Jenetik Strüktüralizm (Post-strüktüralizm) Post-strüktüralizm ya da jenetik (gdn strüktüralizm, 1950’lerden itibaren, bilhassa Pierre Bourdi...
Jenetik Strüktüralizm (Post-strüktüralizm)
Post-strüktüralizm ya da jenetik (gdn strüktüralizm, 1950’lerden itibaren, bilhassa Pierre Bourdieu’nin temeli strüktüralizme dayanan orijinal çalışmalarıyla şekillenen bir teoridir. Günümüz Fransız sosyolojisinin mühim bir temsilcisi olan Bourdieu, birbirlerine zıt konumlarda olan Marx, Durkheim ve Weber’i sentezleyerek “yapısalcı yapımcılık†(constructivisme structuraliste) adını verdiği kendi sosyoloji anlayışını geliştirmiştir. Bourdieu teorisini şöyleki özetler: “Çalışmamın hususiyetlerini iki kelime ile ifade et mem gerekirse… “strüktüralist yapımcılık†ya da “yapımcı strüktüralizm†diyebilirim. Burada ‘strüktüralizm’ sözcüğünü, Sausser’ci ya da L geleneğin ona yüklediği anlamdan çok değişik bir anlamda kullanıyorum. ‘Strüktüralizm’ ya da ‘strüktüralist’ sözcüğü ile kasdettiğim; toplumsal dünyanın kendisinde, bir tek dil, efsaneler.. ve benzeri simgesel sistemlerinde değil, ajanların** talep ve arzularından ayrı, onların hareketlerini ve temsillerini engelleme ya da yönlendirme kabiliyeti olan objektif yapıların da olduğudur. ‘Yapımcılık’ (constructivisme) sözcüğü ile de, ‘habitus’ adını verdiğim, idrak, fikir ve fiil şemalarının meydana getirmiş olduğu bir ‘toplumsal oluş’un varlığını belirtmek istiyorum…â€
Görüldüğü suretiyle Bourdieu, temelde Ldvi-Strauss’u takip ederek, “alan†(champ) adını verdiği toplumsal ilişkilerin yapısına, bireylerin tutum ve davranışlarından daha çok ehemmiyet vermektedir. L farkı, “alanâ€a
-yapıya- ilaveten “habitusâ€un varlığını göstermesidir. Ona bakılırsa “alan†ile “habitus†içinde karşılıklı bir ilişki vardır. Alan habitusu yapılandırmakta, habitus da alanın anlam ve kıymet yüklü belirli bir dünya olarak şekillenme sine katkıda bulunmaktadır. Dikkat edilirse Bourdieu’nün, strüktüralizmin “yapıâ€ya verdiği ehemmiyet sebebiyle toplumsal değişmenin izahında yetersiz kalan yönünü, “habitusâ€la aşmaya iş yapmaktadır.
Habitüs, tıp dilinde, vücudun dışarıya yansıyan tutumunu, davranış ve mimiklerini, hatta nefes alış biçimini ifade eden bir terimdir. Bourdieu tarafınca, toplumsal ajanların toplumsal köklerinden ve statülerinden meydana gelen ‘oluş’ biçimlerini belirtmek amacıyla sosyoloji diline taşınmıştır. Bireylerin toplumsal faaliyetlerini yönlendiren içsel eğilimlerin tamamını ifade eder. Başka bir deyişle, “belli bir vakit ve mekana ilişkin toplumsal koşulların kafamıza yerleştirdiği kazanılmış niteliklerin, idrak, takdir ve fiil şemalarının bütünü†şeklinde de tanımlanabilir.
Bourdieu ise, kavram hakkında, ‘habitude’ (alışkanlık) sözcüğü ile anlamdaş algılanma yanlışının da önünü almaya yönelik şu açıklamayı yapar:
“Habitus terimi, ‘alışkanlık’ terimini çağrıştıran şeylerle ilgili görünürken, esas olarak bir hususda ondan ayrılır. ‘Habitüs’, kelimenin kendisinden de anlaşılacağı benzer biçimde, şahıs tarafınca benimsenen, kalıcı bir tarzda benliğin bir parçası olan şeylerdir. Doğrusu kavram, zamanı bir süreçle ilişkilidir. Fakat bu tarih, ferdin zamanı, doğrusu özgeçmişiyle al halde, niçin ‘alışkanlık’ demiyoruz? ‘Alışkanlık’, tekrarlayıcı, mekanik, otomatik, üretici olmaktan çok üretilen şeyleri çağrıştırıyor. Ben ise ısrarla, ‘habitüs’ün üretici (gdndrateur) bir şey Olduğu görüşündeyim. ‘Habitüs’, daha süratli ilerlemeye yönelik, faali yetin objektif mantığını üretmeye yarayan, fakat hem de, bir değişmeye de neden olan bir vasıtadır. Kendimize özgü üretimlerimizi yapmamızı elde eden değişimci araçlar (machines) alanıdır. Ne var ki, üretim durumlarını tanıma dan ürünleri tanımaya geçiş, basitçe ve mekaniki olamayacağından, ‘habitüs’ün izafi olarak evvelde görülmesi mümkün değildir.â€
Bourdieu’nün “habitus†terimi, toplumsal ajanların toplumsal sistemin kurallarına tam anlamıyla uymayıp, “stratejiler†geliştirme kapasitesinde olduklarını göstermekte, böylece değişme olgusunu açıklamaya katkıda bulunan bir açılım sağlamaktadır. Fakat habitusun “alan†-yapı- tarafınca belirlenen karakteri sebebiyle, fiil/yapı ikilemi açısından bakıldığında Bourdieu’ nün “yapıâ€ya ağırlık verdiği görülür. Bu özellikleri sebebiyle bazı sosyologlar, klasik strüktüralizmin sınırlarını aşan bu teoriyi “post-strüktüralizm†olarak isimlendirmişler; bazıları ise, öncekini “mekanik strüktüralizmâ€, Bourdieu strüktüralizmini de “jenetik strüktüralizm†olarak adlandırmayı tercih etmişlerdir.
