KADAR ilg. (ar. kadar). 1. Bir karşılaştırmada, ölçüt olarak yararlanılan bir kimse ya da bir şey ile ehemmiyet, yoğunluk, nicelik ...
KADAR ilg. (ar. kadar).
1. Bir karşılaştırmada, ölçüt olarak yararlanılan bir kimse ya da bir şey ile ehemmiyet, yoğunluk, nicelik bakımından bir eşitlik belirtir; ölçüsünde, değerinde: Babası kadar çalışkan. Bu beni ötekiler kadar endişelendirmiyor. Endişelendiğimiz kadar zarar vermemiş.
2. Hemen hemen aşılmamış bir sınırı, düzeyi, aşamayı, bir eylemin, bir hareketin ya da bir sürenin bitimini belirtir; dek, değin: İzmir'e kadar gitmek. Bir arkadaşı evine kadar götürmek. Dizlerine kadar kara gömülmek. Ateşi 40 dereceye kadar çıktı. Öğlene kadar uyumak. Otomobiller buraya kadar gelmiyor.
3. işaret noktası olarak kullanılan zamanı belirtir; değin, dek: Bugüne dek asla hastalanmadı. Buraya kadar her şey yolunda gitti.
4. Uç bir düzeyi, bir eylemin, bir durumun, bir niteliğin ulaşmış olduğu en uç noktayı belirtir: Aptallığa kadar varan bir saflık. Yaşayacağım kadar yaşadım.
5. işaret adıllarıyla, belirsiz bir miktarı, kıymeti belirtir: Ayda şu kadar kazanan bir işçi düşünün.
6. Benzetme ilişkisi kurar; şeklinde (çoğu zaman de bağlacıyla): Genç olmasıyla birlikte güzeldide.
7. Say. sıt. + kadar, bir niçeliğin ortalama olarak verildiğini belirtir: Vaka yerinde yüz kadar gösterici vardı.
8. Bu kadar, bir şeyin fazla bulunduğunu, bir eylemin aşırı seviyede yapıldığını bildirir: Bu kadar parayı ne yapıyorsun? Asla bu kadar insanı bir arada görmemiştim. Bu kadar emek verme, sav yorulursun; bir şeyin tümünü, hepsini belirtir: Gördüklerim, söyleyeceklerim bu kadar. || Her ne kadar, bununla beraber, gerçi: Her ne kadar söyledikleri doğruysa, da söyleyiş biçimi beni incitti. || Ne kadar, çokluk, fazlalık, yoğunluk bildirir: Ne kadar sis var. Seni ne kadar özlediğimi anlatamam. || Ne kadar+.... o denli, iki kavram, iki durum arasındaki karşıtlık ilişkisi belirtir: Amaçları ne kadar yüceyse şekilleri de o denli bayağı. || O denli, bir fiil ya da niteliğin, yoğunluğunu, sertliğini, bir şeyin çokluğunu bildirir: O denli değişti ki, tanıyamazsın. O denli geveze ki, beni çileden çıkarıyor.
♦ a. işaret adıllarıyla, miktar, aşama: Ondan bu kadarını da beklemiyordum doğrusu. O kadarını değil fakat yarısını verebilirim.
1. Bir karşılaştırmada, ölçüt olarak yararlanılan bir kimse ya da bir şey ile ehemmiyet, yoğunluk, nicelik bakımından bir eşitlik belirtir; ölçüsünde, değerinde: Babası kadar çalışkan. Bu beni ötekiler kadar endişelendirmiyor. Endişelendiğimiz kadar zarar vermemiş.
2. Hemen hemen aşılmamış bir sınırı, düzeyi, aşamayı, bir eylemin, bir hareketin ya da bir sürenin bitimini belirtir; dek, değin: İzmir'e kadar gitmek. Bir arkadaşı evine kadar götürmek. Dizlerine kadar kara gömülmek. Ateşi 40 dereceye kadar çıktı. Öğlene kadar uyumak. Otomobiller buraya kadar gelmiyor.
3. işaret noktası olarak kullanılan zamanı belirtir; değin, dek: Bugüne dek asla hastalanmadı. Buraya kadar her şey yolunda gitti.
4. Uç bir düzeyi, bir eylemin, bir durumun, bir niteliğin ulaşmış olduğu en uç noktayı belirtir: Aptallığa kadar varan bir saflık. Yaşayacağım kadar yaşadım.
5. işaret adıllarıyla, belirsiz bir miktarı, kıymeti belirtir: Ayda şu kadar kazanan bir işçi düşünün.
6. Benzetme ilişkisi kurar; şeklinde (çoğu zaman de bağlacıyla): Genç olmasıyla birlikte güzeldide.
7. Say. sıt. + kadar, bir niçeliğin ortalama olarak verildiğini belirtir: Vaka yerinde yüz kadar gösterici vardı.
8. Bu kadar, bir şeyin fazla bulunduğunu, bir eylemin aşırı seviyede yapıldığını bildirir: Bu kadar parayı ne yapıyorsun? Asla bu kadar insanı bir arada görmemiştim. Bu kadar emek verme, sav yorulursun; bir şeyin tümünü, hepsini belirtir: Gördüklerim, söyleyeceklerim bu kadar. || Her ne kadar, bununla beraber, gerçi: Her ne kadar söyledikleri doğruysa, da söyleyiş biçimi beni incitti. || Ne kadar, çokluk, fazlalık, yoğunluk bildirir: Ne kadar sis var. Seni ne kadar özlediğimi anlatamam. || Ne kadar+.... o denli, iki kavram, iki durum arasındaki karşıtlık ilişkisi belirtir: Amaçları ne kadar yüceyse şekilleri de o denli bayağı. || O denli, bir fiil ya da niteliğin, yoğunluğunu, sertliğini, bir şeyin çokluğunu bildirir: O denli değişti ki, tanıyamazsın. O denli geveze ki, beni çileden çıkarıyor.
