İKİNCİ YENİ (1954 - 1960) 1. İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Cemal Süreya ve Ece AYHAN'nın sıÂnıfa getirdiğiniz ...
İKİNCİ YENİ (1954 - 1960)
1. İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Cemal Süreya ve Ece AYHAN'nın sıÂnıfa getirdiğiniz şiirlerinden beğendiklerinizi yüksek sesle okuyun.
2. Şžiirde yenilik sözü, şiirin tema, yapı, ses,uyum,dil ve ifade özelliklerinden birinde ya da birÂkaçında yapılacak yenilik anlamını barındırır. Bu yenilik ise, gelenekten azca ya da çok kopuşu, uzaklaşÂmayı gösterir.
Bugüne dek okuduğunuz şiirlerden yola çıkarak şiirin unsurlarında yenilik olarak, temanın, dil ve anlatımın köktencilik bir anlamda değiştiğini, yenilendiğini söyleyebiliriz.
3. Yaptığımız araştırmadan yola çıkarak XX. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan edebî akımların söz mevzusu devrin siyasal, ekonomik ve toplumsal vakalarıyla direkt bir birlikteliğin bulunduğunu söyleÂyebiliriz. Edebiyat, yaşamdan direkt etkilendiği için, dünyadaki herhangi bir değişme, edebiyatı da derhal etkileyebilmektedir.
4. Tercümenin kültür üstündeki tesiri ve yabancı dil bilen ozan, yazar ve entelektüellerin yabancı eserleri orijinal dilden okumaları sizce bir dili ve edebiyatı genel olarak pozitif etkisinde bırakır. Zira yabanÂcı dil bilen bir ozan, yazar; yeni ve değişik bir dünya tanıyacak, daha da zenginleşecektir.
İNCELEME
1. METİN
1. Ahengi elde eden unsurlar kafiye, redif, ses tekrarları, aliterasyon ve asonanstır.
2. Umutsuzlar Parkı şiirinde belli bir ölçü yoktur. Ses akışını ve ritmi elde eden en mühim unsur, dizelerin sıralanışıyla, uzunluk, kısalık ve ses tekrarlarıdır.
3. Umutsuzlar Parkı şiiriyle Bir Gün İcadiye'de şiirini ses, ritim ve dil bakımından karşılaştırılması: • İki şiirin de kendine özgü bir sesi vardır. Tanpınar'ın şiirindeki ses, gelenekten çok değişik
• İki şiirin de kendine özgü bir ritmi vardır. Tanpınar'ın şiirinde ritim, hece ölçüsü, redif, kafiye, aliterasyon ve asonanslarla sağlanmıştır. Cansever'in şiiri, özgür ölçüyle yazıldığı için ritim özgür ölçünün imkânlarıyla sağlanmıştır.
Geleneksel cümle yapısı ve kelime grupları bakımından hangi Cansever'in şiiri farklıdır. Zira bu şiirde yer edinen cümle yapısı ve kelime grupları geleneksel kullanımın haricinde kullanılmıştır.
4."insan, insan, insandan; ne iyi ne de fena"
"Duvarlar, evler, sokaklar benzer biçimde yapılmışlığımdan."
"O yapayalnız olmaktaki kendimi"
"Sanki ben upuzun bir hikâye"
Şžiirde bu ifade tarzına başvurulmasının temel sebebi, okuru şiire dâhil ederek onu da şiirin içine çekmek, bunun yanı sıra okuru etkilemektir.
1.ETKİNLİK
BİRİNCİ GRUP:
Umutsuzlar Parkı şiiri, imgenin kullanıldığı bir şiirdir. Şžeyh Galip'in Tard u Rekb şiirinde de imgeÂsel kullanımlar vardır. İki şiirde de söz sanatları oldukça fazla kullanılmıştır. İki şiirde de çağrışımsal değerÂler yoğundur.
İKİNCİ GRUP :
Ahmet Haşim'in Mehtapta Leylekler şiiriyle Cansever'in şiirinde imge ve söz sanatları vardır. İki şiirde de çağrışımsal değerler vardır.
