İklim Kuşakları (Özet) : İklim kuşağı yıl içinde güneş ışınlarının dünyaya geliş açılarının farkından dolayı ortaya çıkmıştır. Bu kuşaklar ...
İklim Kuşakları (Özet) : İklim kuşağı yıl içinde güneş ışınlarının dünyaya geliş açılarının farkından dolayı ortaya çıkmıştır. Bu kuşaklar güneş ışınlarını geliş açısına gore değişik ısı değerlerine haizdir. Özetlemek gerekirse iklim kuşakları eksen eğikliğine bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Buna gore ekvator ile dönenceler arasındaki alana tropikal dönem, dönenceler ile kutup daireleri arasındaki alanlara orta dönem, kutup daireleri ile kutup noktaları arasındaki alana da kutup kuşağı denir.
Tropikal dönem yıl içinde güneş ışınlarını 90 derecelik açıyla alabilen alanlardan oluşurken, kutup kuşağındaki bölgeler senenin bazı dönemlerinde güneş ışınlarını asla alamayan bölgeleri kapsar.
Isı Kuşakları
Dünyanın şekli, kara ve denizlerin dağılışı, okyanus akıntıları ve genel hava dolaşımı benzer biçimde faktörlere bağlı olarak ısı kuşakları oluşmuştur. Isı kuşakları sıcak, ılıman ve soğuk kuşaklardan oluşur. Isı kuşaklarının sınırları yarımkürelere gore farklılık gösterir. Bunun temel sebebi kara ve denizlerin yarımkürelerdeki oranının farklılık göstermesidir.
Sıcak Dönem
Dünya üstünde senelik ortalama sıcaklığı 20C ve üstünde olan bölgeleri kapsar. Yıl içinde ısı değişimi fazla değildir. Şimal yarımkürede karalar fazla olduğundan sıcak kuşağın alanı cenup yarımküreye gore daha geniştir.
Ilıman Dönem
Dört mevsimin belirgin olduğu senelik ısı ortalaması 20 aşama ile 0 aşama içinde kalan bölgeleri kapsar. Karaların fazla olması sebebiyle şimal yarımkürede daha geniş alan kaplar.
Soğuk Dönem
Ortalama sıcaklığı 0 derecenin altında olan bölgeleri kapsar. Bu dönem denizlerin fazla olması sebebiyle cenup yarımkürede daha geniştir.
İklim Kuşakları (Detay)
İklim kuşaklarını yeryüzünün üzerine düşen güneş ışınlarına gore ayırma işi Antik Çağ’dan beri yapılmaktadır. Buna gore dönenceler arası (23,5° şimal ve cenup enlemleri arası) tropik dönem, dönencelerle kutup kuşakları arasındaki bölge ılıman iklim kuşağı, kutup daireleri (66,5° şimal ve cenup enlemleri) ile Şimal ve Cenup kutupları içinde kalan bölge de soğuk bölge olarak anılmıştır. Bu, Güneş ışınlarının astronomik olarak dağılışına gore yapılmış bir ayrımdır; günlük ve senelik oynamaların daha azca olmasına yol açarak nemli okyanus iklimini oluşturan denizlerin tesiri hesaba katılamamıştır. Deniz iklimi ile kıtaların iç bölgelerinde görülen kara iklimi birbirlerinden oldukça değişik olabilir. Mesela, İzlanda’nın güneyindeki Faroe Adaları ile Sibirya’daki Yakutsk ortalama aynı paralel (62) üstünde yer alırlar, fakat Gulf Stream’in kıyılarından geçmiş olduğu Faroe Adaları’nda ocak ayı ısısı +3,2 dereceyken, kara ikliminin egemen olduğu Yakutsk’ta -43,3 derecedir. Buna karşılık ortalama temmuz sıcaklığı birincide +10,6 dereceyken, ikincide +19,0 aşama olur.
Hepimiz tarafınca benimsenmiş ideal bir iklim kuşakları ayrımı yoktur. Kuşaklar çoğu zaman yalnızca ısı ve yağışa gore belirlenmiş ve bunların canlılar dünyası, doğrusu nebat ve hayvanlar üstündeki etkilerine gore düzenlenmiştir. Organik olarak, belirli bir iklimin egemen olduğu yerde de orman, step, çöl ya da tundra benzer biçimde belirli bir nebat örtüsü bulunur.
