı içgüdü dediğimiz şey nedir? Bâzılarımız canlıların öğrenme yöntemiyle değil de doğuştan kazandıkları bilgiler diyecektir. Oysa buna Tanrı’ın canlılara ihsân etmiş olduğu kuvvet desek daha mantıklı davranmış olmayacak mıyız?..†Bir ormanda bir tilki belirince, sincap o zamana kadar ömründe tilki görmemiş olsa bile, en yakın ağaca sıçrar. Sincaba tehlikeyi haber veren o hareket tarzını atama eden kimdir? Arılar tüm yapılacak şeyleri iyi mi öğrenirler? İşçi arılar çiçeklerin yerini keşfetmeyi, balözü emmeyi, çiçek tozu toplamayı, bal petekleri îmâl etmeyi, larvalara bakmayı, düşmanlarını iğnelemeyi iyi mi öğrenirler?
İçgüdü üzerine, batı bilim dünyasında iki-üç asırdan beri emek harcamalar ve incelemeler yapılmaktadır. Batılı psikologlar ve ilim adamları içgüdünün varlığını kabul etmekte, fakat bunun mâhiyeti ve insandaki öteki sistemlerle münâsebeti hakkında değişik görüş, nazariye (kuram) ve îzahlar (açıklamalar) ileri sürmektedirler. Bunlardan Freud içgüdüyü “id†olarak isimlendirmekte ve insan rûhunun iptidaî kuvvetleri ve güçler sistemi şeklinde târif ederek, rûhî enerjinin belli başlı kaynağını teşkil ettiğini öne sürmektedir. Ek olarak İd’in dış dünya ile ilgili olmadığı, vakit geçmesi ve tecrübeyle değişmediği, enerjisinin hareketli olduğu ve ruhun üst kişilik söylediği kısmı tarafınca denetim edilmiş olduğu görüşleri de Freud’a âittir. Gene Freud’a bakılırsa bu İd; gerginliğe tahammül edemez, acele doymak ister, mantıksız, egoist ve zevk arayıcıdır. Freud’un görüşleri, başta çağdaşları olmak suretiyle bâzı batılı bilim adamları tarafınca reddedilmiştir (Bkz. Freud). Öteki batılı psikolog ve biyologların içgüdü hakkında öne sürdüğü görüşler de başka meslekdaşları tarafınca tamâmen kabul edilmemekte; içgüdü batı bilim dünyâsında hemen hemen hepimiz tarafınca kabul edilebilir îzah ve açıklamalara kavuşmamış müphem bir mevzu olarak durmaktadır. İçgüdünün mâhiyetini, ilim dünyası hemen hemen çözememiştir.
YORUMLAR