6. Umutsuzlar Parkı şiirinde ifade edilenler her insanın duyup düşünebileceği türden değildir. Zira şiir, her insanın değişik anlamlar çıkarmasına yönelik yazılmıştır. Buradan hareketle şiirdeki dil ve anlatımın kişisel bir özellik gösterdiğini söyleyebiliriz. Zira bu şiir tarzında mühim özellik bireydir. Kişinin düÂşünce ve hayal dünyası ve kültürü, onun şiirden edineceği anlamı ortaya çıkarmaktadır. Şžair, bireysel olanı bireysel olabilecek bir üslupla ifade etmiştir
7. Sanki ben upuzun bir hikâye
En okunmadık yerlerimle
Umutsuzlar Parkı şiirindeki dizelerde, ozan kendisini uzun bir hikâyeye benzetmiştir. Bu hikâyenin bulunmuş olduğu kitabın okunmayan yerlerindeki hikâye şairin anlatmak istediği şeydir. Uzak çağrışımlar açısından ise ozan, hikâye yerine insanı koymuş olabilir, insan, dünyaya düştüğünden beri dünyayı anlama çabasındadır, insan, bütünü anlama çabasında bazı bölgeleri anlayamaya bilir. Tıpkı Attila İlÂhan'ın dizesi benzer biçimde. "Olmayacak şey bir insanoğlunun bir insanı anlaması" dizesinde insanoğlunun insanı anlayamaÂyacağı anlatılmaktadır. Umutsuzlar Parkı şiirindeki uzak çağrışımlar taşıyan mısralar:
"Binlerce, fakat binlerce senedir yaşıyorum
Bunu göklerden anlıyorum, kendimden anlıyorum birazcık
insan, insan, insandan; ne iyi ne de fena"
"Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum"
"Oysa ben düz insan, bazı insan, karanlık insan
Ve geçilmiyor ki benim
Duvarlar, evler, sokaklar benzer biçimde yapılmışlığımdan." "Böyleyken akıp gidiyorum bir dere gerçeği benzer biçimde"
Bunların şiirdeki temel işlevi şiirin zenginleşmesine ve çarpıcılığının artmasına imkân sağlamasıÂdır.
8. Umutsuzlar Parkı şiirinin yapısını oluşturan birimler içinde pozitif bir ilişki vardır. Ölçü, tema, dil ve ifade uyumlu bir tüm halindedir.
9. Umutsuzlar Parkı şiirinin temasını "insanoğlunun dünyadaki umutsuzluğudur." Bunun edebiyat geleÂneği içindeki tamamen yeni ve değişik bir tema bulunduğunu söyleyebiliriz.
10. Umutsuzlar Parkı şiirinin teması, "insanoğlunun dünyadaki yalnızlığını" ifade eder.
11. "Çok eski bir yerimdeyim, çürüyen bir yerimden geliyorum" "Anlıyorum, fakat yepyeni anlıyorum bıktığımı"
"... unutulmak içindeki onlardan" "O yapayalnız olmaktaki kendimi" "Yok artık sıkılıyorum."
ifadeler şairin "umutsuz, bezgin" ruh haliyle ilgili hangi ipuçlarını vermektedir. Bu ruh hâli şiire kaÂramsar bir hava vermektedir. İkinci Yeni şiirindeki temalar, bireysel, bireyselliği ölçüsünde "karamsar" bir dünya görüşüne haizdir.
12. Umutsuzlar Parkı şiiri, şairin dünyasını imgesel bir üslupla okura veren bir şiiridir.
13. Umutsuzlar Parkı şiiri Türk şiir geleneği içinde "ikinci yeni şiir" geleneği içindedir. Bu geleneği temsil eden şairler: "Sezai Karakoç, Turgut Uyar, Ece Ayhan, İlhan Berk, Cemal Süreya."
14. Yaptığımız araştırmadan hareketle XX. yüzyılın ilk yarısında Batı'da ortaya çıkan fikir ve edebiyat akımları ile Umutsuzlar Parkı şiiri içinde ilişki vradır. Egzistansiyalizm, sürrealizm benzer biçimde akımlar, insanı dünyada karamsar, bireysel varlık olarak düşünürler. Bu yüzden, bu akımlardan etkileÂnen şairler de de karamsarlık, umutsuzluk hissedilir.
İkinci Yeni şiirinin kaynakları çok farklıdır. Yukarıdaki fikir ve edebiyat akımlarının yanı sıra müzik, beyaz perde, fotoğraf sanatlarından da etkilenmişlerdir. Müzikte Shönberg'in Atanol müziğinden, siÂnemada Fransız Yeni Dalga sinemasından, resimde de R. Magrite, Klee benzer biçimde sürrealistlerden etkilenÂmişlerdir.
15. Yaptığınız araştırmadan hareketle defterinize Edip Cansever'in edebî ve fikrî yönü hakkında bir paragraf yazınız. Yazdıklarınızı sınıfta okuyarak arkadaşlarınızla paylaşınız.
16. Umutsuzlar Parkı şiiri Edip Cansever'in şiir dünyasında ve Türk şiirinde başarı göstermiş bir şiiri kabul edilir. Fakat onun en mühim şiiri değildir.
2. METİN
1. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirinde ritmi ve ahengi elde eden unsurlar ses ve kelime tekrarlarıÂdır.
2. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirindeki cümle ve kelime gruplarının dikkat çekici yönü "eksiltili cümlelerden oluşması ve bigün kelimesinin devamlı yine edilmesidir."
3. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirini söz sanatları ve imgeler açısından incelediğimizde, şiirin daha önceki dönemlere nazaran imge bakımından değişik bir özellik gösterdiğini söyleyebiliriz.