Matematik İklim Kuşakları
Eksen eğikliği etkisiyle aydınlanma süreleri birbirinden değişik olan ve her iki yarımkürede birbirinin simetriği şeklinde ortaya çıkan alanlara matematiki iklim kuşakları denir.Matematiki iklim kuşakları ile ısı kuşakları birbirinden farklıdır. Zira matematiki iklim kuşaklarında eksen eğikliği, ısı kuşaklarında ise sıcaklıklar esas alınmıştır.
Ekvator’la Ekliptik arasındaki açı 23Ëš27’ dan daha büyük olsaydı;
1. Dönenceler Ekvator’dan uzaklaşırdı.
2. Kutup daireleri de Kutup noktalarında uzaklaşırdı.
3. Tropikal dönem ve Kutup kuşağı genişler, Orta dönem daralırdı.
4. Güneş ışınlarının dik geldiği alanlar genişlerdi.
5. Gece ve gündüz arasındaki süre farkı artardı (Ekvator hariç).
6. Mevsimlik ısı farkları artardı.
7. Ekvator çevresinde ortalama ısı azalırdı.
Ekvator’la ekliptik arasındaki açı 23Ëš27’ dan minik olsaydı yukarıdaki sonuçların tam tersi olurdu.
Eksen eğikliği olmasaydı;
* Güneş ışınları yalnız Ekvator’a dik açıyla gelirdi.
* Mevsimler oluşmazdı.
* Gece gündüz süreleri her yerde yıl boyu eşit olurdu.
* Dünya’nın yaşanabilir alanı daralırdı.
* Orta dönem devamlı bahar mevsimini yaşardı.
* Kutuplar devamlı alacakaranlığı yaşardı.
* Ekvator daha sıcak, kutuplar daha soğuk olurdu.
Isı Kuşakları
Isı kuşaklarının sınırları deniz seviyesine indirgenmiş ısı esas alınarak belirlenir. Isı kuşaklarının oluşmasında Yer’in şekli, kara ve denizlerin dağılışı, sıcak ve soğuk su akıntıları ile genel hava dolaşımı etkili olmuştur.
Sıcak Dönem: Senelik ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 20ËšC ve üstünde olduğu alanları kapsar. Sıcak kuşakta yaz şartları egemendir.
Orta Dönem: Senelik ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 10ËšC ve 20ËšC içinde olduğu alanları kapsar. Yılda dört mevsimin belirgin şekilde yaşandığı tek kuşaktır. Her türlü yaşam faaliyetine en uygun şartları taşır.
Soğuk Dönem: Senelik ortalama deniz seviyesi sıcaklıklarının 10ËšC’nin altında olduğu alanları kapsar. Soğuk kuşakta kış şartları egemendir. Bu yüzden, her türlü yaşam faaliyeti açısından en negatif kuşaktır.Isı kuşaklarının Şimal ve Cenup Yarımkürelerde değişik genişlikte olmasının temel sebebi; kara ve denizlerin dağılışıdır. Esasen, eksen eğikliğinin doğurduğu sonuçlar kural dışı kabul edilirse, Şimal ve Cenup Yarımküre içinde oluşan farklılıkların tamamının sebebi de kara ve denizlerin dağılışıdır.
Ilıman İklim Kuşağı
İklim Kuşakları ve Organik YapıHerdem yeşil ormanlarla kutupaltı tundraları içinde kalan bölgeye ılıman iklim kuşağı denir. Bu dönem aşırı olmayan sıcaklığının yanı sıra, iklim özelliklerinin çeşitliliğiyle de kendini belli eder. Dünya'nın yüzde 15'ini oluşturan bu kuşakta toplam nüfusun yüzde 48'i yaşar. Ekonomik ve teknolojik açıdan en kuvvetli ülkeler bu dönem üstünde yer alır.