Sosyolojinin bir çok alanında mühim çalışmalara imza atmış olan Bourdieu, yukarıda anlatılan yaklaşımını, sosyolojik bilginin niteliği üze rinde duran “metasosyoloji†ya da “sosyolojinin sosyolojisi†isminde olan alana da götürür. Sosyolojik bilgi madem ki toplumsal bir üretimdir; o halde kaçınılmaz olarak kendisini önceleyen alanların -sosyal yapının- şekillendirdiği bir bilgi olacaktır. Görüldüğü suretiyle Bourdieu bu aşamada strüktüralizmin pozitivist niteliğinden uzaklaşarak, bilgiyi toplumsal yapı analizinin içine yerleştiren sosyolojik bir fenomenolojiye yönelmektedir.
Bourdieu’nün teorisinin bir öteki yönü de, toplumsal sınıflar ve tahakküm ilişkileri üstünde durması ve bunu çeşitli saha araştırmalarıyla ortaya koymasıdır. Ütopik sosyalistlerden, Marx ve Sorel’e kadar uzanan bir zamanı olan bu yaklaşıma Bourdieu’nün orijinal katkısı, tahakküm ilişkisinin temeline ekonomiyi değil, kültürel pratikleri ifade eden “sembollerâ€i yerleştirmesidir. Mekanik ve jenetik strüktüralizmler arasındaki temel farklılık; toplumsal yapı ile simgesel yapıların özdeş kabul edilip edilmemesinden meydana gelmektedir. Mekanik strüktüralizm bu iki yapıyı özdeş kabul eder ya da birbirine karıştırırken; jenetik strüktüralizm ikisini ayrı ayrı incelemekte ve aralarına gizlenmiş olan sayısız ilişkiyi sorgulamaya iş yapmaktadır. Bourdieu’ nün kültürel pratiklerle kendini gösteren “sembolik†alana yapmış olduğu vurgu, Marksist kuram den uzaklaşarak Weber’e yaklaşmasını sağlamaktadır.
‘Semboller’ terimi, esas olarak, pozitivist cemiyet anlayışının “naturel toplum†n kabul etmeyen, yorumsamacı (hermeneutic) yaklaşımın “simgesel toplum†modeline dayanmaktadır. Bilinmiş olduğu suretiyle, naturel cemiyet modeli, toplumsal sistemin naturel dürtü ve zorunluluklarla şekillendiğini, cemiyet hayatındaki değerler silsilesinin etkinlik alanlarının bir türevi Bulunduğunu ileri devam eden bir modeldir. Simgesel cemiyet modeli ise, değerler ve anlamlara öncelik tanıyan; toplumsal yapının kültürel öğelerini, fertlerin günlük yaşamı yorum lamasını elde eden kıymet ve anlamlar bütünü olarak gören bir yaklaşımdır. Toplumun anlaşılması güç olan karmaşık yapısının bir sonucu olarak, insanlarda mevcud somutlaştırma ve basite indirgeme eğilimi, onlara bir takım sem boller verilerek karşılanır. “Semboller zihni kurgulardır: insanlara anlamlandırma araçları sağlarlar. Bunu yaparken de, kendileri için topluluğun haiz olduğu hususi anlamları ifade etmenin yollarını da belirlerler.â€
Toplumsal yaşamı idrak etme ve anlamlandırma aracı olan ‘semboller’ Bourdieu’nün, klasik Marksist söylemi aşmasını elde eden araçlardır. Marksist söyleme bakılırsa tutumsal alandaki farklı olan şeylerle birbirinden ayrılan ‘hükmedenler’ ile ‘hükmedilenler’ ve aralarında cereyan eden ‘çatışma’, işin bir tek bir boyu tudur. Oysa, esas savaşım simgesel alanda olmakta; ve bu savaşım, ‘tadı iktidar’ın keyfiliğini görünmez hale getirmekte ve tahakkümü ‘meşru tahakküm’ haline dönüştürmeye yaramaktadır.â€
Gene Bourdieu, toplumsal alanın objektif bir varlığının bulunduğunu kabul etmekte, spekülayon yapmak yerine, istatistik yöntemlerle bu varlığı ortaya çıkarmaya emek vererek sosyolojiyi bir bilim olarak tekrardan inşa etmek istemektedir. Bu özelliğiyle Durkheim’e yakın olduğu görülen Bourdieu, bütünleşme ve anomi benzer biçimde kavramlara ilgi göstermemesiyle ondan uzaklaşmaktadır.
Görüldüğü suretiyle jenetik strüktüralizm, Marx’tan derslik ve tahakküm iliş kilerini, Weber’den bireyi ve kültürel pratiklerini, Durkheim’den yapının ob jektif varlığını ve belirleyici enerjisini alan, bu tarz şeyleri strüktüralizm temelinde özgürce birleştiren bir teoridir.
YORUMLAR