2.ETKİNLİK
BİRİNCİ GRUP:
Âşık Veysel'in şiiri öteki şiire oranla açık ve anlaşılırdır. Kullanılan dil, halk şiiri geleneğinde olÂduğu benzer biçimde bireysel değildir.
İKİNCİ GRUP:
Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirinin anlamı daha kapalı, dil ve anlatımda daha bireyseldir. Zira ikinci Yeni Şžiir geleneğinde anlam kapalı, dil bireyseldir.
4. "Bigün birer dağlara
Ah iyi mi dağlara bigün
Ey bitkin atlar, ey geri dönenler, sayı bilmeyen çocuklar"
"Otları büyümek bigün"
"Bigün köyler şehirler yıkanık damlar geri dönmek bigün"
"Ey tüm hazır elbiseciler ey,
Bigün olmak, küskün keşişlerden olmamak bigün"
Bunlar, şiirin anlamsal açıdan zenginleşmesini, şiirin çarpıcılık kazanmasını elde etmiştir.
5. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirinin yapısını oluşturan birimler içinde pozitif bir ilişki vardır. Ölçü, tema, dil ve ifade uyumlu bir tüm halindedir.
6. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirinin teması " bunalan insanoğlunun kaygılardan kurtulmasıdır. Bu teÂma, edebiyat geleneği içinde yeni ve değişik bir temadır.
7. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiirinde işlenen tema ile "bunalım" terimi içinde direkt bir ilişki vardır. Zira şiir, dünyada bunalan bir kişinin dünyaya iyi mi baktığını anlatmaktadır. Bu akım, bilhassa Batı fikir, sanat ve edebiyat akımlarından etkilendiği için, şiirde bu türden temaların buÂlunması mümkündür.
8. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiiri, "bunalan bir kişinin bunalımlarını" anlattığı için, şiirde dizeler içinde anlamsal neredeyse hiçbir bağ yoktur. Bu da şiirin kurgusunu ve anlatmak istediğini çok iyi veren bir dile dönüştürmüştür şiiri.
9. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiiri Türk şiir geleneği içinde "İkinci Yeni Şžiiri" geleneği içindedir.
10. Yaptığınız araştırmadan hareketle defterinize Turgut Uyar'ın fikrî ve edebî yönü hakkında bir paragraf yazınız. Yazdıklarınızı sınıfta okuyarak arkadaşlarınızla paylaşınız.
11. Kurtarmak Tüm Kaygıları şiiri Turgut Uyar'ın şiir dünyasında ve Türk şiirinde en malum ve mühim şiir değildir. Bu şiir, bağlı olduğu şiir geleneğinin özelliklerini başarıyla veren bir şiir olması yöÂnüyle önemlidir.
3. METİN
1. Şžiirdeki ses akışını, ritmi ve ahengi elde eden unsurlar kafiye, redif, aliterasyon, asonans ve şiiÂrin dizilişidir.
2. Sezai KARAKOÇ'un Şžehrazat'ındaki imgeler:
"Sen Şžehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında
Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın"
"Sen şarkılarca büyük uzun
Sen yolunu kaybeden yolcuların üzerine
Bir yaşam boyu yağan bir yaşam boyu karsın"
"Sen bir mahşer içinde en aziz yalnızlığı yaşadın
Sen başını çeviren cellatbaşının güne
Sen öyleki ki sen diye diye seni anlayamayız.
Şžehrazat ah Şžehrazat Şžehrazat
Sen sevgili sen can sen yârsın."
Sezai KARAKOÇ'un Şžehrazat'ındaki söz sanatları:
Sen gecenin gündüzün haricinde
Sen kalbin atışında kanın akışında: Tekrir (yineleme)
Sen Şžehrazat bir lamba bir hükümdar bakışında Bir ölüm kuşunun feryadını duyarsın: Telmih
Sen bir rüya geceleyin gündüzün: Teşbih Bir yaşam boyu yağan bir yaşam boyu karsın: Teşbih
Şžehrazat ah Şžehrazat Şžehrazat: Tekrir
Ahmet Kutsi Tecer'in Nerdesin şiirindeki imge:
"Gün olur sürüyüp beni derbeder, Bu ses rüzgârlara karışır gider. Gün olur peşimden yürür birlikte, Ansızın haykırır bana:— Nerdesin?"
Ahmet Kutsi Tecer'in Nerdesin şiirindeki söz sanatı:
"Ansızın haykırır bana:— Nerdesin": intak
"Elverir ki bigün bana derinden": Tevriye
Şžehrazat şiirinde imge ve söz sanatları daha büyük ehemmiyet kazanmıştır.