Ilıman Dönem
-Tanrı’nın Kayırdığı Bir Yaşama Alanı
Dünya nüfusunun ortalama yüzde 48’i yeryüzünün yüzde 15’ini oluşturan ılıman kuşakta yaşamaktadır. Bir çok millet için yaşam alanı oluşturan bu bölge, bununla beraber ekonomik ve teknik olarak en ileri bölgeleri barındırır. Bu bölgedeki topraklar başka bölgelere, mesela tropik bölgelere gore daha elverişli ziraat koşulları sağlamakta ve devamlı bir şekilde işlenebilmektedir. En mühim hammadde kaynaklarından birini oluşturan ahşap, Taş Çağı’ndan bu yana yapı, vapur, otomobil, mobilya ve vasıta ile dinsel ve sanat içerikli nesnelerin yapımında kullanılmaktadır. Doğadaki uygun koşullara, ortaçağdan beri emek harcamayı erdem sayan fikir biçiminin eklenmesiyle bu bölge hızla ilerlemiştir. Bu bölge sanayide kullanılan hammaddeler bakımından da çok zengindir. En mühim yer altı kaynaklarının başlangıcında, bilhassa Kayalık Dağlar, Apalaşlar, Britanya Adaları, Ruhr bölgesi, Yukarı Silezya ve Mançurya’da bulunan kömür gelir. Bu yatakların varlığı Endüstri Devrimi’nin başlamasında mühim rol oynamıştır.
Geçiş Bölgesi
Dönencelerle kutup bölgeleri içinde kalan ılıman iklim bölgesi matematiksel bir bakışla orta dönem olarak da adlandırılabilir. Bu bölge yeryüzündeki kara alanlarının yüzde 52’sini kaplar. Burada ne gündüzler ve geceler tropik kuşakta olduğu benzer biçimde tüm yıl süresince birbirine eşittir; ne de kutuplardaki benzer biçimde altı ay gündüz, altı ay gece yaşanır. Orta Avrupa’da gündüzün uzunluğu ortalama olarak kışın (22 Aralık) 8, yazın (21 Temmuz) 16 saattir. Güneş ışığının mevsimlere gore değişmesiyle ilkbahar, yaz, güz ve kış daha belirgin bir şekilde yaşanır. Bu bölgede ortalama güneşli gün sayısı 1.400-1.800 saat içinde değişmiş olur. Bu sayı Şimal Afrika’da 3.000’i aşarken, İzlanda’da 1.000’in altına düşer. Gene bu bölgedeki ortalama yağış miktarı 500-1.500 mm ile oldukça dengeli bir dağılım gösterir. Fakat bu miktar bölgeden bölgeye mühim seviyede değişebilir. Astropik bölgelerden, kutuplardan, denizlerden ve karalardan gelen hava kütlelerinin bu bölgede karşılaşmasıyla siklonlar ortaya çıkar ve hava kütleleri genel olarak batıdan doğuya doğru hareket eder. Batı ve Orta Avrupa’ya egemen olan iklim özelliklerini bu hava hareketleri belirler.
Soğuk Kuzeyin Ormanları
İskandinavya, Sibirya ve Kanada’nın büyük bölümlerini kaplayan ormanlar başta kızıl ve kara çam olmak suretiyle iğneyapraklı ağaçlardan ve bunların arasına karışan kayın ve akkavak ağaçlarından oluşur. Kışın uzun sürmesi sebebiyle yavaş büyüyen bu ağaçların odunu çok değerlidir. İğneyapraklı ağaçlar yazın kısa devam eden sıcak günlerinden en fazla yararı sağlayacak şekilde kendilerini bu iklime uydurmuşlardır. Eğer yaprakları su yitirilmesine yol açmayacak şekilde incelmemiş ve mumsu bir maddeyle kaplanmamış olsaydı, büyük olasılıkla kışın donan toprak kurumalarına niçin olurdu. Bu ormanlardan çeşitli amaçlarla kullanılan kerestenin yanı sıra kağıt hammaddesi olan selüloz elde edilir.