♦ a. işaret adıllarıyla, miktar, aşama: Ondan bu kadarını da beklemiyordum doğrusu. O kadarını değil fakat yarısını verebilirim.
Kaynak: Büyük Larousse
İç mimarlık nedir, iç mimarlar ne kadar ücret alırlar?
Boy kaç yaşına kadar uzamaya devam eder ve ne kadar uzar?
Otoskleroz ameliyatının riski nedir, ameliyat ne kadar sürer?
kadar
edat Arapça
1 . Ölçüsünde, derecesinde:
"Balıkçılıkta para vardır, fakat dalgıçlık kadar da genç işidir."- S. F. Abasıyanık.
2 . Büyüklüğünde, genişliğinde.
3 . Dek, değin:
"Saat ona kadar sokaklarda gezdi."- P. Safa.
"Tüm gece sabaha kadar yolun gürültüsünü dinledim."- Y. K. Karaosmanoğlu.
4 . Şeklinde:
"İstanbul'un balıkları kadar balıkçıları da hoştur."- S. F. Abasıyanık.
5 . Denli:
"Bu merdivenleri, yapıldığı günden beri bu kadar telâşla çıkmamışımdır."- Y. Z. Ortaç.
6 . Süre belirtir:
"Bu minval suretiyle yedi ay kadar geçti, geçmedi."- R. H. Karay.
7 . zarf Oranda, derecede:
"İçinde biriken yaşam kimi zaman taşacak kadar çok oluyor."- H. E. Adıvar.
"Dayat dayatabileceğin kadar..."- S. M. Alus.
8 . Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonrasında ulaştığında kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir:
"Kantara'nın önünde yüz kadar düşman çadırı kurulmuştu."- F. R. Atay.
edat Arapça
1 . Ölçüsünde, derecesinde:
"Balıkçılıkta para vardır, fakat dalgıçlık kadar da genç işidir."- S. F. Abasıyanık.
2 . Büyüklüğünde, genişliğinde.
3 . Dek, değin:
"Saat ona kadar sokaklarda gezdi."- P. Safa.
"Tüm gece sabaha kadar yolun gürültüsünü dinledim."- Y. K. Karaosmanoğlu.
4 . Şeklinde:
"İstanbul'un balıkları kadar balıkçıları da hoştur."- S. F. Abasıyanık.
5 . Denli:
"Bu merdivenleri, yapıldığı günden beri bu kadar telâşla çıkmamışımdır."- Y. Z. Ortaç.
6 . Süre belirtir:
"Bu minval suretiyle yedi ay kadar geçti, geçmedi."- R. H. Karay.
7 . zarf Oranda, derecede:
"İçinde biriken yaşam kimi zaman taşacak kadar çok oluyor."- H. E. Adıvar.
"Dayat dayatabileceğin kadar..."- S. M. Alus.
8 . Gösterme sıfatlarından biriyle bir sayıdan sonrasında ulaştığında kesinlikle belli olmayan bir niceliği belirtir:
"Kantara'nın önünde yüz kadar düşman çadırı kurulmuştu."- F. R. Atay.
kadar ingilizcesi
1. as ... as: fil kadar büyük as big as an elephant.
2. as much as: O yapabildiði kadar yaptý. She did as much as she could.
3. /a/ up to, as far as (a place); until, up to (a time); by (a time); within (a time).
4. it´s as if, consider that: Sað olunuz, bir fincan içmiþ kadar oldum. Thanks; consider me as having drunk a cup just the same.
5. so ... (that): O denli üzüldü ki .... She was so sad that ....
6. amount; much: O denli ver. Give that amount.
7. about, approximately: On kiþi kadar geldi. About ten people came. ..
- ... more than, over: yüz þu kadar aðaç over a hundred trees.
1. as ... as: fil kadar büyük as big as an elephant.
2. as much as: O yapabildiði kadar yaptý. She did as much as she could.
3. /a/ up to, as far as (a place); until, up to (a time); by (a time); within (a time).
4. it´s as if, consider that: Sað olunuz, bir fincan içmiþ kadar oldum. Thanks; consider me as having drunk a cup just the same.
5. so ... (that): O denli üzüldü ki .... She was so sad that ....
6. amount; much: O denli ver. Give that amount.
7. about, approximately: On kiþi kadar geldi. About ten people came. ..
- ... more than, over: yüz þu kadar aðaç over a hundred trees.
İç mimarlık nedir, iç mimarlar ne kadar ücret alırlar?
Boy kaç yaşına kadar uzamaya devam eder ve ne kadar uzar?
Otoskleroz ameliyatının riski nedir, ameliyat ne kadar sürer?
YORUMLAR