3. Şžehrazat şiirinde geçen gece-gündüz, hükümdar, cellat başı, yağmur, kar, acıma kelimeleÂrinin sizde uyandırdığı çağrışımlar:
gece-gündüz: dünya
hükümdar: acımsızlık
cellat başı: hunharlık
yağmur: güzellik
kar: ısı acıma: hüzün
Bu çağrışımlar şiirde anlamın ortaya çıkmasını ve farklılığın oluşmasını, şiirin zenginleşmesini elde etmiştir.
4. Şžehrazat şiirinin yapısını oluşturan birimler içinde pozitif bir ilişki vardır. Ölçü, tema, dil ve ifade uyumlu bir tüm halindedir.
5. Şžehrazat şiirinin teması " aşk'tır. Bu şiiri ve Sezai Karakoç'un okuduğunuz öteki şiirlerini, teÂmanın nitelikleri ve şairin ruh hâli açısından İkinci Yeni'nin öteki şairleriyle karşılaştırdığımızda şiirin ve şairin aşka verdiği değerin değişik bulunduğunu söyleyebiliriz. Şžiirin teması olan "aşk" Sezai Karakoç'ta daÂha mukaddes, mistik ve pürüzsüzdür. Onun aşkı, varlığı yaratana duyulan aşkın bir yansıması benzer biçimde düşünüÂlebilir. Ve bu aşk duygusunda, cinsellik yok denecek kadar azdır. "Aşk, dünyanın yaratılmasının sebeÂbidir, "diyen mutasavvıfların aşk anlayışına ozan de katılır. İkinci Yeni şairlerinin aşk anlayışları daha bireysel ve tenseldir.
6. Şžehrazat şiirinin teması olan "aşk" insanoğlunun bu dünyadaki en kuvvetli duygularından biridir. İnsanÂlardaki bu duygu evrensel niteliktedir.
7. Şžehrazat şiiri, Binbir Gece Masallarında geçen hanım kahramandır. Bu hanım, kraldan kurtulÂmak için ona her gece masal anlatmıştır. Bu sayede ölümden kurtulmuş ve karalı kendine âşık etmişÂtir.
8. Yaptığınız araştırmadan hareketle defterinize Sezai Karakoç'un fikrî ve edebî yönü hakkında bir paragraf yazınız. Yazdıklarınızı sınıfta okuyarak arkadaşlarınızla paylaşınız.
9. Şžehrazat şiiri Sezai Karakoç'un şiir dünyasında ve Türk şiirinde malum ve sevilen bir şiiridir.
ANLAMA - YORUMLAMA
1. SENDEN UTANIYORUM
Senden utanıyorum deniz kenarı
Hep bu şekilde işi olmayan olduğum
Bu şekilde parasız kaldığım zamanlar mı
Ziyaretine geleceğim?
Bak yarın memuriyete başlıyorum,
Diğer gün evleneceğim galiba,
Artık seni bizim evde beklerim
Deniz kenarı.
Şžiir, dil, imge ve söz sanatlarını kullanış seçimi açısından Melih Cevdet Anday'ındır.
EŞžDEÄžERİYLE YAN
Eşdeğeriyle yan yana yürürken
Cehennem sokağında fert olmak,
Ve en inceldikten sonrasında
ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden
Madenî paralar gösteriyorlar,
Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
Bir ovanın düz oluşu benzer biçimde bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Şžiir, dil, imge ve söz sanatlarını kullanış seçimi açısından Cemal Süreya'nındır.
3.ETKİNLİK
BİRİNCİ GRUP :
Şžiirde anlamla ilgili aşağıdaki yazı, İkinci yeninin anlama iyi mi baktığını anlatmaktadır:
"Şžiirde anlam rastlansaldır" abartmasında ise şiir sanki şairin söylemek istediğinden uzaklaşırmış, kendiliğinden, "rastlantıya kalmış" bir anlam yüklenirmiş benzer biçimde bir hava esiyordu. Bu şekilde olunca da şairin şiiri bir şey söylemek için yazmasının olanaksızlığı saptanmış oluyordu. Karşı çıkışlar, daha ileri gitmeÂleri getirdi.
Sezai Karakoç :"Şžiirin temeli ne fikir, ne anlamdır. Anlamsızlığın da olmadığı benzer biçimde."
Ece Ayhan :"Bu şiir, anlamı mısra, şiir kurulduktan sonrasında belirebilecek bir şiire doğru gidiyor. Bu yeni bir yöntem sorunudur."
Bu sözlerde şiirin "anlam ifade etmeyen" bulunduğunu, şiirde "anlam" bulunmadığını söylemiyor, işin temeli "anÂlamsızlık" değil, yöntem değişik, anlam dizeler çekilip şiir kurulduktan sonrasında beliriyor.
Fakat müessese esnasında anlamı denetleyen gene ozan.
Sezai Karakoç'un şiirinden tesadüf olarak İslam'a yergi, ya da Ece Ayhan'ın şiirinden tesadüf olarak ortaklamacılığa övgü çıkmayacağı kati.