Yazları Yeşil Yapraklı Ormanlar
İğne yapraklı ormanların güneyinde karışık ormanlar ve kışın yapraklarını döken ağaçlardan oluşan ormanlar bulunur. Bunlar kıtaların doğu ve batı kıyılarında yoğunlaşır. Buralara egemen olan görece sıcak ve serin iklim onlara her yıl yapraklarını yenileme olanağı sağlar. Bu bölgedeki ağaçların en mühimleri meşe, akçaağaç, dişbudak, ıhlamur, kayın ve karaağaçtır. Kayın çoğu zaman daha yumuşak bir iklimin yargı sürdüğü deniz kıyılarında yetişir. Sert kışlara dayanıklı ve gıda maddelerine fazla gereksinim göstermeyen bir ağaç türü olan meşeye ise Almanya’nın ve Doğu Avrupa’nın karışık ormanlarında rastlanır. İğneyapraklı ağaçlar ötekilere gore daha acele yetiştikleri, dolayısıyla da karlı oldukları için, 18. yüzyıldan bu yana yapraklarını döken ağaçların yerine bunlar dikilmeye adım atmıştır. Fakat kazanca yönelik bu uygulama ekolojik dengeyi bozmakta, orman zararlılarıyla savaşımı güçleştirmekte ve bu ağaçlar fırtınalara dayanıksız olduğundan fırtınalar çevreye büyük zarar vermektedir. Ek olarak toprağın üzerine dökülen iğne yaprakların çok güç çürümesi ve ormanaltı nebat örtüsünün yokluğu toprağın asitliliğini artırmaktadır.
Orta Avrupa’da Ormanın Öyküsü
Almanya’nın büyük bölümünün yaprakdöken ağaçlarla kaplı olmasına rağmen 1990’da insan eliyle dikilmiş ormanların yüzde 68’ini iğne yapraklı ağaçlar oluşturuyordu. 1800 dolaylarında 2/1 olan yaprakdöken ve iğneyapraklı orman oranı günümüzde ½ oranıyla tersine dönmüş durumdadır. 19. yüzyılın ilk yarısından bu yana kömür kullanımının yaygınlaşması ısınma amacıyla ağaç kesimini azaltmış, fakat ayrıca madencilikte, demiryolu traverslerinin üretiminde ve sanayide kullanılan ahşap miktarı çok arttığından kesilen ağacın yerine yenisinin yetiştirilmesi mühim bir mesele durumuna gelmiştir. Bu zamanda insan eliyle dikilmiş ormanların sayısı giderek artmıştır. Fakat dikilen ağaçların daha çok çamlardan oluşması bazı negatif sonuçlara yol açmıştır. Çam ağacı dikilen bölgelerde ağaçlar böceklerin ve mantarların saldırısına uğramış, rüzgarın ve karın etkisiyle yıkılmış ve beslendikleri toprak bir süre sonrasında verimsizleşmiştir.
Bugün insan ormanların önemini daha iyi anlamış durumdadır. İnsanlar artık ormanın yalnızca odun ve kereste elde edilmiş bir yer değil, bununla beraber suyu çeken ve depolayan, yabanıl hayvanlara yaşama ve beslenme ortamı yaratan, insanoğlu için dinlenme olanakları da elde eden bir yer bulunduğunu, bu yüzden korunması icap ettiğini biliyorlar.
Güç Membaı Olarak Güneş
150 milyon km uzaklıktan her gün yeryüzüne ulaşan güneş enerjisi, ortalama 1.200 megawatt kapasiteli 160 milyon tane atom reaktörünün üretimine eşittir. Bu durum Güneş’in, yerküre üstündeki her değişikliğin itici gücü olmasını sağlar. Fakat Güneş enerjisi dünya yüzeyine eşit olarak dağılmaz.
Güç Membaı Olarak Güneş
Gece ve gündüzden başka, denizlerle karaların kapladığı yerin farklılığı, bazı yerlerin daha alçakta, bazılarının daha yüksekte bulunması, bulutların gölge yapması, nebat örtüsü ve kayaçların yapısı, uzaydan eşit olarak gelen bu enerjinin dünyamızın üzerine değişik şekilde dağılmasına neden olur. Bu yüzden dünya üstünde herhangi bir noktadaki ısı, rüzgar ve yağış o yerin iklimine bağlı olarak matematiksel yöntemlerle hesaplananlardan çok değişik çıkabilir.