"Şžiirde anlam rastlansaldır."
Evet, yalnız dışardan değil, içerden de yanlış anlaşılıyordu ki bu abartılmış gerçek, kısa sürede İkinci Yeni akımına "Anlam ifade etmeyen Şžiir" adının yakıştırılmasına kimse karşı çıkmadı.
Bunda İlhan Berk'in birbirini izleyen kuramsal yazılarının, soruşturmalara verdiği yanıtların oranı da büyüktü. Daima İkinci Yeni'nin öncüsüymüş benzer biçimde konuşan, yazılarını Batı şairlerinden alıntılarla süsleyen, ek olarak savunduğu anlayışa çoğunlukla teğet geçen başarı göstermiş şiirlerini o anlayışın ürünleriymiş benzer biçimde sunan bu kıpırtılı şairin söylediği sözler, ortalarda çarpıcı söz benzer biçimde dolaşıyordu :
"Şžiir anlama bağlı değildir. Anlam düzyazıya özgüdür. Şžiir bir şey anlatmaz - Güzellik bir şey anÂlatmaz şu sebeple."
Yapılardan yazın yaşamına döndüğümde, İkinci Yeni tartışmasının beni en fazlaca ilgilendiren yanı "anlam" mevzusu olmuştu. Ne yapılmak istendiğine akıl erdirmeye çalışırken, ilk bu mevzuyla karşı karşıÂya kaldım. "Batı şiirine borcum büyüktür," diyen İlhan Berk'in kaynaklarını araştırmak için, İngiliz şiirini gözden geçirince, şairlerimiz arasındaki gırgır konuşmalarda "İkinci Yeni yanlış çevirilerden doğmuşÂtur" benzer biçimde takılmalar yapılmasının pek de dayanaksız olmadığını gördüm.
Birkaç münakaşa, soruşturma, izah etme derken, ikinci Yenilerin aslında anlamsızlığı pek benimseÂmedikleri, örnek aldıkları Batılı şairlerin de vakaya bu şekilde bakmadıkları ortaya çıktı.
ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.
Saat beş nalburları pencerelerden Madenî paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu benzer biçimde bir şey.
Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Şžiir, dil, imge ve söz sanatlarını kullanış seçimi açısından Cemal Süreya'nındır.
BİRİNCİ GRUP :
Şžiirde anlamla ilgili aşağıdaki yazı, İkinci yeninin anlama iyi mi baktığını anlatmaktadır:
"Şžiirde anlam rastlansaldır" abartmasında ise şiir sanki şairin söylemek istediğinden uzaklaşırmış, kendiliğinden, "rastlantıya kalmış" bir anlam yüklenirmiş benzer biçimde bir hava esiyordu. Bu şekilde olunca da şairin şiiri bir şey söylemek için yazmasının olanaksızlığı saptanmış oluyordu. Karşı çıkışlar, daha ileri gitmeÂleri getirdi.
Sezai Karakoç :"Şžiirin temeli ne fikir, ne anlamdır. Anlamsızlığın da olmadığı benzer biçimde."
Ece Ayhan :"Bu şiir, anlamı mısra, şiir kurulduktan sonrasında belirebilecek bir şiire doğru gidiyor. Bu yeni bir yöntem sorunudur."
Bu sözlerde şiirin "anlam ifade etmeyen" bulunduğunu, şiirde "anlam" bulunmadığını söylemiyor, işin temeli "anÂlamsızlık" değil, yöntem değişik, anlam dizeler çekilip şiir kurulduktan sonrasında beliriyor.
Fakat müessese esnasında anlamı denetleyen gene ozan.
Sezai Karakoç'un şiirinden tesadüf olarak İslam'a yergi, ya da Ece Ayhan'ın şiirinden tesadüf olarak ortaklamacılığa övgü çıkmayacağı kati.
"Şžiirde anlam rastlansaldır."
Evet, yalnız dışardan değil, içerden de yanlış anlaşılıyordu ki bu abartılmış gerçek, kısa sürede İkinci Yeni akımına "Anlam ifade etmeyen Şžiir" adının yakıştırılmasına kimse karşı çıkmadı.
Bunda İlhan Berk'in birbirini izleyen kuramsal yazılarının, soruşturmalara verdiği yanıtların oranı da büyüktü. Daima İkinci Yeni'nin öncüsüymüş benzer biçimde konuşan, yazılarını Batı şairlerinden alıntılarla süsleyen, ek olarak savunduğu anlayışa çoğunlukla teğet geçen başarı göstermiş şiirlerini o anlayışın ürünleriymiş benzer biçimde sunan bu kıpırtılı şairin söylediği sözler, ortalarda çarpıcı söz benzer biçimde dolaşıyordu :
"Şžiir anlama bağlı değildir. Anlam düzyazıya özgüdür. Şžiir bir şey anlatmaz - Güzellik bir şey anÂlatmaz şu sebeple."
Yapılardan yazın yaşamına döndüğümde, İkinci Yeni tartışmasının beni en fazlaca ilgilendiren yanı "anlam" mevzusu olmuştu. Ne yapılmak istendiğine akıl erdirmeye çalışırken, ilk bu mevzuyla karşı karşıÂya kaldım. "Batı şiirine borcum büyüktür," diyen İlhan Berk'in kaynaklarını araştırmak için, İngiliz şiirini gözden geçirince, şairlerimiz arasındaki gırgır konuşmalarda "İkinci Yeni yanlış çevirilerden doğmuşÂtur" benzer biçimde takılmalar yapılmasının pek de dayanaksız olmadığını gördüm.
Birkaç münakaşa, soruşturma, izah etme derken, ikinci Yenilerin aslında anlamsızlığı pek benimseÂmedikleri, örnek aldıkları Batılı şairlerin de vakaya bu şekilde bakmadıkları ortaya çıktı.
BİRİNCİ GRUP:
Fransız şiirini yakından izleyen, Perçemli Sokak'ta anlamsızlığa yöneldiği sanılan Oktay Rifat'ın, "Yeditepe"de yayımladığı bir Valery çevirisi ile birkaç yazısı bilhassa genç şairler için aydınlatıcı oldu.
Anlamsızlığı savunanlara şu şekilde diyordu Oktay Rifat : "Bizde anlam ifade etmeyen şiir diyince, bir şey söylemeyen, bir şey anlatmayan şiir sanılıyor. Olur mu öyleki şey. Bir şey anlatmamanın en kestirme yolu susmaktır. Her ağzını açan, ister istemez, bir şey anlatmak sorumluluğunu yüklenir. Anlam ifade etmeyen şiir, bir şey anlatmamak şu şekilde dursun, bizlere anlamlı şiirin anlatamadığı şeyleri konu alıyor, bizi insandan uzaklaşÂtırmak şu şekilde dursun, bizlere insan gerçeğinin, dış gerçeğin ta kendisini vermeye çalışıyor."
Kısacası, "Anlam ifade etmeyen Şžiir" diye anılan şiir, "anlam ifade etmeyen" değildi.
Niye "anlam ifade etmeyen" deniyordu öyleyse? "Kapalı Şžiir" demek daha doğru olmaz mıydı?
Onat Kutlar'ın "Divan şiiri benzer biçimde" benzetmesini yapmış olduğu, hepimiz kendi şiirini arasın görüşünün ağırlık kazanılmış olduğu, birbirini izleyerek yazmaya son vermek icap ettiğinin öne sürüldüğü günlerde bile, dıştan gelen önerilere pek kulak asılmıyordu.
Turgut Uyar'ın anlam mevzusunda söylediği şu sözlerden sonrasında ise, İkinci Yeni'ye "Anlam ifade etmeyen Şžiir" diyen pek kalmadı:
" Bu yıl, geçen yıllarda şiirimizi bir fazlaca oyalamış bulunan 'anlamsızlık' problemi, bana kalırsa (veriÂlen örneklere bakarak) 'anlam' yararına çözülmüş, şimdilik bir sonuca bağlanmıştır."
Böylece "Kapalı Şžiir" denmeye başlandı.
İkinci Yeni'nin belli başlı ilkelerinden biri sayılan, fakat bu yolda yapıt veren meşhur şairlerin pek uyÂmadıkları, "Şžiirde anlam rastlansaldır" görüşü temelinden sarsılmıştı. Şžairler, "bir şey anlatmamak şu şekilde dursun, bizlere anlamlı şiirin anlatamadığı şeyleri anlatıyorlardı.
"Mevzu, öykü, vaka" da büsbütün bir yana itilmiş değildi.
Acayip şiirinin "arı şiir" aranışı yüzünden getirmiş olduğu yasaklardan kurtulunmuş, imge tekrardan baş köÂşeye oturtulmuş, iç şekil oyunlarına, yazınsal sanatlara yönelinerek "sadelik" aranışından uzaklaşıl-ımıştı. Konuşma diline bağlı kalınmıyor, dilde değiştirim-lerden (deformation), anlatımda karıştırımlardan (synaesthesia), soyutlamalardan (abstraction) yararlanılıyor, sonuçta güç anlaşılan, kapalı, çetin bir şiire ulaşılıyordu.
Anlamlı olsa da, ister istemez çoğunluğa sırt çeviren, yoğun bir şiirdi ortaya çıkan. Değil bayağı aydınlara, şiirle ilgilenen seçkin aydınlara bile bilmece benzer biçimde gelen, kolay kolay çözümlenemeyen, dolaÂyısıyla ozan ile okur içinde bir haberleşme-iletişim kurulamadığından, gene "anlam ifade etmeyen" diye nitelenebilecek şiirler yazılıyordu bu anlayışla.