Köppen Sınıflandırması
Bu sınıflandırmaya gore Ekvator’un iki yanında bulunan tropik yağmur ormanı iklimine A-iklimi adı verilir. Burada yüksek ısı ve yüksek yağış, neredeyse eşit bir şekilde tüm yıla yayılır. Gündüz ile gece arasındaki ısı farkı yaz ile kış arasındaki farktan daha büyüktür. Bu bölgenin kuzeyinde ve güneyinde, periyodik olarak kuraklığın yaşandığı savan iklim bölgesi bulunur. Tüm yıl içinde bir kez birkaç ay devam eden yağış periyodunu bir kuraklık periyodu izler.
Dönencelerin birazcık kuzeyi ile güneyinde tertipli alize rüzgarlarının estiği bölge vardır; alize rüzgarları kuru ve yağmursuz olur. Bu bölge, gece ile gündüz içinde büyük ısı farkının bulunmuş olduğu çöl iklim kuşağını (B-iklimi) oluşturur. Çöl kuşağının kuzeyindeki ılıman bölgede C-iklimi egemendir. Orta Avrupa bu kuşakta yer alır, fakat bu bölge içinde Akdeniz iklimi ya da Çin’in güneyinde ve doğusunda egemen olan iklim benzer biçimde hususi koşullar da bulunur. Daha kuzeye doğru gidildiğinde D-iklimi bölgesi gelir; bu, kar ormanları iklimidir. O da kışları soğuk ve yağışlı (Alpler, Doğu İskandinavya, Doğu Avrupa, Batı Sibirya, Kanada) ve kışları soğuk ve yağışsız (Doğu Sibirya) Transbaykal iklim bölgelerine ayrılabilir. Buz ve tundra bölgesi ise (E-iklimi) Antarktika, Grönland, Şimal Kanada ve Şimal Sibirya kıyılarını içine alır. Ek olarak Orta Asya’daki dağlık bölge, İskandinavya ve Alaska’ya da yayılır.
Doğaya Uyumun Ustaları
Bitkiler ve hayvanlar evrim süreci içinde, kendilerini yaşadıkları bölgelerin iklimine en yetkin şekilde uydurmuşlardır.
İklim Kuşakları ve Organik Yapı Bitkiler
Aralarından bir kısmı birbirinden çok değişik bölgelerde yaşayabilirken, bir kısmı sadece belirli bir ekolojiye bağlı olarak yaşar. İnsana ise yeryüzünün her yerinde rastlanır. Hayvanlarla karşılaştırıldığı süre insanoğlunun belirli koşullara büyük bir uyum sağlamamış olduğu görülür. Gene de Moğol ırkı soğuğa, Siyah ırk sıcağa ve tropikal hastalıklara karşı daha dayanıklıdır.
Mevzusu iklim olunca bu şekilde bir ifade ırkçı ayrımcılık anlamına gelmez. Hem tropik kuşakların nemli sıcak havası, hem de kutup bölgelerinin karanlık soğuğu insanoğlu üstünde tembelleştirici bir tesir uyandırır. Daha ılıman bölgeler rüzgarların ve dört mevsimin düzensizliği ve daha büyük sıcak-soğuk farkları ile kendini gösterir.
İklim Kuşakları ve Organik Yapı Hayvanlar
Bilhassa dolaşım rahatsızlığı olanlar başta olmak suretiyle bu durumdan yakınanlar da yok değildir. Fakat onlar bizim bu iklim kuşağına bir çok şey borçlu olduğumuzu unuturlar. Başka birçok şeyin yanı sıra, bu iklim bizi aklımızı ve kas gücümüzü kullanarak çalışmaya zorlar, yiyecek depolamaya yönelik bir ekonomiye neden olur, tabiatın kışın dinlenmesine niçin olur ve bir numaralı yer altı zenginliği olan suyu yeterince bulmamızı kolaylaştırır.
YORUMLAR