Kimi şairler hoşlanıyorlardı böylesine çetin bir kapalılıktan.
MEMET FUAT, İKİNCİ YENİ TARTIŞžMASI, s.112-115.
İKİNCİ GRUP:
İkinci Yeni'nin şiir diliyle ilgili doğru bilgiler veren Muzaffer ilhan Erdost'un bir yazısı:
"Geçen akşam Orhan Duru ile konuşuyorduk. Bizlere, "Ece Ayhan'ın şiirlerini basacağınıza, Umut Oğuzcan'm, daha başkalarının şiirlerini basın." dedi; bunu birazcık da eğlenerek söylemiş oldu. Zira, Ece Ayhan'ın şiirleri bir şey söylemiyormuş, ortaçağ şiirine gidiyormuş. Orhan'a şiirden anlamadığını söyleÂdim, münakaşaya girmedim.
Ece Ayhan'ın şiirleri iyi ya da fena olabilir. Mühim olan, ikinci yeni diyebileceğimiz bir şiirin ozanÂlarından birini, "Bir şey söylemiyor" diye kınamak, günümüzün şiirinde beliren akımlardan birini anlaÂmamaktır.
Mevzuya şu şekilde bir örnekle gireyim: Bugün pazar. Önümdeki masanın camı altına, Kurtuluş bazı foÂtoğraflar koymuş... Fotoğraflardan biri çini desenini, derhal altındaki bir kilim desenini, öbürü Erzurum işi çorap nakışlarını gösteriyor. Bu desenlerin, bu nakışların dâ söylediği hiçbir şey yok. Geometrik biçimlerden kurulu olan bu bileşkeler hiçbir şey söylemiyorlar fakat gene de bu tarz şeyleri hayatımızdan atÂmayı istemedik; bir dörüt (sanat) yapıtı olmadığını hiçbir süre söylemedik.
Yeni şiir de (bir iki ozanı ayırırsak) direkt doğruya kelimeler arasındaki olanakları deneyerek, yeni bileşkelere, yeni güzelliklere varıyor. Bu, yeni şiire, bununla beraber şiir diline atılmış ilk adimdir. Bu
şiir, bir şey söylerse, söylediği raslantısaldır. Kısaca ozan bir düşünceyi, bir duyguyu, bir vakası anlatmak için mısra kurmaya gitmez. Kelimeleri alır, onlardan mısrasını kurar. Fakat sonunda şiir gene bir şey söyler. Zira ozanın kelimeleri uydurma, ya da yabancı kelimeler değildir. Bizim kelimelerimizdir. Onların bizde uyandıracağı normal olarak yükleri vardır. "El" diyince, bu kelime her insana bir şey çağrıştırır, kimse de bu çağrışımdan kendisini kurtaramaz. Dolayısıyla bu kelimelerin birleşmelerinden de bir şey dünyaya gelecektir. O mısralar da bir şey söyleyecektir. Fakat bu "söylenen", mısra kurulduktan sonrasında, kendiliÂğinden ortaya çıkacaktır.
Zira bu şiirin amacı bir şey söylemek değil, şiirin kendisini kurmaktır. Böylece şiir dili, konuşma dilinden, yazı dilinden ayrılıyor. Çok süre münakaşa mevzusu olarak ileri sürülen bir söz vardı: Şžiiri, yazından (edebiyattan) ayırmak, dörüt adıyla tanımak... Bugünkü şiir akımı kurmaya başladığı şiir diliyle, öyküden, romandan, denemeden giderek ayrılacak. Şžiir direkt doğruya kelimelerle meydana getirilen, kurulan bir kalite kazanacak, dörütün bir kolu olacak. Salt geometrik biçimlerle, renklerle kurulmuş bir desen, bir nakış benzer biçimde.
Bu emek verme, ozanı direkt doğruya şiir halletmeye götürüyor, ilk karşı konulacak sav da (iddia da) bu... Kişioğlundan uzak, kişioğlunu anlatmayan şiirin işlemi, önemi ne olacak?
Geometriden alınmış bir "çember" düşünüyorum, ilkokuldan başlayarak, tüm öğretim dönemince çizdiğimiz "çember"in hiçbir yerinde kişioğlunu, kişioğlunun yaşantısını bulamıyorum. Fakat onu bir an için yeryüzünden kaldırınız, makineler durur, dünya yaşamasını şaşırır, odanızdaki birçok biçimler çirkinleşir... Çok eski çağlardan bu yana onun girmediği uygarlık, yaşamasını değerlendirmediği bir şahıs kolay kolay düşünülemez. Gelecek şiirin kişioğluyla ilgisi bağıntısı bu şekilde olacaksa, o şiiri işlemi, önemi olmamakla suçlandıracak mıyız? Mısrasında, ekmek isteyen bir dilenciyi bulamamak, o şiirde kişioğluÂnun sorunlarını bulamamak değildir. Zira şiir, öğreten, vaaz veren bir kürsü değil, bir eğitim aracıdır.
2. İkinci Yeni şiirinde şaire özgü duyuş ve anlatıma ehemmiyet verilmesinin sebebi, şairlerin dünya göÂrüşlerinin ve sanat anlayışlarının daha bireysel olmasıdır.
4.ETKİNLİK
BİRİNCİ GRUP:
Kandissky ve Chagall'ın eserleri klasik fotoğraf sanatından perspektif, figür, boyama, istif bakımınÂdan çok farklıdır. Bu eserler, çağdaş dünyanın karmaşasını, kapalılığını izah etmek ister gibidir.
İKİNCİ GRUP:
ikinci Yeni Şžiirinin daha önceki dönemlerden değişik olan yönleri:
• Kapalı bir söylem vardır.
• imgeye ağırlık verilmiştir.
• Soyutlamalar yapılmıştır.
» Çağrışımsal bir dil kullanılmıştır.
• İnsan daima ve zeminde değerlidir. » Konuşma dilinden uzaklaşılmıştır.
Resimler ile İkinci Yeni Şžiiri arasındaki benzerlikler çağdaş bir dünyada yaşayan sanatkarların hayata bakış açılarıyla ilgilidir.
3. a. Lermontov'un şiiri, geleneksel kurallara dikkat eden, klasik bir şiiridir, imge, söyleyiş, dil ve yazım kuralları bakımından gelenekten bir kopuş yoktur. Cummings'in şiiri ise tam tersine imge, söyleÂyiş, dil ve yazım kuralları açısından gelenekten tamamen kopmuş, yeni ve değişik bir şiiridir, ikinci yeni şiirinin bu şiirlerden Cummings'in şiiriyle ilişkilendirilebilir. Zira İkinci yeni şiiri de tıpkı Cummings'in
MUZAFFER İLHAN ERDOST, İKİNCİ YENİ YAZILARI, ONUR YAYINLARI, S.50-51.
şiiri gibidir, ikinci Yeni Şžiiri, Batı şiirindeki modern dönemden ve sürrealist-egzistansiyalist gelenekten etkilenmiştir.
b. ikinci Yeni Şžiiri tema ve ruh hâli bakımından aşağıdaki şiirlerden "Müge ve mine ve menekşe ve mayıs" şiiriyle ilişkilendirebilir. Bu bizlere ikinci Yeni Şžiirinin modern şiir akımları ve dönemleriyle olan yakınlığını gösterir.
4. Bilgi ve haberleşme-iletişim teknolojilerinin ilerlediği günümüz ortamı, şiir sanatında yeni ifade imkânları doÂğurabilir. Zira değişen çağla beraber insan da değişmekte, insanoğlunun değişmesine paralel de yeni ifade imkânları ortaya çıkmaktadır. Şžiirde yeniliğin tek bir yönü olması imkansız ve şiirdeki yeniliğin oranını gene şiir belirler.
ÖLÇME VE DEÄžERLENDİRME
1.
• İkinci Yeni şairleri şiirde hayal gücüne ağırlık vermişler, söz dizimini zorlamış, dilin alışılmış kalıplarını yıkmaya çalışmışlardır. (D)
• İkinci Yeni şairleri "Şžiir dili müzik ile söz içinde, sözden çok müziğe yakın." anlayışıyla şiir yazmışlardır. (Y)
• ikinci Yeni şiirinde kişinin yalnızlığı, bunalımı ve çağrışımlarla dolu güzel duyu bir şiir yaşamına kaçışı İkinci Yeni şairlerinin toplumsal bilinçten yoksun oluşuyla açıklanabilir. (D)
2.
Bursa Işıklar Askerî Lisesi ve Askerî Memurlar Okulunu bitiren Turgut Uyar'ın ilk kitabı hece ölÂçüsü ile yazdığı ve toplumsal mevzuları işleyen Arz-ı Hâl'dir. Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı kitabıyÂla kişinin iç yaşamına önem vererek yalnızlığı ve bunalımı işlemiştir.
3. Parçada sözü edilen ozan, "Edip Cansever"dir. Doğru çözüm: C
4. "Cemal Süreya - Divan" eşleştirmesi yanlıştır. Cemal Süreya'nın Divan isminde bir şiir kitabı yokÂtur. Divan şiir kitabı, Turgut Uyar'ındır. Doğru çözüm : D
5.
• Şžiirin anlamı kapalıdır.
• imgeye ağırlık verilmiştir.
• Soyutlamalar yapılmıştır.
• Çağrışımsal bir dil kullanılmıştır.
• İnsan daima ve zeminde değerlidir. 9 Konuşma dilinden uzaklaşılmıştır.
YORUMLAR